@mlkshnn
|
Herkese merhabalarrr Uzun bir aradan sonra yeni bölüm ile karşısınızdayım. Keyifli okumalar diliyorum ♥️♥️ .. Eylül gözlerini yavaşça ellerine çevirdi, zihni gidip geliyordu. İlk defa böylesine bir boşluk hissetti avucunda, defteri yanında değildi. Arkadaşına döndü, "Defter.." diye fısıldadı. Zihnini, bedenini toparlamaya çalıştı.
"Odanda bıraktın, getirmek istemedin." "Ne?" Dedi Eylül, şaşırdı. Bir an bile yanından ayırması mümkün değildi. "Onu bırakamam, getirmem gerek."
Arkasını döndü, gözleri eve kaydı. Birkaç adım ile yeniden durdu. Gözleri kapanıp açıldı. "Eylül." "Nereye gidiyordum ben?" diye sordu şaşkınlıkla. Gözleri merakla arkadaşına döndü.
Bahar anlam vermeye gayret ediyordu. "Defterini getirecektin." "Neden?" "Yanından ayırmak istemedin." Dedi, hızla önünde durdu. "Eylül iyi misin?"
Genç kız kafasını yavaşça eğdi. Aklı bulanıktı, zihni büyük bir gücün etkisindeydi. Toparlanmaya, hatırlamaya çalıştıkça ilaçların etkisi baş gösteriyor, gerçekliğini ve zihnini elinden alıyordu. "Ben.." dedi zorlukla. "Onu.. unutuyorum." diye ekledi. Yanaklarına birer damla yaş süzüldü.
Kalbi koca bir savaşa dahil oldu. Sevdiği adamı, en güzel gerçeğini unutuyordu.
Arkasını döndü, gözleri kapıdaki annesine kaydı. Bakışlarında hüzün belirdi, zoraki içirdiği ilaçlarla ömrünün en güzelini unutturmayı başardıklarını anladı.
Gözlerini yavaşça eğdi, kalbindeki haykırışı durdurmaya çalışmadan eve yürüdü. Soluk almadan, bir an bile duraksamadan odasına koştu. Gözleri delicesine defteri aradı, yatağının kenarında yerdeydi. Hızla yaklaşıp eline aldı, tüm bedeni tir tir titredi. Nasıl bir an bile yanından ayırabilmiş? Sevdiğini unutabilmişti?
İki kolunun arasında sıkı sıkı tutup göğsüne bastırdı. Dizleri delice titredi, yere çömelip sırtını yatağına yasladı. Öne arkaya yavaşça sallanırken yanakları yaşla doldu. Sevdiğine, bahar gözlü aşkına ihanet etmiş, onu kısa bir an bile olsa unutmuştu?
“Özür dilerim..” diye fısıldadı. Defteri kalbinin üzerine bastırdı, kısa bir an da olsa varlığını hissetmek istedi. “Özür dilerim sevgilim..” yanakları hızla ıslandı.
Derin derin soluk aldı, kalbindeki acı bir dağ oldu bedeninden taştı. Gerçekten de ilaçlar onu sevdiğinden uzaklaştırıyor, algılarını zorluyordu. “Sevgilim..” diye sayıkladı. Göğsünde bir mücevher misali tuttuğu defterin ilk sayfasını çevirdi. ‘Kerem’ ismini gördü. İşaret parmağını yavaşça üzerinde durdurdu, “Beni affet..” parmağı titredi.
Bedeni ağırlaştı, kolları hissizleşti. Bedenini dik tutmakta zorlanıp kafasını yavaşça yere bıraktı. Kollarında sıkı sıkı tuttuğu defteriyle cenin pozisyonu aldı. Zihni, kalbi, bedeni çok yorgundu. Tek ihtiyacı bir çift bahar gözdü..
…… Meral Hanım “Kızım..” diye fısıldadı. Odanın gerisindeydi, kapıyı yavaşça tıkladı. Dakikalardır dönüşünü beklemişti. Merak doluydu, gözleri Bahar’ın gözleriyle buluştu. “Cevap vermiyor..” diye ekledi.
Elini kapının kulpuna bırakıp yavaşça indirdi. İkisinin de gözleri anında odaya kaydı, Eylül yatağının yanında yerdeydi, cenin pozisyonunda kollarının arasında sıkı sıkı tuttuğu defterle derin bir uykudaydı.
Yüzü huzurluydu, gözlerini kapattığı her anda aynı ifade beliriyordu. Çünkü gördüğü tek rüya sevdiği adam oluyordu. Bir tek rüyalarında onu görüyor, rüyalarında ona dokunuyor ve rüyalarında ona sıkı sıkı sarılabiliyordu.
“Kızım..” dedi annesi, dolu gözleriyle yanına yaklaştı. Önüne eğildi, elini saçlarına bıraktı. “Eylül..” diye ekledi. Uyandırmak, yatağına yatmasını söylemek istedi.
Bahar elini tutup engel oldu. Arkadaşı oldukça huzurlu bir uykunun kollarındaydı, bölmesine müsaade edemezdi. “Uyandırmayalım.” Meral Hanım’ın gözleri anında genç kıza kaydı, “Ama..” “Meral Teyze.. bırakalım burada uyusun. Bir defadan hiçbir şey olmaz.” “Üşütecek..” “Üşütmez..” diye fısıldadı. Gözlerini arkadaşına çevirdi, defterini derin uykusuna rağmen sıkı sıkı tutuyordu. Derin bir soluk alıp kenardaki yatağa yaklaştı. Üzerindeki ince pikeyi alıp dikkatle üstüne örttü.
Bakışları Meral Hanım’a kaydı, “Çıkalım mı?” Meral Hanım tek kelime edemedi, gönlü el vermemesine rağmen kafasıyla onayladı. Arkasını yavaşça döndü, ağır adımlarla ilerlerken ara ara geriye dönüyor, kızını izliyordu. Küçük defteri tüm gücüyle tutuyor, sadece ona sığınıyordu. Derin bir nefes verdi, Bahar çıktıkları anda odanın kapısını örttü.
İkisinin de adımı koridorda durdu. Gözleri buluştu, iki bakışa da hüzün hakimdi. “Unutuyor sanırım..” diye fısıldadı Bahar. Meral Hanım’ın yanağı usulca ıslandı. Tek evladı büyük bir savaşın içerisinde bir başına mücadele ediyordu. “İlaçların etkisi.” “Tamamen mi unutacak?” “Unutması, yeniden hayata devam etmesi gerekiyor.” Bahar derin bir soluk verdi, aklı karmakarışıktı. Kalbinin en derinlerde arkadaşına inanmayı isteyen bir his vardı. “Ya..” dedi fısıltıyla. “Ya doğruysa? Ya bizim bilmediğimiz, anlamlandıramadığımız şeyler yaşadıysa? Ya bu ilaçlar iyileştirmek yerine daha da kötüleştirirse?”
Meral Hanım kafasını zorlukla iki yana salladı, “Gerçek değil. Hastanede yattığı sürede bir an bile yanından ayrılmadık. Kızım gerçek ve hayali artık ayırt edemiyor.” Gözleri doldu, “Bunun sebebi ise o adam.” Bahar, “Burak..” dedi. “İhaneti öğrendikten sonra böyle oldu kızım.” “Haklısın..” yavaşça geriye çekildi. Gözlerini son defa arkadaşının kapısına çevirdi. Derin bir soluk verdi, yanında olmak için her şeyi yapacaktı.
….. Bahar o köprünün altında, denizin yakınındaydı. Tek başınaydı, oturuyordu. Zihni dalgındı, uçsuz bucaksız denizin derinlerinde bakışlarıyla kaybolmuştu. Kalbi çaresizdi, arkadaşı için hiçbir şey yapamamak aklını alıyordu.
“Kerem..” diye fısıldadı. Gözlerini denize sabitledi. “Gerçekten buraya mı düştün?” diye ekledi. Ufak bir soluk aldı, “Eylül doğru mu söylüyor?”
Sustu, gözleri dolu dolu oldu. “Eğer doğruysa.. aklımızın almadığı şeyler oluyor demektir.” Bakışlarını ayırıp yeniden çevirdi. “Eğer doğruysa.. neredeysen çık gel artık.” Zihninde arkadaşı belirdi. Durumu hiç iyi değildi, ilaçları aldıkça ve zaman geçtikçe de daha da kötüleşiyordu.
"Ona, geç olmadan gel.”
Kafasını eğdi, bir nefes hissetti. Gözlerini hızla geriye çevirdi, bakışları Burak’ın bakışlarıyla buluştu. Öfkelendi, kalkmaya yeltendi, genç adam sessizce yaklaşıp yanına oturdu. “Otur lütfen..” diye fısıldadı.
Bahar yeniden oturdu, dolu gözlerine direnmeye gayret etti. Burak, “Buraya tek geldiğine göre Eylül’ün durumu iyi değil.” diye sordu.
Bahar’ın öfkeli gözleri, gözleriyle buluştu. Yumruğunu sıktı, “Hayal ve gerçeği ayırt edemiyor.” Çaresiz bir soluk verdi. “Hem köprüden o gece birinin düşüp kaybolduğunu söylüyor, hemde o geceden sonra onunla 3 ay zaman geçirdiğini söylüyor. Ama garip olan, o gecenin üzerinden 3 ay bile geçmedi.”
Burak’ın bakışları denize kaydı, derin bir nefes aldı. “Şimdi nasıl?” “İyi değil. Tedavi görüyor ama onu iyileştireceğine inanamıyorum.” “Ben..” dedi Burak, gözlerini kısa bir an kapattı. Zihninde sadece o gece yer aldı, bir adam aniden belirip yanına yaklaşıyor, ikisi arasında bir arbede geçiyor ve köprüden düşerek denizin derinlerinde kayboluyordu. Gözlerini hızla aralayıp ayağa kalktı, “Gitmem gerek.” Arkasını döndü, hızlı adımlarla gözden kayboldu. …..
Evin içerisinde Bir haykırış doyuldu, Eylül'ün çığlıklarıydı. Anne babası salonda oturuyordu, evin içerisinde yankılanan haykırış ile hızla ayağa kalktı.
Meral hanım "Eylül" diye haykırdı.
Son gücüyle odaya koştu. Bir adım gerisinde ve aynı hızıyla eşi takip ediyordu.
Odanın kapısını hızla açtı gözleri içeri kaydı. Eylül ayaktaydı, iki elini kulaklarına bastırıyordu. Kalbinde durduramadı bir endişe, bir telaş vardı. Aklını kaybediyordu. Sığındığı, çare bulduğu tek dert ortağı olan defteri yoktu.
Önce yatağına sonra kitaplığına sonra da masanın ve çekmecelerin içerisine bakmış ama defterini görememişti. Çaresiz hıçkırıkları anne babasına döndü. Nefes nefeseydi, nefesi elinden alınmıştı. "Yok" dedi zorlukla. "Defter yok." Yanakları yaşla doldu.
"Defter" dedi zorlukla "Yok."
Odanın içerisinde delice dolanıyordu. Babasının gözleri yatağın altına kaydı. Kenarından lacivert defterin ucu gözüküyordu. Koşar adımlarla yaklaşıp eline aldı, kızına çevirdi. "İşte, işte kızım burada" dedi.
Eylül hızla yaklaştı, tek kelime etmeden bir hışımla babasının elinden çekti. Kalbinin üzerine delice bastırdı, derin derin soluk alıp verdi. Yeniden oksijen verilmiş, suyun derinliklerinde boğulmuş gibiydi.
Annesi tek kelime edemedi, hıçkırıklarını durduramayıp yaklaştı. Kollarını sıkıca bedenine dolayıp bir elini kafasının arka kısmındaki saçlarında dayadı. "Benim güzel kızım.."
Eylül'ün dizlerinin bağı çözüldü, kalbi ufak bir esintiye kapıldı. Yavaşça geriye çekilip yatağının kenarına oturdu. Göğsüne bastırdığı defterle öne doğru sallanırken, dilinde tek bir kelime vardı "Sevgilim.."
..... Gecenin bir vaktiydi, Meral Hanım kızının odasının önündeydi. Kulağını sessizce kapıya yaslamış, dinliyordu. Dakikalardır odadan ses gelmemesi biraz da olsa rahatlatmıştı, belli ki evladı derin bir uykuya dalabilmişti. Kapıyı usulca araladı, gözleri yatağa kaydı. Eylül yatağındaydı, kollarını arasında sıkı sıkı sardığı defteriyle derin bir uykunun kollarındaydı. Annesi derin bir soluk alıp geriye çekildi, bakışları hayat arkadaşıyla buluştu. Cemal Bey, “Defter..” dedi fısıltıyla. Kızı her anda bir deftere sığınıyordu. “Çareyi defterde buluyor.” “Rahatlıyor..” diye cevapladı annesi. İşaret parmağını dudağının üzerine bırakıp sessiz olmasını istedi. “Uyandırmayalım.” Arkasını döndü, sessiz adımlarla çıkıp kapıyı örttü. ……. Cemal Bey, "Eylül.." dedi. Kahvaltı masasında oturuyordu. Kızı tam karşısındaydı, önündeki defterden dikkatini bir an bile ayırmıyordu. Dakikalardır oturdukları bu masada kızının sesini hiç duymamıştı.
Eylül yorgun, bitkin ve halsizdi. Varlığını bedenini esir alan, karşı safta güçlü tedavinin bulunduğu bir savaşın içerisindeydi. Direnmeye, kazanmaya çalışıyordu fakat ilaçlara direnemiyordu.
Algıları bazen öylesine kapanıyordu ki, ne kulakları duyuyor, ne bakışları görüyor ne de bedeni tepki verebiliyordu. Artık tüm yetki ilaçlardaydı.
Oturduğu masada çeşit çeşit yemekler vardı, hepsi en sevdikleriydi, annesi evladı için delicesine çabalıyor, mutlu etmek, yüzünü bir an bile olsa gülümsetmek için çok çaba sarf ediyordu ama kızı günden güne hem ondan hem hayattan hem de gerçeklikten kopuyordu.
Elinde çatalı vardı, sıkı sıkı parmaklarının arasında tutmuştu. Gözleri bazen önündeki yemeğe kayıyor, çatalı yaklaştırıp bir lokma almak istiyor ama nasıl yapacağını bilmiyordu.
Gözleri bazen ailesine kayıyor, bir şeyler söylemek istiyor ama nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.
Susadığını hissediyor, yanındaki bardağa bakıyor ama nasıl yudumlayacağım bilmiyordu.
Elinden içgüdüsü, tepkisi, yetkisi alınmıştı. Artık Eylül eski Eylül değildi. Artık Eylül gerçekten de gerçekten kopmaya çok yakındı.
Onu hayata bağlayan, sevdiğinin varlığına inandıran, öbür dünyaya hatırlatan tek dayanak defteriydi. Artık tek soluğu, tek nefesi, tek amacı oydu.
Meral Hanım'ın yanında bir poşet dolusu ilaç vardı, yavaşça çıkardı. Önce birini avucuna bırakıp kızına yaklaştırdı. Eylül itiraz etmeden ilaçların bir kısmını yuttu, kalan kısmını ise poşetle birlikte eline alıp ayağa kalktı. Daha fazla burada oturmaya gücü yoktu, yatağına yatarken geri kalanları içecekti
Odasına yürüdü, elinde ufak bir şişe su vardı, yatağının kenarına oturdu. İlaç poşetini önündeki komodinin üzerine bıraktı, defterini yanından ayırmadan geri kalan ilaçlardan ilkini avucuna bıraktı, gözleri kapsül şeklinde olan minik ilaca kaydı, çok küçüktü ama etkisi oldukça güçlüydü.
Derin bir nefes aldı, tümünü tek tek eksiksiz yuttu. Gözlerini defterine çevirip kollarında sıkıca sardı, kafasını yastıkla buluştur. Odanın içerisinde bir ses duyuldu. Tam yatağın yanındaki komodinin üzerindeki telefonundan geliyordu, ekranda ‘Bahar Arıyor’ yazıyordu. Gözlerini yavaşça ekrandan ayırıp defterini kollarının arasında sıktı. ….. Meral Hanım “Kızım…” dedi. Ağır adımlarla yaklaşıp yatağın kenarına oturdu. Gözlerini kızının gözlerine sabitlemeye çalıştı, genç kız bakışlarını usulca ayırdı. Annesinin anında yüzü asıldı, gözleri doldu. Son zamanlarda göz teması kurmanın bile zor olduğunu anladı. Elini yavaşça evladının elinin üzerine bıraktı.
“Bahar beni aradı. Seni aramış ama telefona cevap vermemişsin.” Gözlerini anında telefona çevirdi, yatağın tam bitişiğindeki komodinin üzerinde duruyordu, sesi tamamen açıktı. Ekranda cevapsız aramalar vardı.
Genç kız kafasını eğdi, algıları son zamanlarda oldukça zorluyordu. Telefonun odanın içerisinde yankılanışını duymasına rağmen eline alıp kulağına yaklaştırmayı düşünememiş, tepkisizce sadece susmasını beklemişti.
“Kızım..” diye ekledi. Elini dikkatle çenesine bırakıp gözlerini buluşturmaya gayret etti. “Okuldan arkadaşların seni ziyarete geleceklermiş, Bahar hepsine tek tek ulaşıp bulmuş.”
Eylül’ün gözleri hızla ona döndü, “Okuldan mı?” diye sordu.
Annesi kafasını olumlu anlamda salladı, “Evet.”
“Kerem..” dedi titreyen sesiyle genç kız, kalbini heyecan sardı. Belki arkadaşlarından biri tanırdı, belki birileri daha önce okulda görmüş, denk gelmişti. Gözleri hevesle büyüdü, neden bu detayı daha önce düşünmemiş, okul arkadaşlarına ulaşmayı düşünmemişti? Hızla ayağa kalkıp gözlerini annesine çevirdi, “Ne zaman gelecekler?”
“Birazdan.”
“Tamam.” Hızla defterini göğsüne bastırdı, kalbi heyecan doluydu, bugün belki de sevdiği adama dair ufak bir olsa bir iz bir gerçeklik bulacaktı.
….. Zilin sesi evin içerisinde yankılanıyordu. Eylül yavaşça ayağa kalktı, dizlerinde var olan ağırlığa rağmen usulca odadan çıktı. Gözleri dış kapıya kaydı, heyecan doluydu. Bugün belki de sevdiği adama dair ufak bir iz bulacaktı. İlk görünen Bahar oldu, hızlı adımlarla yaklaşıp arkadaşına sıkı sıkı sarıldı. “Kerem’e dair her şeyi onlara sorabilirsin.” Diye fısıldadı. Eylül’ün minnet dolu gözleri ona döndü, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Gözleri arkadaşlarına döndü. 3 genç kızdı. Okuldan tanıdığı, öğrencilik döneminde sık sık görüştüğü kişilerdi. Hepsini zorlukla da olsa tek tek karşıladı, tam karşılarına koltuğa oturdu. Meral Hanım’ın yanlarından ayrıldığı bir andı, Bahar’ın gözleri arkadaşına döndü. Kafasıyla ufak bir onay verdi, soru sormanın, merak ettiklerini öğrenmenin tam vaktiydi. Eylül arkadaşından cesaret alıp gözlerini diğer arkadaşlarına çevirdi. “Kerem..” diye fısıldadı, kalbi özlemle kavruldu. Sustu, adı bile bedenini tir tir titretiyordu. Bahar derin bir nefes aldı, gözleri misafirlere döndü. “Kızlar sizin okuduğunuz dönemde Kerem diye biri vardı, hatırlıyor musunuz?” diye sordu. Üç kızın da gözleri birbirini buldu, “Kerem mi?” diye sordu ilki. “Soyadı ne?” Eylül’ün gözleri doldu, direnmeye gayret etti. “Hatırlamıyorum.” Kızlardan diğeri, “Nasıl biriydi Kerem?” Eylül defterini sıkı sıkı göğsüne bastırdı, “Gözleri yeşildi..” dedi, yutkundu, kalbini esir alan özlem gözlerine hükmetti, ağlamamak için direnmeye çalıştı. “Açık tenliydi, saçları kumraldı.” Diye ekledi. Misafirlerin gözleri buluştu, üçüncüsü “Kerem ismini birini hatırlıyorum sanırım” dedi. Eylül ve Bahar’ın gözleri hızla ona döndü, “Hatırlıyor musun?” diye sordu anında Eylül heyecanla. “Evet.” Diye cevapladı arkadaşı, sustu, zihnini zorladı. “Ama yeşil gözlü değildi.” Diye ekledi. Eylül’ün gözleri doldu, bakışları arkadaşıyla buluştu, Bahar hızla yaklaşıp elini elinin üzerine bıraktı. Meral Hanım gözüktü o anda, elinde bir ilaç ve bir bardak su vardı, yaklaşıp kızına uzattı. Eylül itiraz etmeden su eşliğinde yuttu. Gözlerini arkadaşlarına çevirdi, bakışlarının bulanıklaştığını hissetti. Kafası istemi dışında öne arkaya doğru sallandı, ilaçlar onu oldukça zorluyordu. Gözleri Bahar’ın gözleriyle buluştu, Bahar fark edip hızla ayağa kalktı. “Eylül dinlenmelisin.” Ayağa kalkıp elini tuttu. Zorlukla da olsa kalkmasına yardımcı olup odasına kadar eşlik etti. Yatağa oturtup yanına oturdu, Eylül’ün yanakları anında yaşla doldu. Sevdiği adamın izi hiçbir yerde, hiç kimsede yoktu. Tüm dünya bir olmuş, onu unutturmaya çalışıyordu. “O..” dedi zorlukla. Sesi titredi. “Gerçekti..” diye ekledi. Bahar titreyen eliyle arkadaşının yanağındaki yaşı sildi. Güçlü durmaya çalışıyordu, “Geçecek..” dedi. Eylül kafasını hızla iki yana salladı, “Geçecek olan..” dedi, gözleri komodinin üzerindeki ilaçlarına kaydı. “Kerem olacak.. Bu ilaçlar bana onu unutturacak. Ve ben, o hiç var olmamış gibi yaşayacağım.” Elini kalbinin üzerine bıraktı. “Ama kalbim ölecek..” nefesi kesildi, derin derin soluk aldı. Bahar kafasıyla reddetti, gözlerini ilaçlardan ayırıp arkadaşına döndü, daha fazla acı çekmesine müsaade edemezdi. “Bana bir söz ver.” Dedi kararlılıkla. Eylül, ‘Ne sözü?” “Güçlü olacaksın.” Elini elinin içerisine bırakıp sıktı, kalbindeki endişeye rağmen bir karar almıştı. Derin bir soluk aldı, “Bundan sonra bu ilaçları bırakmalısın.” “Ne?” dedi Eylül şaşkınlıkla. Annesi ilaç saatlerinde genellikle başında beklerdi, böyle bir şey mümkün değildi. “Eylül.. ilaçları bırakman gerek.” “Annem.. müsaade etmez.” “O zaman ilaçları annenin olmadığı hiçbir anda içmeyeceksin, tamam mı?” sustu, elini sıktı. “Bu ilaçlar seni gerçekten koparıyor. Sen ilaçlar olmadan da baş edebilirsin, yapabilirsin değil mi?” Eylül şaşkındı, arkadaşına hak verdi. Bu ilaçlar ona iyi gelmiyor, sadece sevdiği adamı, en büyük gerçeğini unutturuyordu. Bundan sonra mecbur olmadıkça, başında anne babası bulunmadıkça hiçbirini içmemeliydi. Kafasını hızla onaylayarak sallayıp kollarını arkasının boynuna doladı. Yanında olduğu için bin şükür etti.
Oy ve yorumları eksik etmeyelim, yeni bölümümüz bir aksilik olmadığı sürece Çarçamba günü yayınlanacak 🖤 |
0% |