Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.Bölüm: Korku

@mlkshnn

Defne gülümsedi, küçük parçaları da toplamak üzere yeniden eğildi. Görebildiklerini topladı, avucunda biriktirip doğrulmaya çalıştı, Çınar da yardım etmek üzere eğilmek istedi, ufak bir çarpışma gerçekleşti. Defne’nin kafası, Çınar’ın yüzüne temas etti. İkisinin de aynı anda gözleri birbirini buldu, iki göz ilk defa böylesine yakın buluştu. Aralarında mesafe yok denecek kadardı.

Genç kadın toparlanmaya çalışıp geriye bir adım attı, Çınar derin bir solla kalbine esir oldu, aradaki mesafeyi kapatıp dudaklarını dudaklarına değdirdi.

Defne’nin gözleri delicesine büyüdü, elini genç adamın göğsüne bırakıp yavaşça geriye itti. Arkasını döndü, gözlerine bakmamaya büyük gayret ederek salona geçti. Gözlerini kısa bir am salonda gezdirdi, çantası neredeydi?

Çınar hızlı adımlarla yaklaştı, fısıltıyla, “Özür dilerim.” dedi.

Defne duymamaya gayret etti. Delicesine salonda çantasını arıyor, bir an önce buradan gitmeyi istiyordu. Gözleri askıya kaydı, hızla çantasını alıp kızının uyuduğu yaklaştı.

Kapıyı açtı, kızının kalktığını gördü. Hızla yaklaşıp elinden tutarak yataktan indirdi “Gidiyoruz anneciğim.” Elinden tuttu, tek kelime etmesine müsaade etmeden salona geçti. Montunu sıkıca giydirip kapıdan çıktı.

Çınar şaşkındı, tek kelime bile edemeden misafirlerinin kaçışını izlemek durumunda kalmıştı. Pişmandı, Nasıl yapabilmişti böyle bir şeyi? Nasıl düşünememişti tepkisini?

....

Defne apar topar arabasından indi, derse geç kalmıştı. Bu ömrünün bir ilkiydi. Hızlı adımlarla binaya girdi, aceleyle öğrencilerini toplayıp sınıfa geçti.

.... 

Derin bir nefes aldı Defne, teneffüs zili ile öğrencilerinin tek tek sınıftan çıkışını izledi. Sandalyesine oturdu, masasında gözlerini gezdirdi. Ağar topar başladığı dersle oldukça dağınıktı. Toparlamaya çalıştığı vakit, arkadaşının sesini duydu. “Defne"

Gözlerini kapıya çevirdi, Selen’i gördü. Genç kız şaşkındı, ilk defa arkadaşının derse geç kalışına şahit olmuştu. Yüzünde endişe vardı, bir şey mi olmuştu? Kızı mı hastaydı? "İyi misin?" Yanına yaklaştı.

Defne ayağa kalktı, gözleri uykusuzdu. Sabah zar zor uyanabilmişti.

Selen, “Geç kaldın, endişelendim. Bir sorun mu var? Sen hiç geç kalmazdın.” diye ekledi. Birlikte sınıftan çıkmışlardı, kantine doğru yürüyorlardı.

"Uyuyakalmışım"
"Sen uyuyakalmazdın"

Defne derin bir nefes aldı. Gece gözlerini bir an ile kapatamamıştı. Ufak bir soluk aldı, sabaha doğru gözlerini bir an kapattığında da okul vakti gecikmişti. Apar topar uyanıp kızıma ayak üstü bir şeyler yedirdikten sonra çıkabilmişti. “Geç kalınca Masal'a doğru düzgün kahvaltı yaptıramadım" dedi endişeyle.

"Merak etme, okulda da yediriyorlar"
"Biliyorum, ama yine de içim rahat değil"

Masalardan en yakınına oturdu. Küçük bir öğrenci yaklaştı, Defne’ye bir şey soruyordu. Selen sessizdi, iki kahve ile karşısına oturdum Gözlerini arkadaşından ayırmıyordu, oldukça garip gözüküyordu. Derin nefes aldı, yakında ne olduğunu anlayacaktı.

.... 

Çınar şirketteydi, güne oldukça erken başlayıp günün ilk ışıklarında zorlukla da olsa soluğu şirkette almıştı.

Önünde dosya vardı, bedenindeki sızılara rağmen okumaya çalışıyordu. İşe yaramıyordu. Hiçbir şey dünü unutmaya yetmiyordu.

Genç kadının apar topar evden kaçışı, yüzüne bir an bile bakmayaşı aklından çıkmıyordu. Böyle bir hatayı nasıl yapmış, nasıl böylesine düşüncesizce davranmıştı. Halbuki her daim dikkatli olurdu, söyleyeceği kelimeleri bile tek tek eleyerek seçerdi.

Derin bir nefes aldı, ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Dosyanın kapağını sertçe kapatıp sırtını koltuğuna yasladı. Endişe doluydu, bir daha onları görmeye nasıl cesaret edecekti?

....

Defne son ders zilinin sesiyle hızla toparlandı. Çantasını eline alıp küçük öğrencileri gibi hızlı hızlı sınıftan çıktı. Gözleri arkadaşına kaydı.
Selen, “Çıkıyor musun Defne?” diye sordu. Defne kafasıyla onaylayıp önünde durmadan kapıya ilerledi.

“Kuzumu çok özledim.” El salladı, bir hışımla arabasına koştu.

Selen tebessüm etti, arkadaşı eşsiz bir anneydi. Oldukça güçlüydü, tek başına hem bir çocuğu büyütüyor, hemde hayatını idame etmeye çalışıyordu.

Defne derin nefes alıp arabayı çalıştırdı, sabah apar topar kreşe bıraktığı, doğru düzgün ilgilenemediği kızını delice özlemişti.

.... 

Defne adımlarını kızının sınıfında durdurdu, gözleri içeri heyecanla kaydı, minik meleğini gördü. “Anneciğim..” dedi. Masal’ın boncuk gözleri parıldadı, hızla arkadaşlarının arasından çıkıp annesine koştu.

Annesi boyuna eğilip iki elinden sıkıca tuttu. “İyi misin bebeğim? Ben seni çok özledim.” Kolunu minik bedenine sıkı sıkı doladı.

Küçük kızın yüzünde tebessüm oluştu, kafasını annesinin omzuna bıraktı. “Bende seni çok özledim anne.”
“Aç mısın?”
“Evet.”
“O zaman hemen birlikte yemek yiyelim.” Geriye çekilip montunu giymesine, beresini takmasına yardımcı oldu. Çantasını da eline alıp elinden sıkıca tuttu.

Arabanın önünde küçük kızın adımları durdu, gözlerini annesine çevirdi. “Anne.. Çınar da bizimle gelsin mi?"

Defne’nin gözleri kızına kaydı, yavaşça önüne eğildi. Derin bir soluk aldı, kızına bir açıklama yapması gerektiğini anladı. “Anneciğim..” dedi. Onu üzmemeye büyük gayret ediyordu. “Çınar'ı uzun bir süre göremeyeceğiz"

Küçük kızın boncuk gözleri anında doldu, yüzü asıldı. "Neden?"

Defne eline ufak bir öpücük kondurdu, “Çünkü Çınar işleri için biraz uzağa gitmek zorunda kaldı.”
"Gelmeyecek mi?" Diye sordu anında. Dudakları büküldü.
"Bilmiyorum bebeğim" yaklaşıp yanağına öpücük kondurdu. Hazırlıklı gelmişti, çantasından küçük bir kutu çıkardı. “Bak bakalım sana ne getirdim?”

Masal kutuyu eline aldı, kapağını yavaşça açtı. İçerisinde izlediği çizgi film karakterlerine ait bir kolye gözüktü. “Anne..” dedi heyecanla. Yüzü güldü, “Hemen takmalıyım, hemen.”

Defne derin bir solukla ayağa kalktı, yüzünü güldürmeyi de genç adamı şimdilik unutturmayı da başarmıştı. Yaklaşıp kolyeyi boynuna yaktı, Masal sıkı sıkı tuttu.

....

Günler sonra..

Defne arabasını okulun bahçesine park edip indi. Hayatı yeniden eski rutinindeydi, erkenden uyanıp kızına kahvaltı ettirip kreşe bırakmış, soluğu kendi okulunda almıştı.

Çantasını koluna takıp indi, kapıyı kilitlediği sırada bir arabaya gözleri yoğunlaştı. Arkadaşınındı, okul bahçesine giriyordu. Ön sağ farında bir hasar gözüküyordu. “Selen!" Dedi telaşla.

Genç kız park edip indi, arkadaşına yaklaştı.
"Günaydın canım"

Defne hızlı adımlarla arabaya yaklaştı, eliyle farını inceledi. Bir kazaya ait olduğunu anladı, telaşlı gözleri arkadaşına döndü. Yaklaşıp ellerine, yüzüne ve gözlerine baktı. "İyi misin? Kaza mı geçirdin?”

Selen tebessüm etti, günler öncesine ait bir sorundu. Trafikte olduğu sırada, son ses müzikle ilerleyip kornasını duymayan bir kendini bilmezin arabasına çarpmıştı. Tebessüm etti, “İyiyim, endişe etme.”
"Ne zaman oldu? Neden bana haber vermedin?"

Selen gülümsedi. Sonunda arkadaşı kendine gelebilmişti, günlerdir çok garipti. Gözleri pek bir şey görmüyordu. Hep durgun, dalgındı.
"Sonunda kendine gelebildin mi?"

Defne, “Ne?" Dedi şaşkınlıkla.
"Çok küçük bir kazaydı merak etme. Bak, karşındayım ve gayet iyiyim "
"Nasıl oldu?"
"Önemli değil Defne, geçti gitti. Telaş yapma.”
"Neden ben yeni görüyorum?"

Selen gülümseyip elini elinin üzerine bıraktı. “Çünkü günlerdir garipliğin üzerindeydi ama şu an eski arkadaşımın geri döndüğünü görüyorum"

Defne bakışlarını ayırdı. Şaşkındı. Derin bir nefes alıp yeniden arkadaşına arabasına döndü, bunca zaman nasıl fark etmemişti? Halbuki hep yanyana park ediyorlardı?

“Kazanın detaylarını öğrenmek istiyorum. Akşam bize bekliyorum.”
“Tamam canım. Bende Masal’ı çok özlemiştim.” Dedi tebessümle.
....

Çınar için günler çok hızlı geçiyordu. Her anını her dakikasını sadece kızına arıyor, başvurabildiği her yola başvuruyor, her defasında aynı olumsuz cevap ile karşı karşıya kalıyordu.

Kızı bir gölge idi, kime söz etse, kimden çare istese de kanıt, detay ve bilgi istenip reddediliyordu.

Her çabası geri çevriliyor, kızı onsuz büyümeye devam ediyordu. Doğumuna, bebekliğine yetişemediği evladının, şimdi de geçen her günde çocukluğuna yetişemiyordu.

Morali bozuk, yüzü asıktı. Kalbi çaresizlik denizinde boğulurken nefesini de kaybetmişti. Günlerdir arayış yolundaki en büyük durağına da uzaktı. Defne ve Masal’ı hiç görememiş, yaklaşmamıştı.. O geceden bu yana karşılarına çıkma cesareti hiç bulamamıştı, yaptığı hatanın altında eziliyor, kayboluyordu.

Şirkette, odasındaydı. Önünde bir dosya vardı, toplantıdan toplantıya çıkmaya çalışırken hiçbir şeye odaklanamıyordu. Defalarca aynı kelimeyi okuyor, çare bulamıyordu. Kalbinde üç büyük eksik vardı, dinmiyor, geçmiyordu.

Bir kadının anneliğine, gücüne, duruşuna, güzelliğine vurulmuş; minik bir meleğin ise sesine, gülüşüne, yakınlığına bağlanmış, ikisini de bir hata ile kaybetmişti..

Eksikti, kalbinde 3 kişilik bir eksiklik hakimdi. Yüzü asıktı, gözlerini kapatıp ufak bir soluk aldı. Ne yapması gerektiğine dair fikri yoktu. Elindeki kalemi sertçe masaya bıraktı, çabanın faydası yoktu. Hiçbir şeyi algılayamıyordu.

Hızla doğrulduğu sırada kapının tıklandığını fark edip hızla yerine oturdu. “Gir.” dedi, gözleri kardeşine kaydı.

Çetin, “Abi müsait misin?” diye sordu. Cevap beklemeden içeri girip masanın önündeki koltuklardan birine oturdu. Derin nefes alıp gözlerini ağabeyine çevirdi.
“Beni Zehra Sultan gönderdi. Sadece bir elçi olarak geldim.” Yüzünde tebessüm vardı, “Abin bu akşam da yemeğe gelmezse, sende sakın gelme dedi.” Diye ekledi.

Çınar gözlerini gözlerinden ayırıp ayağa kalktı, “Başka zaman.” dedi.
Çetin, “Şimdi.” Diye cevapladı.
“İşlerim var Çetin.” Gözlerini masanın üzerindeki dosyaya çevirdi. Çetin derin nefes aldı, ağabeyi günlerdir dosyaların arasında boğuşuyordu.

"Bu kadar çalışmana gerek yok"
"İş çok"
"Personel’de çok. Bırak da herkes kendi işini yapsın" derin nefes verip doğruldu. Ağabeyinde son zamanlarda işlerin yoğunluğu dışında gariplik vardı. Bir kez bile ailesinin evine gelmemiş, hiçbirini arayıp sormamıştı. Aklında tek bir ihtimal belirdi, merakla. “Defne ve Masal nasıl?" Diye sordu.

Çınar hızla ayağa kalktı, cevabını hiç bilmediği bir soruydu. Kardeşinden kurtuluşu olmadığını anladı, kapıya yöneldi. "Annemi bekletmeyelim" dedi, arkasını dönüp hızla odadan çıktı.

.... 

Defne salonundaki masadaydı, gözlerinde yakını gösteren numaralı bir gözlük bardı, genellikle yoğun çalıştığı anlarda eksik etmiyordu. Önünde defter, kitaplar bulunuyordu. Yarın için öğrencilerine bir etkinlik hazırlıyordu. Akşam vakitleriydi, evin içerisine sessizlik hakimdi. Tıpkı öncesinde olduğu gibi anne kız bir başınaydı, gelenleri gidenleri pek olmazdı.

Masal annesinin arkasında, ufak bir sehpanın önünde oturmuştu. Bir resim defteri ve boya kalemleri ile vakit geçirmeye çalışıyordu. Boncuk gözlerini yavaşça ödevinden ayırdı, annesine döndü. Çalıştığını görüp rahatsız etmeden yeniden kendi ödevine döndü.

Elinde boya kalemi vardı, yavaşça yerine bırakıp gözlerini resim defterine çevirdi. Dakikalardır uğraştığı bir resmin sonunuydu. Boyayı kenarına bırakıp ayağa kalktı. “Anne" dedi.

Defne gözlüğünü yavaşça çıkarıp masanın kenarına bıraktı, gözlerini kızına çevirdi. “Efendim anneciğim"

Küçük kız gözlerini yavaşça ayırdı, günlerdir merak ettiği, her anda beklediği bir şey vardı. “Çınar dönmedi mi?"

Genç kadının yüzü asıldı, gizlemeye gayret etti. Kızının iki elinden sıkı sıkı tuttu, avuçlarına öpücük kondurdu.
"Hayır bebeğim"

Masal’ın gözleri doldu, boncuk gözlerini eğdi. Günlerdir yolunu bekliyor, annesinden de sadece aynı cevabı duyuyordu. Bakışlarını gerideki sehpaya çevirdi, resim defterinin üst sayfasında bir resim vardı. Eliyle işaret etti. “Ona resim yaptım, göstermek istiyorum"

Defne’nin gözleri de resim defterine kaydı, “Bende görebilir miyim?”

Masal hızla arkaya döndü, resim defterini alıp geri geldi. Acemice çizilmiş bir resimdi. Üç ayrı insan figürü vardı. Birinin saçları çok azdı, bir adam olduğunu anladı. Küçük kız işaret parmağını üzerine bıraktı. “Bak.. bu Çınar"

Defne ufak bir soluk aldı, “Diğer ikisi kim?”

Küçük kız minik parmağını adamın yanındaki küçük insanın üzerinde durdu, saçları uzun ve sarıydı. Gözleri ise mavi ile boyanmıştı. “Bu ben..”

Diğer tarafındaki kadına dokundu, uzun siyah saçları vardı. Gözleri ise aynı renk ile boyalıydı. “Bu da sen.”

Defne istem dışı alt dudağını ısırdı, kızı kısa sürede nasıl da bağlanmıştı bu adama? Hep iki kişilik yaptığı resimlerinde artık o da yer alıyordu.

"Çınar'ı çok mu özledin?" Diye sordu.
Masal dudaklarını büktü, “Evet" dedi, zilin sesi duyuldu. Boncuk gözleri heyecanla parıldadı. “Çınar mı geldi!!”

Defne kafasını iki yana sallayıp elini sıkıca tuttu.
"Annecim hayır, Selen Teyzen geldi" diye cevapladı. Kızının yanağına ufak bir öpücük kondurup ayağa kalktı.

Kapıyı açtı, arkadaşını gördü.
"Hoşgeldin canım"
"Hoşbuldum canım, Masal Nerde?" diye sordu Selen, içeri girdiği gibi gözlerini içeri çevirdi. Orta alandaki koltukta oturduğunu gördü. Yüzü asıktı, parmaklarının arasında resim defteri vardı.
"Morali neden bozuk?"

Defne kısık bir soluk vermekle yetindi. “Ne içersin?"
"Bir kahveye hayır demem" diye cevapladı, arkadaşının mutfağa gittiğini görüp küçük kıza yaklaştı. “Masal’cığım..” dedi. Masal hızla ayağa kalktı, resim defterini sıkı sıkı tutup odasına koştu.

Selen şaşırdı, odanın kapısına yaklaştı. Yavaşça araladı, “Teyzeciğim..” dedi. Ağır adımlarla yaklaştı, yanına, yatağın kenarına oturdu.
"Söyle bakalım kim üzdü seni?” Sustu, “Yoksa annen çikolata mı almadı sana?"

Masal omuz silkti, parmaklarının arasında resim defteri vardı. Selen’in bakışı kaydı, "Resim mi yaptın?"

Küçük kız bakışını resime çevirdi. “Evet"
"Gösterebilir misin bana?"

Masal yaklaştırdı. Selen dikkatle inceledi, anlamlandıramadı. "Muhteşem olmuş fakat bana çizdiğini anlatabilir misin?"
"Çınar, ben ve annem"

Selen'in yüzünde gülümseme oluştu. “Şimdi daha çok beğendim" dedi, Masal gözlerini ayırdı. Selen derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Bir sorun olduğunu anlayıp önüne oturdu. Elini sıkıca tuttu.
"Söyle bakalım şimdi bana, neden üzgünsün?"

Masal’ın boncuk gözleri dolu dolu oldu, “Çınar'ı özledim ben"

Selen şaşırdı, merakla doldu. "Göremiyor musun onu?"

Küçük kız kafasını hızla iki yana salladı, bir elinin 5 parmağını gözlerine kaldırdı. “Bu kadar uyudum uyandım ama gelmedi"
Selen’in yüzünde koca bir şaşkınlık belirdi, arkadaşının günlerdir bir defa bile genç adamın adını anmadığını anımsadı.

"İşleri olduğu için her zaman göremeyebilirsin ama telefonla konuşabilirsin" dedi tebessümle. Masal kafasını iki yana salladı, annesinden her istediğinde, bir şekilde oyalanıyordu.
"Annem aramadı"

Selen duraksadı. Belli etmemeye çalıştı, önemli bir sorun yaşanmış olmalıydı.
"En son ne zaman ve nerede gördün?"
"Çınar'ın evine gittik. Ben onun yanında uyudum."
“Evine mi gittiniz?” diye sordu merakla, arkadaşı bundan hiç söz etmemişti.
"Evet, Çınar hasta oldu. Ben ona kurabiye yaptım, annem de yemek yaptı."

Genç kız şaşkındı, merakla doldu. O gün bir şeyler olmuş olduğunu düşündü, derin nefes verdi. Arkadaşının sesini duydu, “Kahveler hazır" ayağa kalktı, küçük kızın yanağına ufak bir öpücük kondurdu.
"Sonra devam ederiz Masal'cığım. Asma yüzünü." Odadan çıkıp salona geçti, arkadaşının uzattığı kahveyi alıp yanına oturdu.

Gözlerini kıstı, son zamanlardaki garipliklerinin Çınar kaynaklı olabileceğini düşündü. Tarihler tam olarak uyuyordu. Tam tamına arkadaşı 5 gündür garipti. Derin bir nefes aldı,
"Buraya gelirken Çınar'ı gördüm" dedi, Defne’nin gözleri hızla ona döndü. “Nerede? Konuştunuz mu?” diye sordu.

"Evet konuştuk, buraya gelecekmiş o da" dedi. Gözlerimi arkadaşına sabitledi, söylediği her şeyde mimiklerini, tepkilerini ölçüyordu.

Defne, “Ne? O mu dedi?” diye sordu telaşla.

Selen derin nefes aldı, küçük kızın odasına döndü. Kapının kapalı olduğundan emin olup arkadaşına döndü. Ses tonunu alçalttı, “Masal'ı neden Çınar'dan uzak tutuyorsun?"

Defne yavaşça elindeki kahveyi sıktı, “Ne?” dedi, anlamamazlıktan gelmeye çalışıyordu.

"Çınar'ı görmedim Defne, yalan söyledim. Sadece emin olmak istediğim bir şey vardı, oldum.” Sustu, yüzü ciddileşti. “Bir sorun mu oldu aranızda?"

Defne gözlerini arkadaşının gözlerinden ayırdı, “Hayır..” diye fısıldadı. “Sadece Masal'ın yabancı bir adama daha fazla bağlanmasını istemiyorum"

Selen gözlerini kıstı, yavaşça yanına yaklaştı. "Masal'ın mı yoksa senin mi?" diye sordu. Defne’nin gözleri büyüdü, kahvesini yudumlamaya çalıştı, zorlukla yuttu.

“Benimle hiçbir ilgisi yok. Ben en baştan beri sadece Masal istiyor diye görüşüyordum"
“Peki..” dedi Selen, zihninde küçük kızdan öğrendikleri vardı. “Masal istedi diye mi evine gidip yemek yaptın?"

Defne’nin yüzü asıldı, "Masal mı söyledi?"
"Boş çocuktan al haberi demiyorlar."
"Kim olsa aynısını yapardı. Kaza geçirdiği için durumu kötüydü. Yardımcı olmak istedim sadece."

Selen derin bir nefes aldı, sabrı taşıyordu. Gözlerini arkadaşının gözlerine kararlılıkla çevirdi. "Neler olduğunu sen mi anlatırsın yoksa Çınar'dan mı öğreneyim?"
“Ne?” Dedi Defne şaşkınlıkla.

Selen telefonunu eline alıp arkadaşına çevirdi, onu konuşturmak uğruna her şeyi yapabilirdi. “Telefonundan numarasını aldım. Hemen arayacağım.” Tuş kilidini açtı, rehbere ilerledi. “Arıyorum.” diye uyardı. Parmaklarını genç adamın isminin üzerinde durdurdu. “Ararım Defne, ciddiyim yaparım.”

Defne derin bir nefes aldı, arkadaşından kurtuluşu yoktu. Nefesini tuttu, “Çınar beni öptü!” dedi.
“Ne?” dedi Selen, yüzünde şaşkın bir gülümseme oluştu. Telefonu indirip tuşu yeniden kilitledi.
"Biliyordum!! Biliyordum!" diye haykırdı sevinçle. Hızla ayağa kalktı, oldukça mutluydu. “Son zamanlarda aldığım en güzel haber!" Sonunda arkadaşı yalnızlığı bırakıp hayatına birini alacaktı.

Yaklaşıp sıkı sıkı sarıldı, Defne yavaşça geriye çekildi. Gözlerini arkadaşına çevirdi. "Selen" diye fısıldadı.

Selen’in merak dolu gözleri onun tepkisiz yüzüne döndü. "Bir dakika bir dakika, sen Masal'ı bu yüzden Çınar'dan uzak tutuyor olamazsın değil mi?"

Defne başını eğdi. “Bir daha onunla görüşmeyeceğiz"
"Ne?"
"En baştandır söylüyorum. Ben sadece Masal istedi diye onunla görüşüyordum. Ona karşı düşündüğün gibi bir şey hissetmiyorum" dedi.

Selen’in yüzü asıldı, “Korkuyorsun" diye fısıldadı. İki kızın gözleri buluştu. Ufak bir soluk aldı, kelimelerini tek tek seçti. Elini elinin üzerine bıraktı. "Defne.. her erkek Yiğit değil. O seni yarı yolda bıraktı diye, hep aynı şey olacak da değil."

Defne yavaşça elini arkadaşının elinin arasından çekti. Gözleri doldu, hızla ayağa kalktı, "Lavaboya gitmeliyim" dedi. Girdiği amda kapıyı kilitleyip suyu açtı. Gözleri önündeki aynaya kaydı, zihninde tek bir an vardı. Yıllar öncesine aitti.

"Gidiyor musun?" diye sordu. Bir kapının önündeydi, tam karşısında bir adam duruyordu. Elinde sıkı sıkı bir valiz tutuyordu. Gözleri dolu, yüzü solgundu. Sevdiği kadını geride bırakmak zorundaydı. “Bu teklif bir daha karşıma çıkmayabilir. Reddedemem Defne" diye fısıldadı.

Defne kafasını yavaşça eğdi. Kendimi bildi bileli yoldaşı olan bir adam, kariyeri uğruna gitmek durumundaydı. Gözleri doldu. “Peki..” deyip onayladı.

Genç adam arkasını döndü, ömrünün en büyük teklifini reddedemezdi. Kalbini geride bırakıp attığı birkaç adım sonrası durdu. Masmavi gözlerini yavaşça geriye çevirdi, genç kadının kömür karası gözleriyle buluştu. “Benimle gel Defne" diye tekrarladı. Defalarca söylemiş, her defasında reddedilmişti.

Valizi bırakıp hızla yaklaştı, Defne bir adım geriye gitti. Gelmesi uğruna, ona bir şart koşmuştu. “Şartını asla yerine getirmeyeceğim" dedi kararlılıkla.

Yiğit derin bir nefes aldı. “Başka çarem olmadığını biliyorsun"

Defne gözlerine direndi, akmak için büyük savaş veriyordu. Kabulleniş barındıran bir nefes aldı, "O zaman git Yiğit, hiç arkana bile bakma"

Yiğit tek kelime edemedi. Arkasını dönüp valizi tuttu. Arkasını döndü, attığı her adımda kariyeri uğruna geride bıraktığı kadının kalbindeki sızı da derin derin büyüdü.

..... 

Gözlerini aynadaki görüntüsüne çevirdi. O günü hiç unutmayacaktı, sevdiği adam kariyeri uğruna arkasına bile bakmadan terk etmeyi göze almış, bir daha hiç arayıp sormamıştı. Giderken de, kalbindeki güveni, sevgiyi ve aşkı kül etmişti.

Bir daha bir erkeğe güvenebilir miydi? Bir daha böylesine bağlanabilir miydi?

..... 

Defne okulun bahçesindeydi. Yine ders sonrası işleri uzamış, servise haber verip kızını getirmelerini istemişti. Kolundaki saate baktı, iki dakika gecikme yaşanıyordu.

Hızlı adımlarla bahçeden çıktı, kaldırım kenarında beklediği sırada bir araba önümde durdu. Oldukça lükstü. Gözlerini sürücü koltuğuna çevirdi, yavaş yavaş açılan camdan Çetin gözüktü. “Merhaba" diye el salladı. Defne şaşkındı, kafasıyla selam verdi.

Genç adam hızla inip yanına yaklaştı. “Tekrardan merhaba.” diye ekledi. Gözleri geriye kaydı, küçük küçük çocuklar okuldan çıkarken öğretmenlerine seslenip el sallıyordu. Tebessüm edip elini uzattı, "Öğretmen olduğunu bilmiyordum"

Genç kadın gülümsemekle yetindi sadece. Gözleri ve dikkati sadece caddedeydi. Kısa bir an genç adama döndü, “Birini bekliyorsun?” diye sordu.

Çetin kafasını iki yana salladı, “Hayır buradan geçerken seni gördüm. Masal da bu okulda mı?”
"Hayır, o daha çok küçük, daha kreşe gidiyor. Servis şimdi buraya getirecek.” Gözlerini yeniden yola çevirdi, servis gözüktü, derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı.

Defne hızla o yöne ilerlerdi, küçük kızı bir genç kızın yardımıyla indi. “Anne!!” Dedi sevinçle. Hızla yanına koştu, Defne eğilip sıkı sıkı sarıldı.
"Hoşgeldin anneciğim, iyi misin?"

Kafasıyla onayladı Masal, gözleri gerideki adama kaydı, delice büyüdü. Gülümsedi, "Çınar mı geldi?" diye sordu.


Defne elini tutup ayağa kalktı. “Hayır anneciğim"

Masal hızla annesinin elini bırakıp genç adama yaklaştı, "Çetin..” dedi, annesinin, "Çetin amca demelisin" uyarısını duyup düzeltti. “Çetin Amca.”


Defne gülümsedi. Çetin önüne eğildi. Boncuk gözleri izledi, nasıl da güzeldi. Gülümsedi, “Nasılsın Masal’cığım?”
“İyiyim.” Çetin’in gözleri Defne’ye döndü. "Sizi eve bırakmak isterim"
"Teşekkür ederim, bizim araba da burada. Şimdi çıkmayacağız, okulda çok az daha işim var"

Çetin gülümseyip Masal'a döndü. Saçlarını okşadı. “O zaman tutmayayım sizi. Görüşürüz Masal'cığım" Gülümseyip el salladı. Arabasına ilerleyip bindikten sonra uzaklaştı.

.... 

Defne, bir çocuk parkında, bir bankta oturuyordu . Bir Cumartesi Sabahıydı, kızına günler önce verdiği sözü yerine getirebilmek için erken uyanmış, kahvaltıyı dışarıda yapıp parka getirmişti.

Elinde bir kitap vardı. Bazen okuyor bazen kızını izliyor bazen de endişeyle dikkatli olması adına sesleniyordu. Ömrünün en güzel manzarası kızıydı.

Gözlerini kızından yavaşça ayırıp çantasına döndü. Kitabını kapattı, fermuarı açtığı sırada tam yanında bir nefes hissetti. Bakışlarını yavaşça o yöne çevirdi, gözleri birine kaydı, Çınar’a..

Çınar çekinerek, “Merhaba" dedi.

Defne şaşkınlıkla kitabı çantasına yerleştirip ayağa kalktı, Çınar da anında eşlik etti. "Konuşabilir miyiz?"

Genç kadın duymamaya gayret etti, bir an önce gitmek istiyordu. Gözlerini parka çevirdi, “Masal.” Diye fısıldadı. Son gördüğü yeri inceledi, yoktu.

Diğer oyuncakları gözleriyle kontrol etti, yoktu. “Masal!” Endişeyle oyun alanına ilerledi, Çınar da eşlik etti. İkisinin de saniyeler içerisinde, “Masal!” seslenişleri duyuldu.

Çınar, “Ben çıkışa bakacağım. Sen parkı kontrol et.” dedi. Hızla arkasını dönüp çıkışa koştu.

Defne parkın içerisinde delice koşturuyordu. Oyun alanlarının olduğu kısmın tam arkasında koca bir ağaç vardı. Adımları tam orada durdu, kızını gördü. Yanında bir adam vardı, sadece sırtını görebiliyordu, boyuna eğilmişti. Telaşlandı. “Masal!” diye seslendi.

Küçük kızın gözleri yavaşça sesin geldiği yöne döndü, yüzünde gülümseme vardı. Koşarak annesine yaklaştı. "Anne"

Defne elini sıkı sıkı tuttu, gözlerini adamın üzerinde gezdirdi. “Anneciğim neden bu kadar uzaklaştın?” diye sordu.

Masal işaret parmağıyla karşısındaki adamı gösterdi. “O amca çağırdı.”
“Bebeğim sana yabancılarla konuşmaman gerektiğini söylemiştim.” dedi. Gözleri yeniden adama yoğunlaştı, bir heykel gibi duruyordu.

Genç adam derin nefes verip ayağa kalktı, yavaşça yüzünü döndü. Bir çift mavi göz göründü, Defne’nin gözleri delice büyüdü. “Yiğit..” Diye fısıldadı. 5 yıl önce kariyeri için giden, bir defa bile arayıp sormayan o kişiydi.

Genç adamın gözleri el ele tutulan anne kızdaydı. Masal’ın boncuk gözlerine bakıp tebessüm etti, onu som gördüğünde minicik bir bebekti. “Masal..” diye fısıldadı. “Kocaman olmuş.”

Yaklaşmak için tek adım attı, Defne kızının elini sıkıp geri geri gitti. Öfkeliydi. “Ne işin var burada! Ne işin var kızımın yanında?" Kelimelerinde kırgınlık ve öfke vardı.

Yiğit adımlarını durdurdu, “Sadece sizi görmek istedim"
"Neden!" diye gürledi Defne. Kızına çok yansıtmamaya çalışıyordu.

Genç adam yaklaşmak istedi, yeniden adım attı, Defne arkasındaki Çınar’dan bir haber geri geri gitti. Kızına döndü, “Anneciğim bak arkadaşların salıncakta oynuyor.” dedi, küçük kız o yöne döndü, arkadaşlarını görünce koşarak uzaklaştı.

Defne öfkesini bastırmayı bırakıp “Yaklaşma Yiğit"
"Biliyorum Defne, sen de beni unutmadın. Benim gibi, sende bunca yıl hayatına hiç kimseyi almadın"

Defne’nin gözleri büyüdü, bunları nasıl bilebilirdi.
"Beni mi araştırdın?"
"Neyle karşılaşacağımı bilmeliydim. Sende beni hala seviyorsun Defne"

Defne öfkeliydi, yıllar önceki kırgınlık yerini sadece bu duyguya bırakmıştı. Derin bir soluk aldı, delicesine canını yakmak istedi. "Yanılıyorsun, seni sevmiyorum ve bunca zaman da bir an bile hatırlamadım. Sen gittiğin gün öldün Yiğit.” Sustu, öfkesini bastırmaya çalıştı. “Ayrıca.. şu an hayatımda başka biri var.”

Yiğit, “Ne?” dedi şaşkınlıkla. Yüzü asıldı, gelmeden önce yaptığı araştırmalar bu söylenmemişti. İnanmak istemedi, tek adım attı.

Çınar derin bir soluk aldı, daha fazla sessiz kalamıyordu. Hızlı adımlarla Yiğit’i sollayıp genç kadına yaklaştı. Gözleri, Defne’nin gözleriyle buluştu. Onayını beklemeden elini, elinin içerisine bırakıp sıkıca tuttu. “Gidelim..” dedi.

Masal’ın bir an gözleri o yöne döndü, Çınar’ı gördü. Sevinçle, “Hiiii!" dedi. Gözlerine inanmak da zorluk çekti, oyunu bırakıp koştu. Yaklaştığı gibi Çınar özlemle eğildi, küçük bedeni sıkı sıkı sardı. İki küçük kolu ile boynunu sıkıca sarıp kafasını omzuna bıraktı. Sonunda onu yeniden görebilmişti.

Çınar derin bir soluk aldı, bir eli genç kadının elini sıkı sıkı tutuyordu. Bir eliyle de küçük kızı kucağında sarıyordu. Gülümsedi, kalbine günler sonra ilk hafif bir esinti yer almıştı. Arkasını döndü, Yiğit’in bakışları altında uzaklaştı. Tıpkı gerçek bir aile gibi, parkın içerisinden geçmişlerdi..


....

Yiğit’in dönüşü dengeleri nasıl değiştirecek?

 

Loading...
0%