Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24.Bölüm: Dönüş

@mlkshnn

"Ve Gündüz Geceye döndü.

Dünya birbirine delice sığınan iki genci yavaşça ayırdı."

......

 

İşaret parmağını ileriye, köprünün bir ucuna doğrulttu. "Burak oradaydı." Yanağı yeniden ıslandı, elinin tersiyle silmeye çalıştı. "Yanında.." kafasını hızla eğdi. "Bir kız vardı."

 

İki elini delice sıktı. "O kız.." dedi. Dili lal oldu, o kız burada hep yanında gördüğüydü. Sarı saçlarını ayırt etmemek mümkün değildi. "Sevgilisiydi."

 

Yanağına gözyaşları usulca süzüldü. "Ben o gece.. Burak'ın ihanetini gördüm."

Bakışlarını yavaşça genç adama çevirdi, "O bana ihanet ediyormuş." Dudakları titredi, nasıl da unutmuştu. O gece süpriz yapmak üzere geri dönmüş, evden çıktığını görüp taksiyle takip etmişti.

 

Derin nefes alıp adımlarını köprüye çevirdi. Hızlı hızlı ilerleyip ortasında durdu. "Buradaydı." İşaret parmağıyla işaret etti. "Yanında o kız vardı." Yanakları ıslandı, elinin tersiyle hızla sildi. "Sarılmışlardı."

 

Sesi delice titredi, her anı her sahnesi zihnindeydi. Köprünün orta yerinde içini acıtan bir görüntü vardı, sevdiğim dediği, uğruna 5 yılını harcadığı adam bir kızın kollarının arasına sıkıca sığınmıştı.

 

Derin derin soluk alıp toparlanmaya çalıştı. "İkisini gördüm." Gözlerini genç adamın bahar gözleriyle buluşturdu. "Çok yakınlardı."

 

Yavaşça arkasını döndü, gözlerini köprüden ayırıp hızlı adımlarla uzaklaştı. Bakışları donuktu, zihninde o geceye dair kesik kesik anılar vardı artık. "Sonra ne oldu?" Diye fısıldadı.

 

Genç adam yavaşça yanına yaklaşıp ellerini sıkıca tuttu. "Sonrasını hatırlamıyor musun?"

 

Kafasını hızla iki yana salladı Eylül, yanaklarına ardı arkası kesilmeden yaşlar süzülüyordu. "Hatırlamıyorum.. Sonra ne oldu, ne yaptım, ne tepki verdim. Hiçbir şey bilmiyorum."

 

Gözleri genç adamın gözleriyle buluştu. "Hatırlamıyorum.." diye fısıldadı, genç adamın yüzüne dikkatle baktı, kısık ve kesik nefesler alıp veriyordu. Titreyen elini gözyaşlarıyla sakallarının üzerine bıraktı. Hatırladığı her an, kötüleşmesinin sebebiydi.

 

"Hatırlamak istemiyorum." Hızla yaklaşıp kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Göz kapaklarını birbirine bastırdı. Bu kadarı bile çok fazlaydı, gerisini hiç hatırlamamalı ve sevdiği adamı ölüme teslim etmemeliydi. Burnunu yavaşça boyun boşluğuna gömdü. "Hatırlamayacağım."

....

 

"Hayır.." diye bir sayıklayış yankılanıyordu odanın içerisinde. Ter içerisinde kafasını hızla iki yana sallıyordu Eylül. Karanlık odanın içerisinde bulunan bedenine rağmen, zihni bir köprünün ortasındaydı.

 

Karanlıktı. Karşısında 5 yıllık birlikteliğinin en büyük ihaneti vardı. Yanındaki kıza önce sıkıca sarılıyor, sonra da yavaşça geriye çekilip iki eliyle yüzünü avuçluyordu.

 

Gözlerini sıkı sıkı kapatıp ellerini iki kulağına bastırdı Eylül, hatırlatmamalıydı. Sonrası asla zihnine dönmemeliydi. "Hayır.." diye fısıldayıp "Hayır.." diye tekrarladı.

 

Gözlerini hızla araladı, odada, karanlığa rağmen bir yatakta ve bir adamın kollarındaydı. Sesi, bedeni deli gibi titriyordu. Bakışları yavaşça yüzüne döndü, sessizce uyuyordu. Yanakları yaşla doldu.

 

Ya uyanmasaydı, ya zihni o geceyi tamamen hatırlasaydı?Bir daha yüzünü göremeyecek, sesini hatırlayamayacak, varlığını unutacaktı.

 

Titreyen elini yavaşça yüzüne bıraktı. Öylesine bir etki bırakmıştı ki kalbinde, sırlı gecedeki ihanet de yaşananlar da umurunda değildi artık. Tek isteği hep yanında olması, nefes almasıydı.

 

"Beni.." dedi fısıltıyla, dudakları titredi. "Sensiz bırakma." Yavaşça elini çekip kafasını göğsüne dayadı. Gözlerini kapatmadı, sabaha değin uyanık kalmalı, artık hiçbir şey hatırlamamalıydı.

.....

 

"Eylül.." dedi Kerem. Gözlerini yavaşla araladığında, bahar bakışları önündeki manzara ile buluşmuştu. Genç kız oturmuş, sessizce onu izliyordu.

 

"Günaydın.." dedi Eylül, tebessüm etti. Gece boyunca bir an bile gözlerini kırpmamış, her anını izleyerek geçirmişti.

"Günaydın, çok uykucusun."

"Öyle mi? Saat kaç?" Hızla gözlerini saatine çevirdi, hala çok erkendi. "Çok geç değil, sen erken uyanmışsın. Neden?"

 

Derin bir soluk aldı genç kız, elini yanağına bırakıp dikkatle okşadı. "Uyku tutmadı."

"Hiç mi uyumadın?" deyip yavaşça doğruldu genç adam. Sırtını başlıkla buluşturdu.

 

Kafasını iki yana salladı Eylül, "Uyumadım."

"Beni neden uyandırmadın?"

"Çok derin uyuyordun." Yavaşça yaklaşıp dudaklarına ufak bir buse kondurup geriye çekildi. "Ayrıca seni uyurken izlemenin böylesine güzel olduğunun yeni farkına vardığım için de üzgünüm."

Tebessümle bir kolunu yana açtı Kerem, "Gel." Dedi, Eylül tereddüt etmeden yaklaşıp kafasını omzuna yasladı. Burnunu içine çekti, kokusunu ciğerlerine kaydetti.

 

"Nasılsın dünden sonra?" diye sordu genç adam.

"Sen nasılsın? Nefesin ne durumda?" Tebessümle kafasının üst kısmına öpücük bıraktı Kerem. "Çok iyiyim, endişe etme."

 

"Biz ayrılmayacağız." Dedi fısıltıyla genç kız. Derin derin soluk aldı, o geceyi hatırlamamak için büyük çaba harcayacak, sevdiği adam ölmeyecekti.

 

"Nasıl?" diye sordu Kerem, meraklı bakışlarını pozisyonunu bozmadan yüzüne çevirdi.

 

"O geceyi hatırlamayacağım."

"Nasıl?" diye sordu genç adam aynı şaşkınlıkla.

"Hiç düşünmeyeceğim, uyumayacağım ve zihnimi hep meşgul tutacağım."

"Ne?"

 

Ufak soluk aldı geriye çekildi Eylül, gözlerini gözlerine çevirdi. Kalbinde yeni ümidiyle heyecan, yüzünde tebessüm vardı. Sırlı geceyi hatırlamayacak, gerçeğe dönmek ve ayrılmak zorunda kalmayacaklardı.

 

"Çare olacak mı?"

Kafasını yavaşça onaylayarak salladı genç kız, tek ümidiydi. "Olacak, göreceksin."

Elini yavaşça elinin üzerine bırakıp sıkıca tuttu genç adam, "Ben.. de hatırlayabilirim."

"Hayır." Diye reddetti Eylül, elini sakallarının üzerine bıraktı. "Hatırlamayacaksın!" Gözleri doldu, "Hatırlamayacağına söz ver."

 

"Tutamayacağım sözler istiyorsun"

"Tut o zaman!" Elini yavaşça geriye çekip gözlerini gözlerine çevirdi. "O geceyi hatırlama. Beni seni unutmaya, seni de ölüme mahkum etme."

 

"Peki.." dedi genç adam kabullenerek. İnat ettikçe daha çok üzüyordu, ufak bir soluk verip kolunu açtı, genç kız hızla sıkı sıkı sarıldıktan sonra geriye çekildi. "Gel." Ayağa kalkıp salona koştu.

 

Duvar kenarında bir vitrin vardı, üst köşesinde nostaljik bir radyo duruyordu. Sesini sonuna ayarlayıp radyosunu açtı, evin içerisinde 'Ömrüm senin olsun' adlı bir şarkı yankılandı.

 

Genç kız gülümseyerek kollarını iki araladı, yüzündeki tebessüme kalbi eşlik etti. Gözleri, bir çift bahara, kalbi en büyük sahibine aitti. Yanına yaklaşıp ellerini tuttu.

 

"Göğe çizilmiş resimlerden

Aldım seni bana getirdim."

 

Yavaşça elini yanağına, sakallarının kısa tutamlarının üzerine bıraktı. Gözleri en derinlerde, tıpkı yepyeni bir hayatın içerisindeymişçesine buluşmuştu.

 

"Ömrüm senin olsun sevgilim

Benimle gülümse yeter

Güzel kanatlarınla gelsen

Soluğunu yakından öpsem"

 

Sağlam olan elini yavaşça elinin içerisine, yaralı olanı da beline bıraktı genç adam, yavaşça sallanmaya başlarken iki narin el ensesinde birleşti.

 

Eylül'ün parıldayan gözlerinin derinlerinde en büyük korkusu yatıyordu. Kalbine derin bir endişe hakimdi, bambaşka bir dünyada kalbi en büyük sevdasını, gözleri bağımlısı olduğu bahar gözleri nasıl unutacaktı?

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı, yanağına usulca bir damla gözyaşı süzüldü. Derin derin nefes verip kafasını omzuna yasladı, gözlerini sıkı sıkı kapattı. Onu unutamazdı.. "Seni çok seviyorum."

.....

 

"Eylül.." dedi fısıltıyla genç adam, koca bir yatağın iki ucunda yatıyorlardı. İki derin bakış sadece birbirini izliyordu. Tüm gün evin içerisinde son ses müzik yankılanmış, bir an bile olsa zihinler serbest bırakılmamıştı.

 

Gözleri dalgın ve bitkindi genç kızın, elinin biri genç adamın elini sıkı sıkı kavramıştı. "Uykum yok.." diye cevapladı. Esneyişine zorlukla engel oldu. Uyumayacak, gerçeğe dair rüya görmeyecek, zihnine yeni bir anı eklemeyecekti.

 

"Uyumalısın."

"Hayır." Diye fısıldadı. Sesi alçak ve yorgundu.

 

Elini yavaşça yanağına bıraktı Kerem, yüzü asıktı. Gün boyunca kendini, zihnini, bedenini oldukça yormuştu. "Lütfen.." diye fısıldadı. "Dinlenmen gerek." Diye ekledi.

 

Kafasını zorlukla iki yana salladı Eylül, "Tamam.." dedi, gözlerini yavaşça kapattı. Sadece dakikalar içerisinde yavaşça yeniden araladı, gözleri yanındaki adama kaydı. Derin bir uykuya bırakmıştı bedenini.

 

Ufak bir soluk alıp doğruldu. Uyumayacaktı. Dikkatle kenardaki pikeyi örtüp geriye çekildi. Odanın kapısına yaklaştığı gibi yavaşça geriye döndü, gözleri yakışıklı yüzüne kaydı. Uyurken çok başka oluyor, kalbi pır pır ediyordu.

 

Sessizce salona geçip lacivert defterini eline aldı. Boş sayfa arayarak sayfaları tek tek çevirdi, en ortasında durdu, tertemizdi. Derin bir nefes verip koltuğa oturdu. Elinde kalemi vardı, elinin titremesine engel olmaya çalışıp,

 

'BEN.. BİR GÖLGEYE AŞIK OLDUM." Yazdı, kalemi yavaşça bıraktı. Elleri titredi, zihni inadına yeni anılara ev sahiplik etmeye başlamıştı. Kafasını iki yana salladı, engel olamadı.

....

 

Bir köprünün başında duruyordu Eylül, gecenin bir yarısıydı. Bir taksiyle takip ettiği bir arabanın izi onu buraya getirendi. Şehrin en ıssız, en sessiz yerlerinden biriydi. Ağır adımlarını durduran karşısındaki manzaraydı.

 

"Elif!" diye telaşla haykıran Burak, sarı saçlı bir kızı görüp koşarak yanına yaklaşıp sıkıca sarıldı. Genç kız ise itiraz bile etmeden kollarını bedenine doladı, burnunu boyun boşluğuna gömdü. "Sevgilim.." diye karşılık verdi.

 

Sadece birkaç adım gerideydi Eylül, kalbi bir ihanetin, bir görüntünün etkisiyle deli gibi haykırıyordu. Uğruna 5 yılını geçirdiği adam, başka kızın kollarındaydı, başka kadına aşkla sarılıyordu.

 

Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü, nasıl böylesine kör olabilmiş, bir an bile şüphe etmemişti. Ellerini delice sıktı, böyle bir adama nasıl yıllarını heba edebilmişti.

 

"Burak!" diye haykırdı istem dışı. Öfkesi sesine güç vermiş, tüm köprüde delice yankılanmıştı.

 

Genç adamın gözleri hızla o yöne döndü, telaşına engel olmaya çalıştı, yapamadı. Yanında kız, karşısındaki kıza rağmen elini sıkı sıkı tuttu. Bundan sonra bırakmayacak, hayatında ikinci planda olmayacaktı.

 

"Sonunda öğrendin." dedi ufak bir zaferle. Sonunda gözleri açılmış, sonunda sevgilim dediği adamın ihanetine şahit olabilmişti.

 

"Allah belanı versin Burak." diye haykırdı Eylül. Hızla yanına yürüdü, iki eliyle delice geriye itti. "Sen bir pisliksin!"

 

Yanağına inatla süzülen yaşlara engel olmaya çalıştı, başaramadı. Kalbinde büyük bir ihanetin acısı yanıyordu. Derin derin nefes verip Elif'e yaklaştı, sert tokadını yüzüne geçirdi.

 

Genç kızın beyaz teninin üzerinde anında Eylül'ün parmak izleri belirdi. "Sen kimsin ki!?" diye gürledi Elif, yanağındaki sızıya yenik düşüp hızla yaklaştı, tüm gücüyle genç kızı geriye itti, Eylül ayağının takıldığı bir taş ile önce sendeledi, geri geri gidip sırt üstü yere düştü. Ensesi sert bir zeminde acıyla sızlarken, kendinden geçmek üzereydi.

 

Köprünün bir ucunda, yerde yatıyordu. Kafasına, ensesine aldığı darbe tüm gücünü elinden almıştı. Kalkmak istiyor, yapamıyordu. Birini aramak istiyor, telefonunun tuşlarına bile dokunamıyordu.

 

Gözleri acının etkisiyle kapanmak için direnirken bir görüntü belirdi bakışlarında. Bir gölge önce köprünün diğer ucundan koşuyor, sonra Elif'e haykırarak Burak'ın yüzüne sert bir yumruk geçiriyordu. Burak doğrulduğu gibi tüm gücüyle gölgeyi itiyor ve gölge önce köprünün korkuluklarına çarpıyor, sonra da gecenin karanlığında uçsuz bucaksız bir denize savrularak düşüyordu.

....

 

Dudakları tir tir titredi, yanaklarına yaşlar hızla süzüldü. Kalbinde engel olamadığı bir acı yer aldı, uğraşına, çabasına rağmen zihnine anıları geri getiriyordu.

 

Hızla ayağa kalktı, kafasını iki yana sallayarak yeniden odaya girdi. "Hatırlamak istemiyorum!" diye haykırdı. Gözyaşları, hıçkırıkları odada yankılandı. Kerem hızla gözlerini araladı, "Eylül.."

 

Genç kız hızla yaklaşıp kollarını boynuna doladı, bu bir vedaydı. Artık zihninde eksik olan tek bir şey yoktu. "Beni bırakma!" diye haykırdı. Genç adamın gözleri usulca ıslandı, tek kelime edemeden burnunu saçlarına gömüp gözlerini kapattı. Zihni her şeye rağmen anıları tekrarlamaya devam etti.

 

Artık bitmişti.. artık ikisininde zihninde tek eksik yoktu. Artık veda vaktiydi, birbirlerine delice sarılmalarına rağmen hayat acımasızlığı ile düzeni değiştmedi.

 

Ve tam o anda, koca bir ışık evin içerisine şimşek misali çaktı.


Gündüz Geceye döndü. Dünya birbirine delice sığınan iki genci yavaşça ayırdı.

 

Biri bilinmezliğe, biri de bir hastane odasına savruldu.

 

Artık her şey tam ve gerçekti.

 

Artık dünyanın hafızasında yeniden iki kişi daha vardı.

....

 

Bir ses yankılandı küçük bir odanın içerisinde, içerisinde günler sonra sevinç ve heyecan vardı. "Eylül uyandı!!"

 

Koşuşlar duyuldu, odanın kapısından önce bir orta yaşlarda bir kadın girdi. Orta yerinde bir yatak vardı, günlerdir kendine mesken ettiği bir yerdi. Hızla önünde durdu, gözleri yatağa kaydı.

 

"Anneciğim!" diye haykırdı kadın. Günler sonra sonunda kızı, tek evladı kendine gelebilmişti. Elini sıkıca tutup önüne eğildi.

 

"İyi misin güzel kızım?" diye tekrarladı gözyaşlarının arasında Meral Hanım. Bir ses daha duyuldu aynı telaşla, bir adam haberi aldığı gibi soluğu odada almıştı. Yatağa eğilip kafasının üst kısmına heyecanla öpücük kondurdu. "Kızım.." dedi defalarca şükür ederek babası.

 

Derin bir uykunun kollarından yavaşça sıyrılıyordu Eylül, günlerdir bu odada, bu yatakta kendinden geçmişçesine uyuyordu.

 

Gecenin bir yarısı bir köprüde yaralanmış, bir ambulansla apar topar hastaneye kaldırılmıştı. Günlerdir de ailesinin, sevenlerinin telaşına rağmen kendinde olmadan uyuyordu.

 

Gözlerini yavaşça araladı, bakışlarını karşılayan ilk manzara bir hastane odasının beyaz tavanıydı. Kolunda bir serum vardı, oldukça yorgun ve bitkindi. Kafasını yavaşça sağa çevirdi, gözleri anne babasının endişeli, mutlu bakışlarıyla buluştu.

 

Ensesinde derin bir sızı vardı, acısı oldukça fazlaydı. Yüzü yavaşça asıldı, "Ensem.." dedi fısıltıyla. Meral Hanım hızla eğilip kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Sonunda kızı uyanmış, sonunda onlara geri dönmüştü.

....

 

Gerçeğe Döndük 🖤❤️‍🩹

Bundan sonra 'Gerçek' ile devam edeceğiz.

Neler olacağına hep birlikte şahit olacağız 🖤

Eylül Kerem'i unutmuş mudur?

Kerem yaşıyor mudur?

Loading...
0%