Yeni Üyelik
37.
Bölüm

31.Bölüm: Korkuyorum

@mlkshnn

⬆️ Üst köşede bölüme dair videomuz bulunmaktadır, izleyebilir ve kitaba dair diğer videolara da oradan erişebilirsiniz 🖤

.....

 

Bahar'ın gözleri çaresiz anneye döndü, "4 yıl önce ve aynı okulda olduklarını söylemiş. Önce bunu doğrulamamız gerekir bence."

"Ne? Nasıl?"

"Gerçekten 4 yıl önce okulda böyle bir var mıydı?"

Cemal Bey'in gözlerin Bahar'a döndü. "Haklısın." Ayağa kalktı, "Hemen öğreneceğim." Arkasını döndü, hızlı adımlarını kapıya yöneltti. Bir ön önce kızının okuluna gidecek, bu kişiyi araştıracaktı.

 

....

Meral Hanım, "Cemal!" Dedi heyecanla. Kocasının kapıdan girdiğini gördü, hızla yanına yaklaştı. "Sordun mu?"

 

Kocasının gözleri bitkindi, ağır adımlarla yaklaşıp omuzlarındaki tüm yükü bırakmak istercesine koltuğa oturdu. "Sordum.." diye fısıldadı.

 

Gözlerini hayat eşinden ayırıp salonun içerisinde gezdirdi, aradığı kişi yoktu. "Eylül nerede?"

Meral Hanım, "Uyuyor.." dedi, yavaşça yaklaşıp koltuğa, eşinin yanına oturdu. Yüzü asıktı, kocasının iyi bir haber getirmediğini anladı.

 

"Yok mu?" Diye sordu dolu gözleriyle. Okulun 4 yıl önceki kayıtlarında o kişi yok muydu, evladı gerçekten hayal mi görüyordu?

 

"Okul yönetimi biraz katıydı, önce başka öğrencilerine dair bilgi vermek istemediler. Durumu anlatıp biraz ısrar edince de yardımcı olmak istediler ama okul kayıtlarında yüzlerce Kerem ismi olduğunu gördük. Tümüne gitmemiz, kontrol etmemiz mümkün değildi.." sustu, çaresiz gözleri Meral Hanım'a döndü. "Elimizde sadece bir isim var. Ne soy isim ne kimlik numarası biliyoruz, bu şekilde birinin varlığından emin olamayız."

 

"Ne olacak şimdi?"

"Eylül'e son bir şans verip bu bilgilerin kendisinde olup olmadığını soracağız." Çaresiz bir soluk verdi, "Eğer var ise, hemen buluruz. Yok ise.." gözlerini karısından ayırıp yere eğdi. Gözleri dolu dolu oldu, direnmeye çalıştı. Bu ihtimal çok acıydı, "Bu durumu bir doktorla görüşmemiz gerekecek."

 

Meral Hanım hızla ayağa kalkıp kafasını iki yana salladı, yanakları yaşla doldu. Kulaklarına inanmak istemiyordu, bunu asla kabul edemezdi. "Benim kızım hasta değil."

 

Cemal Bey karısının ellerinden sıkıca tuttu. Çaresizlik her yanını sardı, başka çaresi yoktu. Evladı bir hayalin içerisindeydi, dengeleri alt üst durumdaydı. "Biliyorum, kızımız sadece büyük bir şok yaşıyor belki de. Ama.." sustu, karısının elinin kemikli sırtına ufak bir öpücük kondurdu.

 

"Ama bu şekilde çok acı çekiyor.." gözlerinden yanağına bir damla yaş süzülmek için direndi, engel oldu. "Bunu daha fazla izlemeye dayanamayız değil mi?"

 

Meral Hanım yanağına süzülen yaşlara rağmen kafasını iki yana salladı. Evladının durumuna dayanmak oldukça zordu, bir an önce toparlandığını, eskisi gibi neşe dolu bir genç kız olmasını diliyordu.

 

....

Meral Hanım'ın gözleri doluydu, elinde lacivert kapaklı defter vardı. Kızının odasında sessizce oturuyordu, gece lambasının kattığı loş ışığın altında defteri defalarca kez gözden geçiriyordu.

 

Her sayfayı, her kelimeydi aklına yazıyor, ezberliyordu. Bunca çelişkiye rağmen ufak bir ışık arıyordu. Bir harfte, bir kelimede kızının gerçekleri söylediğine dair bir iz bulacağına inancı tamdı. Evladının bu durumda olmasının sebebi sadece bir ihanet olamazdı.

 

Gözleri bir sayfada durdu, üçüncü ayın son günlerinden biriydi. Parmağını yavaşça tarihin üzerinde durdurdu, gelecek bir zamandaydı. Hala o tarihten yaklaşık 2 ay gerideydiler.

 

Ufak bir soluk aldı, 'Kokunu ezberledim' yazıyordu. Meral Hanım'ın gözlerinden süzülen bir damla yaş hızla üzerine damladı, kızı kendini bu hayale çok inandırmış, gerçeklerden kopmuştu. Titreyen elleriyle defteri yavaşça kapattı, sessizce ayağa kalkıp gözlerini kızına çevirdi. Derin bir uykunun kollarında huzursuzca uyuyordu.

 

Defteri yavaşça baş ucuna bırakıp gece lambasını açık bırakıp odadan çıktı. Kapıyı yavaşça örttüğünde gözleri hayat arkadaşına kaydı. Tıpkı onun gibi gözüne uyku girmediği için soluğu evladının kapısında aldığını anladı.

 

"Uyuyor.." dedi fısıltıyla.

 

Cemal Bey kafasıyla onaylayıp ufak bir nefes verdi. Arkasını dönüp odasına yürüdü, ikisi yan yana yatağın kenarına oturdu. "Defterde o adama dair başka bir bilgi var mıydı?

"Yoktu.." gözlerini yavaşça kocasına çevirdi, "Sadece ismi ve fiziksel özellikleri var."

 

Babası, "Yarın.." dedi zorlukla. Yavaşça yutkundu, başka çaresi yoktu artık. Kalbini titreten kelimeler dile geliyordu. "İyi bir doktor bulmamız gerek."

 

Meral Hanım'ın yanağı usulca ıslandı. Başka çaresi yoktu, evladının daha dazla acı çekişine şahit olamazdı. Kabullenmekten, bir doktorla görüştürmekten başka yolu olmadığını anladı. Kafasını sadece olumlu anlamda sallamakla yetindi.

 

....

Cemal Bey, "Günaydın." Dedi fısıltıyla. Gözlerini kapıyı yavaşça araladığı kapı aralığından kızına çevirdi.

 

"Günaydın baba." dedi Eylül, güne oldukça erken başlamıştı. Gözlerini sabaha doğru açmış, bir daha da uyuyamamıştı. Kollarının arasına sıkıca bastırdığı defterle biraz da olsa güç bulabiliyordu.

 

Babası odaya girip yatağın kenarına oturdu. "Nasılsın bugün?" diye sordu. Genç kızın yüzünde buruk bir tebessüm oluştu, "İyiyim."

 

"Sevindim." Elini yavaşça elinin üzerine bıraktı. "Annen kahvaltı hazırlıyor, sanırım sevdiğin bir çok şeyi hazırlıyor." Ufak bir tebessüm etti, "Kokuları buraya kadar geliyor." Diye ekledi.

 

Eylül gözlerini yavaşça kaçırdı, burnunda ezberlediği, unutmaktan delice korktuğu başka bir koku vardı. Gözleri doldu, "Baba.." dedi zorlukla.

 

Babasının gözleri anında ona döndü.

 

"Sana sarılabilir miyim?" diye ekledi.

 

Cemal Bey şaşkın bir ifadeyle kafasını onaylayarak salladı. Kızının ilk defa sarılmak için izin aldığını fark etti, sessizliği seçip izin verdi.

 

Eylül tek kelime etmeden kollarını babasının boynuna sıkıca sardı. Gözleri doldu, babasının kokusu biraz da olsa tıpkı Kerem'in kokusuydu. O da tıpkı babası gibi bahar mevsiminin en güzel çiçeklerinden biriydi. Gözlerini sıkı sıkı kapatıp kokusunu içine çekti. Aklına, kalbine, zihnine.. her hücresine kaydettiği kokuyu unutmaması için yalvardı.

 

Yanaklarına, kalbinin hükmüyle ufak birer damla yaş usulca süzüldü. Varlığını, bedenini esir alan bir his, algılarını kapatıyor, gerçeklikten uzaklaştırıyordu.

 

"Sevgilim.." diye fısıldadı. Dudaklarını birbirine bastırdı, babasının duymamasını diledi. Dili, kalbi ve kulağı bu kelimeye delice ihtiyaç duyuyordu. Yeniden bahar gözlerine doya doya bakmayı, yaralı eline dikkatle özen göstermeyi, içini ısıtan gülüşünü görmeyi kalbinden geçirdi. Zaman geçiyor ve o, her geçen gün de bilinmezlikle yaşamak da oldukça zorlanıyordu.

 

Cemal Bey, "Kızım." Dedi fısıltıyla. Kızının, boynunu saran kollarına anlam vermeye çalışıyordu. İlk defa böylesine sıkı sıkı ve uzun sarıldığını fark etmişti. Endişeliydi, yavaşça geriye çekildiğinde, gözleri gözleriyle buluştu.

 

"Bir şey mi oldu?" diye ekledi. Kızının gözlerinin kızarık, yüzünün de solgun olduğunu fark etti.

Eylül derin derin nefes verip yüzünde gerçek olmayan bir tebessüm oluşturdu. "İyiyim. Çok iyiyim." Geriye çekilip ayaklarını yataktan indirdi, defterini göğsüne sıkı sıkı bastırıp odadan çıktı.

 

......

Kahvaltı masasında öncekilerin aksine büyük bir sessizlik vardı. Halbuki Eylül'ün evde, ailesiyle oturduğu bu masada her daim neşe hakim olurdu. Genç kız evinin, anne babasının gülüş sebebiydi. Onlara işinden, arkadaşlarından, yaşadığı şeylerden söz ederken gülümsemelerine sebep oluyordu.

 

Şimdi ise tam tersiydi, annesinin özenle yaptığı böreklere dokunmuyor, sessizce çaydan bakışlarına maruz kalmamak adına bir yudum alıyor, ekmekten ufak ve isteksiz bir parça ısırıyordu.

 

Anne babasının yüzüne endişe hakimdi, gün geçtikçe daha kötüleşiyor, sadece gerçekten sıyrılmıyor, yeme içmeden de kesiliyordu.

 

Meral Hanım dolu gözlerine direnmeye çalışarak derin bir nefes aldı, börek tabağını yavaşça ona uzattı. "Beğenmedin mi?"

 

Eylül gözlerini annesine hiç çeviremedi, bakışları her buluştuğunda gözlerindeki acıyı gizlemekte zorluk çekiyordu. Tabaktan bir dilim börek alıp kendi tabağına bıraktı, "Çok beğendim." Ufak bir ısırık aldı, zorlukla da yutmaya çalıştı. Gözlerini yavaşça kapattı, zihni sadece genç adamla aynı masada oturduğu anları anımsadı.

 

Cemal Bey, "Kızım.." dedi, eşinden daha iradeliydi. Evladı için artık bir şeyler yapması, daha fazla seyirci kalmaması gerektiğini düşünüyordu.

 

Eylül dikkatini babasına çevirdi, gözlerine aynı şekilde bakmamaya, çok temas kurmamaya çalışıyordu.

 

"Defterde söz ettiğin kişinin.." dedi,

Eylül, "Kerem.." diye ekledi. Kalbi, diline gelen isimle ufak bir soluk aldı.

 

Babası, "Kerem'in.." diye düzeltti. Gözleri bir an Meral Hanım'a kaysa da yeniden kızına döndü. "Soy ismini, kimlik numarasını veya başka nir bilgisini biliyor musun?"

 

Eylül'ün gözleri hızla babasının gözleriyle buluştu, annesi açıklama yapma mecburiyeti hissetti. "Onu bulmak istiyoruz."

"Ne?" Dedi Eylül, yanaklarına istemsizce yaşlar süzüldü. Ailesi ona gerçekten inandığını düşündü. Tıpkı onun gibi, her yerde sevdiği adamı bulmaları için yardımcı olacaklardı.

 

Babası, "Bize ona dair başka bilgiler de vermen gerek." Sustu, kelimelerini düşünerek seçiyordu. "Defteri de kontrol ettim ama ona ulaşabileceğimiz bir bilgi bulamadım." diye ekledi.

 

"Bulabilmek için.. neyi bilmeniz gerek?"

"Soy ismini biliyor musun?"

 

Genç kızın gözleri yavaşça defterine kaydı, sayfaları tek tek çevirdi. Anne babasının bakışları altında her kelimeyi defalarca okudu. "Yok.." dedi şaşkınlıkla. Soyadını sormak da, yazmak da hiç aklına gelmediği için öfkelendi. "Bilmiyorum." diye ekledi.

 

Anne babasının gözleri buluştu, Meral Hanım akmak için yaşlarına direnmeye çalıştı. "Sadece ismini mi biliyorsun kızım?" diye sordu zorlukla. Kalbinin en derinlerindeki umuttan vazgeçemiyordu, evladı hayal görmüyor, gerçekleri söylüyordu. O hasta değildi, sadece şoktaydı.

 

"Ben.." dedi Eylül, gözleri babasının gözleriyle buluştu. "Ona bunları hiç sormadım."

 

Babası, "Peki.." dedi, elini kızının ellerinin üzerine bıraktı. Pes etmeyecek, çabalamaya devam edecekti. "Defterde ailesi olmadığından söz etmişsin, ulaşabileceğimiz hiç mi kimsesi yok?"

"Yok.." dedi Eylül. Yanaklarına usulca bir damla yaş süzüldü. Sevdiği adam, hayata bir başına tutunan kimsesiz biriydi. "O yüzden.. kimse onu aramıyor. Kimse köprüden düştüğünü bilmiyor."

 

Annesi, "Kızım.." dedi. Cesaretini toplamaya çalıştı. "Bugünün tarihi biliyor musun?"

Eylül hızla önce deftere sonra babasının masanın üzerinde duran telefonuna çevirdi. Defterdeki son tarih ve telefondaki arasında şu an 2 ay vardı. Gözleri ailesine döndü. İkisinin de endişeyle cevap beklediğini gördü.

 

Şaşırdı, hangisini söylemesi gerektiğini bilemedi. Önce telefona yöneldi, onu söylediği takdirde anlattığı her şeyin bir hayal olduğunu düşüneceklerdi. Defterdekini söylemek istedi, bu defa da gerçeklerden uzaklaştığını düşüneceklerdi.

 

Gözleri çaresizliğine doldu, iki cevabın da ucu acıydı. Fısıltıyla, "Bilmiyorum.." dedi, yanağına bir damla yaş süzüldü. Gözlerini sıkı sıkı kapattı, hangi tarihe inanması gerektiğini bilemedi. Ailesi ve sevdiği adamla olan zaman hızı çok farklıydı. Buradaki 1 hafta, oradaki 3 ay'a denkti.

 

Meral Hanım sessiz hıçkırıklarıyla masadan kalkıp kızına yaklaştı, kollarını arasında sıkı sıkı sardı. Gözleri yaşlarla cebelleşirken, kocasının bir doktora görünmesi fikrini, bakışlarıyla çaresizce onayladı.

 

......

Bahar, "Eylül..!" Diye seslendi. Telaşlı sesi evin içerisinde yankılandı. Apar topar girdiği evde, gözleri Meral Hanım'a kaydı. "Meral Teyze doğru mu duyduklarım?"

 

Yanına yaklaştı, gözleri dolu doluydu. Dakikalar önce arkadaşının bir doktora görüneceğini duyup soluğu burada almıştı. "Durum nedir?"

"Kötü.." dedi Meral Hanım, yanaklarına usulca bir damla yaş süzüldü. Ağır adımlarla geriye çekilip arkasındaki koltuğa oturdu.

 

"Bugünün tarihini bilemeyecek kadar kötü."

"Ne? Nasıl?"

"Tarihi sorduk, bilmediğini söyledi."

Bahar, "Hayır.." dedi fısıltıyla. Yanağı ıslandı. Yavaşça Meral Hanım'ın yanına oturdu.

 

"Randevu aldık, yarın doktora gideceğiz."

"Ama.." dedi zorlukla. "Eylül hasta değil."

"Hasta.." dedi annesi, sesi ve eli tir tir titriyordu.

 

Bahar yavaşça ayağa kalktı, "Nerede şimdi?" diye sordu. Bir an önce arkadaşının yanına gitmeli, destek olmaya çalışmalıydı. Derin bir nefes verdi.

 

"Uyuyor.."

"Ben.. müsadeniz olursa, bu gece yanında kalmak istiyorum."

"Olur, çok iyi olur."

 

Yönünü odaya çevirdi, ağır adımlarla içeri girdi. Eylül, gece lambasının loş ışığının altında derin bir uykudaydı. Yüzünde huzursuzluk vardı, gördüğü rüya derine dalmasına müsaade etmiyordu.

 

Sessizce yatağın kenarına oturdu, bu gece çok uzun olacaktı. Bu gece arkadaşını iyileştirmeli, yarınki doktor görüşmesinde toparlanmasını sağlamalıydı.

 

.....

Eylül, "Hayır.." diye sayıkladı. Gecenin bir vaktiydi.

 

Baş ucunda arkadaşı Bahar vardı. Gözleri doluydu, bakışlarını bir an bile arkadaşından ayırmıyordu. Eylül'ün kolları defterine sıkı sıkı sarılıydı, her sayfasında sevdiğine ait izler vardı. Bir an bile uzaklaşsa, varlığını unutmaktan delice korkuyordu.

 

"Hayır.." diye sayıkladı yeniden. Kafasını yavaşça iki yana sallıyordu ki gözleri hızla aralandı. Ter içerisindeydi, bakışları arkadaşına kaydı. Şaşırsa da üstelemedi, kalbine derin bir özlem hakimdi, çaresi yoktu.

 

Bir rüyanın etkisinde boğuluyordu, odanın içerisinde dolanan gözleri defterini buldu. Göğsüne sıkı sıkı bastırıp kafasını yeniden yastığına bıraktı.

 

Gözlerini kapatmak istedi, cesaret edemedi. Aynı rüyayı bir daha görecek cesareti yoktu. Uzun zaman sonra sevdiğinin haberini almış, yanına gittiğinde de tek kelime edemeden cansız bedenini ile karşı karşıya kalmıştı. Ne özlemini ne sevgisini ne onu hiç unutmadığını ne de delicesine arayışını anlatabilmişti.

 

Yanakları aynı anda ıslandı, gözleri arkadaşına kaydı. "Çok korkuyorum.." dedi. Kalbinin en derinlerinde büyük bir korku vardı artık, her hatırladığında aklını alacaktı.

 

"Neyden?"

"Ona yetişememekten." Burnunu yavaşça çekip elinin tersiyle yanağındaki yaşı silmeye çalıştı. "Onu unutmadığımı söyleyememekten."

 

Bahar, "Eylül.." dedi fısıltıyla. "Lütfen.." yalvarıyordu, artık kendine gelmeli, bir hayal uğruna hayatını alt üst etmemeliydi.

 

"Ya beni bekliyorsa? Ya bulduğumda her şey için çok geç ise?" Alt dudağını sertçe ısırıp Bahar'ın elini yavaşça kendi kalbinin üzerine bıraktı. Güm güm çırpınıyor, diğer yarısına kavuşmanın hayalini kuruyordu.

 

"Burası.. da mı hayal görüyor Bahar?"

 

Bahar'ın yanaklarına usulca yaşlar süzüldü. Ailesine hak verdi, gerçekten de söylediği gibi bir hayale kendini oldukça kaptırmış, gerçeklik algısından kopmuştu. Sesi titredi, gözleri yaşlara müsaade etti. Tek kelime edemeden kollarını boynuna sıkıca doladı. "Lütfen.." diye fısıldadı. "Lütfen toparlan. Lütfen kendine gel."

 

.....

Oy ve yorumları eksik etmeyelim. Güncel bölümler sizlerin yorum ve oylarınızın çokluğuna göre daha hızlı gelecek ❤️

 

Eylül ve Kerem kavuşacak mı? ❤️

 

Loading...
0%