Yeni Üyelik
50.
Bölüm

35.Bölüm: Son Arzum

@mlkshnn

"Bundan sonra birlikte ilerleyeceğiz." Elini sıkı sıkı tuttu. "Öncelikle eve kapanmak yok artık. Sizinkilere iyi görünüp Kerem'i gizli arayacağız."

Eylül'ü gözleri arkadaşına döndü. Bakışlarını anında ayırdı, temas kurmak oldukça zordu. Bahar derin nefes verip çenesinden tutarak yeniden bakışlarını buluşturdu.

"Güçlü olmak zorundasın. Kerem'i böyle bulamazsın."
"Onu.." ded titreyen sesiyle. Kalbinde uzun zaman sonra ilk defa böylesine umut kıpırtısı vardı. "Bulabilecek miyiz?" Sesi titredi.

Bahar, "Bulacağız.." dedi. Derin bir soluk verdi. "Sana söz veriyorum, Kerem'i yeniden görebileceksin."

Eylül'ü gözleri parıldadı, elini özlemle kavrulan kabinin üzerine bırakıp derin bir nefes aldı. Artık daha iyi hissediyordu.

Bahar doğrulup ayağa kalktı, elini arkadaşına uzattı. "Hadi şimdi dışarı çıkıp hava alalım."
Eylül merakla doğruldu, "Nereye?"
"Nereye gitmek istersin?"
"Köprüye.." dedi, Bahar ona döndü. "Hayır bugün köprüye gitmiyoruz, takip et beni."

Eylül itiraz etmeden arkadaşının uzatılan elini tuttu. Defterini de diğer eliyle sıkıca kavramı, iki arkadaş odadan çıktı. Salonda Meral Hanım'ın gözleri ikisine döndü. "Nereye?"

Bahar, "Eylül ile biraz kafa dağıtacağız." Dedi, cevap vermesine bile müsaade etmeden arkadaşını çekiştirerek dış kapıya yürüdü.

....
Eylül'ün adımları durdu, bir kafenin kapısındaydı. Bakışları arkadaşına döndü, "Burası mı?"

Bahar tebessüm edip kafasıyla onayladı. İkisinin o gecenin öncesinde sık sık geldiği bir mekandı. Genellikle canlı müzik eşliğinde doya doya eğlenirlerdi. "Evet, uzun zaman oldu değil mi?" diye sordu. Gözleriyle içeriyi işaret etti.

Eylül itiraz etmedi, önceki hayatını anımsadı. Eğlenmeyi oldukça sever, her fırsatta buraya gelir, şarkılara bağıra bağıra eşlik ederdi. Ağır adımlarla içeri adım attı, bir personel hızla yaklaştı. Tebessüm ederek eliyle sahneye en yakın masayı işaret etti. İkisine her defasında hep aynı masayı verirdi.

İki kız masaya oturdu. Aynı anda önlerine birer soğuk içecek geldi, her daim verdikleri siparişlerdi. Bir müzik sesi yankılandı kafenin içerisinde, Nilüfer'den Son Arzum şarkısıydı.


Eylül gözlerini sıkı sıkı kapattı, sevdiği adamın görüntüsünü hayat etmeye çalıştı. Zihninde beliren sadece bir çift bahar göz ve yaralı bir el oldu. Gerisi yoktu, zaman artık görüntüsünü elinden alıyor, sadece belirli birkaç özelliğini bırakıyordu.

Gözlerini yavaşça araladı, kalbi sızım sızımdı. Yanağı usulca ıslandı. İlaçlar olmasa dahi en büyük savaşı zaman olacaktı bundan sonra. Geçen her gün ona dair izleri tek tek siliyor, ufak anılara bırakıyordu.

Yavaşça defterini göğsüne bastırdı, "Unutmayacağım.." diye fısıldadı. Hem zamana hem ilaçlara hemde bu hayata karşı gelip sevdiği adamı hep hatırlayacaktı.


.....
“Sevgilim!!” diye bir haykırış yankılanıyordu köprünün en ortasında. Eylül iki elinden sıkı sıkı korkuluklardan tutunup denizi izliyordu. Gözleri yaşlı, kalbi acıyla doldu.

Bu deniz sevdiğine dair tek yoldu.

Haykırışlarının arasına delice bir özlem ve çaresizlik hakimdi. Sevdiği adamın özlemi artık bir çığdı, kalbine sığmıyordu.

“Burada mısın?” diye haykırdı. Yanakları deli gibi ıslandı. Ayakları tir tir titriyordu. Gecenin bir yarısıydı, uykunun en tatlı anlarında sevdiği adamın denizin derinlerinde beklediğini görmüş, yataktan çıktığı gibi soluğu burada almıştı.

Karanlıkla içerisinde, sadece elektrik direğinin aydınlattığı kuytu köprüde bir başınaydı. Elleriyle korkulukları sıkı sıkı tutuyor, çaresizce denizi izliyordu.

“Geldim..” dedi gözyaşlarıyla. “Sana geldim!”

Sesi kesildi, kalbi nefes alışını durdurdu. Yavaşça geriye çekildi, tir tir titreyen dizlerine hükmedemeyerek yere çömeldi. Kafasını iki elinin arasında sıkı sıkı sardı. “Geldim..” diye fısıldadı.

Bir ses bir nefes ulaştı kulaklarına. Yaşlı gözlerini hızla kaldırdı, bir gölge vardı önünde. Köprünün en başındaydı, hızlı adımlarla yanına yaklaşıyordu. “Eylül!!” diye haykırdı. Karanlıkla içerisinde gördüğü bir çift siyah göz, yeşile.. bir esmer ten, kumrala döndü..

“Kerem..” dedi fısıltıyla. Kalbi delice çarptı, sonunda sevdiği adam gelebilmişti. Sonunda bahar gözlerini, eşsiz yüzünü yeniden görebilmişti.

Hızla ayağa kalktı, “Sevgilim!” diye haykırdı. Son gücüyle yaklaşıp kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Burnunu boyun boşluğuna gömdü, hıçkırıkları yankılandı. “Sevgilim..” diye tekrarladı. “Seni çok özledim.”

Gözlerini kapattı, iki koca kolun da bedenini sıkı sıkı sardığını hissetti. Burnunu içine çekti, ciğerleri tanıdık ama yabancı bir koku ile birleşti. Kalbi karanlığa büründü, özlemi yeniden çığ oldu, hızla gözlerini aralayıp geri çekildi. Bu koku sevdiği adama ait değildi..

Bakışları anında saniyeler öncesinde sıkıca sarıldığı adamın gözlerine kaydı. Yüzü asıldı, ihanetin ve sevdiği adamın yok oluşunun en büyük mimarı Burak’tı..

Alt dudağını sertçe ısırdı, hıçkırıklarını bastıramadı. “Sen..” dedi fısıltıyla. “O.. değilsin.”

Burak hızla yaklaştı, “Eylül..” dedi. Eylül anında geri geri gitti, kollarında bu adamın izi, burnunda ise kokusu vardı artık. Sevdiğine, özlemine büyük bir ihanet ettiğini düşündü.

Sesi, “Yaklaşma..” diye titredi. Elini güçsüzlükle yaklaşmaması adına uzattı, geri geri gitti. Gözlerini köprünün sağına çevirdi, denize baktı. Tek kelime edemedi, sevdiğinin karşısında başka bir adama sarılmıştı. Yanakları ihanetin acısıyla yaşla doldu. “Özür dilerim..” diye fısıldadı. Dizlerinin üzerine düştü.

Burak, “Eylül!” diye haykırdı. Hızla cebinden telefonu çıkarıp bir isim tuşladı.

…..
Bahar’ın telaşlı haykırışı duyuldu, “Eylül!!” Pijamalarıyla bir taksiden indiği gibi köprüye koştu. Burak’ı sollayıp arkadaşına yaklaştı. İki eliyle yüzünü avuçladı.

“İyi misin? Eylül.. Eylül bana bak.” yanakları yaşla doldu. Arkadaşının tepki verecek gücü yoktu, usulca ıslanan yanaklarına rağmen denizi izliyordu.

“İhanet..” diye fısıldadı. Gözleri usulca Burak’a döndü. “İhanet..” diye ekledi. Bu adam yüzünden sevdiği adama ihanet etmişti.

Bahar’ın gözleri de anında Burak’a döndü, ters bir bakış atıp yeniden arkadaşına döndü. İki kolundan tutup kaldırmaya çalıştı. “Hadi.. hadi canım, gidelim.”

Eylül kafasını hızla iki yana salladı, “İhanet..” diye tekrarladı.

Bahar’ın yanakları usulca ıslandı, direnmek için büyük gayret etti. “Güzelim..” diye fısıldadı. “Lütfen gidelim..”

Eylül, “İhanet..” diye sayıkladı. Arkadaşının yardımıyla zorlukla ayağa kalkıp korkuluklarına yaklaştı. Ellerini kenarlarına bırakmak istedi, yapamadı. Artık buraya dokunmaya da sevdiği adama da hakkı yoktu. Ellerini hızla geriye çekti, dizleri uyuştu, gözlerinde kararma hissetti.

“Sevgilim..” diye fısıldayıp yük gücü boşalırcasına kendinden geçti. Burak ve Bahar düşmesine izin vermeden sıkı sıkı tuttu.

….

Meral Hanım, “Kızım..” diye tekrarladı. Sabaha doğruydu, saatlerdir baş ucunda bekliyordu. Elini dikkatle saçlarında gezdirdi, çaresizdi. Evladı günden güne kötüleşiyordu.

Yanakları yaşla doluydu, ne yapsa ne kadar çabalasa da kızını koruyamıyor, iyileştirmiyordu.

Bahar gözüktü, elinde bir bardak su vardı. Sessiz adımlarla odaya girip yanına yaklaştı. “Biraz su içmelisin Meral Teyze.” diye fısıldadı. Sabaha değin bu odada başbaşaydılar.

Meral Hanım titreyen eliyle bardağı tutmaya çalıştı. İki dudağına yaklaştırdığı suyu aynı yavaşlıkla içemeden yeniden uzaklaştırdı. “Nasıl geçecek?” dedi.

Bahar yaklaşıp yanına oturdu. Çaresiz bir soluk aldı, “Bilmiyorum..” diye cevapladı. Gözleri yatağın kenarındaki lacivert deftere kaydı. Yavaşça doğrulup eline aldı, sayfaları tek tek çevirip yazılı sayfalardan sonucusunda durdu.

Bir resim çizilmişti. Bir köprüydü, bir adam en başında duruyor, gülümsüyordu.

Derin nefes verip parmağını adam çiziminin üzerinde durdurdu. “Kerem..” diye fısıldadı. “Eğer gerçekten oradan düştüyse, yaşaması mümkün olmayacak.”

Gözleri Meral Hanım’a kaydı, “Doğru söylediğini bile varsaysak, Kerem’e canlı kavuşması mümkün gözükmüyor.”

Meral Hanım kafasını iki yana salladı, “Hiç..” dedi zorlukla. “Hiç mi geçmeyecek?” Bakışları ilaç poşetine kaydı, tek umudu tedaviydi. “İlaçlar ona yardımcı olacak..” diye ekledi.

Bahar kafasını eğdi, arkadaşının bugün hiçbir ilacı kullanmadığından emindi. Ufak bir soluk alıp defterin önceki sayfalarına geri döndü, her satırında, her kelimesinde sadece o adam vardı.

Meral Hanım, “Sabah yeniden doktora gitmemiz gerekecek.” diye ekledi sıkıntıyla. Gözlerini defterden ayırıp kızına yoğunlaştı.

…..
Eylül zorlukla gözlerini araladı, bakışları annesine kaydı. Annesi, “Yavrum..” dedi. Sabaha değin başında bekletmişti. “Günaydın..”

Genç kızın gözleri odanın içerisinde gezindi, başında şiddetli bir ağrı vardı. Düşünmeye çalıştı, gecenin bir yarısı gördüğü bir rüyayla soluğu köprüde almış, orada da Kerem zannedip Burak’a sarılarak sevdiğine ihanet etmişti.

Gözleri doldu, ellerinden güç alıp ayağa kalktı. Yönünü lavaboya çevirdi, annesinin sesini duydu.
“İlacın kızım.” diyerek avucuna aç karınla aldığı ilaçlardan birini bıraktı.

Eylül avucunu sıkıp arkasını döndü. Annesinin yeniden sesini duydu. “Kahvaltıdan sonra doktorunu ziyaret edeceğiz.”

Duymamaya çalıştı, odanın kapısına yaklaştığı anda defterini hatırladı. Hızlı hızlı yaklaşıp eline aldı, göğsüne bastırıp yeniden arkasını döndü.

Ağır adımlarla banyoya girip kapısını kilitledi. Avucunda tuttuğu ilacı dünden bu yana yaptığı gibi lavaboya atıp musluğu açtı, sadece saniyeler içerisinde toz olup yok oldu.

Gözlerini önündeki aynaya çevirdi. Yüzü solgun, gözleri kızarıktı. Islattığı ellerini yüzüne yaklaştırdı, zihninde çok ufak bir an yer aldı. Sadece kısa bir an öncesiydi.

"Sevgilim.." diye bir ses duyuluyordu evin içerisinde. Eylül lavabodaydı, elini yüzünü yıkamış, havluyla kuruluyordu.

Kerem gözüktü kapının önünde, bahar gözleri ışıldıyordu. Sabahlarının en güzel manzarasıydı bu kız. Yüzünde gülümseme belirdi, ağır adımlarla yanına yaklaştı.

"Rüya.." diye fısıldadı. Elini yavaşça yanağına bıraktı, kalbi delice kanat çırptı. "Gerçekleşmeyecek bir rüyaydın." Dikkatle okşadı, sıcaklığını kalbinin derinlerinde hissetmeye çalıştı. Uzun yıllar gölge olduğu, gözlerine bakmaya bile cesaret edemediği hayali, artık çok yakınındaydı.

Eylül elini dikkatle yanağındaki elin üzerine bırakıp sıktı. "Rüya değil, gerçek."

Kerem'in yüzünde buruk bir tebessüm belirdi. Kalbindeki en büyük korkuydu, bir daha ellerini tutamayacak, dokunamayacak olmak. Ufak bir soluk aldı, "Ben.. artık sensiz yaşayamam ki." diye fısıldadı.

Eylül yaklaşıp kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. "Sen bensiz kalmayacaksın." Burnunu boyun boşluğuna gömüp kokusunu içine çekti. "Bende sensiz kalmayacağım."

Kerem gözlerini sıkı sıkı kapatıp yaralı koluna rağmen kollarını bedenine sıkıca sardı.

Eylül'ün yanağı ıslandı, kim bilir sevdiği adam nerede nasıldı? Onsuzluğa nasıl dayanıyordu. Dayanamazdı, bakışları yeniden aynaya döndü. "Neredesin?" Diye fısıldadı. Alt dudağını sertçe ısırdı, aklına gelen düşünceleri reddetti. "Ölmedin.. Ölmedin sevgilim."

.....

Meral Hanım, “Ne yapacağız?” Diye sordu fısıltıyla. Doktorla bir başınaydı. Doktorun gözleri masanın sağ kenarındaki bilgisayarın ekranına kaydı.

“İlaçların dozunu biraz arttıracağız.” Sustu, zihninde bu çaresiz annenin dakikalardır anlattıkları vardı. Ufak bir soluk aldı, “İhanet.. diye tekrarladığını söylediniz.”

Meral Hanım kafasıyla onayladı, dün geceden bu yana kızının dilinden dökülen tek kelime buydu. “Evet, söylediği tek şey ihanet.”
“Zaman geçtikçe belli ki ihanet onu daha çok zorluyor.” Gözleri yeniden bilgisayar ekranına döndü. “İlaçlar da yetersiz geliyor olmalı.”

Koca bir nefes aldı, “Defter hala yanında mı?” Diye sordu.

Meral Hanım kafasıyla onayladı. “Evet yanından bir an bile ayırmıyor.”
“O defteri hayatından çıkarmamız gerekecek.”
“Ne?” Dedi annesi şaşkınlıkla. Gözleri endişeyle büyüdü. “Asla müsaade etmeyecek.”

“Eylül şu anda izin isteyebileceğimiz bir durumda değil. Belli ki o defter, hayal dünyasından uzaklaşmasına müsaade etmiyor.”

Meral Hanım’ın gözleri doldu, kızını yine çok zorlamak durumunda kalacaktı. Derin derin nefes verdi, kabul etmekten başka çaresi yoktu. “Nasıl yapacağımı bilmiyorum”
“Bir boşluk anında defteri yok etmeniz gerekiyor.”
“Kızım..” diye fısıldadı annesi. Gözyaşlarına direnemedi, istemeye istemeye onu zorlayacaktı. Derin nefes verip ayağa kalktı, “Senin için..” Diye ekledi.

Odadan ağır adımlarla çıktı, gözleri kızına kaydı. Doktorla görüştükten sonra koridora çıkmıştı. Elinde defteri vardı, gözleri annesine kaydı, annesinin gözleri de deftere kaydı. Ne yapıp edip yok etmeliydi, başka çaresi yoktu.

Lacivert Defter’i Eylül’den alabilecekler mi?

Defter alınırsa sonuçları ne olacak?

Yeni bölüm Çarşamba günü gelecek ❤️

Oy ve yorumları eksik etmeyelim. Yeni bölümlerin erken gelmesi bunların çokluğuna bağlı ❤️

Loading...
0%