Masal’ın gözleri önce annesine sonra da genç adama kaydı. Gülümseyip elini annesinin elinin arasından çıkarıp genç adama yaklaştı. “Çınar..”. Dedi, genç adam hızla önüne eğildi. “Sen artık benim en iyi arkadaşımsın.” diye ekledi.
“Masal.” dedi Defne, büyüklere isimle hitap etmemeliydi. Küçük kız umursamadı, gözleri en büyük ve en iyi arkadaşındaydı. Çınar minik ellerini tutup avucuna ufak bir öpücük kondurdu. “Sende artık benim en iyi arkadaşımsın.” Diye karşılık verdi. Gülümseyerek ayağa kalktı, gözleri genç kadına döndü. Elini uzattı, “Öğrendiniz ama yine de söylemek isterim. Ben Çınar.”
Defne tebessümle eline karşılı verdi sıktı, “Bende Defne, memnun oldum.”
Küçük kız ikisinin tam yanındaydı. Gözleri önce tutuşan iki ele, sonra da genç adama kaydı. Yavaşça yanına yaklaştı, Defne’nin yüzünde şaşkınlık belirdi. Kızı ilk defa bir yabancıya böylesine yakın oluyordu.
O anda bir telefonun sesi yankılandı, Çınar ceketinin iç cebinden çıkardı. Ekranda sekreterinin ismi vardı. İzin isteyerek kulağına yaklaştırdı, “Alo.” dedi.
“Efendim toplantınız başlamak üzere.” Çınar’ın gözleri hızla kolundaki saate kaydı, gözleri büyüdü. Nasıl da unutmuştu, bugün önemli bir toplantısı vardı. “Evet. Tamam hazırlanın geliyorum.” Telefonu yerleştirip gözlerini genç kadına çevirdi. Mahçup bir soluk aldı, “Toplantı var.”
Defne kafasıyla onayladı, minnet doluydu. “Tekrardan çok teşekkür ederim.”
Çınar gülümsedi, gözlerini küçük kıza çevirip saçlarını okşadı. “Görüşürüz Masal’cığım.”
Masal tebessüm etti, boncuk gözleri kısıldı, genç adamın kalbi eridi. “Görüşürüz” diye karşılık verip annesinin elini sıkı sıkı tuttu.
"Gidelim mi bebeğim?” diye soran annesine döndü. Küçük kız yüzünü astı, en iyi arkadaşını bırakmak zorundaydı.
Çınar yavaşça önüne eğildi, ellerini sıkıca tuttu.
"Kendine çok dikkat et ve sakın bir daha tek başına dışarıya çıkma"
Masal kafasını iki yana salladı, bir daha aynı hatayı yapmayacaktı. Tebessüm etti, “Çıkmam.” dedi, yavaşça elini annesinin elinin içerisinden çıkarıp genç adama yaklaştı. Derin bir nefes verip minik kollarını boynuna sıkıca doladı.
Defne’nin gözleri büyüdü, ilk defa, ilk defa kızı bir yabancıyı böylesine kabulleniyordu. Tebessüm etti.
Çınar gözlerini yavaşça kapadı, boynunu saran küçük kolların, burnuna sinen mis kokulu saçların etkisindeydi. Neden kalbine böylesine ilaçtı? Kokusunu içine çekti, bir gün kızına da böylesine sıkıca sarılmayı diledi.
Yavaşsa geriye çekildi Masal, gözlerini ona çevirdi. “En iyi arkadaşım" yaklaşıp yeniden annesinin elinden sıkıca tuttu.
Çınar tebessüm etti, “En iyi arkadaşım.” Diye karşılık verdi. Küçük kızı ve annesini gözden kaybolana kadar izledi.
.....
Akşamın ilerleyen saatlerinden biriydi. Anne kız çift kişilik koca bir yatağın üzerinde yatıyordu. Defne’nin kafasın yastığın, Masal’ın ise annesinin karnının üzerindeydi.
Defne bir eliyle kızının ipek saçlarını yavaşça okşuyordu. Günün etkisi vardı hala üzerinde, kızı kayıptı, bir şey olma düşüncesi aklını alıyordu.Binlerce şükür edip gözlerini ona çevirdi. “Anneciğim.” dedi fısıltıyla. Kızının esneyişini duydu.
Küçük kızın gözleri yavaşça annesine döndü, pozisyonunu bozmadı. En çok sevdiği anlardı, saçlarında annesinin güven dolu eli dolanıyordu.
“Neden habersiz çıktın okuldan?”
Gözlerini yavaşça ayırdı Masal, ufak bir soluk aldı. Sınıf arkadaşlarının çoğunu anneleri almaya gelmiş, onun ki gözükmemişti. Merak ederek önce sınıftan çıkmış, bahçe kapısındaki güvenlik kulübesine yaklaşıp sormak istemiş ama boş olduğunu fark edince de dışarı çıkmıştı. Tek isteği annesine gitmekti.
“Sen gelmedin anne.” Gözlerini yeniden gözlerine çevirdi. “Herkesin annesi geldi ama sen gelmedin"
Defne minik elinden tutup koca bir öpücük kondurdu. “Bebeğim..” dedi. Gözleri onun boncuk gözleriyle buluştu. “Biliyorsun ki benim de okulum var. Bittiği anda koşa koşa seni almaya geliyorum. Dersim uzadığında da servise seni yanıma getirmesi için haber veriyorum"
Masal sustu. Annesinin haklı olduğunu biliyordu. Daha önce onu hiç bekletmemiş, hep dersten çıktığı gibi koşa koşa yanına gelmişti.
"Çok koktum. Ya başına kötü bir şey gelseydi? Ya kötü biri karşına çıksaydı? O zaman çok üzülürdüm ben" diye ekledi. Düşünmek bile istemiyordu, ya evladını bir daha bulamasaydı, nasıl dayanırdı?
Masal yavaşça kafasını annesinin karnından ayırdı. Doğrularak oturdu, gözlerini gözlerine çevirdi. “Anne, Çınar kötü biri değil"
Defne tebessüm etti, kolunu tutup kendine doğru çekti. Sıkıca sarılıp kokusunu içine çekti. “Evet anneciğim, şanslıydık ki seni bulan kişi o oldu. Ama bir dahakine böyle şanslı olamayabiliriz"
Küçük kafasıyla yavaşça onayladı, derin bir nefes aldı. Eve geldikleri andan beri aklında bir şey daha vardı. “Anne..”
Annesi, “Anneciğim” diye cevapladı.
Masal bir elinin üç parmağını gözlerine çevirdi.
“Doğum günüme bu kadar gün mü kaldı?”
Defne tebessüm edip minik parmaklarına tek tek öpücük kondurdu. Masal’ın gülüşü duyuldu.
“Evet. Benim bebeğim 3 gün sonra 5 yaşına girecek.”
"Bütün arkadaşlarım gelecek mi?"
"Davet etmek istediğin bütün arkadaşların gelecek"
Yavaşça alt dudağını ısırdı küçük kız, “Çınar da benim arkadaşım, hemde en iyi arkadaşım.”
Defne’nin gözleri ona döndü, ne diyeceğini anlamıştı. Yavaşça doğruldu, “Evet anneciğim.”
“O zaman o da doğum günüme gelsin.”
Annesinin yüzünde şaşkınlık belirdi, tam da tahmin ettiğiydi. Ufak bir nefes aldı, sadece bir kez gördüğü bir adamın gelmesi de davet edilmesi de uygun olmazdı. Kızını kırmak istemedi, “Çınar'ı bir daha görebilir miyiz, bilemiyorum"
Masal başını eğdi, yüzü asıldı. Onu partide görmeyi çok istedi, olmadı. Defne kızının üzüldüğünü fark edip hızla arkasını döndü, yüzünü asmasına bile dayanamıyordu. Çekmeceden içerisinde farklı farklı öykülerin olduğu bir kitap çıkardı,
"Bugün hangi hikayeyi okusak acaba?
Masal’ın gözleri hızla ona döndü, yüzünde anında tebessüm belirdi. Bu kitabın içerisindeki her öykü onu oldukça heyecanlandırıyordu. Her birini defalarca dinlemişti. Kollarını iki yana kaldırdı, Küçük Tavşan! Küçük Tavşan!”
Defne zaferle gülümseyip kızına döndü. “O zaman hemen pozisyonumuzu alıyoruz.” Deyip kafasını yastığa, Masal da annesinin karnına bıraktı. Oda ilerisinde küçük tavşanın öyküsüne şahit oldu.
....
Defne’nin gözleri sessizce kızına kaydı, dakikalardır oldukça sessiz olduğunun farkındaydı. Elindeki kitabı yavaşça yerine bıraktı, sadece yarısını okuyabilmişti. Minik kızı derin bir uykunun kollarındaydı, gülümseyip dikkatle doğruldu. Uyandırmamaya çalışarak başını yavaşça yastığa bıraktı. Saçına küçük bir öpücük bırakıp üstünü de örttüğü gibi içeriden sessizce çıktı.
Küçük ve özenle düzenlenmiş olan salonda duvarın köşesinde bulunan masaya yaklaştı. Yarın sabah dersi vardı, hazırlık yapması gerekiyordu. Kitaplarını düzeltip mutfağa yöneldi. Sadece dakikalar içerisinde bir kahve ile döndü, uzun gecelerde oldukça yardımcı oluyordu. Sessizce masasına oturdu, tüm dikkatini sınav kağıtlarına verdi.
...
Çınar yatağındaydı, günü gözlerini hiç kırpmadan karşılıyordu. Sabahın oldukça erken vaktiydi, sabaha değin bir an bile uyuyamamıştı. Birleştirdiği kolları yastığın, kafası da kollarının üzerindeydi. Odasının beyaz tavanını izliyordu.
Aklında, kalbinde sadece kızı vardı. Varlığını öğrendiği andan beri de hiçbir şeye odaklanamıyordu. Her türlü detayı düşünüyor, kafayı yiyeceğini düşünüyordu.
Neredeydi?
Kimleydi?
Nasıl bir hayatın içerisindeydi?
Nasıl birine baba diyordu?
Derin bir nefes aldı, çaresizliği ile yanıbaşındaki fotoğraflardan birini eline aldı. Minik bebeğin görüntüsüne yoğunlaştı, çok çok güzeldi. Yanakları, yüzü al aldı, teni pamuk gibiydi. İşaret parmağıyla yavaşça yüzüne dokundu, dikkatle okşadı. “Beni biraz daha bekle babacığım, seni bulacağım.” Diye fısıldadı.
Ne yapacağını, onu nasıl bulacağını, nereden başlaması gerektiğini hiç bilmiyordu. Ona ulaşabileceği tek bir bilgi 2 aylıkken yuvaya verildiği ve 2 aylıkken çekilmiş bu fotoğraflardı.
Telefonunu eline aldı. Rehberde bulduğu ‘Derya’ ismiyle durdu. Aklı almıyordu, bir zamanlar delice sevdiği bu kadın bebeğinden nasıl vazgeçebilmiş, acımasızca bir yuvanın önüne bırakabilmişti? Hiç mi tanımamıştı onu, böylesine kötü biri miydi? “Benden bu kadar çok mu nefret ettin Derya?" Diye fısıldadı. Böyle bir acıyı reva görecek kadar mı kinlenmişti? “Haberini aldığımda nasıl heyecanlandığımı biliyordum, bu yüzden mi bunu yaptın?”
Sustu, bir anı anımsadı. Bebeğinin varlığını öğrendiği gündü. Sevinçle bağırmış, ‘baba oluyorum!” diye haykırarak bir çocuk parkında soluğu almıştı. Cebindeki tüm paralarla parktaki tüm çocuklarla oyuncak ve balon dağıtmıştı.
Yüzünde buruk bir ifade belirdi. Mutluluğundan aylar sonra bir mektupla bebeğinin ölüm haberini almış, günlerce aylarca yıllarca hep kendini suçlamıştı. Dünyaya gelmeyen bir bebeği bile koruyamayacak kadar aciz bir babaydı.
Gözleri yavaşça yeniden fotoğrafa kaydı. Yıllardır hissettiği suçluluk bir hiç uğrunaydı. Bebeği yaşıyordu. En güzel mucizeydi nefes alıyordu. Buruktu, ölümü ile ömrünü suçlulukla geçirdiği bebeği, daha mimicikken terk edilmişti.
Aklı almıyordu. Hızla doğrulup ayağa kalktı. Dolabından bir çanta çıkardı, Derya’nın kazadan sonra kalan tek eşyasıydı. Defalarca olduğu gibi yine iyice kurcaladı, gözden kaçırdığı, onu kızına ulaştıracak bir detay olmalıydı.
Telefonu çıkardı, tuşlarına dokundu, kapalıydı. Hızla evin içerisinde bir şarj aleti bulup ucunu yerleştirdi. Belki de içerisinde onu kızına götürecek birkaç bilgi bulabilirdi.
....
Defne kahvaltı masasını özenle hazırladı. Sabahın oldukça erken vakitlerindi, gün her sabah ona oldukça erken başlıyordu. Erkenden uyanıyor, kızına kahvaltı yaptırıyor sonra da hem kendini onu da hazırlıyordu.
Yüzünde tebessüm vardı, masanın eksiksiz olduğundan emin olup kızının odasına döndü. O yöne döndü, kapının açıldığını gördü. Durdu, minik kızı gözüktü. Alarmın sesiyle gözlerini zorlukla aralamıştı. Üzerinde pembe bir pijama takımı vardı. Ayakları çıplak, saçları da oldukça dağınıktı.
Defne tebessüm etti, “Günaydın bebeğim.”Yaklaşıp yere çömeldi, iki kolunu araladı. Küçük kız yaklaştığı gibi kollarına sığındı, kafasını omzuna bıraktı. Esneyişi duyuldu, oldukça zor uyanmıştı.
"Uykun mu var hala?"
"Evet anne"
Defne sırtını okşayıp geriye çekildi. Yanağına koca bir öpücük bırakıp açılmak da zorlanan boncuk gözlerine döndü.
"O zaman hemen ellerimizi ve yüzümüzü yıkayıp kendimize geliyoruz sonra da kahvaltı edip okula gidiyoruz" elini sıkı sıkı tutup lavaboya ilerledi. Kızını anca bir su getirebilirdi.
.....
Defne kreşin önünde durdurdu arabasını, kızının kemerini açıp inmesine yardımcı oldu. Kafasına taktığı bereyi düzeltip elinden tuttu. Sınıfın önünde adımlarını durdurup önüne eğildi. Ellerini sıkıca tuttu, “Annecim, ben gelmeden dışarı çıkmak yok tamam mı?"
"Tamam"
Ellerine birer öpücük kondurdu, tebessümle “Nerde benim sabah öpücüğüm?" diye sordu. Masal gülümseyip annesinin iki yanağına da sırasıyla öpücük kondurdu. Ayağa kalktı, sınıfa girdiğinden emin olana kadar bekleyip hızlı adımlarla arabasına ilerledi. Dersinin başlamasına çok az zaman kalmıştı. Yetişmesi gerekiyordu.
.....
Defne okulunun bahçesine arabasını park etti. Kapılarını kontrol ettiği sırada tam yanında bir araba durdu. Gözleri o yöne döndü, tebessüm etti. En yakın arkadaşınındı, bekledi.
“Günaydın.” Dedi,
“Günaydın Canım.” diye karşılık verdi arkadaşı. İsmi Selen’di. Arkadaşını öptü, ikisinin de yönü okul binasına döndü.
"Bugün erkencisin" dedi Defne tebessümle arkadaşına. Arkadaşı genelde son dakika apar topar koşturarak derslere gelirdi.
Selen tebessüm etti, “Dün gece şöyle bir şey düşündüm. Dedim ki, Defne hem kızına hem okuluna hemde derslere hiç gecikmeden yetişebiliyorken ben neden sadece kendime yetişemiyorum?”
Defne’nin yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.
“Anne olunca anlarsın.”
Selen gülümsedi, yosun yeşili gözleri parıldadı. Kumral tenine oldukça yakışıyordu. Her sabah aynı enerjisi ve neşesi vardı, hem arkadaşını hemde öğrencilerini her daim gülümsetebiliyordu. “Bu arada.” Dedi, gözleri arkadaşına merakla döndü. “Masal nasıl? Çok korkmuş mu kaybolduğunda?"
Defne derin bir nefes verdi, o anları düşünmek bile hala çok korkunçtu. “Şükür ki vicdanlı birine denk gelmiş. Korkmasına hiç müsaade etmemiş.”
“Kim buldu?”
“Bir beyefendiydi.”
Selen tebessüm etti, “Erkek yani.” Diye sordu merakla.
Defne’nin kısık gözleri ona döndü, arkadaşının imalı kelimesini oldukla net anlıyordu.
“Genç miydi? diye ekledi anında Selen.
“Sanırım.”
“Sanırım mı Defne?”
"Masal'ı bulduğuma inanamıyordum, yüzüne doğru düzgün bakamadım."
Selen gözlerini kıstı, arkadaşına inanamıyordu.
"Evli veya nişanlı mıydı?"
"Ne bekliyorsun Selen? Kızımı bulan adama, evli veya bekar mısın diye sormamı mı? "
Selen adımını durdurup önüne geçti. “Parmağına da mı bakmadın? Yüzük var mıydı?"
Defne derin bir nefes aldı, zilin sesi duyuldu. İlk ders başlıyordu. Gülümsedi, bu sabah da arkadaşının bitmek bilmeyen sorularından sıyrılabilmişti. “Ders başlıyor canım, iyi dersler" dedi. Adımlarını hızlandırıp sınıfına girdi.
Selen’in gözleri kısıktı, gözden kaybolana değin izleyip kendi sınıfıma yöneldi. Konuyu kapatmadı, ilk fırsatta yeniden açacaktı.
....
Çınar arabasının arka koltuğundaydı, aklında sadece evde bırakmak zorunda kaldığı Derya’nın telefonu vardı. Dünden bu yana şarja takılı olmasına rağmen hala ışıkları bile yanmamıştı. Başka bir şarj aletine takıp evden çıkmak zorunda kalmıştı.
Kafasını geriye yasladı, arabanın durduğunu hissetti. Gözlerini merakla etrafına çevirdi, ışıklarda olduğunu gördü. Bakışları sağ kaldırıma döndü, dünü anımsadı.
Masal tam oradaydı, minik elleri buz gibiydi. Boncuk gözleriyle korkuyla etrafı izliyordu.
Çınar’ın yüzünde tebessüm oluştu, belki de bir daha hiç göremeyeceği çok minik çok özel bir arkadaşa sahip olmuştu. Işıkların yanması ile araba hareket edip uzaklaştı.
....
Çınar için oldukça yoğun bir gündü. Günün sonuydu, bir an önce gidio telefonu açmak, her detayı incelemek istiyordu. Sabırsızdı, içerisinde kızına dair ufak bir iz olabilirdi.
Arabdaydı, kafasını geriye yasladı. Gözleri şoförüne kaydı, yoğun trafiğin içerisinde sık sık saatini kontrol ediyordu. Merakla, “Yetişmen gereken acil bir şey mi var?” diye sordu.
Genç adam kafasını yalanla iki yana salladı, “Hayır efendim.” dikkatini önündeki yoğun trafiğe verdi. Belli etmemeye gayret ederek yeniden saatine baktı, Çınar doğrulup yaklaştı.
“Evet dinliyorum.”
Şoför derin bir nefes verdi, artık geçiştirmesi mümkün değildi. “Sizi eve bıraktıktan sonra oğlumu okuldan alacağım ama trafik o kadar yoğun ki daha sizi bırakamadan oğlumun çıkış saati geldi."
"Kaç yaşında oğlun?"
"Sekiz"
“Annesi almıyor muydu?”
"Normalde annesi alıyor ama bugün rahatsız olduğunu söyleyince, dinlenmesini istemiştim"
Çınar yeniden geriye yaslandı. Gözlerini trafiğe çevirdi, oldukça yoğundu, oğluna yetişmesi çok zordu. “O zaman önce oğlunu alalım, beni sonra bırakırsın."
Şoförün gözleri hızla öne döndü, büyük bir minnetle teşekkür edip hızla yolu çevirdi. “Çok teşekkür ederim efendim"
.....
Şoför bir ilkokulun önünde arabayı durdurdu. Kemerini açıp gözlerini patronuna çevirdi. “Hemen geleceğim efendim.” Hızlı hareketler ve koşar adımlarla arabadan çıkıp okulun bahçesine girdi.
Çınar derin nefes alıp gözlerini okula çevirdi, daha önce bu semte yolu hiç düşmemiş, bu okulu da hiç görmemişti. Beklerken gözlerini dinlendirmek istedi. Kapatmak üzere iken bir öğrenci servisi tam önünde durdu. Bir yardımcının eşliğinde küçük bir kız indi, “Masal..” dedi şaşkınlıkla.
Hızla kapıyı açıp indi, “Masal!" diye seslendi.
Küçük kızın gözleri o yöne döndü, onu gördüğü anda bakışları heyecanla parıldadı. “Çınar!!"
Yolunu çevirip hızla yanına koştu, genç adam boyuna eğilip iki elinden sıkıca tuttu. Dünden bu yana kalbinin ve hafızasının en özel yerindeki iki boncuğa tebessümle baktı. “Merhaba" diye sordu, “Nasılsın?” diye ekledi.
Masal bir elini yavaşça ellerinin arasından çekti, derin bir nefes alıp yüzüne, kısa sakallarının üzerine bıraktı. Eline anında kısa tutamların uçları battı, gülümsedi. “İyiyim Çınar.”
Çınar’ın gözleri anında çevreye kaydı, yalnız mıydı? Annesi yasa babası nerelerdeydi? “Yine yalnız değilsin, değil mi?”
Masal kafasını iki yana sallayıp gözlerini önündeki okula çevirdi, annesini gördü. Hızlı hızlı kızına yürüyordu, sadece sırtını görebildiği yabancı bir adamın yakın temasını görmüştü.
“Anneme geldim.” dedi.
“Annen de burada mı?”
"Evet" işaret parmağını annesine doğrulttu, Çınar kafasını o yöne çevirdi. Defne’yi gördü, ayağa kalktı.
Defne’nin gözleri genç adama döndü, şaşkın bir soluk aldı. Korkusunun yersiz olduğunu anlayıp yaklaştı, Masal eliyle Çınar’ı gösterdi. “Anne.. bak Çınar.”
Defne kızına yaklaştı, büyüklere ismiyle hitap etmesini kesinlikle istemiyordu. “Anneciğim çok ayıp.” Dedi küçük bir ikazla.
Masal inatla, “O benim arkadaşım.” Diye tepki verdi.
Genç adamın yüzünde tebessüm belirdi, genç kadına döndü. “Merhaba.”
"Merhaba"
"Buralardayım. Masal'ı yalnız görünce kontrol etmek istedim" dedi..
Defne’nin gözleri kızına döndü, “Kızım söz verdi, bir daha yalnız çıkmayacak. Değil mi anneciğim?”
"Evet" diye onayladı Masal.
Çınar gülümsedi, izleyen boncuk gözlere bakıp saçını okşadı. “Aferin sana"
Masal hızla yaklaştı, aklında tek bir şey yer aldı. Ceketinin eteğinden tutup çekiştirdi. Genç adamın gözleri ona döndü. “Çınar doğum günüme gelir misin?"
Defne’nin yüzünde tebessüm oluştu, kızının çok istediğiydi. Gözleri genç adama mağcubiyetle döndü, kızını kırmak istemiyordu. “Pazar günü 5.yaş gününü kutlayacağız. Gelebilirseniz, çok mutlu olacak.”
Çınar gülümseyip küçük kıza döndü, “Nasıl bir hediye istersin?"
“Gelecek misin?” diye sordu heyecanla Masal.
"Tabi ki, en iyi arkadaşlar birbirlerinin doğum günlerinde olmalılar"
"Yaşasın!!" diye haykırıp kollarını sıkıca boynuna doladı Masal. Çınar’ın burnuna mis saçlarından kokular ulaştı, yavaşça içine çekti. Her defasında nasıl böyle güzel kokabiliyordu?
Yavaşça geriye çekilip boncuk gözlerine döndü, “Sana kocaman bir bebek alacağım.”
“Benim boyum kadar mı?” diye sordu heyecanla küçük kız.
“Evet senin boyun kadar.”
Masal’ın sevinç dolu gözleri annesine döndü. “Yaşasın anne, Çınar bana kocaman bebek alacak.”
“Çok ayıp anneciğim.” Dedi Defne, Masal umursamadı. “O benim en iyi arkadaşım.”
Defne pes etti, belli ki işe yaramayacaktı. “Evet bebeğim, o senin en iyi arkadaşın"
Çınar ayağa kalktı, gözleri genç kadına döndü. “En minik arkadaşım.” Dedi, ikisinin de yüzünde gülümseme belirdi. Bir telefonun sesi duyuldu, Çınar’ındı. Cebinden çıkarıp ekrana döndü, şoförünün ismi vardı. “Alo"
"Efendim, oğlumla arabadayız"
"Tamam, geleceğim"
Telefonu kapatıp gözlerini Defne’ye çevirdi. “Doğum günü için adres alabilir miyim?"
"Evet tabii"
Defne çantasına döndü, bir kağıt kalem bulmaya çalışırken Çınar, “Sizin için sorun olmayacaksa mesaj olarak gönderebilirsiniz.” dedi çekinerek.
Defne elini çantadan ayırıp tebessüm etti, “Doğru.” Telefonunu çıkarıp adresi yazdı, genç adamın tek tek söylediği numaraya gönderdi. Çınar telefonunun titreyişiyle gülümsedi, “O halde Pazar günü görüşürüz"
Gözleri küçük kıza döndü, “Doğum gününde görüşürüz Masal’cığım" el salladı, Masal anında karşılık verdi. Annesi elinden sıkıca tuttu. İki farklı yöne ilerlediler.
…
Çınar arabasına yaklaşıp arka koltuğa bindi, gözleri şoförünün küçük oğluna kaydı. Saçlarını şevkatle okşayıp gülümsedi. “Delikanlı hoş geldin.” dedi.
Şoförün meraklı gözleri yavaşça ona kaydı,
“Dün kaybolan küçük kızın Defne Öğretmenin kızı olduğunu bilmiyordum.” dedi.
Çınar’ın gözleri ona döndü. “Öğretmen mi?” diye sordu merakla. “Evet, oğlumun öğretmeni.” Tebessüm etti. Yaklaşık iki yıldır oğlunun öğretmenini tanıyor olsa da kızını ilk defa görebilmişti.
"Masal bu yüzden bu kadar akıllı, sanırım annesinin öğretmen olmasından kaynaklanıyor.”
Şoför derin nefes aldı, öğretmenle ilgili bildiği, duyduğu birkaç şey vardı. Veliler arasında sık sık konuşulurdu. “Evet, hemde tek başına büyütüyor olmasına rağmen.”
Çınar, “Tek başına mı?" Diye sordu şaşkınlıkla.
"Evet sanırım eşi vefat ettiğinde, Masal yeni doğmuş. Buna rağmen hayatına hiçkimseyi almadan kendini kızına adamış."
Çınar’ın gözleri büyüdü, sırtını geriye yasladı. Yüzü asıldı, iki ayrı anne vardı. Biri Derya gibi, en küçük zorlukta bebeğini terk etmeyi göze alan, diğeri de her şeye tek başına göğüs gelip ömrünü evladına adayan.
Derin bir nefes aldı. Minik kızı çok şanssızdı, Defne gibi bir anne yerine, Derya gibi bir annenin kızı olarak dünyaya gelmişti.
Kafasını yavaşça iki yana salladı, Derya’ya öfke duymak istemedi. Belki bilmediği başla detaylar vardı, ama hayır öfke duymak da haklıydı. Bir anne, ne olursa olsun evladını terk etmemeliydi.
.....
Çınar eve geldiği gibi odasına koştu, aklı sadece telefondaydı. Hızla şarjdan çıkarıp yatağının kenarına oturdu. Kenarındaki açma kapama tuşuna dokundu, ışıkları yandı, kalbi heyecanla çarptı.
Heyecanını bastırmaya çalışarak bekledi, ekranda ‘Pin kodu’ uyarısı belirdi. Yüzü asıldı, gözleri hırsla doldu. Sanki her şey onu evladından uzak tutmaya çalışıyordu. Sinirle telefonu yatağının kenarına fırlatıp kendi telefonunu aldı.
Başka çare gerekiyordu, kızını bulabileceği bambaşka bir yol. Hızla sekreterinin numarasını çevirip kulağına yaklaştırdı, “Bana öncelikle İstanbul’daki tüm yetiştirme yurtlarının adres ve telefonunu bul.” Hızla kapatıp derin derin soluk aldı. Sakinleşmeli, kızı için elinden gelen her şeyi seferber etmeliydi.
...
Günlerden Pazar’dı, evin içerisinde tatlı bir telaş vardı. Defne erkenden uyanıp kızının doğum günü için hazırlıkları tamamlamaya çalışıyordu.
Masal oldukça heyecanlıydı, küçük bir prenses gibi olmuştu. Eteği tüllerle kaplı pembe bir elbise vardı üzerinde, açık bıraktığı açık renk saçlarına aynı renk bir taç takılıydı. Annesinin hayranlık barındıran gözleri ona döndü, “Harika oldun bebeğim.” Dedi. Küçük kız gülümseyip derin bir soluk verdi.
“Çınar gelecek anne.” Dedi heyecanla.
“Evet anneciğim, geleceğini söylemişti.” Elini sıkıca tutup doğruldu annesi, "Benim kuzum artık hazır. Hadi bakalım içeri geçelim"
Zil duyuldu, Masal elini bırakıp hızla kapıya koştu, sesi evin içerisinde delice yankılanıyordu. “Çınar geldi! Çınar geldi!” Hızla kapıya yaklaştı, çelik kapının alt kilidini çevirdi, üstteki kilit için annesini beklemek zorunda kaldı. Defne yaklaşıp kapıyı açtı, Selen gözüktü.
Masal, “Gelmedi.” Diye fısıldadı, yüzü asıldı. Somurtarak arkasını dönüp içeri girdi, Selen’in gözleri arkadaşına kaydı. “Ne bu surat?”
Defne tebessüm edip arkadaşını öptü. “Hoşgeldin canım, onun derdi başka. Sen kapıyı çalınca arkadaşının geldiğini düşündü"
"Hangi arkadaş onu böyle mutlu eden?" dedi Selen, içeri girdi. Gözlerini evin içerisinde gezdirdi, her köşesi özenle rengarenk balonlarla süslüydü. “Defne süslemeler harika olmuş"
......
Küçük bir evdi Defne’ninki. Orta bir salon vardı, tüm kapıların da ayrıca ortak alanıydı. Küçük salonun içerisinde onlarca çocuk vardı, sesleri, gülüşleri her köşeden delice yankılanıyordu. Tüm çocuklar balonlarla oyunlar oynarken Masal bir köşede sessizce oturuyordu.
Tüm davetliler gelmiş ama en iyi arkadaşı gelmemişti. Yüzü asıktı, annesinin endişeli gözleri yeniden ona döndü. Ne yapsa da onu oyuna ikna edemiyordu. Derin bir nefes alıp yanına yaklaştı, önüne eğilip ellerini sıkı sıkı tuttu. "Bebeğim..
Küçük kızın gözleri dolu dolu oldu, büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. "Anne, Çınar neden gelmedi?"
"İşi çıkmıştır anneciğim"
"Ama geleceğini söylemişti"
Defne elini yavaşça gül yüzüne bırakıp okşadı, üzülmesine asla dayanamıyordu. Gözlerini diğer çocuklara çevirdi, herkes pastanın etrafına toplanmış bekliyordu. "Bak herkes burada. Üstelik pastayı üflemeni bekliyorlar.”
“Üflemeyeceğim.” Dedi, iki kolunu göğsünde birleştirdi, zilin sesi evin içerisinde yankılandı. Masal’ın gözleri her kapı çalışında olduğu gibi heyecanla büyüdü, “Çınar geldi!!” arkadaşlarının arasından annesini sollayarak kapıya koştu.
Defne gözlerini kapayıp açtı, derin bir nefes alıp bu defa da hayal kırıklığı yaşamamasını diledi. Kapıya yaklaşıp üst kilidi çevirip açtı, kapının önünde bir oyuncak bebek belirdi. Kutudaydı, yaklaşık Masal boyundaydı, Çınar olduğunu anladı, yüzünde tebessüm belirdi.
Yavaşça geriye çekildi, Masal’ın gözleri bebeğe kaydı, hiç aldırmadan bakışlarını sağında solunda gezdirdi, “Çınar!” diye seslendi, genç adam gülümseyerek oyuncağı çekip kapıdan belirdi. "Merhaba"
Masal sevinçle yaklaşıp boynuna sarıldı. "Geldin! Geldin Çınar" Genç adam kollarını yavaşça minik bedenine doladı, yine aynı koku burnuna sindi. Gözlerini yavaşça kapattı, hissetmeye çalıştı.
Selen şaşkındı, gözlerini genç adamdan ayırıp arkadaşına yavaşça yaklaştı. "Masal'ın beklediği arkadaşı, bu kadar büyük ve yakışıklı olamaz değil mi?" diye fısıldadı. Defne aldırmadan genç adama yaklaştı, Çınar fark edip hızla ayağa kalktı. Gözlerini ayırmak da zorlandı, omuzlarını açıkta bırakan beyaz elbisesi, beline yetişen düz siyah saçları ile bir melekten farksızdı.
Defne, "Hoş geldiniz" deyip elini uzattı. Genç adam hızla karşılık verdi, yüzünde mahcubiyet vardı. "Trafikten çok fazlaydı, biraz geciktim."
"Hayır, ama siz gelmeden Masal asla pastaya üflemeyecekti. Minnettarım."Tebessümle evi işaret etti, genç adam kafasıyla onaylayıp içeri girdi. Salonun orta yerinde boş bulduğu bir koltuğa yaklaşıp oturdu.
Gözleri kalabalığın arasında evin dizaynına kaydı, oldukça küçüktü. Orta salon tüm kapıların ortak girişiydi. Sağ köşede bir çalışma masası vardı, beyaz renkti. Genç kadının ve kızının genellikle çalıştığı kısımdı. Üzerinde bugüne özel süslemeler göze çarpıyordu. Çeşit çeşit tatlılar içecekler vardı.
Defne’nin sesi duyuldu, kızına yaklaştı. Artık partinin gerçekten başlama vaktiydi. “Hadi bakalım mumları üfleme zamanı.” Arkasını dönüp mutfağa ilerledi. Selen hızla arkasından takip etti. Kapıyı örtüp arkadaşına yaklaştı.
"Defne.. bu adam Masal'ın sadece arkadaşı olmamalı" dedi kararlılıkla.
Defne tezgahın üzerindeki pastaya yaklaştı, pembe ve beyaz şeker hamuruyla yapılmış bir Barbie bebek figüründen oluşuyordu. Mumları kenarlarına yerleştirdi. “Ne?” dedi.
Selen gözlerini kapıya çevirip kontrol etti, "Bu adam.. Masal'ın babası da olmalı" dedi, arkadaşının şaşkın gözleri ona döndü, “Selen!” diye uyarıda bulundu. Selen umursamadı, “Dikkat ettim parmağında yüzük yok, bekar yani.”
“Selen!” diye yineledi. “Aklından geçen şey olmaz, unut.”
Selen kafasını iki yana salladı, kolay kolay pes etmeyecekti. Ufak bir soluk aldı, “Hala Yiğit’i bekliyor olamazsın değil mi?” diye sordu.
Defne pastayı eline alıp arkadaşına döndü, “Yiğit öldü Selen.” Dedi net bir ses tonuyla.
"Ölmedi Defne, bunu ikimizde çok iyi biliyoruz. O, sadece kariyeri için sizi terk etti." Defne’nin telaşlı gözleri kapıya döndü, kızının duyacak olma ihtimalinden delice korktu. “Masal duyacak.” Dedi. Kapıya yöneldi. Selen’in, “Artık hayatına başka birini almalısın Defne" dediğini duydu, umursamamaya çalışıp salona geçti. Alkışlar eşliğinde pastayı masaya bıraktı. Farklı farklı seslerden, İyi ki doğdun Masal sesleri duyuldu.
Küçük kız heyecanla masanın önünden dolanıp Çınar’a yaklaştı. Elinden sıkıca tutup çekiştirdi. "Beraber üfleyelim" dedi.
Genç adamın şaşkın bakışları ona döndü, “Ama bugün senin doğum günün.”
“Ben seninle üflemek istiyorum.” Diye diretti Masal.
Defne derin bir nefes alıp kızına yaklaştı, bugün oldukça inatçıydı. “Anneciğim misafirimiz rahat bırakmalısın.”
Masal kafasını hızla iki yana sallayıp Çınar’ı yeniden çekiştirdi. “Ama bugün benim doğum günüm.” Gözlerini annesine çevirdi, “İstediğim her şeyi yapacağını söylemiştin.”
“Masal.” Dedi Defne çaresizce. Çınar hızla ayağa kalktı, küçük kıza yaklaşıp kucağına aldı. “Hadi pastayı iki yakın arkadaş birlikte üfleyelim.” Dedi. Masal’ın gözleri parıldadı. Sevinçle alkışlar eşliğinde Çınar’ın kucağında ve eşliğinde pastaya üfledi. Koca alkışlar eşliğinde Defne kızına yaklaştı, iki yanağına da öpücük kondurdu. “İyi ki varsın anneciğim, iyi ki benimsin. İyi ki doğdu.” Dedi, varlığına binlerce şükür etti.
....
Partinin ilerleyen saatleriydi, çocukların tümü oyun alanında oynarken Defne aralarından ayrıldı, bir içecek eline alıp misafirine uzattı. Usulca yanına oturdu.
Çınar, “Teşekkür ederim.” Deyip eline aldı. Bir yudum alıp gözlerini genç kadına çevirdi, parti boyunca kızını mutlu etmek için her şeyi yapmış, bir an bile şikayet etmemişti. Şaşkındı, bir çocuğu büyütmek Derya’nın yazdığı gibi zor muydu? Bu kadın bunu nasıl başarıyordu?
Derin bir nefes aldı, “Gerçekten çok mu zor?” diye sordu.
Defne’nin gözleri anlam vermeye çalışarak ona döndü, “Efendim?” dedi.
“Bir çocuğu tek başına büyütmek gerçekten çok mu zor?”
Defne şaşırdı, gözlerini yavaşça ona çevirdi. Neden böyle bir soru soruyordu, merak etti. Çınar kafasını yere eğdi, hala Derya’yı biraz da olsa haklı çıkaracak bir sebep aradığının farkında bile değildi.
Oy ve yorumları eksik etmeyelim lütfen 🧡