@mlkshnn
|
"Evet.." dedi yavaşça geriye çekilerek Eylül. Soluk soluğaydı. "Evet, Burak'ın adı buraya geldiğimizden beri hiç ağzımdan düşmedi. Evet, 5 yılım, gençliğim onunla geçti. Evet, senin de kalbinde belki de hala bir başkası var. Ama.."
Sustu, gözlerini yavaşça gözlerine değdirdi. Sağ eli de dikkatle kısa sakallarının üzerinde durdu. "Ben sana aşık oldum." "Ne?" dedi genç adam, sesi de tıpkı elleri ve bedeni gibi tir tir titredi. "Ne?"
Elini sakallarının üzerinde dikkatle gezdiriyordu genç kız, gözler dolu, kalbi pır pırdı. "Ben.. seni seviyorum."
İki yanağı usulca uslandı genç adamın. En büyük hayali, en büyük dileği ve en büyük isteği gerçek mi olmuştu? Kulakları en güzel rüyasını mı yaşıyordu? "Beni.." dedi fısıltıyla. Sustu. Bu bir rüyaysa hiç uyanmamalıydı. Ellerini sıkıca tutup, kollarına sığınıp, burnunu eşsiz kokusuna dayamalıydı.
"Evet.." dedi Eylül. Baş parmağını sakallarının kısa tutamlarında dikkatle gezdiriyordu. "Evet. Burak'a hissettiğim aşk değilmiş, sanırım sadece bir alışkanlıktı."
"Kalbim.. onun yanındayken.." gözlerini onun bahar gözleriyle buluşturdu. Bakışları bile eritiyordu. "Şimdiki gibi hiç çarpmadı."
Alt dudağının kenarını sertçe ısırdı. "Beni.. 5 yıllık ilişkisine ihanet eden ve sevdiğin kızı da umursamayan umursamaz biri olarak görebilirsin ama kısacık zamanımız var. Ben bunu da detayları düşünerek geçiremem." Yanakları usulca ıslandı.
"Ben sadece geride kalan zamanımın tümünde seninle mutlu anılarım olsun istiyorum." "Ama.." dedi genç adam toparlanmaya çalışarak. "Unutacaksın.." biriktirdikleri her anı buhar olup gidecekti.
Elinin tersiyle yanağını hızla sildi genç kız, kafasını iki yana sallıyordu. "Unutmayacağım." Yanaklarına hızla yeniden yaşlar süzüldü. "Unutmayacağım." Diye tekrarladı.
Genç adamın kalbi pır pırdı. Hızla yaklaşıp kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Burnunu saçlarına gömdü. Ölenler her şeyi unutur muydu? Son nefesinde bile bu kokuyu hatırlar mıydı?
Derin derin nefes alıp verdi. "Mutlu olalım." bir eliyle saçlarının arka kısmını okşadı. Hayalinin en eşsiz anındaydı. Kokladı, burnunu tüm gücüyle içine çekti, son nefesini verene değin bunu unutmamalıydı. "Birlikte mutlu olalım."
Yavaşça geriye çekildi Eylül, iki eliyle genç adamın yüzünü kavradı. Gözleri, bir çift baharla buluştu. "Belki.." dedi fısıltıyla. Kalbi sızım sızım sızladı. "Ölmek istemezsin." Gözleri doldu, direnmeye gayret etti. "Belki.. benimle kalmak istersin."
Kerem'in yanakları hızla ıslandı. Ne çok isterdi ömrünün her anını onunla geçirmeyi, uzun yıllara ait anılar biriktirmeyi. Daha önce hayalini bile kuramadığı bir gelecek olmayı. Elini gerçek dünyada da sıkı tutup her anında yanında kalmayı..
"Seninle kalmayı.." bakışlarını yavaşça ayırmaya çalıştı. "Her şeyden çok isterdim."
"Kal.." dedi genç kız. Ellerini sıkı sıkı tuttu. "Ölme." Bakışlarıyla yalvarır bir ifade vardı, ne olurdu da ölmeseydi, ne olurdu da hep yanında kalabilseydi.
"Benim elimde değil." "Hayır.." diye reddetti genç kız. Derin derin soluk aldı. "Kabulleniyorsun." Sustu, "Ama ben senin aksine bunu hiç kabullenmeyeceğim." Gözlerini, kalbimi eriten gözlere çevirdi. "Seni unutmayacağım."
"Ben.." dedi fısıltıyla genç adam. Gerçekten de onun aksine ilk andan beri genç kız olacakları reddediyor, her defasında şiddetle dile getiriyordu. O da aynısını yapmalı, kabullenmemeliydi. "Ölmeyeceğim.."
Genç kızın hıçkırıkları yankılandı. İlk defa reddettiğini duyuyordu. Kafasıyla onaylayıp elinin birini yeniden yanağına bıraktı. "Ölmeyeceksin.." diye onayladı. "Geri döndüğünüzde unutmuş olsam bile gelip beni bulacaksın."
Başını yavaşça olumlu anlamda salladı. Yarası sızım sızım sızladı, bedenine feci bir acı hüküm sürse de direnmeye çalıştı. Yüzü sarardı, bahar gözleri kızardı.
"Kerem.." dedi Eylül endişeyle. Gözleri hızla yaralı eline kaydı. Biraz daha büyümüş, dirseğini geçmişti. "Hayır.." dokunmaya çalıştı, cesaret edemedi. Çaresizce yere çömeldi, biz dizine tutunmaya çalıştı. Ne yapsa ne etse ne kadar reddetse de yara büyüyor, onu ölüme yaklaştırıyordu.
Hıçkırıkları yankılandı, toparlanmaya, derin derin nefes almaya çalıştı. Direnecek, pes etmeyecekti. Yavaşça önce gözyaşlarını zorlanarak da olsa durdurup ayağa kalktı. Genç adamın solgun yüzüne bakıp diğer elinden yavaşça tuttu. "İçeri girelim, dinlenmen gerek."
Ağır adımlarla içeri girip kapıyı örttü. Odaya geçti, yatağı düzeltip kafasını dikkatle yastıkla buluşturup kenarına oturdu. "Nasıl hissediyorsun?" "İyi.." dedi zorlukla genç adam. Nefesinde anlam veremediği bir etki vardı, son birkaç saattir ayakta durmasını da konuşmasını da güçleştiriyordu. Gizlemeye gayret etti, onu daha fazla üzemezdi.
"Yapma.." dedi genç kız fısıltıyla. Yanaklarına gözyaşları usulca süzüldü. "Nasıl hissettiğini bilmeliyim." Sustu, baş parmağıyla yanağını yavaşça sildi. "Yoksa.. sana nasıl yardımcı olacağım? Acını nasıl dindireceğim?"
"Eylül.." dedi fısıltıyla. Elini yavaşça elinin üzerine bıraktı. "Gözyaşlarını görmek çok ağır." Dikkatle sağlam eliyle silmeye çalıştı, bu yaşlar kalbini derinden yaralıyordu.
"Peki.." dedi genç kız, derin derin nefes alıp gözlerini sildi. Bundan sonra yanında ağlamayacak, güçlü duracaktı. "Ağlamayacağım.. ama benden hiçbir şey gizleme."
Yavaşça kafasıyla onayladı genç adam, kesik kesik nefes alıp verdi. "Ara sıra nefes almakta zorlanıyorum." dedi. Susup zorlukla nefes aldı. "Sanki.. bir denizin dibinde boğuluyormuş gibi." "Ne?" dedi fısıltıyla genç kız, yanaklarıma gözyaşları usulca süzüldü.
"Bir denizde boğuluyor gibi.." diye tekrarlayıp elini elinin üzerine bıraktı, aynı anda zihninde tek bir sahne yer aldı. Karanlıklar içerisinde bir gölge, bir köprüden uçsuz bucaksız bir denize düşüp kayboluyordu.
Gözleri dehşetle büyüdü, rüya ya o geceye aitse? Ya o gölge.. Kerem ise? Kafasını şiddetle iki yana sallayıp elini sıktı. "Ben.." yanağı istemsizce ıslandı. "Bir rüya gördüm." Küçük küçük hıçkırıkları duyuldu. O.. sadece bir rüya kalmalı, öylesine korkunç bir an yaşanmamalı.
"Geceydi ve ben tek başıma bir köprüdeydim." Alt dudağını zorlukla ısırdı. "Köprünün altında korkunç bir deniz vardı." Elini yavaşça ensesine bırakıp ovdu, tıpkı rüyasındaki gibi bir yarası vardı.
"Sırtüstü yerdeydim ve ensemde feci bir ağrı vardı." "Ensende mi?" diye sordu genç adam merakla.
"Evet. Her yer çok karanlıktı ama köprünün diğer ucunda bir gölge gözüküyordu. Birkaç adım ilerleyip köprüden aşağı düşüyordu." "Ne?" Yavaşla doğruldu Kerem. "Denize mi?" "Evet." Kafasını onaylayarak salladı. "Ben ona hiç yardım edemedim." Yanakları ıslandı. Bir rüya bile olsa, o anda ayağa kalkmalı ve gölgenin düşmesine engel olmalıydı.
Bakışları yavaşça genç adamın bir çift baharına kaydı. Düşüncesi bile oldukça korkunçtu, bedenini delice titretiyordu. "O.. sadece kabustu değil mi? O geceye ait olamaz değil mi?"
Kafasını hızla iki yana sallamaya çalıştı Kerem. Zihnindeki karmaşıklığa rağmen gizlemeyi seçti. Ellerini sıkı sıkı tuttu, korkmasına da telaşına da müsaade edemezdi. "Hayır.. sadece kabustu." Elini usulca yanağına bırakıp baş parmağıyla yaşları sildi. "Korkma.. Sakın hiçbir şeyden korkma. Ben hep yanındayım."
Alt dudağını ısırıp yavaşça kollarını boynuna sıkı sıkı doladı Eylül. Gözlerini kapatıp burnunu boyun boşluğuna gömdü. Kokusunu hiç unutmamalıydı. "Hep yanımda ol." Yanağının biri usulca ıslandı. "Beni hiç bırakma."
..... "Kerem.." dedi Eylül, elini yavaşça yanağında, sakallarının kısa tutamlarının üzerinde gezdiriyordu. Sabahın etken vakitleriydi. Bakışlarında hayranlık vardı, bir adam her haliyle nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi?
Yüzüne tebessüm, kalbine heyecan hakimdi. Yepyeni beş hayatın içerisinde ve belki de sadece birkaç gün sürebilecek bir rüyaydı. Her anını her saniyesini en güzel, en özel geçirecek, hafızasına unutamayacağı güç anlar ekleyecekti.
"Kerem.." yavaşça öne doğru eğildi. Gözlerini kapatıp yanağına ufak bir öpücük kondurdu, genç adam gözlerini yavaşça araladı. Uykusundan uyandıran, kalbine nefes aldıran yanağındaki ufacık temastı.
"Günaydın uykucu. Hadi kalk, çok işimiz var bugün." "İş mi?" Yavaşça doğrulup sırtını başlıkla buluşturdu Kerem. Şaşkın bir merakla yüzüne bakıyordu.
"Evet. Hadi oyalanma, gidiyoruz. Sana hazırlanman için sadece yarım saat veriyorum." Ayağa kalkıp gözlerini bir çift baharın en derinlerine değdirdi. "Sadece yarım saat." diye ekledi. Derin bir nefes alıp odadan çıktı. Çok güzel bir gün olacaktı.
.... Bir sokağın başındaydı iki genç, yan yana sessizce yürüyorlardı. İki kalp hem heyecanlı hem de şaşkındı. İlk defa birbirilerini böylesine derin hissediyorlardı.
Defalarca geçtikleri yerlerdeydiler. Aynı sokaklardan, aynı caddelerden hatta aynı kafelerden geçiyorlardı fakat her şey çok ayrıydı.
Gölge artık gerçekti, ışığını engelleyen bir sebep yoktu. Karanlık değil, aydınlıktı artık her yer.
Gözleri yavaşça sağındaki caddeye kaydı genç kızın, genç bir adam bisikletiyle ilerliyordu. Yüzünde heyecanlı bir tebessüm belirdi. "Bisiklet sürmeyi biliyor musun Kerem?"
Genç adamın bakışları ona döndü, kafasıyla onayladı. "Evet." "Keşke birlikte binebileceğimiz iki bisiklet olsaydı şu anda."
Kerem'in gözleri çevrede gezindi, görünürlerde hiç bisiklet yoktu. Yüzü asıldı, isteğini gerçekleştirmek mümkün gözükmüyordu. Ufak bir nefes verip yaralı elini yavaşça bakışlarına çevirdi. "Süremeyecektim." diye fısıldadı.
Genç kızın kalbi sızladı, kim bilir yarası ne çok acıyordu. Adımlarını durdurup elini yavaşça yaranın üzerinde gezdirdi. Ufak dokunuşu hem yaraya, hem de kalbe şifa oldu. Sızı biraz da olsa dinip hafifledi. "Olsun.." dedi. Yavaşça iki dudağını sargının üzerine bırakıp ufak bir öpücük kondurdu. "İki kişilik bisiklet süreriz bizde." Diye ekledi.
"İki kişilik." Diye tekrarladı genç adam. Gözleri caddenin sağına kaydı. Beyaz bir görüntü bakışlarına kaymıştı. Rüya gözlerini gözleriyle buluşturup ufak bir tebessüm etti. Sadece saniyeler içerisinde tek hareketiyle iki kişilik bir bisiklet belirdi. Bir ağacın yanında park edildi, genç adamın yüzünde gülümseme oluştu.
"Bisiklet." dedi, eliyle o yönü işaret etti.
Eylül'ün gözleri o yöne döndü. Bisiklet gözüktü. Bakışları heyecanlı bir şaşkınlıkla büyüdü. "Bisiklet! Hemde iki kişilik." Hızla arkasını döndü, koşarak o yöne ilerledi. Bir an önce sahibini bulup rica etmeliydi.
"Neden yaptın?" diye fısıldadı Kerem. Bakışları genç kızın, zihni de yanındaki beyazdaydı. Rüya yavaşça yakınına gelip gözlerini Eylül'e çevirdi. Heyecanla bisiklete yürüyordu.
"Her isteğini yerine getireceğim." "Ne?" Dedi genç adam şaşkınlıkla. "Ayrılmamanız için yapabileceğim bir şey yok ama buradaki her anı mutlu geçirmeniz için çabalayacağım."
"Gerçeğe döndükten sonra bir önemi olacak mı? Ben öleceğim, o da hatırlamayacak." "Ama ben.." dedi fısıltıyla Rüya, elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. "Biraz da olsa rahatlayacağım."
"Sen.." dedi Kerem. Gözlerini yavaşça gözlerine çevirdi. "Bunu neden yapıyorsun?" "Keşke söyleyebilseydim ama.." sustu, gözleri dolu dolu oldu. "Söyleyeceğim her kelime, size destek olan gücümü elimden alacak."
"Rüya.." bakışlarını yavaşça eğdi. "Sen.. nesin?" Ufak bir nefes verdi, bu dünyada neden vardı, neden hep yanındaydı? Neden özel güçlere sahipti. "Yani.. kimsin?"
Buruk bir tebessüm belirdi genç kızın yüzünde. "Hiç.. ben bir hiçim." "Ne?" Dedi genç adam, Eylül'ün bisikletle yaklaştığını gördü. Gözleri parıldıyordu, sahibini ikna edip ödünç alabilmişti.
"Aldım.." gülümsedi. "İstediğimiz kadar kullanabileceğimiz söylendi. Hadi." Ön koltuğa geçip oturdu. "Arkaya geç." Gözlerini buluşturdu. "Şoförünüz sizin için hazır Kerem Bey."
Genç adam tebessüm ederek arka koltuğa oturdu. Ayaklarını pedallara bırakıp tek eliyle direksiyonu tuttu. İkisinin aynı anda ayaklarını bastırmasıyla bisiklet hareketlendi.
Önce yavaş başlayan sürüş, sadece saniyeler içerisinde hızlandı. Tıpkı rüzgar gibi. Uzun büyük bir bisiklet yoluna çevirdi yönünü Eylül. Yüzünde tebessüm vardı, gözlerini yavaşça kapattı. Saçlarını savuran, yüzüne vuran hafif rüzgarın etkisi büyüdü, ta ki zihninde ufak bir hareketlenmeye sebep oldu.
Evinin olduğu caddedeydi, akşamın bir vaktiydi. Sağa sola bakıyor, bir taksi bekliyordu. Oldukça karanlık ve sessizdi. Gözleri saatine kaydı, bekledikçe zaman daha da ilerliyordu.
Çantasından telefonunu çıkardı, "Burak" ismini buldu. Heyecanla ismini tuşlayıp anında vazgeçti. Geri döneceğini söylememeli, ona sürpriz yapmalıydı. Hatta belki bu geceyi sabaha değin film izleyerek geçirebilirlerdi.
"Bekle aşkım.." dedi fısıltıyla. Gözlerini yeniden yola çevirdi, "Çok mutlu olacaksın." diye ekledi. Bir taksi gözüktü uzaktan. Heyecanla elini kaldırıp durdurdu.
Arka koltuğa oturup adresin tarifini yaptı. Sırtını geriye yaslayıp derin soluk aldı. Yüzünde tebessüm vardı. Kim bilir sevdiği adam, geri döndüğünü görünce ne çok mutlu olacak, sevinecekti.
Telefonunu yavaşça çantasına bırakıp fermuarını sıkıca kapattı. Gözlerini pencereden dışarıya çevirdi. Duyduğu sesle kafasını gökyüzüne kaldırdı, gökgürültüsüydü. Şaşırdı, halbuki gündüz hava oldukça iyiydi. "Yağmur mu yağacak?" diye fısıldadı. Umursamadı, hava pek umurunda değildi. Aksine yağmuru severdi.
.... Gözleri bir kapıya kaydı. "Burası." dedi, şoföre eliyle işaret etti, taksi durdu. Tebessümle ücretini ödeyip indi. Bakışları önündeki daireye kaydı. Ne çok anısı ne çok güzel günleri vardı bu evde.
Derin bir soluk alıp tek adım attı, gözlerine bir görüntü ulaştı. Genç adam apar topar evden çıkıyordu. "Burak." Dedi merakla. Sesimi duyurmaya gayret etti, "Burak!" Diye tekrarladı.
Genç adamın adımları sert ve telaşlıydı. Kulakları kapalı, gözleri kördü. Hızlı hızlı ilerleyerek ilerideki arabasına bindi. Karanlığa ve genç kızın seslenişine rağmen duyamadan hızla yönünü çevirip son gazla hareket etti.
"Burak." Diye fısıldadı. Bir şey mi olmuştu. Onu ilk defa böylesine telaşlı ve gergin görüyordu. Hızla gözlerini taksiye geri çevirdi, gidebilmek işin dönüş almaya çalışıyordu.
"Dur." Arka koltuğa oturup eliyle öndeki arabayı işaret etti. "Bu arabayı takip edebilir misiniz?"
Gözleri öndeki arabada, aklı ve kalbi sadece meraktaydı. Acaba nereye gidiyordu bu saatte? Acaba önemli bir şey mi olmuştu da, telaşla böylesine evden çıkmış, gözleri hiçbir şeyi görememişti.
"Kaçırmayalım." dedi sürücüye. Araç oldukça hızlı ilerliyordu, yetişmeli, sebebini sormalıydı. Bir köprü takıldı bakışlarına, yolun ilerisi şehrin en büyük köprülerinden birisine çıkıyordu. Çok garipti, ilk defa böylesine boş ve sakindi.
"Araba durdu." dedi taksi sürücüsü. Taksiyi birkaç metre uzağında durdu.
Eylül'ün bakışları yavaşça pencereden dışarıya kaydı. Gözleri delice büyüdü, burası rüyasında gördüğü köprünün aynısıydı. Elleri yavaşça titredi, ne oluyordu, Burak'ın bu köprüde ne işi vardı.
.... Bisikletin zikzak yapışıyla hızla yaralı eliyle direksiyonu sıkıca tuttu Kerem. "Eylül!" Diye seslendi. Gücüyle dengeyi sağlamaya çalışarak hızla ayaklarını yere indirip bisikleti durdurdu.
Koltuktan inip genç kıza yaklaştı. "Eylül.." yüzü asıldı.
Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü genç kızın. Yüzü solgun, elleri de delice titriyordu. "O köprü.." dedi zorlukla. Hatırladığı görüntü zihnine yerleşmişti. Diğer yanağı da ıslandı hızla. "Gerçek mi?" "Ne?" "Ben o gece.. Burak'ın peşinden o köprüye gittim."
Yanakları yaşla doldu. "O gece biri köprüden gerçekten mi düştü? O kabus.. o geceye mi aitti?" Susup cesaretimi toplamaya çalıştı. Bedeni tir tir titriyordu. O gece çok kötü şeyler olmuştu.
"O gece.. biri denizin derinlerinde nefessiz kalarak öldü mü?" Gözleri telaşla genç adama döndü, daha bugün nefesinin ara sıra kesildiğini söylemişti. Bakışlarını endişe sardı, düşündüğü şey gerçek olamazdı. Dayanamaz, kaldıramazdı.
"O.. sen miydin?" Diye haykırdı, sesi delice yankılandı. Hıçkırıkları duyuldu.
Denizin derinlerinde kaybolduğu için mi ara sıra nefes sorunu yaşıyordu. Ölümü bu şekilde mi olacaktı?
.... O sırlı gecede köprüden denize düşen kişi sizce de Kerem miydi? Sevgili oy vermeyip yorum yapmayıp sessizce okuyan okurlarım; Sizden ricam, destek olabilmek için kenardaki yıldıza tıklamanız veya yorum yapmanız 🖤 Haftada 3 bölüm düzenli olarak yayınlıyorum, sınır koymak istemiyorum 🖤 |
0% |