Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13.Bölüm: Söz

@mlkshnn

"Seni mutlu eden hiçbir şeyden, başkasını mutlu etmek için vazgeçmemelisin."

 

...

"Sevdiğin bir kız mı var?"

Kafasıyla onayladı genç adam, delice sevdiği, ömrünü hayaliyle geçirdiği bir kız vardı.


"Var.." diye tekrarladı, kalbini kül eden bakışlardan gözlerini zorlukla ayırarak.


Yavaşça doğrulup ayağa kalktı Eylül, gözlerine direnmeye çalışarak köşedeki topa yaklaştı. "Sonra detayları dinlemek isterim." dedi. Arkasını döndü, bu konuda tek kelime dahi duymaya cesaret edemiyordu. Ufak soluk verip arkasını döndü, elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. Niye böyle hissediyordu, niye tek kelimelik bir cevapla böylece çırpınıyordu?


Adımları yavaşça durdu, gözleri büyüdü. Sebebi tahmin ettiği şey olamazdı değil mi? Kalbi bu adama kaymış olamazdı değil mi? Hayır, mümkün değildi. Sevdiği adam gerçeğinde kalan Burak'tı, burada bulunan Kerem değildi.


Genç adamın gözleri yavaşça ona döndü, arkasını dönmüş ağır ağır yürüyordu. Derin bir nefes verip ayağa kalktı. "Eylül.." dedi, yanına yaklaştı. Genç kızın gözleri ona döndü, iki bakış anında buluştu. İkisi de çekingen, ikisi de istemsizdi.


"Maça devam mı?" diye ekledi Kerem. Gözlerini topa çevirdi.


Genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, en büyük özlemine doyamamıştı. Kafasıyla onaylayıp "Devam!" Koşar adımlarla filenin karşısına geçti.


.....

"Çok.." diye fısıldadı Eylül. Arabadaydı, yanındaki sürücü koltuğunda genç adam vardı. "Özlemiştim." diye ekledi. Hem kalbinin hemde zihninin ilk itirafıydı, uzun zamandır dokunamadığı topu, yaklaşmasını sahayı delice özlemişti.


Genç adamın gözleri parıldadı, en büyük emelini yerine getirebilmiş, özlemine kavuşturup mutlu edebilmişti. Elini direksiyondan, dikkatini yoldan hiç ayırmadan gözlerine ufak bir bakış attı, bakışları tıpkı çiçek ve baharın buluşması gibi kavuştu.


"Neden?" diye sordu. Yola kısa bir bakış atıp yeniden ona döndü. "Neden voleybolu bıraktın?" diye ekledi.


Genç kız pozisyonunu yavaşça değiştirip kafasını çevirdi. Gözlerini pencereye çevirdi, geçtikleri yola kaydı bakışları. Dalgın, sessiz ve hayal kırıklığıyla..


"Daha önce söylemiştim.." diye cevapladı. Gözleri buldukları caddenin karşı tarafındaki bir çifte kaydı, iki genç ele yürüyordu.


"Dönebilirsin, yeniden takıma girebilirsin."


Kafasını zorlukla iki yana salladı Eylül, "Önceliklerim değişti."

"Voleyboldan daha önemli olan nedir senin için?"


Buruk bir tebessüm oluştu genç kızın yüzünde, ufak bir soluk alıp gözlerini yavaşça kapattı. Zihni uzun, 5 yıllık bir yolculuğa yol aldı. Ömrünün 5 yılında yer alan, geçen her günde yerini büyüten bir adam vardı. Her anında yanında olmuş, elinden sıkı sıkı tutmuştu.


"Burak.." dedi, genç adamın yarası delice sızladı.

"Burak için mi bıraktın?"


Genç kız kafasıyla yavaşça onayladı, sevdiği adamın tek kelimesiyle hayallerinden vazgeçmiş, geleceğinin yönünü değiştirmişti.


"Burak neden böyle bir şeyi istedi?" Arabayı köşeye çekip durdurdu. Gözleri kısılmış, çehresi sertleşmişti.


Genç kız yavaşça gözlerini yeniden gözlerine çevirdi, en güzel çiçeğin olduğu bir renk ile buluştu bakışları. Ufak soluk aldı, "Çünkü takımda olduğum her anda endişeleniyordu."

"Ne?"


......

1 Yıl Önce..


Küçük bir hastane odasında ufak bir kalabalık vardı. Odanın orta yerinde bir yatak duruyordu, yatağın üzerinde genç bir kız yatıyordu. Kolunda bir serum, kafasının üst kısmında derin bir yaranın yarattığı koca bir sargı vardı.


Saatler süren operasyonun sonrasıydı, genç kız okulun voleybol turnuvasında sert bir top darbesiyle dengesini kaybetmiş, yere yığılırken de kafasını filenin direğine vurmuştu.


Saatlerdir koridorda sevdikleri nöbet tutuyor, baş ucunda ise genç bir adam bekliyordu. Gözlerini, kafasındaki sızıya rağmen açmaya gayret ettiğinde ilk onu gördü genç kız. "Burak.." dedi zorlukla.


Genç adamın gözleri hızla ona döndü, uzun süredir başında bekliyordu. Gözleri dolu dolu oldu, çok endişelenmişti. "Eylül.." dedi fısıltıyla. Elini yavaşça saçlarına bırakıp okşadı. "Sevgilim.." Eğilip alnına ufak bir öpücük kondurdu. "Çok korktum."


"İyiyim.." dedi zorlukla genç kız, kafasındaki sızıyı umursamamaya büyük gayret ediyordu. "Ne oldu bana?"


"Ufak bir kaza geçirdin sevgilim. Maç sırasında top çarpınca yere düşüp başını direğe vurmuşsun."

"Ah.." dedi genç kız, gözlerinin önünde o an canlandı. Hiçbir şeyi anlayamamış, algılayamamıştı. Top nasıl öylesine dengesiz gelmiş, kafasını hedef almıştı. İlk defa böylesine bir kazayı yaşıyordu.


"İyi misin sevgilim?" yavaşça önüne eğildi, burnunu saçlarına gömdü. Uyanmayacak olmasından oldukça korkmuştu.


"İyiyim.." elini dikkatle erkek arkadaşının elinin üzerine bırakıp sıktı. "İyiyim, endişe etme."


Yavaşça doğrulup gözlerini genç kızın bitkin gözleriyle buluşturdu Burak. İki elini sıkı sıkı tutuyordu. "Bana bir söz ver."


Eylül sessiz ve merak doluydu, canının delice yanışı umurunda değildi. Bir an önce ayaklanıp normal hayatına dönmeliydi. Okulun yıl sonu turnuvası vardı, takımına destek olup kazanmalarını sağlamalıydı. "Söz mü?"


Kafasıyla hızla onayladı Burak, "Bir daha voleybol oynamayacaksın."

"Ne?" Dedi şaşkınlıkla Eylül.

Sıkıca tuttuğu ellerine üst üste öpücükler kondurdu Burak. "Söz ver bana lütfen, bir daha topa yaklaşmanı bile istemiyorum."

"Ama.." dedi zorlukla genç kız. Nasıl olurdu bu, en büyük hayalinden nasıl vazgeçerdi?


"Sen böyle yatarken kafayı yiyecektim ben. Bana bir daha bu korkuyu yaşatma." Susup yeniden al ona ufak bir öpücük kondurdu. "Sana bir şey olursa yaşayamam."


Gözleri doldu genç kızın, toparlanmaya çalıştı. "Burak.." diye fısıldadı yalvarırcasına. Nasıl yapar, nasıl vazgeçerdi.

"Lütfen.. bir daha voleybola yaklaşma. Söz ver bana."


Yanağına usulca bir damla gözyaşı süzüldü Eylül'ün, ufak bir soluk aldı. "Söz.." dedi, kalbi parçalara ayrıldı. Bundan sonra topa asla dokunmayacak, takımda yer almayacak, milli voleybolcu olma hayalini bir köşeye atacaktı.


Kapının gerisinde biri vardı, sessizce içeriyi bir gölge gibi izliyordu. Bahar gözleri şaşkın ve telaş içerisindeydi. Kaza haberini aldığı gibi hastaneye koşmuş, saatlerce bir yabancı gibi beklemiş, fırsat bulduğu anda da kapıya yaklaştığında istemeden konuşulanlara şahit olmuştu.


İki elini delice yumruk yapmış, istem dışı sıkıyordu. Böyle bir söz nasıl istenir, nasıl verilirdi? En büyük hayalinden vazgeçmesi nasıl istenirdi? Sessizce geriye çekilip sırtını duvara yasladı, sevdasının en büyük mutluluğu ufak bir söz ile elinden alınmıştı, artık çok sevdiği maçlarda yer almayacak, topa hiç dokunmayacaktı.


....

Gözlerini yavaşça silmeye çalıştı Eylül, o günden sonra bir daha topa dokunmamış, sahaya yaklaşmamıştı. Hastaneden taburcu olduktan sadece bir hafta sonra takıma ve hocasına, bundan sonra oynamayacağını söyleyerek veda etmişti.


"Burak.. beni korumak istedi." dedi.


Kerem gözlerini ayırıp kafasını eğdi. O gün de. Bugün de bu kararı hiç onaylamamıştı. Ufak bir kaza ile hayatının yönünü değiştirmesine sebep olmuştu.


En başından beri ısınamadığı o adamın iyi niyetine asla inanmamış, güven duymamıştı. Genç kızdan sözü aldığı o andan sonra hastaneden çıkmış, işlerini bahane edip taburcu olana değin sadece bir defa ziyaretine gelmişti.


Halbuki..

Bahar gözlü adam hastane sürecinde bir an bile ayrılmamıştı..

Her tedavide, her yemek yiyişinde, her canı yandığında veya gülüşünde görünmez bir gölge gölge, taburcu olup ayaklandığında mutluluğuna şahit olmuştu..


"Bunu yapmak zorunda değildin." dedi fısıltıyla. Keşke.. o günlerde karşısına çıkma cesareti gösterip voleybolu hiç bırakmamasını, hayallerinin peşinden gitmesini söyleyip hep yanında olabilseydi.. Yapamamış, özlemine de acısına da bir yabancı gibi seyirci olmuştu.


"Tatile.." dedi Kerem fısıltıyla. "Gerçekten gittin mi?" diye ekledi. Voleybolu bıraktığı günlerde herkesin bildiği gibi gerçekten tatilde miydi?


Kafasını yavaşça iki yana salladı Eylül, başkasına ilk itirafıydı. Hayatının en büyük hedefi bir söz ile buhar olup uçmuş, ömrüne büyük bir eksiklik vermişti. Genç kız yeni hayatına adapte olmaya çalışırken günlerce kendini evine, odasına kapatmış, bazen gözyaşı dökmüş, bazen de güçlü kalmak için kendine söz vermişti.


"Voleybol hayatımın büyük bir yerindeydi. Bırakınca boşluğa düştüm."

"Tatile gitmedin.."

"Gitmedim, yeni hayatıma alışmaya çalıştım."

"Zor olmuştur."

"Biraz.." dedi buruk bir tebessümle.


Derin nefes verdi Kerem, gözlerini buluşturdu. "Bana da bir söz vermeni istiyorum." Dedi, genç kızın gözlerini merak sardı.

"Seni mutlu eden hiçbir şeyden, başkasını mutlu etmek için vazgeçmemelisin."

"Burak.. haklıydı."

"Hayır, haklı değildi. Ufak bir kazanın bedelini, hayallerinden vazgeçerek ödememeliydin."


Gözleri doldu genç kızın, sustu. Halbuki ne zor olmuştu. Kafasını yavaşça çevirip gözlerini adamın gözlerinden ayırdı. Artık çok geçti, 2 yıldır ne topa dokunuyor ne sahaya çıkıyor ne de maç yapıyordu. Artık hayalini unutmuştu..


"Yeniden.." dedi Kerem, gözlerini yola çevirdi. Yavaş yavaş da olsa ilerliyordu. "Oynamak istersen, sana yardım edebilirim."


Genç kızın gözleri büyüdü, kalbi heyecanla çarpıyordu. Gözlerini yavaşça yüzüne çevirdi, bir çift bahar ile buluştu. Buluştuğu her anda rengi çok başka oluyordu. "Yeniden mi?" diye sordu fısıltıyla.


"Evet, takıma dönebilirsin."

"Olmaz.." dedi fısıltıyla. Topa dokunmayalı öyle çok olmuştu ki, birçok püf noktasını da profesyonel oyuncu yeteneğini de kaybetmişti. Artık herkes gibi sadece topa vurabilen biriydi. "Köreldim. Artık olmaz."


Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, boştaki elini yavaşça yaklaştırıp elinin üzerine bıraktı. Gözleri delice buluştu, hayat, zaman durdu. İki çift göz yepyeni bir yol çizdi, birbirinin olduğu yepyeni bir yol..


"Sana yardım edeceğim, sadece biraz zamana ihtiyacın var."

"Olmaz.." dedi genç kız zorlukla. Kalbindeki heyecanı bastırmaya çalıştı. "Baksana nasıl bir dünyadayız, artık dönebileceğim bir takım bile yok."


"Şimdiden deli gibi çalışacağız, gerçeğe döndüğünde de koşa koşa takımına gireceksin."

"Olur mu gerçekten?" diye sordu genç kız, gözlerinden yanağına ufacık özlem dolu bir yaş süzüldü. Gerçekten yeniden takımına dönebilecek miydi?


"Olur tabi.. Sen istersen her şey olur."


Alt dudağının kenarını sertçe ısırdı genç kız, kalbinde kelebekler uçuşuyordu. Hızla yaklaşıp kollarını boynuna sıkı sıkı doladı, "Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim." elinin birini kafasının arka kısmına bıraktı, kısa tutamlarının arasında parmaklarını gezdirdi. "İyi ki hayatıma girdin." diye ekledi.


Hızla geriye çekilip gözlerini buluştu. "Ama sende bana bir söz ver." dedi. Genç adamın gözleri merakla sevdasının gözlerine döndü. "Ne sözü?"

"Yeniden takıma girdiğimde, ilk maçımda beni izleyenlerden biri olacaksın."

Buruk bir tebessüm oluştu Kerem'in yüzünde, keşke mümkün olsaydı, gerçeğe döndüklerinde yeniden yanında olabilseydi.


"Belki.." dedi fısıltıyla. Gerçek hayatta ikisi için birlikte bir yaşam yoktu. Döndükleri anda belki hayatı son bulacak, belki bir daha hiç karşılaşmayacaklardı.


"Söz ver Kerem." Diye diretti Eylül, o gün görmek istediği, desteğini istediği kişi artık bu adamdı. Sahaya indiğinde, topa vurduğunda, kazandığında yanında olmalıydı.


Gözlerini yavaşça ayırıp yola döndü genç adam, ufak soluk aldı. Tutamayacağı bir sözü veremezdi, konuyu değiştirmeye çalışarak, "Eve yaklaştık.." dedi, Eylül'ün yüzü asıldı, ısrar etmeden dikkatini yola verdi. Bu garip hayatın içerisinde bilmediği bir şeyler vardı, öğrenmeliydi.


.....

Televizyonun karşısında oturuyordu Kerem, elinde kumanda vardı. Gözleri ekranda, zihni veremediği sözdeydi. Gerçek ne getirecek, nelere sebep olacaktı?


Döndükleri anda hayatı gerçekten son mu bulacaktı?


Ya da onun hafızasından tamamen silinecek miydi?


Her şey sadece bir rüya gibi sadece kendisinde mi kalacak, yıllardır kalbinde büyüttüğü sevdanın anıları sadece zihninde mi olacaktı?


"Ben.." diye bir ses duyuldu. Tiz ve kırgın bir tondu. Gözlerini yavaşça geriye çevirdi, bakışları genç kızın gözleriyle buluştu.


Ağır ve bitkin adımlarla yanına yaklaşıp oturdu Eylül, eve döndükleri andan beri zihninin büyük bir savaşına girmiş, hatırladığı tek bir şey bile yataktan çıkıp salona gelmişti.


"Gerçekten gerçeğe döndüğümüzde seni unutacak mıyım?" diye ekledi.


Genç adam gözlerini yavaşça ayırdı, tek kelime etmeye gücü yoktu. Kabullenmek istemediği en büyük gerçekti, bunca yaşanan ve yaşanacak şey nasıl yok olup gidecekti?


Önüne yaklaşıp çömeldi Eylül, gözleri doluydu. "Bana bu yüzden mi söz vermedin?" diye sordu.


Cevap veremedi Kerem, gözlerini gözlerinden kaçırmaya gayret ediyordu. "Kerem!" diye haykırdı genç kız, elini çenesine bırakıl bakışlarını buluşturdu.


"Gerçeğe döndüğümüzde neler olacak?" Yanağı usulca ıslandı, duymaktan delice korktuğu bir şeyler olmalıydı.


"Önemli değil.." diye fısıldadı genç adam, kaybolduğu gözlerinden bakışlarını ayırmaya çalıştı, genç kız çenesini sıkı sıkı tutup engel oldu.


"Önemli!" diye haykırdı Eylül, "Benim için önemli." Cesaretini toplamaya çalıştı. "Seni, bu günleri unutacak mıyım?"


Kafasını yavaşça olumlu anlamda sallamaya çalıştı, genç kızın yanağı ıslandı. "Söz ver bana." dedi titrek sesiyle. Bir elini hızla elinin içerisine bırakıp tuttu.


"Unutsam bile.. bana kendini hatırlatmak için her şeyi yapacaksın."


Kafasını yavaşça iki yana salladı genç adam, mümkün değildi. Gerçekte onun için belki de bir hayat olmayacak, sonsuzluğa gidecekti.


Hızla geriye çekildi Eylül, gözleri iri iri büyüdü. Öfkeliydi, gözlerini adamdan ayırdı. Nasıl bu kadar kolay vazgeçiyor, pes ediyordu. Niye unutulacak olmayı umursamıyordu?


"Peki.." dedi inatla. Arkasını döndü, hızlı hızlı dolaplara yaklaştı. Her çekmeceyi tek tek karıştırıp alt üst etti, aradığı şeyleri bulmaktan pes etmeyecekti.


Önce bir kalem buldu, köşeye ayırıp diğer dolaplara yaklaştı. Darmadağın ederken bir ajanda gördü, kapağı koyu yeşildi. Hızla kalemle birlikte eline alıp arkasını döndü. Odasına yürüyüp kapıyı sertçe kilitledi. Artık yapacağı tek bir şey vardı, ne olursa olsun geri döndüğünde hafızasına yardımcı olabilecek bir şeyler..


Yatağın kenarına oturup ilk sayfayı açtı, derin derin nefes alıp önce sakinleşmeye çalıştı. Artık bu dünyadaki hafızası bu defter olacaktı..


Büyük harflerle kapağına, 'İkinci Dünya' yazdı. İkinci sayfayı çevirip en başına tek bir isim karaladı, 'Kerem..' bundan sonra buradaki her anı, her cümleyi her şeyi buraya yazacak, gerçeğe döndüğünde unutsa bile hatırlamaya çalışacaktı.


"Hatırlayacağım.." Dedi fısıltıyla. Kalemi sıkıca tutup ikinci sayfayı doldurmaya gayret etti. Genç adamın fiziksel tüm özelliklerini tek tek yazdı.


Yeşil gözlü, Teni ve saçları açık renk, Sol elinde yara var, Voleybol oynamayı bilmiyor...


....

"Çok inatçı.." dedi Rüya, sessizce yaklaşıp genç adamın yanına oturdu. Gözlerini darmadağın olan salonun içerisinde gezdirdi, her anlarına şahit olmuştu.


"Benden tutamayacağım bir söz vermemi istiyor." dedi Kerem, dolu gözlerini gizlemeye çalıştı.


Gözlerini genç kızın girdiği odanın kapısına yoğunlaştırdı, özel yetenekleri vardı, kapalı kapılar hiçbir zaman engel değildi. İçeriyi gizlice süzdü. "Pes etmeyecek." dedi, deftere yazdıklarını okudu, bakışları büyüdü. "Bir defter tutmaya başladı şu an."


Kerem'in gözleri merakla kıza döndü, "Defter mi?"

Kafasıyla onayladı Rüya, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Gözlerini yeniden kapalı kapının gerisindeki kıza ve yazdıklarına çevirmişti. "Şu an voleybolda ne kadar kötü olduğunu not ediyor."

"Ne yapmaya çalışıyor, bunu neden yapıyor?"


Derin bir nefes verip gözlerini kapıdan ayırdı Rüya, bakışları genç adamın gözleriyle buluştu. "Gerçeğe döndüğünüzde seni hatırlamak için, burada sana dair her şeyi not edecek sanırım."

"Bu.." dedi genç adam şaşkınlıkla. "İşe yaracak mı?"


....

Oy ve yorumları eksik etmeyelim. Yeni bölümümüz 500 Okunduya ulaştığı anda gelecek 🖤

Loading...
0%