Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20.Bölüm: Aşık oldum

@mlkshnn

 

 

"Bir insanın önce sesini, sonra yüzünü, en son giysisini unutursunuz. Kokusunu ise aradan ne kadar süre geçerse geçsin unutmazsınız."

 

...

Genç adamın gözleri yavaşça ona döndü. Yeşil bakışları dolu doluydu. En büyük sevdasına vedası yakındı, en büyük dileği gerçek olamamış, bir an bile dudaklarından sevildiğini duymamamıştı. "Burada... kalamayız." Dedi fısıltıyla.

 

"Gerçeğe dönmek zorundayız."

"Ne?" dedi genç kız, gözleri doldu. "Öleceksin." diye ekledi. Kalbinde acı bir haykırış hüküm sürdü.

 

Genç adam gözlerini yavaşça bağımlısı olduğu gözlere çevirdi. Kısa bir an bile olsa ne güzel hayaller kurmuş, yeni bir hayatı istemişti. Sağlam olan elini yavaşça yanağına bıraktı, ufak bir nefes verip dudaklarını dudaklarına değdirdi.

 

Gözlerini yavaşça kapattı genç kız, kalbinde ömrü boyunca bilmediği bir his belirdi. Bu kafesin içerisinde pır pır eden bir kelebeğin özgürlüğe kavuşmasıydı. En büyük özgürlükle buluşması, bir bahar mevsiminde cıvıl cıvıl uçmasıydı.

 

Sonra.. önce akşam, sonra kış oldu. Kelebek kafesinin önüne yeniden gelip kanatlarını durdurdu. Onun için başka bir hayat yoktu, içeride yaşamaya mahkumdu.

 

Yavaşça geriye çekilmeye gayret etti, yüzü asık, gözleri de doluydu. Gerçekler en acı şekilde yüzüne sertçe vuruyordu. "Dur.." dedi soluklarının arasında fısıltıyla. "Yapma Kerem."

 

Gözlerini gözlerinden ayırıp zorlukla ayağa kalktı. Burada, bu odada, bu adamın yanında olması büyük hataydı. Kalbinde yıllardır başkasının aşkını, sevdasını taşıyan bir adamdı. Sevdasına ihanet edemezdi.

 

"Eylül.." dedi genç adam. Yavaşça ayağa kalkıp yanına yaklaştı. Hislerine yenik düşerek hata mı yapmıştı? 4 yıllık savaşına nasıl yenik düşebilmişti? "Özür dilerim."

 

Kafasını usulca iki yana sallamaya gayret ediyordu Eylül. Dudaklarında nefesinin, yumuşaklığının izi; kalbinde kalbinin etkisi vardı. "Ben.. özür dilerim." Gözlerini yavaşça gözlerinden ayırmaya gayret etti. "Kalbinin sahibini unutmamalı, seninle yeni bir hayatın hayalini kurmamalıydım."

 

"Hayır.." diye fısıldadı Kerem. Elini yavaşça yaklaştırıp iki elinden sıkıca tuttu. Bundan sonra geri çekilmek de uzak durmak da yoktu. Kısacık, belki de saatler sonra sona erecek bir ömrü vardı, onu da ne özlemle ne pişmanlıkla geçirmeliydi. "Ben.. sadece seninle olmak istiyorum."

 

"Ne?" Dedi genç kız, gözlerindeki parıltıya direnmeye çalıştı. Kulakları mı yanlış duyuyordu? Bu adam, söz ettiği kızdan vaz mı geçiyordu?

 

"Her şey bizim elimizde. Birlikte uzun bir ömür geçiremeyeceğiz belki ama kısacık zamanımızı bir ömür gibi geçirebiliriz."

"Ne?" dedi Eylül, yanaklarına aynı anda iki damla yaş hızla süzüldü. "Yapabilir miyiz bunu?"

 

Kerem kafasıyla onayladı, iki elini birleştirip ikisinin de kemikli sırtına aynı anda ufak birer öpücük kondurdu. "Yapabiliriz.." yavaşça yutkundu. "Olacakları hiç düşünmeyelim. Ne ölümü, ne de her şeyi unutuşunu.." yanağını dikkatle okşadı.

 

Tek kelime edemedi genç kız, yanaklarını ellerinin tersiyle silip kafasını hızla aşağı yuları salladı. Yanakları yeniden ıslanırken hızla kollarını boynuna doladı. Her an artık çok değerliydi, her an bir ömür yolları ayrılabilirdi. Ne bir an bile beklemeli, ne bir an bile tereddüt etmeliydi. Zaman artık çok kısıtlı ve önemliydi.

 

"Yapalım.." dedi fısıltıyla. Burnunu omzuna gömdü. "İstediğimiz her şeyi yapalım." kokusunu ciğerlerine çekti.

 

Beyaz bir görüntü vardı tam arkalarında. Solgun gözlerinde buruk bir tebessüm vardı, ikisini hayranlık barındıran hüzünle izliyordu. Ne olurdu da bu an biraz daha erken gelseydi? Ne olurdu da anlaşma bozulmadan böyle bir sahne olsaydı?

 

Yavaşça arkasını döndü, tek adım atıp durdu. Nefesi kesiliyordu, öne doğru eğilip derin derin soluk aldı. Zamanı daralıyordu.

 

Ellerini sıkıca dizlerine dayadığı an bir görüntü belirdi gözlerinde. Orta yaşlarda bir adamdı, tıpkı onun gibi bembeyaz giysilerin içerisindeydi. Saçları yoktu, yüzü genç kıza kıyasla daha canlıydı.

 

"Gel.." dedi fısıltıyla. Yavaşça elini uzattı. "Artık bırakmalısın." diye ekledi.

 

Rüya kafasını iki yana sallamaya çalıştı, vadesi dolana değin bulduğu her fırsatta buraya gelmeye devam edecekti. "Olmaz.."

İki omzundan tutmaya çalıştı orta yaşlardaki adam, "Buraya geldikçe daha da kötüleşiyorsun."

"Gelmek zorundayım."

"Hayır. Öyle bir zorunluluğun yok."

"Anlaşma.." diye fısıldadı genç kız zorlukla.

 

Derin bir soluk vermeye çalıştı adam, gözlerini genç kızın bitkin gözlerine çevirdi. "Anlaşma kural ihlalinden dolayı sona erdi, biliyorsun. Artık hiçbir şey Kerem'in ölmesine, Eylül'ün de unutmasına engel olamayacak."

 

Gözleri dolu doluydu genç kızın, "Çok acımasızsın!" diye haykırdı. Ufak bir hata, nasıl böylesine acı bir sonuca sebep olabilirdi? "Tek hatasıyla her şeyi bitirdin!"

"Hatayı.. Öleceğini itiraf ederek Kerem yaptı."

 

Kafasını yavaşça iki yana sallamaya çalıştı Rüya, zorlukla yanaklarını sildi. "Sen sadece ölmesi için çabalıyorsun."

"Hayır. Onun hayatı.. O gece zaten sona ermişti. Ben sadece ikinci bir şans verdim ama onu da kaybetti."

 

"Umutlandırdın.." diye fısıldadı Rüya, yanakları yaşla doldu. "En baştan ölmesine izin vermeliydin!! Onu yeni bir hayat için umutlandırdın!"

"Bunu isteyen ben değil, o'ydu. Tek dileğiydi, kısa bile olsa gerçek oldu."

"Acımasız." Diye tekrarlardı, gözleri yeniden iki gence döndü. Arkalarındaki kişilerden bir haber birbirlerinin kollarına delice sığınmışlardı.

 

"Biri ölecek, biri de unutacak." Gözleri yanındaki adama döndü. Yanakları delice ıslandı, çaresizdi. Ne ölüme ne unutulmaya bir çözümü vardı.

 

Ağır adımlarla yanına yaklaştı orta yaşlı adam, elini uzattı. "Hadi gidelim." diye ekledi. Rüya zorlukla elinden tuttu, ikisi de bir buhar misali kayboldu.

 

.....

Güneşin battığı saatlerdi, genç kızın elinde bir defter vardı. Parmaklarının arasında sıkıca tuttuğu kalemle bir şeyler yazıyordu. Karşısında bir heykel edasında genç adam duruyordu.

 

"Bitmedi mi?" diye sordu Kerem. Kollarını göğsüne bağladı. Dakikalardır ayakta ve karşısında bir biblo misali bekliyordu.

 

Genç kız gözlerini defterinden ayırıp bir çift bahara çevirdi. Yüzünde koca bir gülümseme oluştu, karşısında en güzel manzarası vardı. "Bitmedi." Ufak bir soluk verip ayağa kalktı, yanına yaklaşıp durdu.

 

Elini kafasını hizasına bırakıp, genç adamın boyuyla ölçmeye çalıştı. Boyu, omzuna yetişiyordu. Hızla yerine koşup "Boylarımız arasında yatay şekilde 10 parmak fark var." diye not etti.

 

"Her detayı yazmalıyım." diye ekledi. Deftere eklediği her kelimede kalbi acıyla sızlıyordu. En büyük dayanağı bu defter olacak, ikisini belki de yeniden bir araya getirecekti. Ufak bir nefes verdi, "Fiziksel tüm özelliklerini yazdım." Gülümsedi, "Artık unutsam bile bu defter ile görüntünü hatırlayacağım."

 

"Yeterli mi?" diye sordu genç adam, hızla yaklaşıp yanına oturdu. Ayakta beklemek oldukça yormuştu.

 

Genç kızın gözleri ona döndü, yavaşça kafasını omzuna yasladı. Gözlerini sıkı sıkı kapatıp kokusunu ciğerlerinin en derinine çekti. "Kerem.." dedi fısıltıyla. Gözleri kapalı, burnu omzuna dayalıydı. Kokusunu derin derin içine çekiyordu. "Ne öğrendim biliyor musun?"

 

Genç adamın gözleri yavaşça ona döndü. Merak doluydu. "Ne?"

"Bir insanın kokusunu aradan ne kadar süre geçerse geçsin unutmazmışız."

 

Kerem'in yüzünde şaşkınlık belirdi, "Gerçekten mi?" Diye fısıldadı, burnunu gizlice saçlarına gömdü. Ufak bir ihtimal bile olsa, yaşadığı sürece bu kokuyu zihninde tutmalıydı.

 

Kafasıyla onayladı genç kız, "Evet. önce sesini, sonra yüzünü, en son giysisini unutur ama kokusunu hiç unutmazmışız." Yavaşça göğsüne sokuldu. "Bu yüzden hep çok yakınımda ol. Kokunu ezberlemeliyim." Elinden tutup ayağa kaldırdı.

 

"Bir an bile ayrılma." Önüne geçip burnunu dikkatle göğsüne bastırdı, genç adamın kalbi durdu. Her temasında delice haykırıyordu. Yavaş bir soluk alıp kolundan tuttuğu gibi bedenlerini yapıştırdı. İki ayrı beden, tek oldu. Sen ve ben, biz oldu. Sağ avucunu yavaşça genç adamın kalbine dayadı, "Seni unutmayacağım."

 

Doluydu gözleri Kerem'in, ondan bunu isteyecek, bekleyecek kadar acımasız değildi. Ufak bir soluk alıp kalbindeki eli hissetmeye çalıştı. "Unut.." diye fısıldadı, en büyük dileğiydi.

 

.....

"Hayır.." diye bir fısıltı duyuldu odanın birinde. Genç bir kız koca bir yatağın üzerindeydi, gecenin bir vaktiydi. Kafasını yastığında sağa sola yavaşça sallıyor, kısık soluklarının ve terli yüzünün arasında aynı kelimeyi tekrarlıyordu.

 

"Hayır.." Kapalı gözlerinin derinlerine etkisinde olduğu bir rüya hakimdi.

 

Bir gece yarısıydı, bir köprünün başında bir başındaydı. Ensesinde derin bir sızı vardı, sırt üstü düşüp bir taşa sertçe vurmuştu. Ayağa kalkmaya gayret ediyorken, karanlıklar içerisinde bir gölge beliriyordu. Önce birkaç defa savruluyor sonra da koca bir köprünün kenarına tutunmaya çalışsa da başaramayıp aşağıya düşüyordu.

 

"Hayır!" diye haykırdı, karanlıklar içerisinde ve bir gölge feci bir şekilde denize düşmüş, kaybolmuştu. "Hayır!" Diye haykırıp ayağa kalkmak, yardım etmek istiyor ama ensesindeki darbe buna müsaade etmiyor.

 

Hızla gözlerini, "Hayır!" diye haykırarak araladı, kalbi delice çarpıyordu. Zihninde sadece aynı görüntü vardı, yerde baygın yatarken, bir gölgenin gözükmesi ve sonra bir köprüden uçsuz bucaksız bir denize düşmesi.

 

Zorlukla ayağa kalktı, odanın kapısını aralayıp yan odanın önünde durdu. "Kerem.." diye fısıldadı. Duvardan destek almaya çalışarak elini sıkıca bastırıp arkasını döndü. Ağır adımlarla kapıyı açıp dışarı çıktı.

 

Bahçeye bakındı, gözleri sokak lambasına kaydı. Gecenin karanlığına ne de iyi geliyordu. Yavaşça kaldırımda adımlarını durdurdu. Tıpkı rüyası gibi karanlıktı, etrafta hiç kimse yoktu.

 

Yavaşça eğilip kaldırım kenarına oturdu. Hava almaya, sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Kafasını ellerinin arasına alıp yere eğdi, kalbinde anlam veremediği bir telaş vardı. Rüyanın etkisi neden bu kadar büyük olmuş, delice sarsmıştı?

 

Kalp atışları hızlıydı, ritmi oldukça düzensizdi. Gözlerini kapattığı her anda aynı sahne gözlerinin önündeydi. Bir gölge karanlıklar içerisinde savrularak köprüden aşağıya düşüyordu.

 

"Düşünme.." dedi fısıltıyla. "Kabustu, bitti." diye ekledi.

 

Derin derin soluk alıp verdiği an bir nefes ulaştı kulaklarına. Kafasını kaldırıp o yöne çevirdi, gözleri genç bir kızla buluştu. Karanlığa, gecenin siyahına rağmen bembeyaz elbisesiyle yavaşça yanına oturdu.

 

"Sormadım ama oturabilir miyim?" diye sordu Rüya, tam yanına sessizce oturmuştu.

 

Eylül usulca kafasıyla onayladı, zihnini zorlamaya çalıştı. Onu daha önce de görmüştü, eczane ararken karşılaşmışlardı. Yine üzerinde aynı beyaz elbisesi vardı. Yine yüzü solgun ve benzi atmıştı.

 

"Saat çok geç." dedi merakla. Gecenin bir yarısı uyuyamayan tek kişi değildi. Merakla, "Sende kabus mu gördün?" Diye ekledi.

 

Rüya'nın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "Kabus görmem ben."

"Ne?" Dedi Eylül, gözlerini solgun gözlerine sabitledi. "Her rüyan güzel midir?"

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı Rüya, "İsmim Rüya olduğu için evet." Dedi konuyu değiştirmeye hayret ederek. Elini yavaşça uzattı. Eylül'ün gözleri eline kaydı, tek kelime edemedi, bu kız oldukça gizemli gözüküyordu. Söylediği her kelimede de daha çok netleşiyordu. "Ben de Eylül.." diye eline karşılık verdi.

 

"Memnun oldum Eylül." Ufak bir nefes verip kafasını gökyüzüne kaldırdı. Bugün yıldızlar oldukça fazlaydı. Yüzünde tebessüm belirdi. "Yıldızları çok severim." diye ekledi. "Ve bugün sayıları çok fazla. Yarın güzel bir gün olacak demek ki."

 

Gözlerini yavaşça Eylül'e çevirdi. "Sende yıldızları sever misin?"

"Artık değil.." dedi fısıltıyla. Gözlerini usulca kapattı, zihninde gördüğü kabus yer aldı. Bir gece vaktiydi. "Karşılığında geceye katlanmak gerekiyor." Diye ekledi.

 

"Geceyi sevmez misin?"

 

Kafasını iki yana salladı Eylül, hayatını değiştiren de ona kabusu yaşatan rüyanın sebebi de bir geceydi. "Sevmem."

"Peki.." dedi Rüya, yeniden gözlerini gökyüzüne kaldırdı. Arkasını yavaşça dönüp işaret parmağıyla gerideki evi işaret etti. "Bu evde mi kalıyorsun?"

 

Kafasıyla onayladı Eylül, "Evet."

"Tek misin?"

"Hayır."

"Ailenle mi?"

"Hayır."

"Hmm." Dedi Rüya, "Yoksa sevgilinle mi?"

 

Eylül'ün gözleri yavaşça ona döndü. "Bilmiyorum." Dedi, aklı da kalbi de karmakarışıktı. Son zamanlarda garip hislerle tanışıyor, delice cebelleşiyordu. "İçerideki kişinin neyim olduğunu bilmiyorum."

 

"Nasıl yani?"

"Durumlar biraz karışık, anlatsam da duyacaklarına inanmayacaksın. O yüzden boş verelim."

"Hayır, iyi dinleyiciyimdir. Sonra bende sana kendimle ilgili birkaç önemli detay veririm. Böylece iki yakın arkadaş olma yolunda ilk adımı atarız."

"Ne?" dedi Eylül, "İki yakın arkadaş mı?"

"Evet. Hadi anlat bakalım, birlikte yaşadığın o adam kim?"

 

Derin bir nefes aldı Eylül, uzun zaman olmuştu biriyle dertleşmeyeli. O gece.. ailesini almakla kalmamış, dostlarını da almıştı. "Adı Kerem." dedi, Rüya tebessüm etti. Sessizdi, bölmemeye kararlıydı.

 

"Hayatıma ansızın girdi. Onun gelişiyle bağlantısı var mı bilmiyorum ama bildiğim, öğrendiğim, alıştığım her şey değişti."

"Bu.. kötü bir şey mi?" diye sordu Rüya endişeyle.

 

"Başlarda her şey çok kötüydü. Ansızın hiç tanımadığım bir adamla yaşamak zorunda kaldım. Üstelik çok sevdiğim başka bir adam vardı ve onu da geride bırakmıştım."

 

Sessizdi Rüya, genç kızın dudaklarından çıkan her kelimeyi zihnine kaydediyor, endişeyle bekliyordu. "Şu an da.. nasıl?"

"Karmaşık.." dedi ufak bir tebessümle Eylül, gözleri genç kızın bitkin gözleriyle buluştu. "Anlam veremediğim hisler ele geçiriyor beni." Elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. "Onun yanında iken çok hızlı çarpıyor, sanki kalbimin üzerinde onlarca kelebek aynı anda uçuşuyor gibi."

 

Gözlerini kapatıp derin nefes verdi Rüya, yüzünde tebessüm oluştu. "Aşk.." dedi fısıltıyla. "Aşk bu." Diye ekledi.

 

Eylül'ün gözleri hızla ona döndü. Kalp aynı anda iki kişiye aşık olabilir miydi? Burak en büyük aşkı iken, Kerem adının da aşk ile anılması mümkün müydü? "Aşkı biliyorum, böyle değil."

"Aşkı bilmiyorsun, yeni öğreniyorsun."

"Ne?" Dedi Eylül. "5 yıllık bir ilişkim var."

"O zaman şöyle yapalım." Dedi Rüya, yavaşça kızın elini tutup avucunu kalbinin üzerine bırakmasını sağladı. "Gözlerini kapat." Eylül itiraz etmeden gözlerini kapattı. Elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı.

 

"İyice düşün.." kısık bir soluk aldı. "Ve kalbinin sesini dinle. O seni yanıltmayacaktır."

 

Derin bir sessizlik oldu. Rüzgar sustu, yıldızlar kayboldu. Kuşlar örtüşmeyi durdurdu, tüm dünya dilini yuttu.

 

Gözlerini yavaşça araladı Eylül, etrafta şaşırtıcı bir sessizlik vardı. Bakışlarını hızla çevirdi, bir başınaydı. "Rüya.." diye fısıldadı. Nereye kaybolmuştu? Elini dikkatle kalbinden ayırdı, ayağa kalktı.

 

Bakışlarını etrafta gezdirip bahçeye yöneldi, gözleri bir çift bahar ile buluştu. "Eylül.." dedi genç adam. Endişeli ve uykulu gözleriyle yanına yaklaştı. Evin içerisindeki yokluğunu fark edip telaşla dışarı çıkmıştı.

 

Baharın en güzel yanıydı genç kızın karşısındaki. Kalbini coşkuya, neşeye esir edendi. Eli titriyor, gözleri hayranlık barındırıyordu.

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı, kalbi deli gibi çarpıyor, diğer yarısına sesleniyordu. Artık birleşip bir bütün olmalılardı. "Ben.." dedi Eylül. Cesaretini toplamaya çalışarak yaklaşıp önünde durdu.

 

Derin derin nefes alıp elini yeniden kalbine bıraktı. Sadece bu adama yaklaştığında böylesine titriyordu. "Ben.." diye tekrarladı. Dili lal, kalbi gevezeydi. Dudakları oynamıyor, bedeni haykırıyordu.

 

Yavaşça elini kalbinden ayırıp avucunu genç adamın kalbine bıraktı. Aynı şekilde bir çırpınış hakimdi. Gözlerini yavaşça gözleriyle buluşturup cesaretini toplamaya bile fırsat veremeden dudaklarını dudaklarıyla buluşturdu.

 

Gecenin karanlığına, iki kalp bir tam oldu. İki nefes bir ses oldu. İki beden bir oldu.

 

"Evet.." dedi yavaşça geriye çekilerek Eylül. Soluk soluğaydı. "Burak'ın adı buraya geldiğimizden beri hiç dilimden düşmedi. Evet, 5 yılım onunla geçti. Evet, senin de kalbinde belki de hala bir başkası var. Ama.."

 

Sustu, gözlerini yavaşça gözlerine değdirdi. Sağ eli de dikkatle kısa sakallarının üzerinde durdu. "Ben sana aşık oldum."

 

......

Oy ve yorumları eksik etmeyelim. 🖤

Loading...
0%