@mlkshnn
|
Gözleri dolu dolu oldu, her anda kalbinde olan tek dilekti. "Mutlu olman için ölmem gerekirse, öleceğim." Yavaşça ayağa kalktı, pikeyi dikkatle üstüne örttü. "İyi uykular dileğim." Arkasını sessizce dönüp önce ışıkları sonra da çıkıp kapıyı kapattı. Bir an önce o geceye dair bir şeyler bulmalı, hatırlamalı ve onu önceki hayatına döndürmeliydi. Ölüm umurunda değildi, kısa bir an bile olsa ne de olsa dileği gerçekleşmiş, gözlerine bakabilmiş, yakınında durabilmişti. ..... Yoğun bir yağmurun şırıltısı duyuluyordu dışarıda. Gece boyunca süregelen yağışın etkisi hakimdi, sokaklar su birikintilerine bulanmıştı. Kerem için saatler uykusuz ve ıssızdı son zamanlarda. Saatlerini yatakta, odada veya koca salonda dolanarak tamamlıyordu. Bu gece de sabaha değin ayakta kalıp günün ağarmasıyla bitkin düşmüştü. Günün erken vakitleriydi, salonun orta yerindeki kanepedeydi. Yosun gözlerini yavaşça, kulağına ulaşan sesi, burnuna sinen koku ile aralamaya çalıştı. Koca evin içerisindeki sessizliğe sesti. Ufak bir merakla ellerinden güç alarak doğruldu. Gözleri küçük parmağına kaydı, yarası belirginliğini koruyordu. Umursamamaya çalışarak ayağa kalktı. "Eylül.." dedi fısıltıyla. Adımlarını mutfağa çevirdi, ses de kokularda oradan geliyordu. "Eylül.." diye tekrarlayıp durdu. Yüzünde hazırlıksız bir tebessüm, kalbinde koca bir soluk yer aldı. Masanın üzerinde kahvaltı hazırlanmış, genç kız bardakları yerleştiriyordu. Gözleri gördüğüne, kalbi manzarasına inanmakta zorluk çekti. Ömrünün en büyük dileği, en büyük hayalindeydi. Dokunamadığı, gözlerine bir kez bile bakamadığı kız, şimdi evinde onun için kahvaltı hazırlıyordu. Gözlerini yavaşça kapatıp koca bir soluk aldı, her şey gerçekten, gerçek değil miydi? Onun rüyası, genç kızın da kabusu muydu? Kafasını yavaşça iki yana sallamaya çalıştı, parmağındaki yara sızım sızım sızladı, kalbinde derin bir ize sebep oldu. Gözleri dolu dolu oldu. Gerçekten de o, bugünlere kabus mu diyordu? Yavaşça arkasını döndü, gözlerine görünüp kabusuna kabus olmamalıydı. Karşısına belki de mecbur olmadıkça hiç çıkmamalıydı. "Kerem.." diyen ses ile adımı anında durdu. Kalbi delice haykırdı, ismini daha önce hiçkimse böyle güzel söylememişti. Gözlerini yavaşça kapattı, Eylül hızlı adımlarla yaklaşıp önünde durdu. "Kızarmış ekmek sever misin? Yada yumurtayı nasıl seversin?" Diye sordu, elini hızla tutup yönünü heyecanla masaya çevirdi. Bir süredir hazırlamak için uğraşıyordu. "Az pişmiş mi seviyorsun?" Diye ekledi. Kerem bakışlarını yavaşça gözlerinden ayırdı, her buluşmada kalbi delice acıyordu. "Kahvaltı da çay mı içersin?" Diye ekledi heyecanla Eylül. Elini yavaşça elinden çekti. "Ben.." dedi genç adam. "Çay severim." Sustu, tıpkı senim gibi diyemedi. Genç kız da çayı çok sever, sabahları özellikle delice içerdi. "Yumurtayı az pişmiş mi yersin?" diye sordu anında Eylül merakla. "Hadi kahvaltı yapalım." ..... "Eylül.." dedi Kerem. Gözlerini üzerinden hiç ayırmıyordu, tıpkı bir hayaldi. Genç kızın gözleri yavaşça kalktı, bakışları buluştuğu gibi hızla ayırdı. Ufak bir soluk verdi, "Kerem.." diye cevapladı. "Mutlu muydun?" Buruk bir tebbessüm belirdi genç kızın yüzünde, gözleri doldu, anında engel oldu. "Mutluydum." sustu, gözlerine direnmeye çalıştı. Ailesinin, sevdiği adamın, arkadaşlarının, hayatının kıymetini bilememiş, hepsinden ayrılmak zorunda kalmıştı. "Seni mutluluğa yeniden kavuşturacağım ama bana yardım etmen gerek." "Dönemeyecek miyim?" Kafasını hızla iki yana sallayıp ayağa kalktı Kerem, gözündeki tek damla yaş kalbindeki Alevi körüklüyordu. Yanındaki sandalyeye oturup bir elini, çekinerek elinin üzerine bıraktı. "Dönmen için her şeyi yapacağım." "Tamam.." dedi Kerem heyecanla. "Bana en başından anlatır mısın? Belki geceye dair ufak bir ipucu bulabiliriz." Kerem takip edip yanına yaklaştı, yanına oturdu. "O gün sabah ilk olarak ne yaptın?" "Burak'la yapacaktık." diye ekledi. "Biz her hafta sonu bunu yapıyorduk." elinin tersiyle yanağını yavaşça sildi, özlemi çok büyüktü. "Kahvaltıdan sonra ne yaptınız?" "Sonra?" "Eve mi döndün?" Diye sordu merakla Kerem. "Hiç mi hatırlamıyorsun?" diye sordu Kerem, Eylül kafasını yavaşça iki yana salladı, ensesinde şiddetli bir sızı hissetti. Elini yavaşça bırakıp ovmaya çalıştı, Kerem'in gözleri ona kaydı. "Ne oldu? İyi misin?" "Ne olmuş?" Diye sordu Eylül merakla. Gözlerini geriye, genç adamın gözlerine çevirdi. "Ensende ufak bir iz var, herhangi bir yere çarptın mı?" İşaret parmağının ucunu yavaşça izin üzerine bıraktı Kerem, dikkatle dokundu. "Acıyor mu?" "Olabilir.. ama açıklaması nedir?" "Bana mı geliyordun?" Diye sordu tebessümle. Genç adam cevap vermeyerek yanına yaklaştı. "O gece Eylül'e bir şey mi oldu?" "Ne oldu ona? O izin sebebi nedir?" Elini yavaşça elinin üzerine bırakıp tebessüm etti, nasıl da endişe ediyordu sevdiği kız için. "Sakin olup yanıma otur şapşal aşık." Kafasını iki yana sallayıp hızla kolunu sıkı sıkı tuttu. "O iz, o gece mi oldu?" Parmaklarını delice sıktı genç adam istem dışı, genç kız kolundaki parmakları hissetmiyordu bile. Ne acı ne ağrı algısı vardı. Yüzünde her daim aynı soluk ve tepkisiz ifade vardı. "Ölmeyeceksin Kerem, buna izin vermeyeceğim." Gözlerini yavaşça koluna çevirdi, genç adam hızla elini çekti, öfkeyle unutmuştu. "Özür dilerim." dedi fısıltıyla. Gözlerini koluna çevirdi, "Canın yandı mı?" "Ne?" dedi Kerem şaşkınlıkla. Kafası karmakarışıktı, yavaşça yaklaşıp yanına oturdu. Ufak bir soluk verdi, anlamlandırmak oldukça zordu. "Ne kadar süremiz var?" "Bana hiç yardım etmeyeceksin değil mi?" diye sordu Kerem, sitem ve çaresizlik vardı kelimelerinde. "Hayır, çünkü." "Acıyor mu çok?" diye sordu genç kız, yavaşça avuçlarının arasına alıp boştaki eliyle ovmaya çalıştı. Dokunuşu, tıpkı yaz mevsiminin en sıcak günlerinde esen hafif serin rüzgardı. "Çok değil." Genç kız ellerini parmağından ayırdı, yara küçülmüştü. "Bu.. senin kalbinin dışarıya yansıması. Sahibi de sadece Eylül." Genç adamın gözleri yaraya döndü, anlam vermekte zorlandığı çok şey vardı. "Ne demek bu?" "Eylül kalbini yaraladıkça veya siz o geceye dair bir şeyler hatırladıkça yaran büyüyecek." Gözleri doldu, ufak bir nefes verdi. "Yara büyüdükçe de, sen ölüme bir adım daha yaklaşacaksın." Dehşetle büyüyordu genç adamın gözleri, nasıl bir şeyin içerisinde düşmüştü böyle. Gözlerini yavaşça yarasından ayırdı, zihnini zorladı. Gerçekten de Eylül'ün kalbini derinden sarstığı, onu hiç sevmeyeceğini söylediği gün, bu yara parmağında ansızın belirmişti. "Doğru.." dedi fısıltıyla. Bu kızın söylediği her kelime bir gizem, bir gerçekti. "Eylül için de böyle mi?" diye sordu genç adam endişeyle. Ensesindeki sızı da bir ölüm işareti miydi? Nefes almıyordu, kulakları korktuğu bir evet cevabına hazır değildi. "Değil." dedi genç kız, sustu. "O iz... o geceye ait." "Oldu elbette. Hiçbir şey sebepsiz değildir. Sizin burada olmanız da, bir arada bulunmanız da sebepsiz değil." "Eylül.." dedi Kerem endişeyle, son kelimeleri algılamamıştı bile. Aklı da endişesi de sadece sevdiği kızdaydı. "İyi mi?" diye ekledi. Sesi delice titredi. O gece, sevdiği kızın başına ne gelmiş olabilirdi? "Yanında Kerem, endişelenme." Susup bakışlarını eğdi. "Benim yüzümden burada." dedi fısıltıyla. Gözleri genç kıza kaydı, sessizce oturmuştu. Bir eli ensesindeydi, izi yavaşça ovuyordu. Kafasını yavaşça çevirdiğinde, gözleri genç adamın bir çift yeşiline kaydı. "Kerem.." "Nereye?" diye sordu genç kız merakla arkasından sürüklenirken. Bir an önce bir hastaneye götürüp durumunu öğrenmeliydi, böylece sebebine dair elbet ufak da olsa bir bilgi alabilecek, o geceye dair bir iz elde edebilecekti. Derin bir soluk aldı Kerem, "Hastaneye." Dedi parmağında anında derin bir sızı yer aldı, yara birkaç santim de olsa anında büyüdü, canını delice yaktı, hiç umursamadı. .... Teorileriniz nelerdir? O gece ne olmuştur? .... Oy ve yorumları eksik etmeyelim. ❤️ |
0% |