Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7.Bölüm: Manyağın Biri

@mlkshnn

“Günaydın Çınar, uyanınca bana dönüş yapabilir misin?” yazıp gönderdi. Sadece bir dakika içerisinde telefonun titrediğini gördü. Şaşkın bir tebessümle kızına döndü, “Bak aradı.” Cevaplayıp kulağına yaklaştırdı.

“Alo.” Dedi.

“Merhaba Defne. Çetin ben, Çınar’ın kardeşiyim. Geçen gün tanışmıştık.”

“Evet, hatırladım.” Dedi Defne, yavaşça ayağa kalkıp kızından uzaklaştı. Ses tonunu alçalttı, “Çınar iyi mi?” diye ekledi.
Çetin derin bir nefes aldı. Bir hastanenin koridorundaydı. "Abim dün gece bir kaza geçirdi."
Defne’nin yüzü asıldı, endişeyle doldu. "Ne?" diyebildi.
"Şu an hastanedeyiz, bu yüzden ben cevap vermek istedim."
“Durumu nasıl?” diye sordu Defne, biraz toparlanmaya çalışarak. Gözleri dolu, kalbi endişeliydi. Aklında türlü türlü ihtimaller geçiyordu, ya çok kötüyse?
“Pek kötü değil ama uyanmadı hala. Gece ilkyardım hastanesine getirdik, hala bekliyoruz"

Defne ufak bir soluk aldı, biraz da olsa rahatlamıştı. "Anladım, geçmiş olsun" diye fısıldadı.
"Teşekkür ederim. Görüşürüz" dedi Çetin, gözlerini karşısındaki odaya çevirdi. Kapıyı yavaşça aralayıp kontrol etti, ağabeyi hala derin bir uykudaydı. Yeniden örtüp koridora çıktı, bir bankın kenarına oturdu.


Eline telefonun aldı, fotoğraf video galerisini açtı. Fotoğrafların ve videoların tümü son model bir arabaya aitti. Gülümsedi, tek tek defalarca yapmış olduğu gibi kontrol etti, baktı, izledi. Sipariş verip, günlerdir yolunu beklediği yeni arabasını fotoğraflarıydı. “Az kaldı.. kavuşacağız.” Dedi, işaret parmağını üzerinde gezdirdi.

…..
Defne elinde telefonu sıkı sıkı tutuyordu, zihninde sadece dün gece vardı. Genç adam geç saatlere kadar buradaydı, bir telefon ile apar topar çıkmış, sonrasında ne olmuştu? Sürat yaptığı için mi kaza geçirmişti? Merak doluydu, kızının yaklaştığını görüp toparlanmaya çalıştı. “Anne..” dedi Masal, ”Çınar’la bende konuşmak istiyordum.” Diye ekledi. Yüzü asık, gözleri kızarıktı. Rüyasının etkisinden çıkmakta hala zorlanıyordu.


Annesi eğilip iki elinden sıkıca tuttu. “Telefonu açan kişi Çınar’ın kardeşiydi. Geçen gün taşınmıştık, hatırlıyor musun onu?”
Masal kafasını anında olumlu anlamda salladı, “Evet.”
“Çınar’ın biraz hasta olduğunu, bu yüzden telefonla konuşamayacağını söyledi.”
Küçük kızın gözleri büyüdü, “Çınar hasta mı olmuş anne?”
“Evet bebeğim, birazcık hastaymış.” Hızla annesinin elinden tuttu Masal, kapıya çekiştiriyordu. "Gidelim anne! Çınar'a gidelim!"

.....
Defne, hastanenin koridorunda sessizce yürüyordu. Bir elinde kızının eli vardı, kalbi ve beyni arasında büyük bir sorgudaydı. Niye buraya gelmiş, niye kızının isteğini reddetmek istememişti. Ağır adımları yavaşça durdu, gözlerini kızına çevirdi. Burada olmaları hiç doğru değildi, geri dönmek en doğrusu olacaktı. “Anneciğim..” dedi. Koridorun ucunda biri belirdi, Çetin’di. Onları gördüğü anda tebessüm edip hızlı adımlarla yanlarına yaklaştı.
“Abimi mi görmeye geldiniz?” diye sordu. Yüzünde gülümseme vardı, onları görmek oldukça mutlu etmişti. Masal annesine fırsat bile vermeden, “Evet.” Diye cevapladı.


Defne derin bir soluk alıp gözlerini genç adama çevirdi, artık geri dönmesi de kaçması da mümkün gözükmüyordu. "Durumu nasıl şu an? Uyandı mı?" diye sordu.
Çetin tebessüm etti, “Evet, gayet iyi. Dinleniyor sadece.”
“Sevindim.”
“Hadi yanına geçelim.” Dedi Çetin, eliyle bir kapıyı işaret edip diğer elini küçük kıza uzattı, Masal hızla minik elini elinin arasına koyup tuttu. Bir an önce Çınar’ı görmek istiyordu, heyecanla kapıya ilerledi.


Defne sessizdi, kızını ve genç adamı geriden izleyip derin bir solukla arkalarından takip etmek durumunda kaldı.
....

Çetin’in adımları odanın önünde durdu, gözlerini küçük kıza çevirdi. “Bakalım uyanmış mı?” kapıyı yavaşça araladı, gözleri yatağa kaydı. Ağabeyi derin bir uykuda gözüküyordu. Kapıyı yeniden örtüp küçük kıza döndü. "Uyuyor"

Masal’ın yüzü asıldı, gözlerini gerideki annesine çevirdi. “Anne, Çınar’ı görmek istiyorum.”
Çetin gülümseyip önüne eğildi, “Çınar mı?” diye sordu şaşkınlıkla, onu bu şekilde mi hitap ediyordu.
"Evet, o benim en iyi arkadaşım!" genç adamın gözleri parıldadı, bu boncuk gözler nasıl da güzeldi. Renk tonu, beyaz siması ne çok tanıdık geliyordu? Ufak bir soluk alıp minik elinden tuttu,
"Masal'cığım, doktor amca en iyi arkadaşının bol bol dinlenmesi gerektiğini söylemişti. Bu yüzden uyanmasını beklemek daha doğru olur.”


Küçük kızın gözleri doldu, bakışları annesine döndü. “Anne!”
Defne elinden tuttu, “Anneciğim lütfen. Uyandığında görebilirsin.” İki kolunu göğsünde birleştirip hızla geriye çekildi. Bulduğu ilk banka oturdu, “İkinizi de Çınar’a şikayet edeceğim!”


Çetin’in gözleri şaşkınlıkla ona yoğunlaştı, yüzünde tebessüm oluştu. Derin bir nefes verip yanına yaklaştı. Doktorun talimatlarını görmezden gelmenin mahsuru olmayacaktı, önüne eğildi. “En iyi arkadaşın ikimize de kızabilir.” Dedi.
Masal’ın gözleri genç adama döndü.
Çetin, “Bu yüzden sessiz olmak kaydıyla onu görebilirsin.” Diye ekledi. Küçük kızın boncuk bakışları parıldadı. Yüzünde anında gülümseme oluştu. "Odaya girebilir miyim?"
"Evet, ama sessiz olmalısın tamam mı?"
"Tamam" hızla yaklaşıp annesinin elini sıkı sıkı tuttu, kapıya doğru çekiştiriyordu. “Hadi anne, hadi!”


Defne kızının çekiştirmesiyle odaya yaklaştı. Çetin’in açtığı kapıdan içeri girdiği gibi adımları durdu.

Genç adam bir yatağın üzerinde boylu boyuna yatıyordu, bir kolunda serum vardı. Bir yanağının, burnunun ve sağ gözünün kenarları yara içerisindeydi. Şaşkın bir endişe sarıyordu bedenini, ilk defa bu adamı böylesine görüyordu.

“Anne..” dedi Masal, kendince fısıldamaya çalışsa da sesi odanın içerisinde duyuluyordu. Annesinin elini bırakıp yatağa yaklaştı, minik kalbine anlam veremediği bir sızı hakimdi. Gözleri annesine döndü, aklında artık tek bir şey vardı. "Ben de hasta olmuştum"
"Evet anneciğim"
"Ama sen beni iyileştirmiştin." Diye ekledi. “Evet bebeğim.”
“Bende senin gibi Çınar’ı iyileştireceğim.”
“Ne?” dedi Defne, dolu gözleriyle kızının önüne eğildi. Küçük kalbi bu adam için endişe duyuyor, bir şeyler yapması gerektiğini mi söylüyordu? Yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu, "Nasıl yapacaksın bakalım?"

Masal bakışını yatağa çevirdi, gözleri Çınar’a yoğunlaştı. "İlaçlarını, suyunu getireceğim. Yastığını da düzelteceğim. Markete gitmek istediğimi de hiç söylemeyeceğim." Dedi, tıpkı Çetin gibi Defne’nin de yüzünde gülümseme oluştu. Saçlarına öpücük kondurdu, kokusunu içine çekti.
"Aferin benim kuzuma. Ama hadi Çınar'ı uyandırmadan şimdilik odadan çıkalım"


Küçük kız gözlerini kıstı, isteksizce kafasıyla onayladığı anda gözleri yeniden yatağa kaydı. “Çınar!” diye haykırdı. Genç adam gözlerini aralıyordu, “Anne, Çınar uyandı!” yanına yeniden koştu. Defne’nin gözleri de ona döndü, kısık bir soluk aldı, uyandığını görebilmek rahatlatmıştı.

"Nasılsın?"
Çınar halsizdi, bedeninde sızı vardı. Aldırmayıp derin bir soluk aldı, "İyiyim" diye fısıldadı. Doğrulmaya çalıştı, Defne hızla yaklaşıp yastığını düzeltti. “Teşekkür ederim"


Masal’ın boncuk gözleri sadece genç adamın üzerindeydi, bakışlarıyla serumu izledi. Yüzü asıldı, hastaneler de ilaçlar da onu çok korkutuyordu. “Sana iğne mi yaptılar?” diye sordu.
Genç adam gülümsedi, korku dolu gözlerini gördü. "Evet ama hiç acımadı" Küçük kız güldü, rahatlamıştı. Elini yavaşça elinin üzerine bıraktı, "Ben seni rüyamda gördüm"

"Beni mi? Nasıl gördün?"

Küçük kız gülümseyip geriye çekildi. Hatırlamak bile istemediği bir rüyaydı.

"Söylemem" dedi, Çetin hızla yanına yaklaştı. “Masal’cığım seninle kantine gidelim mi?” diye sordu. Masal’ın gözleri heyecanla büyüdü, “Evet, evet” elini sıkıca tuttu, Çetin gülümsedi, annesinden de onay alıp odadan çıktı. İkisini özellikle yalnız bırakmaya çalıştı, konuşacak şeyleri olmalıydı.


Genç kadınla odada yalnız kalan Çınar, gülümsemeye çalıştı. Kardeşinin yapmak amacını anlayabilmişti. Bakışını genç kadına çevirdi. Köşede sandalye ve koltuk olmasına rağmen ayakta bekliyordu. ”Oturmaz mısın?" diye sordu. Defne baş ucunda bulunan sandalyeye oturup bakışlarını ona çevirdi. “Dün gece ne oldu?" Zihninde sadece apar topar evden çıkışı vardı.

Çınar derin bir nefes aldı. “Bir işim çıktı, yetişmeye çalıştım"
"Önemliydi sanırım"
"Her şeyden" dedi, sustu. Gözleri hayal kırıklığla doluydu, kızının fotoğraflarına inanmıştı

"Kaza nasıl oldu?" Diye sordu Defne, merak doluydu.

Çınar gözlerini ayırıp kafasını eğdi. “Aslında.. kaza değildi" diye fısıldadı. Kardeş dahil herkese yalan söylemişti.
"Çetin kaza olduğunu söyledi" Diye cevapladı. Genç adam gözlerini kaçırmaya çalıştı, kızının fotoğraflarını alma heyecanıyla evden hızla çıkmıştı. Buluşma noktasına giderken de önünü kesen iki araç tarafından darp edilmişti.

"Öyle söylemek zorunda kaldım."
"Neden?"
"Almam, görmem gereken bir şey vardı. Bir saat içerisinde buluşma noktasına gitmem gerekiyordu fakat gidemedim. Yolum tanımadığım iki araba tarafından kesildi."
"Tek başına mı gelmen istendi?"
"Evet"

Defne ufak bir soluk aldı, her şey tam tahmin ettiği gibiydi. “Tuzak"

Çınar’ın gözleri ona döndü. “Ne?"
"Senden haz almayan biri yada birileri bilemiyorum, hassas noktanı bilip böyle bir tuzak kurdu. Amaçları sadece sana zarar vermekti."

Genç adamın gözleri büyüdü. Nasıl düşünmemişti böyle bir şeyi? Arayan kişi ona resimleri vermeye en başından hiç niyetli değildi, sadece zarar vermek istemiş, başarmıştı. Derin bir nefes aldı. Aklında sadece kızı vardı, endişeliydi. Tehlikeli bir adam onu arıyordu? Avucunu delice sıktı. Bir an önce bulmalıydı. “O an hiçbir şeyi düşünemedim" Diye fısıldadı. Kızının heyecanlıyla apar topar adrese koşmuştu.

Defne sessizdi, genç adamı izliyordu. Konuştukça yaraları sızlıyor, yüzünü buruşturuyordu. Derin nefes aldı. “Dinlenmelisin"

Ayağa kalktığı sırada odanın kapısı araladı. Çetin'in kucağında bulunan küçük kız sevinçle onlara bakıyordu. İki avucu çikolatalarla doluydu. “Anneciğim..” dedi Defne şaşkınlıkla. Kızı her fırsatta abur cubur yemeye çalışıyordu.

Masal yere indi, gözlerini hızla annesinden ayırdı. Kollarının arasında sıkı sıkı abur cuburları tutuyordu. Defne, “Hepsini yemeyeceksin değil mi? Geçen gün Çınar'a aldırmış olduklarından da haberim var"

Küçük kız başını eğdi. Çikolatalara bakıp derin bir nefesle Çetin'e döndü. İşaret parmağını hızla ona doğru doğrulttu. “O zorla aldı hepsini anne"

Çetin’in gözleri büyüdü, kafasını hızla itiraz ederek salladı. “Hayır, hayır Masal’cığım hepsini sen istediğin için aldık.” Dedi, Çınar tebessüm etti. Küçük melek, her fırsatta annesine karşı çıkıp yemeğe devam ediyordu.

Masal’ın gözleri yavaşça annesine döndü, net olduğunu görünce yüzünü astı. İşaret parmağını ona çevirdi, başka çaresi yoktu. “Sadece bir tane yiyebilir miyim?"

Defne kafasıyla onaylayıp gülümsedi, birini bırakıp diğerlerini elinden alıp kaldırdı.
....

Defne’nin gözleri yatağa kaydı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Genç adam odadaki kalabalığa rağmen derin bir uykunun kollarındaydı. İlaçların etkisiydi.

Gözlerini kızına çevirdi, geldiği andan beri Çetin’le oyun oynuyordu. “Biz gitmeliyiz artık.” ayağa kalktı, genç adama daha fazla rahatsızlık vermemelilerdi, iyice dinlenmesi gerekiyordu.

Çetin de ayağa kalktı. Anne kızı takip edip koridora çıktı.

"Tekrardan geçmiş olsun" diye ekledi Defne.

Genç adam ufak bir soluk aldı. Aklında tek bir şey vardı. “Defne" dedi çekinerek. Genç kadının gözleri gözlerine merakla döndü.

Çetin, “Bunu istemeye hakkım yok biliyorum ama yapmak zorundayım." diye ekledi. “Bizimkiler abimin durumu bilmiyor, söyleyemedim. Annem kalbinden rahatsız biraz, duyması pek iyi olmaz.” Sustu, gözlerini yere eğdi.

“Abim ayrı ev hazırlıyordu, iyi olana kadar da orada kalacak. Sen.. biraz toparlanana kadar ona dikkat edebilir misin?"

Genç kadın şaşırdı, ne diyeceğini bilemiyordu. Kalp hastası bir annesi var ise reddetmenin ayıp olacağını düşündü. Gözleri kızına kaydı, Masal her anda olduğu gibi istekle gözlerine bakıyordu. Küçük bir nefes verdi, “Ederim, merak etme elimden geleni yapacağım"

Çetin'in yüzünde gülümseme oluştu, alt dudağını sertçe ısırdı. Zafer onundu, yalanla bile olsa ikisini bir araya getirmeyi başaracaktı. “Çok teşekkür ederim, öğleden sonra eve geçeriz. Bana telefon numaranı verirsen hemen adresi mesaj atarım"

....

Çınar evinin önündeydi. İlk defa burada kalacaktı. Tamamlanmak üzereydi, gözlerini kapıyı açtığı anda salonda gezdirdi. Vücudundaki sızılara rağmen ağır adımlarla içeri girdi, sağ tarafında koca bir vestiyer vardı. Zorlukla yaklaşıp üst çekmecesini açtı, içerisinde küçük bir anahtar vardı. Parmaklarının arasında delice sıkıp çıkardı.

Zoraki adımları bir kapının önünde durdu. Kilidi çevirip itti, bir oda belirdi. Evin en geniş, en ferahlarından biriydi. Her detayı oldukça özenle yapılmış bir çocuk odasıydı. Duvarlarında 2 aylık bir bebeğin fotoğrafları asılıydı.

Ağır adımlarla yatağın kenarına oturdu, gözleri doldu. Zihninde sadece dün gece vardı, bir telefon ile nasıl heyecanlanmış, kızının şimdiki yüzünü göreceğine inanmıştı.

Hayal kırıklığıyla doluydu, her daim aynısı oluyordu. Kızına tam yaklaştım dediği anda daha da uzak kalıyordu. Ufak bir soluk aldı, gözleri yatağın kenarındaki komodinin üzerindeki müzik kutusuna kaydı.

Zorlanarak elini uzattı, kapağını yavaşça açtı. Bir oyuncak bebek gözüktü, müzik eşliğinde kendi etrafına dönüyordu. Ayakta durmak da zorlanarak yavaşça sırtını yatakla buluşturdu. “Babacığım..” Diye fısıldadı. Odanın içerisinde müzik duyuluyordu.

"Baban çok beceriksiz, değil mi?” Sustu, gözlerini müzik kutusundan ayırıp tavana çevirdi. “Seni bulamıyorum. Affet.. affet ne olur babanı.”

Gözlerini yavaşça kapattı, bitkindi. Gözleri de bedeni de daha fazla direnemiyordu. Bir görüntü hayal etti o anda, küçük bir kız çocuğu ona doğru koşturuyor, Çınar mutlulukla kollarını açıp sıkıca sarılıyordu.
....

Çetin oldukça keyifliydi, uzun zamandır yolunu gözlediği arabası sonunda eline ulaşmıştı. Trafikte oldukça dikkatliydi, gözü gibi koruduğu bir bebekti.

Ağabeyini hastaneden taburcu edip evine bıraktıktan sonra koştur koştur arabasını teslim almıştı.

Radyoda son ses müzik açıktı, şirket işlerindeki yoğunluğuna rağmen hiçbir şey keyfini bozamıyordu. Bugün arabasına kavuşmuştu.

Bir caddedeydi, sinyalini sağ yaktı. Direksiyonu çevirdiği an bedeni sert bir darbe ile delice sarsıldı. Gözleri delice büyüdü, düşünmek istemedi. Arabasına bir araba çarpmış olamazdı, bunu daha ilk günden kaldıramayacaktı.

Kafasını yavaşça geriye çevirdi, bir arabanın tam arkada olduğunu gördü. Kalbi delice çarptı, hayal veya rüya değildi. Arabası bir kaza mağduru olmuştu.

Öfkelendi. Derin derin soluk alıp hızla indi. Hızlı adımlarla arabasının bagaj kısmına yaklaştı, plakası yere düşmüş ve ufak da olsa bir darbe almıştı. Tek suçlu ise başka bir arabaydı.

"Kahretsin!" Dedi, elini bir bebeğe dokunurcasına üzerinde gezdirdi. Elini saçlarından geçirdi. Bir rüya olduğuna inanmak istiyordu.

Derin derin soluk alıp gözlerini diğer arabaya çevirdi. Sürücüsünde hiç tepki yoktu, daha da sinirlendi. Hızla yaklaştı, kapının önünde durdu. Genç bir kadın olduğunu gördü, umursamadı. Camı tıkladı, pencere yavaşça açıldı.

Yosun gözleriyle, aynı renk beresi ile genç bir kadın gözüktü. Uzun saçları düzdü ve berenin iki yanından sarkıyordu. İki eliyle direksiyonu sıkı sıkı tutmuştu.

Çetin gözlerini yavaşça ayırıp arabasına döndü, yeniden öfkelendi. “Ehliyeti nerden aldığını merak ediyorum!!" diye gürledi.

Genç kız yeşil gözlerini kıstı, derin nefes alıp ellerini direksiyondan ayırıp indi. Genç adamı sollayıp iki aracın buluştuğu yerde durdu. Çarptığı aracın hasarı, onunkine kıyasla daha küçüktü. Morali bozuldu, umursamadan arkasını dönüp yeniden arabasına binip kapıyı örttü. Arabayı çalıştırmak için anahtara dokunduğu anda, Çetin’in gözleri büyüdü. "Nereye? Bir şey yapman gerekmiyor mu?!"diye gürledi.

Genç kız derin bir nefes verip camını açtı, yosun gözlerini onun bir çift koyu gözüne çevirdi. “Ne gibi?” diye sordu.
"Ne gibi mi? Arabama çarpan sensin! Bu arabanın değerinin farkında mısın sen!"

Genç kız umursamadı, adam gürledikçe de umırsamamaya daha büyük gayret ediyordu. Ufak bir soluk aldı, onun gürleyişine rağmen sakinliğini korumaya çalışıyordu. "Hiç yakışıyor mu?"
"Ne? Dedi Çetin.
"Koca adamsın ama bir kadınla nasıl konuşulacağını öğrenememişsin."

Çetin sinirlenerek önce arabasına ardından ona baktı. “Manyak mısın kızım sen?" diye gürledi. Genç kız derin derin soluk aldı, daha dazla sakinliğini koruyamıyordu. “Bana kızım deme!!" diye haykırdı. Sesi genç adamın kulağını delice inletti.

Çetin, “Hiç tartışacak havamda değilim. Bana hemen adres veya telefonunu ver!" dedi. Bir an önce tamir ettirip masraflarını karşılamasını sağlayacaktı.

Genç kız gözlerini kıstı, gözleri yeşilin en güzel tonuydu. Sakinliğini yeniden korudu, “Kız tavlamanın yeni yolu bu mu?"
Çetin delirdi, bu kızın umursamazlığıydı sebebi. "Tavlamak mı? Seni mi? Tipim bile değilsin!" diye haykırdı. “Seninle asla işim olmaz!” diye ekledi öfkeyle.

Genç kız gülümsedi, umursamadan kemerini taktı. “Hiçbir zaman büyük konuşmamak gerektiğini de öğrenmemişsin.” derin nefes alıp arabasını çalıştırdı. Gülümseyerek el sallayıp genç adamın seslenişlerine rağmen uzaklaştı.

.....

Çınar derin bir uykudaydı. Ter içerisinde sayıklıyordu. Sebebi ise sadece gördüğü bir rüyaydı.

Bir çocuk parkında yürüyordu, tekti. Kulağına bir ses ulaştı, minik ve tiz bir sesti. “Baba..” Diye fısıldıyordu.

Genç adam hızla kafasını o yöne çevirdi, kimse yoktu. Gözlerini etrafta gezdirdi, ondan başkası yoktu. Derin bir nefes aldığı anda yeniden aynı sesi duydu. “Baba!"

Hızla sesin geldiği yöne döndü, kimse yoktu. Hızlı hızlı adımlarla ilerlediğinde bir gölge belirdi bakışlarında. Minik bir kız çocuğuydu, arkası dönüktü.

Gözleri doldu, “Babacığım..” diye fısıldadı. Adımlarını delice hızlandırdı. Kısa bir an bile olsa yüzünü görmek, kokusunu hissetmek istedi. Tüm gücüyle koştu, küçük kız kayboldu.

Çınar gözlerini hızla araladı. Ter içerisindeydi. Gerçek ve rüyayı ayırt etmeye çalışırken yavaşça doğruldu. Hala kızının odasındaydı ve müzik kutusundan hala aynı ses yükseliyordu.

Derin bir nefes alarak kutunun kapağını kapatıp ayağa kalktı. Duvarlara tutunarak odadan çıkıp kapıyı yeniden kilitledi. Hayal kırıklığıyla doluydu, onsuz daha ne kadar zaman geçecekti.
.....

Defne gözlerini usulca araladı. Kulağına farklı farklı sesler ulaşıyordu. Gözlerini yatağın diğer kenarına çevirdi, boştu. Dün gece kızıyla uyumuştu, neredeydi? “Masal" diye fısıldadı.

Uykulu gözleriyle yataktan indi. Odadan çıkıp gözlerini salonda gezdirdi. Ses mutfaktan geliyordu, kızı görünürlerde yoktu. Merakla o yöne döndü.

Mutfak kapısını yavaşça araladı, gördüğü manzara ile ayakları yere sabitlendi. Gözleri dehşetle büyüdü, tezgah, ocak, masa batmış durumdaydı. Her köşede bulaşıklar, kırılmış yumurtalar ve dökülmüş unlar vardı.

Gözlerini kapatıp hızla tekrar açtı, bir rüya hatta bir kabus olmasını diledi. Bu mutfak gerçekten bu halde olamazdı, olmamalıydı.

Tezgahın tam önünde bir tabure vardı, çıplak ayaklarıyla Masal gözüktü. Arkası dönüktü, saçları dağınıktı. Pembe pijamaları da tıpkı etraf gibi un içerisindeydi. “Masal..” diye fısıldadı.

Küçük kız hızla gözlerini geriye çevirdi, yüzü de un içerisindeydi. Elinde bir karıştırma kaşığı vardı, döndüğü anda karıştırdığı harcı yere damlatmaya başlamıştı. Boncuk gözleri beyaz unlar içerisinde heyecanla parıldıyordu.

"Anneciğim.. sen ne yapmışsın böyle?" diye fısıldadı. Gerçek olduğuna ikna olmuştu.

Küçük kız tabureden elindeki karıştırma kaşığı ile indi, attığı her adımda kaşıktaki harç iz bırakıyordu. Gözlerini tezgahta bıraktığı harca çevirdi. "Kurabiye yapıyorum anne, bak"

Defne’nin gözleri o yöne döndü, harcı gördü. Bir kap içerisinde un, yumurta kabukları dahil yumurta ve kabartma tozunun minik minik paketinin parçaları vardı. “Kurabiye mi?” diye sordu şaşkınlıkla.

Masal, “Evet anne, Çınar'a götüreceğim" Dedi heyecanla.

Defne şaşkındı, mutfağı kabullenme çalışırken kızının heyecanını görüp ufak bir uyarıya bile kıyamadı. Derin nefes alıp yanına yaklaştı. “Bebeğim, Çınar için kurabiye yapmak istediğini bana söylemeliydin.”
"Ama uyuyordun anne" dedi, erkenden uyanıp önce annesini kontrol etmiş, uyuduğunu görüp mutfağa koşmuştu.

Genç kadın sakin olmaya çalışsa da aklında sadece mutfağı vardı. Toplamak, temizlemek oldukça zamanını alacaktı. “Uyandırmalıydın annecim yada.. uyanmamı beklemeliydin. Bak..” dedi, gözlerini yeniden mutfakta gezdirip kızına döndü. Her yer batmış durumdaydı.

“Hem mutfağı hemde kendini batırmışsın"

Masal’ın yüzü asıldı, gözlerini hazırladığı harçtan ayırdı. “Güzel olmamış mı anne?"

Defne harca dönüp ufak bir nefes aldı. Kızının önüne eğilip elinden kaşığı aldı, yanağına ufak bir öpücük kondurdu. Üzülmesine asla dayanamıyordu. "Çok güzel olmuş tabi anneciğim ama bence sen daha iyisini de yapabilirsin"
"Evet.” Dedi Masal, boncuk gözleri parıldadı. İki kolunu havaya kaldırıp zıpladı. “Yaparım! Yaparım!”

Defne tebessüm etti, "O zaman önce temizlenip sonra yeniden deneyelim. Olur mu?"
"Olur! Yaşasın!"

Annesi elinden sıkı sıkı tuttu, banyoya yöneldi. İyice yıkanması halinde temizlenebilirdi.

....

Defne elindeki eldivenle fırına yaklaştı. Kapağını yavaşça açıp tepsiyi çıkardı. İçerisinde kurabiye vardı. Sade ve kakaolu olarak iki çeşitti, her şekli kızının yardımıyla vermişti.

Dikkatle tezgaha bıraktı, Masal hızla yaklaştı. Gözleri tepsiye kaydı, mutlulukla parıldadı. “Çok güzel! Çok güzel!" Diye haykırdı sevinçle.

Defne bir tanesini eline aldı, yavaş yavaş üfleyip soğutarak kızına doğru eğildi. “Bak bakalım tadı nasılmış?”

Masal annesinin uzattığı kurabiyeden yavaşça bir ısırık aldı, boncuk gözleri parıldadı. Çok lezzetli olmuştu. "Çok güzel, çok güzel!" Hızla eline alıp zaferle yiyerek annesine sarıldı. Onun da yardımıyla en iyi arkadaşına çok lezzetli bir kurabiye yapmıştı.

....

Çınar kulağına ulaşan zilin sesiyle gözlerini araladı. Bedenindeki sızılara kalkmaya çalıştı, canı yandı, zorlandı. “Çetin yedek anahtarı kapıyı çalma diye vermiştim" diye söylenerek kalktı.

Ağır adımlarla yaklaşıp kilidi tek eliyle çevirdi. Geriye doğru çektiği kapının önünde iki kişi gördü. Şaşırdı, “Çınar!!” diye haykırdı Masal.

Genç adam şaşkın bir tebessümle gözlerini genç kadından ayırıp küçük kızın önüne eğildi. "Masal"

Masal hızla kollarını boynuna sıkı sıkı sardı, Çınar küçük kolların bedeninde bıraktığı sızıyı umursamadı, anında karşılık verdi. Defne, "Anneciğim çok sıkma, Çınar'ın canını yakabilirsin" Diye uyardı, Masal hatırlayıp hızla geriye çekildi. Minik elini dikkatle sakallarının üzerine bıraktı. "Acıdı mı?" Diye sordu endişelerle.
"Hayır, hiç acımadı" diye cevapladı Çınar, zorlukla da olsa ayağa kalktı. Gözleri genç kadınla buluştu. “Hoşgeldiniz, kapıda beklemeyin"

Masal hızla içeri koştu. Defne sessizce evi inceledi, her şey çok yeniydi sadece biraz dağılmış gözüküyordu.
"Ev.. biraz dağıldı" dedi Çınar açıklamaya çalışarak.

Defne’nin gözleri yeniden genç adama döndü. Elinin birini genellikle karnının sağ tarafına bırakıyor, zar zor yürüyordu. “Nasılsın?”
"Eh işte” dedi genç adam.
"Kahvaltı ettin mi?"
Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladıC “Hayır, daha değil"

Masal hızla koşup yanına yaklaştı, annesinin elindeki poşeti işaret ederek, "Çınar ben sana kurabiye yaptım" Dedi.

Çınar tebessüm etti, "Çok teşekkür ederim, kesinlikle harika olmuşlardır" bedeninde bir sızı hissetti, yavaşça en yakın koltuğa oturdu, Defne fark edip endişeyle yanına yaklaştı. "Yiyecek bir şeyler hazırlayacağım, dinlenmeye çalış. Sonra ilaçlarını almalısın"

Yerini düzeltip çantasını bir köşeye bıraktı. Bakışlarıyla mutfağı sordu, genç adam eliyle işaret etti.
....

Defne’nin elinde tepsi vardı, mutfaktan çıkış yaptı. Özenle tek kişilik kahvaltı hazırlamıştı. Yaklaşıp salondaki masanın üzerine bıraktı, gözlerini genç adama çevirdi. “Hazır"

Çınar elinden destek alarak kalkmaya çalıştı, ağır adımlarla masaya yöneldi. Attığı her adım canını daha fazla yakıyordu. Tüm vücudu titredi, elinden destek alıp eğilerek koltuğun kolçağına tutunmaya çalıştı, Defne hızla yaklaştı. “Dur.” Diye fısıldadı.

Dikkatle koluna girip destek oldu, Çınar’ın gözleri yavaşça ona döndü. İlk defa böylesine yakınında durabiliyordu, ilk defa gözlerini böylesine derinden izleyebiliyordu. Kalbinde bir his yer aldı, bir kuş misali kanat çırptı.

Artık ne vücudundaki ağrıları ne de attığı adımları hissedebiliyordu. Artık hüküm sadece kalbindeydi. Masaya yaklaştığını fark etmeyecek kadar kendinden geçmişti. Atak parmağını çarptığı anda kendine geldi.

Gözlerini çevirince masanın önünde olduğunu gördü. Yavaşça sandalyeye oturdu. Kafasını bir daha hiç kaldırmadı, kalbini sakinleştirmeye gayret ederek sadece birkaç lokma yiyip kalkmaya çalıştı.

Defne dolabın üzerinde gördüğü ilaç poşetini yanına yaklaştırdı. Genç adam, "İlaçlara gerek yok, iyiyim” dedi.

Defne’nin yüzünde tebessüm belirdi, daha birkaç gün önce kızı da hastalandığında ilaç içmemek için direnmişti. “Masal gibi sende kaçıp saklanmayacaksın değil mi?"

Çınar’ın yüzünde istem dışı gülümseme oluştu, itiraz etmedi. İlaçları tek tek yuttu. Defne ona döndü.
"Odana gidip iyice dinlenmelisin"
"Odaya mı?"

Genç kadının gözleri kızına döndü, genç adamı bir an bile rahat bırakmaya niyeti yoktu.
"Masal seni burada uyutmayacaktır"
"Uykum yok"
"O zaman dinlenmelisin." Dedi inatla. Yaklaşıp yeniden koluna girerek kalkmasına yardımcı oldu.

Çınar itiraz edemedi. Gözlerini yavaşça kapattı, saçlarını fark etti, burnuna ulaşan kokuyu içine çekti. Çok güzeldi. Yatağın üzerinde zorlukla oturdu.

Masal gözüktü, elinde bir bardak su vardı. Yarısını da gelirken yolda dökmüştü. Heyecanla genç adama yaklaştı. “Çınar sana su getirdim" dedi, herkesin yüzünde tebessüm oluştu.

Defne kızına döndü, "Köşeye bırakabilirsin anneciğim" dedi. Masal komidinin üzerine bıraktı. Genç kadının gözleri, yatağa yatmasına yardımcı oldu genç adama kaydı. Yaklaşıp pikesini üstüne örttü. “Bir aşağıda olacağız. Bir ihtiyacın olursa seslenebilirsin"
"Teşekkür ederim"

Defne kızının elinden sıkıca tutup odadan çıktı. Çınar’ın telefonu duyuldu, elini uzatıp aldı. Ekranda kardeşinin ismi vardı.
"Alo"
"Nasılsın abi?"
"İyiyim "
"Tahmin edebiliyorum.” Gülümsedi, “Çok iyisindir.” diye ekledi. Derin nefes aldı, ufak bir yalana da başvursa ağabeyini mutlu etmişti. "Bana borcun artıyor Çınar Aykan. Gün gelince hesaplaşacağız"
"Ne?" Dedi Çınar, merak doluydu. Ne demek istiyordu? “Ne demek bu?”

"Sonra detaylardan söz ederim. Şimdi çok önemli bir işim var, arabamı tamire götürüyorum.”
"Arabanı mı? Yenisi mi?" Diye sordu şaşkınlıkla Çınar.
"Evet, dün ufak bir kazaya maruz kaldı."
“Ne? Nasıl oldu?” Diye sordu Çınar şaşkınlıkla.
Çetin, “Manyağın biri arkadan çarptı" dedi sinirle. Hatırladıkça aklı çıkıyordu, umursamaz bir baş belası yüzünden arabası ilk günden hasarlı olmuştu.

Çınar’ın gülüşü yankılandı, kardeşi günlerdir arabanın yolunu gözlüyor, gözü gibi koruyordu.
"Gülme abi, zaten çok sinirliyim!"
"Bunlar hep kıyamadığından oluyor"
Gözünü kıstı Çetin, "Anladım, sen gerçekten iyisin. Görüşürüz" deyip telefonu kapattı, Çınar gülerek telefonu kulağından indirdi.

....

Defne’nin gözleri salonda gezindi, Dakikalardır mutfaktaydı, kızının sesi yoktu. Gözleri köşedeki masaya kaydı, kızına oyalanması için verdiği boya kalemleri ve defter orada duruyordu. “Masal" dedi sessizce.

Lavaboya yaklaşıp kontrol etti, yoktu. Banyoya baktı, yoktu. “Masal..” diye tekrarladı. Neredeydi?

Gözleri merdivenlere kaydı, yukarı mı çıkmıştı? Özellikle gitmemesi için uyarmıştı, yapar mıydı yine de? Ağır adımlarla çıkıp ilk kapının önünde durdu, elini bıraktığı kulpu indirdi, kilitliydi. Genç adamın kızına ait olandı.

İkinci kapıya yöneldi. Çınar’ınkiydi. Sessizce araladı, gözleri yatağa kaydı. Kızını gördü. Koca yatağın üzerinde iki kişi vardı. Minik kızı yatağın boş köşesinde derin bir uykudaydı, kafası genç adamın göğsünün üzerinde, eli de elinin üzerindeydi.

Defne’nin gözleri istemsizce doldu. Kızı bu adama gün geçtikçe daha çok bağlanıyor, belki de bir baba gibi görüyordu. Minik kalbinde koca bir baba eksikliği hüküm sürüyordu..

Ufak bir nefes alıp ağır adımlarla içeri girdi. İkisinin de üzerini dikkatle örtüp arkasını döndü, sessizce kapıyı örterek çıktı.

.....

Çınar gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı, burnuna bir koku siniyordu. Eşsizdi, misti. Kalbinin, zihninin en güzel devası olduğunun farkında bile değildi.

Bakışları yavaşça o yöne döndü, Masal’ı gördü. Gözleri parıldadı, minik bir melek gibi uyuyordu. Yan pozisyondaydı, yüzü ona dönüktü. Birleştirdiği iki eli, yastık ile yanağı arasındaydı.

Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Eşsiz bir görüntüydü. Nasıl da savunmasız, nasıl da küçüktü? Pamuk yüzü, kıvrılmış pembe dudakları ve minicik elleri ne de güzeldi. Elini yavaşça açık renk saçlarına bıraktı, zihninde kızı yer aldı. O da böylesine küçük ve savunmasızdı. Onu da bir gün böylesine görmesi diledi.

Ufak bir soluk alıp yavaşça doğruldu. Uyandırmamaya gayret ederek pikeyi üstüne örttü, ayağa kalkmadan önce kafasının üst kısmına küçük bir öpücük kondurdu. En iyi arkadaşı; Eksik kalbinin devası, özlem dolu ömrünün en özeliydi...
....

Çınar zorlukla attığı adımlarını salonda durdurdu. Burnuna değişik değişik kokular ulaşıyordu. Kimi çeşitli yemeklere kimi de temizliğin getirdiği deterjanlara aitti. Evin her detayı özenle temizlenmiş, içeriye bir kadın sihri değmişti.

Gözlerini mutfağa çevirdi, hala sesler duyuyordu. Biraz duvardan destek alarak biraz da tek başına zorlukla ilerledi. Kapı aralıktı, bakışları içeriye kaydı, genç kadını gördü.

Arkası dönüktü, bir yandan ocağın üzerindeki yemeği elindeki kaşıkla karıştırıyor, bir yandan tezgahın üzerindeki sebzeleri dikkatle doğruyordu. Aynı anda bir çok şeyi yapabilecek yeteneğe sahipti, şaşırtıcı derecede eşsizdi.

Genç adamın yüzünde istem dışı tebessüm oluştu, zihninde bir istek, bir hayal yer aldı. Baba olacağını öğrendiği gün bir hayal kurmuştu. Bebeği dünyaya gelecek, birlikte parklara gidilip oyunlar oynanacak, evin içerisinden şimdi olduğu gibi yemek ve temizlik kokuları ve bebeğinin gülüşü gelecekti.

Unuttuğu hayali artık bambaşkaydı. Artık kalbinin delice istediği hayat arkadaşı da anneliğe yakışan tek kişi de karşısındaki eşsiz kadındı, annesiz bir çocuğu da kendi kızından asla ayırt etmeyecek, sonsuz sevecekti. Artık hayallerinde sadece kızı yoktu, Masal da vardı. Artık hayalleri 4 kişilikti.

Gülümsedi yeniden. Hayali böylesine güzelken gerçeği kim bilir nasıl da mükemmel olurdu.

Derin bir nefes verdi, sessizce arkasını döndü. Varlığı fark edilmeden mutfaktan çıktığı an bir ses ulaştı kulağına. Bir cam parçasının kırılmasıydı. “Defne!” diye telaşla.

Hızla arkasını döndü. Hissettiği ağrılara, bedenindeki şiddetli sızına endişeyle mutfağa geçti. "İyi misin?"

Genç kadının gözleri ona döndü, gözlerindeki endişeyi fark edip bakışlarını yerdeki tabak parçalarına çevirdi. “Sakarlık ettim.” Diye fısıldadı mahçubiyetle.

Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, iyi olduğu görmek biraz da olsa rahatlamıştı "Önemli değil" yaklaşıp yere eğildi, bir zarar vermeden kırılan parçaları toplamak istedi.

Defne itiraz edip aynı şekilde eğildi, “Seni uyandırmak istemedim" diye açıkladı. Kırık parçaları dikkatle avucuna bırakıp ayağa kalktı.

"Uyanmıştım"
"Masal rahatsız etmedi umarım. Yanında uyumuş, uyandırmaya kıyamadım"
"Hayır, aksine onun varlığı ile çok huzurla uyudum"

Defne gülümsedi, küçük parçaları da toplamak üzere yeniden eğildi. Görebildiklerini topladı, avucunda biriktirip doğrulmaya çalıştı, Çınar da yardım etmek üzere eğilmek istedi, ufak bir çarpışma gerçekleşti. Defne’nin kafası, Çınar’ın yüzüne temas etti. İkisinin de aynı anda gözleri birbirini buldu, iki göz ilk defa böylesine yakın buluştu. Aralarında mesafe yok denecek kadardı.

Genç kadın toparlanmaya çalışıp geriye bir adım attı, Çınar derin bir solla kalbine esir oldu, aradaki mesafeyi kapatıp dudaklarını dudaklarına değdirdi.

......

Defne'nin tepkisi ne olacak?

Oy ve yorumların çokluğuna göre yeni bölümleri daha erken yayınlamaktayım, lütfen unutmayalım 🧡

Loading...
0%