@mlkshnn
|
Çınar derin bir soluk aldı, daha fazla sessiz kalamıyordu. Hızlı adımlarla Yiğit’i sollayıp genç kadına yaklaştı. Gözleri, Defne’nin gözleriyle buluştu. Onayını beklemeden elini, elinin içerisine bırakıp sıkıca tuttu. “Gidelim..” dedi. Masal’ın bir an gözleri o yöne döndü, Çınar’ı gördü. Sevinçle, “Hiiii!" dedi. Gözlerine inanmak da zorluk çekti, oyunu bırakıp koştu. Yaklaştığı gibi Çınar özlemle eğildi, küçük bedeni sıkı sıkı sardı. İki küçük kolu ile boynunu sıkıca sarıp kafasını omzuna bıraktı. Sonunda onu yeniden görebilmişti. Çınar derin bir soluk aldı, bir eli genç kadının elini sıkı sıkı tutuyordu. Bir eliyle de küçük kızı kucağında sarıyordu. Gülümsedi, kalbine günler sonra ilk hafif bir esinti yer almıştı. Arkasını döndü, Yiğit’in bakışları altında uzaklaştı. Tıpkı gerçek bir aile gibi, parkın içerisinden geçmişlerdi.. Defne tepkisizdi, elini saran güçlü ellerin etkisindeydi. Kalbinde bir his hüküm sürüyordu. Sebebi uzun yıllardır hiç dokundurtmadığı elleri yabancı bir etkideydi. Parktan çıkış yaptıklarını fark ettiği anda elini geri çekmeye çalıştı, Çınar daha sıkı tuttu. Hala izlendiğini görüyordu. "Bize bakıyor" dedi. Genç kadının gözleri yavaşça geriye döndü, Yiğit’i gördü, tepkisizce onları izliyordu. Tıpkı yıllar önce olduğu gibiydi, roller farklıydı. Genç adam valizini sıkı sıkı tutup uzaklaşmış, arkasına bir an bile bakmamış, genç kadın ise dolu gözleriyle tepkisizce onu izlemişti. Derin nefes aldı, artık düşünmeyi, onu da bırakmalıydı. Sokağa geçip evinin olduğu sokağa geçtikleri anda, elini yavaşça geriye çekti. Genç adamın gözlerine bakmamaya gayret ederek evinin önünde adımlarını durdu. Gözleri kızına kaydı, hala genç adamın boynunu sıkı sıkı sarıyordu. “Anneciğim..” dedi fısıltıyla. Yanına gelmesini ifade etmeye çalıştı, Masal kafasını iki yana sallayıp küçük kollarını genç adamın boynunda sıktı. Onu çok özlemişti. “Anne gelmem.” Boncuk gözleri genç adamın tebessüm eden gözlerine kaydı, cesareti arttı. Annesi, "Eve geldik bebeğim" dedi. Masal omuz silkti, umurunda bile değildi. Kafasını genç adamın omzuna yasladı, onu bırakmaya niyeti yoktu. "Çınar da gelsin" Defne ufak bir soluk aldı, zihninde sadece elini sıkı sıkı saran el vardı. Bir an önce uzaklaşmak, yalnızlığına çekinmek istedi. "Masal" dedi. Kızı, inadı tuttuğunda ikna edilemez oluyordu. Hava oldukça soğuktu, bekledikçe de üşümeye devam edecekti. Çaresizce genç adama döndü. "İkna olana kadar gelebilir misin?" diye sordu. Genç adam itiraz etmedi, beklediği ve istediği bir teklifti. Küçük kızı sıkı sıkı tutup içeri girdi. Defne’nin odasına girişini izleyip gözlerini kucağına oturduğu Masal’a çevirdi. Boncuk gözleri parıldıyordu. Minik elini yavaşça yanağına bıraktı. "Bir daha gitme" Çınar, "Nereye?" diye sordu. Şaşkındı. Masal’ın yüzünde gülümseme oluştu, kafasını yaklaşıp göğsüne dayadı. Gözleri annesine kaydı, üstünü değişip odadan çıkmıştı. Gözlerini genç adama çevirdi, ”Çınar ben sana resim yaptım.” Genç adam usulca yaklaşıp karşısına oturan Defne’den gözlerini ayırıp küçük kıza döndü, Defne gözlerini yavaşça ona çevirdi, bakışları anında buluştu. Kalbine hükmedip hızla ayırdı, “İyiyim" diye fısıldadı. Kalbinde koca bir öfke vardı, yıllar sonra o adam niye geri dönmüştü? Niye yıllardır yaptığı gibi kaybolmamıştı? Ne düşüneceğini, ne yapacağını, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kafası karmakarışıktı. Çınar, “Parktaki kişi.." diye fısıldayıp sustu. Merak ettiği çok soru vardı. Defne’nin gözleri ona döndü sessizce. Merak ettiğini çok iyi biliyordu. "Masal'ın babası mı?" diye ekledi genç adam. Genç kadının gözlerine hayal kırıklığı hükmetti. Hem kırgın ve hem öfke doluydu. “Kızım için sadece ben varım. Babası yok!” "Anlıyorum.." diye fısıldadı genç adam. Sustu, aklında onlarca cevap bekleyen soru vardı. Küçük kızın sevinçle koşuşu duyuldu, elindeki defter ile odasından çıkmıştı. Genç adama yaklaşıp yanına oturdu, defterin sayfalarını karıştırıp hızla yeniden kalktı. "Yanlış getirdim" yeniden odasına koştu, Defne’nin gözleri genç adama döndü. "Bizi bırakıp gittiğinde Masal sadece iki aylıktı. Bir hayali uğruna arkasına bile bakmadan gitti." Gözleri doldu, bir başına kaldığı o günler hala dün gibi zihnindeydi. "Gitmesini hiç istemedim" diye ekledi. Çınar şaşkındı, ilk defa bu kadının zayıf ve savunmasız bir anına şahit oluyordu. Kalbindeki yaraları, eksiklikleri ilk defa duyuyordu. Ufak bir soluk aldı, "Neden ona engel olmadın?" Genç kadının gözlerinde buruk bir tebessüm oluştu, “Onunla gidebilmem için tek şartı vardı.” Sustu, düşündükçe aklını kaybedeceğini hissediyordu. Böyle bir şartı nasıl koyabilmişti. “Belki de asla kabul etmeyeceğimi bildiği içindi bu şart.” Çınar merak doluydu, "Ne şartı?" diye sordu. Neydi ikisini ayıran, bir çocuğun babasız büyümesine sebep olan şart? Masal gülümseyip çizdiği insan figürlerinin üzerinde minik parmağını tek tek durdurdu. "Sen, annem ve ben" dedi. Çınar’ın yüzünde koca bir gülümseme oluştu. ..... Çınar’ın gözleri küçük kıza kaydı, dakikalardır oldukça sessizdi. Kafası dizine dayalıydı, o yöne döndü. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. “Uyumuş..” dedi. Çınar derin bir nefes aldı, daha fazla burada kalmamalıydı. "Gitmeliyim" dedi. Yönünü kapıya çevirdi. Genç kadından bir itiraz da duymayınca yavaş adımlarla çıktı. .... Defne duyduğu telefonunun sesiyle doğruldu. Elinde bir saç kurutma makinesi vardı, duş sonrasında saçlarını kurutuyordu. Ayağa kalkıp telefona yaklaştı, ekranda yabancı bir numara vardı. Merakla kulağına yaklaştırdı, “Alo” "Gelmeden önce sizinle ilgili araştırma yaptığımı söylemiştim" Defne derin bir nefes aldı. "Ne istiyorsun?" diye sordu bıkkınlıkla. .... Selen’in gözleri arkadaşına döndü, okul kantininde teneffüs arasında oturuyorlardı. “Defne bir sorun mu var?” diye sordu merakla. Sabahtan bu yana dalgın olduğunun farkındaydı. Elindeki çay bardağını bile dakikalardır tepkisiz tutuyordu. Genç kadın derin bir soluk alıp toparlanmaya çalıştı, hem aklı hem kalbi karmakarışıktı. Selen, "Yalan söylediğin için kızmadı mı?" Defne gözlerini arkadaşının gözlerinden ayırdı, hiçbir şey bilmiyordu. Elini saran sıcak ellerin öylesine etkisi altına girmişti ki sormak, tek kelime etmek bile istememişti. “Soramadım. Sadece oradan uzaklaşmak istedim fakat ayaklarım bir türlü izin vermiyordu." Sustu, elinden kalbine doğru yayılan sıcaklığını hatırladı. “Sonra elimi bir sıcaklık sardı. Beni kendime getirdi, güven ve cesaret doluydu.” Selen’in gözleri büyüdü, yüzünde koca bir gülümseme oluştu. "Çınar elini mi tuttu?" diye sordu heyecanla. Selen mutluydu, yüzünde koca bir tebessüm vardı. "O zaman Yiğit'in döndüğüne sevinmedim desem yalan olur" dedi, arkadaşının kısık bakışlarını gördü, hiç umursamadı. "Sonra?" diye ekledi merakla. ..... "Çetin!!" elini omzuna bıraktı Zehra Hanım, “Oğlum" diye ekledi. Zehra Hanım yatağın kenarına oturdu, aklındaki sorulara cevap bulmadığı sürece uyumasına müsaade etmeyecekti. Genç adam derin bir soluk aldı, annesinin inadını biliyordu. Bir şeyi tuttuğu zaman asla bırakmıyordu. Açılmamak da direnen gözlerini ona çevirdi. "Saat kaç?" Gözlerini gözlerine çevirdi. Annesi, "Günaydın oğlum" dedi. Zehra Hanım’ın yüzünde endişe vardı, son zamanlarda aklını alan bir düşünce daha fazla beklemesine müsaade etmemişti. Derin bir nefes aldı, "Abin yine Derya'yı mı arıyor?" Genç adam yavaşça doğruldu, gözleri annesinin gözleriyle buluştu. Derin bir nefes aldı, annesinln en büyük endişesi eski geliniydi. Oğlunu derinden yaralayan bir kadındı. Çetin kafasını iki yana salladı. "Anneciğim.. Abim Derya'yı aramıyor ve inan bana artık aklına bile gelmiyordur." Çetin’in yüzünde koca bir tebessüm oluştu. Zihninde sadece Defne ve minik kızı vardı. “Anne..” dedi elini sıktı. Ağabeyinin kızağını bilse de umursamadı, annesinin endişesini gidermekten başka düşüncesi yoktu. “Abim.. bir süredir biriyle görüşüyor." Alt dudağını sertçe ısırdı, annesinin gözlerindeki heyecanı görüp tebessüm etti. Bunca yıl oğlu için hep endişeliydi. “İsmi Defne. Gökalp İlkokulunda bir sınıf öğretmeni.” Gülümsedi, “Sana çok güzel bir gelin gelecek gibi duruyor.” Zehra gülümsedi, kalbi ferahladı. Sonunda oğlu, bir kadının peşinden gitmeyi bırakmıştı. Sonunda geçmişin izinden çıkıp geleceğe yönelecekti. "Derya'yı unuttu artık o zaman.” derin bir nefes aldı. Çetin elini annesinin yanağına bıraktı, artık üzülmesini de endişe etmesini de istemiyordu. "Derya'yı, Defne'yle. Doğmadan kaybettiği kızını da Defne'nin kızıyla unutuyor" Zehra Hanım'ın yüzünde şaşkın bir ifade oluştu. “Kızı mı?" Şaşırdı, yüzünü endişe sardı. Yıllardır en büyük duası oğlunun artık mutlu olmasıydı, bunu çocuğu olan biriyle mi yaşayacaktı? Aklı karmakarışıktı, bebeğini kaybettikten yıllar sonra başka bir çocuğa mı baba olacaktı? Çetin elini sıkı sıkı tuttu, “Abim ve Masal tıpkı gerçek bir baba kız gibi birilerini çok seviyorlar anne. Bu yüzden rahatla ve endişe etme.” Zehra Hanım derin bir nefes verip ayağa kalktı, aklını toplamaya ihtiyacı vardı. “Baban şirkete gelmeni söylemişti" arkasını dönüp odadan çıktı. .... Defne’nin kollarının arasında çantası ve birkaç kitap vardı. Son dersi zili çalmış, minik öğrencileri koştur koştur önündeki basamakları inerek çıkıyordu. Bazıları umursamadan çarpıyor, bazıları da kenarlardan ilerliyor, hepsi de okuldan çıkış yapmanın heyecanını taşıyordu. Defne tebessümle ve ara ara da dikkatli olmalarını tembihleyip ilerlemiyordu. “Çocuklar biraz daha dikkatli.” dediği an kalabalığın arasında tanıdık bir ses ulaştı kulağına. “Anne!” Gözlerini hızla kaldırdı, ömrünün en büyük yoldaşı, arkadaşıydı, minik kızıydı. “Masal!” Dedi şaşkınlıkla. Servise haber vermemişti, kızı buraya nasıl gelmişti? Gözleri delice büyüdü, yine habersiz mi çıkmıştı? “Anneciğim!” Hızla yaklaşıp önüne eğildi. “Sen nasıl gelebildin buraya?” diye sordu. Küçük kız minik işaret parmağını geriye doğru doğrulttu, Defne’nin gözleri Çınar’la buluştu. “Çınar’la geldik.” Dedi. Yavaşça ayağa kalktı Defne, şaşkınlığını bastırmaya çalıştı. Çınar gülüşünü görüp tebessüm etti, rahatlamıştı. Sonunda soğukluk da uzaklık da sona eriyordu. "O zaman birlikte yemek yiyelim mi?" Annesi minik elinden sıkı sıkı tuttu, itiraz etmek istemedi. “O zaman bugün yemekler benden.” Çınar gülümsedi, elini küçük kıza uzattı, Masal boştaki eliyle sıkı sıkı tuttu. “Gidelim o zaman" Defne’nin yüzünde tebessüm vardı, restoranda geldiklerinden bu yana kızını izliyordu. Tam karşısında, genç adamın yanında oturuyordu. Çok mutluydu, çok konuşuyor, hiç susmuyordu. Çınar ise her söylediğine katılıyor, gülüyor ve cevaplıyordu. İkisi arasında şaşırtıcı bir bağlılık vardı. Her an da bunu yansıtıyorlardı, tıpkı gerçek bir baba kız gibiydiler. Defne kızının kızının bu adamın yanındaki mutluluğunu heyecanla izliyordu. Minik meleği, kaybolması sonucu tanıştığı bir yabancıyı çok önemsiyordu. Belki.. bir baba ihtiyacıydı, emin değildi. Elinde çatal vardı, yavaşça yemeğinden bir lokma ağzına bıraktı, telefonunun sesini duydu. Genç adamın meraklı bakışlarını görüp çantasından çıkardı, ekranda yabancı bir numara gördü, yüzü asıldı. Aynı numaraydı, Yiğit’ti. "Alo" Yiğit bir hastanenin acil servisindeydi, üzerinde beyaz bir önlük vardı. “Defne.." Genç kadın derin bir nefes verip ayağa kalktı, kızına yansıtmamaya büyük gayret ediyordu. Genç kadın derin bir nefes aldı, olduğu yerde dolanıyordu. Gözleri ilerideki genç adama kaydı, bakışlarını ayırıp telefona yoğunlaştı. “Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok!” dedi öfkeyle. Telefonu hızla yüzüne kapattı. Sakinliğini korumaya çalışıp derin derin nefes aldı, toparlanıp sandalyesine oturdu. Çınar’ın gözleri ona döndü. "Sorun mu var?" Defne kızının meraklı bakışlarını gördü, yüzünde gerçek olmayan bir tebessüm oluşturdu. “Hayır önemli değil..” dedi, elini minik kızının yanağına bıraktı. “Anneciğim yemeğini bitirmelisin" Çınar üstelemedi, gözlerini küçük kıza çevirdi. İlk fırsatta yeniden soracaktı. .... Defne tebessüm edip kızına yaklaştı. Yaklaşık bir saattir annesinin okulunda, işlerini bitirmesini bekliyordu. “Anneciğim..” dedi, eline ufak bir öpücük kondurdu. “Sıkıldın mı?” Masal kafasını olumlu anlamda salladı, bir masada oturuyordu. Önünde boya kalemleri vardı, yavaşça masaya bıraktı. “Sıkıldım..” Defne gülümsedi, “O zaman hadi gidelim artık.” Yönümü arabaya çevirdi Defne, araçların park alanına ilerledi. Arabasının önünde durdu. Gözleri bir kadına kaydı, orta yaşlarda biriydi. Şaşırdı, merak etti. Öğrenciler hepsi eve gitmişti, çocuğu dönmeyen bir veli miydi? Kızını arabaya bindirip kemerini sıkıca kapattı. Kapıyı örtüp kapıya ilerledi. Adımları önünde durdu, “Merhaba, birini mi bekliyorsunuz?" diye sordu. Kadının gözleri ona döndü. Boncuk mavisi gözleri vardı. Yüzünde merak barındırıyordu, derin nefes verdi. Oğlundan duydukları ile soluğu kapının önünde alan Zehra Hanım’dı. Gözlerinde merak vardı, söz ettiği kişi kimdi? “Hayır kızım, sadece yolum buradan geçiyor.” Dedi. Gözlerini yeniden okula çevirdi. Trafikten sonra okul çıkışına yetişememişti. Gözlerini merakla Defne’ye çevirdi. “Okul boş mu kızım?” Zehra Hanım kafasını hızla iki yana salladı. Defne demir kapının sürgüsünü çekip önüne geçti. Caddede gözlerini gezdirdi, okul saati geçtikten sonra oldukça ıssız olur, bir taksi bile doğru düzgün geçmezdi. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. “Gideceğiniz yer eğer uzaksa sizi gideceğiniz yere bırakmak isterim." Eliyle arabasını işaret etti. Zehra Hanım gözlerini arabaya çevirdi, arka koltuğunda küçük bir kızın gölgesini gördü. Şaşırdı, yoksa merak ettiği kişiler miydi? Hızla gözleri yeniden Defne’ye döndü. “Zahmet vermek istemem.” dedi, emin olmadan bırakmak istemedi. Defne tebessüm etti, “ Hiç olur mu öyle şey, ne zahmeti? Buyrun binelim" dedi. Zehra Hanım itiraz etmedi. Büyük fırsattı, ya oğlunun söz ettiği anne kızdı, yada onlara dair bilgi alabileceği biri olabilirdi. “Teşekkür ederim kızım.” Defne gülümsedi, araba yaklaştıkları anda ön kapıyı açıp binmesini sağladı. Zehra Hanım’ın gözleri hızla geriye kaydı, küçük kıza döndü. Masal’ın elinde bir oyuncak vardı, sessiz sessiz oynuyordu. Duyduğu seslerle kafasını kaldırdı, boncuk gözleri annesine döndü. “Anne.. o kim?" diye sordu merakla. Zehra Hanım’ın yüzünde tebessüm belirdi, Defne kızına döndü. “Anneciğim, bu denmez. Çok ayıp olur.” Zehra Hanım gözlerini yavaşça boncuk bakışlara çevirdi. Minicik bir prensesti. Sarı saçları iki yandan bağlıydı. Giysileri oldukça temiz ve yeniydi. Gülümsedi. "Merhaba" Dedi. Masal tebessüm etti, gözleri kısıldı. Zehra Hanım’ın kalbinde hafif bir esinti yer aldı. “İsmin ne senin?” Küçük kızın gözleri annesine döndü, “Anne.. ben çok acıktım. Zehra Hanım bakışını genç kadına çevirdi. İkisiyle biraz daha vakit geçirmek, tanımak istiyordu. Gözleri genç kadına döndü, dikkatle arabayı çalıştırdığını gördü.”Kızım ben bu taraflara çok yabancıyım, buralarda yemek yiyebileceğim güzel bir yer var mı?" Defne’nin gözleri ona döndü, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Yemek mi? Yalnızsanız birlikte yiyebiliriz. Kızım da acıkmış, eve kadar bekleyebileceğini hiç zannetmiyorum" Zehra Hanım derin bir nefes aldı. Beklediği ve istediği şeydi bu. “Benim için iyi olur aslında" Defne gülümseyip yönünü çevirdi. Bildiği güzel bir mekan vardı ve kızı da orayı çok seviyordu. .... Zehra Hanım bir masada oturuyordu, karşısında anne ve kızı oturuyordu. Dakikalardır sessizce ikisini izliyordu. Küçük kız boncuk gözleriyle annesine bakıyor, arada esniyor, buna rağmen bir şeylerden söz ediyordu. Annesi de söylediği her kelimede gülümseyerek cevap veriyor, yemeğine yardım ediyor, ara ara da saçına ufak bir öpücük konduruyordu. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, onları izlemekten ismini söylemeyi bile unutmuştu. “Bu arada ben Zehra" dedi, elini uzattı. Defne gülümseyip elini sıktı, “Defne bende, çok memnun oldum.” ..... Masal avucuyla ağzını sıkı sıkı kapattı, “Anne doydum.” dedi, Defne’nin gözleri ona döndü. “Tabağını bitirmedin.” Küçük kız hızla ayağa kalktı, karşısındaki Zehra Hanım’a ve annesine boyunu gösterdi. “Bakın, kocaman oldum.” Annesi gülümseyip kafasıyla onayladı, ısrar etmek istemiyordu. "Evet anneciğim, o zaman parkta oynayabilirsin" Masal hızla arkasını döndü, sevinçle parka koştu. Zehra Hanım derin bir nefes verdi, sonunda rahat rahat konuşabileceklerini bir fırsat doğmuştu. "Öğretmensin sanırım kızım" Defne gözlerine baktı, kızının doyduğundan emin olduktan sonra kendi yemeğine yönelmişti. Çatalı eline aldı, “Evet, sınıf öğretmeniyim" diye cevapladı. Zehra Hanım derin bir nefes aldı. Merak ettiği, öğrenmek istediği çok fazla soru vardı. “Babası yardımcı olmuyor mu?" Defne önünde duran bardağa uzattı elini. Suyu bir yudum içip karşısındaki kadının gözlerine baktı. Bu sorulara sürekli maruz kalıyordu, alışkındı. “Babasını.. kızım doğduğu günlerde kaybettik" Zehra Hanım duraksadı. Küçük kızın babasız olduğu düşüncesi yüzünü astı, bu ihtimali hiç düşünmemişti. Elinddki çatalı yavaşça masaya bıraktı. “Ah.. Özür dilerim, üzmek istemedim" "Önemli değil" dedi Defne ufak bir tebessümle. Gözleri kızına döndü, yaşıtlarıyla bir oyuna dalıp güldüğünü gördü, yüzünde tebessüm belirdi. Ömrünün en güzel filmi bir gülüştü. Defne'nin yüzünde bir gülümseme oluştu. Kalbini sızlatan ve canını en çok yakan sorulardan biriydi bu. Daha çocuk yaşta iken annesiz kalmıştı. “Ben.. yuvada büyüdüm." Zehra Hanım’ın gözleri büyüdü, yüzü asıldı. "Çok özür dilerim, konuştukça batırıyorum." diye fısıldadı. Defne elini yavaşça genç kadının ellerinin üzerine bırakıp sıktı. “Hayır, gerçekten hiç önemli değil." Zehra Hanım kötü hissetti, sorduğu her soruda onu daha çok üzüyor, eksikliklerini hatırlatıyordu. Kafasını eğdi, bir telefon sesi duyuldu. Defne’nindi, masanın kenarındaydı. Ekranda büyük oğlunun ismini gördü, tüm dikkati o yöne yöneldi. Defne telefona döndü, genç adamın ismini görünce yüzünde ufak bir tebessüm istem dışı oluştu. “Alo..” Çınar arabasındaydı, genç kadının sesini duyduğu anda derin bir soluk aldı. Artık sadece alışkanlık değil bir nefes olmuştu. "Merhaba.. okuldan çıktınız mı?" Defne karşısında oturan kadına baktı. “Evet" "Evet, yemek yiyoruz" Genç adamın yüzü asıldı, derin bir nefes aldı. "Akşam Masal'ı görmeye gelebilir miyim?" Genç adamın yüzünde gülümseme oluştu, “Tamam, akşam görüşürüz o zaman" Masal’ın gözleri parıldadı, ellerini havaya kaldırıp sevinçle zıpladı. “Yaşasın yaşasın!” Oyun alanına koşarken haykırışları duyuluyordu. “Ben Çınar'ı çok seviyorum! Ben Çınar'ı çok seviyorum!" Defne tebessümle izliyordu, gözleri Zehra Hanım’a döndü, gülümseyen yüzünü gördü. .... Defne’nin gözleri kızına döndü, minik kız sık sık esnemesine rağmen uykuya direnmeye çalışıyordu. En yakın arkadaşını görmeden, onunla zaman geçirmeden uyamaya niyeti yoktu. “Gelmek üzeredir anneciğim.” Dedi. Masal kapanmak için direnen gözlerini annesine çevirdi, kapının sesi duyuldu. Boncuk gözleri heyecanla açıldı, “Geldi! Geldi!” Hızla ayağa kalkıp kapıya koştu, genç kadın gülümseyerek takip etti. Kapıyı açmasına yardımcı oldu, Masal genç adamın boynuna sıkıca sarıldı. Çınar kucağına alıp ayağa kalktı, gülümseyerek genç kadına döndü. "Onu bekletmemeye çalıştım da trafik müsaade etmedi." Defne’nin gözleri ona döndü, genç adam oldukça yorgun gözüküyordu. “Bebeğim, Çınar’ı sıkmamalısın.” Dedi. Küçük kız umursamadan küçük kollarını genç adamın boynuna sıkı sıkı doladı. Annesinin yüzünde gülümseme oluştu. "Bana nispet yapıyor şu an" Çınar boynuna saran küçük bedeni sıkı sıkı sardı, burnunu saçlarına gömdü. Eşsiz bir kokusu vardı, asla doymayacaktı. Esnediğini fark etti, gözlerini yüzüne çevirdi. “Uykun mu var Masal'cığım?" Defne’nin gözleri genç adama döndü, sadece kısa bir an sessiz kalmasını istedi. Kızının sadece dakikalar içerisinde uyuyakalacağından emindi. Çınar gülümsedi, “Tamam uyuma Masal’cığım, benim yanımda kal.” Küçük kız gülümsedi, derin bir nefes alıp kafasının genç adamın göğsüne yasladı, kollarını da bedenine sıkı sıkı sardı. Kalbini derinden hissediyordu. Ufak bir soluk aldı, bu adam çok farklı duyguların sahibiydi. .... Defne’nin elinde kahve vardı, sessiz adımlarla salona girdi. Gözlerini karşıdaki koltuğa çevirdi, genç adamın kucağındaki derin bir uykuda olan kızını gördü. "Yorucu bir gündü onun için. Dayanamayacağını biliyordum" yaklaşıp kahvelerin bir köşeye bıraktı. Genç adamın yardımıyla yatağına yatırıp geri geldi. Yeniden kahveleri aldı, birini Çınar’a uzatıp karşısına oturdu. Telefonun sesi duyuldu, gözleri ekrana kaydı, yine Yiğit’in aradığı numara olduğunu gördü. Derin bir nefes verip reddet tuşuna dokundu, genç adam derin bir nefes verdi. Daha fazla sessiz kalmaya dayanamıyordu. “Sorun mu var?" diye sordu. Genç kadın elindeki kahveyi yavaşça önündeki sehpaya bıraktı. Yiğit’in ısrarlarından oldukça sıkılmıştı. “Yiğit ısrarla arayıp görüşmek istediğini söylüyor" Genç adam elindeki kahveyi aynı şekilde ortalarındaki masaya bıraktı, "Neden?" Çınar ufak bir soluk aldı, cevabını delice merak ettiği tek bir soru vardı. "Sen.. istiyor musun?" diye sordu endişeyle. Defne kafasını hızla iki yana salladı, onun yüzünü bile görmek istemiyordu. Önüne bir şart koyduğu, arkasına bile bakmadan gittiği günü asla unutmayacaktı. "Hayır, yüzünü bile görmek istemiyorum" Genç adam derin bir nefes aldı, rahatlamıştı. Doğrulup genç kadının kenardaki telefonunu eline aldı, ona doğru uzattı. Daha fazla bu olayda dışarıda kalmak istemiyordu."Aramasına cevap ver ve görüşmeyi kabul et" "Evet, birlikte gidip bu arayışlarını sonlandıralım" dedi. Telefonun sesi yeniden duyuldu, genç kadının gözleri ekrana kaydı, yine aynı numaraydı. Genç adamın onayıyla cevaplayıp kulağına yaklaştırdı. “Alo..” Yiğit bir hastane odasındaki odasındaydı, sesini duyduğu anda heyecanla ayağa kalktı. Sonunda aramalarına cevap alabilmişti. "Defne lütfen kapatmadan dinle beni" "Dinliyorum.." dedi genç kadın düz ve net bir ses tonuyla. Genç adam derin bir nefes aldı, arkasındaki koltuğa yavaşça oturdu. "Sana söylemem gereken şeyler var, lütfen bir saat bile olsa yüz yüze görüşelim" "Peki, ne zaman?" Genç adamın yüzündü koca bir tebessüm oluştu, kabul edeceğine dair umudu yoktu. Defne, "Masal'ı yarın akşam bırakabilecek bir yer bulmam gerek" dedi, Çınar’ın aklında tek bir kişi yer aldı, sonsuz güvenebileceği tek bir kişi vardı. "Çetin! Çetin onunla seve seve ilgilenebilir" Genç kadın şaşırdı, "Çetin mi? Yapabilecek mi? Yani daha önce bir çocukla tek başına kaldı mı?” Defne’nin yüzünde gülümseme oluştu, arkadaşını nasıl da unutmuştu o an. Kafasıyla onayladı, "Tabii ki, iki kişi olursa aklımda geride kalmaz" ..... Defne kızının ellerini bir havluyla kuruladı. Önce banyo yaptırmış, sonra da pijamalarını giydirmişti. Nemli saçlarını dikkatle taradı. Küçük kollarını göğsünde bağladı, “Ama ben sizinle gelmek istiyordum.” Küçük kız yaklaştı, kollarının annesinin boynuna doladı. Ondan kısa bir an bile olsa uzak kalmak istemiyordu. “Ben uyumadan dönecek misin?” diye sordu. Defne geriye çekilip iki elinden sıkıca tuttu. Kızı her daim bunu dile getiriyor, onsuz uyumak istemediğini söylüyordu. “Bensiz uyuyamayacağını biliyorum bebeğim, hiç merak etme erkenden döneceğim.” Masal’ın yüzünde gülümseme belirdi, kollarını annesinin boynuna sıkı sıkı sardı. Ona güveni sonsuzdu, hiçbir geceyi onsuz geçirmesine müsaade etmeyecekti. Defne yavaşça geriye çekilip saate baktı, gidiş vakti yaklaşıyordu. Aynaya son kez yaklaştı, kızının boncuk bakışları altında saçlarını eliyle düzeltti. Uzun düz saçları her daim olduğu gibi açıktı, uzun zaman sonra ilk defa özenli bir makyaj yapmıştı. Gözleri aynanı yansımasından kızına kaydı, Masal gülümseyerek izliyordu. Annesi çok güzeldi, en güzel anneydi. Zilin sesi duyuldu. Annesi saçlarına öpücük kondurdu, “Selen teyzen gelmiş olmalı.” “Masal'a dikkat edin olur mu? Çınar'ın kardeşi de gelmek üzeredir. Bu arada ismi Çetin." Dedi. Arkasını dönüp kapıya yürüdü. Derin bir soluk aldı, heyecanını bastırmaya çalışarak evden çıktı. Çınar’ın gözleri genç kadına kaydı, hızla arabadan indi. Derin bir nefes verdi, kalbi attığı her adımda delice çarpıyordu. “Merhaba..” dedi. Çınar hızla arkasını döndü, toparlanmaya çalıştı. Gözlerini alamıyor, tepkilerine hükmedemiyordu. Sürücü koltuğunun yanındaki kapıya yaklaştı, araladı. “Teşekkür ederim..” dedi Defne. .... Zil duyuldu, Selen ayağa kalktı. Çetin’in kardeşinin geleceğini biliyordu. Merakla kapıya yürüdü, kilidi çevirip açtı. Karşısında bir adam vardı, anında zihni günler öncesine gitti. Trafikte son ses müzikle ilerleyen bir araca arkadan çarpmıştı. Gözleri delice büyüdü, “Sen!” dedi, hızla kapıyı kapatmaya çalıştı. Çetin şaşkındı. Son model arabasının ilk gün de aldığı hasarı anında hatırladı. Elini hızla araya koyup kapatmasına engel oldu. “Yine karşılaştık!” Kapıyı açmaya çalışıyordu Selen tüm gücüyle kapıyı kapatmaya gayret etti, “Git buradan!” Dedi dişlerinin arasından. Gözlerini Masal’a çevirdi. Onu korkutmamaya gayret ediyordu. “Aç şu kapıyı!” diye haykırdı Çetin, “Aç!” Selen kafasıyla hızla iki yana salladı, küçük kızın yanında tartışmaya girmek istemiyordu. Gözlerini kıstı, “Sen beni mi takip ediyorsun!” diye gıdıkladı. Çetin derin nefes aldı, kapıyı açmak için büyük gayret ediyordu. “Daha önce de söyledim, seninle işim olmaz!” “Git o zaman buradan! Burası hesaplaşmanın yeri değil, çocuk var içeride!” diye gürledi. Çetin kafasını iki yana salladı, onu bulmuşken bırakmayacaktı. Ne ağabeyi ne de bu akşam ilgilenmek zorunda olduğu çocuk aklındaydı. Aklında sadece sıfır arabasının aldığı zarar vardı. “Gitmeyeceğim!” dedi. İkisi de şaşkın, ikisi de öfkeliydi. Masal’ın gözleri kapıya kaydı, Selen’in kapıyı itişini görüp merak etti. Ayağa kalkıp yaklaştı. Şaşırdı, kapının önünde ve arkasında iki kişi vardı. Biri ittiriyor, biri de kapıyı tüm gücüyle tutuyordu. Gözlerini kapı aralığından dışarıya çevirdi, boncuk gözleri genç adama kaydı. Tebessüm etti, “Çetin amca” Dedi. İkisini durduran küçük kızın tiz sesi oldu. Aynı anda sesini duydukları anda kapıyı bırakmışlardı. “Masal.” Dedi Çetin, hızla kapıyı açıp girdi. Tek bir şey aklında yer aldı, yoksa? Yoksa Defne’nin arkadaşı bu kız mıydı? “Olamaz, mümkün bile değil” diye fısıldadı. Selen hızla yaklaşıp Masal’ı yanına çekti, “Gel buraya Masal’cığım. Yabancıların yanına gitmemelisin.” Selen bir kolundan tuttu, Çetin anında diğer kolundan tuttu. Birbirlerinin gözlerine öfkeyle bakıyorlardı. İkisinin de gözleri kısıktı. “Masal yanıma gel.” dedi Selen sıktığı dişlerinin arasında. Küçük kız şaşkındı, kolları iki taraftan çekiliyordu. Yavaşça kollarını ikisinin de arasından çekip geriye çekildi. İkisi öylesine öfkeliydi ki, uzaklaştığının farkında bile değildi. Geri geri çekilip boyalarına yaklaştı. Eline aldı, gözleri duvara kaydı. Oldukça beyaz ve temiz gözüküyordu. Duvarın önünde durup gözlerini iki gence çevirdi, “Boyayabilir miyim?” diye sordu, eliyle duvarı işaret etti. İkisi de kafasını bir an bile çevirmeden aynı anda, “Evet.” Diye haykırdı. Masal’ın gözleri büyüdü. Hızla koşup tüm boyalarını aldı, ilk defa duvarları boyamak için izin alabiliyordu. İkisini geride duvara yöneldi. Kulaklarını iki gence, evin içerisindeki haykırışlarına kapattı. Duvara en güzel resimleri çizecekti. Çınar, “Hazır mısın?” Diye sordu. Gözlerini genç kadına çevirdi, buluşacakları restoranın önündeydiler. Defne derin bir soluk aldı, gözlerini gözlerine çevirdi. Bakışları bile cesaret vericiydi. “Hazırım.” Çınar tebessüm edip hızla indi, arabanın önünden dolanıp kapısını açtı. "Konuştuklarımızı unutma" Genç kadının gözleri önce ellerine sonra gözlerine kaydı. Alt dudağını yavaşça ısırıp elini, uzatılan elin içerisine bıraktı. İki el delice tutuştu. Çınar, “Hadi gidelim.” dedi. İçeri girdikleri anda Defne gözlerini gezdirdi, tam karşı masada tek başına oturduğunu gördü. “Orada..” diye fısıldadı. Yiğit’in gözleri o yöne döndü, heyecanlı gözleri önce yanındaki adamı sonrada elini sıkıca tutan eli görünce asıldı. Yalnız geleceğini düşünüyordu. Defne, “Merhaba" dedi. Çınar oturması için hızla sandalyeyi çekti. Yiğit’le selamlaşıp yanına oturdu. “Davetsiz geldim ama umarım senin için sorun olmaz, sevgilimi yalnız göndermek istemedim.” Dedi, elini uzattı. “Bu arada ben Çınar." Yiğit sessizce oturdu yerine. Bakışları sadece bu ikisinin üzerindeydi. “Yiğit bende" diye fısıldadı. Gözleri yavaşça Defne’ye döndü, geçen yıllar onu daha da olgunlaştırmış, güzelleştirmişti. Kalbim en büyük sahibi, hala çok güzeldi. Ufak bir soluk aldı, yıllar öncesi vardı zihninde. Bir zamanlar en yakını, en özeli ve en sevdiğiydi. Kahkahaları, sohbetleri, mutlulukları vardı. Defne gözlerini, onun mavi gözlerinden yavaşça ayırdı. Kalbindeki öfke de kırgınlık da hiç dinmeyecekti. Arkasına bakmadan gitmiş, hiç sormadan bunca yılı geçirmişti. Ufak bir soluk aldı. Sabırsızdı, bir an önce görmek istedi. “Masal uyumadan önce gitmek zorundayız" dedi, evde yolunu bekleyen bir minik vardı. Yiğit kafasını yavaşça eğdi. Onu ilk kucağına aldığında boncuk gözlü minicik bir bebekti. “Masal’ı..” dedi, sustu. “Çok güzel büyütmüşsün.” Defne alt dudağını sertçe ısırdı, gözleri hem öfkeli hemde kırgındı. Gözleri, elini sıkı sıkı saran ele kaydı, gücünü toparladı. Yiğit, “Defne konuşmayacak mısın?” diye sordu. Derin bir nefes aldı Yiğit. “Peki" önünde bir şişe su vardı, yudumladı. “Masal’la biraz vakit geçirmek istiyorum.” Defne’nin gözleri öfkeye büründü, bunu ne hakla isterdi? Derin nefes aldı, “Bunu hangi hakla istersin!" diye haykırdı. Çınar’ın şaşkın bakışları ona döndü, konuşulanlara anlam vermeye çalışıyordu. "Ben onun babasıyım Defne.” Genç kadın dolu gözleriyle kafasını iki yana salladı. "Sen..” dedi, işaret parmağını ona doldu doğrulttu. “Yıllar önce arkana bakmadan gittiğinde ona baba olma hakkını kaybettin." Yiğit derin nefes aldı, Defne’nin aksine oldukça sakindi. Gözleri ara ara el ele tutuşan iki ele kayıyordu. "Benimle gelmeni çok istedim ama sen her defasında reddettin" Defne sertçe alt dudağını ısırdı, bağırmak, çağırmak istedi, yapamadı. Ortam hiç müsait değildi. Yanağına öfkeyle bir damla yaş süzüldü, “Bana sunduğun o şartı asla kabul etmeyeceğimi biliyordun!” Diye haykırdı. Çınar elini sıktı, sakinleşmesini istedi. Yiğit’in gözleri çevrede gezindi, tüm meraklı bakışlar onlara dönmüştü. “Defne ben tartışmak istemiyorum. Ne desen haklısın, hatalıyım.” Defne hızla önündeki bardağı tuttu, bir damla su yuttu. Öfkesine hakim olmakta zorluk çekiyordu, hızla önündeki çantayı eline alıp ayağa kalktı. Daha fazla aynı masada durmaya da tahammülü yoktu. Çınar’a döndü, “Kızım bekliyor.” Diye fısıldadı. Gözleri Yiğit’e döndü, “Sakın! Sakın kızıma yaklaşma!” diye gürleyip arkasını döndü. Elini Çınar’ın elinden çekip koşar adımlarla dışarı çıktı. Nefesinin kesildiğini hissediyordu, kapıya çıktı. Sırtını bulduğu ilk duvara yasladı. Çınar hızla yanına yaklaştı, “İyi misin?” Gözleri ellerine döndü, tir tir titriyordu. Yavaşça yaklaştırıp tuttu, genç kadının gözleri anında gözleriyle buluştu. Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, “Kızıma gitmek istiyorum.” diye fısıldadı zorlukla. “Gidelim.” dedi Çınar, elini delice sıktı. Yönünü arabasına çevirdi. Defne hızla arabadan indi, kalbindeki öfkeyi de hayal kırıklığını da dindirecek tek kişi miniğiydi. Koşar adımlarla kapıya yaklaştı, derin derin soluk alıp zile dokundu. Kısa bir bekleyiş sonrası kapı yavaşça aralandı, Masal göründü. Gülümsedi, “Anne..” dedi. Defne’nin gözleri büyüdü, “Anneciğim!” dedi şaşkınlıkla. Yüzü, gözleri, burnu ve minik elleri renk renk boya içerisindeydi. “Bu ne?” Gözlerini eve çevirdi, duvarlar boyaya bulanmıştı. “Anne boya yaptım ben.” dedi Masal zaferle. Defne hızla içeri girdi, kulağına sesler ulaştı. Mutfaktan gelen kırılan bardak tabak sesleriydi. Gözleri Çınar’ın gözleriyle buluştu, genç adam hızla o yöne yürüdü. Kapıyı itti, bakışları dehşetle büyüdü. İki genç karşılıklı duruyor, birbirlerine bağırıp çağırırken de delide ellerine geçirdikleri her köşeye savurup parçalara ayırıyordu. Çetin, “Senin yüzünden arabam ilk günden hasarlı oldu!!" Diye haykırdı, elindeki tabağı sertçe yere vurup parçalara ayırdı. Selen öfkeli gözlerini kıstı, "İyi yapmışım!! Bir daha olsa yine yaparım!!" Diye karşılık verip eline geçirdiği başka tabağı aynı şekilde yere vurdu. Çınar hayretle doluydu, derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. “Çetin!!” diye gürledi. Sesi mutfakta delice yankılandı. İki genç anında durdu. Çetin, “Abi..” diye fısıldadı, kendine geldi. Bakışlarını mutfakta gezdirdi, her şey parçalara ayrılmıştı. Kafasını suçlulukla eğdi. Selen gizlice kaçmak istedi. Yavaş adımlarla kapıya yönelince, Çınar derin bir nefes aldı. "İkinizde olduğunuz yerde kalın!!" Diye gürledi. İki genç durdu. İkisinin de gözleri mutfağı buldu, ne ara bu hale getirmişlerdi. Defne kapıyı açtı, mutfağını gördü, yüzü asıldı. Şaşkınlıkla geriye çekildi. “Mutfağım..” diye fısıldadı. Çınar derin bir nefes verip iki suçlunun omzundan tuttu. “Yürüyün salona!" Çekiştire çekiştire ikisini mutfaktan çıkardı. İkisinin de gözleri anında Masal’a kaydı, “Masal bu ne?" Diye sordu Çetin şaşkınlıkla. Masal gülümsedi, boncuk gözleri yüzündeki mavi boyaların da etkisiyle parıldıyordu. “Boya yaptım Çetin amca" Gözlerini arkasındaki duvara çevirdi. “Siz izin verdiniz, bende yaptım.” Çınar derin nefes verip ikisine karşısındaki koltuğa oturmalarını söyledi. Masal başa, iki genç de yanyana oturdu, Çınar karşılarına geçti. İki genç aynı anda işaret parmağını birbirine doğrulttu, “O başlattı!" dedi. Masal’ın gülüşü yankılandı, ikisinin tartışması oldukça komiğine gidiyordu. Çınar tiz gülüşüyle küçük kıza döndü, yüzünde tebessüm oluştu. Anında yeniden ciddileşip iki gence döndü. Yumuşamamalıydı. "Hemen burayı eski haline getirip kırdığınız her şeyin yerine yenisini alacaksınız!" Çetin şaşırdı. “Ne? Ben temizlik yapmayı bilmem" Defne hızla yaklaşıp kızına engel oldu. “Hayır, Masal'ı bir daha size emanet edemem" İki gencin mutfağa girdiğini görüp kızına yaklaştı Defne, “Ve anneciğim senin cezan ise, hemen iyice yıkanıp uyuyacaksın" elinden tutup banyoya ilerledi. .... Masal koşarak çıktı odasından. “Çınar!” Dedi, hızla kollarına atladı. Genç adam gülümseyip burnunu nemli saçlarına bıraktı, bu koku nasıl da güzeldi. “Mis gibi oldun.” dedi. Sıcak suyun etkisiyle yüzü, yanakları pespembeydi. "Temiz oldum mu?" Gülümsedi. Gözleri annesine döndü, yaklaştığını görüp kollarını genç adamın boynuna sıkıca doladı. "Hadi anneciğim uyuma vakti" Küçük kız kafasını iki yana salladı. Başını çenesinin altına bıraktı. "Hayır, Çınar'ın yanında kalacağım ben" ..... Gecenin ilerleyen vakitleriydi, ev olabildiğince toplanmış, iki genç kırdıkları her şeyin yerine yenisini gündüz almak üzere atışa atışa evden çıkmıştı. Çınar’ın kucağında Masal vardı, sessiz adımlarla annesinin açtığı yatağına yatırdı. Defne kızının yatağının ucunda oturdu. Üstünü örtüp yavaşça ellerini saçlarında gezdirdi. Çınar derin bir nefes aldı. Aklında onlarca soru vardı. Gözlerini küçük kıza çevirdi, tıpkı minik bir melek gibiydi. “Masal.." diye fısıldadı. “Babasını hiç sormuyor mu?" Defne’nin eli durdu. Yavaşça eğilip yanağına ufak bir öpücük kondurdu. “Baba ne demek, bilmiyor ki.” Sustu, “Bazen arkadaşlarında görüp soruyor ama o duyguyu hiç bilmiyor.”
Defne’nin gözleri öfkeyle büyüdü, hızla ayağa kalktı. “Asla!” dedi. Salon geçti, Çınar da takip etti. "Kendi öfken için onun daha fazla babasız büyümesine izin veremezsin" dedi Çınar, bir evlat daha babasız büyümemeliydi. Defne’nin adımları durdu. Bakışlarında hayal kırıklığı vardı. İBilmediğin çok şey varken bana bunları söyleyemezsin.” Defne derin bir nefes aldı. Gözleri dolu doluydu, öfkesine hakim olamıyordu. “Onunla gidebilmem için bana ne şartı sunduğunu biliyor musun?” Çınar’ın merak dolu gözleri ona döndü, ne söylemişti de genç kadını böylesine yıkmış, kırmış, parçalara ayırmıştı. “O..” dedi Defne, yanakları anında ıslandı. “Masal’ı geride bırakmam şartıyla onunla gidebileceğimi söyledi.” diye ekledi. Tıpkı o gün gibi bedeni deli gibi titredi. …. Yiğit’in şartı hakkında ne düşünüyorsunuz? |
0% |