@mlkshnn
|
"Hayat öylesine acımasız ki, hem sevme hemde sevilme hakkını genç kızın elinden aldı."
... Gözlerini yavaşça kapadı genç adam, derin bir soluk aldı. Delice çarpan kalbini sakinleştirmeye çalıştı, elini yavaşça kaldırdı. Genç kızın eline biraz da endişeyle değdirdi.
Genç kız hissettiği temasla tüm benliğinin titrediğini hissetti. Bakışarı hızla adamın gözleriyle buluştu, ellerinden başlayıp kalbine yayılan sıcaklığa alışmaya çalıştı.
Alt dudağının kenarını ısırdı, arkadaşının ve Mert'in ilgisizliğinden emin olup adama döndü yeniden
Gözleri buluştuğu anda genç kız gülümsedi, elinin üzerindeki eli sıktı, ilk defa bir his belirdi benliğinde. İlk defa kalbe teslim olmak istedi.
Genç adamın yüzünde şaşkın bir tebessüm belirdi, tüm benliğini ani bir sıcaklık sardı. Kızın yeşilliklerinin en derinine bakmaya çalıştı, sonunda bir adım atabilmiş, korktuğu gibi de ters tepmemişti.
Karanlıklar içerisinde parıldayan bir çift yeşile tüm benliğini o anda kaptırdığını hissetti Ömer, kalbi kanat çırpıp gökyüzüne uçmaya başlamıştı bile.
Yüzündeki ufak tebessüm onu hiç bilmediği bir diyara taşıdı, çiçeklerin ve mutluluğun hakim olduğu dünyanın içerisinde tek odağı bir çift yeşil oldu.
Hızla ayağa kalktı Mert, filmin bitişiyle düğmeye dokunup ışığı açtı, genç kız hızla elini geriye çekti.
"Muhteşem filmdi" dedi, bakışları Ezgi'nin üzerindeydi. Genç kızın gözleri son sahnenin etkisiyle dolu dolu olmuştu.
"Ağladın mı sen?" diye sordu, yüzünde ufak şaşkın bir tebessüm vardı, yanına yaklaştı, Ezgi kafasını çevirdi, yüzüne bile bakmamaya gayret ediyordu.
"Zorluklarla da olsa nasıl kavuştuklarını görmediniz mi?"
Bakışını Ekin'e çevirdi, tepkisiz durmuştu. Genç adamla arasında geçen yakınlık, son sahneyi görmesine engel olmuştu, nasıl bittiği hakkında hiçbir fikri yoktu.
"Sende mi etkilenmedin Ekin?" diye sordu, genç kız ne diyeceğini bilemeyerek susmuştu. Ömer hızla doğruldu, onu bu durumdan kurtarmak istedi.
"Geç oldu, uyumalıyız artık"
Ekin ayağa kalktı, kafasıyla onayladı. Bir kurtuluş yolu bulmuştu, "Evet, çok uykum var. Herkese iyi geceler"
Arkasını dönüp hızla merdivenlere yürüdü, Ömer tebessümle izledi.
..... Odadaydı genç kız, uyumaya hazırlık yapıyordu. Valizini yatağın üzerine bırakmıştı, giysilerin arasında bulduğu ilacını çıkardı. Uyumadan önce her daim alması gereken bir ilaçtı, geceleri sorunsuz bir uyku geçirmesini sağlıyordu.
Küçük beyaz bir kutuydu, kapağını açıp avucuna tek bir tane bırakıp kapattı. Yeniden valize yetleştirdi, arkasını döndü. Komodinin üzerinde bir bardak su vardı, hapı ağzına atıp su eşliğinde içti.
Bir ses ulaştı tam onda kulağına, 'Bir sorun mu var? İyi misin?' diye soruyordu, kafasını hızla çevirdi, Ömer'i açık unuttuğu kapının dış tarafında gördü.
İlacı yuttu, gözleri adamın endişe dolu gözlerine yoğunlaştı, kafasını olumlu anlamda salladı, Ömer içeri girip önünde durdu.
"İlaç aldın, gördüm. İyi misin?" "Sadece.. Ufak bir baş ağrısı için"
Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, "Hastaneye gitmek ister misin? Baş ağrısı ihmal edilmemeli"
Ekin tepkisizdi, adamın yüzünde gördüğü endişeye anlam vermeye çalışıyordu.
"Hafif bir ağrı sadece, teşekkür ederim" "Yine de bir doktorun görmesi gerek, hadi gidelim."
Genç kız kafasını hızla iki yana salladı, "İyiyim gerçekten"
Alt dudağını ısırdı, kafasını iki yana salladı, elini uzatıp avucunu genç kızın alnına bıraktı, ısısını kontrol ediyordu.
"Ateşin yok, eğer ağrı geçmezse hemen hastaneye gideceğiz" "
Genç kız sessizce kafasını sallamakla yetindi, şaşkındı. Ömer arkasını döndü, yatağa yaklaşıp örtüyü kaldırdı, bir an önce dinlenmesini istiyordu.
"Bir an önce uyuyup dinlenmelisin"
Ekin itiraz edemedi, oldukça uykusu vardı zaten. Yatağa yaklaştı, köşesine oturdu. Genç adam önüne geçti, gözlerine çok az eğildi.
"İyi geceler"
Arkasını döndü, kapıyı kapatıp çıktı. Genç kız şaşkındı, yüzü asılmıştı. Kalbi hüzünle çarpıyordu.
Genç adamın her gün ölümle burun buruna olan kızın ufak bir baş ağrısına gösterdiği telaş ve endişe, gerçekleri yüzüne bir fırtına sertliğinde çarpmıştı.
Gözleri dolu dolu oldu, yaptığı büyük hatanın farkına vardı, bencillik etmişti. Hayatına birini daha almak, ardından gözyaşı dökecek birini daha eklemek büyük hataydı.
Bir robot edasında ayağa kalktı, ışığı kapatıp genç adamın açtığı yatağa girdi. Gözlerinden usulca tek damla yaş süzüldü, buna bile hakkı yoktu. Sevmek ve sevilmek bile çok geliyordu ömrüne.
Umursamamaya çalışarak elinin tersiyle yanağını sildi. Gözlerini yavaşça yumduğu sırada adamın endişe dolu gözleri yeniden zihninde yer aldı.
Kalbini hiç bilmediği duygulara koyan, elini ilk defa tutan bu adama en büyük kötülüğü yapıyordu. Onunla ne bir geleceği ne de mutluluğu olacaktı.
Daha yolun başında iken bu işe son vermeliydi. Kabullendiği ölümü reddetmekten delice korkuyordu, çaresiz bir hastalığın pençesinde iken başka yolu da yoktu.
Tüm benliğinde ağır bir his belirdi, içtiği ilaç yavaş yavaş etkisini gösteriyordu. Kapalı gözleri kısa bir süre sonra uykunun kollarına teslim oldu.
..... Odasında, yatağındaydı Ömer, bakışlarıyla tavanı izliyordu. Aklında sadece genç kız vardı, hata etmişti. Onu hastaneye götürmeli, bir doktora baş ağrısını göstermeliydi.
Yavaşça doğruldu, yatağın köşesine oturdu, 'Ağrısı geçti mi acaba?' diye sordu kendi kendine. Derin nefes aldı, 'Hasteneye götürmemekle hata ettim'
Ayağa kalktı hızla, kontrol etmeli, uyumadıysa da sormalıydı. Odadan çıkıp merdivenlere yürüdü, üst kata çıktı, kapının tam önünde durdu.
Kapının altından içeri bakmaya çalıştı, karanlık olduğunu gördü. Derin bir soluk aldı, rahatlamıştı. Ağrı geçmiş olmalı ki uyuyordu.
..... Gecenin bir vaktiydi, Asiye Hanım gözlerini aniden araladı. Odasında ve yatağındaydı. Ter içerisinde, gözleri ve yanağı yaş içerisindeydi.
Bir rüya görmüştü, defalarca sayıklayarak uyanmıştı. Kafasını çok az çevirdi, kocası hala uyuyordu. Uyandırmamaya gayret ederek ayaklarını yataktan indirdi.
Karanlıklar içerisinde odadan çıktı, kızının odasının önünde durdu. Titreyen ellerini kulpuna bırakıp yavaşça indirdi.
Derin derin soluk alıp içeri girdi, ışığı açtı. Boş yatağın üzerinde gözlerini gezdirdi, iki yanağına yaş süzüldü.
Ağır adımlarla kenarına oturdu, elini kızının yastığının üzerinde gezdirdi, kafasını eğip burnunu yaklaştırdı. Kokuyu tüm ciğerlerine çekti, hala o kokuyordu.
Alt dudağını bastırdı, gözyaşlarına engel olamadı. Gördüğü rüya tümüyle etkisi altına almıştı, uzun bir süre de geçecek gibi görünmüyordu.
Yavaşça eğildi, bedenini yatağın üzerine bıraktı. Kafası yastıkla buluştu, yan dönmüştü, dilinden ve kalbinden rüyanın gerçek olmaması için yüzlerce dua geçti.
"Nasıl yaşarız sensiz?" dedi fısıltıyla, yanağı yeniden yaş doldu. Bakışları odanın kapısına kaydı, kocasını gördü. Onu sessizce izliyordu, yataktan çıktığını fark ettiği anda arkasından gelmişti.
Yanına yaklaştı, yatağın köşesine, karısının dizlerinin önüne oturdu. "İyi misin?"
Asiye Hanım kafasını zorlanarak da olsa iki yana salladı, kalbini alevlere saran rüyayı hatırladıkça iyi olamayacaktı.
"Rüya gördüm" sustu, yanağına hızla yaşlar aynı anda süzüldü.
"Ekin yoktu.. Bu oda hep boştu."
Dudakları titriyor, kalbi acıyla sızlıyordu. Murat Bey kafasını iki yana salladı, karısının elini sıkıca tuttu.
"Sadece kabus.. Ekin yarın akşam dönecek" "Dönecek biliyorum ama.."
Kocasının işaret parmağını dudağının üzerinde hissedip sustu, adam cümlenin devamını duyacak kadar cesaretli değildi. Kızı, onları asla bırakmayacak, her daim yanlarında olacaktı.
"Sadece iki gecedir odayı boş gördüğün için böyle bir rüya gördün, tamamen bilinçaltı, başka bir şey düşünme"
Yavaşça doğruldu Asiye Hanım, kollarını kocasının boynuna doladı, gözlerinden hızla yaşlar süzülüyordu.
"Biz.. Onu çok istedik diye mi bu kadar erken veda edecek bize?"
Zihninde kızının dünyaya gelmeden önceki süreçleri vardı, uzun yıllar çocuk sahibi olamayan bir çift olmuşlardı. Ekin en çaresiz oldukları anda annesinin karnında bir umut olarak varlığını göstermişti.
"O bizim mucizemiz, hayatımızın en güzel hediyesi. Uzun bir ömür de yanımızda olacak"
Yavaşça geriye çekildi kadın, gözleri kocasının yeşil gözlerine değdi.
"Mutlu olsun istiyorum, tıpkı o adamla birlikte olduğu zamanlar gibi"
Murat Bey tek kelime edemedi, derin bir soluk aldı. Kızının hayatı boyunca en büyük mutluluğu o adamın varlığıyla yaşadığını biliyordu.
Belli edemese ve kendine itiraf edemese de, bir yanı bu zorlu süreçte kızının yanında olmasını, yüzünü yeniden güldürmesini çok istiyordu.
Kafasını yavaşça iki yana salladı, ama o adam kızını kesinlikle hak etmiyordu. Öfkeliydi, kazayı ondan çok daha şanslı atlatmasına rağmen, hiç arayıp sormadan sevdiği kızı terk eden bir adam, bundan sonra da olmamalıydı. Bakışını karısının gözlerine çevirdi, konuyu değiştirmeye çalıştı.
"Ekin'le en son ne zaman konuştun?" "Gündüz. Ezgi'yle denizde olduklarını söylemişti." "Sesi iyi miydi?" "Öyle geliyordu ama emin değilim. Zorda kalmadıkça bize kötü olduğunu söylemiyor, biliyorsun"
Ayağa kalktı Murat Bey, elini karısının eline uzattı. Bu odayı boş gördükçe üzüldüğünü biliyordu, "Merak etme, bu tatil ona iyi gelecek. Hadi yatağa geçelim"
..... Gözlerini seslerle aralamaya çalıştı genç kız, Ezgi yatağın kenarında oturmuş sesleniyordu.
"Ezgi" dedi merakla, genç kız tebessüm etti. "Hadi uykucu kalk artık, kahvaltıya davetliyiz" "Ne?"
Yavaşça doğruldu, sırtını yatağın başlığına dayadı. "Yiğit aradı, bize oda ayarlayamadığı için kötü hissettiğini, bu yüzden de kahvaltıya davet etmek istediğini söyledi."
Ekin şaşkındı, zihninde Ömer'in söyledikleri yer aldı, o adam kesinlikle ona başka bir gözle bakıyordu. Derin nefes verdi, bakışları Ezgi'nin gözleri ile buluştu.
"İstemiyorsan bir şekilde iptal edebilirim"
Kafasını yavaşça iki yana salladı genç kız, arkadaşının hevesini kırmak istemedi. Bu yapacağı son şey bile olamazdı. Ayaklarını yataktan indirdi, "Hazırlanayım çıkalım"
"Tamam, aşağıda bekleyeceğim"
..... Aynadan son kez kendine baktı Ekin, dar ve bilekten mavi renk bir kot pantolon ve beyaz askılı bir tişört giymişti. Kollarına baktı, yüzü asıldı. İkisinde de hala morarmalar hakimdi, kendisi gibi vücudu da ağır ilaçlara alışmamıştı, ufak bir kan verişinde de morarabiliyorlardı.
Arkasını döndü, yatağın üzerine bıraktığı kısa ince hırkayı eline aldı, kollarını kapatmak amacıyla giyindi. Önünü açık bıraktı, saçlarını at kuyruğu yapmıştı, yüzüne çok hafif bir makyaj yaptı.
Çantasının fermuarını çekti, bir ses ulaştı kulaklarına. Telefonu çalıyordu, tebessüm etti, ailesi olduğunu biliyordu. Hızla yaklaşıp eline aldı, ekranda annesinin ismini gördü.
"Anneciğim" dedi kulağına yaklaştırdığı gibi. "Ablaa!" diyen tiz ve heyecan dolu bir ses tonuyla gülümsedi.
"Fındığım, nasılsın?"
Yatağın ucuna oturdu, kardeşinin heyecanını bölmek istemedi.
"Abla çok özledim seni, çabuk dön"
Sesi kısılmış, heyecanını yitirmişti. Ablasının yokluğunu evin içerisinde en çok hissesendi. Genç kız kısa bir duraksama yaşadı, gözlerinin dolmasına engel olamadı.
"Bir daha gitme abla"
Alt dudağını yavaşça ısırdı Ekin, yanağına tek damla yaş istemsizce süzüldü. Küçük kardeşi iki günlük ayrılığa bile dayanamazken, bir ömür vedasında nasıl katlanacaktı. Ablasının yokluğuna bu yaşında alışacaktı.
Gözlerini kapayıp derin bir soluk aldı, kardeşinin seslenişi ile toparlamaya çalıştı.
"Sen beni özlemedin mi abla?"
Zorlanarak yüzünde yebesğsl oluşturmaya çalıştı, "Özlemez olur muyum? Çok çok çok özledim hemde"
Çocuğun yüzünde koca bir gülümseme oluştu, "Abla eve gel" dedi yeniden, genç kız istemdışı kafasını salladı. "Akşam erken uyuma tamam mı? Geldiğimde sıkı sıkı sarılarak birlikte uyuyacağız"
Ali'yi heyecan sardı, sevinçle telefonu bırakıp evin içinde koşturmaya başladı, Asiye Hanım kulağına yaklaştırdı.
"Nasılsın güzel kızım?" "Çok iyiyim anne, siz iyi misiniz?" "Hepimiz iyiyiz ama seni çok özledik. Akşam dönüyorsunuz değil mi?" "Evet anneciğim"
Ayağa kalktı, odadan çıkıp aşağı yürümeye başladı. "Baş ağrın var mı?"
Ekin tebessüm etti, "Hayır" "Ateşin?" "Yok anneciğim, çok iyiyim." "Peki inanıyorum sana, kendine dikkat et"
Son basamağı indi genç kız, gözleri salona kaydı, Ezgi iki adamın yanındaydı, üçünün de bakışı ona dönmüştü. Kafasıyla selam verip sağa yönelip sırtını döndü, sesi fısıltı doluydu.
"Merak etmeyin, hiçbir sıkıntı yok." "Tamam görüşürüz kızım" "Görüşürüz anneciğim"
Telefonu kapadı, arkasını döndü. "Günaydın" dedi Ömer, günün erken vakitlerinden beri ayaktaydı, genç kızın uyanmasını bekliyordu.
"Günaydın" dedi Ekin, gözlerini hızla kaçırdı, arkadaşına baktı.
"Çıkmıyor muyuz?" "Çıkıyoruz tabii ki"
Adamların bakışları buluştu, "Gidiyor musunuz hemen?" diye sordu Ömer merakla.
Ezgi arkadaşına yaklaştı, gözlerini Ömer'e çevirdi. "Otelde gördüğünüz arkadaşım, bizi kahvaltıya davet etti"
Genç adamın yüzü asıldı, gözlerini Ekin'e çevirdi, bakışlarını kaçırdığını fark etmişti. Zihninde dün gece elini tuttuğu ve sonrasındaki baş ağrısı varken tek kelime etmeye cesaret edemedi.
İki kız arkasını döndü, Ezgi önde Ekin de bir adım gerideydi, kapıya yürüyorlardı. Ömer tepkisizdi, kaskatı kesilmiş onları izliyordu.
Derin nefes aldı, daha fazla içinde tutamadı. Adımlarını hızlandırıp genç kızın kolunu tuttu, Ekin'in bakışları ona döndü.
"Ekin ben.." Dedi, sustu. Cesaretini toplamaya çalıştı. "Dün gece film izlerken-"
Genç kız devam etmesine izin vermeden kolunu geriye çekti, "Gitmem gerek, Ezgi bekliyor"
Hızlı adımlarla ilerledi, arkadaşının kapıda duran arabasına bindi. Kapıyı kapatıp kemerini bağlarken de geriye bakmamak için büyük bir savaş veriyordu.
..... Kafasını yavaşça iki yana salladı Ömer, olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Daha dün gece tuttuğu elini sıkan, karşılık veren genç kız neden şimdi böyle garip davranıyordu?
Bakışını arkadaşına çevirdi, gözleri buluştu. Gözlerini kıstı, "Böyle bırakıyor muyuz?" diye sordu, Mert gülümsedi.
"Tabii ki bırakmıyoruz"
Arkasını döndü, koltuğa yaklaşıp telefonunu eline aldı, Ömer de ilerledi, arabanın anahtarını, cüzdanını ve telefonunu aldı.
Hızlı adımlarla evden çıktı, kapının önünde duran arabasına yürüdü, kemerini sıkıca bağladı, arkadaşının da binişini bekleyip çalıştırdı, aklında sadece genç kızın Yiğit denen o adamla kahvaltı edişi vardı, buna izin veremezdi, engel olmalıydı.
.... Arabayı yavaşça durdurdu genç adam, gözleri tek bir yerdeydi. İki kız arabadan inmiş Yiğit'le buluşmuştu. Ömer gözlerini kısmış adamın kızın üzerindeki bakışlarını izliyordu.
Derin nefes aldı, arkalarına dönüp uzaklaşmaya başladıklarını gördü. Hızla arabayı çalıştırdı, bir ses ulaştı kulağına. Telefonu çalıyordu.
Doğrulup cebinden çıkardı, ekranda sekreterinin ismini gördü. Mert'e çevirdi bakışını önce, 'Gözünü üzerlerinden ayırma' dedi, telefonu cevaplayıp kulağına yaklaştırdı.
"Alo" "Efendim, şirkete sizin için bir paket bırakıldı"
Genç adam şaşırdı, "Paket mi?" "Evet efendim. Getiren kurye, genç bir kızdı. Sadece size vermem gerektiğini söyledi."
Duraksadı Ömer, zihninde sadece 'Kurye.. Genç bir kız' kelimeleri yer aldı, kalbi çok başka bir yere gitse de hafızası hala yerinde sayıklıyordu.
...... Genç adam güne erkenden başlamıştı, önce duş almış ardından da giyinmişti. Odasındaydı, beyaz bir tişört ve siyah bir kot pantolon vardı üzerinde, aynanın önünde durdu, saçlarının ön kısımlarını genç kızın sevdiği şekilde özenle kaldırdı.
Heyecan doluydu, Ekin'le görüşeceği her anda bu heyecan tüm benliğini sarıyordu. Bugünü kendi için izin günü ilan etmişti, tüm gün sevdiğiyle olacaktı, planlarını birkaç gündür yapıyordu.
Arkasını döndü, yatağının üzerindeki telefonunu aldı. Rehberi açtı, 'Meleğim' ismini bulup kulağına yaklaştırdı. Genç kız heyecan doluydu, o da erkenden uyanıp hazırlanmıştı.
Telefonunun çaldığını duydu, koşar adımlarla yaklaşıp eline aldı, yüzünde koca bir tebessüm vardı, "Aşkım" "Hazır mısın meleğim?" "Evet, çıkayım mı?"
Genç adam odasından çıktı, merdivenleri tek tek inip salona geçti. "Şimdi çıkma, ben yaklaşınca haber vereceğim."
Ekin onaylayarak kafasını salladı, genç adam her daim onu evinin bir sokak veya bir cadde ilerisinden alırdı, sorun çıkmaması adına ikamet ettiği sokağa asla adım atmazdı.
"Tamam o zaman senden haber bekleyeceğim" "Tamam çıkıyorum"
Telefonu kulağından indirip ön cebine yerleştirdi, bahçeye geçti. Arabasına yaklaştı, uzaktan kumandasıyla kilidini açtığı arabanın sürücü kapısını açtığı sırada telefonu yeniden duyuldu. Yüzünde tebessüm oluştu, genç kızın aradığını düşünüyordu.
Cebinden çıkarıp ekrana baktı, yüzünde şaşkınlık oluştu. Sekreteri arıyordu, halbuki çok acil olmadıkça bugün onu rahatsız etmemelerini söylemişti.
"Alo" "Ömer Bey, rahatsız etmek istemezdim ama acil bir durum var"
Kapıyı tutmuştu genç adam, kaşları çatıldı, sekreterin telaşlı sesi meraklandırmıştı.
"Ne oldu?" "Dün imzaladığınız ihale tek taraflı feshedildi, sorumluluk alınmayacağı söyleniyor"
Genç adamın gözleri büyüdü, dün büyük çabayla imzalanan bir ihale vardı, işin ucunda yüksek meblağlar bulunuyordu, iptali şirketi zora koyacaktı.
"Ne? Ne demek bu? İmzalandı sözleşme!" "Söylediğimiz hiçbir şey işe yaramadı, ne yapmamız gerektiğini bilemedik"
Ömer hızla arabaya bindi, "Hemen geliyorum, yönetim kurulunu acil topla" "Peki efendim"
Telefonu kapatıp yanındaki boş koltuğa attı, ellerini direksiyonun üzerine bıraktığı gibi genç kızı hatırladı, onu bekliyordu.
Yeniden telefona uzandı, arama tuşuna dokundu, defalarca çaldı, genç kız çantasına yerleştirdiği sesi duymadı. Mesaj kısmını açtı Ömer, "Aşkım çok özür dilerim, bugünün planları iptal olmak zorunda. Şirkette çok önemli bir sorun çıktı, acil ilgilenmem gerekiyor."
Hızla gönder tuşuna bastı, bir mesaj daha yazmaya başladı.
"Merak edersin diye belirteyim, toplantıya katılacak olan herkes erkek ve seni çok seviyorum. Fırsat bulduğum ilk anda arayacağım, affet beni lütfen."
.... Yoğun ve hararetli bir toplantıdaydı genç adam, şirketteki toplantı odasındaydı. Uzun, dikdörtgen bir ahşap masanın en ucuna oturmuştu, iki tarafında da kurulun üyeleri vardı, durum değerlendirilmesi yapılıyordu.
Öfke doluydu, büyük çabayla imzalanan ve büyük harcamaların yapıldığı ihalenin apar topar feshedilmesiydi nedeni. Önündeki dosyaya baktı, yaklaşık bir saattir tüm öneriler, yapılması gerekenler konuşuluyor, durum değerlendirmesi yapılıyordu.
Eline kalemi aldı, kurul üyelerinden birinin verdiği öneri dosyasını açtı, gözlerini kısarak okudu, bir satırın altını çizdiği sırada odanın kapısı bir hışımla açıldı.
Tüm bakışlar aynı anda kapıya döndü, genç adamın tam önünde, odanın en ucundaydı. Genç bir kız kafasını içeri soktu, "Kurye" dedi, üyelerin tümünde göz gezdirip alt dudağını ısırdı.
"Yanlışlık oldu, kusura bakmayın"
Hızla kafasını çekip kapıyı örttü, Ömer şaşkındı, içeri kimsenin alınmaması için ciddi uyarılarda bulunmuştu. Kalemi sıkıca tutmuştu, kendine gelmeye çalıştı. Tam önünde bir telefon vardı, tek tuşuna basıp kulağına yaklaştırdı.
"Toplantı bitene kadar kuryenin gitmesine izin vermeyin" dedi, telefonu kapattı. Yeniden bakışını dosyaya çevirdi, şaşkınlığını bir yandan da üzerinden atmaya çalışıyordu, yüzünde istemsiz bir tebessüm belirdi, işine yoğunlaşmaya çalıştı.
..... Kurul üyeleri tek tek çıkmak için toparlanırken Ömer hızla ayağa kalktı, masanın sağından hızla ilerleyip odadan çıktı, sekreteri yanına yaklaştı.
"Kurye hala burada mı?" diye sordu merakla, sekreter kafasını onaylayarak salladı. "Tutmak zor olsa da gitmesine izin vermedik" "İyi yaptınız, odama gönderin"
Arkasını döndü, asansöre ilerledi. Bir üst kata çıktı, odasına girip kapıyı örttü. Koltuğuna oturdu, kafasını geriye yasladı, zihni artık daha rahattı, toplantıdan iyi sonuç alınmış, sorunu halletmenin yolu bulunmuştu.
Kapının tıklandığını duydu, bakışını çevirdi, yavaşça aralandı. Önce sekreter arkasından da kurye göründü.
"Tamam çıkabilirsin" dediği sekreterin çıkıp kapıyı örtmesiyle ayağa kalktı. Masanın kenarından dolanıp kuryeye yaklaştı. Odanın orta yerinde durmuştu, kafası yerdeydi.
Genç adam yaklaştı, çevresinde bir tur attı, üzerindeki giysileri inceledi. Kırmızı bir yelek giymiş, at kuyruğu yaptığı saçlarına aynı renk kep şapka takmıştı.
Ağzından tek kelime çıkmıyor, onu süzüyordu, derin bir nefes aldı genç kız, bakışını yerden ayırıp adamın gözlerinin içine baktı, alt dudağını suçlulukla ısırmıştı.
"Gerçekten.." sustu, "Hepsi erkekmiş"
Genç adam adımını durdurdu, tam önündeydi. Aralarında sadece bir adımlık mesafe vardı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.
"Başımın belası" dedi, genç kızın gözleri adamın gülen yüzüne kaydı. Azar işiteceğini düşünmüştü bir an.
"Kızmadın mı?"
Yeşil gözleri merakla bakıyordu, sabah genç adamın mesajı sonrası yerinde duramamış, tüm hücrelerini merak ve kıskançlık sarmıştı.
Kargo şirketinde çalışan bir arkadaşına ulaşmış, ısrar ve inadıyla üzerindekileri almıştı, şirkete de çalışanların bir anlık dalgınlığı ile girebilmeyi başarmıştı.
Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, onu toplantı odasında gördüğünde kısa bir şok yaşamıştı, kabul ediyordu.
"Kızmadım fakat şaşırmadım dersem yalan olacak"
Ekin tebessüm etti, paketleri önündeki orta sehpaya bıraktı. Geri dönüp yeniden adamın önünde durdu, elini yüzüne yaklaştırıp sakallarının üzerinde gezdirdi.
"Seni öyle çok seviyorum ki.."
Ömer gülümsedi, kollarını genç kıza sıkıca doladı, kafasını boyun boşluğuna gömdü.
"Nasıl özledim bir bilsen" dedi, genç kız yavaşça geriye çekildi, gözlerinde merak vardı.
"Sorun halloldu mu?" "Daha önce Ömer Aslanlı'nın halledemediği bir şey gördün mü?"
Genç kız güldü, kafasını olumlu anlamda salladı. "Kıskançlığıma çare bulamadı" dedi, genç adam onu kendine çekti, tek koluyla göğsüne bastırdı.
"Belki de çare bulmak istemiyordur. Belki de deliliklerine bile delice aşıktır"
Genç kız kollarından çıkmadan kafasını kaldırdı, bakışlarını buluşturdu. Genç adam önce alnına ardından da dudağına sıcak kısa bir öpücük kondurdu.
Elinden sıkıca tuttu, "Hadi çıkalım, günün geriye kalanı bizimdir"
Ekin elini geriye çekti, adamın gözlerine kararlılıkla bakıyordu. "Önce ben çıkacağım, sen arkadan gel" "Neden birlikte çıkmıyoruz?"
Genç kız tebessüm etti, "'Şirketin Ceo'su, kuryeyi ayarttı' dedikodularını mı duymak istiyorsun?"
Yüzündeki tebessüme rağmen kalbinde hüzün vardı, ailesinden birine el ele iken görünüp ona sorun çıkarmak istemiyordu.
"Ne derlerse de ben memnun olacağım" "Olmaz, ben seni dışarıda bekleyeceğim. Görüşürüz"
Sehpaya yaklaşıp paketlerini eline aldı genç kız, adamın dudağına kısa bir öpücük bırakıp koşar adımlarla odadan çıktı.
..... Kendine gelmeye çalıştı genç adam, "Odama bırak, dönünce alacağım" "Peki efendim"
Telefonu kulağından indirdi, bakışlarını önündeki yola kaydı, son sürat ilerledi. Kızları bulmak zorundaydı, çok uzaklaşmış olamazlardı.
.... Eve sıkıntıyla girdi iki adam, tüm gün aralıksız kızları aramışlardı. Tüm kafelere, yün otellere ve tüm lokantalar tek tek bakılsa da izlerine rastlanmamıştı.
Hava kararmak üzereydi, Ömer telefonunu ve ahatarını küçük koltuğun üzerinde atıp büyüğün üzerinde oturdu. Ayaklarını yavaşça ritim tutarak sallıyordu, kızlar neredeydi.
Yanına yaklaştı Mert, oturdu. Mereka doluydu, bir adam ve iki kız birlikte nereye gidebilirlerdi tüm gün. Sessizdi, derin bir nefes verdi.
O anda bir ses duyuldu, kapının önünde bir araba durmuştu. Hızla ayağa kalktı iki adam, Ömer pencereye yaklaştı, kızları gördü.
Önce Ekin indi, Ezgi de park edip takip etti. Genç adam koşar adımlarla izlediğini belli etmemeye çalışarak koltuğa oturdu. Zili duydu, kaş göz işaretiyle Mert ayaklanıp açtı.
"Kızlar hoşgeldiniz" dedi, kapıyı arkalarından kapatmaya yeltendi, Ezgi'nin sesini duyup durdu.
"Kapatma, çıkacağız"
Ömer şaşkınlıkla ayağa kalktı, gözlerini genç kızın yeşil gözlerine çevirdi, ondan uzak tutmaya çalıştığını fark etti. Ezgi'ye döndü, "Gidiyor musunuz?"
"Evet, bizimkilerin izin bu kadardı." Dedi Ekin, Ömer'in gözleri ona yoğunlaştı. Genç kız arkasını döndü, merdivenlere yöneldi. İzlendiğini bilerek arkadaşıyla basamakları tek tek tırmandı.
.... Kızların valizlerini arabaya yerleştirdi erkekler, hepsinin de üzerinde sessizlik vardı, en çok da Ezgi'nin sessizliği dikkat çekiyordu, susmayı beceremeyen biriydi.
"Her şey için teşekkürler" dedi Ekin, binmek için arabanın kapısını açtıktan sonra onlara bakıp.
Ömer'in bakışı ona döndü, şaşkındı, kaçar gibi gidişlerine anlam vermeye çalışıyordu.
"Dikkatli gidin" diyebildi sadece. Ezgi ufak bir tebessüm etti, elini salladı, iki kız arabadaki yerlerini aldılar.
Araba yavaşça oradan uzaklaşırken, Ekin kafasını cama dayadı. Gözlerini bir an bile gerideki adamlara çevirmedi. Arkadaşının sesiyle kendine gelmeye çalıştı.
"Hala bakıyorlar mı?" "Evet, hiç kıpırdamadan."
Derin nefes aldı, gözlerini yavaşça yumdu. Kalbinin en derinlerine koca bir kırgınlık hakimdi, geçirdiği bu günün tüm özetini zihninde geçiriyordu.
Sabah erkenden uyanıp Yiğit'le kahvaltıya gidilmiş, adamın genç kıza bakışları iki kızı da rahatsız etmiş, kahvaltı sonrası bir bahaneyle yanından ayrılmışlardı.
Sonrasında denize karşı koca bir taşın arkasında iki kız oturup uzun uzun sohbet etmişlerdi. Ekin'deki gariplik arkadaşının dikkatini çekince de, Ezgi'nin ısrarıyla Ömer'le arasında geçen her şeyi tek tek anlatmıştı.
Kendine bile itiraf edemediğini arkadaşına itiraf etmiş, kendini çok tutmaya çalışsa da Ömer'e kalbinde çok başka hislerin içinde oluştuğunu dile getirmişti.
Ezgi yaşadığı büyük şaşkınlık sonrası bir süre duraklamıştı, arkadaşının yeşil gözlerindeki kırgınlık onu üzmüştü.
Tam bir bilinmezlik içindeydi. Beyaz boş bir sayfadan ibaret olan kalbi, ilk defa en orta yerine bir adamın yazmıştı.
Sorumlu hissediyordu, çok yakında yitip gidecek ömrüne birini daha dahil etmiş, kaçmaya çalıştıkça başka birinin kalbinde ufak da olsa yer almıştı.
Genç kız hastalığı sürecinde asla kendini düşünen biri olmamıştı, ömrü son bulduğunda geride bırakacağı kişilerin çektiği acıyı düşünmek canını en çok yakandı.
Dört kişiden ibaret olmuştu bunca zaman bu kişiler, kendini her daim insanlardan uzak tutmuş, bu sayıya birini daha eklemekten delice korkmuştu.
Ömer çok farklı olmuştu, red edilişine, itirazına ve kaçışına rağmen hayatına dahil olmuş, genç kızın çok yakında duracak kalbinin en güzel yerine sahip olmuştu.
Buna hakkı olmadığını düşünüyordu Ekin, uzun bir ömür vaat edemediği bu adamın kalbinde daha fazla kalamazdı. Uzak durdukça onu unutacak, o gün gelip hayata veda ettiğinde de çok üzülmeyecekti.
Arkadaşına dolu gözleriyle tüm hislerini aktarmıştı, Ezgi gözlerinin doluşunu ve yanağına süzülen tek yaşı gizlemiş, tek kelime edemeden kafasını onaylar anlamında sallamıştı. Bu duruma asla müdahale etmeyecek, onun istediği şekilde hareket edecekti.
Ekin derin nefes vermiş, zar zor ağzından dökülen kelimelerle, "Ömer'den.. uzak durmam gerek" demişti. Ezgi sessizce gözlerine bakmakla yetinmişti.
Gün sonunda ortaklaşa aldıkları karar da Ömer'den uzak durmak olmuştu. Bu karar doğrultusunda da ilk yaptıkları şey, valizleri alıp arkalarına bakmadan dağ evinden gitmek olmuştu.
"Doğru mu yapıyoruz Ekin?" diye sordu Ezgi, arkadaşının tepkisizce camdan dışarıyı izlediğini gördü. Bu durumun onu üzdüğünü biliyordu.
"Başka çarem yok. Ne Ömer beni sevmeli ne de ben onu sevmeliyim"
Hayat öylesine acımasızdı ki, hem sevme hemde sevilme hakkını genç kızın elinden alıyordu.
.... Sessiz geçen yolculuğun ardından evinin önünde durdu genç kız, derin nefes verip kendini toparlamaya çalıştı. Elini zile bıraktı, evin içerisinde koşturma sesleri duyuldu, küçük kardeşi hala uyumamış, ablasını beklemişti.
"Ablam geldi!!!"
Hızla kapının kilidini çevirdi, genç kız yüzünde sızlayan kalbine rağmen tebessüm oluşturdu. Gözleri kardeşinin parıldayan minik bir çift bakışına kaydı.
"Fındığım!" "Abla!" dedi, ablasının açtığı kollarının arasına girdi. Genç kız kucağına aldı, kapının önünde döndürdü.
Küçük çocuk sevinçle sarılıyordu ablasına, son dakikalar uykusu ağır basmasına rağmen ona verdiği sözü tutmak isteyerek direnmişti.
"Seni çok özledim abla, çok çok çok özledim" İki dudağını ablasının yanağına bırakmış, üst üste öpücükler konduruyordu.
"Bende seni çok özledim birtanem" dedi, bakışları anne ve babasına kaydı. Birkaç adım ileride yanyana durmuş, ikisini tebessümle izliyorlardı.
"Ali, bize sıra gelmedi mi?" diye sordu Asiye Hanım, sabırsızlıkla izliyordu. Onu baştan aşağı dikkatle süzmüş, iyi olduğundan emin olunca rahatlamıştı.
Küçük çocuk ablasının kucağından indi, annesi yaklaştı. Kızına sarıldı, "Hoşgeldin kızım" "Hoşbuldum annecim" "Ayakta çok bekleme, gel içeriye"
Ekin'in gözleri babasına kaydı, Murat Bey özlemle izliyordu. Kolunu ona sardı, "Tatil iyi geldi mi?" "Çok çok babacığım" "Sevindim ama bizim için sensizlik iyi değildi" dedi, herkesin yüzünde tebessüm belirdi.
Genç kız kanepeye oturdu, bakışını kardeşine çevirdi. "Valizi aç bakalım, içerisinde senin için bir şeyler var"
Ali'nin gözleri büyüdü, hızla valize yaklaştı. Heyecanla fermuarını açıp kapağını kaldırdığında hikaye kitapları ve koca bir kutu gördü, içerisinde uzaktan kumandalı kırmızı bir jeep vardı.
Sevinçle eline alıp koştu, Ekin de ayağa kalktı. Esnedi, oldukça yorgundu ve uykusu vardı. "Sanırım uyumalıyım" "Aç mısın? Bir şeyler hazırlayayım mi?" "Teşekkür ederim anneciğim, Ezgi'yle yedik." "İyi geceler o zaman"
Genç kız gülümsedi, valizini alarak odasına yürüdü. Kapıyı açtı, pijamalarını giyip elini yüzünü yıkadı. İlaç kutusunu eline aldığı anda kapı tıklandı.
Bakışını çevirdi, gözleri annesiyle buluştu. Asiye Hanım elinde bir bardak suyla ona bakıyordu. Ekin tebessüm etti, tuttuğu ilaca baktı.
"Su almaya gelecektim, hissettin değil mi?"
Asiye Hanım gülümsedi, suyu uzatıp yatağın kenarına oturdu. Kızının ilacı içtiğinden emin olup bakışını kutuya çevirdi.
"Hiç aksatmadım, sayabilirsin"
Tebessüm ediyordu, annesinin emin olmak adına ilaçları sürekli kontrol ettiğini biliyordu. Gözünü kıstı.
"Ne zaman saydığımı gördün?"
Ekin yanına oturdu, gözlerinin içine bakıp düşünmüş gibi yaptı. "Düşüneyim hmm, mesela her gece." Asiye Hanım güldü, gerçekten de sürekli ilaçların sayısını gizlice kontrol ediyordu, haberi olduğunu bilmiyordu. İtiraz edemedi.
Genç kız elini annesinin elinin üzerine bıraktı, bakışları buluştu. Onun için bu kadar endişe duymasını istemiyordu.
"Sen bizim her şeyimizsin." "Biliyorum anne, sizde benim için öylesiniz ama sizleri böyle endişeli görünce üzülüyorum."
Asiye Hanım sustu, kızının gözlerinin derinliklerine baktı, zihninde ise gördüğü kötü rüya vardı. Kollarını açtı, ona sıkıca doladı.
"Canım benim. Hep iyi hep yanımızda ve hep mutlu ol"
Ekin alt dudağını ısırdı, bunun için annesine söz veremiyordu. Geriye çekilip yüzünde ufak bir gülümseme oluşturdu.
"Uykum kaçtı" dedi, ikisinin de yüzünde tebessüm belirdi. Asiye Hanım ayağa kalktı, "Hadi uyu ve iyice dinlen, seni çok tuttum. İyi geceler" "İyi geceler anneciğim"
Elini salladı, arkasını dönüp odadan çıktı. Genç kız yatağın kenarına oturdu, telefonunun sesini duydu, mesaj gelmişti.
Uzanıp eline aldı, ekranda Ömer'in ismini gördü. Kalbi, tüm benliğini istemsiz bir heyecan sardı, hızla açtı.
"Eve vardınız mı?" yazıyordu, genç kız duraksadı. Cevap yazıp yazmama arasında kaldı. Bakışını telefondan hiç ayırmadan bedenini yatağa bıraktı. Derin nefes verip benliğine hakim olamayarak, "Evet, şu anda da uyumak üzereyim"
Gönderdi, "İyi geceler o zaman" yazdı genç adam, genç kız telefonu komodinin üzerine bıraktı. Yatağa girdi, yan döndü, bakışlarını sadece telefona çevirmişti.
Bir ses daha duydu, yeni bir mesaj vardı. Eline aldı, merakla açtı. "Ekin film gecesinde.." yazıp göndermişti. Cümlenin devamı yoktu, genç kız hızla doğruldu. Elleri titremeye başladı, elini tuttuğu anı ve sonrasında aldığı kararları hatırlıyordu.
Derin nefes aldı, "Uykum olduğunda bazen saçmalayabiliyorum, o gece de yanlış bir şey yaptıysam kusuruma bakma" yazdı, anında gönderdi.
Genç adam şaşkındı, mesajı defalarca okudu. Yüzü asıldı, telefonu arkasına, yatağın üzerine attı.
Telefonun çalmasıyla hızla doğruldu Ekin, kalbini heyecan sarmıştı. Arayanın Ömer olduğunu düşündü, ekrana baktı arkadaşının ismi yazıyordu.
Yüzü asıldı, gözleri dolu dolu oldu. Gönderdiği mesaj kalbini acıtıyordu. "Alo" dedi titrek sesiyle.
"Ekin! İyi misin?"
Genç kız kafasını yavaşça iki yana salladı, iki yanağına da hızla yaşlar süzülmeye başladı.
"Ben.." Dedi sustu, cesaretini toplamaya ve gözyaşlarını durdurmaya çalıştı "Ben her şeye rağmen.. Ömer'i sevemez miyim?"
.... Lütfen oy ve yorumları eksik etmeyelim 💚 |
0% |