Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.Bölüm: Kaza

@mlkshnn

Ağabeyinin gözlerinin öfkeye büründüğünü göründü, bu durumdan oldukça keyif alıyordu.
"Sakın Çetin, onlara yaklaşma bile"

Derin nefes aldı Çetin, ağabeyinin öfkesine bakıp gülümsedi. Tahmininde emin olmuştu, arkasını dönüp kapıya ilerledi. Ağabeyine son bir bakış attı, “Sen.. Defne'den hoşlanıyorsun" dedi, hızla odadan çıktı. Merdivenleri yavaşça inip Defne ve Masal'a yaklaştı.

"Tekrardan çok memnun oldum, görüşmek üzere" Gülümseyip çıktıktan sonra kapıyı örttü.

Çınar merdivenleri yavaşça iniyordu. Zihninde kardeşinin çıkarken söylediği cümle vardı. Bakışı, anne kıza kaydı. Masal annesine bir şeyler söylüyor, Defne de gülüyordu. İlk defa genç kadının gülüşünü böylesine yakından gördü. Yüzünde istem dışı tebessüm oluştu. Gülüşü ilk defa adamın da gülüş sebebi oldu.

Son basamağı yavaşça indi, Masal’ın gözleri ona kaydı, “Çınar!!" Hızla koştu, genç adamın kendisi için açılan kollarının arasına girdi. Çınar havaya kaldırdı, küçük kızın kahkahaları evin içerisinde yankılandı.

Defne sessizdi, kızının gülüşünün son zamanlarda sebebi hayatlarına aniden dahil olan bir adamdı. Yüzünde tebessüm oluştu, belki de hata etmişti. Bunca yıl hep hayatına birini almamakta, bundan delice korkmakta hata etmişti. Ufak bir soluk aldı, kızının sesini duydu. "Çok acıktım ben"

Çınar gülümseyip küçük kızı yemek masasına yaklaştırdı, sandalyelerden birine oturttu.

Üç kişilik yemek masası Masal'ın varlığıyla neşe ile doldu. Yaptıklarını, arkadaşlarını anlatıyor, o anlattıkça da Çınar gülüyordu. Öylesine küçüktü ki, bazen kelimeleri doğru düzgün telafüz edemiyor, daha çok güldürüyordu. Düzeltmeye çalıştıklarında da yüzünü asıp kızıyordu. Minik boyuna rağmen kocaman kız olduğunu düşünüyordu.

Birlikte geçirdikleri zaman Çınar'a çok kısa gelse de aradan saatler geçmişti. Masal bir köşede Çınar'ın verdiği kalemler ve resim kağıtları ile oynarken, Çınar'ın bakışı Defne'ye kaydı.

Elindeki kahveyi yavaşça içiyor, sessizce kızını izliyordu. Kızına ilgisi, ağırbaşlılığı, öğretmenliği ve hayattaki tek başına dik duruşu takdir edilesiydi. Tanıdıkça da hayranlığı daha fazla artıyordu. Sitemi de şikayeti de hiç yoktu, küçük arkadaşıyla oldukça mutluydu.

Çınar yüzünde istemsiz bir gülümseme oluştuğunu fark etti, hızla kendine geldi. Son zamanlarda kadının gülüşü ile gülümsediğini anlayıp toparlanmaya çalıştı.

Defne’nin telefon sesi duyuldu, genç kadın ayağa kalkıp çantasından çıkardı. Ekranda arkadaşı, Selen’in ismi vardı. “Efendim Canım"

Koltuğa yeniden oturdu. “Defne.. yarın ders sonrası yapılacak toplantıdan haberin var mı?

Defne'nin yüzü asıldı, bakışları anında kızına döndü. “Ne? Hayır haberim yok. Ne zaman belirlendi?”
"Bende şimdi öğrendim, seni de birazdan arayacaklardır. Ani verilmiş bir karar sanırım.”

Genç kadın ufak bir nefes verdi, en çaresiz kaldığı anlardı toplantı günleri. Yüzü asıldı, ger toplantı kızına bir yada iki saatliğine bir yer bulması gerekiyordu. Okulda özellikle toplantı günlerinde çocuklar kabul edilmiyordu. “Katılabileceğimi sanmıyorum, bu saatten sonra Masal'ı bırakabilecek bir yer bulabilmem mümkün değil.”

"Tamam canım, sorun değil. Kendi aramızda hallederiz."
"Tamam, o zaman görüşürüz canım” telefonunu sıkıntıyla kapatıp kenara bıraktı, Çınar’ın merak dolu gözleri ona döndü. “Bir sorun mu var?"

Defne derin nefes aldı, “Önemli değil, yarın okulda toplantı olacakmış.”
"Öğretmenler toplantısı mı?"
"Evet" dedi, Çınar merakla doldu, bir sorun olduğunu telefon görüşmesinden anlamıştı. “Sorun nedir o zaman?" diye ekledi.

"Sorun.. ne yazık ki Masal'ı toplantıya götürememem.” Sustu, “Okul toplantılara özellikler çocuk kabul etmiyor.”

Gözlerini kızına çevirdi, “Önceden haberim olduğunda, bırakabileceğim bir yer bulmaya çalışıyordum ama bu defa çok hazırlıksız oldu.”

Çınar bakışını küçük kıza çevirdi, köşede sessizce boyama yapıyordu. Tebessüm etti, aklında tek bir seçenek belirdi. “Eğer senin için sorun olmayacaksa, yarın Masal'la ben ilgilenebilirim"

Defne bakışını ona çevirdi. Böyle bir şeyi hiç düşünmemişti. “Ne?"
"Yarın şirkette pek yoğunluğum yok. Onu okuldan alırım, toplantı bitene kadar da birlikte vakit geçiririz."

Defne şaşırdı, gözleri kızına döndü. Toplantılar okul ve eğitim süreci için zorunluluktu. Derin nefes aldı, başka çaresi yoktu. “Rahatsızlık vermem istemem" dedi.

Çınar tebessüm etti, “En iyi arkadaşımdan rahatsız olmam mümkün değil.”

Defne de gülümsedi, kızına döndü. Onun da onayına ihtiyacı vardı, minik kızı onsuz asla duramıyordu. “Anneciğim..”

Masal’ın gözleri annesine döndü, hızla yanına koştu. Annesi minik ellerinden sıkıca tuttu, "Benim yarın okul çıkışı toplantım var"

Küçük kızın yüzü anında asıldı, toplantıları hiç sevmiyordu. Annesi o süreçte onu başka birine bırakmak zorunda kalıyordu.
"Nerde kalacağım ben?" diye sordu fısıltıyla.

Defne ellerine öpücük kondurdu, kızını "Yarın ben çıkana kadar Çınar'la vakit geçirmek ister misin?"
“Çınar’la mı?” diye sordu şaşkınlıkla. Gözleri hızla ona öndü.
"Evet bebeğim, Çınar seni okuldan alacak. Ben çıkana kadar seninle olacak. İster misin?"

Masal’ın yüzünde tebessüm belirdi, ilk defa bir toplantı süreci istediği biriyle geçecekti.
"İsterim!"

Annesi derin bir nefes alıp gülümsedi, rahatladı. İki yanağına da öpücük kondurdu. Onun gülüşü, mutluluğu en büyük yaşam sebebiydi.
"Anlaştık o zaman"

Kollarını minik bedenine doladı, Masal yavaşça geriye çekildi. Boncuk gözlerinde derin bir endişe belirdi. “Anne..” dedi fısıltıyla. Gözleri, annesinin gözleriyle buluştu.
“Bebeğim..”
“Yarın erken gelecek misin?” diye sordu.

Defne’nin yüzü asıldı, minik kızı her daim bu korkuyu yaşıyordu. Kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. “Tabii ki. Toplantı bittiği gibi koşa koşa gelip seni alacağım.”

Masal gülümseyip küçük kollarını annesine sıkı sıkı sardı. Annesinin öpücüklerini hem saçlarında da yanaklarında hissedince gülümsedi. “Canım annem.”

....

Gecenin bir yarısıydı. Çınar karanlıklar içerisinde yatağındaydı. Gözleri sadece tavandaydı, dalgın ve heyecanlıydı. Yarın ilk defa kızı yaşında küçük bir çocuk ile başbaşa vakit geçirecekti. İlk defa belki de bir baba gibi hissedecek, ilk defa böylesine bir tecrübe kazanacaktı.

Masal hayatın verdiği, kızını öğrendiği çaresiz günlerdeki bir mucizeydi. Kalbinin acılı yanına en güzel merhemdi. Evladının izini sürdüğü yoldaki en güzel soluktu.

Gözlerini yavaşça kapatıp açtı, kulağına adım sesleri ulaştı, eve biri girmişti. Hızla doğruldu, kardeşi gelmiş olmalıydı. Ona sorması gereken bir hesap vardı.

Kalktı, odasından çıkıp karanlıklar içerisinde onun odasına girdi. Yatağın kenarına oturdu, bekledi. Kardeşi ağabeyine görünmemek için hızla odasına gelecekti.

İki kolunu göğsüne birleştirdi, kapı yavaşça açıldı. Çetin gözüktü, odaya girdiği anda derin bir soluk almış, ağabeyine yakalanmadan girmeyi başarmıştı.

Işığı açıp döndüğü anda gözleri delice büyüdü. Tam karşısında yatağın kenarında ağabeyi oturuyordu. Yüzünde sahte bir gülümseme oluşturdu, “Abi..” Çıkmak için arkasını döndüğü sırada, Çınar hızla ayağa kalktı.

"Gel buraya!!"

Çetin adımını durdurdu. Derin bir nefes alıp kapıya yöneldi, ağabeyinin yeniden sesini duydu. “Çetin!"

Adımı yeniden durdu, gözlerini ağabeyine çevirip ufak bir tebessüm etti. Kurtuluş yoktu, hatasını da biliyordu. Yaklaşıp yatağın kenarındaki sandalyeye oturdu. Bakışı, yatağında oturan ağabeyinin üzerindeydi.

Çınar, tehditkar parmağını gözlerine salladı. “Bugün gördüğün her şeyi unutuyorsun"

Çetin misafirleri hatırladı, yüzünde tebessüm belirdi. "Defne ve Masal'ı mı?"
"Evet, annem ve babam bilmeyecek!"
Çetin yavaşça ayağa kalktı, gözlerini ağabeyine çevirdi. “Ben senin sırlarını ne zaman söyledim ki?” Dedi, güldü. Bu konuda onun da kendine güveni yoktu, ağzında hiçbir şekilde bir saklayamıyordu.

Çınar ayağa kalkıp gözlerini kıstı, kardeşine bu konudaki güveni sıfırdı. "Gerçek bir köstebek olduğunu biliyorum. Söz ver bana"

Çetin gülümsedi. “Pek unutulacak gibi de değiller aslında." dedi, gülüşü yankılandı.

Çınar hızla kenardaki yastığı havaya kaldırdı, Çetin, “Tamam söz ama bana borcun artıyor" derin nefes aldı. “Hadi, hadi uyuyacağım.” diye ekledi.

Çınar ayağa kalktı, biraz da olsa rahatlamıştı. Gözlerini kardeşinden ayırıp kapıya yaklaştı. Odadan çıktığı ilk anda kardeşinin sesini duydu, "Bu arada yengem gerçekten çok güzel" dedi.

Çınar’ın gözleri büyüdü, hızla ona döndü. Çetin çoktan pikesini kafasına örtmüştü bile.
....

Çınar için gün oldukça erken başlamıştı bugün. Erkenden uyanıp hazırlanmıştı, erkenden şirkete gidip acil işlerini halledecek, küçük kızın okuldan çıkış saatine yetişecekti. Bir buluşmaya gidercesine özenle hazırlanmıştı, çok heyecanlıydı.

Derin bir soluk alıp odasından çıktı. Merdivenleri tek tek inip salona geçtiğinde, kahvaltı masasında gördüğü manzara ile şaşkınlığa uğradı. Anne babası ve erkek kardeşi oturuyordu. “Anne, baba.” dedi merakla.

Yanlarına yaklaştı, niye böyle erken dönüş yapmışlardı? “Ne zaman döndünüz?” diye ekleyip masadaki yerini aldı. Kardeşinin karşısına oturmuştu.

Zehra Hanım’ın gözleri oğluna döndü. "Az önce"
"Erken döndünüz. Daha da kalırsınız sanıyordum"

Çetin sessizdi, elindeki çay bardağı vardı, yavaşça yudumladı. Dile gelmek için çaba gösteren kelimelerine zorla direnmeye çalışıyordu.

Zafer Bey’in gözleri büyük oğluna döndü, elindeki gazeteyi yavaşça katlayıp kenarına bıraktı. “Çok iş var oğlum, dönmek zorunda kaldık"

Zehra Hanım’ın gözleri iki oğluna döndü. Kısa sürede ikisini de oldukça merak etmişti. "Biz yokken siz neler yaptınız?" diye sordu, Çınar’ın gözleri hızla kardeşine yöneldi, bakışlarıyla dün geceki uyarısını hatırlattı.

Çetin tebessüm edip annesine döndü, daha fazla kendine hakim olamıyordu. "Ben çoğunlukla şirketteydim, abimin de misafirleri vardı"

Çınar’ın gözleri büyüdü, yuttuğu çay boğazına kaçtı, üst üste öksürüp ters bakışlarını kardeşine çevirse de, annesinin "Misafir mi? Kim?" sorusuyla baş başa kaldı. "Çetin şaka yapıyor sadece anne, bende şirketteydim"

Çetin bakışını yeniden annesine çevirdi, "Hayır anne, kendi gözlerimle gördüm." Çayından bir yudum aldı.

Zehra Hanım’ın gözleri büyük oğluna döndü, cevap bekliyordu. "Oğlum"

Çınar hızla doğruldu, elindeki bardağı masaya bırakıp kalktı. “Sonra konuşuruz gitmeliyim"

Öfkeli gözlerini kısıp kardeşine yaklaştı, kulağına eğildi, "Köstebek! Hesaplaşacağız" arkasını döndü, tek adım attığında kardeşinin seslenişini duydu. "Bende seni çok seviyorum abi" dedi, keyfi yerindeydi, ağabeyine takılmak oldukça hoşuna gidiyordu. Çayını yudumladı, ailesinin meraklı bakışlarını fark etti. "Bir şey bilmiyorum, ona sorun" dedi.

.....

Çınar arabasını kreşin önünde durdurdu. İşlerini halledip soluğu tam saatinde burada almıştı. Derin nefes alıp kolundaki saate baktı, tam vaktiydi. Gülümseyip arabadan indi, bahçeye girdiği gibi adımları durdu.

Onlarca çocuk vardı karşısında, gözleri sadece kız çocuklarına kaydı. Kimileri parkta kayıyor, kimileri oyun alanında koşuyor ve kahkahaları duyuluyordu. Tümünün de başında bir anne veya baba bekliyordu. Okul çıkışında almaya geldikleri evlatlarına, son bir oyun için izin vermişlerdi.

Genç adamın bakışları minik minik kızların üzerine yoğunlaştı, gözleri doldu. Belki.. belki aralarından biriydi evladı. Yüzünü hiç bilmiyor, sesini hiç tanımıyordu. Kısık bir soluk aldı, pes etmeyecek, kızını bulacaktı.

Toparlanmaya çalışıp okul binasına girdi, gözleri bir sınıfa yoğunlaştı. Kapısı aralıktı, önünde bir öğretmen vardı ve gerisindeki sınıfta da öğrenciler gözüküyordu. Bakışları geridekilerden birine kaydı, Masal’dı. Elinde montu vardı, giyinmeye çalışıyordu.

“Masal..” dedi tebessümle. Küçük kızın gözleri hızla ona döndü, tek kolunu giyebildiği montla hızla yanına koştu. "Çınar!!"

Genç adam gülümseyerek önüne eğildi, montunu giymesine yardımcı olup beresini kafasına taktı. Çantayı eline alıp ayağa kalktı, gözleri öğretmenin gözleriyle buluştu.

Öğretmen, "Çınar Bey mi?" diye sordu.

Çınar kafasıyla onaylayıp ceketinin iç cebinden çıkardığı cüzdanı gösterdi, öğretmen onaylayarak gülümsedi. "Alabilirsiniz, Defne Hanım geleceğinizi söylemişti"

"Teşekkür ederim, hadi Masal'cığım gidiyoruz" dedi, elinden sıkıca tuttu.

Küçük kızın boncuk gözleri parıldadı, elini gururla tutuyordu. İlk defa onu kreşten bir adam alıyordu, mutlu ve heyecanlıydı.

Çınar arabanın önünde durdu, arka kapıyı açıp dikkatle oturtup kemerini sıkıca bağladı. “Bugün patron sensin Masal, sen ne istersen yapacağız.”

“Yaşasınn” diye haykırdı küçük kız. Gözlerini, sürücü koltuğuna oturan genç adama çevirdi. Annesi yanında yoktu, bu fırsatı değerlendirmeliydi. “Parka gitmek istiyorum.” Dedi.

Çınar anında kafasıyla onayladı, “O zaman ilk durağımız park.”

....
 

Masal adımlarını parkın kapısında durdurdu, gözleri caddenin karşı kaldırımındaki koca markete kaydı. Alt dudağını yavaşça ısırıp genç adama yaklaştı, “Parktan vazgeçtim ben.”

Genç adam şaşırdı, yol boyunca buraya gelebilmek için oldukça heyecanlı olduğu görmüştü. Merakla, "Neden? Bak bir sürü arkadaş var burada."
"İstemiyorum"

Çınar zorlamadı, kafasıyla onaylayıp önüne eğildi. “Peki o zaman, söyle bakalım başka yapmak istediğin bir şey var mı?"

Masal’ın gözleri yeniden markete kaydı, ufak bir nefes alıp işaret parmağını o yöne doğrulttu. "Oraya gitmek istiyorum"

Çınar gülümseyip kucağına aldı, cadde oldukça yoğundu. “Hemen gidelim o halde.” Dedi, küçük kız kollarını boynuna sıkıca doladı, onun kucağında olmak oldukça hoşuna gidiyordu.

....

Parkın içerisindeki bankta oturuyordu ikisi. Masal’ın önünde bir poşet dolusu abur cubur vardı, aralıksız ve nefessiz yiyordu. Annesi yanında yoktu, görmeyecekti de. Yüzünde gülümseme vardı, ilk defa bu kadar fazlasını bir arada alabiliyordu.

Çınar’ın yüzünde şaşkın bir gülümseme vardı, sessizce onu izliyordu. Her çikolatayı, her cipsi aynı heyecanla yediğini görmek gülümseme sebebi oluyordu. Çocukların markette çok mutlu olduğunu aklına yazdı, kızını da getirecekti. "Çok mu beğendin?" diye sordu.

Masal elindeki gofretten bir ısırık aldı, "Evet, çok güzel" yanındaki asitli içecekten bir yudum içti. "Annem gelmeden hepsini bitireceğim" diye ekledi.

Çınar’ın gözlerine merak büründü, neden böyle bir şey söylemişti. “Annen gelmeden mi?”

Masal kafasını olumlu anlamda salladı, "Anneme söyleme tamam mı?" diye sordu.

“Neden?”
Küçük kız yediği ve yemek için sıraya dizdiği yiyeceklerini gösterdi. "Çünkü bunlar çok zararlı Çınar, annem yememe izin vermiyor"

“Ne?” dedi Çınar, hızla ayağa kalktı. Gözleri anında yiyip bitirdiklerine kaydı, hızla geri kalanları elinden alıp poşete bıraktı. Gözlerini ona çevirdi, "Masal'cığım neden zararlı olduğunu daha önce söylemedin?" hızla topladı, köşedeki çöp kutusuna bıraktı, Masal’ın yüzü asıldı, kıstığı boncuk gözlerini ona çevirdi.

"Bilmiyor musun sen Çınar?"
Genç adam kafasını hızla iki yana salladı, "Hayır, kesinlikle bilmiyordum" dedi. Yüzünde hüzün belirdi, bir çocuğa bakabilecek yeterlilikte değildi. Daha neyin zararlı olduğunu bile anlayamıyordu, gözlerini hayal kırıklığı sardı. Kızına nasıl baba olacaktı?

"Benden kötü bir baba olur sanırım" diye fısıldadı. Sesinin küçük kızın kulağına ulaştığının farkında bile değildi.

Masal’ın gözleri ona döndü, gül yüzü asıldı. Ayağa kalkıp önüne geçti. Minik kalbinin en derinlerinde yer alıyordu bu adam, elini yavaşça sakallarına bıraktı. “Sen.. çok iyi baba olursun Çınar.” Kollarını boynuna doladı. Genç adamın gözleri doldu, koca kollarının arasında kaybolan bedene sıkı sıkı sarıldı. Gözlerini kapadı, mis kokusunu içine çekti. Çok farklı hissettiriyordu.

....

Defne okul binasından çıkış yapıyordu, yanında yakın arkadaşı Selen vardı. Hava kararmak üzereydi, iki arkadaş toplantıyı değerlendiriyordu ki, Selen’in gözleri bahçe kapısına kaydı. Şaşırıp arkadaşına döndü, "Defne, benim gördüğümü sen de görüyor musun?" dedi. Defne’nin de gözleri o yöne döndü, kızını ve elinden sıkıca tutan Çınar’ı gördü, gülümsedi.
"Evet"

Selen hızla gözlerini arkadaşına çevirdi, “Masal'ı bıraktığın kişi Çınar mıydı?"

"Evet"
"Neden söylemedin?"
"Sormadın ki" önündeki basamakları indiği gibi Masal’ın gözleri annesini buldu, “Anne!” hızla genç adamın elini bıraktı, yanına koştu. Kısa süre bile olsa onu çok çok özlemişti.

Defne gülümseyerek boyuna eğildi, kollarını iki yana açtı. Küçük kız annesinin kollarının arasında sığındı, annesi iki yanağına üst üste öpücükler kondurdu.

"Çok özledim anne seni"
"Bende çok özledim bebeğim.” Yavaşça geriye çekilip gözlerini ona çevirdi, “Neler yaptın bensiz, Çınar'ı yormadın değil mi?" diye sordu.

Çınar yaklaştı, "Hayır, hiç yormadı. İkimiz için de güzel gündü."

Defne gülümseyip ayağa kalktı, minnet doluydu. "Çok teşekkür ederim"

Masal annesinin elinden sıkıca tuttu, "Anne acıktım ben"

Çınar derin nefes aldı, küçük kıza bir türlü yemek yedirememişti. Gözlerini annesine çevirdi,
"Yemek yediremedim, sen olmadan yiyemezmiş"

Defne şaşkınlıkla kızına döndü. "Anneciğim, bu kadar zaman nasıl beklersin?"
"Ben seninle yemek istiyorum"

“Peki.. o zaman hemen eve geçip karnını doyurmalıyız.”

Masal kafasıyla onaylayıp boştaki elini yaklaştırıp Çınar’ınkini tuttu. “Anne, Çınar da gelsin.”

"Bebeğim..” dedi Defne, mahcup gözlerini genç adamdan ayırıp kızına döndü. “Artık Çınar’ı bırakmalıyız, çok sıktık bugün.”

Küçük kız omuz silkti, asık yüzünü anında Çınar’a çevirdi. "İstemiyor musun Çınar?"

Çınar şaşırdı, gözlerini genç kadında ayırıp küçük kıza yöneldi, yavaşça önüne eğildi. Kabul etmeyi delice isteyen yanına rağmen ne diyeceğini hiç bilemiyordu. "Tabi ki isterim ama başka zaman yeriz olur mu?" sustu, “Annen yorulmuş olabilir, eve gidip dinlenmesi gerek.”

Defne’nin gözleri ona döndü, şaşırsa da susmayı seçti. Kızı için böyle bir şey söylüyor olabilirdi, onu zorda bırakmamalıydı.

Masal’ın yüzü asıldı, iki elini de ikisinin elinden çekti. Selen hızla yaklaştı. “Bence ikinizde Masal'ı üzmemelisiniz. Hatta bir sokak ötede bir kafe var. Defne biliyor, daha önce de gitmiştik. Oraya gidip birlikte yemek yemelisiniz."

Küçük kızın boncuk gözleri parıldadı. Hızla annesine ve Çınar’a döndü. Selen saçlarını okşayıp ufak bir göz kırptı. “Afiyet olsun Masal’cığım.” Vedalaşıp arkasını döndü, aklına gelen bir şey ile hızla yeniden onlara döndü. “Bu arada Defne senin arabayı alıyorum, benimki bozuk.” Dedi. Ayrı gitme ihtimallerini de ortadan kaldırdı.

....
 

Çınar’ın gözleri kafenin içerisinde gezindi, ilk defa buraya yolu düşüyordu. Küçük, şirin bir yerdi. Gözleri tabelasına kaydı, "Ekin Kafe" diye fısıldadı.

Defne ona döndü, “Güzel bir yer.. girelim mi?"

Çınar kafasını sallayınca, birlikte içeri girdiler. Kafenin sahibi genç bir adamdı, her müşteriyi özellikle kendisi karşılardı. Defne ile özellikle selamlaşıp eliyle boş masalardan birini işaret etti, Çınar’ın gözleri merakla genç kadına döndü. "Tanışıyorsunuz sanırım"

Defne masaya oturdu, kızına yardımcı olup gözlerini karşısına yerleşen genç adama çevirdi. “Selen'le buraya sık sık geldiğimiz için tanışmış olduk. İyi biri"

Masal’ın gözleri annesine döndü, içeri girdikleri andan beri parka bakıyordu. Kapının tam önünde küçük bir bahçe vardı, müşteri çocukları için özenle dizayn edilmişti. "Anne, bende oynayabilir miyim?"

Annesinin gözleri parka döndü, yaşıtları oyun oynuyordu. “Oynayabilirsin bebeğim.”

Masal sevinçle ayağa kalktı, parka koşarken siparişler verildi, garson uzaklaştığında, Çınar’ın gözleri genç kadına döndü, masada tek kalmışlardı. "Toplantı nasıldı?"
"Her zamanki gibi. Okulun yeni kuralları, yeni bilgiler ve yapılması gerekenler anlatıldı, bizde dinledik."
"Sıkıcı olmalı" dedi Çınar ufak bir tebessümle.

Defne gülümsedi, toplantıları pek sevmiyordu. “Biraz..” diye fısıldadı. Gözleri genç adama kaydı, bakışları anında buluşunca hızla eğdi, derin bir soluk aldı. Artık daha fazla göz göze geliyorlardı.

"Masal seni çok yordu mu?" diye sordu.
"Hayır, yaramaz bir çocuk değil. Önce parka sonra markete gittik. Ardından da gezdik."
Defne’nin gözleri duyduğuyla hızla ona döndü, merak ettiği bir şey vardı. "Masal abur cubur yedi mi?"
Çınar’ın yüzünde mahcubiyet oluştu, "Evet ama yedirmediğini sonradan söyledi."

Defne'nin gülümseme oluştu. Kızının her fırsatta bunu yaptığını biliyordu. Gülümsedi, "Küçük cadı yine yokluğumdan faydalanmış belli ki. " Güldü, Çınar’ın da yüzünde gülümseme oluştu. Artık ikisi de birbirlerinin yanında daha rahattı, zaman geçtikçe de artıyordu. Çekinmeleri de azalmıştı, uzun sohbet edebiliyorlardı.

Defne gözlerini oyun parkına çevirdi, ara ara kızını bakışlarıyla kontrol ediyordu. Küçük kız kaydırağın başında bekliyordu, arkadan küçük bir çocuk yaklaştı, Masal hızla kaydı, ayağa kalkıp yeniden sıraya girmek adına koşmaya çalıştı, ayağı kaydırağın ucuna takıldı. Yere düştü.

"Masal!" diye haykırdı annesi. Hızla ayağa kalktı, Çınar’ın gözleri de arkaya döndü, yere düştüğünü görünce genç kadının doğrulmasına bile fırsat vermeden delice koşup yanına yaklaştı. Yerden kaldırıp üstünü temizledi, “Masal’cığım iyi misin?” diye sordu, endişe doluydu. Masal minik avuçlarını ona çevirdi, “Elim acıdı.” Dedi.

Çınar elindeki ufak kızarıklığa bakıp ufak bir nefes verdi, tek kelime edemeden iki eline de birer öpücük kondurdu. Kalbinde bir sızı vardı, ufak çizikler bile kor bir aleve dahil ediyordu. “Geçti mi?” diye sordu.

Masal tebessüm etti, “Geçti..” dedi, Çınar kollarını boynuna doladı.

Defne bir adım gerideydi, genç adamın telaşlı koşuşunu, kızını yerden kaldırışını, ellerini öpüşünü ve sarılışını şaşkınlıkla izliyordu. Bir başkası ilk defa kızına böylesine ilgi gösteriyor, ilk defa onun için böylesine endişeleniyordu. Nasıl olabiliyordu? Yabancı bir adam, kendi kanından olmayan bir çocuk için nasıl böyle telaşlanabiliyordu? Zihninde arkadaşının kelimeleri yer aldı, Gerçekten de yabancı bir adamı hayatına hiç almayarak hata mı yapıyordu? Belki gerçekten de, iyi bir adam kızına öz babadan daha iyi baba olabilir, sevebilir, incinmesine izin vermeyebilirdi.

Derin nefes aldı, aklı, kalbi artık karmakarışıktı. Hem arkadaşının söyledikleri, hem bu adamın tavırları hem de yalnız geçirdiği yılları vardı.

Gözleri kızına döndü, küçük kız sakinleşmiş, elinin acısını unutmuştu. “Anneciğim..” dedi. Masal yaklaşıp kollarına sığındı, dinlendiği, acısının geçtiği ve rahatladığı tek kollardı. “Biraz daha dikkatli olmalısın bebeğim.”

....

Çınar arabasını evin önünde durdurdu, yemek sonrasında bir şeyler içip çıkmışlardı. Akşam vakitleriydi. Defne, “Anneciğim.” Dedi. Masal’dan ses yoktu, arkasını döndü. Yüzünde tebessüm belirdi, küçük kızı derin bir uykudaydı.

Çınar’ın da gözleri ona döndü, aynı şekilde gülümsedi. “Uyumuş. Yoruldu sanırım.”

“Arabalara da çok direnemiyor.” Kapıyı açıp indi, Çınar ondan hızlı hareket edip küçük kızın kapısını açtı, uyandırmamaya dikkat ederek kucağına aldı.

…..

Çınar sessizce odanın kapısını örttü, salona geçip gözlerini genç adama çevirdi. “Yarın resmi tatil ama bu gece çok işim var.” Koltuğa yavaşça oturdu. “Öncesinde bir kahve iyi gelir, ister misin?” diye ekledi.

Genç adam gözlerini yavaşça ona çevirdi, delice isteyen yanına rağmen belli etmemeye gayret etti. "Rahatsızlık vermek istemem"
"Hayır, hemen yaparım. Nasıl içersin?"
"Şekersiz"
"Güzel, bende şekersiz içiyorum" arkasını dönüp mutfağa yürüdü.

Çınar sessizce en yakın koltuğa oturdu, gözlerini salonda gezdirdi. Ev, doğum gününden sonra oldukça temizlenmiş, toparlanmış gözüküyordu. Bakışları duvardaki bir çerçeveye kaydı, genç kadına aitti. Gülüyor ve resme rağmen gözleri parıldıyordu. Yüzünde istem dışı tebessüm oluştu, bir gülüş bir yüze nasıl bu kadar yakışırdı? Hızla kendine gelip kafasını eğdi, artık genç kadının gülüşü, onuna da gülüş nedeniydi.

Derin nefes verdi, mutfak kapısının açıldığını görüp toparlandı. Defne iki kahve ile yaklaştı, birini uzatıp karşısına oturdu. Çınar’ın gözleri ona döndü, merak ettiği bir şey vardı. "Geçen defa soramadım. Kardeşin yok mu?" diye sordu.

Defne kahvesinden bir yudum alıp gözlerini ona çevirdi, hayatındaki en büyük eksiklerden biri kardeşinin olmamasıydı. Ufak bir soluk aldı, "Hayır, ben tek çocuktum.” Sustu, “Ailelerin en büyük hatasının tek çocuk yapmak." Diye ekledi.
Çınar, "Haklısın" dedi. Gözleri genç kadına döndü, Defne bir soluk aldı, düşündükçe üzen bir gerçeği vardı. Kızı da onun gibi tek çocuktu ve annesine bir şey olması durumunda da o da yapayalnız kalacaktı. “Masal’ım da tek.”

Çınar kahvesini yudumladı yavaşça, “Hala kardeşleri olabilir" dedi, Defne tebessüm etmekle yetindi. Genç adamın telefonu duyuldu, doğrulmaya çalıştığı sırada çay bardağı elinden kaydı, çay dizinin üzerine döküldü. "Yandım!"

Defne hızla kalktı, telaşla genç adama yaklaştı. "Çınar iyi misin? Çok yandın mı?"

Genç adam kafasını zorlukla iki yana salladı, dizindeki sızıyı belli etmemeye çalışıyordu. "Hayır, hayır iyiyim" dedi, Defne dolaptan bir bez getirdi, biraz da olsa pantolonundaki ıslaklığı yok etmek istedi. Yavaşça eğildi, dikkatle bezi dizine sürmeye çalıştı, genç adam itiraz edip elinden almak istedi. İki el anında temas etti. Kısa bir sessizlik oldu, ikisinin de gözleri yavaşça kalktı, buluştu.

Defne hızla gözlerini önce gözlerini, sonra elini ayırdı. Kalbinde bir his belirdi, engel olmaya çalışıp ayağa kalktı. “Su getirmeliyim.” Arkasını döndü, genç adamı geride bırakıp hızlı adımlarla mutfağa girdi. Sırtını kapıya yasladı, elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı.

Neden bir anda böylesine çarpmıştı ki? Neden bir anda dengelerini alt üst etmişti?

Genç adam elindeki bezle mutfağın kapısına bakıyordu. Zihni meşguldü, yavaşça gözlerini genç kadının eliyle temas eden eline çevirdi, kalbinin hızla çarptığını hissetti. Ufak bir soluk aldı, telefonunu sesini hatırladı, hala ısrarla çalıyordu. Hızla cebinden çıkarıp ekrana baktı, ‘Bilinmeyen numara’ yazdığını gördü.

Merakla kulağına yaklaştırdı, “Alo”

“Çınar Aykan!” dedi bir adam sesi, “Sana hediyem ulaştı mı?” diye ekledi.

Çınar şaşırdı, aklına gelen tek şey ise şirkete gönderilen zarf oldu. “Zarf!” dedi, heyecanla ayağa kalktı. “Zarfı sen mi gönderdin?”

Telefonun ucundaki kişinin yüzünde tebessüm belirdi, genç adamın öfkesi oldukça hoşuna gidiyordu. “Çok zekiymişsin Çınar.”

Çınar anında. “Kızım nerede? Kimsin sen?” diye sordu, gözleri mutfak kapısındaydı. Sesini kıstı, duyurmamaya oldukça gayret ediyordu.
"Seni kızına ulaştırabilecek tek kişiyim. Bu yüzden benimle iyi anlaşmak zorundasın"
"Kızım nerede?" diye sordu, dişlerini oldukça sıkıyordu.
"Çok sabırsızsın Çınar. Beş yıl bekledin, biraz daha bekleyebilirsin" Güldü, Çınar’ın aklı gitti. Bu adam çok tehlikeliydi. Endişelendi, "Bana kızımın yerini söyle!! Ne istiyorsun?" diye gürledi. Adamın yeniden gülüşünü duydu, telefonu parmaklarının arasında delice sıkıyordu.
"Derya'nın anlattığı gibi biri değilmişsin. Hayal kırıklığına uğradım Çınar, sakin ol."
"Derya'yı tanıyor musun?"

Telefonun ucunda derin bir nefes hissetti Çınar, cevap bekliyordu.
"Derya o gece beni bırakıp sana geldiği için kaza geçirdi. Ölümünün tek sebebi sensin!"

Çınar yüzünde şaşkınlık oluştu, "Derya'nın ölümünde benim suçum yok!" diye cevapladı.” Konuşacak çok şeyimiz var Çınar ama sana tavsiyem, kızını benden önce bulman.

“Ne?" dedi, gözleri belli etmemeye çalışsa da endişeyle doldu. Karşısında artık tehlikeli, kızına belki de zarar vermeyi düşünen bir adam olduğun anladı. Tüm iliğine kadar titredi, onu artık daha kısa zamanda bulmalıydı.
“Onu bulacağım..” dedi, “Ve sen ona asla yaklaşamayacaksın.!”

Telefonun ucundaki kişinin yeniden kahkahası duyuldu. Gözlerini elindeki fotoğraflara çevirdi, 5 yaşlarındaki minik kızın fotoğrafları vardı, "Resmi bile olmadan mı bulacaksın?” sustu, gözlerini, küçük gözlerini, pamuk teninin üzerinde gezdirdi. “Bu arada Derya’ya çok benziyor.”

Çınar’ın gözleri doldu, ilk defa kızına dair bir bilgi alıyordu. “Onu..” diye fısıldadı. “Gördün mü?”

“Gördüm..” dedi, gözlerini elindeki fotoğraflardan ayırdı, “Derya’nın sana gönderdiği zarfın içerisinde vardı.” Gülüşü duyuldu, “Sana ulaşmadan çıkarabildim.” Diye ekledi.

Genç adam yumruklarını delice sıktı, minik kızı artık tehlikedeydi. Ve Elinde şimdiki resimleri vardı, kızına daha çabuk ulaşabilirdi. "Kızıma sakın yaklaşma!" diye gürledi, adamın gülüşünü duydu. Çınar’ı sinirlendirmek oldukça hoşuna gidiyordu.

"Aslında böylesi adaletli değil, hoşuma gitmedi. Öncelikle sana kızının bir resmini vermeliyim. Şartlar eşit olduğunda savaşacağız, bakalım önce kim bulacak?” sustu, “Bu arada kızını bulduğum anda öz annesine kavuşturacağım.”

Çınar’ın gözleri delice büyüdü, salonun ortasında gidip geliyordu. Derin derin soluk alıyor, sakinleşmeye çalışıyordu. “Kızımın fotoğrafı nerede?”

“1 Saat sonra sana vereceğim adrese gel, kızının fotoğrafını vereceğim.” Dedi, Çınar hızla kapıya yöneldi, artık durması da beklemesi de mümkün değildi. Defne’nin mutfaktan çıktığını görüp gözlerini ona çevirdi. "Gitmeliyim, hemen gitmeliyim. Çok acil bir işim çıktı." Diye ekledi. Cevap bekleyemeden evden çıktı.

....

Defne gözlerini omzunda hissettiği minik bir el ile araladı. “Bebeğim..” dedi merakla. Bir çift boncuk, kızarık ve yaş doluydu. Hızla doğruldu, “Ne oldu anneciğim?”

Masal derin derin iç çekti, gözlerinden yanaklarına usulca yaşlar aniden süzüldü. “Anne..”

Annesi hızla ayaklanıp ışığı açtı, kızını kucağına aldı. Küçük kızın elleri tir tir titriyordu, kollarını annesinin boynuna doladı. “Anne korkuyorum.”

“Ne? Neden?” diye sordu, elini saçlarında gezdirip sakinleşmesini bekledi. Masal’ın solukları yavaş yavaş azaldı, gözyaşları durdu. “Daha iyi misin?”

Kafasını yavaşça onaylar anlamında salladı. “Neden korktuğunu anlatmak ister misin? Kötü bir rüya mı gördün?”

Masal kafasını onaylayarak yeniden salladı, kollarını annesinin boynuna sıkı sıkı sardı. “Senin yanında uyuyabilir miyim?”

“Tabii ki..” dedi annesi, yatağı açtı, “Tabii ki anneciğim” yastığı düzeltip kafasını bırakmasına yardımcı olup yanına uzandı. Masal elini sıkı sıkı tuttu, boncuk gözleri kızarık ve endişeliydi. “Anne, Çınar nerede?” diye sordu.

“Evine gitti bebeğim, neden?”

“Onu gördüm ben.”

“Çınar’ı mı? Nerede?”

“Rüyamda..” yavaşça annesine yaklaştı, koynuna sokuldu. Defne kollarını sıkı sıkı minik bedenine doladı. “Nasıl gördüğünü hatırlıyor musun?”

“Canavarlar vardı yanında.”

“Ne?” dedi annesi, “O yüzden mi korktun sen?”

“Evet. Ona saldırıyorlardı.” Dedi. Defne şaşırsa da kızının yavaşça okşadı. “Bebeğim gerçek hayatta canavar yoktur, bu yüzden korkma.”

“Ama vardı..”

“Hayır anneciğim, onlar sadece filmlerde ve televizyonlarda olur. Hiç korkma bir daha olur mu?”

Masal yavaşça geriye çekildi, “Anne.. Çınar’ı arayalım mı?”

Defne’nin gözleri saate döndü, sabah olmak üzereydi. “Olmaz bebeğim, şimdi çok erken.”

“Anne..” diye ısrar etti. Annesinin gözleri telefonuna yoğunlaştı, eline aldı. Arayamasa da bir mesaj ile uyanık olup olmadığını öncesinde sormalıydı. Mesaj kısmını açtı, “Günaydın Çınar, uyanınca bana dönüş yapabilir misin?” yazıp gönderdi. Sadece bir dakika içerisinde telefonun titrediğini gördü. Şaşkın bir tebessümle kızına döndü, “Bak aradı.” Cevaplayıp kulağına yaklaştırdı.

“Alo.” Dedi.

“Merhaba Defne. Çetin ben, Çınar’ın kardeşiyim. Geçen gün tanışmıştık.”

“Evet, hatırladım.” Dedi Defne, yavaşça ayağa kalkıp kızından uzaklaştı. Ses tonunu alçalttı, “Çınar iyi mi?” diye ekledi.
Çetin derin bir nefes aldı. Bir hastanenin koridorundaydı. "Abim dün gece bir kaza geçirdi."

 

….

Çınar’a ne oldu?

Merak edenlere: Bölümlerin hızlı gelmesi sizin elinizde, verdiğiniz oyların ve yorumların sayısına göre hızlı geliyor 🧡 Bu yüzden lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen :-)

Loading...
0%