Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25.Bölüm: Tanıdık

@mlkshnn

Eylül derin bir uykunun kollarından yavaşça sıyrılıyordu. Günlerdir bu odada, bu yatakta kendinden geçmişçesine uyuyordu.

Gecenin bir yarısı bir köprüde yaralanmış, bir ambulansla apar topar hastaneye kaldırılmıştı. Günlerdir de ailesinin, sevenlerinin telaşına rağmen kendinde olmadan uyuyordu.

Gözlerini yavaşça araladı, bakışlarını karşılayan ilk manzara bir hastane odasının beyaz tavanı oldu. Kolunda bir serum vardı, günlerdir bedenine ilaçlar dahil ediyordu. Oldukça yorgun ve bitkindi.

Kafasını yavaşça sağına çevirdi, gözleri anne babasının endişeli, mutlu bakışlarıyla buluştu. Ensesinde derin bir sızı vardı, ağrısı oldukça fazlaydı. Yüzü yavaşça asıldı, "Ensem.." dedi fısıltıyla.

Meral Hanım hızla eğilip kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Yanakları delice ıslandı, sonunda duaları kabul olmuş, kızı uyanmış, onlara geri dönmüştü. “Şükür..” dedi yaşlı gözleriyle. “Şükür ki gözlerini açtın kızım. Ağrı da geçecek." Diye ekledi. Yavaşça geriye çekilip şevkatli ellerini evladının yüzünde gezdirdi. "İyi misin? Başka bir ağrın sızın var mı?"

Genç kız kafasını zorlukla iki yana salladı, ensesindeki sızıdan başka şikayeti yoktu. Ellerinden güç almaya çalışarak doğruldu, sırtını yavaşça yatağın başlığına yasladı. Gözleri babasının gözlerine kaydı, bir an bile bakışları üzerinden ayrılmıyordu. “Baba.." dedi fısıltıyla.

Ne şanslıydı böyle bir adamın kızı olduğu için, o çok eşsiz bir babaydı. Gözleri dolu doluydu, tek kelime edemeden yaklaşıp yatağın kenarına oturdu. "Bizi çok korkuttun." Elini elinin üzerine bırakıp sıktı. "Doktor.." dedi, yanağı usulca ıslandı. "İyi olduğunu söylüyordu ama uyanmamak da direniyordun kızım.”

"Ben.." dedi genç kız, sesi titredi. Elini yavaşça babasının sakallarının üzerine bıraktı. "Özür dilerim, sizi korkutmak istemedim."
"İyi ol kızım, hep iyi ve bizimle ol." Derin nefes aldı, "Ben de, annen de hep senin yanında olacağız."

"Baba.." dedi dolu gözleriyle. Kollarını hızla boynuna doladı. Burnunu omzuna gömüp gözlerini kapattı, garip bir koku sindi burnuna. Hem çok tanıdık hemde çok yabancıydı. Şaşırdı, üstelemedi. İlaçların, bu hastanenin etkisi olmalıydı. Yavaşça geriye çekildi.

"Burak.." dedi fısıltıyla, gözleri yavaşça ailesine kaydı. O gece 5 yıllık hayatının ihanetine şahit olmuş, sevgilisinin itişiyle de sırt üstü düşerek ensesini yaralanmıştı.

"Bir daha sana asla yaklaşamayacak." Dedi babası cevap olarak.
"Nerede?"

Gözleri annesine döndü, merak doluydu. O gecenin geceden sonra neler olmuştu? Hastaneye nasıl gelmişti?
"İkisinden de şikayetçi olduk ama istenmeyen bir durum olduğu için işe yarar bir ceza almadılar."

Eylül kafasıyla yavaşça onayladı, derin bir nefes verip kafasını geriye yasladı. Gözlerini yavaşça kapattı, zihninde o gece yer aldı. Yere düşüp yaralanmış, acı içinde kıvranırken bir görüntü belirmişti gözlerinde.

Gözlerini hızla aralayıp ailesine döndü. "O.." dedi, "O kişi kimdi?" Diye ekledi.
Annesi yavaşça yanına yaklaşıp yatağın diğer kenarına oturdu. "Kim, kimdi kızım?"
"O gece biri daha yok muydu?"
"Köprüde mi?"
"Evet, çok net hatırlamıyorum ama orada birini daha gördüm sanırım."

Anne babasının bakışları buluştu, "Hayal görmüş olabilir misin kızım?" Diye sordu babası, o gece köprüde sadece üçü bulunmuştu. "Sizden başkası yoktu."

Gözlerini kapayıp zihnini zorlamaya çalıştı Eylül, hayal meyal de olsa aynı görüntü vardı zihninde. Önce gölge misali gözüküyor, Burak'la tartıştıktan sonra köprüden feci bir şekilde aşağı düşüyordu. "Sanırım.." dedi fısıltıyla. "Başımı çarpınca hayal gördüm."

"Ayrıca.." dedi annesi, gözleri günler sonra ilk defa böylesine parıldıyordu. Evladı, yavrusu büyük bir kaza atlatarak yeniden onlara dönmüştü. "Bundan sonra bizimle yaşayacaksın, iş yerine yakın bir ev tutup hep birlikte kalacağız."

Şaşırdı Eylül, "Taşınacak mısınız?"
"Evet kızım, seni bundan sonra gözümüzün önünden asla ayırmayacağız."
"O adamın.." dedi babası bastırmaya çalıştığı bir öfkeyle. Hatırladıkça aklını kaybediyordu, kızını az daha o adam ve sevgilisi yüzünden kaybedecekti. "Bir daha sana yaklaşmasına izin vermeyeceğim."

Metal Hanım elini yavaşça kızının yanağına bıraktı, "Sevgini hak etmedi, sakın onun için hiç üzülme yavrum.”

Eylül kafasını yavaşça iki yana salladı, çok garipti ama kalbinde ihanete ve olanlara rağmen öfke de kin de hüzün de yoktu. Kalbi büyük bir boşluğun içerisinde, 5 yıllık ilişkisinin ihanetini savuruyordu.

"İyiyim.." ufak bir soluk aldı. "Çok iyiyim." Dedi şaşkınlıkla.

.....

Günler Sonra..

Gözlerini hızla araladı Eylül, yatağındaydı. Yüzü ter içerisinde, gözleri dolu doluydu. Günlerdir gözlerini kapattığı her anda aynı şey oluyordu. Her anda bedeni köprüde beliriyor, kafasını çarpıp düştüğü yerde doğrulmaya çalışırken bir gölge bakışlarına çarpıyor, sonra da savrularak denize düşüyordu.

Nefes nefese doğruldu. Yatağının kenarındaki komidinin üzerinde su vardı, titreyen elleriyle bardağa çok az doldurup yudumladı. Neden etkisinden çıkamıyor, o geceyi geçen günlere rağmen bir türlü unutamıyordu?

Ufak bir soluk alıp ayaklarını yataktan indirdiği an telefonunun sesini duydu. Gözleri ekrana kaydı, arkadaşının ismini gördü. Toparlanmaya çalışarak yavaşça eline aldı.

"Alo."
"Sana bir süprizim var, hazırlan. Yarım saate kapıda olacağım."
"Ne sürprizi?" Diye sordu merakla. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Hastaneden taburcu olduğu günden bu yana arkadaşları, yakınları bir an bile yalnız bırakmıyordu.

"Süpriz söylenir mi Eylül? Hadi hazırlanmaya başla."
"Peki." Dedi genç kız, ayağa kalktığı an odasının önce yavaşça tıklandı, sonra da aynı yavaşlıkta açıldı. Gözleri annesinin ve bir adım gerideki babasının gözleriyle buluştu.

Meral Hanım, “Uyandın mı kızım?" diye sordu, kızına yaklaşıp önünde durdu. "İyi misin?"

Eylül yatağının kenarına oturdu, yavaşça kızarık gözlerini annesine çevirdi. "Aynı kabus.." dedi zorlukla.
"Yine mi o geceyi gördün?"
"Evet. Gözlerimi kapattığım anda aynı şey oluyor hala."

Elini sıkıca tuttu annesi, usulca avucuna birer öpücük kondurdu. O gece, o kaza evladını belli ki çok korkutmuş, çok sarsmıştı. Günlerdir doğru düzgün uyuyamıyor, rahatlayamıyordu.

"Bir doktora görünmek ister misin?"

Kafasını yavaşça iki yana salladı genç kız, "Hayır, zamanla geçecektir."
"Geçecek tabii." Dedi babası, elinden sıkıca tuttu. Ömrü boyunca evladının arkasında olacaktı. "Benim kızımsın sen, çok güçlüsün."

Tebessümle babasının boynuna kollarını sıkıca doladı. İkisi de yanında olduğu için bin şükür edip gözlerini gözleriyle buluşturdu. "Bahar gelecek, hazırlanmam gerek"
"Nereye gideceksiniz?"
"Sürpriz dedi."
"Güzel.." elini yavaşça kızının yanağına bıraktı. "Mutlu olacağın bir yere götürecektir." Diye ekledi annesi.
"Sanırım.. ama artık hazırlanmam gerek."

Arkasını döndü, annesinin sesiyle durdu. "Eylül.." dedi endişeyle. Ufak bir soluk verdi, evladının yanına yaklaşıp gözlerini buluşturdu. "O adam.." diye ekledi. "Hiç karşına çıkmayacak değil mi?"

Tebessümle annesinin eline öpücük kondurdu genç kız, ailesi durumdan oldukça endişeliydi. Evlatlarını kaybetme korkusunu bir daha kaldıramayacaklardı. "Hiç endişe etme anneciğim. O geceden sonra hiç karşılaşmadık, karşılaşmayacağız da. Onunla bir daha işim olmaz."
"Sevindim.." dedi annesi biraz da olsa rahatlayarak. Kollarını boynuna sıkıca doladı.

Derin nefes verip banyoya çevirdi yönünü. Odadan çıktığı gibi annesi babasının bakışları buluştu. Endişe dolulardı, evlatları geçirdiği kazaya, maruz kaldığı ihanete rağmen oldukça iyi gözüküyordu.

"Gerçekten göründüğü gibi iyi mi?" Diye sordu Meral Hanım. Gözlerini hayat arkadaşına endişeyle çevirdi.
"İyi.." ufak bir soluk verdi. "Umarım iyidir."
"İhaneti bu kadar çabuk atlatacağını tahmin etmiyordum."
"Hislerinin gerçek sevgi olmadığının farkına vardı belki de."
"Doğru. Kalbinin ona ait olmadığını anladı."
"O yüzden endişelenmeyi bırakıp iyi ve yanımızda olduğu için şükür edelim."

....

"Eylül!!!" Diye bir ses yankılanıyordu sokağın içerisinde. Hem korna sesi duyuluyor hemde sesleniş yankılanıyordu.

"Geldi senin deli." Dedi Meral Hanım.

Eylül gülümseyerek çantasını boynuna taktı. Kapıya koşarken tebessüm ediyordu, biraz daha geç kalsa arkadaşı tüm mahalleyi gürültüyle inletecekti.

Koşa koşa arabaya yaklaşıp arkadaşının yanındaki koltuğa oturdu. Nefes nefese kalmıştı. "Geldim, tamam." Dedi.

Bahar gülümseyip elini kornadan çekti. "Gidebiliriz o halde."
"Nereye gideceğimizi söylemeyecek misin?"
"Asla." Dedi gülüşünün arasında.

.....

"Geldik mi?" diye sorup gözlerini Bahar'a çevirdi Eylül. Araba bir caddede durmuştu. "Evet, sağa bak."

Genç kızın gözleri hızla o yöne döndü. Caddenin karşı kaldırımında bir futbol sahası vardı. Gençler tam orta yerine bir file bağlayıp voleybol sahasına çevirmiş, heyecanlı bir maça hazırlanıyordu.

"Ne dersin?" diye sordu Bahar, yüzünde tebessüm oluştu. Arkadaşının gözleri ona döndü, bakışları parıldıyordu. Ne çok özlemişti halbuki, uzun zamandır topa bile dokunmamıştı.

"Sence de kavuşma zamanı gelmedi mi?"
"Yapabilir miyim, emin değilim." Dedi fısıltıyla Eylül endişeyle.

Hızla yaklaşıp bir elinden sıkıca tuttu arkadaşı. Ona güveni tamdı, ne kadar uzak kalmış olsa da topa dokunduğu anda eskisi gibi mükemmel bir voleybolcu olacaktı. "Yapabilirsin." Hızla inip sahanın içerisindeki çocuklara yaklaştı.

Lise son sınıf öğrencilerinden bir gruptu içeride, tümü erkekti. "Bize de oyunda yer var mı gençler?" Diye sordu. Tüm bakışlar anında döndü, şaşkınlıkla onayladıkları anda Bahar'ın gözleri arkadaşına döndü.

Eylül bir adım gerideydi, gözleri onlarca gence rağmen sadece bir tanesinin elinde sıkı sıkı tuttuğu toptaydı. Ağır adımlarla yaklaşıp yavaşça eline aldı. Kalbi delice haykırdı, yeniden ellerinin, parmaklarının arasındaydı.

Derin nefes alıp sahanın bir köşesine geçti, gençler ve arkadaşına rağmen tüm gücüyle topa vurdu. Top filenin üzerinden kusursuzca karşı tarafa geçti. Gençlerin şaşkın, Bahar'ın gururlu bakışları hızla ona döndü. Sadece dakikalar içerisinde iki ayrı takım ile hararetli bir maç başladı.

.......

Nefes nefese yere oturdu iki kız, sahanın orta yerindeki direğe sırtlarını yaslamışlardı. Eylül'ün elinde top vardı, parmaklarının arasında istem dışı sıkı sıkı tutmuştu. Sanki yeniden elinden alınarak yeniden onsuzluğa mahkum edilecek gibi..

Bahar'ın gözleri yavaşça topa döndü, ufak bir tebessüm oluştu yüzünde. Arkadaşı hala topu da oyunu da çok seviyordu, hala çok başarılıydı. Ufak bir soluk verip gözlerini ona çevirdi.

"Düşündüğümden iyi hatırlıyorsun, hiç körelmemişsin."

Eylül şaşkındı, yüzüne büyük tebessüm hakimdi. Her şey çok ani gelişmişti. Topa dokunduğu anda sanki çok yakın zamanda oynamışçasına, uzun zamandır ayrı kalmamışçasına profesyonelleşmiş, oldukça iyi bir oyun çıkarmıştı.

"Bende şaşkınım. Bu kadarını beklemiyordum, takımdan ayrıldıktan sonra topa ilk defa dokundum."
"Yeniden voleybol oynamalısın."
"Olmaz, yapamam." Dedi, Bahar arkadaşına yaklaştı.

"Eylül.." dedi fısıltıyla. Ufak bir soluk verip toparlanmaya çalıştı. Söyleyeceği şey, arkadaşını oldukça üzecekti belki ama yeniden hayalleri için savaşmasını sağlayacaktı. "Burak'ın sevgilisi." Sustu, iki arkadaşın gözleri buluştu. "Elif.. Sen bıraktıktan sonra okul takımına katılmış ve zamanla senin yerini almış."
"Ne?" Dedi Eylül şaşkınlıkla.

"Okuldakilerden duydum. Sen köprüde yaralanıp günlerce hastanede uyurken, eski arkadaşlarının çoğu ziyaretine geldi. Bunu onlardan biri itiraf etti." Susup kafasını yavaşça eğdi.

"Sanırım.. bunu en başından planlamışlar."
"Ne?" Dedi Eylül şaşkınlıkla. "Neyi planlamışlar?"

"İkisinin de en başından beri tek amacı, Elif'e güçlü rakip olabilecek tek kişi olduğun için, seni takım dışı yapmaktı."
"Ne?" Gözleri dolu dolu oldu. Aklında tek bir detay vardı. "Ama ben kaza geçirdiğim için takımdan ayrılmıştım.

"Eylül.." elini yavaşça arkadaşının elinin üzerine bırakıp sıktı. İki arkadaşın gözleri hüzünle buluştu. "O kaza da.. planın bir parçasıymış."
"Ne?" Hızla ayağa kalktı Eylül, yanaklarına ilk defa yaşlar süzülse de direnmeye gayret etti.

İnsanlar böylesine acımasız olabilir miydi? Birinin hayali için, başkasının hayalini yerlebir edebilir miydi?
"Hayır.." yanağı yeniden usulca ıslandı. O adam bu kadar da kötü olamazdı, olmamalıydı. Sadece anını değil, geçmişini ve geleceğini de yok etmişti.

Elinin tersiyle yavaşça arkadaşının yanağını sildi Bahar, ağzından çıkan her kelime kalbine derin izler bırakmıştı. Hüzünle elini sıktı, "Bunları sana söyleyip söylememe arasında çok kaldım ama bilmen gerekirdi. Çok özür dilerim." Gözleri arkadaşının gözlerine kaydı, dolu gözleriyle kollarını boynuna dolayıp sıkı sıkı sardı.

Toparlanmaya çalışarak yavaşça geriye çekildi Eylül, yıllardır koca bir yalanın içerisinde geçirmişti ömrünü. Toparlanmaya çalışarak gözlerini arkadaşının gözleriyle buluşturdu. "Bilmem gereken başka bir şey var mı? Sesi titriyordu. "Kaç yıldır birlikteler?"

Bahar yavaşça kafasını yere eğdi. "Sonra detayları konuşuruz, bugünlük yeterli."
"Hayır." Dedi Eylül, kararlı bakışlarını arkadaşına çevirdi. "Bilmek istiyorum."

"Peki.." ses tonunu yavaşça alçalttı arkadaşı. "4 yıl.."

Yanağı usulca ıslandı Eylül'ün, yıllardır gözleri nasıl da kördü. Elinin tersiyle yanağını silmeye çalıştı. Bir an bile şüphe duymamış, yalanların içerisinde ömrünü heba etmişti. "Ama.. neden, neden öğrenmeme hiç müsaade etmedi? Gözlerim kör değildi, körleştirmek için elinden geleni yaptı."

"Ne demek bu?" diye sordu Bahar. Merakla bekliyordu.

"Sevgisinden şüphe duyduğum zamanlar oldu. Üzüntümde de mutluluğumda da hiç yanımda olmadı ama hep bir sürpriz ile, bir hediye ile şüphelerimi yok etmeyi başarıyordu."
"Nasıl?"
"İhtiyacım olduğu hiçbir anda yanımda yoktu ama bir balon, bir çiçek bile olsa o anlarda gönderip yüzümü güldürmeyi sağlıyordu." Sustu, zihninde her anı yer aldı.

Yanında olamadığı her anda, ufak da olsa bir hediye göndererek mutlu ediyor, neşelendiriyordu.

"Neden?" Dedi Eylül, "Bunları neden yapıyordu? Neden ondan şüphe etmeme izin vermiyordu?"
"Sanırım.." dedi Bahar, "Bunun tek cevabı Burak'ta."

Hızla ayağa kalktı Eylül, "Haklısın, sormalıyım."
"Eylül hayır." Önüne geçip durdurdu, o adama yaklaşmasına müsaade edemezdi.
"Gideceğim Bahar. Gideceğim ve öğreneceğim."

....

Gözlerini bulundukları daireye çevirdi Eylül, bir apartmanın önünde durdurmuştu arkadaşını. Emniyet kemerini açtı, arkadaşının gözleri ona döndü. "Bende seninle geleceğim."
"Gerek yok, hemen döneceğim."
"Olmaz Eylül, seni riske atamam."
"Peki.. gel." Derin nefes verip arabadan indi. Gözleri anında önünde apartmana kaydı, zihninde sadece anıları vardı. Defalarca bu eve gelmiş, zamanının çoğunu geçirmişti.

"İyi olacak mısın?" diye sordu Bahar, endişeli gözleri arkadaşına döndü.
"Elbette."
"Hadi o zaman."

Adımlarını kapıya çevirip hızlı adımlarla ilerledi. Sadece dakikalar içerisinde bir kapının önünde durdu iki arkadaş. Eylül bir adım öndeydi, derin bir nefes alıp elini ziline bıraktı, ilk defa buraya bir yabancı gibi geliyordu.

Önce adım sesleri duyuldu, sonra kapı usulca açıldı. İkisinin de gözleri sarı saçları, krem pijamalarıyla gözüken kıza kaydı. "Eylül.." dedi şaşkınlıkla Elif.
"Burak nerede?" diye sordu Eylül, tiz ve net bir ses tonuyla.
"İçeride." diye fısıldadı. Genç adam gözüktü.

Bakışları Eylül ile buluştuğu anda şaşkınlıkla büyüdü. Ne ara hastaneden taburcu olmuş ve böylesine toparlanmıştı. "Eylül.. iyi misin?" Diye sordu.

"Gözlerimi.." dedi Eylül, gözlerindeki öfkeye direnmeye çalıştı. "Neden körleştirdin?"
"Ne?" dedi Burak. Anlam vermeye gayret ediyordu.

"Neden şüphe duyduğum, duyacağım her anda çiçek, balon gibi beni mutlu edecek hediyeler gönderiyordun? Neden Burak!"
"Çiçek.. balon mu?" Gözleri yavaşça Elif'e kaydı, ikisi de oldukça şaşkındı. "Ben mi gönderiyordum?"

"Evet, sen."

Yavaşça kafasını iki yana salladı Burak. "Ben hiç göndermedim."
"Ne?"
"Ben sana hiçbir zaman çiçek, balon veya herhangi bir hediye göndermedim."
"Ama.." dedi genç kız, zihnini zorladı. Hayal değildi, her mutsuz anında ona hediyeler gönderen biri vardı. "Sen değilsen.. kimdi?" Gözleri arkadaşına döndü, ikisinin de bakışlarında şaşkınlık vardı. Neler oluyordu?

"Hadi Eylül." Dedi Bahar, arkadaşının elini çekiştirdi. Genç kız arkasını dönüp durdu, zihninde günlerdir rüyalarında yer alan o an belirdi. Derin nefes verip iki gence yaklaştı.

"O gece.." dedi Eylül. "Köprüde bizden başka kimse var mıydı?"
"Ne?" Diye telaşla kapıyı sıkıca tuttu Burak. Kafasını hızla iki yana sallamaya çalıştı. "Bunu nereden çıkardın?"

"Başta hayal olduğunu düşündüm ama günlerdir aynı anı rüyamda görüyorum. Gerçek mi, hayal mi emin olmak istiyorum. O gece köprüde üçümüzden başkası var mıydı?"

Burak'ın gözleri Eylül'e kaydı, kafasını hızla telaşla iki yana salladı. "Hayır. Hayır hiç kimse yoktu."
"İyice düşün, emin olmam gerek."
"Eminim.." diye ekledi Burak.

Eylül yüzüne bakmadı, tatmin etmeyen cevabıyla arkasını döndü. Hızlı adımlarla merdivenleri inip dışarı çıktı. Sırtını arabanın kaputuna yaslayıp derin derin soluk aldı.

"Yanılmamışız, hayal görmüşsün Eylül." Dedi Bahar, aynı şekilde yanında durup sırtını arabasına yasladı.
"Bilmiyorum."

Yavaşça gözlerini yere eğdi, o anda bir müzik yankılandı komşu evden. Şarkının sözleri son ses duyuluyor, sokağı inletiyordu.

"Göğe çizilmiş resimlerden
Aldım seni bana getirdim."

Gözlerini hızla sesin geldiği yöne istem dışı çevirdi Eylül, ayakları bir robot misali kalbinin hükmüyle ağır ağır o yöne ilerledi. Evin kapısında durdu, ses netleşti, müzik arttı.

"Ömrüm senin olsun sevgilim
Benimle gülümse yeter
Güzel kanatlarınla gelsen
Soluğunu yakından öpsem"

Eli yavaşça kalbinin üzerinde durdu, bilmediği bir his vardı. Önce kalbine ufak bir his ekliyor, sonra tüm bedenini esir ediyordu. Kulaklarında şarkının gözleri tek yankılanıyor, kalbine nefes oluyordu.

"Bu.." dedi fısıltıyla. Gözleri istem dışı doldu,"Şarkı çok tanıdık." Diye ekledi. Elini kalbine delice bastırdı, bir his bedenini titretiyor, hafızasının sildiği emanetini hatırlaması için direniyordu.

....

Eylül'ün kalbi.. en güzel emanetine sahip çıkıyor. ❤️ Kerem'i hatırlayacak mı?


Bakalım neler olacak?❤️

Kerem yaşıyor mı? Nerede?

Oy ve yorumları eksik etmeyelim. Sınırımız +25 🖤

Loading...
0%