Yeni Üyelik
15.
Bölüm

10.Bölüm: Kızım

@mlkshnn

Defne derin bir nefes aldı. Gözleri dolu doluydu, öfkesine hakim olamıyordu. “Onunla gidebilmem için baka şartı sunduğunu biliyor musun?”

Çınar’ın merak dolu gözleri ona döndü, ne söylemişti de genç kadını böylesine yıkmış, kırmış, parçalara ayırmıştı.

“O..” dedi Defne, yanakları anında ıslandı. “Masal’ı geride bırakmam şartıyla onunla gidebileceğimi söyledi.” diye ekledi. Tıpkı o gün gibi bedeni deli gibi titredi.
“Ne?” dedi Çınar, gözleri delicesine büyüdü. Aklı gitti, kalbi sızım sızın sızladı. Nasıl olurdu bu? Bir baba evladını geride bırakmayı nasıl düşünürdü?

Defne titreyen eliyle yanağını silmeye çalıştı, “Beni geride bırakamazmış ama Masal’ı da götüremezmiş.”

Çınar hızla ayağa kalkıp yanına yaklaştı. Suçluluk hissetti, gerçekleri, olanları bilmeden o adamın arkasında durmuş, kızını görme hakkı olduğunu söylemişti. Yanılmıştı, öyle bir adamın evladını görmeye hakkı yoktu. Öyle bir adamın baba olma hakkı yoktu. “Özür dilerim, gerçekten özür dilerim. Bilmiyordum"

Gözleri dolu dolu oldu. Ya kendi evladı da öyle bir babaya baba diyorsa? Ya o da kızını gözden çıkaran bir baba ile yaşıyorsa? Vücudu, elleri, bedeni tir tir titredi. Onu bir an önce bulmalıydı, aklını yitirecekti. Kızı nerede, kimin yanındaydı?

Defne ufak bir soluk aldı. Elleriyle gözlerini silmeye çalıştı. “Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi onu görmek istediğini söyleyemez. Buna hakkı yok!"
Çınar kafasıyla anında onayladı, "Haklısın, özür dilerim"

Genç kadının gözleri ona döndü, hızla derin derin soluk alıp toparlanmaya çalıştı. Gözlerini sildi, kendine çeki düzen verdi. Bunca yıl hep bir başınaydı, evladı hastalandığında da, zora düştüğünde de, sıkıştığında. Kimseden destek istememiş, beklememişti. Kızının varlığı ile her şeyi tek başına yapacak gücü vardı, olmalıydı. Çünkü o bir anneydi.

Çınar’ın yüzü asıldı. Bu kadının her durumda gücünü korumaya çalışmasına üzülüyordu. Gözlerini yavaşça gözlerine çevirdi, kalbindeki hisse yenik düşüp ufak bir soluk aldı. Artık yanında olacaktı, artık küçük ailenin bir üyesi olacaktı. Elini yavaşça yüzüne bıraktı, yanağındaki yaşı işaret parmağıyla dikkatle sildi. “Benim yanımda güçlü olmak zorunda değilsin. Eğer rahatlayacaksan gözyaşlarına izin vermelisin"

Genç kadın alt dudağını sertçe ısırdı, yanaklarının ikisi de hızla ıslandı. İlk defa birinin yanında pes etti. İlk defa birinin yanında savunmaya geçmedi, ilk defa birinin yanında cesaretini de gücünü de salıverdi.

Çınar gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı, cesaretini toplayıp güçlü kollarını genç kadının bedenine doladı, iki kalp sonunda kavuştu. Elini kafasının arka kısmındaki saçlarında gezdirdi. "Rahatla artık, çünkü ben bundan sonra hep sizin yanında olacağım"

Defne kalp atışlarını hissettiği adamın kolları arasında duruyor, kendini hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu. "Teşekkür ederim her şey için"

Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, yavaşça geriye çekilip gözlerini buluşturdu. "Artık ne istersen, o olacak. O yüzden üzülme, düşünme ve teşekkür etme" dedi. Genç kadın yavaşça kafasını eğdi, gözleri bu adamın gözlerine değdiği her anda derin sularda boğuluyordu.

En çok korktuğu, delice kaçtığı şey başına geliyordu. Kalbi.. yeniden birini istiyor, haykırıyordu. Hakkınla yıllardır ne güzel direnmiş, savaşmış, yolu kapatmıştı. Ama ansızın hayatına giren bir adam, tüm yolları aşmış, savaşı kazanmıştı.

Çınar tebessüm edip yavaşça geriye çekildi, ayağa kalktı. “Şimdilik gitmeliyim.” dedi, gözleri genç kadının bitkin gözlerindeydi. Artık uyumalı, dinlenmeli ve toparlanmalıydı. Elini yeniden yanağına bıraktı, okşadı. “Masal da uyuyorken sen de iyice dinlenmelisin.” Ayağa kalktı, “Yarın görüşürüz"

Defne de kalktı. “Yarın mı?” diye sordu merakla.
Genç adam tebessüm etti, “Artık hep yanınızda olacağımı söylemiştim"

....
Defne gözlerini ısrarla çalan zilin sesiyle açtı. Merakla doğruldu, saate baktı. Şaşırdı, sabahın erken saatinde gelen kimdi? Uykulu gözleriyle kapıya yaklaşıp açtı, yüzünde ufak bir şaşkın tebessüm belirdi. “Çınar..”

Genç adamın yüzünde gülümseme vardı, günler sonra ilk defa rahat giyinmiş, bir kot pantolon ve mavi bir kazak tercih etmişti. Gözleriyle genç kadını süzdü, ilk defa uykulu ve sabahki yüzünü görüyordu. Saçları uykunun etkisiyle dağınıktı, üzerinde gecelikleri vardı.

Defne, "Neden gülüyorsun?" diye sordu.

Genç adam derin bir soluk alıp içeri girdi. Gözlerini salonda gezdirdi, “Masal uyanmadı mı?” diye sordu.
“Hayır.” Diye cevapladı Defne, kapıyı örtüp içeri girdi. Parıldayan gözleriyle genç adama anlam vermeye çalışıyordu.

Çınar, “Hemen hazırlanmanız gerek, geç kalacağız.” dedi.
"Geç mi kalıyoruz? Nereye?"
"Pikniğe.."
“Ne?” Dedi Defne, karşıdaki kapılardan biri açıldı, minicik ayaklarıyla Masal göründü. Boncuk gözleriyle uykuluydu, üzerinde aynı renk bir pijama takımı vardı. Genç adamı gördü, “Çınar!” Hızla koşup kollarına atladı.

“Pikniğe gitmek ister misin Masal’cığım?” Küçük kızın gözleri heyecanla büyüdü. Hızla annesine döndü, kollarını havaya kaldırdı. “Evet evet!”

Çınar bakışlarını genç kadına çevirdi, “Hadi o zaman, hemen hazırlanın çıkalım.”
Defne, “Şimdi mi?” diye sordu şaşkınlıkla. Genç adam gülümsedi, “Evet hemen şimdi.”

"O zaman hemen hazırlanmalıyız" dedi Defne, hızla arkasını döndü. Bir an piknik için bir şeyler hazırlamalıydı. “Hemen bir şeyler hazırlamalıyım.”

Arkasını döndü, Çınar anında bileğinden tuttu. "Her şey hazır, sadece giyinin"

Genç kadın önce bileğine tutan ele, sonra da gözlerine kaydı. Ufak bir soluk aldı, kalbi çarpıyordu. “Hazır mı?
"Evet, hadi oyalanmayalım"

....
Çınar arabasını durdurdu, Defne önce inip kızının oturduğu arka koltuğa yaklaştı. Kemerini açıp indirdi. Çınar’ın, “Masal.” diye seslenişi duyuldu.

Anne kızın gözleri o yöne döndü. Genç adam meraklı bakışların altında arabasının bagajına yürüdü. Kapağını yavaşça açtı, küçük kıza döndü. “Gözlerini kapat.” dedi. Masal tebessüm edip iki minik eliyle gözlerini kapattı.

Çınar bir pembe renklerde dört tekerlekli bir bisiklet çıkarıp indirdi. “Açabilirsin.” dedi. Küçük kızın boncuk gözleri anında bisikletle buluştu. “Hiii!” dedi heyecanla. Hızla koşup yaklaştı, minik elini direksiyona bıraktı. “Bu benim mi?” diye sordu.

Çınar alt dudağını yavaşça ısırdı, küçük kızın heyecanı mutluluğunun sebebiydi. Gülümsedi, “Evet senin. Beğendin mi?”

Masal hızla önde direksiyonuna sonra koltuğuna ve en sonda da tekerleklerine dokundu, sevinç doluydu. “Çok, çok beğendim.” Hızla küçük kollarını genç adamın boynuna sıkı sıkı doladı. Çınar gözlerini kapattı, her sarılışında kalbinde aynı garip his yer alıyor, aynı koku burnuna siniyordu.

Gözleri Defne’ye döndü, sessizce izliyordu. Yüzünde hem tebessüm hemde endişeli bir ifade vardı. Genç adam yavaşça yanına yaklaştı,
"Beğenmedin sanırım"

Defne’nin gözleri kızındaydı. Heyecanla bisiklete dokunuşunu izliyordu. “Bisiklet tehlikeli, düşüp canını yakabilir" diye fısıldadı.

Çınar tebessüm etti, “Merak etme, ben düşmesine asla izin vermeyeceğim" ufak bir soluk aldı, “Bundan sonra asla.” Diye ekledi.

“Anne sürmek istiyorum.” dedi Masal, heyecanlı gözleri annesine döndü. Genç adam tebessüm edip hızla yanına yaklaştı. İki kolundan tutup kaldırdı, ayaklarını pedallara bırakmasını sağlayıp gözlerine döndü.

“Burayı sıkıca tut.” Direksiyona minik ellerini bıraktı, Masal sıkı sıkı tuttu. “Ayaklarını pedallara bastır.” diye ekledi.

Masal hızla bastırdı, bisiklet hareket edince boncuk gözleri parıldadı. Hem korku hemde heyecandı. “Düşeceğim!”

Çınar yanına yaklaştı. Bir elini direksiyondaki minik elin üzerine, birini de koltuğun arkasına bırakıp sıkı sıkı tuttu. “Düşümene asla izin vermeyeceğim, korkma devam et.”

Küçük kız derin derin nefes aldı, etrafını saran kolların, genç adamın gücüyle ayaklarını pedallara bastırdı, bisiklet anında hareket etti. İlerlediği her anda, yüzünde koca koca gülümseme oluştu. “Oldu!!” Diye haykırdı sevinçle. Gözleri annesine döndü, “Anne oldu!”

Defne alt dudağını sertçe ısırdı, serdiği örtünün üzerine oturdu. Gözleri kızının üzerindeydi, heyecanlıydı. Minik kızı son zamanlarda çok mutluydu, çok gülüyordu, çok heyecanlıydı. Bunun bir sebebi de yanındaki adamdı. Kızına öylesine ilgiliydi ki, bir abi, bir amca, bir yabancı değil de bir baba gibiydi..

Gerçekten de bir adam, kendinden kanından olmayan bir çocuğa gerçek baba olabilirmiş, onu kalbinden sevebilirmiş, onun için her şeyi yapmaya hazır olabilirmiş..

....
Defne tebessüm ederek genç adama döndü, “Kovuldun mu?” Diye sordu. Genç adam gözlerini kısıp yanına yaklaştı, oturdu. “Kovuldum.” dedi.

Genç kadın gülümsedi, gözleri oyun parkına döndü. Kızı, birkaç akranı ile oyun oynuyordu. “Arkadaşları görünce seni bıraktı tabi.” diye ekledi.

Çınar gözlerini kıstı, onu yaşıtlarına değişmiş, gitmesini istemişti. “İhanete uğradım.” dedi tebessümle.

Defne gülümseyip bir bardak çay uzattı, gözlerini genç adama çevirdi. Bugün tıpkı bir aileydiler, üç kişilik küçük bir aile..

“Masal!” diye seslendi Çınar, “Geleyim mi?” diye ekledi. Gözleri çocukların arasında küçük kızdaydı. Masal kafasını hızla iki yana salladı, arkadaşlarıyla zaman geçirmek istiyordu.

Defne tebessüm edip bakışlarını ona çevirdi, bu adam nasıl bir baba gibi olabiliyordu? Nasıl böylesine ilgili, sevgi doluydu. Ufak bir soluk aldı, “Hiç çocuğun oldu mu?" diye sordu.

Çınar’ın gözleri hızla ona döndü. “Ne?”
"Masal'a hatta tüm çocuklara gösterdiğin ilgi ve sevgi beni şaşırtıyor. Bir abi, bir amca gibi değil bir baba gibisin."

Genç adamın yüzü asıldı, gözleri anında dolu dolu oldu. Kalbinin orta yerinde evladına hiç gösteremediği babalık vardı. Kızını arayışında dolup taşıyor, her çocuğu bağrına basmak istiyordu. “Kızım..” Diye fısıldadı. Sadece sesi değil eli de titredi. İlk defa dilinde böylesine gürdü, ilk defa bir başkasının kulağına ulaşıyordu. Yanağı usulca ıslandı, “Oldu..”

Defne’nin gözleri şaşkınlıkla büyüdü, “Ne? Nerede kızın?”

Genç adam kafasını yavaşça eğdi. Kalbinde özlem dolu acı bir feryat yer aldı. Kalbinin en şok acıtandı, kızı neredeydi? Alt dudağını sertçe ısırdı, neredeydi? Nasıldı? Kimleydi? Kime Benziyordu?

Her şey bir hayal gibiydi. Önce bir kadını seviyor, evleniyordu. Sonra en mutlulu günlerini yaşayıp baba olacağını öğreniyor, her kontrolüne gittiği bebeğini heyecanla bekliyordu. Sonra her şey tersine dönüyor, önce sevdiği kadın ansızın bırakıp gidiyor, sonra da bir mektupla bebeğinin öldüğü haberini alıyordu.

Gözlerini kapattı, zihninde tek bir an yer aldı. Bir hastane odasındaydı, bir sedyede genç bir kadın yatıyordu. Bir doktor önlerindeydi, elindeki ufak cihazı genç kadının karnında hareket ettiriyordu.

Genç adam heyecanlıydı. Bir eli kadının elinin içerisinde, gözleri ise sadece önündeki ekrandaydı. Ekranın orta yerinde siyah beyaz bir görüntü vardı, hareket ediyordu.

“Çok yaramaz olacak.” dedi doktor, gözleri genç çifte kaydı.

Çınar derin bir soluk aldı, kalbi heyecanla çarpıyordu. “İyi mi? Bir sorun yok değil mi?”

Doktorun yüzünde tebessüm oluştu, gözleri heyecanlı baba adayının gözlerine döndü. “Gayet iyi, eşinize iyi bakıyorsunuz.” dedi.

Derya gülümsedi, “Ayağa kalkmama bile müsaade etmiyor.”
Çınar duymuyordu, aklı, kalbi sadece ekrandaydı. Minicik bir bebek hareket ediyor, o ise nefes almadan izliyordu. “Babacığım..”

......
Gözleri usulca genç kadına döndü, “Kızımı görmek hiç nasip olmadı.”
Defne, “Doğmadı mı?” diye sordu şaşkınlıkla.

Çınar acı bir nefesle başını eğdi. “Nasip olmadı. Bir şeyin kısmeti yoksa, ne kadar uğraşsan da çaresi olmuyor. Ben her anını..” sustu, gözleri doldu. “Onu kucağıma almanın hayaliyle geçirmiştim. Her gece gözlerimi yüzünü hayal ederek kapattım. İlk kelimesi, ilk adımını, ilk baba diyişini hep bekledim ama hiçbiri olmadı.”

Genç kadının yüzü soldu, kalbi acıyla sızladı. Fısıltıyla, “Ona ne oldu?
“Annesi..” dedi zorlukla. “Onu aldattığımı düşünüp açıklama yapmama bile izin vermeden, karnındaki 7 aylık bebeğimizle gitti."

Defne şaşkınlıkla ona baktı. “Aldatmadın.. değil mi?”
“Hayır. Ansızın bir oyunun içinde buldum kendimi, her şey planlanmış gibiydi. Daha önce hiç görmediğim bir kızın bana yaklaşması, Derya'nın tam o anda görüşü..” Sustu, gözleri dolu doluydu. “Kızımla kayboluşu..."

Defne kafasını yavaşça eğdi. Şimdi her şeyi net anlıyordu. Bu adamın çocuklara olan ilgisi, kızına olan özlemindendi. Üzülmesini istemedi. “Arada ikinize ait bir bebek vardı, dinlemeyerek hata etmiş.”
"O gün gitti ve ben bir daha ulaşamadım. Kaybolduktan bir ay sonra da kapıma bir mektup geldi."
"Mektup mu?"
"Evet, hem boşanma kağıdı hem de hayatımı tamamen değiştiren bir haber vardı içerisinde."
"Ne haberi?" diye sordu Defne.

Çınar derin bir nefes aldı. Hiç unutamadığı o günü dün gibi hatırlıyordu. “Kızımın dünyaya gelmeden kalbinin durduğu yazıyordu."
"Ne?” dedi Defne aniden, gözleri endileyle büyüdü. “İnanamıyorum" gözleri doldu.

Çınar acı dolu bir soluk aldı. “Nedeninin ise, annenin çok üzülmesiymiş. Onun hissettiklerini bebek de hissedermiş. Ben..” dedi, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Yıllarca uğruna vicdan azabı çekmişti. “Heyecanla dinlediğim o kalp atışlarının durma sebebi olmuştum."

Defne kafasını hızla iki yana salladı, “Hayır. Hayır böyle düşünme.”
Çınar ona döndü. Gözlerinin derinliklerine baktı.
“Yıllarca Derya'yı aramaya devam ettim ama 5 yıl boyunca bir haber bile alamadım. Sürekli yer değiştiriyor, sürekli kaçıyordu."

Kafasını eğdi. “Günler önce bir gece telefonum çaldı. O gece hayatım ikinci kez değişti. Çünkü Derya..” dedi, gözleri Defne’nin gözleriyle buluştu. “Bir trafik kazasında yaşamını yitirdi."

Defne’nin gözleri ara ara kontrol ettiği kızına döndü, Masal bir arkadaşına göstermeye çalıştığı bisikletine binmeye çalışıyordu. Tek ayağını kaldırdı, koltuğun üzerine geçirmeye çalışırken dengesini kaybetti. “Masal!” diye haykırdı. Arkasında koca bir taş vardı. Hızla ayağa kalktı.

Arka arkaya savrulan küçük kız bisiklete tutunmaya çalıştı, yapamadı. Sırt üstü düşeceği sırada tam arkasından güçlü bir kol tarafından sıkıca tutuldu. Çınar, son hızıyla doğrulup onu tutmuş, düşmesine engel olmuştu.

Defne dolu gözleriyle kızına yaklaştı, “Bebeğim iyi misin?”
"İyiyim anne" diye cevapladı küçük kız, gözleri hayranlıkla genç adamı buldu. “Çınar beni tuttu.” diye ekledi.

Genç adam önüne eğildi, iki minik elinden sıkıca tuttu. "Düşmene hiçbir zaman izin vermeyeceğim" dedi, anne kızın yüzünde gülümseme oluştu. Masal kollarını sıkı sıkı boynuna doladı.

Defne minnet dolu gözleriyle, "Teşekkür ederim"

Masal’ın gözleri arkadaşlarına döndü, oyuna başladıklarını görüp ikisini de geride bırakarak o yöne koştu. İki genç yeniden yerine oturdu. Defne’nin gözleri genç adama kaydı, bakışlarında bile hüzün vardı. Ufak bir soluk aldı, ilk defa sadece kalbini duymak istedi. Elini yavaşça yüzüne yaklaştırıp yanağına bıraktı. "Üzülmeni istemiyorum"

Genç adamın gözleri büyüdü, yanağındaki eli hissetmeye çalıştı. İlk defa böylesine yakın bir temas kuruyordu genç kadın. Yavaşça eline dokunup sıktı. Gözlerini kapatıp kemikli sırtına ufak bir öpücük kondurdu, endişeliydi. Attığı her adımda yeniden uzaklaşmasından delice korkuyordu.

Bakışlarını gözleriyle buluşturdu, genç kadının tebessüm ettiğini görüp rahatladı. Cesaretle iki elinden sıkı sıkı tuttu. Artık kalbinin dile gelme vaktiydi. “Ben..” dedi Çınar, cesaretini toplamaya çalıştı. “Derya'dan sonra ilk defa seni, kızımdan sonra da ilk defa Masal'ı istedim."

Defne yavaşça gözlerini kaçırdı, ufak bir soluk alıp yeniden bakışlarını buluşturdu. “Benim.." sustu, “Tüm cesaretim de Yiğit'le birlikte gitti"

Çınar kafasını iki yana sallayıp iki eline aynı anda öpücük kondurdu. Terk edilme korkusuyla baş başa olduğunu anladı. “Sana söz..” diye fısıldadı. "Beni kovmadığın sürece hiç gitmeyeceğim" gülümsedi.

Defne’nin yüzünde ufak bir gülümseme oluştu,
"Bu bir söz mü?"
"Evet.” Diye fısıldadı. Sözü kalbin en güzel yerine hapsetti, kesinlikle hep tutacaktı. İkisinin de yüzünde tebessüm belirdi, Masal koşarak annesine yaklaştı. “Anne..” dedi heyecanla. Yanında bir arkadaşı da vardı.

“Bebeğim..” dedi Defne, tüm dikkatini ona verdi.
“Arkadaşım bizim eve gelebilir mi?”

Defne tebessüm etti, “Eğer arkadaşının ailesi izin verirse gelebilir elbette.”
“Yaşasın!” diye haykırdı küçük kız. Genç kadın gülümsedi, elini saçlarına yaklaştırdı. Gözlerinin önünden çekip kulağının arkasına bıraktı, boştaki elinin içerisinde bir sıcaklık hissetti. Genç adam elini sıkı sıkı tutmuştu. Gözlerini gözlerine çevirdi, ufak bir tebessüm edip kızından gizlemek adına elini biraz geriye itti.

Masal arkadaşıyla hızla uzaklaştığında, Defne’nin gözleri önce sıkıca tutuşan iki ele, sonra da genç adama kaydı. “Bu.. Ne demek?" Diye fısıldadı.

Çınar başını eğdi, kalbi hızla atıyordu. “Ben.. Seni Seviyorum demek"
Defne derin bir soluk aldı, gözleri yeniden ellerine kaydı. Heyecan doluydu, yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. "İnanmalı mıyım?"

Çınar derin bir nefes verdi, yavaşça yanına yaklaştı. Gözlerini çevrede gezdirip dudaklarına sabitledi. “İnandırayım mı?”

Defne’nin gözleri büyüdü, hızla geriye çekildi. Çocukların göreceğinden delice korktu. “Hayır, hayır inandım!” dedi, ikisinin de yüzünde anında gülümseme oluştu.

Çınar elini sıktı, “Bundan sonra sesini duymak veya seni görmek istediğim zaman Masal'ı bahane etmeme gerek olmayacak değil mi?"

Genç kadının şaşkın gözleri ona döndü. “Benim için miydi?” Genç adam kafasıyla onayladı. Defne elini sıktı, “Artık istediğin zaman"

....
Genç adam arabasını evin önünde durdurdu. Gözleri arka koltuğa kaydı, Masal derin bir uykudaydı. Tebessüm edip hızla indi, dikkatle kucağına aldı.

Defne’nin önden ilerleyip açtığı kapıya yaklaştı, sessiz adımlarla odasına girip yatağa yatırdı. Genç kadın kızının pijamalarını giydirip üstünü örtttü. Işığı kapatıp salona geçti.

“Çok derin uyuyor.” diye fısıldadı Çınar.
Defne tebessüm etti, “Çok yoruldu.” Yaklaşıp koltuğa oturdu.

Çınar, “Sen ne yapacaksın şimdi?” diye sordu. Biraz daha oturmayı, genç kadınla yalnız kalma fırsatını değerlendirmek istedi.
“Önce duş alırım. Sonra da yarınki sınav için çocukların sorularını hazırlamam gerek.”

Çınar ufak bir soluk aldı, belli etmese de yüzü asıldı. “O zaman gideyim.” dedi isteksizce.
“Tamam.” Dedi Defne. Uğurlamak için ayağa kalktı. Bir an önce işlerine başlamadığı sürece sabaha değin uğraşmak zorunda kalacaktı.

Çınar, “Gidiyorum" diye fısıldadı. Hala gitmemesini söylemesi için teklif bekliyordu.

Genç kadın zorlukla tebessümü gizlemeye çalıştı, kapıyı açıp gözlerini ona çevirdi. “Görüşürüz"

Genç adam gözünü kıstı, umudu kesilmişti. “Görüşürüz o zaman" kapıya yaklaşıp durdu. “Kalmamı istemeyecek misin?" Diye ekledi.
"Hayır"

Çınar yanına yaklaştı, derin nefes aldı. Gözlerini gözlerine değdirdi. "Sevgili olduğumuzu sanıyordum"

Genç kadın tebessüm etti, "Evet, öyleyiz.”
“O zaman biraz daha kalayım.”

Defne güldü, oldukça çok işi vardı. "Benden hiç iyi sevgili olmaz, yol yakınken dönmelisin"

Çınar bakışını gözlerine çevirdi. Yüzünde gülümseme oluştu. “Her şeye razıyım"

Defne yanına geçip yönünü kapıya çevirdi. “O zaman hemen gidiyorsun, istediğin zaman geleceğini ve istediğin kadar da kalacağını düşünmüyorsun"

Kapının dışına ittiğinde, Çınar şaşkınlıkla ona baktı. İstediği kesinlikle bu değildi. “Ama?"
"Ama'sı yok. Ben bir öğretmen ve en önemlisi de anneyim. Dikkat etmem gerekiyor"

Çınar bakışını ona çevirdi. Yüzü asılsa da kabullenmekten başka çaresi yoktu. Derin bir nefes aldı. “Görüşürüz" arkasını döndü, tek adım atıp durdu. Gözlerini geriye genç kadına çevirdi, alt dudağını sertçe ısırıp hızla geri döndü, yanağına ufak bir öpücük kondurup geri çekildi.

Defne şaşkınlıkla, “Çınar!” dese de genç adam gülümseyip hızla uzaklaştı. Genç kadın elini yavaşça yanağına bıraktı, kalbi delice çarpıyordu. Tebessüm etti.

.....
Çınar’ın elinde telefon vardı, parmaklarının arasında sıkı sıkı tutuyordu. Gözlerine bir türlü uyku uğramıyordu, geçen her gün kızı onsuz büyümeye devam ediyordu. Çaresizdi, ne yapması gerektiğine dair hiçbir fikri yoktu. Artık onu kızına götürebilecek tek yol belki de bu telefondu. Belki de kızına dair ufak bir fotoğraf, ufak bir bilgi vardı.

Derin nefes verip gözlerini telefona çevirdi. Tahminlerinin biri de tutmamış, pin kodunu bulamamıştı. Sabrı taşıyordu, kızını artık bulmalıydı. Onu sıkı sıkı sarıp doya doya sevmeliydi..

Gözlerini yavaşça odada gezdirdi, bakışları duvardaki çerçevelerden birine kaydı. Ailecek çekinmişlerdi. En ortada erkek kardeşi vardı. Bir an duruldu, doğruldu. Artık birinden destek istemeliydi, bunu şimdilik yapabileceği tek yakını da kardeşiydi..

Telefonu parmaklarının arasında sıkıca tutup ayağa kalktı. Kardeşinin odasına yaklaşıp kapıyı araladı. Kendinden geçmişçesine uyuyor olmasına aldırmadı, hızla yatağın kenarına yaklaştı. Daha fazla beklemeye sabrı yoktu. "Çetin" Diye seslendi fısıltıyla.

Dudaklarını duyabileceği şekilde yaklaştırdı. "Çetin uyan" genç adam duymadı, derin bir uykunun kollarındaydı.

Çınar derin nefes verdi, sabrı taşıyordu. Elini omzuna bıraktı, “Çetin!!" Hızla sarstı, “Çetin!!”

Genç adam uykulu gözlerini yavaşça aralayıp ağabeyine çevirdi. “Abi.” dedi merakla.
"Kalk Çetin, konuşmamız lazım"

Çetin’in gözleri saate kaydı, daha sabah olmamıştı. Derin nefes alıp sırtını döndü. "Sonra abi" gözlerini kapattı, Çınar yastığı hızla kafasının altından çekti. Çetin umursamadı, gözlerini yeniden kapattı. Ağabeyi gözlerini komidinin üzerindeki su bardağına çevirdi, derin nefes alıp hızla yüzüne döktü.

Çetin, “Abi!!" Diye gürledi. Hızla doğrulup yüzünü temizlemeye çalıştı. Gözleri öfkeliydi, ağabeyine döndü pes ederek. Derin nefes aldı,
"Söyle! Söyle ne istiyorsun?"
"Bana yardım etmen gerekiyor, hadi kendine gel"

Çetin gözlerini ağabeyine çevirdi, bakışlarında ciddiyet gördü. Endişelendi, “Bir sorun mu var?”

Çınar derin nefes alıp avucundaki telefonu uzattı, “Bunun pin kodunu bilmiyorum, açtırabilir misin?” Diye sordu. Kardeşinin gözleri şaşkınlıkla ona döndü "Kimin bu?"
"Derya'nın.."
“Ne?” dedi Çetin, “Bizim bildiğimiz Derya olamaz değil mi?” Gözleri ağabeyine döndü, şaşkınlıkla doğruldu. Tahmin ettiği gibiydi, “Neler oluyor abi?"
"Çetin beni çok iyi dinlemen gerekiyor..” sustu, “Ve duyacakların sadece ikimizin arasında kalmalı" diye ekledi.

Çetin’in yüzü asıldı. “Abi kötü bir şey mi oluyor?”

Çınar derin bir nefes aldı. “Derya bir süre önce bir kaza ile hayatını kaybetti.”
“Ne!” dedi Çetin şaşkınlıkla. “Nasıl?”
“Gece yarısı telefonum açıldı, onun numarasıydı. Kaza geçirdiği, son aramalarda ismim olduğu söylendi.”

Çetin’in yüzü asıldı, “Gitmedin değil mi abi? Bunca yıldan sonra seni arayınca yanına koşmadın değil mi?"

Çınar derin bir nefes aldı. “Koşarak gittim ama çoktan hayatını kaybetmişti.” Gözleri kardeşine döndü, “Beni arayan kişi, bana Derya'nın çantasını verdi. İçerisinde benim için yazılan bir mektup vardı."
"Ne mektubu?"

Çınar derin bir nefes aldı. Hayatını değiştiren o gece zihninde dün gibi canlanıyordu. Ses titredi, telefonu avucunun içerisinde deli gibi sıktı. “Benim kızım yaşıyor..” yanağına ufak bir damla yaş hızla süzüldü. Hem mutlu hemde endişeliydi.

Çetin’in gözleri delice büyüdü, “Ne?"
"Ölmemiş. Derya bana acı çektirmek için yalan söylemiş."

Çetin hızla ayağa kalktı, şoktaydı. Derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. “Yalan, yalan abi! İnanma lütfen, sadece sana yine acı çektirmek istiyor"

Çınar telefonunu çıkarıp galeriyi açtı, minik kızının resimlerini açıp kardeşine çevirdi. "Bak, işte benim kızım"

Çetin’in gözleri ekrana kaydı, minicik bir bebeğin fotoğraflarını gördü. Yüzü asıldı, gözleri doldu. “Abi..” diye fısıldadı. Telefonu eline aldı, işaret parmağını üzerinde dikkatle gezdirdi. “Sen bunca yıl bir yalan uğruna mı acı çektin? Bir yaşan uğruna mı yıllarını vicdan azabıyla geçirdin?”


Çınar telefonu elinden alıp yatağın ucuna oturdu. Bakışları sadece minik bebeğin ekrandaki resmindeydi. “Çetin artık hiçbir şey umurumda değil. Ben sadece artık kızımı bulmak istiyorum.”

Çetin derin bir soluk verdi, “Abi.. Derya öldü dedin, o zaman yeğenim nerede?”

Çınar’ın gözleri fotoğrafa kaydı, bebeği çok küçük çok savunmasızdı. Derin bir nefes aldı,
"İki aylıkken Derya onu bir yuvanın kapısına bırakmış."

Çetin’in gözleri delicesine büyüdü, “Ne!” hızla doğruldu, yumruklarını sıktı. İnanmak istemedi. “Bunu nasıl yapar!” diye ekledi. Ağabeyinin gözleri sadece telefonun ekranındaydı, hatırladığı her anda bebeğinin terk edildiği o anı düşünüyordu. Annesi tarafından terk edildiğini hissetmiş miydi? Bir başına kaldığında çok ağlamış mıydı? Bir kış günüydü, çok üşümüş müydü? Yanağı usulca ıslandı.. “Kızımı bulmalıyız.”

Toparlanmaya çalışıp kardeşine döndü, “Benim kızım evlat edinilmiş Çetin. Öğrendiğim günden beri arıyorum ama hiçbir şekilde bir iz bile bulamıyorum. İsmini, terk edilme tarihini, kime verildiğini, hangi yuvanın kapısına bırakıldığını bilmiyorum. O yüzden bana yardım etmen gerek..”

Çetin’in dolu gözlerine direnmeye çalıştı, “Ne yapmam gerek?”
Çınar telefonu ona uzattı. “Derya’nın telefonunun pin kodunu bilmiyorum. Açtırıp bakabilirsek belki kızıma dair ufak bir bilgiye ulaşabilirim.”

Çetin hızla eline alıp parmaklarının arasında sıktı. “İki gün!” dedi kararlılıkla. Tüm imkanlarını, tüm çevresini ve tüm arkadaşlarını seferber edip bunu açtıracaktı. “Sana söz veriyorum, en geç iki gün içerisinde açtıracağım." diye ekledi.

Çınar derin bir nefes aldı. Rahatladı, omuzundaki yük biraz da olsa hafifledi. Kardeşine güveni sonsuzdu, dediğini yapıp açtıracaktı. Gözlerini heyecanla gözlerine çevirdi. “Kime benzediğini çok merak ediyorum.”

Çetin’in yüzünde buruk bir tebessüm oluştu, omzunu sıktı. “Tabii ki ailenin en yakışıklısı amcasına benziyordur.”
“Onun için her şeyi hazırladım. Odası bile tamam, sadece onu bekliyorum.”
“O yüzden mi ayrı eve çıkmak istedin?”

Çınar kafasıyla onayladı. Çetin’in gözleri ona döndü. “Abi..” sustu, “Evlat edinildiğini söyledin. Başka birilerini ailesi biliyor, yine de yanına alacak mısın?”

“Bırakamam..” dedi Çınar, ufak bir soluk aldı. “Kızım artık benimle büyümeli.”

Çetin’in yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, "Annem çok sevinecek" dedi. Ağabeyi hızla ona döndü, “Bulana kadar sadece ikimiz bileceğiz Çetin, tamam mı?"
"Ama annem?"
"Aması yok Çetin, annem bunu kaldırabilecek mi sanıyorsun, ne kadar üzüleceğini tahmin ediyorsundur."
"Haklısın.."

Çınar ayağa kalkıp saate baktı. Gün doğmaya başlamıştı. Kapıya çevirdi yönünü. “Senden haber bekleyeceğim"
"Merak etme, halledeceğim"

....
Erkenden uyanan genç kadın, kızına kahvaltısını yaptırıp hazırlamıştı. Eline ayakkabılarını alıp önüne eğildi. Giydirdikten sonra yeniden ayağa kalkıp elinden tuttu. “Hadi çıkalım"

Kapıyı açtı, yüzünde koca bir şaşkınlık oluştu. Çınar karşısındaydı, yüzünde gülümseme vardı.
"Günaydın"

Tebessümle, “Çınar ne işin var burada?” Diye sordu.
Genç adam gülümseyerek eğilip küçük kızı kucağına aldı, iki yanağına öpücük kondurdu. “Size okula kadar eşlik edeceğim.” Arkasını döndü, Masal’ı arabasına bindirdi.

Defne, “Senin arabanla mı?" diye sordu. Çınar, Masal’ın kapısını kapatıp genç kadına yaklaştı. Gizlice elini tuttu, "Seni Özledim" diye fısıldadı.

Genç kadın endişeyle kızına döndü, “Çınar, Masal görecek.”
"Farkında bile değil" diye cevaplayıp elini sıktı, diğer elini yavaşça yanağına bıraktı.

Defne gülümseyip, “Okula geç kalıyoruz" dedi. Çınar derin bir soluk aldı, kalbi delice çarpıyordu. Parmaklarını parmaklarının arasında sıkıp arabanın ön kapısını açtı.

İkisinin de gözleri arabaya bindikleri anda küçük kıza kaydı, arka koltukta sessizce oturuyordu. Boncuk gözleri uykuluydu. Çınar gülümsedi, “Masal’cığım..”

Masal’ın gözleri ona döndü.

“Bugün seni okuldan almamı ister misin?”

Küçük kızın gözleri anında büyüdü, sevinçle parıldadı. “Evet, evet!”
Annesinin yüzünde tebessüm oluştu. Çınar gülümsedi, “Anlaştık o zaman.”

....
Defne’nin gözleri genç adama döndü, gözleri oldukça yordun gözüküyordu. Kızının okuluna girdiğinden emin olup ufak bir soluk aldı. “Uyumadın mı gece?” diye sordu.

Çınar arabayı çalıştırdı, “Uyudum..”

Defne tebessümle kafasını iki yana salladı, “Yalan söylemek de iyi değilsin Çınar. Söyle bakalım, neden uyumadın?”

Çınar boştaki elini elinin üzerine bırakıp sıktı. “Biraz daha dayanalım, sana anlatacağım çok şey var.”
“Neden beklememiz gerek?”

Çınar gülümseyip eline uzak bir öpücük kondurdu, arabayı durdurdu. "Çünkü okula geç kalacaksın" dedi.

Defne’nin bakışları pencereye döndü, okulun önündeydiler. Gülümseyerek çantasını aldı. “Görüşürüz o zaman şimdilik.”
"İyi dersler"
"Teşekkür ederim"

Çınar gözlerini çevrede gezdirip yanına yaklaştı, Defne hızla geriye çekildi. “Okuldayız Çınar.” Diye endişeyle ufak bir uyarıda bulundu.

“Seviyorum..” dedi fısıltıyla genç adam, “Senin öğretmenliğini de seviyorum.”

Defne gözlerini dikkatle çevrede gezdirdi, derin nefes alıp yanağına ufak bir öpücük kondurup hızla geri çekildi. "Görüşürüz Sevgilim" hızla kapıyı açıp indi. Genç adam şaşkındı, elini yavaşça yanağına bıraktı, "Sevgilim.. dedi" diye tekrarladı.

….
Defne okul binasına giriş yaptığı anda bir ses duydu. Gözlerini geriye çevirdi, arkasını gördü.
"Günaydın"

Selen gözlerini kıstı, arkadaşı bugün oldukça mutlu gözüküyordu. Uzun zaman sonra yüzünde ışıltı vardı. Tebessüm etti. "Söyle bakalım, nedir yüzünde açan güllerin sebebi?"


Genç kadın yeniden gülümsedi. Uzun zamandır kalbinde böylesine kelebeklerin uçuşmuyordu. “Nedeni yok"

Selen kafasını iki yana salladı, gülüyordu. “Yiğit'le mi barıştınız yoksa?"

Defne bakışları hızla ona döndü, gözlerini öfkeyle kıstı. İsmini duymak bile öfkelenmesine sebepti. “Hayır, asla!"

Selen gözünü kıstı, zihninde tek bir ihtimal belirdi. “O zaman Çınar'la ilgili mi?"

Defne gözlerini yavaşça ayırdı, derin bir nefes aldı. Alt dudağını mutlulukla ısırdı, en uygun ve en geniş zamanda ona her şeyi anlatacaktı.

"Sen söyle bakalım, Çetin'le evimi neden o hale getirdiniz?" diye sordu hatırlayıp.
Selen gözlerini kıstı, "Onun ismini yanımda anma!"

Defne şaşırdı, “Daha öncesinde mi tanışıyordunuz?"
"Evet, yani hayır!" diye haykırdı, Defne’nin yüzünde gülümseme oluştu.
"Evet mi? Hayır mı?"
"Hayır!" Diye haykırdı yeniden, zili sesi duyuldu.

Defne bakışını arkadaşına çevirdi. “Sonra konuşuruz canım"
Selen kafasını iki yana salladı, “Hiç konuşmayalım bence" tebessüm edip sınıfına yöneldi.

..... 

Defne telefonunun ısrarlı sesiyle yaklaştı, öğrencilere ufak bir mola verdiğini söyleyip gözlerini ekrana çevirdi. Kızının okuluna aitti, telaşlandı. “Alo..”
“Defne Hanım..” dedi. Genç kadın sözü kesti, endişe doluydu. “Kızım iyi mi?”
“Endişe etmeyin. Masal’ın öğretmeni acil gitmek zorunda kaldığı için sizleri bilgilendirmek için arıyoruz.”

Defne derin bir nefes aldı. “Teşekkür ederim. Hemen servisi Masal’ı almaları için arayacağım.”
Dedi, telefonu kapatıp servise haber verdi.

Dakikalar içerisinde soluğu bahçe kapısına almıştı, gözleri caddenin girişindeydi. Servisin yaklaştığını görüp derin bir nefes aldı. “Anneciğim..” dedi, Masal koşup annesine sarıldı.

“Anne..”
“Hoş geldin bebeğim.” Elini sıkıca tuttu. “Bir dersim daha var, beni bekleyebilir misin?”

Masal kafasıyla onayladı, annesinin yönlendirmesi ile yönünü okulun binasına çevirdi.

….

Selen öğretmen odasına adım attığı anda gözleri küçük kıza kaydı, tebessüm etti. “Kimleri, kimleri görüyorum?” Yanına yaklaştı, Masal küçük kollarını boynuna sıkı sıkı doladı.

“Selen teyze öğretmenim gitti.” Dedi. Yüzü asıldı, hatırladıkça da asılıyordu. Bugün için çok başka hayalleri vardı.

Genç kız yanına oturdu. “İzinli sanırım. Ama sanki sen bu duruma sevinmemiş gibisin?”

Boncuk gözlerini yavaşça eğdi, “Bugün beni okuldan Çınar alacaktı.” Dedi, Defne gözüktü. Gözleri arkadaşına kaydı.

“Canım çok küçük bir işim var. Halledene kadar Masal’a dikkat edebilir misin?”
"Hallet canım sen işini, biz sohbet ediyoruz" dedi, odadan çıktığını görüp gözlerini yeniden küçük kıza çevirdi.


"Sen Çınar'ı çok mu seviyorsun?"

Masal gülümsedi, onunla olduğu her an çok başka oluyordu. Ufak bir soluk aldı, boncuk gözlerinde koca bir merak vardı, her anda aklına geliyordu. “Selen Teyze" dedi, Selen’in gözleri ona döndü.

“Teyzeciğim..”
“Çınar benim babam olsun mu?” diye sordu. Genç kızın gözleri büyüdü, koca bir şaşkın belirdi yüzünde. Gülümsedi, "Çınar'ın baban olmasını mı istiyorsun?"
"Evet"

Selen hızla gözlerini çevrede gezdirdi, etrafta ikisi dışında kimse gözükmüyordu. Küçük kıza yaklaştı, "Masal'cığım, Çınar'ın baban olması için annenin onu sevmesi gerek"

Masal şaşırdı, boncuk gözleri merakla doluydu. “Annem, Çınar'ı sevmiyor mu?"
"Seviyor tabi ki, ama benim demek istediğim şekilde değil"
"Ne?" Dedi Masal, aklı karmakarışık oldu.

Selen gülümsüyordu, minik ellerini sıkı sıkı tuttu. "Şöyle anlatayım sana, iki yetişkin insan önce birbirini sever ve aşık olur. Sonra da hiç ayrılmamak üzere evlenirler"
"Aşık olmak ne demek?"

Selen gülümsedi. Öylesine küçüktü ki söylediklerini anlamlandıramıyordu. “Masal’cığım.. Aşık olmak, çok sevmek demek. Her zaman, her an birlikte olmayı istemek demek"

Masal'ın yüzünde gülümseme oluştu. O da Çınar'ı çok seviyor, her zaman görmek istiyordu. Boncuk gözleri kısıldı. “Ben Çınar'a aşık mıyım?"

Selen’in yüzünde koca bir tebessüm belirdi. Yanına yaklaşıp saçına çok küçük bir öpücük bıraktı. “Hayır Masal’cığım, öyle değil. Aşk sadece büyükler arasında olur. Yani kısacası, Çınar'ın baban olabilmesi için annenin onu çok çok sevmesi gerek"

Küçük kızın gözleri kısıldı, kafası karmakarışık oldu. Gülümsedi, gözleri kapıdan gördüğü annesine kaydı. “Anneciğim tek dersim var, benimle sınıfa gelmek ister misin?"
"Evet"

.... 

Çınar arabasını okulun önünde durdurdu. Önce kreşe uğramış ve Masal’ın erkenden çıktığını öğrenip soluğu burada almıştı. Park için uygun bir yer aradığı sırada telefonu duydu.

Ceketinin iç cebinden çıkarıp ekrana döndü, kardeşinin ismini gördü. “Alo..”

Çetin heyecan doluydu, “Abi..” diye fısıldadı. Gözlerini avucunda sıkı sıkı tuttuğu telefona çevirdi. “Derya’nın telefonu açıldı.”

Çınar, Derya’nın telefonunda kızına dair nelere ulaşacak?

Loading...
0%