Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm: Bir Adam

@mlkshnn


"Onu voleyboldan ayıran da, kavuşturan da bir adamdı.. Ama aralarında dünya kadar fark vardı."

 


....


"Eldiveni Eylül'e gösterip nerede bıraktığını öğrenebilirim." Arkasını döndü, Rüya kolundan tuttu.


"Buna izin veremem."


"Bana karışamazsın."


"İzin vermeyeceğim. Dur artık!"

"İzin istemiyorum!" Kolunu hızla çekip arkasını döndü. Kapıyı açtığı anda bir çığlık duyuldu. Bir haykırış, bir feryad ve bir yalvarıştı. "Durmazsan.." dedi Rüya, gözlerinden yanağına ufak bir damla yaş çaresizce süzüldü.


"Eylül'e.. onun gerçeğinin, senin ölümün olacağını söyleyeceğim!"


"Hayır.." dedi Kerem fısıltıyla. Kafasını şiddetle iki yana salladı. Kalbinde koca bir öfke yer aldı, ona gerçeği söylemez, bu yükün altında ezilmesine müsaade edemezdi. "Söyleyemezsin." diye ekledi kararlılıkla.


Bileğinden sıkıca tutuyordu Rüya, akmak üzere olan gözyaşlarına direnmeye çalıştı. "Ciddiyetin farkında değilsin, değil mi?" Yanağına usulca süzülen bir damla yaşı sertçe elinin tersiyle sildi. "O geceyi hatırladığınız anda her şey bitecek."


Elini yavaşça gevşetip bileğinden çekti. "O gerçeğine.. sen de sonsuzluğa gideceksin."


Kafasını yavaşça iki yana salladı genç adam. Kabul etmeyecekti, emin olduğu tek bir şey vardı. Kalbinin yıllardır en özel misafiri olan bu sevda uğruna, sonsuzluğuna gitse bile pes etmeyecek, sonuna kadar savaşacaktı.


"Olsun.." dedi fısıltıyla. Elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. "O bu dünyaya alışmak zorunda kalmayacak. Sevdikleriyle mutlu olacak."


Arkasını döndü, kararlıydı. Bir daha gözyaşlarına şahit olmayacak, onu ne pahasına olursa da sevdiklerine kavuşturacaktı. "Yanılıyorsun Kerem." dedi Rüya, yanağındaki yaşı hızla sildi. Kafasını yavaşça iki yana sallıyordu. "Gerçek.. onu düşündüğünün aksine mutlu etmeyecek."


"Ne?" Dedi genç adam, gözleri hızla ona döndü. Bu cümleyi daha önce de kurmuş, kızın gerçeğe döndüğünde mutlu olmayacağını söylemişti.


Hızla yanına yaklaşıp gözlerini buluşturdu. "Bunu niye her defasında tekrarlıyorsun?"


"Eğer Eylül'ün mutlu olmasını istiyorsan, onu burada tutmalısın."


"Ne?"

"Gerçek.. onu mutlu etmeyecek."


"Hayır" dedi itiraz ererek genç adam. Doğru değildi, her şeyi onu vazgeçirmek için söylüyordu. "Doğru değil. Beni böyle durdurmaya çalışıyorsun."


"Hayır Kerem. Biliyorsun ki gerçek her zaman mutlu etmiyor."


Genç adamın gözleri genç kızın gözleriyle buluştu. Sessizdi, elindeki eldiveni parmaklarının arasında sıkıca tutmuştu.


"Burak.." dedi Rüya fısıltıyla. Ufak bir soluk verdi, "Eylül'ü mutlu eder mi sence"


Kafasını yavaşça yere eğip iki yana salladı genç adam, o adamın genç kızı mutlu etmesi mümkün değildi. "Hayır.. edemez, etmez"


"Eylül gerçeklerden kaçtığı bir rüyanın içerisinde şu anda. Uyandığı anda Burak'la ve gerçekle yüzleşmek durumunda kalacak."


Genç adamın yüzü asıldı, kalbi delicesine acıyordu. "Ama.." dedi fısıltıyla. Gözleri dolu dolu oldu.


"Yapma.." dedi Rüya yalvarırcasına. "Mutlu olmanız için size verilen bu şansı böyle geri çevirme. Mutlu ol ve mutlu et."


Gözlerini yavaşça yere eğdi genç adam, derin derin nefes alıp genç kıza döndü. Haklıydı, gerçek dünyada bir adam vardı, yanına yaklaştığı anda sevdasını yakıp kül edecekti.


"Mutlu edeceğim.." yüzünde buruk da olsa bir tebessüm belirdi. "Eylül gerçeğini aramayacak."


Tebessüm oluştu Rüya'nın yüzünde, derin bir soluk aldı, sonunda rahatlamıştı. Elini, genç adamın elinin üzerine bıraktı, gözleri buluştu. "En doğru kararı verdin. Hadi şimdi mutluluk için elinden geleni yap."


Kafasıyla hızla onayladı Kerem, soluk alıp eldiveni özenle çekmecelerinden birine yerleştirdi. Üstünü örtüp kapağını kapattı. "Başlayalım.." dedi gülümseyerek.


"Neye?"


"Eylül'ü mutlu etmeye."


"Neler ver aklında?"

"En sevdiği şey.."

"Voleybol!" diye ekledi Rüya gülümseyerek.

"Evet. Büyük bir maç olacak. İzlemek istersen beklerim."

"Kaçıramam kesinlikle."


İkisinin de yüzünde gülümseme belirdi, Kerem hızla arkasını dönüp salona yürüdü. Gözleri koltuğa kaydı, gözlerinde tek an yer aldı. Genç kız uykulu gözleriyle yaklaşıp kafasını dizine dayayarak uyumuştu.


....


Günün ilk ışıkları bir mutfağa vuruyordu. Orta yerinde bir kahvaltı masası kuruluydu, biraz gerisinde bir adam vardı, özenle eksikleri tamamlamaya çalışıyordu.


Heyecan doluydu, gözleri uzun zamandan sonra ilk defa böylesine heyecanlı, böyle hevesliydi. Bugün ilk defa sevdasıyla birlikte gerçeği düşünmeden bir şeyler yapacak, hayalini kurduğu anlardan birini yaşayacaktı.


Yüzünde tebessüm vardı, masa oldukça özenle kurulmuştu. Bir adım geriye çekilip kontrol etti, her şey tam istediği gibiydi.


"Eksik yok şaşkın." diyen bir ses ile gözlerini geriye çevirdi, bakışları beyazlar içerisindeki Rüya'nın gözleriyle buluştu. Yüzünde tebessüm vardı, bu adam ne güzel seviyordu böyle?


"Her şey çok güzel olmalı." Dedi Kerem endişeyle, gözleriyle masayı baştan aşağı süzdü. Hiç eksik olmamalı, sevdasının sevdiği her şey yer almalıydı.


"Her şey çok güzel." Dedi Rüya, geriye çekilip sırtını duvara yasladı. Kollarını göğsünde birleştirip genç adamı izliyordu.


"Eylül de beğenir mi?"


"Bayılacak."


"Hemen uyandırmalıyım." Arkasını döndü, genç kızı sollayaraka heyecanla mutfaktan çıktı. Adımları sadece saniyeler içerisinde bir odanın önünde durdu. Derin derin nefes alıp yumruk yaptığı eliyle önce tıkladı, ses yoktu.


Sabırsızdı, yeniden vurdu, yine ses yoktu. "Uyuyor.." dedi Rüya tebessüm ederek. Biraz da olsa endişelenmesine müsaade edemezdi.


Rahatlayarak elini kulpuna bıraktı Kerem, yavaşça indirip geriye itti. Gözleri yatağa kaydı, genç kız derin bir uykudaydı. Gece boyunca deliksiz uyumuştu, en büyük etkisi uykuya dalma sebebi olan dizlerdi.


"Uyuyor.." diye onayladı tebessümle. Ağır adımlarla ileri yürüyüp yatağın önünde durdu. Yavaşça dizlerinin üzerine çömeldi, gözleri sadece sevdasının yüzüne yoğunlaştı. Gönlünün, kalbinin ve belki de ömrünün en güzel manzarasıydı.


Elini yavaşça yüzüne yaklaştırdı, dokunmak isteyen yanına engel olamıyordu. Yapamadı, düşüncesi bile bedenini tir tir titretiyordu. Ufak soluk verdi, "Eylül.." diye fısıldadı. Sesi tiz ve oldukça dikkatliydi.


"Eylül.." diye ekledi. Karıncalanma hissiyle yanan avucuna engel olamadı, yavaşça saçlarına dokundu. Sol elindeki yara, sızısını dindirip kalbine hafifçe esti.


Derin bir uykunun bilinmezliği içerisindeydi Eylül. Koca bir boşlukta oradan oraya savrulurken önce bir ses sonra da saçlarında hissettiği bir dokunuş kurtarıcısı olmuş, dünyaya geri getirmişti. Gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı, gözleri baharın en güzel rengi olan yeşil bir bakış ile buluştu.


"Kerem.." dedi uykulu gözleriyle. "Günaydın."Doğrulmaya çalıştı, genç adam hızla elini çekip geriye gitti.


"Günaydın.." ufak soluk verdi. "Kahvaltı hazırladım. Bugün ufak bir işimiz var, hemen çıkmalıyız."


Sırtını yatağın başlığıyla buluşturdu Eylül, merak dolu gözlerini kalbinin hafif esintisinden ayırmaya çalıştı. "Ne işi?"


"Söylemeyeceğim." Tebessüm etti, "Öğrenmek istiyorsan hızlı olmalısın."


Arkasını dönüp tek adım attı, "Ne kadar hızlı olursan, o kadar çabuk öğrenirsin."


"Kerem." Dedi genç kız merakla.


Genç adam kafasını iki yana salladı, tebessümle, "Hız önemlidir."


"Kerem!" diye tekrarladı Eylül. "Sadece kopya versen?"


"Olmaz."

"Lütfen!"

"Olmaz!" Odadan hızlı adımlarla çıktı, genç kızın sesleri kulağına ulaşsa da gülümseyerek mutfağa ilerledi.


Eylül sadece dakikalar içerisinde, bedenini sarar merakla soluğu yanında aldı. Kahvaltı boyunca aynı şey tekrarlandı. "Kerem lütfen."


"Olmaz."


"Ufacık bir kopya ver, ne olur."

"Olmaz."


Hem gülüşler, hem inatlaşmalar ile kahvaltı kısa sürede son buldu. İki genç kapının önündeki arabada yerini aldı. Kerem sürücü koltuğunda, Eylül de tam yanındaydı. İkisi de birbirinden inattı, pes etmeye niyetleri hiç yoktu.


"Kerem.." dedi pes etmeyerek genç kız, son kez şansını deniyordu.


"Olmaz." dedi inatla genç adam, süprizi bozmamaya kararlıydı.


....


Bir caddenin kenarında durdurdu Kerem arabayı, gözlerini genç kıza çevirdi. "Geldik.." Yol boyunca hiç pes etmeden öğrenmeye çalışmıştı.


Gözlerini kısıp hızla indi Eylül, gözlerini çevrede gezdirdi, uzun bir caddeden gelip geçen araçlar dışında bir şey yoktu. Anlam vermeye çalışan bakışlarını yavaşça genç adama çevirdi.


"Nereye geldik?"


Genç adam tebessümle yaklaşıp önünde durdu, elinde bir uzun ince bir bez tutmuştu. "Gözlerini kapat." dedi fısıltıyla. Bezi dikkatle iki gözünü kapatacak şekilde sardı, arkasına geçip sıkıca bağladı. "Ben söylemeden açma."


Elini eline yaklaştırıp sıkıca tuttu, kalbi delice bir coşkuya kapıldı. Her temas sadece aklını değil kalbini de eritiyordu. "Bana güven.." dedi fısıltıyla. Sıkıca tutup dikkatle yoluna yön verdi.


Eylül şaşkındı, iki gözü bir bez ile sıkı kapatılıp görüş açısı elinden alınmış, eli bir adamın elinde, parmakları parmaklarının içerisindeydi. Bedenini saran bir güven vardı, kapalı gözlerine rağmen kendini tamamen bu adama bırakmıştı, sebepsiz.


....


"Bekle.." dedi genç adam, bir voleybol sahasındaydılar. Elini bırakıp önünde durdu. "Sana seslendiğimde açabilirsin." diye ekledi.


Koşarak filenin karşı tarafına ilerledikten sonra durdu, derin bir nefes verip köşedeki topa sessizce yaklaşıp eline aldı. Poziyonunu alıp, "Açabilirsin!" diye seslendi.


Eylül ufak bir soluk verip gözlerini kapatan bezi yavaşça çekti, bakışlarını araladığı an yüzünde koca bir şaşkınlık belirdi. Uzun zaman sonra yeniden bir voleybol sahasındaydı, filenin karşısında bir adam vardı, elinde top tutuyordu.


"Yakala!" diye seslenip topu sert bir vuruşla gönderdi, genç kızın gözleri önce havalanan topa yoğunlaştı, hızla harekete geçip sert bir vuruşla yere ve saha dışına çıkmasına izin vermeyerek karşıladı.


Top filenin karşısına geçerken, kalbi pır pır ediyordu. Özlem duyduğu, gecelerce rüyalarında gördüğü en büyük hayali yeniden gerçek oluyordu. Yeniden bir sahada topa vuruyordu.


Gözleri filenin karşısına kaydı, bir genç adam acemice topu karşılamaya çalışıyordu. Gülümsedi, ömrüne bir armağa mıydı bu?


Onu voleyboldan ayıran da, yeniden kavuşturan da bir adamdı.. Ama aralarında dünya kadar fark vardı.


.....


"Bu kadar da kötü oynanmaz." dedi Eylül tebessümle. Ter içerisindeydi. En büyük özleminin gücüyle zaferle tamamlamıştı maçı. Soluk soluğa sahanın zemininde oturmuştu.


Gözleri genç adamın gözleriyle buluştu, Kerem yavaşça yanına yaklaşıp oturdu. Ne kadar çabalasa da tek sayı bile alamamış, maçı tam bir fiyasko olmuştu. "Bu kadar da iyi oynanmaz." dedi sitemle. Gözleri genç kızın gözlerine kaydı, kalbindeki heyecan yüzündeki tebessüme sebep oldu.


"Çok iyi olduğumu söylemiştim."


"Evet.. ama bu kadarını beklemiyordum." dizlerini karnına çekip kollarını doladı. Yeşil gözleri yorgun, alnı ve ensesi ter içerisindeydi. İlk kez voleybol maçı yapıyordu.


Genç kız gülümsedi, uzun zaman sonra ilk defa böylesine iyi hissediyordu. Yıllardır özlem duyduğu birine kavuşmuşçasına.. "Bende bu kadar kötü olacağını beklemiyordum." Kahkahası duyuldu, çok iyi hissediyordu.


Derin nefes alıp pozisyonunu bozmadan yanına yaklaştı, kafasını yavaşça omzuna bıraktı. Son zamanlarda, yakınında olmak çok başka hissettiriyordu. "Kerem.." dedi fısıltıyla. Merak ettiği çok şey vardı. Bu adam kimdi, gerçek hayatının neresindeydi, neden şimdi kaderine ortaktı?


"Efendim.." diye cevapladı genç adam aynı tonla.


"Kerem kimdir?" Gözlerini yavaşça eğip gözleriyle buluşturdu genç adam, ilk defa bu kız onu merak ediyor, soruyordu. Sustu.


"Kerem nasıl biridir? Neleri sever? Neleri sevmez? Bir ailesi yada.. ?"


Pozisyonunu bozmadan kafasını kaldırdı, gözleri bir çift bahar ile buluştu. Gözlerinde, bedeninde istemsiz bir hüzün belirdi, alt dudağını yavaşça ısırıp ses tonunu alçalttı. "Sevdiği biri var mıdır?"


Gözlerini yavaşça gözlerinden ayırdı Kerem, omzundaki ağırlık hem kalbinin hemde de elinin rahatlama sebebiydi. Bakışlarını yere eğdi, "Var.." diye mırıldandı.


Gözleri iri iri açıldı genç kızın, kafasını yavaşça omzundan ayırdı. "Sevdiğin bir kız mı var?"


Kafasıyla onayladı genç adam, delice sevdiği, ömrünü hayaliyle geçirdiği bir kız vardı.


"Var.." diye tekrarladı, kalbini kül eden bakışlardan gözlerini zorlukla ayırarak.


Yavaşça doğrulup ayağa kalktı Eylül, gözlerine direnmeye çalışarak köşedeki topa yaklaştı. "Sonra detayları dinlemek isterim." dedi. Arkasını döndü, bu konuda tek kelime dahi duymaya cesaret edemiyordu. Ufak soluk verip arkasını döndü, elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. Niye böyle hissediyordu, niye tek kelimelik bir cevapla böylece çırpınıyordu?


Adımları yavaşça durdu, gözleri büyüdü. Sebebi tahmin ettiği şey olamazdı değil mi? Kalbi bu adama kaymış olamazdı değil mi? Hayır, mümkün değildi. Sevdiği adam gerçeğinde kalan Burak'tı, burada bulunan Kerem değildi.


....


Oy ve yorumları eksik etmeyelim, yeni bölüm 400 okunmaya ulaştığı anda gelecek 🖤


Loading...
0%