Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm: Kalbimin Sahibi

@mlkshnn

Gözleri dolu dolu oldu, her anda kalbinde olan tek dilekti. "Mutlu olman için ölmem gerekirse, öleceğim." Yavaşça ayağa kalktı, pikeyi dikkatle üstüne örttü. "İyi uykular dileğim."


Arkasını sessizce dönüp önce ışıkları sonra da çıkıp kapıyı kapattı. Bir an önce o geceye dair bir şeyler bulmalı, hatırlamalı ve onu önceki hayatına döndürmeliydi. Ölüm umurunda değildi, kısa bir an bile olsa ne de olsa dileği gerçekleşmiş, gözlerine bakabilmiş, yakınında durabilmişti.


.....


Yoğun bir yağmurun şırıltısı duyuluyordu dışarıda. Gece boyunca süregelen yağışın etkisi hakimdi, sokaklar su birikintilerine bulanmıştı. Kerem için saatler uykusuz ve ıssızdı son zamanlarda. Saatlerini yatakta, odada veya koca salonda dolanarak tamamlıyordu. Bu gece de sabaha değin ayakta kalıp günün ağarmasıyla bitkin düşmüştü.


Günün erken vakitleriydi, salonun orta yerindeki kanepedeydi. Yosun gözlerini yavaşça, kulağına ulaşan sesi, burnuna sinen koku ile aralamaya çalıştı. Koca evin içerisindeki sessizliğe sesti.


Ufak bir merakla ellerinden güç alarak doğruldu. Gözleri küçük parmağına kaydı, yarası belirginliğini koruyordu. Umursamamaya çalışarak ayağa kalktı. "Eylül.." dedi fısıltıyla.


Adımlarını mutfağa çevirdi, ses de kokularda oradan geliyordu. "Eylül.." diye tekrarlayıp durdu. Yüzünde hazırlıksız bir tebessüm, kalbinde koca bir soluk yer aldı. Masanın üzerinde kahvaltı hazırlanmış, genç kız bardakları yerleştiriyordu.


Gözleri gördüğüne, kalbi manzarasına inanmakta zorluk çekti. Ömrünün en büyük dileği, en büyük hayalindeydi. Dokunamadığı, gözlerine bir kez bile bakamadığı kız, şimdi evinde onun için kahvaltı hazırlıyordu.


Gözlerini yavaşça kapatıp koca bir soluk aldı, her şey gerçekten, gerçek değil miydi? Onun rüyası, genç kızın da kabusu muydu?


Kafasını yavaşça iki yana sallamaya çalıştı, parmağındaki yara sızım sızım sızladı, kalbinde derin bir ize sebep oldu. Gözleri dolu dolu oldu. Gerçekten de o, bugünlere kabus mu diyordu?


Yavaşça arkasını döndü, gözlerine görünüp kabusuna kabus olmamalıydı. Karşısına belki de mecbur olmadıkça hiç çıkmamalıydı.


"Kerem.." diyen ses ile adımı anında durdu. Kalbi delice haykırdı, ismini daha önce hiçkimse böyle güzel söylememişti. Gözlerini yavaşça kapattı, Eylül hızlı adımlarla yaklaşıp önünde durdu.


"Kızarmış ekmek sever misin? Yada yumurtayı nasıl seversin?" Diye sordu, elini hızla tutup yönünü heyecanla masaya çevirdi. Bir süredir hazırlamak için uğraşıyordu.


"Az pişmiş mi seviyorsun?" Diye ekledi. Kerem bakışlarını yavaşça gözlerinden ayırdı, her buluşmada kalbi delice acıyordu.


"Kahvaltı da çay mı içersin?" Diye ekledi heyecanla Eylül. Elini yavaşça elinden çekti.


"Ben.." dedi genç adam. "Çay severim." Sustu, tıpkı senim gibi diyemedi. Genç kız da çayı çok sever, sabahları özellikle delice içerdi.


"Yumurtayı az pişmiş mi yersin?" diye sordu anında Eylül merakla.


Kafasıyla onayladı genç adam, "Evet."


"Benim gibi." diye ekledi genç kız rahatlayarak. Damakları tamamen uyuşuyordu, rahatladı.


"Hadi kahvaltı yapalım."


.....


"Eylül.." dedi Kerem. Gözlerini üzerinden hiç ayırmıyordu, tıpkı bir hayaldi.


Genç kızın gözleri yavaşça kalktı, bakışları buluştuğu gibi hızla ayırdı. Ufak bir soluk verdi, "Kerem.." diye cevapladı.


"Mutlu muydun?"


"Ne?"


"Önceki hayatında gerçekten mutlu muydun?"


Buruk bir tebbessüm belirdi genç kızın yüzünde, gözleri doldu, anında engel oldu. "Mutluydum." sustu, gözlerine direnmeye çalıştı. Ailesinin, sevdiği adamın, arkadaşlarının, hayatının kıymetini bilememiş, hepsinden ayrılmak zorunda kalmıştı.


"Seni mutluluğa yeniden kavuşturacağım ama bana yardım etmen gerek."


"Ne yardımı?"


"O gece.." dedi genç adam. "Bir şey oldu." ufak bir soluk verdi. "Tıpkı senin gibi bende ne yazık ki hatırlayamıyorum. Bu yüzden de geriye dönemiyoruz."


"Ne?" dedi Eylül, gözlerinden yanağına usulca bir damla yaş hızla süzüldü, geriye döneceğine dair tek umudu da buhar olup uçmuştu.


"Dönemeyecek miyim?"


Kafasını hızla iki yana sallayıp ayağa kalktı Kerem, gözündeki tek damla yaş kalbindeki Alevi körüklüyordu. Yanındaki sandalyeye oturup bir elini, çekinerek elinin üzerine bıraktı. "Dönmen için her şeyi yapacağım."


"Ama nasıl?"


"O geceyi hatırlamamız gerek."


Sesi titredi genç kızın, "Ben o günün, gecesi dışında her anını hatırlıyorum."


"Tamam.." dedi Kerem heyecanla. "Bana en başından anlatır mısın? Belki geceye dair ufak bir ipucu bulabiliriz."


Kafasını onaylayarak sallayıp ayağa kalktı Eylül, masadan uzaklaşıp salondaki koltuğa oturdu.


Kerem takip edip yanına yaklaştı, yanına oturdu. "O gün sabah ilk olarak ne yaptın?"


"Hafta sonuydu, işe gitmediğim için geç uyandım."


"Sonra?"


"Duş alıp evden çıktım. Kahvaltıyı.." sustu, yanağı ıslandı, aynı anda Kerem'in parmağındaki yara sızım sızım sızlayarak canını yaktı.


"Burak'la yapacaktık." diye ekledi. "Biz her hafta sonu bunu yapıyorduk." elinin tersiyle yanağını yavaşça sildi, özlemi çok büyüktü.


"Kahvaltıdan sonra ne yaptınız?"


"Bir mağazaya gittik. Ufak bir alışveriş yapıp eve döndük."


"Kimin evine?"


"Burak'ın."


"Peki.." Dedi Kerem. Gözlerini yavaşça yüzüne çevirdi, geçmişten söz ettiği her anda yanağı ıslanıyordu. Titreyen eliyle dikkatle yanağındaki yaşı silmeye çalıştı. Gözleri, gözyaşlarına değil eskisi gibi mutluluğuna şahit olmalıydı.


"Sonra?"


"Film izledik, yemek yaptık." sustu, derin bir nefes alıp zihnini her detaya zorlamaya çalıştı. "Kapıcı.." Dedi bir anda. Gözleri hızla genç adamın bir çift yeşili ile buluştu. "Kapıcı beni aradı."


"Kapıcı mı? Senin evinin mi?"


"Evet."


"Neden?"


"Alt komşumun evine mutfağımdan su damladığını, bir tesisatçı çağırdıklarını söyledi."


"Eve mi döndün?" Diye sordu merakla Kerem.


"Evet."


"Burak'la birlikte mi?"


"Hayır, tek gittim."


"Sonra?"


"Sonrası yok.." dedi fısıltıyla. Zihnini delice zorladı, hatırladığı son anı, kapıcının arayışı ile apar topar oradan çıkışıydı.  "Burak'ın evinden çıktığımda akşam olmuştu."


"Hiç mi hatırlamıyorsun?" diye sordu Kerem, Eylül kafasını yavaşça iki yana salladı, ensesinde şiddetli bir sızı hissetti. Elini yavaşça bırakıp ovmaya çalıştı, Kerem'in gözleri ona kaydı.


"Ne oldu? İyi misin?"


"Ensemde.." Dedi, "Ufak bir sızı var."


"Ne?" Ayağa kalkıp hızla arkasına geçti, saçlarını dikkatle toplayıp sağa topladı, gözleri büyüdü. "Bu.." dedi endişeyle. Ensesinin orta yerine, bozuk para boyutunda ufak bir kızarıklık hakimdi. "Bu ne zaman oldu?"


"Ne olmuş?" Diye sordu Eylül merakla. Gözlerini geriye, genç adamın gözlerine çevirdi.


"Ensende ufak bir iz var, herhangi bir yere çarptın mı?"


"Hayır." dedi şaşkınlıkla genç kız.


İşaret parmağının ucunu yavaşça izin üzerine bıraktı Kerem, dikkatle dokundu. "Acıyor mu?"


"Az.."


saçlarını dikkatle düzeltip yeniden yanına oturdu genç adam, "Hatırlamaya çalış, o gün mü bir şey oldu?"


"Bilmiyorum ama bir şey olduğunu hatırlamıyorum."


"O zaman.." dedi Kerem. "Bu iz de..." sustu, "O gece mi oldu?"


"Olabilir.. ama açıklaması nedir?"


Büyük bir soluk verip ayağa kalktı Kerem, "Beni bekle, geleceğim." Hızlı adımlarla arkasını dönüp odasına yürüdü, kapıyı hızla örttüğü gibi gözleri beklediği kişiyle buluştu. Yatağının ucunda beyaz elbisesiyle oturuyordu bir genç kız. Uzun düz saçlarıyla tıpkı bir periydi.


"Bana mı geliyordun?" Diye sordu tebessümle.


Genç adam cevap vermeyerek yanına yaklaştı. "O gece Eylül'e bir şey mi oldu?"


"Demek ensesini gördün sonunda." dedi genç kız. Derin nefes verip genç adamın gözleriyle buluşturdu gözlerini.


"Ne oldu ona? O izin sebebi nedir?"


Elini yavaşça elinin üzerine bırakıp tebessüm etti, nasıl da endişe ediyordu sevdiği kız için. "Sakin olup yanıma otur şapşal aşık."


Kafasını iki yana sallayıp hızla kolunu sıkı sıkı tuttu. "O iz, o gece mi oldu?"


Kafasıyla yavaşça onayladı genç kız, oldukça sakindi. "Evet."


"Ne oldu? Neden oldu?"


"Daha önce defalarca tekrarladığım gibi yine söylüyorum, o geceye dair tek bir bilgi bile vermeyeceğim." Derin nefes aldı, "Çünkü ölmeni istemiyorum."


Parmaklarını delice sıktı genç adam istem dışı, genç kız kolundaki parmakları hissetmiyordu bile.  Ne acı ne ağrı algısı vardı. Yüzünde her daim aynı soluk ve tepkisiz ifade vardı. "Ölmeyeceksin Kerem, buna izin vermeyeceğim."


Gözlerini yavaşça koluna çevirdi, genç adam hızla elini çekti, öfkeyle unutmuştu. "Özür dilerim." dedi fısıltıyla. Gözlerini koluna çevirdi, "Canın yandı mı?"


Tebessüm etti genç kız, "Canım yanmaz, endişe etme." Ufak soluk alıp ayağa kalktı. "Sabırlı ol Kerem, sana verilen bir zaman var, tadını çıkarmaya bak."


"Ne? Ne zamanı?"


"İkiniz sadece belli bir süreliğine bu hayatın içerisinde olacaksınız. Geri dönüş yolunuzu ve geleceğinizi belirleyen de tamamen tercihleriniz olacak."


"Ne?" dedi Kerem şaşkınlıkla. Kafası karmakarışıktı, yavaşça yaklaşıp yanına oturdu. Ufak bir soluk verdi, anlamlandırmak oldukça zordu. "Ne kadar süremiz var?"


Tebessüm etti genç kız, "Belki bir hafta, belki bir ay, belki bir yıl..." sustu, "Belki de yıllarca."


"Bana hiç yardım etmeyeceksin değil mi?" diye sordu Kerem, sitem ve çaresizlik vardı kelimelerinde. "Hayır, çünkü."


"Çünkü ölmemi istemiyorsun." diye ekledi genç adam. Elini yavaşa saçlarına bırakıp ovdu, ikisinin de gözleri küçük parmağındaki yaraya kaydı.


"Acıyor mu çok?" diye sordu genç kız, yavaşça avuçlarının arasına alıp boştaki eliyle ovmaya çalıştı. Dokunuşu, tıpkı yaz mevsiminin en sıcak günlerinde esen hafif serin rüzgardı.


"Çok değil."


"Sevindim." İşaret parmağını yavaşça üzerinde gezdirdi, yara önce ufak kabuk bağladı, sonra da boyutu küçüldü. "Yarana dikkat et, o senin kalbin.."


"Ne?" dedi Kerem şaşkınlıkla.


Genç kız ellerini parmağından ayırdı, yara küçülmüştü. "Bu.. senin kalbinin dışarıya yansıması. Sahibi de sadece Eylül."


Genç adamın gözleri yaraya döndü, anlam vermekte zorlandığı çok şey vardı. "Ne demek bu?"


"Eylül kalbini yaraladıkça veya siz o geceye dair bir şeyler hatırladıkça yaran büyüyecek." Gözleri doldu, ufak bir nefes verdi. "Yara büyüdükçe de, sen ölüme bir adım daha yaklaşacaksın."


Dehşetle büyüyordu genç adamın gözleri, nasıl bir şeyin içerisinde düşmüştü böyle. Gözlerini yavaşça yarasından ayırdı, zihnini zorladı. Gerçekten de Eylül'ün kalbini derinden sarstığı, onu hiç sevmeyeceğini söylediği gün, bu yara parmağında ansızın belirmişti. "Doğru.." dedi fısıltıyla. Bu kızın söylediği her kelime bir gizem, bir gerçekti.


"Eylül için de böyle mi?" diye sordu genç adam endişeyle. Ensesindeki sızı da bir ölüm işareti miydi? Nefes almıyordu, kulakları korktuğu bir evet cevabına hazır değildi.


"Değil." dedi genç kız, sustu. "O iz... o geceye ait."


"Nasıl?"


"Dünya.. o gece Eylül'ü hafızasından silerken ufak bir ayrıntıyı unuttu. O geceye dair bu ufak İz'i."


"Bir şey oldu değil mi?" diye sordu Kerem, gözleri dolu oldu oldu. O gece Eylül'e bir şey olmuş olmalıydı.


"Oldu elbette. Hiçbir şey sebepsiz değildir. Sizin burada olmanız da, bir arada bulunmanız da sebepsiz değil."


"Eylül.." dedi Kerem endişeyle, son kelimeleri algılamamıştı bile. Aklı da endişesi de sadece sevdiği kızdaydı. "İyi mi?" diye ekledi. Sesi delice titredi. O gece, sevdiği kızın başına ne gelmiş olabilirdi?


"Yanında Kerem, endişelenme."


"Çok üzüleceğini söylemiştin, sebebi o gece mi?"


"Evet."


"Ne olursa da ailesinin, sevdiklerinin yanında olmalıydı."


"Eylül senin için burada ama sonucu ikiniz için de çok başka olabilir."


Susup bakışlarını eğdi. "Benim yüzümden burada." dedi fısıltıyla.


Hızla ayağa kalktı, kendini asla affetmeyecekti. Genç kızı ailesinden ayıran, yaşamını değiştiren sebep kendisiydi. "Hayır.." dedi fısıltıyla. "Buna son vereceğim, Eylül gerçeğe geri dönecek." Arkasını hızla döndü, odadan çıkıp kapıyı sertçe çarptı. Adımları salona yaklaştığında sakinleşti, sessizleşti.


Gözleri genç kıza kaydı, sessizce oturmuştu. Bir eli ensesindeydi, izi yavaşça ovuyordu. Kafasını yavaşça çevirdiğinde, gözleri genç adamın bir çift yeşiline kaydı. "Kerem.."


"Gel, gidiyoruz!" dedi genç adam, tek kelime etmesine müsaade etmeden elinden sıkı sıkı tutup ayağa kaldırdı.


"Nereye?" diye sordu genç kız merakla arkasından sürüklenirken. Bir an önce bir hastaneye götürüp durumunu öğrenmeliydi, böylece sebebine dair elbet ufak da olsa bir bilgi alabilecek, o geceye dair bir iz elde edebilecekti.


Derin bir soluk aldı Kerem, "Hastaneye." Dedi parmağında anında derin bir sızı yer aldı, yara birkaç santim de olsa anında büyüdü, canını delice yaktı, hiç umursamadı.


....


Teorileriniz nelerdir? O gece ne olmuştur?


....


Oy ve yorumları eksik etmeyelim. ❤️


Loading...
0%