@mlkshnn
|
Ağabeyinin gözlerinin öfkeye büründüğünü göründü, bu durumdan oldukça keyif alıyordu. Zehra Hanım’ın gözleri oğluna döndü. "Az önce" Zafer Bey’in gözleri büyük oğluna döndü, elindeki gazeteyi yavaşça katlayıp kenarına bıraktı. “Çok iş var oğlum, dönmek zorunda kaldık" Çetin tebessüm edip annesine döndü, daha fazla kendine hakim olamıyordu. "Ben çoğunlukla şirketteydim, abimin de misafirleri vardı" Zehra Hanım’ın gözleri büyük oğluna döndü, cevap bekliyordu. "Oğlum" Öfkeli gözlerini kısıp kardeşine yaklaştı, kulağına eğildi, "Köstebek! Hesaplaşacağız" arkasını döndü, tek adım attığında kardeşinin seslenişini duydu. "Bende seni çok seviyorum abi" dedi, keyfi yerindeydi, ağabeyine takılmak oldukça hoşuna gidiyordu. Çayını yudumladı, ailesinin meraklı bakışlarını fark etti. "Bir şey bilmiyorum, ona sorun" dedi. Çınar arabasını kreşin önünde durdurdu. İşlerini halledip soluğu tam saatinde burada almıştı. Derin nefes alıp kolundaki saate baktı, tam vaktiydi. Gülümseyip arabadan indi, bahçeye girdiği gibi adımları durdu. Onlarca çocuk vardı karşısında, gözleri sadece kız çocuklarına kaydı. Kimileri parkta kayıyor, kimileri oyun alanında koşuyor ve kahkahaları duyuluyordu. Tümünün de başında bir anne veya baba bekliyordu. Okul çıkışında almaya geldikleri evlatlarına, son bir oyun için izin vermişlerdi. Genç adamın bakışları minik minik kızların üzerine yoğunlaştı, gözleri doldu. Belki.. belki aralarından biriydi evladı. Yüzünü hiç bilmiyor, sesini hiç tanımıyordu. Kısık bir soluk aldı, pes etmeyecek, kızını bulacaktı. Toparlanmaya çalışıp okul binasına girdi, gözleri bir sınıfa yoğunlaştı. Kapısı aralıktı, önünde bir öğretmen vardı ve gerisindeki sınıfta da öğrenciler gözüküyordu. Bakışları geridekilerden birine kaydı, Masal’dı. Elinde montu vardı, giyinmeye çalışıyordu. “Masal..” dedi tebessümle. Küçük kızın gözleri hızla ona döndü, tek kolunu giyebildiği montla hızla yanına koştu. "Çınar!!" Genç adam gülümseyerek önüne eğildi, montunu giymesine yardımcı olup beresini kafasına taktı. Çantayı eline alıp ayağa kalktı, gözleri öğretmenin gözleriyle buluştu. Çınar kafasıyla onaylayıp ceketinin iç cebinden çıkardığı cüzdanı gösterdi, öğretmen onaylayarak gülümsedi. "Alabilirsiniz, Defne Hanım geleceğinizi söylemişti" Küçük kızın boncuk gözleri parıldadı, elini gururla tutuyordu. İlk defa onu kreşten bir adam alıyordu, mutlu ve heyecanlıydı. Çınar arabanın önünde durdu, arka kapıyı açıp dikkatle oturtup kemerini sıkıca bağladı. “Bugün patron sensin Masal, sen ne istersen yapacağız.” “Yaşasınn” diye haykırdı küçük kız. Gözlerini, sürücü koltuğuna oturan genç adama çevirdi. Annesi yanında yoktu, bu fırsatı değerlendirmeliydi. “Parka gitmek istiyorum.” Dedi. Çınar anında kafasıyla onayladı, “O zaman ilk durağımız park.” .... Masal adımlarını parkın kapısında durdurdu, gözleri caddenin karşı kaldırımındaki koca markete kaydı. Alt dudağını yavaşça ısırıp genç adama yaklaştı, “Parktan vazgeçtim ben.” Genç adam şaşırdı, yol boyunca buraya gelebilmek için oldukça heyecanlı olduğu görmüştü. Merakla, "Neden? Bak bir sürü arkadaş var burada." Parkın içerisindeki bankta oturuyordu ikisi. Masal’ın önünde bir poşet dolusu abur cubur vardı, aralıksız ve nefessiz yiyordu. Annesi yanında yoktu, görmeyecekti de. Yüzünde gülümseme vardı, ilk defa bu kadar fazlasını bir arada alabiliyordu. Çınar’ın yüzünde şaşkın bir gülümseme vardı, sessizce onu izliyordu. Her çikolatayı, her cipsi aynı heyecanla yediğini görmek gülümseme sebebi oluyordu. Çocukların markette çok mutlu olduğunu aklına yazdı, kızını da getirecekti. "Çok mu beğendin?" diye sordu. Masal elindeki gofretten bir ısırık aldı, "Evet, çok güzel" yanındaki asitli içecekten bir yudum içti. "Annem gelmeden hepsini bitireceğim" diye ekledi. Çınar’ın gözlerine merak büründü, neden böyle bir şey söylemişti. “Annen gelmeden mi?” Masal kafasını olumlu anlamda salladı, "Anneme söyleme tamam mı?" diye sordu. “Neden?” “Ne?” dedi Çınar, hızla ayağa kalktı. Gözleri anında yiyip bitirdiklerine kaydı, hızla geri kalanları elinden alıp poşete bıraktı. Gözlerini ona çevirdi, "Masal'cığım neden zararlı olduğunu daha önce söylemedin?" hızla topladı, köşedeki çöp kutusuna bıraktı, Masal’ın yüzü asıldı, kıstığı boncuk gözlerini ona çevirdi. Masal’ın gözleri ona döndü, gül yüzü asıldı. Ayağa kalkıp önüne geçti. Minik kalbinin en derinlerinde yer alıyordu bu adam, elini yavaşça sakallarına bıraktı. “Sen.. çok iyi baba olursun Çınar.” Kollarını boynuna doladı. Genç adamın gözleri doldu, koca kollarının arasında kaybolan bedene sıkı sıkı sarıldı. Gözlerini kapadı, mis kokusunu içine çekti. Çok farklı hissettiriyordu. Defne okul binasından çıkış yapıyordu, yanında yakın arkadaşı Selen vardı. Hava kararmak üzereydi, iki arkadaş toplantıyı değerlendiriyordu ki, Selen’in gözleri bahçe kapısına kaydı. Şaşırıp arkadaşına döndü, "Defne, benim gördüğümü sen de görüyor musun?" dedi. Defne’nin de gözleri o yöne döndü, kızını ve elinden sıkıca tutan Çınar’ı gördü, gülümsedi. "Evet" Defne gülümseyerek boyuna eğildi, kollarını iki yana açtı. Küçük kız annesinin kollarının arasında sığındı, annesi iki yanağına üst üste öpücükler kondurdu. Çınar yaklaştı, "Hayır, hiç yormadı. İkimiz için de güzel gündü." “Peki.. o zaman hemen eve geçip karnını doyurmalıyız.” Küçük kız omuz silkti, asık yüzünü anında Çınar’a çevirdi. "İstemiyor musun Çınar?" Defne’nin gözleri ona döndü, şaşırsa da susmayı seçti. Kızı için böyle bir şey söylüyor olabilirdi, onu zorda bırakmamalıydı. Masal’ın yüzü asıldı, iki elini de ikisinin elinden çekti. Selen hızla yaklaştı. “Bence ikinizde Masal'ı üzmemelisiniz. Hatta bir sokak ötede bir kafe var. Defne biliyor, daha önce de gitmiştik. Oraya gidip birlikte yemek yemelisiniz." Küçük kızın boncuk gözleri parıldadı. Hızla annesine ve Çınar’a döndü. Selen saçlarını okşayıp ufak bir göz kırptı. “Afiyet olsun Masal’cığım.” Vedalaşıp arkasını döndü, aklına gelen bir şey ile hızla yeniden onlara döndü. “Bu arada Defne senin arabayı alıyorum, benimki bozuk.” Dedi. Ayrı gitme ihtimallerini de ortadan kaldırdı. .... Çınar’ın gözleri kafenin içerisinde gezindi, ilk defa buraya yolu düşüyordu. Küçük, şirin bir yerdi. Gözleri tabelasına kaydı, "Ekin Kafe" diye fısıldadı. Defne ona döndü, “Güzel bir yer.. girelim mi?" Masal’ın gözleri annesine döndü, içeri girdikleri andan beri parka bakıyordu. Kapının tam önünde küçük bir bahçe vardı, müşteri çocukları için özenle dizayn edilmişti. "Anne, bende oynayabilir miyim?" Masal sevinçle ayağa kalktı, parka koşarken siparişler verildi, garson uzaklaştığında, Çınar’ın gözleri genç kadına döndü, masada tek kalmışlardı. "Toplantı nasıldı?" Defne gülümsedi, toplantıları pek sevmiyordu. “Biraz..” diye fısıldadı. Gözleri genç adama kaydı, bakışları anında buluşunca hızla eğdi, derin bir soluk aldı. Artık daha fazla göz göze geliyorlardı. Defne gözlerini oyun parkına çevirdi, ara ara kızını bakışlarıyla kontrol ediyordu. Küçük kız kaydırağın başında bekliyordu, arkadan küçük bir çocuk yaklaştı, Masal hızla kaydı, ayağa kalkıp yeniden sıraya girmek adına koşmaya çalıştı, ayağı kaydırağın ucuna takıldı. Yere düştü. "Masal!" diye haykırdı annesi. Hızla ayağa kalktı, Çınar’ın gözleri de arkaya döndü, yere düştüğünü görünce genç kadının doğrulmasına bile fırsat vermeden delice koşup yanına yaklaştı. Yerden kaldırıp üstünü temizledi, “Masal’cığım iyi misin?” diye sordu, endişe doluydu. Masal minik avuçlarını ona çevirdi, “Elim acıdı.” Dedi. Çınar elindeki ufak kızarıklığa bakıp ufak bir nefes verdi, tek kelime edemeden iki eline de birer öpücük kondurdu. Kalbinde bir sızı vardı, ufak çizikler bile kor bir aleve dahil ediyordu. “Geçti mi?” diye sordu. Masal tebessüm etti, “Geçti..” dedi, Çınar kollarını boynuna doladı. Defne bir adım gerideydi, genç adamın telaşlı koşuşunu, kızını yerden kaldırışını, ellerini öpüşünü ve sarılışını şaşkınlıkla izliyordu. Bir başkası ilk defa kızına böylesine ilgi gösteriyor, ilk defa onun için böylesine endişeleniyordu. Nasıl olabiliyordu? Yabancı bir adam, kendi kanından olmayan bir çocuk için nasıl böyle telaşlanabiliyordu? Zihninde arkadaşının kelimeleri yer aldı, Gerçekten de yabancı bir adamı hayatına hiç almayarak hata mı yapıyordu? Belki gerçekten de, iyi bir adam kızına öz babadan daha iyi baba olabilir, sevebilir, incinmesine izin vermeyebilirdi. Derin nefes aldı, aklı, kalbi artık karmakarışıktı. Hem arkadaşının söyledikleri, hem bu adamın tavırları hem de yalnız geçirdiği yılları vardı. Gözleri kızına döndü, küçük kız sakinleşmiş, elinin acısını unutmuştu. “Anneciğim..” dedi. Masal yaklaşıp kollarına sığındı, dinlendiği, acısının geçtiği ve rahatladığı tek kollardı. “Biraz daha dikkatli olmalısın bebeğim.” Çınar arabasını evin önünde durdurdu, yemek sonrasında bir şeyler içip çıkmışlardı. Akşam vakitleriydi. Defne, “Anneciğim.” Dedi. Masal’dan ses yoktu, arkasını döndü. Yüzünde tebessüm belirdi, küçük kızı derin bir uykudaydı. Çınar’ın da gözleri ona döndü, aynı şekilde gülümsedi. “Uyumuş. Yoruldu sanırım.” “Arabalara da çok direnemiyor.” Kapıyı açıp indi, Çınar ondan hızlı hareket edip küçük kızın kapısını açtı, uyandırmamaya dikkat ederek kucağına aldı. ….. Çınar sessizce odanın kapısını örttü, salona geçip gözlerini genç adama çevirdi. “Yarın resmi tatil ama bu gece çok işim var.” Koltuğa yavaşça oturdu. “Öncesinde bir kahve iyi gelir, ister misin?” diye ekledi. Genç adam gözlerini yavaşça ona çevirdi, delice isteyen yanına rağmen belli etmemeye gayret etti. "Rahatsızlık vermek istemem" Çınar sessizce en yakın koltuğa oturdu, gözlerini salonda gezdirdi. Ev, doğum gününden sonra oldukça temizlenmiş, toparlanmış gözüküyordu. Bakışları duvardaki bir çerçeveye kaydı, genç kadına aitti. Gülüyor ve resme rağmen gözleri parıldıyordu. Yüzünde istem dışı tebessüm oluştu, bir gülüş bir yüze nasıl bu kadar yakışırdı? Hızla kendine gelip kafasını eğdi, artık genç kadının gülüşü, onuna da gülüş nedeniydi. Derin nefes verdi, mutfak kapısının açıldığını görüp toparlandı. Defne iki kahve ile yaklaştı, birini uzatıp karşısına oturdu. Çınar’ın gözleri ona döndü, merak ettiği bir şey vardı. "Geçen defa soramadım. Kardeşin yok mu?" diye sordu. Defne kahvesinden bir yudum alıp gözlerini ona çevirdi, hayatındaki en büyük eksiklerden biri kardeşinin olmamasıydı. Ufak bir soluk aldı, "Hayır, ben tek çocuktum.” Sustu, “Ailelerin en büyük hatasının tek çocuk yapmak." Diye ekledi. Genç adam kafasını zorlukla iki yana salladı, dizindeki sızıyı belli etmemeye çalışıyordu. "Hayır, hayır iyiyim" dedi, Defne dolaptan bir bez getirdi, biraz da olsa pantolonundaki ıslaklığı yok etmek istedi. Yavaşça eğildi, dikkatle bezi dizine sürmeye çalıştı, genç adam itiraz edip elinden almak istedi. İki el anında temas etti. Kısa bir sessizlik oldu, ikisinin de gözleri yavaşça kalktı, buluştu. Defne hızla gözlerini önce gözlerini, sonra elini ayırdı. Kalbinde bir his belirdi, engel olmaya çalışıp ayağa kalktı. “Su getirmeliyim.” Arkasını döndü, genç adamı geride bırakıp hızlı adımlarla mutfağa girdi. Sırtını kapıya yasladı, elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. Neden bir anda böylesine çarpmıştı ki? Neden bir anda dengelerini alt üst etmişti? Genç adam elindeki bezle mutfağın kapısına bakıyordu. Zihni meşguldü, yavaşça gözlerini genç kadının eliyle temas eden eline çevirdi, kalbinin hızla çarptığını hissetti. Ufak bir soluk aldı, telefonunu sesini hatırladı, hala ısrarla çalıyordu. Hızla cebinden çıkarıp ekrana baktı, ‘Bilinmeyen numara’ yazdığını gördü. Merakla kulağına yaklaştırdı, “Alo” “Çınar Aykan!” dedi bir adam sesi, “Sana hediyem ulaştı mı?” diye ekledi. Çınar şaşırdı, aklına gelen tek şey ise şirkete gönderilen zarf oldu. “Zarf!” dedi, heyecanla ayağa kalktı. “Zarfı sen mi gönderdin?” Telefonun ucundaki kişinin yüzünde tebessüm belirdi, genç adamın öfkesi oldukça hoşuna gidiyordu. “Çok zekiymişsin Çınar.” Çınar anında. “Kızım nerede? Kimsin sen?” diye sordu, gözleri mutfak kapısındaydı. Sesini kıstı, duyurmamaya oldukça gayret ediyordu. Telefonun ucunda derin bir nefes hissetti Çınar, cevap bekliyordu. “Ne?" dedi, gözleri belli etmemeye çalışsa da endişeyle doldu. Karşısında artık tehlikeli, kızına belki de zarar vermeyi düşünen bir adam olduğun anladı. Tüm iliğine kadar titredi, onu artık daha kısa zamanda bulmalıydı. Çınar’ın gözleri doldu, ilk defa kızına dair bir bilgi alıyordu. “Onu..” diye fısıldadı. “Gördün mü?” “Gördüm..” dedi, gözlerini elindeki fotoğraflardan ayırdı, “Derya’nın sana gönderdiği zarfın içerisinde vardı.” Gülüşü duyuldu, “Sana ulaşmadan çıkarabildim.” Diye ekledi. Genç adam yumruklarını delice sıktı, minik kızı artık tehlikedeydi. Ve Elinde şimdiki resimleri vardı, kızına daha çabuk ulaşabilirdi. "Kızıma sakın yaklaşma!" diye gürledi, adamın gülüşünü duydu. Çınar’ı sinirlendirmek oldukça hoşuna gidiyordu. Çınar’ın gözleri delice büyüdü, salonun ortasında gidip geliyordu. Derin derin soluk alıyor, sakinleşmeye çalışıyordu. “Kızımın fotoğrafı nerede?” “1 Saat sonra sana vereceğim adrese gel, kızının fotoğrafını vereceğim.” Dedi, Çınar hızla kapıya yöneldi, artık durması da beklemesi de mümkün değildi. Defne’nin mutfaktan çıktığını görüp gözlerini ona çevirdi. "Gitmeliyim, hemen gitmeliyim. Çok acil bir işim çıktı." Diye ekledi. Cevap bekleyemeden evden çıktı. Defne gözlerini omzunda hissettiği minik bir el ile araladı. “Bebeğim..” dedi merakla. Bir çift boncuk, kızarık ve yaş doluydu. Hızla doğruldu, “Ne oldu anneciğim?” Masal derin derin iç çekti, gözlerinden yanaklarına usulca yaşlar aniden süzüldü. “Anne..” Annesi hızla ayaklanıp ışığı açtı, kızını kucağına aldı. Küçük kızın elleri tir tir titriyordu, kollarını annesinin boynuna doladı. “Anne korkuyorum.” “Ne? Neden?” diye sordu, elini saçlarında gezdirip sakinleşmesini bekledi. Masal’ın solukları yavaş yavaş azaldı, gözyaşları durdu. “Daha iyi misin?” Kafasını yavaşça onaylar anlamında salladı. “Neden korktuğunu anlatmak ister misin? Kötü bir rüya mı gördün?” Masal kafasını onaylayarak yeniden salladı, kollarını annesinin boynuna sıkı sıkı sardı. “Senin yanında uyuyabilir miyim?” “Tabii ki..” dedi annesi, yatağı açtı, “Tabii ki anneciğim” yastığı düzeltip kafasını bırakmasına yardımcı olup yanına uzandı. Masal elini sıkı sıkı tuttu, boncuk gözleri kızarık ve endişeliydi. “Anne, Çınar nerede?” diye sordu. “Evine gitti bebeğim, neden?” “Onu gördüm ben.” “Çınar’ı mı? Nerede?” “Rüyamda..” yavaşça annesine yaklaştı, koynuna sokuldu. Defne kollarını sıkı sıkı minik bedenine doladı. “Nasıl gördüğünü hatırlıyor musun?” “Canavarlar vardı yanında.” “Ne?” dedi annesi, “O yüzden mi korktun sen?” “Evet. Ona saldırıyorlardı.” Dedi. Defne şaşırsa da kızının yavaşça okşadı. “Bebeğim gerçek hayatta canavar yoktur, bu yüzden korkma.” “Ama vardı..” “Hayır anneciğim, onlar sadece filmlerde ve televizyonlarda olur. Hiç korkma bir daha olur mu?” Masal yavaşça geriye çekildi, “Anne.. Çınar’ı arayalım mı?” Defne’nin gözleri saate döndü, sabah olmak üzereydi. “Olmaz bebeğim, şimdi çok erken.” “Anne..” diye ısrar etti. Annesinin gözleri telefonuna yoğunlaştı, eline aldı. Arayamasa da bir mesaj ile uyanık olup olmadığını öncesinde sormalıydı. Mesaj kısmını açtı, “Günaydın Çınar, uyanınca bana dönüş yapabilir misin?” yazıp gönderdi. Sadece bir dakika içerisinde telefonun titrediğini gördü. Şaşkın bir tebessümle kızına döndü, “Bak aradı.” Cevaplayıp kulağına yaklaştırdı. “Alo.” Dedi. “Merhaba Defne. Çetin ben, Çınar’ın kardeşiyim. Geçen gün tanışmıştık.” “Evet, hatırladım.” Dedi Defne, yavaşça ayağa kalkıp kızından uzaklaştı. Ses tonunu alçalttı, “Çınar iyi mi?” diye ekledi.
…. Çınar’a ne oldu? |
0% |