Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.Bölüm: Dünyanın Hafızası

@mlkshnn

"Ben Kerem." diye cevapladı.


Genç kızın yüzünde istem dışı ufak bir tebessüm belirdi. Bu adam aynı kelimeleri tekrarlamayı seviyordu belli ki.


"Beni tanıyor musun Kerem?" diye sordu merakla.


Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, gözleri kısıldı. "Tanıyorum."


Ufak bir soluk aldı genç kız, "Peki.. Ben Kerem'i tanıyor muyum?"


Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı,


"Tanıyorsun."


"Ne?" Dedi genç kız şaşkınlıkla.


"Eylül.." dedi fısıltıyla Kerem. Yavaşça yaklaşıp yatağın kenarına oturdu. Bir elini dikkatle yüzüne bıraktı, kalbi deli gibi haykırıyordu. "Kerem'i sevmelisin." diye ekledi.


"Ne?" dedi Eylül, gözleri merakla büyümüştü. Yavaşça bakışlarını bir çift yeşil gözden ayırdı. Geriye çekilip yüzünü elinden uzaklaştırdı. "Sevmek mi?"


"Kerem'i sevmek mi?" Diye tekrarladı. Kafasını yavaşça geriye yasladığı gibi hızla ayırdı. Unuttuğu çok önemli biri vardı, "Burak!" diye haykırdı. Neredeydi sevdiği adam? Neredeydi yıllarını verdiği aşk?


Ellerinden destek almaya çalışarak doğruldu. Be ayaklarında sızı ne akşamın karanlığı umurundaydı. Tek dayanağı vardı, yanına gidip kollarına sığınmalı, kafasını dizin dayayıp sakinleşmeliydi.


"Merak etmiştir." dedi fısıltıyla. Kim bilir bunca saat ne çok merak etmiş, ulaşmaya çalışmıştı. "Gitmeliyim."


Ayaklarını yataktan indirdi, sızıya rağmen kalkmaya çalıştı. Yüzü ekşidi, acısı çok şiddetliydi. "Dur." dedi Kerem, "Gitme."


Kafasını şiddetle iki yana salladı genç kız, hiçbir güç onu burada tutamazdı bundan sonra. "Karışma bana." gözlerini hızla ayırıp arkasını döndü, genç adam kolundan tuttu. Gitmesine izin veremezdi.


Gözlerini kolunu tutan ele çevirdi Eylül, ufak bir soluk alıp tüm gücüyle hızla geriye çekti. "Bana engel olamazsın." Kapıya yöneldi, Kerem hızla önüne geçti.


"Çekil önümden!" diye haykırdı genç kız.


"Gidemezsin.." dedi genç adam, gözlerini endişeyle ayaklarına çevirdi. Kan izleri gözüküyordu. "Canın acır." Diye ekledi endişeyle.


Eliyle hızla itip umursamadan solladı genç kız, seke seke de olsa dış kapıya yaklaştı. Kerem sessizce takip ediyordu. Gitmesine müsaade edemezdi, hayatta kalmasının tek amacıydı. Böylece gitmesine izin veremezdi.


"Gitme Eylül." dedi fısıltıyla. Yeniden önüne geçti.


Delice gözleri büyüdü genç kızın, derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalışarak işaret parmağını gözlerine doğrulttu. "Kimsin ya sen! Kimsin! Bana karışamazsın!"


"Kerem ben.." dedi fısıltıyla genç adam.


"Kerem.." diye tekrarladı Eylül, öfkeliydi. Gidemediği her saniyede de deliriyordu. Gözlerini onun bir çift yeşiline çevirdi. "Bilmen gereken bir şey var Kerem! Seni sevmeyeceğim! Bu asla ama asla gerçekleşmeyecek!"


Sollayıp hızla kapıdan çıktı. Bahçeden hızlı hızlı uzaklaşırken Kerem bakışlarını yavaşça ona çevirdi. Geçen her saniyede uzaklaşıyor, karanlıkta kayboluyordu.


Gözlerini yavaşça kapattı, bedenini derin bir sızı aldı. Önce kalbini yaktı, sonra sol elinin küçük parmağını bir alev sardı. Bir acı, her saniye canını daha şiddetle yakıyordu.


Bakışlarını yavaşça çevirdi, önce uç kısımlarında sonra da parmağın tamamında bir yara belirdi. Sadece saniyeler içerisinde morarıp rengini kaybetti. Avucunu sıktı. Direnmek oldukça zordu, oldukça şiddetle sızlıyordu.


"Ölüyorsun.." dedi bir ses, Kerem gözlerini yavaşça o yöne çevirdi. Bir genç kızdı, bembeyaz elbisesi içerisindeydi. Uzun düz saçları vardı, gözleri ve yüzü solgundu. Buruk bir tebessüm belirdi yüzünde, genç adama yavaşça yaklaştı.


"Seçimin hatalıydı." diye ekledi.


Genç adam gözlerini parmağından ayırıp arkasındaki koltuğa yavaşça oturdu. "Evet, hatalıydı." diye fısıldadı kabullenerek. Yüzünü yavaşça ellerinin arasına aldı.


"Gitmesine izin vermemeliydin." dedi genç kız. Ağır adımlarla yaklaşıp yanına oturdu.


"Gitmek istedikten sonra ne yapabilirdim."


"Her şeyi yapmaya gücün var." Sustu, "Uyutabilirdin.." bakışlarını yavaşça ayırdı. "Seninle kalması için zorlayabilirdin." diye ekledi.


Yüzünde buruk bir tebessüm belirdi genç adamın, kafasını yavaşça iki yana salladı. "Beni asla sevmeyeceğini söyledi."


"Pes mi ediyorsun?"


Yavaşça ayağa kalktı, parmağındaki yara kalbi sızladıkça derinleşiyordu. "Evet."


"Ama?" dedi genç kız endişeyle. Elini yavaşça elinin üzerine bıraktı. "Öleceksin."


"Yaşıyor muyum sence şu anda?"


"Yaşamak için savaşıyorsun."


Buruk bir tebessüm belirdi genç adamın yüzünde, arkasını yavaşça döndü, "Dinlenmek istiyorum. Beni yalnız bırakır mısın?"


"Peki.." dedi genç kız, ayağa kalktı. Sessiz adımlarla önce odadan çıktı.


....


"Burak!" diye sesleniyordu Eylül. Cebindeki son parayı da taksiye verip gelebilmişti. Bir apartman dairesinin önündeydi, gözleri sadece ikinci katın penceresindeydi.


Kalbinde büyük bir heyecan vardı, sevdiği adama sonunda ulaşabilmişti. Merdivenleri koşa koşa çıktı, buraya her gelişi aynıydı. Sabırsız kalbi ile önce koşuyor, sonra da sevdiğinin boynuna sıkı sıkı sarılıyordu.


Kapının önünde adımlarını durdurdu, derin derin nefes alıp toparlanmaya çalışarak elini zile bıraktı. "Burak!" diye sesleniyordu. Oldukça sabırsızdı, bir an önce yüzünü görmeli, boynuna sıkı sıkı sarılmalıydı.


"Burak!" diye tekrarladı. Elini zile bırakmış, ısrarla çalıyordu. "Burak, Eylül ben." diye ekledi.


Önce bir ses ulaştı kulağına. Yüzünde koca bir gülümseme oluştu, evdeydi. Sadece saniyeler içerisinde en güvendiği kollara sığınabilecekti.


"Burak.." Dedi özlemle. Kapının kilidi duyuldu, yavaşça açıldı. Genç bir adam gözüktü, gözleri uykuluydu. Sarı saçları dağınıktı, kapının sesiyle yataktan apar topar çıkmıştı.


"Aşkım!" dedi genç kız, tek kelime etmesine izin vermeden boynuna doladı kollarını. Burnuna boyun boşluğuna gömdü, delice özlemişti. "Seni çok özledim."


"Delireceğim Burak! Lütfen beni yalnız bırakma." dedi, gözlerinden yanağına yaşlar süzüldü. Ne güzeldi tanıdığı birilerini görebilmek. "Seni çok seviyorum." diye ekledi.


Genç adam kendine gelmeye gayret ediyordu, derin bir uykudan uyanmıştı. Boynunu saran kolları fark ettiği gibi şaşkınlıkla geriye çekilip kendinden uzaklaştırmaya çalıştı.


"Kimsin sen?" diye sordu.


Yüzü anında sarardı genç kızın, oyuna o da dahil olmuş olamazdı. Kafasını yavaşça iki yana salladı. "Ben.." dedi korkuyla. "Eylül." diye ekledi. Gözleri dolu dolu oldu.


"Eylül diye birini tanımıyorum. Gecenin bu saatinde kafamı yedin sen?"


"Burak.." dedi fısıltıyla. İki yanağına yaşlar süzüldü. "Yapma."


Yaklaşmaya çalıştı, genç adam eliyle engel oldu. Gecenin bir yarısı uykusundan uyandırıp kapısına dayanan bu kız, aklını kaybetmiş olmalıydı. "Delirmiş olmalısın."


Arkasını döndü, kapıyı örtmek istedi, Eylül engel oldu. "Burak ne olur yapma bunu bana. Eylül'üm ben, tek aşkın."


Genç adamın gözleri ona döndü, önce elini kapıdan uzaklaştırdı. Derin bir nefes verdi, "Eylül diye birini tanımıyorum. Ayrıca söylediklerine dikkat et! Kız arkadaşım şu and içeride uyuyor, sesini duyarsa senin için hiç iyi olmayacak!"


"Ne?" dedi genç kız, iki yanağına da ardarda yaşlar süzüldü. "Kız arkadaşın mı?"


Hızla yeniden arkasını döndü genç adam, içeri girdiği gibi kapıyı sertçe yüzüne kapattı.


Yavaşça yere çömeldi genç kız, dünya durmuş, dönmüyordu. Nasıl, nasıl oluyordu bu? Nasıl hiç kimse tanımıyor, bilmiyordu. "Ben.. ne yapacağım?" diye sordu.


.....


Bir kapının önünde adımlarını yavaşça durdurdu genç kız, oldukça bitkindi. Hem ruhu hem bedeni oldukça yorgundu. Zihni, aklı karmakarışıktı. Büyük bir oyunun pençesindeydi, ne ailesi ne arkadaşları ne de sevdiği adam onu tanıyordu. Her şey nasıl bir anda bir yabancıya dönüşebilirdi.


Bir rüyanın içerisinde olmalıydı, en iyisi eve dönüp dinlenmeli, rüya bitene kadar da direnmeliydi. Belki, belki de uzun bir uyku çekerse her şey yine eskisi gibi olacaktı.


Evinin önündeydi, elini yavaşça cebine bıraktı, anahtarı duruyordu. Avucunda sıkıca tutup bahçenin kapısını açtı. Bir apartman dairesinin 1.katındaydı. Basamakları tek tek çıkıp kapının önünde durdu.


Anahtarı yavaşça yuvasına geçirmeye çalıştı, olmadı. Çevirip yeniden denedi, olmadı. Dikkatle inceleyip yeniden yerleştirmeye gayret etti, sonuç değişmedi.


"Hadi." dedi fısıltıyla. Gözleriyle dikkatle anahtarı inceledi, bir yerde karıştırmış olmalıydı. Bir karışıklık yoktu, hep kullandığıydı. Şaşırıp yeniden denedi, işe yaramadı. Baskı yaptı, sertçe denedi.


"Niye girmiyor?" diye ekledi. Bir ses duyuldu o anda, kapı içeriden hızla açıldı. "Hırsız!" diye haykırdı genç bir kadın. Kapısının zorlandığını duyduğu anda koşmuştu.


"Hırsız var!!" diye haykırdı.


Eylül'ün gözleri telaşla büyüdü. "Ne? Ne hırsızı? Benim evim burası."


"Yardım edin hırsız var!" diye çığlık çığlığa sesini duyurmaya çalışıyordu kadın.


"Hırsız değilim. Burası benim evim."


"Hırsız! Yardım edin!"


Seslerin duyulduğu kapılar, komşular hızla toplanmaya başladığı anda Eylül yavaşça geriye çekildi. Herkes oldukça öfkeli gözüküyordu, "Yanlış.." dedi açıklamaya çalışarak. "Yanlış anlaşılma oldu." diye ekledi. Geri geri gitmeye çalıştı.


"Polisi arayın!"


"Kaçmasına izin vermeyin!"


"Ne?" dedi genç kız, kafasını hızla iki yana sallayıp hızlı adımlarla merdivenleri indi. Ayaklarındaki acıya rağmen tüm gücüyle koşmaya başladı. Bir an önce gözden kaybolmadığında, öfkeli komşular oldukça zorlayacaktı.


Koştu, ayakları sızım sızım sızladı.


Nefes aldı, kalbi delice acıdı.


Artık bir başınaydı, artık kimsesiz, yersiz yurtsuzdu. Hiçbir şey bir rüya değildi, hafızasının bir oyunuydu. Aslında o, hiç devlet kurumunda işe girmemiş, bir aileye sahip olmamış, bir adamı delice sevmemiş ve o evde yaşamamıştı. Herşey bir rüyadan ibaretti, gerçek hayat şimdi başlıyordu.


Bir sahilde durdurdu adımlarını, ayakları bedenini taşıyacak gücü tüketmişti. Köşede bir bank vardı, zorlukla yaklaşıp oturdu. Ayakkabıları kan içerisinde kalmıştı, sızım sızım sızlıyordu.


Yanakları usulca ıslandı, ne zordu koskoca dünyada bir başına olmak. Ne zordu derdini anlatacak, içini dökecek kimsenin olmaması.


"Ne yapacağım şimdi?" dedi fısıltıyla. Gözlerini karanlığın içerisindeki yıldızlara çevirdi. Bu gece oldukça fazlalardı, yalnızlığına arkadaş olmak istiyorlardı belli ki.


Alt dudağını sertçe ısırdı, ayaklarının acısı bedenini titretti. Gözleri delice ıslanırken çaresizliğine, kimsesizliğine ağlamak istedi. Ağlamalı, delice hıçkırıp haykırmalıydı.


Hava serindi, bedenini bir soğuk esir aldı. Kollarını göğsüne birleştirdi, biraz da vücudunu ısıtmalıydı. Şiddetli bir uyku hakim oldu, gözlerini yavaşça kapattı.


.....


Gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı Eylül, günün ilk ışıklarıydı. Çift kişilik bir yatağın üzerinde, sırt üstü pozisyonda yatıyordu. Karşısında geceki yıldızların aksine beyaz bir tavan vardı.


Doğrulmaya çalıştı, üstüne ince bir pike örtülmüştü. Yavaşça kaldırdı, bakışları ayaklarına kaydı. İkisi de özenle sarılmış, pansumanlanmıştı.


Dikkatle yataktan indirmeye çalıştığı sırada bir ses ulaştı kulağına. Gözlerini çevirdi, kapı yavaşça aralandı. Kerem gözüktü, elinde bir tepsi vardı. "Günaydın.." dedi, yüzünde tebessüm vardı.


Yatağa yaklaşıp tepsiyi kenardaki komodine bıraktı. "Kahvaltı yapmalısın." Arkasını hızla döndü, bir an önce odadan çıkmalı, rahatsızlık vermemeliydi.


Kapıya yaklaştığı an bir ses ulaştı kulağına. "Ben buraya nasıl geldim?" diye soruyordu Eylül.


Ufak bir soluk aldı genç adam, gözlerini gözlerine hiç çevirmedi. "Ben getirdim."


"Neden?"


"Çünkü gidecek bir yerin yoktu."


Kafasını yavaşça eğdi genç kız, "Sana söylediklerime rağmen bana yardım etmeye devam mı edeceksin?"


"Eylül.." Dedi genç adam, bakışlarını hiç yüzüne çevirmedi. "Üzülmemeli." diye ekledi.


Elini kapıya uzattı, parmak ucundaki yara sızladı. Umursamadı, kulpu çekmeye çalıştığı an ses duyuldu. "Parmağına ne oldu?" diye sordu Eylül. Zorlukla ayağa kalkıp yanına yaklaştı, dokunmaya çalıştı, Kerem geriye çekti.


"Çok kötü gözüküyor, ne oldu?"


"Kapıya sıkıştı." dedi.


"Doktora göründün mü? Önemli bir şey mi?"


Tutmaya çalıştı, genç adam engel oldu. "Dokunma." Dedi zorlukla. Bir adım geriye gitti, "Eylül bana dokunma." Diye ekledi. Dokunduğu her anda kalbi sızlıyor, bedenindeki gücü yok ediyordu. Umutları kül olup gitmiş, onu asla sevmeyeceğini söylemişti.


"Ben.." bakışlarını yavaşça eğdi. "Sadece kontrol etmek istedim."


"Kontrol etme."


"Merak etmiştim."


"Merak etme." Geri geri gitti. "Neden merak ediyorsun?"


"Bu dünyada beni tanıyan tek kişisin, seni de kaybedemem." Gözleri dolu doluydu.


Dünya kendi ekseninde döndüğü bir gece, hafızasından onu tamamen silmişti.


Artık.. ne ailesi tanıyor, ne arkadaşları biliyor, ne de bıraktığı izler duruyordu.


O, hiç var olmamıştı.


"Seni.." dedi Kerem, "Eskiye döndüreceğim." diye ekledi.


"Ne?" dedi Eylül, gözleri heyecan ve merakla büyüdü.


Genç adam sustu, kalbinde derin bir sızı yer aldı, parmağı canını yaktı. "Herkes eskisi gibi seni hatırlayacak ama.." Bakışlarını yavaşça ayırdı. "Senin hafızan beni silecek." arkasını yavaşça döndü, gözlerini kapayıp ufak bir soluk aldı.


Genç kızı eskiye döndürdüğü vakit, o yok olacaktı. Eylül'ün geçmişi, Kerem'in geleceğini yok edecekti.


....


Kerem ne demek istedi?


Beyinler bu bölümde de yanmıştır diye tahmin ediyorum 😂


Oy ve yorumları eksik etmeyelim,🖤🌎


Loading...
0%