Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5.Bölüm: Tek Ailem

@mlkshnn

Küçük kız elini kaldırıp kısa sakallarına dokundu, parmakları kısa tutamlar huylandı. “Çınar..” tebessüm etti, “Arkadaşım olma.” Diye ekledi.
“Ne?” Dedi Çınar, yüzü asıldı. İstemeden yanlış bir şey mi yapmıştı. Halbuki onunla arkadaş olmayı çok sevmişti.

"Benim.. Babam Olur Musun?"

Çınar’ın gözleri doldu, kalbin en derininde kızı ve bu küçük kız vardı artık. Babaya hasret büyüyen bir evlattı, yavaşça yutkundu. Elini elinin içerisine bıraktı, avucuna minik bir öpücük kondurdu.

Defne gözlerini açtığı anda kızının sorusunu duymuştu. Kalbinde büyük bir korku vardı, kızının bir an bile olsa üzülmesine dayanamayacaktı. Derin bir soluk alıp yavaşça doğruldu, cevabı bekleyip duyacağı her kelimede kızının minik kalbinin kırılmasına müsaade edemedi.

Masal’ın gözleri annesine kaydı, gülümsedi. Soruyu unuttu, cevabı unuttu. “Anne!” Diye haykırdı. Sevinçle elini genç adamın elinin arasından çekip yanına koştu.

Defne rahatlatıcı bir soluk alıp gülümsemeye çalıştı. Kızının alnına ufak bir öpücük kondurdu, sıcak olmadığını fark edip tebessüm ettti. “İyi misin bebeğim?”
“Evet.”

Çınar yavaşça doğrulup yanına yaklaştı, toparlanması zaman almıştı. Gözlerini genç kadına çevirdi. “Geldiğimde uyuyordun, Masal'ı yalnız bırakmak istemedim" diye açıkladı.

Defne kendine çeki düzen verip ayağa kalktı, kendine gelebilmişti. Uyumak hem bedenine hem ruhuna oldukça iyi gelmişti. “Teşekkür ederim"

Masal annesinin elinden sıkı sıkı tuttu, masaya çekiştirmeye çalışıyordu. Hazırladıkları yemeği göstermek istiyordu. “Anne biz Çınar’la yemek yaptık" çekiştire çekiştire masaya yaklaştırdı, annesinin gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Üç kişilik özenli bir masa hazırlanmıştı.

Çınar, “Masal acıkmıştı ve ilaçlarını da alması gerektiğini düşündüm"dedi çekinerek. Defne tebessüm etmekle yetindi.

Masal annesine döndü, heyecanlıydı. İlk defa annesine süpriz yapmanın heyecanını yaşıyordu. “Beğendin mi anne?”
Defne kızının saçlarını okşadı. “Harika görünüyor anneciğim, ikinize de çok çok teşekkür ederim"

Masal sevinçle Çınar'a yaklaştı. Evin içerisinde sevinç haykırışları yankılandı. “Annem beğendi! Yaşasın!" Masaya yaklaştı, çok acıkmıştı. Çınar yaklaşıp oturmasına yardımcı oldu. Önüne çatalını bıraktı.

Defne sessizce izliyordu, kısa zamanda birbirlerine oldukça alışmışlardı. Ufak bir soluk aldı, kızı bir yabancıya geçen her dakika daha çok bağlanıyordu. Bu, iyi bir şey miydi bilemedi.

"Yiyelim mi anne?" Diye sordu Masal.

Annesi gözlerini kızından ayırdığı anda adamın bakışlarını hissetti, sessizce onu izliyordu. Gözleri anında buluştu, derin bir nefes alıp hızla ayırdı. Ne oluyordu böyle, gözleri niye böyle sık gözleriyle buluşuyordu?

"Tabi anneciğim.” Dedi, eğilip kızının saçlarına küçük bir öpücük kondurdu. “Siz başlayın, ellerimi yıkayıp geleceğim" arkasını dönüp lavaboya ilerledi. Ellerini suyun önüne bıraktı, gözleri önündeki aynaya kaydı.

Saçları dağılmıştı, gözleri uykunun etkisiyle şişti. Şaşırdı, bu halde karşılarında mıydı? Hızla elini yüzünü yıkadı, saçlarını elleriyle düzeltip, göz altlarına çok az kapatıcı sürdü. Biraz daha iyi gözüküyordu artık.

Tek adım atıp durdu, aynadaki yansımasına baktı. Bakışları saçlarına ve gözaltılarına sürdüğü kapatıcıya kaydı. Eliyle yavaşça dokundu, şaşırdı. Niye böyle bir şeye gerek duymuştu?

Önemsememeye çalıştı, arkasını dönüp lavabodan çıktı. Gözleri anında bir manzaraya kaydı, yemek masasında kızı ve misafiri oturuyordu. Genç adam kızının tam yanındaydı, elindeki çatal ile yemeğini elleriyle yediriyor, Masal ise gülümseyerek ağzını açıp yiyordu.

Ne hissedeceğini bilemedi. Kızı, ilk defa bir adamın varlığına böylesine alışıyordu. Nasıl güvenebilirdi, bir gün onu bırakıp kaybolmayacağından, kızını özlemiyle ve yalnızlığıyla bırakmayacağından nasıl emin olabilirdi.

Ne yapmalıydı, hiç bilmiyordu. Araya bir mesafe koyarak görüşmeyi mi azaltmalıydı? Yada her şeyi akışına bırakıp kızının mutluluğuna seyirci mi olmalıydı? Derin bir nefes aldı, şimdilik beklemeli ve gözlemlemeliydi. Bu adamın, hayatlarının neresinde olacağını bekleyerek görmeliydi.

Çınar’ın yüzünde tebessüm vardı. Küçük kızın ağzına bıraktığı her çatal da gülümsüyordu. Bu küçük aile, evlat hasreti çeken kalbine hafif bir esinti veriyor, kızının acısını biraz da dindiriyordu.

Yanlarında olduğu her anda bir aile gibi hissediyordu. Eşsiz bir kadın, mükemmel bir anne ve masum minik kızı. İkisi de oldukça bambaşkaydı, küçük aileleriyle oldukça mutlulardı.

Yüzü asıldı, eğer Derya terk etmemiş olsaydı, kızıyla böyle bir masada her öğün oturacak, doya doya sevecekti. Kızını gizleyerek, sadece babalığını değil, yıllarını da elinden almıştı. Nasıl, nasıl telafi edecekti bu kadar yılı?

Gözleri yavaşça Defne’ye kaydı, elinde bir bardak vardı, kızına su içirmeye çalışıyordu. Ağzına tek lokma koymamıştı, her daim önceliği evladına veren bir anneydi.

Bakışları yavaşça kalktı, genç kadının yüzüne kaydı. Uzun siyah saçları oldukça yakışıyordu, yorgun siyah gözleri bile oldukça hoş gözüküyordu. Tavırları, olgunluğu anneliğinden miydi emin değildi ama oldukça yakışıyordu. Her kelimesini, her hareketini düşünerek gerçekleştiriyordu.

Gözlerini yavaşça ayırmaya gayret ettiği sırada, Defne’nin gözleri ona döndü, biri ela, biri kömür karası göz yeniden buluştu. İki kalbin içerisine, iki ayrı kelebek kanat çırparak kondu. İkisi de hızla gözlerini ayırdı, sessizliği seçti.

.... 

Defne, “İlaç zamanı.” dedi, mutfağı toplayıp kızının ilaçlarıyla salona geldi. Küçük kız koltukta oyuncaklarıyla oynuyordu, sesini duyduğu anda hızla ayağa kalktı. Çınar’ın oturduğu koltuğun arkasına girdi. İlaçlardan nefret ediyordu.

"Masal" dedi annesi, gizlendiğini görüp adımlarını durdurdu.
"İstemiyorum, içmeyeceğim! " kalbi hızla çarpıyordu, bu şuruplar çok kötü kokuyordu, içtiği anda midesi bulanıyordu.

Çınar yerinden kalkmadan gözlerini oturduğu koltuğun arkasına çevirdi, küçük kızın korkuyla annesini izlediğini gördü. “Masal’cığım içmezsen yeniden hastalanabilirsin"

Masal omuz silkti, içmemekte kararlıydı. “Çok acı, istemiyorum" ayağa kalktı, annesine en uzak olduğunu belirlediği başka bir koltuğun arkasına gizlendi. Defne’nin şaşkın gözleri anında ona döndü.

Çınar ayağa kalkıp yaklaşıp küçük kıza yaklaştı, “Acı değil Masal’cığım, daha tadına bile bakmadın ki.” Masal anında yüzünü ekşitti, daha önce hasta olduğunda da şuruplar içmişti, çok kötüydü. Gözlerini gizlice annesine çevirdi, zorlamasından oldukça korkuyordu.
"Biliyorum, acı!!"

Defne derin nefes aldı, kızının inadı çok fazlaydı. Tutunca zorlamanın bir manası olmuyordu. Tek kozunu kullanmak üzere önündeki sehpaya yaklaştı, şurupları sehpanın üzerine bırakıp koltuğa oturdu. “Tamam anneciğim içme, seni zorlamayacağım.” dedi, hem Masal’ın hemde Çınar’ın şaşkın gözleri hızla ona döndü. Hemen pes mi etmişti?

Masal gözlerini şuruplara çevirdi, annesi gerçekten de elinden bırakmıştı. Gülümsedi, zafer onundu. O acı şurupları içmeyecekti. Yavaşça koltuğun arkasından çıkıp oyuncaklarına yaklaştı.

Çınar’ın gözleri genç kadına döndü, fısıltıyla, “İçmesi gerekmiyor mu?” diye sordu. Anlam vermeye gayret ediyordu, Defne neden hemen vazgeçmişti?

Defne sadece kafasıyla onayladı. Sessizdi, telefonunu eline alıp oyalanmaya çalıştığı sırada Masal’ın gözleri annesine kaydı, oyuna odaklanamıyordu. Yavaşça kalkıp yanına yaklaştı, “Anne..” diye fısıldadı. “Üzüldün mü?”

Çınar’ın yüzünde tebessüm belirdi, şimdi anlıyordu. Bu bir taktikti. Sessizce bekledi.

Defne elindeki telefonu kenara bırakıp kızına döndü. “Hayır anneciğim üzülmedim..” sustu, “Ama sen yeniden hasta olduğunda yine çok üzüleceğim"

Küçük kız elini yavaşça annesinin yüzüne bıraktı, üzülmesine küçük kalbi dayanamıyordu. “Anne üzülme.” Hızla arkasını döndü, sehpanın üzerindeki şurupları alıp annesine yaklaştı. “Hepsini içeceğim, bir daha hasta olmayacağım.”

Defne vazgeçmesinden delice korkarak şurupları tek tek içirdi, küçük kız suratını ekşitip hepsini zorlanarak da olsa içti. “Çok acı” dedi. Annesi şurupları köşeye bırakıp iki kolunu sıkı sıkı minik bedenine doladı. “Kuzum benim.” Burnunu saçlarına gömdü, varlığına bin şükür etti.

---2 Gün Sonra---

Çınar odasındaydı, yastığa bıraktığı kollarının üzerine kafasını bıraktı. Yüzü asık, morali bozuktu. İki gündür nefessiz şirkete bırakılan zarfı araştırmış, kamera kayıtlarında bile getiren kişiyi kaskı ile görmüştü. Kimin getirdiğine dair ufak bir iz bile yoktu, bulamamıştı.

Umudu azalıyordu, kızına dair bir iz yoktu artık. Görüştüğü yurtlar da her defasında aynı cevabı veriyor, net bilgiler olmadığı takdirde yardımcı olamayacaklarını söylüyordu. Elinde ise birkaç bebeklik fotoğrafı, 2 aylık terk edildiği ve şu anda 5 yaşına gireceğine dair bilgiler dışında somut hiçbir şey yoktu.

Kendi evini halletmeye çalışırken delicesine aradığı evladının umutsuzluğu her defasında moralini bozuyordu. Hayatının, kalbinin derinlerinde yer alan minik kız, kim bilir nerede, kimlerleydi.

Sıkıntılı bir soluk aldı, gözlerini kapatıp evladına ulaşabilmek için dilek diledi. Her an her gün onsuz geçmeye devam ediyordu. Gözlerini yavaşça araladığında odasının aniden açıldığını gördü. Derin nefes verdi, gözleri kardeşinin gözleriyle buluştu. Hiçbir zaman kapıyı çalmazdı.

Çetin, “Evini tamamlayabildin mi?” diye sordu. Köşedeki koltuğa oturup gözlerini ağabeyine çevirdi. Günlerdir çok yoğun olduğunu biliyordu.

"Daha tam değil. Mobilyalar monte ediliyor ve eşyalar yerleştiriliyor."
"Yardımımı kabul etmiş olsaydın bitmiş olurdu şimdiye."
"Ben hallederim, sen şirketle ilgilen." Yavaşça ayağa kalktı Çetin, gözlerini merakla ağabeyine çevirdi. Günlerdir aklında tek bir soru vardı. “Masal kim?"
Çınar’ın şaşkın bakışı kardeşini buldu, daha önce hiç kimseye Masal ve annesinden söz etmemişti. “Masal'ı nerden biliyorsun sen?"

Çetin gülümsedi. “Geçen gün telefonla konuşuyordun, hepimiz duyduk. Çok önemli biri olmalı ki, kahvaltı bile etmeden koşarak ona gittin."

Çınar derin nefes aldı, hastanede olduğu gün koşa koşa evden çıktığı anı hatırladı. Kardeşinin meraklı gözlerini görüp tebessüm etti.

Çetin, “Sevgilin mi?” diye sordu.
Çınar gülümsedi, zihninde sadece küçük kızın boncuk gözleri, eşsiz gülüşü yer aldı. “Evet, sevgilim" dedi.

Çetin tebessüm etti, şaşkındı. Ağabeyi yıllar sonra ilk defa bir kızdan böylesine söz ediyordu. Kimdi de aklını böylesine alabilmeyi başarmıştı.
“ Ne zamandır sevgilisiniz? Neden hiç söz etmedin? Güzel mi?"

Çınar derin bir nefes aldı, “Gördüğüm, göreceğim en güzel kız.” Sustu, boncuk gözlerini anımsadı. “Gözleri mavi.” diye ekledi.
“Annem gibi.” Dedi Çetin, annesinin de gözleri boncuk mavisiydi.

“Çok çok güzel. Eşsiz bir kokusu var, bağımlılık yaratıyor.“

Çetin tebessüm etti, “Ben ne zaman tanışacağım?” diye sordu merakla.
“Hiçbir zaman.”
"Neden?"
"Etkilenirsin diye endişeliyim." Dedi tebessümle, etkilenmemek mümkün bile değildi.

Çetin gözlerini kısıp geriye çekildi, “Saçmalama oğlum, abisinin sevgilisine göz koyacak biri miyim ben?" Diye tepki gösterdi.

Çınar umursamadı, “Masal’la tanışmayacaksın.” Diye ekledi inatla. Yüzünde gülümseme oluştu. “Hadi.” Diye ısrar etti Çetin, onu delicesine merak ediyordu.
“Olmaz.”
“Abi!”
“Olmaz!” dedi, kapı tıklandı. İkisinin de gözü o yöne döndü, evin hizmetlisi gözüktü. “Kahvaltı hazır.” dedi.

İki kardeş ayağa kalktı, merdivenleri yan yana inerlerken de Çetin şansını deneyip tekrarlıyordu. “Hiç mi tanıştırmayacaksın?” diye sordu. Çınar, “Hiç.” dedi.

Dört kişilik masanın en başında evin babası vardı, elindeki gazeteyi sessizce okuyordu. Sağ tarafında Zehra Hanım oturuyordu. İki genç de tam karşılarına yerleşti.

Babalarının gözleri iki oğluna döndü, “Yarın annenizle şehir dışına çıkacağız" dedi, yaşına rağmen oldukça özenli bir babaydı. Üzerinde her daim takım elbise, gözlerinde yakını gösteren numaralı bir gözlük vardı.

Çınar çayından bir yudum aldı, “Sözleşme için mi baba?"
“Evet oğlum. Hemde sözleşme için hemde annenizle küçük bir tatil yapmayı planlıyoruz"
"Kaç gün kalacaksınız?" Diye sordu Çetin, Zehra Hanım’ın gözleri küçük oğluna döndü. “Üç gün oğlum"

“Üç gün..” diye fısıldadı Çınar, ev üç gün boş olacaktı. Gözleri anında büyüdü, aklında tek bir şey yer aldı. “Gitmişken birkaç gün daha kalmalısınız anne, iyice dinlenin"

Çetin'in bakışı ağabeyine döndü.Gözlerini kıstı, aklından kesinlikle bir şeyler geçiyor olmalıydı.

Babası, “Duruma bakacağız oğlum" dedi.
.....

Masal’ın sevinç çığlıkları evin içerisinde duyuluyordu, “Çınar geldi! Çınar geldi!!” Zilin sesini duyduğu anda sesi yükselmiş, koşarak kapıya ilerliyordu.

Defne arkasından takip etti, üst kilidi açtığında Selen gözüktü. Masal yüzünü asıp arkasını döndü, Selen’in yüzünde tebessüm belirdi. “Çınar mı gelecekti?” diye sordu.

Defne kafasını iki iki yana salladı, “Haberim yok.” diye cevapladı. “Gel canım.”

Selen koltuğa oturdu, çantasının iç cebinden bir çikolata, bir şeker ve bir gofretin olduğu bir poşet çıkardı. “Bunları yemek isteyen biri var mıdır?"

Masal’ın gözleri hızla o yöne döndü, gülümsedi. Heyecanla ayağa kalktı, "Ben! Ben!" Poşeti sevinçle eline alıp gözden kayboldu, Defne’in gözleri arkadaşına döndü, defalarca bu konuda anlaşmaya çalışmışlardı.
"Selen, Masal'a bunları getirmemeni daha kaç defa söylemem gerekiyor?"

Selen omuz silkti, arkadaşının kayı kurallarının çoğuna kesinlikle uymamak da kararlıydı. “Bilmem, kaç defa da söylesen işe yaramayacak galiba" gülümsedi.

Defne’nin gözleri kızına döndü, iştahla yiyordu. Derin nefes aldı, “"Bunlar zarardan başka bir şey değil"
"Biliyorum ama Masal bunları her zaman yemiyor. Az oldukça zararı olmaz" dedi umursamazsa.

Defne pes etti, gözlerini kızından ayırıp arkadaşına döndü. Ona söz geçirmek imkansızdı. “Ne içersin?"
"Kahve diyeceğim ama, sen yine Masal da ister diye sizin karışımdan yapacaksın"
“Evet.” Ayağa kalktı, Selen de hızla takip etti. Merak ettiği şeyler vardı. Mutfağa girdikleri gibi kapıyı örttü. “Çınar aradı mı?"

Cezveyi üst dolaptan çıkaran Defne ona döndü. “Hayır"
"Neden aramadı ki? Birlikte yemek yiyip, güzel bir akşam geçirdiğinizi söylemiştin. Başına bir şey mi geldi acaba Defne? Sen arasana"

Defne’nin gözleri ona döndü, “Neden arayacak mışım?"
"Hiç mi merak etmiyorsun?"
"Hayır, etmiyorum" dedi kararlılıkla. İki gündür bir kez bile aramadıysa, o da aramayacaktı.

Selen sırtını tezgaha yasladı, “Aranızda bir şey olur düşünmüştüm.” Gözlerini arkadaşına çevirdi, “Doğrusu hala da düşünüyorum."

Defne derin bir nefes aldı, cezveyi ocağın üzerine bırakıp arkadaşına döndü. "Düşünme Selen, düşünme. Çünkü ne kadar da düşünsen istediğin şey olmayacak. Ben Masal'ı yabancı bir adamın yanına büyütmeyeceğim."

Selen derin nefes aldı, “Birincisi.. Masal onu seviyor ve anladığım kadarıyla o da Masal'ı çok seviyor. Daha ne olsun Defne? Masal'ı bahane etme artık. Hayatına sevdiğin ve seni seven biri dahil olursa, Masal'a Yiğit'ten bile daha gerçek bir baba olur."

Defne’nin sabrı taşıyordu, gözlerini bıkkınlıkla arkadaşına çevirdi. “Selen lütfen, Yiğit'ten söz etmek istemiyorum artık."
"Yiğit, Ne seni ne de Masal'ı hak etmiyor. Bunu kabullen artık Defne. Masal'ın daha fazla babasız büyümesine izin verme."
"Masal durumundan şikayetçi değil" diye fısıldadı

Selen yaklaştı, sesi oldukça kısıktı. “Hayır yanılıyorsun, sadece seni üzmek istemiyor. Her çocuk gibi onun da babaya ihtiyacı var.”

Defne gözlerini arkadaşından ayırdı, ocaktan aldığı kahveyi fincanlara dikkatle doldururken zihni çok meşguldü. Gerçekten de kızı bir babaya ihtiyaç duyuyor muydu?

Çınar hayatlarına girdiği andan beri hep Masal’a ilgi göstermiş, sevmişti. İlk defa bir adam kızına böylesine ilgi göstermiş, küçük kızı da anında ondan babası olmasını istemişti. Gerçekten de bir baba sevgisine, bir baba ilgisine mi ihtiyaç duyuyordu?

Ufak bir nefes aldı, iki fincandan birini arkasına uzattı. “Bu konuyu konuşmak istemiyorum."
...

Çınar, “Çetin” dedi, gecenin bir vaktiydi. Eve girdiği gibi aklına gelen şey ile hızla kardeşinin odasına gelmişti. Elini omzun bırakıp dürttü, “Çetin uyan.”

Genç adam kendinden geçmişçesine uyuyordu. Ağabeyinin son zamanlarda işlerin yoğunluğunu ona bırakması ile oldukça yoruluyordu. Duyduğu seslenişe rağmen pozisyonu değiştirdi, kalkmaya niyeti yoktu.

Çınar derin nefes aldı, “Çetin!!!" Diye gürledi, sabrı taşıyordu.

Genç adam uykulu gözlerini sitemle araladı, ağabeyinden kurtuluş yoktu. Kafasını ona çevirdi. Gözleri açılmak da zorlanıyordu. “Saat kaç?"

Çınar kolundaki saate baktı. Çoktan gece yarısını geçmişti. “Üçü geçiyor"

Çetin’in gözleri delice büyüdü, ağabeyi delirmiş olmalıydı. Gözlerini hızla kapatıp arkasını döndü. “Beni bu saate asla kaldıramazsın"

Ağabeyinin sabrı taşıyordu, yastığı hızla kafasının altından çekti, Çetin derin nefes alıp doğruldu. “Söyle abi” dedi pes ederek. “Gecenin bu saatinde, sabahı bekleyemeyecek kadar önemli ne söyleyeceğini gerçekten merak ediyorum"

Çınar tebessüm etti, zafer okundu. “Pazar günü planında ne var?"

Çetin kaşlarını çattı, “Beni bunu sormak için uyandırmadın değil mi?”
"Cevap ver Çetin, Pazar günü ne yapacaksın?"
"Pazar işte. Şirkete gitmeyeceğim, tüm evde pineklemeyi düşünüyorum" koca bir esneyip görüldü iki dudağının arasında.

Çınar kafasını hızla itiraz ederek salladı. “Olmaz, başka yerde pinekle. Pazar günü ev bana lazım "
"Ne? Neden? Yoksa Masal'ı mı getireceksin?" Diye sordu, anında gözleri açıldı. Gülümsedi, heyecanlanmıştı.

Çınar gözlerine baktı. İşaret parmağını gözlerine salladı. O gün için güzel hayalleri vardı. “Evet, o yüzden ortalıklarda görünme"
"Karşılığı ne olacak peki?"
"Abinim ben senin, ne karşılığı?"
"İş başka, kardeşlik başka"

Çınar derin bir nefes aldı. Kabul etmekten başka çaresi olmadığını biliyordu. “Tamam, ne istersem yapacağım"
"Anlaştık" kafasını yeniden yastıkla buluşturdu. “Çıkarken ışığı da kapat"

Derin bir soluk aldı Çınar, yüzünde heyecanlı bir tebessüm vardı. Pazar günü misafirleri ile güzel bir gün olacaktı. Babalığının en çaresiz anlarında derdine derman olan küçük aile vardı artık hayatında.

Kızının yokluğunun acısı, özlemi boncuk gözlü bir çocuğun varlığı ile hafifliyordu. Hayatına bir mucize gibi dahil olmuş, çaresiz olduğu anda çare olmuştu. Babalığı, belki de onunla öğrenecekti.

Anneliği sorguladığı günlerde, bir kadın girmişti hayatına. Sorgusunu bitirmiş, bir annenin evladı uğruna yaptığı fedakarlıklara şahit olmuştu. Gerçek anne, her zorlukta evladının yanında ve arkasında olandı. Derya gibi ilk zorlukta terk etmeyi düşünen değildi.

Tebessüm etti, zihninde küçük aile yer aldı. Bir tarafta Defne, bir tarafta Masal, bir tarafta da yüzünü bile bilmediği kızı..

Derin nefes aldı, pazar günü çok güzel olacaktı. Sıkıntı belirdi bir an yüzünde, ya teklifi red edilirse?
.....

Masal çıplak ayaklarıyla yürüyordu, üzerinde krem pembe çizgili pijama takımı vardı. Boncuk gözleri oldukça kendindeydi, erkenden uyanmıştı. Bugün tatildi, en sevdiği günlerden biriydi. Bugün annesiyle dışarıya çıktığı, çok eğlendiği günlerdendi.

Adımlarını annesinin odasında, baş ucunda durdurdu. Yavaşça yatağa çıktı, kenarına oturdu. Minik eliyle annesinin saçlarına dokundu, sonra kendindekine baktı. Aralarındaki renk farkı çok fazlaydı. Annesinin siyah, onun ise kahverenginin en açık, sarıya yakın tonuydu.

Gülümsedi, annesi çok güzeldi. Elini yavaşça yanağına bıraktı, kapalı gözlerine dokundu. “Anne..” diye fısıldadı. Heyecanlıydı, annesinin ona bugün için bir sözü vardı.

Yavaşça kulağına eğildi, dudaklarını yaklaştırdı. “Anne sabah oldu" diye fısıldadı. Hem uyanmasını istiyor hemde uyandırmaya kıyamıyordu.

Defne kızının sesiyle tebessüm etti, gözlerini usulca araladı, onu gördü. "Küçük bir tavşan mı var burada?" Hızla kollarından tutup kendine çekti, yanına yatırıp sıkı sıkı sarıldı. Küçük kızın gülüşü yankılandı.

"Kahvaltı yapalım mı anne?
"Acıktın mı anneciğim? "
"Evet"
"Bende acıktım ve neyi yiyeceğimi çok iyi biliyorum" dedi, iki elini karnına bırakıp gıdıklamaya çalıştı, Masal kahkahalarla yataktan atladı. Koşarak odaya ilerledi, annesi kovaladı. Salonun içerisinde anne kızın oyunu yankılandı. Masal koşuyordu, annesi yakaladı. Kucağına alıp yanaklarına üst üste öpücükler kondurdu. Kokladı, sarıldı. Öptü, öptü..
.....

Masal’ın gözleri annesine döndü, kahvaltı masasında oturuyorlardı. Aklında sadece verilen o söz vardı. İkisi de doymuştu. “Anne bana söz vermiştin" dedi dayanamayarak.

Defne bakışını ona çevirdi, alt dudağını ısırıp gözlerine döndü. “Söz mü? Hatırlamıyorum" dedi.

Küçük kızın yüzü asıldı, “Unutma anne.”
Defne tebessüm etti, ona verdiği bir sözü unutması mümkün bile değildi. Yavaşça parmağıyla yanağını işaret etti, “Bir öpücük bana hatırlatabilir."

Masal hızla doğrulup yanağına öpücük kondurdu, gözleri merakla annesine döndü. “Hatırladın mı anne?”
"Sanırım, birazcık. Bir öpücük daha verirsen tamamını hatırlayabilirim"

Masal annesinin diğer yanağına da öpücük bıraktı. Gözlerine yeniden heyecanla baktı.

Defne, “Eğlence merkezine mi gidecektik?" Diye sordu. Masal sevinçle ayağa kalkıp zıpladı.
"Evet, evet. Gidelim mi anne?"
"Sen istersin de gitmez miyiz? Tabi ki gideriz, hemen hazırlanıp çıkalım"
"Yaşasın!!"
.....

Çınar koca bir oyuncak mağazasındaydı, dakikalardır içeride bir o yana bir bu yana geziniyor ama kızına layık gördüğü hiçbir şey bulamıyordu.

Kız çocuklarının oyuncak bebek dışında neler sevdiğine dair ufak bir fikri dahi yoktu. Kızı nelerden hoşlanırdı, nelerle mutlu olurdu? Derin nefes alıp adımlarını durdurdu, bir personelin gözleri ona kaydı. Mağaza içerisindeki sıkıntılı dolanışını fark etmişti.

"Merhaba, yardımcı olmamı ister misiniz?"

Çınar ona döndü. “Kız çocuk için oyuncak istiyorum fakat aklıma sadece oyuncak bebek geliyor. Onu da yeterince aldım." Dedi tebessümle.

Görevli gülümsedi, “Oyuncaklar yaşa ve çocuğun ilgi alanına göre değişebiliyor. Siz kaç yaş için istiyorsunuz?”
"Kızım 5 yaşında ama ona ilk defa oyuncak alacağım. Neyi sevdiğini, ilgisinin ne yönde olduğunu bilmiyorum.”

Personelin gözleri mağazada gezindi, “İşimiz o zaman biraz daha zor. Buyrun kız çocukları için olan bölüme geçelim" eliyle işaret etti, Çınar tereddütsüz takip etti. Sıkıntı doluydu, ya alacağı oyuncağı kızı beğenmezse? Ya hoşun gitmezse?

Kafasını yavaşça çevirdi, gözleri mağazanın kapısının ilerisine kaydı. Biri vardı, yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Yoğunluğunu ve kızını arayışlarının arasında birkaç gündür görüşmeye fırsat bulamadığı küçük aileydi.

Mağazadan hızla çıkıp, “Masal!" diye seslendi.

Küçük kızın gözleri hızla o yöne döndü, “Çınar!!” Annesinin elini bırakıp koştu, genç adamın kendisi için açılan kollarının arasına sığındı. Kafasını omzuna dayadı, Çınar yine aynı kokuyu hissetti. Ona sarıldığı her anda aynı etkiyi bırakıyordu, derin nefes aldı. Kalbin en derinlerine kaydetti.

Yavaşça geriye çekilip gözlerini boncuklara çevirdi. “Nasılsın Masal’cığım?"

Masal’ın gözleri annesine döndü, tebessüm edip genç adama baktı. “Annemle eğlence merkezine gittik Çınar."

Çınar yavaşça ayağa kalktı, gözlerini genç kadına çevirdi. Saçlarının ön kısımlarını tepeden bir tel toka ile tutturmuş, yüzüne oldukça yakışmıştı. Tebessüm etti, “Merhaba.” dedi.

Çınar gözlerini zorlukla gözlerinden ayırmaya çalıştı, temas sonrası uzak durmak oldukça zorluyordu artık. “Sizi burada görmeyi beklemiyordum.”

“Masal’a sözüm vardı. Eğlence merkezinde oyun oynadı.”
Çınar gülümsedi, gözlerini bir adım gerisindeki mağazaya çevirdi. “Ben de mağazada oyuncak seçmeye çalışıyordum.”
“Oyuncak mı?”

Kafasıyla onayladı genç adam, ufak bir soluk aldı. Şimdiye değin kızından kimseye söz etmemişti, ufak bir bilgiye ulaşmadan da söz etmemeyi uygun görüyordu.

"Bir arkadaşımın kızına hediye almak istiyordum fakat seçim yapamıyorum. Daha doğrusu ne alacağımı hiç bilmiyorum"

Defne gülümsedi. Bu adamın çocuklara olan ilgisi onu gerçekten şaşırtıyordu. “Çocuk kaç yaşında?"
"Beş"

Genç kadının gözleri kızın döndü, tebessüm edip Çınar’a döndü. “Sanırım, bu işin uzmanı olan birini tanıyorum.”

Çınar şaşkınlıkla Masal’a döndü, gülümsedi. Tabii ya nasıl da unutmuştu, Masal da kızının yaşlarındaydı. Oyuncak seçiminde yardımcı olabilirdi. Yavaşça önüne eğildi. “Masal’cığım sanırım bir konuda yardımına ihtiyacım var"

Küçük kızın hızla annesine döndü, ufak bir onay bekliyordu. Defne gülümsedi, “Eğer istiyorsan kabul edebilirsin anneciğim.”
"Tamam" dedi. Gözleri Çınar’a döndü. “Yardım edebilirim.”

Çınar elini uzattı, Masal sıkıca tuttu. Yüzünde tebessüm belirdi, elleri çok sıcak ve çok büyüktü.
“Seçtiğimiz oyuncaklardan sana da alacağız.”

Masal’ın gözleri hızla yeniden annesine döndü, heyecanlıydı.
Defne, “Olmaz anneciğim, kabul edemeyiz.”
Çınar’ın gözleri ona döndü, “Masal hasta olduğunda küçük bir hediye getirmek istemiştim fakat çok yoğundum. Bunu şimdi telafi etmek istiyorum, lütfen.”

Genç kadının gözleri kızına döndü, oldukça heyecanlı gözüküyordu. Kafasıyla istemeyerek de olsa onayladı, hem genç adam hemde küçük kız büyük bir zafer elde etti.
“Ben karşıdaki kafede bekleyeceğim, siz işinizi halledin.” Dedi Defne, mağazanın tam giriş kapısının karşısında bir kafe vardı. Yönünü çevirdi, ikisini ve mağazayı net görebileceği bir masaya oturdu.

....
Masal, “Anne!” diye seslendi. Kollarının koca bir oyuncak vardı. Sevinçle yanına koştu, Defne kollarını açıp sıkı sıkı sarıldı. Yanaklarına öpücük kondurup yanındaki boş sandalyeye oturttu.

Gözlerini mağazaya çevirdi, genç adamı gördü. Kasada mağaza personeliyle konuşuyordu, belli ki aldığı oyuncakların ödemesini yapıyordu.

….

Çınar’ın elinde, tıpkı Masal’ın elindeki oyuncağın aynısı vardı. Bir elinds poşeti tutmuş, küçük kızın belirlediği diğer tüm oyuncakları da gizlice arabasına göndermişti.

Mağazadan çıktığı anda adımları durdu. Gözleri karşıdaki kafeye kaydı, genç kadının ve kızının yanında genç bir adam oturuyordu. Bir şeyler anlatıyor, Masal’ın saçlarını okşuyor, yüzlerinde tebessüm sebebi oluyordu.

Defne ile karşılıklı oturuyorlardı, ikisinin de önünde bir fincan kahve vardı. Yudumlayıp sohbet ediyorlardı. Genç adamın söylediği her kelime, genç kadının tebessüm etmesini sağlıyordu.

Çınar şaşkındı, alt dudağını yavaşça ısırdı. Kalbinde anlam veremediği bir his belirdi, anlayamadı. Karşısındaki manzaraydı sebebi. Daha önce küçük ailenin yanında başka bir adam görmemişti. Kimdi, kimdi de ikisini böylesine gülümsetebiliyordu?

Gözleri istem dışı Defne’ye kaydı. Gülmek oldukça yakışıyordu, siyah gözleri kısılıyor, yüzüne eşsiz bir görüntü bırakıyordu.

Toparlanmaya çalıştı, ne yapıyordu. Neden böylesine huzursuz hissediyordu? Derin nefes alıp tek adım attı, genç adamın ayağa kalktığını gördü. Defne ile el sıkıştı, Masal’ın saçlarını okşayıp el sallayarak uzaklaştı.

Defne’nin gözleri Çınar’a kaydı, yaklaştığını görüp derin bir soluk aldı.
"İşiniz bitti mi?"
"Evet, Masal sayesinde." Dedi fısıltıyla. İçi içini yiyordu, merak sarmıştı her yanını. Kimdi o adam?

"Beklerken sıkılmadın umarım"

Defne gülümsedi, sandalyenin üzerindeki çantasını alıp kızının elinden tuttu. "Hayır, bir arkadaşımla karşılaştık. Biraz dertleştik" gözlerini gözlerine değdirmemeye gayret ediyordu.

"Eski bir arkadaş mıydı?"
"Üniversite de yakındık ama okul bitince herkes kendi yoluna gitti. Şimdi iki çocuğu var." dedi, Çınar’ın bakışları hızla ona döndü. İnanamadı, “Az önceki arkadaşının mı iki çocuğu var?”
“Evet.”

Çınar derin bir soluk aldı, kalbindeki his yerini esintiye bıraktı. Yersiz endişesi yok oldu. Yüzünde küçük bir tebessüm oluştu, keyfi yerine gelmişti.

“Bu arada.. yarın bir işiniz var mı?” diye sordu biraz da çekinerek.
“Hayır, şimdilik evde kalmayı planlıyoruz."

Çınar bakışını kadının kömür karası gözlerine çevirdi. “Benim de işim yok. Aslında sizi yemeğe davet etmek istiyordum.” Gözleri küçük kıza ve oyuncağa kaydı, “En iyi arkadaşıma küçük bir teşekkür borçluyum."

Masal'ın yüzünde gülümseme oluştu. Heyecanla annesine döndü. Heyecanla cevabını bekliyordu. “Anne, evet evet" dedi.

Defne’nin gözleri kızına döndü, heyecanını görüp Çınar’a baktı. Ne yapması gerektiğini bilemedi, reddetmenin ayıp olacağına karar verdi. “Anne lütfen, lütfen.” Derin nefes alıp kızının elini sıktı, onu kırmayı da göze alamazdı. “Peki anneciğim"

Masal sevinçle yerinde zıplamaha başladığında, Çınar da derin bir nefesle gülümsedi. “O zaman yarın öğlene doğru sizi almaya gelirim"
"Kendimiz de gelebiliriz"
"Hayır, gelip sizi evden ben alacağım"

Defne pes ederek gülümsedi. Kızının elinden tuttu. Evden erkenden çıkmışlardı. Artık dönme vaktiydi. “ O zaman gitmeliyiz artık"
"Görüşürüz yarın"
"Görüşürüz"
....

Çınar yeni evinde durdurdu arabasını, içerisinde yoğun bir çalışma vardı. İki kattan ve koca bahçeden oluşan küçük bir villaydı. İşçilerle doluydu, evin her köşesini kızı için yeniden dizayn ediyordu.

Kızı için en çok güneş gören odayı seçmişti, neredeyse tamamlanmak üzereydi. En güzel ve en güvenli şekilde her şey yerleştirilip monte ediliyordu. Yardım eşliğinde aldığı tüm oyuncakları getirip kızının yatağının üzerine oturdu.

Gözlerini baş ucundaki yastıkta gezdirdi. Mobilya takımı gibi o da pembe ve beyaz yoğunlukluydu. Yavaşça eline aldı. Burnuna yaklaştırdı. Sadece temizlik kokuyordu. Gözlerini sıkı sıkı kapattı, bir gün yastıkta çarşaflarda, evin içerisinde kızının izi ve kokusu olacaktı. Bir gün küçük kızı bu odada oyunlar oynayıp uyuyacaktı.

Derin nefes aldı, “Derya.." diye fısıldadı. Yastığı göğsüne bastırdı, kalbine öylesine bir huzursuzluk bırakmıştı ki, her an her dakika sızlatıyordu.
"Onu benden nasıl gizledin?"

Yavaşça bedenini yatağa bıraktı. Gözleri kapattı. Kızını hayal etti sadece. “Bulacağım, kızımı bulup buraya getireceğim. Ayrı geçirdiğimiz her anın acısını çıkaracağım. Bana baba demesi için dünyayı ayaklarına sereceğim" dedi, yanağına usulca bir damla yaş süzüldü.

Neredeydi kızı?
Kimleydi?
Nasıl bir hayatın içerisindeydi?

..... 

Defne sessiz adımlarla kızının odasına yaklaştı, gözleri yatağa kaydı, minik meleği derin bir uykudaydı. Tebessüm edip yatağın kenarına oturdu.

Bir pazar sabahıydı. Anne kız için gelenekselleşen bir kural vardı, her pazar kahvaltıyı birlikte hazırlayı çeşit çeşit börekler yapar, birlikte yerlerdi.

Elini yavaşça kaldırıp saçına yaklaştırdı. “Anneciğim.” diye fısıldadı.

Masal sesini duydu, pozisyonunu değiştirip annesine sırtını döndü, hala uykusu vardı. “Sabah oldu uykucu tavşan.”

Boncuk gözlerini kısa bir an aralayıp yeniden kapattı, uyumak istiyordu. Annesi tebessüm etti, “Günlerden Pazar olduğunu biliyor musun?”

Küçük kızın gözleri hızla aralandı, annesine heyecanla döndü. En sevdiği günlerden biriydi. “Evet, evet.” Yavaşça ayağa kalktı, sevinçle yatağın üzerine çıktı. “Yaşasın.”

..... 

Defne kızının saçlarını dikkatle tarafı, tepe kısmından sağdan at kuyruğu şekli verdi. Minik yüzüne bu şekil oldukça yakışıyordu. Pembe bir kazak ve mavi bir kot pantolon giydirdi.

"Çınar ne zaman gelecek anne?" diye sordu heyecanla.

Annesi gözlerini kolundaki saate çevirdi, birkaç dakika sonra genç adam geleceğinin haberini vermişti. “Gelmek üzeredir anneciğim" ayağa kalktı, kızı artık tamamen hazırdı.

"Beraber yemek mi yiyeceğiz?"
"Evet bebeğim" zilin sesi evin içerisinde yankılandı. Masal sevinçle kapıya koştu. "Çınar geldi!!" Annesinin yardımıyla kapının açılmasıyla hızla gördüğü genç adamın kollarına atladı.

Çınar sıkı sıkı sarıldı, gördüğü her anda bu isteğinden vazgeçemiyordu. Kokusunu ciğerlerine çekti, artık bağımlısı olmuştu.

Defne gülümsedi, kızının bu adama olan sevgisi gün geçtikçe bambaşka bir hal alıyordu. Derin bir nefes verdi, “Çantamı alıp geliyorum” deyip arkasını döndü. Genç adamın gözleri ona kaydı. Giydiği dar pantolon ve beyaz kazak oldukça yakışmıştı, omuzlarına savrulan siyah düz saçlarına oldukça uyumluydu. Bakışlarını yavaşça ayırdı, küçük kız tebessümle geriye çekildi. Elini yanağına, kısa sakallarının üzerine bıraktı.

“Çınar sen çabuk gel diye akşam erken uyudum ben.”

Çınar tebessüm etti, bir eliyle yüzünü kavradı. Minik yüzü avucunun içerisinde kayboldu. “Sen bekleme diye ben de çok erken uyanıp çok erken geldim"

Masal'ın yüzünde gülümseme oluştu, kollarını boynuna sıkı sıkı doladı.

..... 

Çınar jeepinin arka koltuğuna oturttuğu küçük kızın kemerini sıkı sıkı bağladı. Genç kadının yaklaştığını görüp hızla ön kapıyı açtı, Defne kısa bir an şaşırsa da itiraz etmeden yaklaştı, “Teşekkür ederim.” deyip sürücü koltuğunun yanına oturdu.

Genç adam sürücü koltuğuna yerleşti, arabayı evine doğru çevirdi, bugün ikisini orada misafir edecekti.

Arabayı dakikalar sonra bir villanın önünde durdurdu, dev otomatik bahçe kapısı yana doğru açılınca, dizi ve filmlerdekini aratmayacak büyüklükte ev daha net göründü.

Defne’nin gözleri hızla genç adama kaydı. Şaşkındı, yemeği bir restorantta yiyeceklerini düşünüyordu. “Burası..” diye sordu.

Genç adam arabayı uygun bir yere park edip gözlerini genç kadına çevirdi. “Bizim ev, kimse yok. Rahat olabilirsiniz" arabadan indi.

Önce ön kapıyı açıp arkaya geçti. Küçük kızın kemerini açıp elini tutarak indirdi. Masal’ın gözleri koca eve kaydı, şaşkındı. “Kocaman"

Çınar gülümseyip kucağına aldı, eliyle evin her detayını göstermeye çalıştı. Defne bir adım geriden yürüyordu, evin büyüklüğünü şaşkınlıkla izlese de çok belli etmemeye çalışıyordu.

Masal, “Burası senin evin mi Çınar?" diye sordu. Genç adam gülümsedi, “Burası ailemin kaldığı evi. Ben yakın zamanda ayrı eve geçeceğim."
"O da kocaman mı?"
"Bu kadar değil"
"Ona da gelebilir miyim?"
"Tabi ki, her zaman" dedi. Cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Bugün hizmetliler dahil kimse yoktu. Evi özellikle boşaltmış, misafirlerinin biraz da olsa çekinmesine müsaade etmemişti.

Kapıyı açtı, Defne kadar Masal da şaşkındı. Oldukça büyük, şık ve gösterişli bir evdi. Koca bir merdiven vardı salonun ortasında, üst kata çıkıyordu.

Çınar gözleri Defne’ye döndü, “Kimse gelmeyecek, rahat olun lütfen" dedi, Masal genç adamın kucağından indi, evi hayretlerle izliyordu. Annesinin bakışları ona kaydı, evin içerisindeki her şey oldukça değerli gözüküyordu. “Anneciğim yaramazlık yok, tamam mı?” Yanına yaklaşıp montunu çıkardı.

Çınar’ın gözleri ikisine döndü, “Masayı hazırlayacağım.” Arkasını döndü, Defne takip etti. “Yardım edebilirim" takip etti. İkisinin de adımı mutfakta durdu.

Genç kadın şaşkındı, sadece mutfağın boyutu bile kendi evinin tümünden büyüktü. Derin nefes alıp gözlerini tezgaha çevirdi, çeşit çeşit yemekler hazır edilmişti. Şaşırdı, "Bunları sen yapmış olamazsın değil mi?"

Çınar gülümsedi, "Hayır, yapabildiğim tek yemek makarna" dolana yaklaşıp servis tabaklarını çıkardı, ikisinin yüzünde tebessüm oluştu.

Çınar tabakları masaya yerleştirirken, Defne tezgahın bir köşesinde sebzeleri doğruyordu. Genç adamın gözleri ona kaydı, özenle doğrayışına ve tabakarla dizişine baktı. Eli her şeye yatkındı. Derin bir nefes aldı.

"Zor olmuyor mu senin için? Okul, ev ve Masal?"

Defne bakışını ona çevirdi. Elbette zorlandığı zamanlar oluyordu ama şikayetçi değildi. Hem okulunu, hem evini hemde kızını çok seviyordu.
“İnsana sevdiği şeyler zor gelmezmiş"

Çınar'ın yüzünde gülümseme oluştu. Bu kadın bir kez bile sitemkar olduğuna şahit olmamıştı, her daim durumunu güzelleştirecek bir şeyler söylüyordu. “Doğru kesinlikle, neden öğretmen olmak istedin?"

Defne öğrencilerini hatırlayıp gülümsedi. Hepsi çok küçüklerdi. Onlara bir şeyler öğrettiğini bilmek, onu her zaman mutlu ediyordu. “Çocuklara bir şeyler öğretmeyi seviyorum. Çok masumlar"

Çınar onu izliyordu. “Ben de hep inşaat mühendisi olmak istemiştim"

Defne ona döndü. Bu adamın ne iş yaptığını bile tam olarak bilmiyordu hala. “Olamadın mı?"
"Olamadım, babam kardeşimle işletme okuyup şirketin başına geçmemizi isteyince ikimizde dediğini yaptık."

Defne doğrayıp tabaklara dizdiği sebzeleri köşeye aldı. Köşedeki ekmeği de dilimlemeye başlamıştı. “Ailen şu an nerede?" Diye sordu.

Çınar elindeki çatal ve kaşıkları masaya dizmek üzere eline aldı. “Annem ve babam şehir dışında. Bir erkek kardeşim var, o da şu an dışarıda."

Genç kadının yüzünde buruk bir tebessüm oluştu, kısık bir soluk alıp genç adama döndü. "Ailenin hayatta olması..” sustu, “Gerçekten güzel olmalı."

Genç adamın gözleri hızla ona döndü.

Defne derin bir soluk aldı, “Ben onları kaybettiğimde sekiz yaşındaydım."
“Ne?” Dedi Çınar, tüm dikkatini ona verdi. Ailesi olmadığını hiç bilmiyordu. Gözleri genç kadının ellerine kaydı, bıçak tutan eli titriyordu.
“Bilmiyordum, üzgünüm"

Genç kadın toparlanmaya çalıştı, ailesi en büyük yarasıydı. Zaman geçiyor, yokluklarına alışıyor olsa da kalbinde his hiç dinmiyordu. Toparlanmaya çalıştı. “Bir trafik kazası geçirdik, sadece ben kurtulabildim."
Çınar, “Ne?” Dedi şaşkınlıkla.

Defne yavaşça elindeki bıçağı bıraktı, sırtını tezgaha yasladı. Hala dün gibi zihnindeydi, bir trafik kazası sonrasında anne babasını kanlar içerisinde son kez görmüştü.
"Sonra.. yurda verildim"
"Akraban.. yok muydu hiç?"
"Kötü günlerde akrabalar en büyük yabancılardan oluyor." Sustu, gözleri dolu doluydu. Küçük bedeniyle kimsesiz kaldığında tek akrabası bile sahip çıkmamıştı.

Çınar zorlukla, “Sonra..?" diye sordu.
“Ayaklarımın üstünde durmaya başladığımda oradan ayrıldım. Sonrasında akrabalarım, tabi onca yıldan sonra hala akraba denirse, ortaya çıktılar ama tanımadım görmedim ve gitmedim asla. Çünkü benim artık tek ailem Masal’dı"

Genç adamın yüzü asıktı, böyle bir geçmiş beklemiyordu. Gözleri doldu, kızı da hayata kötü başlangıç yapmıştı. “Bazı aileler..” dedi zorlukla. “Çocuklarını bile isteye yuvaya terk ediyor.”
“Bu konuda şanslıydım, son anlarına kadar beni çok seven bir aileye sahiptim.” Dedi, mutfağın kapısı hızla açıldı. Masal girdi.

Elinde bir fotoğraf çerçevesi vardı, hızla genç adama yaklaştı. “Bunlar kim Çınar?” diye sordu. Genç adamın ailesiyle çekilmiş bir fotoğrafıydı. Çınar önüne eğildi, elini parmağını annesinin fotoğrafının üzerine bıraktı, “Bu annem..” babasının üzerine bıraktı, “Bu babam..” kardeşine dokundu, “Bu da kardeşim.”

“Annen, baban ve kardeşin..” diye tekrarladı Masal, gülümseyip çerçeveyle hızla arkasını döndü. Mutfaktan çıkıp salona geçtiği gibi kapının sesini duydu.

Hızla kapıya yaklaştı, zorlanarak da olsa kilidi çevirip kapıyı çekti. Karşısında genç bir adam belirdi. Boncuk gözlerini elindeki çerçeveye çevirip karşısındaki adama baktı, aynıydılar. Gülümsedi, gözleri kısıldı. “Seni tanıyorum ben" dedi.

Çetin’in gözleri şaşkınlıkla büyüdü, yavaşça önüne eğildi. Evindeki bu minik melek de kimdi? Boncuk gözlerine, yandan bağlanan saçlarına ve pamuk tenine baktı, nasıl da güzeldi. Yüzünde tebessüm belirdi, “Nereden tanıyorsun bakayım sen beni?"

Masal elindeki çerçeveyi ona doğru çevirdi, minik parmağını Çetin’in çerçevedeki yüzüne bıraktı. “Bak.. Çınar’ın kardeşisin sen.”

Çetin’in gözleri parıldadı, ne güzel ses tonuydu öyle. Gülümsüyordu. “Evet, doğru. İsmim Çetin. Seninki ne?"

Masal gözlerini fotoğraftan ayırıp ona döndü, "Masal"

Genç adamın gözleri büyüdü, şaşkındı. Yeniden inceledi, ağabeyinin söz ettiği tüm özellikler belirgindi. "İsmin gerçekten Masal mı?"
"Evet"

Çetin'in yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Elini yavaşça yanağına bıraktı, gözleri ağabeyinin gözleriyle buluştu.

Çınar şaşkınlıkla, “Çetin!" Dedi. Yanına yaklaştı, eve gelmemesini özellikle istemişti. "Ne işin var burada?"

Genç adam gözlerini küçük kızda gezdirip ağabeyine döndü, "Abiciğim, korktuğun gibi ben gerçekten Masal'dan çok etkilendim" diye fısıldadı.

Çınar yaklaştı. “Gelmeyeceğini söylemiştin!"
"Dosyamı unutmuşum, almak için geldim"
"Hemen al ve git"

Çetin merakını gidermenin rahatlığıyla merdivene yöneldiği, gözleri mutfak kapısına kaydı. Defne’yi gördü, gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Tebessüm edip hızla yanına yaklaştı. “Merhaba güzel bayan, ben Çınar'ın kardeşi Çetin." Elini uzattı, Defne anında karşılık verip sıktı. “Memnun oldum, ben de Defne"

Çınar derin nefes aldı, gözleri kardeşinin ve genç kadının sıkışan eline kaydı. Hızla yaklaşıp aralarından geçerek ayırdı. “Defne.. Masal'ın annesi.”

Çetin tebessüm etti, “Masal’ın güzelliği annesinden geliyor demek ki.” Dedi, ağabeyinin ters bakışlarını gördü. Çınar kolundan tuttu, hızlı adımlarla üst kata çıkardı. Odaya girdiği gibi kapıyı sertçe kapattı. “Oğlum ağzından çıkanlara dikkat et! Onlar benim misafirlerim!"

Çetin geri geri çekilip yatağa oturdu. Sırtını başlığa dayayıp ayaklarını uzattı, keyfi oldukça yerindeydi. “Evimizde iki güzellik varken nasıl susabilirim"

Çınar hızla arkasını döndü, köşede gördüğü dosyayı eline sıkıştırıp ayağa kaldırdı. Öfkesine oldukça zor hakim oluyordu. "Al şunu ve kaybol!"

Çetin ağabeyine yaklaştı, gözlerini buluşturdu. "Defne'ye karşı bir ilgin mi var?"

Çınar kafasını hızla iki yana salladı, “Sadece arkadaşız.” dedi.
Çetin tebessüm etti, “İyi o zaman, bana engel olacak bir sebebin yok. Çünkü benim şimdiden ona karşı fazlaca ilgim oldu"

Ağabeyinin gözlerinin öfkeye büründüğünü göründü, bu durumdan oldukça keyif alıyordu.
"Sakın Çetin, onlara yaklaşma bile"

Derin nefes aldı Çetin, ağabeyinin öfkesine bakıp gülümsedi. Tahmininde emin olmuştu, arkasını dönüp kapıya ilerledi. Ağabeyine son bir bakış attı, “Sen.. Defne'den hoşlanıyorsun" dedi, hızla odadan çıktı.


...

Bölümlerin hızını oylarınız ve yorumlarınız belirliyor, lütfen eksik etmeyelim 🧡

Loading...
0%