Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.Bölüm: Mucize

@mlkshnn

"Çok şükür bin şükür seni bana verene, yazmasın tek günümü sensiz kadere."

 

... 

Yüzü asıldı, gözleri dolu dolu oldu. Gönderdiği mesaj kalbini acıtıyordu. "Alo" dedi titrek sesiyle.

 

"Ekin! İyi misin?"

 

Genç kız kafasını yavaşça iki yana salladı, iki yanağına da hızla yaşlar süzülmeye başladı.

 

"Ben.." Dedi sustu, cesaretini toplamaya ve gözyaşlarını durdurmaya çalıştı "Ben her şeye rağmen.. Ömer'i sevemez miyim?"

 

Ezgi durdu, gözünden usulca bir damla yaş yanağına süzüldü. Arkadaşının çaresizliği, kalbini parçalara ayırıyordu. Alt dudağını ısırdı, derin derin nefes alıp ses tonunu düzeltmeye gayret etti.

 

"Özür dilerim" dedi, yeniden sustu, konuşmak oldukça zor geliyordu. Geçmişindeki adamı hatırladıkça ona bu konuda iyi gelebilecek tek bir şey diyemiyordu.

 

"Seni rahatlatabilecek cümlelerim hiç yok"

 

Ekin kafasını eğdi, gözlerinden süzülen yaşları silmeye, toparlanmaya çalıştı.

 

"Ne yapmam gerek Ezgi? Ondan nasıl uzak durabilirim?"

"Bugün konuştuğumuz şeyi yapacağız, onu hiç tanımamış gibi hayatımıza devam edeceğiz"

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, istediği zaten buydu. Onu ne kadar zorlasa da adamdan uzak durmak, onu kalbinden silmek istiyordu.

 

"Evet bunu yapalım"

"O zaman şimdi toparlan, onu düşünmemeye gayret ederek uyu"

"Tamam, kapatmam gerek"

 

Kulağından indirdi, yavaşça kapayıp yatağın köşesine bıraktı. Gözlerini kapatıp her şeyi unutmaya çalıştı, başka çaresi yoktu, o adam hayatına daha fazla dahil olmayacaktı.

 

.... 

Derin bir uykudaydı genç kız, son zamanlarda sık sık gördüğü rüyanın etkisinde ve içerisindeydi.

 

Bir parkta oyuncakların karşısında oturuyordu, bir adam arkadan yaklaşıp iki elini gözlerinin üzerine bırakıp kapatıyor, ismini tahmin etmesini istiyordu.

 

"Kimim ben?" diye sordu, genç kızın gözlerinde hissettiği temasla bile kalbi delice çarpmaya başladı, ona bu heyecanı yaşatan kişiyi bilmek, görmek istiyordu artık.

 

Aklına gelen ilk ismi dile getirdi, tahmininin tutmasını delice istiyordu. "Ahmet" dedi, genç adam kafasını iki yana salladı.

 

Söylediği her yanlışta yüzü hayal kırıklığıyla doluyordu, "İsmimi söylemediğin sürece sana yüzümü gösteremem" dedi genç adam. Elleri kızın gözlerinin üzerinde duruyordu hala.

 

Genç kız duraksadı, derin bir nefes verip elini kalbinin üzerine bıraktı. Dilinde o an tek bir isim yer aldı, "Ö..mer" dedi, gözlerini kapatan eller hızla çekildi, genç kız aydınlığa kavuştu.

 

Sonunda rüyalarını kaplayan adamın ismini bilebilmişti, hızla ayağa kalkıp döndü, gözleri genç adamın gözleriyle buluştu. Tebessüm ediyordu, onu gururla izliyordu.

 

Yanına yaklaştı, iki elini kızın yüzüne, yanaklarının üzerine bıraktı.

 

"Söz ver bana. Bir daha ne olursa olsun ismimi hiç unutmaman için." dedi, genç kız tek kelime edemeden kafasını olumlu anlamda salladı. Kalbi delice çarpıyordu.

 

"Söz" dedi, genç adamın yüzünde rahatlamış edasıyla bir gülümseme oluştu. Genç kız hala şaşkındı, sonunda bu kabustan kurtulabilmiş, hayatında yer eden bu rüyanın etkisi son bulmuştu.

 

Derin bir soluk aldı, "Sen Ömer'din" dedi, gözlerini hızla açtı, odasında ve yatağındaydı, gecenin bir yarısıydı.

 

.... 

Odanın kapısı yavaşça aralandı, minik bir çift yeşil göz sessizce kafasını içeri soktu. Bakışlarını yatağa çevirdi, ablası hala uyuyordu.

 

Tebessüm edip parmak uçlarında içeri girdi, kapıyı da aynı yavaşlıkla kapattı, annesinin onu görmesini istemiyordu.

 

Yatağa yaklaştı, iki elinden destek alarak yatağa çıktı, kafasını yastıkla buluşturdu. Yan döndü, gözleri ablasına yoğunlaştı. Kapalı gözlerine, yüzüne dökülen saçlarına baktı.

 

Elini yavaşça kaldırdı, avucunu yüzüne bıraktı, yanağında yavaşça gezdirdi. Uyadırmamaya gayret etse de uyanmasını çok istiyordu.

 

Ekin yanağında minik bir el hissetti, yüzünde kapalı gözlerine rağmen koca bir tebessüm oluştu, böylesine küçük bir elin tek sahibi kardeşiydi.

 

Gözlerini usulca araladı, iki çift yeşil göz buluştu. Genç kız gülümsüyordu, "Fındığım" dedi, kolunun birini ona sıkıca sardı, küçük çocuk hızla ablasının koynuna sığındı.

 

"Anneme seni uyandırdığımı söyleme, bana kızar" dedi suçlulukla. Genç kız başını olumlu anlamda salladı, kafasının üst kısmına koca bir öpücük kondurdu.

 

"Dün gece birlikte uyumadık" dedi küçük çocuk, halbuki onunla birlikte uyumak için dönüşünü beklemişti. Ekim gülümsedi, gözlerinin içine baktı.

 

"Sen arabayı görünce beni unuttun"

 

Duraksadı Ali, ablasının getirdiği hediye oldukça hoşuna gitmişti. Arabayı aldığı gibi odasına koşmuş, bir süre sonra da uyuyakalmıştı.

 

"Uyumuşum" dedi suçlulukla. Genç kız onu yeniden kollarının arasında sıktı, kokusunu içine çekti. Bu çocuk hayatındaki en güzel şeydi.

 

"Ama bu gece birlikte uyuyabiliriz"

 

Çocuğun gözleri ablasına heyecanla döndü, yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Onunla uyumaya bayılıyordu, gözleri kapanana kadar ablası ona kendi türettiği hikayeleri anlatırdı.

 

"Yaşasın!!" dedi, hızla geriye çekilip ayağa kalktı. Yatağın üzerinde zıplamaya başladığında kapı açıldı. Asiye Hanım'ın gözleri oğluna kaydı, endişeyle yaklaştı.

 

"Ali hayır yapma, ablanın başı dönecek" dedi, kollarından tutup onu yere indirdi. Küçük çocuğun yüzü asıldı, genç kız hızla ona yaklaştı.

 

"Anne lütfen" gözleri buluştu, kardeşine hastalığının sürekli hatırlatılmasını istemiyordu. İki minik elinden tuttu, önüne çömeldi.

 

"Hasta mı olacaksın yine abla?"

"Hayır, bak çok iyiyim. Sen şimdi mutfağa geç, birlikte kurabiye yapacağız"

 

Çocuğun gözleri parıldadı, hızla arkasını dönüp mutfağa koştu. Asiye Hanım kızına yaklaştı, hala endişeliydi.

 

"İyi misin kızım, bir sorun yok değil mi?"

"İyiyim, merak etme hiçbir şey yok."

"Hadi kahvaltı yapalım o zaman"

"Tamam geliyorum"

 

.... 

Bir alışveriş merkezindeydi Ezgi, mağazalara saatlerdir bakınıyordu. Kulağında telefon vardı, Asiye Hanım'la konuşuyordu.

 

"Her şey tamam mı?"

"Evet, tamamladık. Kafama uyan bir hediye bulabilirsem benimki de tamam olacak"

 

Asiye Hanım tebessüm etti, "Geç kalma, bu gece kesinlikle burada olmalısın"

"Tam saatinde orada olacağım"

 

Gülümsüyordu, bu akşam için oldukça heyecanlıydı. "Kapatmam gerek, galiba hoşuma giden bir hediye buldum" dedi bir mağazanın önünde durmuş, vitrine bakıyordu.

 

.... 

Şirketteki odasındaydı Ömer, masa başında oturmuş, elinde telefonu vardı. Ekranda genç kızın ismi duruyordu, ona mesaj atmamak için kendiyle büyük bir savaşın içerisindeydi.

 

Kapının tıklandığını duydu, bakışını kaldırdı, 'gir' dedi, kapı yavaşça aralandı. Ezgi'ydi, alışveriş merkezinde olduğu sırada telefonu çalmış, şirketten çağırılmıştı.

 

Şaşkındı, istifasını verdiği gün burasıyla bağlantısı bitmişti. "Girebilir miyim?" diye sordu, genç adam gözlerine bakıyordu.

 

"Tabii ki Ezgi, gel"

 

Genç içeri girdi, adamın masasının tam önünde karşılıklı iki küçük koltuk vardı, ayakta durmayı tercih etti. Aklında cevapsız sorular vardı, cevapları da sadece bu adamdaydı.

 

"Sanırım bir sorun var, ben istifa etmiştim ama bugün yine buraya çağırıldım" dedi, genç adam derin nefes verdi, yüzünde ciddiyet oluşturdu.

 

"Şirketin belli dönemleri oluyor. O dönemlerde işten çıkarılmalar bir süreliğine durduruluyor. Sanırım böyle bir döneme denk geldin, ben istifamı sisteme geçirmiştim"

 

Genç kız şaşırdı, anlam vermeye çalıştı.

 

"Ama buranın her şeyi sizin elinizde değil mi? Gerektiği zaman buna müdahale edemiyor musunuz?"

 

Kafasını yavaşça eğdi Ömer, bunu yapmaya mecbur kalmıştı. Ekin'le bağlantının kopmasına izin veremezdi, istifa dilekçesini kabul etmemiş ve yöneticilerden birine de onu çağırmaları emrini vermişti, bu kız yeniden burada çalışmalıydı.

 

"Üzgünüm Ezgi, o işler babamda. Onun sözünün dışına çıkmak da mümkün değil"

 

Ne yapacağını bilmemişti Ezgi, "Yani istemesem de çalışmak zorunda mıyım?"

"Bir süre"

"Ne kadar sürer?"

"Tarih veremiyorum"

"Peki" dedi genç kız, kabul etmekten başka çaresi yoktu, bu süreç bitene kadar devam eder, sonra istifasını yeniden verirdi.

 

"Ben bugün izinli sayılamaz mıyım? Akşam Ekin'in doğum gününü kutlayacağız, hazırlık yapmak istiyorum"

 

Genç adam duruldu, zihni tek bir cümleye yoğunlaştı.

 

"Ekin'in doğum günü mü bugün?"

"Evet, ailesiyle kutlayacağız"

 

Kafasını onaylar anlamında salladı genç adam, "Tamam işe yarın gelirsin" dedi, Ezgi teşekkür edip hızlı adımlarla uzaklaştı.

 

Ömer sessiz ve dalgındı, dilinde sadece üç kelime vardı, tekrarladı. "Ekin'in doğum günü" dedi, kalbi hızla çarpmaya başladı.

 

Kaza öncesi..

 

Odasındaydı genç kız, yatağının ucuna oturmuştu. Avucunda telefonunu istemsizce sıkmıştı, yüzü asıktı. Bugün doğum günüydü fakat genç adam yanında değildi.

 

Ani çıkan bir iş genç kızın tüm planlarını ve hevesini yok etmişti. Adamın yoğun bir gün olacağını, defalarca özür dileyerek bugün yanında olmayacağını dile getirişini tepksizice izlemişti.

 

İlk defa karşı çıkıp işi değil onu seçmesini söylemek istemiş, anında da vazgeçmişti. Onunla ilk tanıştığında da çok yoğun çalışıyordu, itiraz etme hakkı yoktu.

 

Çok başka planları vardı, pasta veya hediye umurunda değildi. Son zamanlarda onu yoğunluktan çok sık görmese de tek sitemi bugüneydi. Sadece bugünü onunla geçirmek, kutlamak istiyordu.

 

Derin bir nefes verdi, telefonu yatağın üzerine bırakıp ayağa kalktı. Odadan çıktı, sıkıntısını giderecek bir şey bulmalıydı, annesinin yanına geçti, mutfakta yemek pişiriyordu.

 

Sessizce girdi genç kız, mutfağın orta yerinde bulunan kare şeklindeki masaya yaklaştı, sandalyelerden birini çekip oturdu. Bakışları annesinin üzerindeydi.

 

Asiye Hanım arkasını döndü, gözleri kızının gözleriyle buluştu. Bakışları bile annesine duygularını, hissettiklerini anlatmaya yetiyordu. Yeniden dönüp ocağa yaklaştı, altını söndürüp kapağını kapattı.

 

Bir önlük takmıştı, çıkarıp yerine astı. Masaya yaklaştı, kızının tam karşısına oturdu. Ortalarında sadece masa vardı, gözlerini gözlerine dikti.

 

Elini yavaşça yaklaştırıp kızının masanın üzerindeki ellerinin üzerine bıraktı. "Demek doğum gününde yalnız bırakıldın" dedi, Ekin'in gözleri büyüdü.

 

"Ne?"

"Anlat bakalım, seni özel gününde bir başına bırakmasının nedeni neymiş?"

 

Genç kız kafasını yavaşça iki yana sallamaya çalıştı, annesine sevdiği adamdan asla söz etmemişti.

 

"Biliyor muydun?"

 

Asiye Hanım tebessüm etti, kızının elini sıktı. Gazetede resimlerini gördüğü gece şüphelerinden emin olmuştu. Kızına mutluluk veren, kalbine heyecan katan bir adam vardı.

 

"Anneyim ben"

 

Genç kız alt dudağının kenarını ısırdı, kafasını yavaşça eğdi. Annelerin her şeyi bilme yeteneği kesinlikle vardı. "Babam da mı biliyor?"

 

Annesi onaylayarak kafasını salladı, Ekin şaşkındı. "Kızmadı mı?"

"Gazetede resminizi gördüğünde elbette kızdı ama babanı biliyorsun sana çok güveniyor ve kıyamıyor"

 

Kafasını yavaşça eğdi genç kız, annesi haklıydı. Babası her daim ona güven duymuş, hiçbir zaman onu kıracak tek kelime etmemişti.

 

"Kötü biri değilse, seni üzmediği, kırmadığı sürece bu ilişkiye onayımız var"

 

Genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, tüm benliğini rahatlık sardı, böyle olacağını hiç düşünmemişti. Ayağa kalkıp annesine yaklaştı, kollarını boynuna sıkıca doladı.

 

"Seni çok seviyorum anne"

 

Asiye yavaşça geriye çekildi, merakla gözlerine bakıyordu. Aklında cevaplanmayı bekleyen onlarca soru vardı.

 

"Anlat bakalım, kim ve nasıl biri kızının kalbini çalan bu adam?"

 

Genç kız kafasıyla onaylayıp yeniden yerine oturdu.

"İsmi Ömer"

"Ne iş yapıyor?"

"Şirketleri var ve tüm sorumluluk onun omuzlarında."

"Ne kadar zamandır birliktesiniz?"

 

Ekin duraksadı, genç adamla birlikte olmaya başladıkları ilk geceyi hatırlamaya çalıştı, unutamayacağı anlardı, adamın ürkek bir şekilde ona yaklaşıp teklifi yapması oldukça hoşuna gitmişti.

 

"Bir yıl olacak yakında"

 

Asiye Hanım'ın yüzünde şaşkınlık belirdi, "Bunca zaman nasıl gizleyebildin?" tebessüm ediyordu.

 

"Çok zordu" dedi genç kız, ailesine belli etmemeye çalışırken oldukça zorlanmıştı.

 

"Nerede tanıştınız?"

 

Ekin duraksadı, tanıştıkları gece hayatının en büyük kabuslarından biriydi. Gözlerini kapayıp derin bir soluk aldı.

 

"Beni o gece.. Doğan'dan kurtaran kişiydi."

 

Asiye Hanım'ın gözleri büyüdü, yüzü endişeyle asıldı. Bu ismi bile duymak öfkelenmesine neden olmuştu.

 

"Seni kaçırdığı gün"

 

Genç kız kafasını onaylayarak yavaşça salladı, "Biz o gün tanıştık, Deren'in doğum gününde de ilişkimiz başladı"

 

Deren genç kızın çocukluk arkadaşıydı, babası zengin bir ailenin şoförlüğünü yapıyordu.

 

"Deren'in babası, onun babasının şoförüydü. O da bu yüzden doğum günü partisine davetliydi."

 

Asiye Hanım kızının gözlerine baktı, adamdan söz ederken bile parıldıyordu.

 

"Dikkat et kızım, bir daha Doğan gibi birinin hayatına girmesine izin verme"

"Ömer çok farklı anne, kesinlikle Doğan gibi değil."

 

Kafasıyla onayladı, kızının mutluluğuna engel olmayacaktı. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "Deren ne düşünüyor bu konuda?"

"Ömer'i bırakırsam, beni öldürecek"

 

Güldü, annesi de tebessümle eşlik etti. Ayağa kalkıp ocağa yürüdü, üzerindeki ikinci tencerenin altını kıstı. Yeniden bakışlarını kızına çevirdi.

 

"Neden bugün yanında değil? Hemde birlikte iken ilk doğum gününmüş"

 

Derin nefes verdi genç kız, "Çok yoğun çalışıyor, ne toplantıları ne de işleri bitiyor"

 

Yüzünü istemsizce asmıştı, annesi yanına yaklaştı. Elini kızının yüzüne bırakıp yanağında gezdirdi.

 

"Şirketin ve orada çalışan insanların sorumluluğu onun üzerinde, bunu sorun etmemelisin."

"Sorun etmiyorum aslında ama.."

 

Sustu annesinin gözlerine bakıp cümlenin devamını getiremedi.

 

"Ama onu özlüyorsun" dedi Asiye Hanım, genç kız bakışlarını annesinin bakışlarıyla buluşturdu. Yine onu anlamış, kalbinden geçeni görebilmişti.

 

"Evet, çok fazla"

 

Tebessüm etti Asiye Hanım, kızının elinden tutup ayağa kaldırdı, "Hadi kalk bakalım, hazırlan ve biraz dışarı çıkıp hava al. Baban geldiğinde aile arasında zaten kutlama yapacağız"

 

.... 

Ayakkabılarını giyindi genç kız, annesinin dediğini yapmaya çalışıyordu. Odasında hazırlanmış, dışarı çıkıyordu.

 

"Çıkıyorum anne" diye seslendi, annesinin onaylar sesini duyup kapıyı arkasından örttü. Ufak bir bahçeleri vardı, bahçeyi geçip kapısını açtı, dışarı attığı ilk adımda bileğinin üzerinde bir el hissetti.

 

Hızla çekilmiş, sırtı duvara yaslanmıştı. Ağzı da bir el tarafından sıkıca kapatılmıştı. Gözlerini kapatmıştı, yavaşça araladı. Karşısında genç adamı gördü.

 

Şaşkındı, Ömer elini ağzından çekti, gözlerini gözleriyle buluşturdu.

 

"Ömer, ne yapıyorsun?"

"Sevgilimi kaçırıyorum" elinden tuttu, hızlı adımlarla sokaktan çıkıp caddeye ilerledi. Genç kızı arabaya bindirip kemerini bağladıktan sonra sürücü koltuğuna geçti.

 

Genç kız şaşkındı, arabayı çalıştırdığını görüp ona döndü.

 

"İşlerin vardı" dedi, "Kaçtım"

 

Ekin'in gözleri büyüdü, "Ne? Bunu yapabilmen için deli olman gerek"

 

Genç adam tebessüm etti, araba ilerliyordu. "Sen hayatıma girdiğinden beri ben hiç normal olmadım ki. Hiç kimse hiçbir şey bugünü senden ayrı geçirmeme neden olamaz"

 

Genç kız itiraz etmedi, bu durum hoşuna gitmişti. Tebessümle bakışını yola çevirdi, nereye gittikleri hakkında hiçbir fikri yoktu. Sormadı, ona sonsuz güven duyuyordu.

 

....

Dağ evinin önünde arabayı durdurdu genç adam, genç kız tebessüm ederek indi. Buraya bayılıyordu, bakışını sevdiği adama çevirdi. Ömer bagajdan iki elini dolduracak çoklukta poşetleri çıkardı.

 

Göz kırptı, genç kız tebessüm ederek onu takip etti. Ömer poşetleri bırakmak adına mutfağa ilerledi, marketten aldıklarını tek tek dolaba yerleştirip salona geçti.

 

Genç kız şöminenin tam karşısındaki büyük koltuğun orta yerinde oturmuştu. Adım sesleriyle bakışını çevirdi, genç adam yaklaşıp yanına oturdu.

 

Birbirlerine bakıyorlardı, elini kızın yüzüne bırakıp yanağını yavaşça okşadı. "Sende benim için bir delilik yapar mısın?"

 

Genç kız tebessüm etti, kafasını onaylar anlamında salladı. Onun için yapamayacağı hiçbir şey yoktu.

 

"Anneni arayıp bu gece dönmeyeceğine ikna edebilir misin?"

 

İtiraz etmedi genç kız, annesini bu konuda ikna etmek zor değildi. Defalarca yakın arkadaşlarında geceyi geçirdiği olmuştu. Onlardan birinin ismini vermesi, kabul etmesi için yeterliydi.

 

Telefonunu çıkarıp annesinin ismini buldu, kulağına yaklaştırdı. Genç adam soluk almamaya çalışıyor, merakla dinliyordu.

 

"Kızım" dedi Asiye Hanım hala mutfaktaydı. Yemek masasını kuruyordu, "Anne, kızlar doğum günüm için hazırlık yapmış. Bu gece onlarla kalabilir miyim?"

 

Kadın önce bir duraksadı, bu gece aile arasında kutlama yapacaklardı. Masaya baktı, bugün için çeşit çeşit yemek yapmıştı. Derin nefes aldı, onu kırmak istemedi. Yarın da aile arasındaki kutlamayı gerçekleştirebilirlerdi.

 

"Tamam kızım ama kendine dikkat et"

"Ederim anneciğim, teşekkür ederim"

 

Genç adamın yüzünde tebessüm belirdi, genç kız telefonu kapattığını görüp elinden tuttu. Ayağa kaldırıp cebinden çıkardığı telefonunun son sesinde bir müzik açtı.

 

İki elini beline bıraktı, genç kız itiraz etmeden ellerini boynunda birleştirdi. Slow şarkının eşliğinde birbirlerinin gözlerine bakıp yavaşça sallanmaya başladılar.

 

"Bu gece sadece ikimiz olacağız, telefonumu uçak moduna aldım. Hiçkimse buna engel olmayacak, ilk doğum gününü sana unutmayacağın özel anlarla geçirteceğim"

 

Ekin gözlerinin içine bakıyordu, elinin birini boynundan çekip yanağının üzerine bıraktı, sakallarında yavaşça gezdirdi.

 

"Alışkanlık yaparım"

 

Genç adam güldü, yanağındaki eli tutup avucunun içine sıcacık bir öpücük kondurdu.

 

"Bu ikimizinde hayatında asla bitmeyecek bir alışkanlık olsun, her doğum gününü bir arada ve başbaşa geçireceğiz"

 

Genç kız alt dudağını ısırdı, gözleri parıldıyordu. Parmak uçlarında yükseldi, dudağını adamınkine değdirdi, genç adam anında karşılık verip tadını çıkarmaya çalıştı.

 

Müziğin aniden değişmesiyle geriye çekildiler, bir şarkı yankılanmaya başladı. Genç kız kafasını omzuna dayadı, genç adam dudağını kulağına yaklaştırdı.

 

Yükselen şarkının sözlerini tekrar etmeye başladı, "Sen varsan her yer huzur" dedi fısıltıyla, genç kızın gözlerinden mutluluk haykırdı, kafasını omzuna daha sıkı dayadı.

 

"Çok şükür bin şükür seni bana verene", Ekin tebessüm ediyordu, adamın düz bir tonda kulağına çınlattığı şarkı oldukça hoşuna gitmişti.

 

"Yazmasın tek günümü sensiz kadere." Genç kız boynuna kollarını doladı, gözlerini yavaşça kapadı, varlığını, kokusunu, sesini hissetmeye çalıştı.

 

"Ellerimiz bir gönüllerimiz bir, ne aileler ne işler engeldir sevene"

 

Duraksadı genç kız, gözlerini araladı, son sözler kulaklarında çınladı, geriye çekilip gözlerini adamın yüzüne çevirdi.

 

"Şarkı böyle değildi" dedi merakla, genç adam gülümsüyordu. "Ben şimdi değiştirdim." genç kız güldü, itiraz etmedi, kafasını yeniden omzuna dayadı.

 

.... 

Tüm ışıkları kapadı genç adam, birleştirdiği iki avucunun üzerinde bir yaş pasta tutmuştu. Küçük, yuvarlak ve frambuazlıydı, üzerinde tek mum vardı.

 

Salona geçti, genç kız karanlıklar içerisinde yansıyan küçük mumu gördü. Yüzünde koca bir tebessümle oturduğu koltuktan ayağa kalktı.

 

Genç adam tam önünde durdu, çok yakın bir mesafe vardı aralarında, ortada sadece adamın tuttuğu pasta duruyordu. Gözleri buluştu, genç adam "İyi doğdun, iyi ki benim oldun."

 

Genç kızın gözleri doldu, adamın inceliği, sevgisi öylesine başkaydı ki her daim kaybetme korkusu yaşıyordu. Yavaşça kafasını öne doğru eğdi, gözlerini kapayıp üflemeden en büyük dileğini diledi.

 

"Lütfen.. Lütfen son anımda bile elleri ellerimde, gözleri gözlerimde olsun" dedi, gözlerini aralayıp mumu mutlulukla üfledi.

 

..... 

Kafasını sevdiği adamın dizine bırakmıştı genç kız, genç adamın bir eli saçlarında bir eli de elinin içerisindeydi. Bakışını eğmiş, büyülendiği yeşilliklerin içine bakıyordu.

 

"Deren'in doğum gününü hatırlıyor musun?" diye sordu genç kız, genç adam kafasını onaylar anlamında salladı, yüzünde mahçup bir tebessüm belirdi. İkisi için unutulmaz bir parti olmuştu.

 

Ekin alt dudağını ısırdı, gülmemek için kendini oldukça sıkıyordu. Gözlerini kıstı genç adam, gülme nedenini çok iyi biliyordu.

 

"Gülme"

 

Genç kız yan döndü, yönünü adama çevirdi, yanağı dizine temas etmişti.

 

"Gülerim, hatırladıkça da gülmeye devam edeceğim"

"Ortada komik olan bir şey yoktu, sadece acemiliklerle dolu bir geceydi. İlk defa bir kıza teklif ediyordum"

 

Ekin gülüyordu, zihninde o gece vardı. Genç adam ona sevgilisi olması için teklif yapmak istemiş, heyecandan her şeyi birbirine katmıştı.

 

"O geceki şaşkın halin hafızamdan hiç silinmeyecek" dedi, yüzünde yeniden koca bir gülümseme oluştu.

 

Genç kızın önüne saatler süren cesaret toplama provalarından sonra çıkabilmiş fakat iki kelimeyi bir araya getirememişti. Gözlerine baktığı her anda aklı başından gidiyor, bildiği her şeyi unutuyordu.

 

Ekin bir film gibi izliyordu, ağzından tek kelime çıkmadan adamın kelimeleri bir araya getirmesini bekliyordu. Yüzünde gizlemek için savaş verdiği bir tebessüm, kalbinde de hiç bilmediği bir heyecan vardı.

 

Bu gecenin her şeyin başlangıcı olacağını da adamın söyleyeceği şeyleri de biliyordu.

 

Adamın batırdığı çabası öylesine hoşuna gidiyordu ki, o anlarda yüzündeki tebessümle seyirci kalmayı seçmişti. Gözlerini kıstı genç adam, kızın o andaki tepksizliğini hatırlamıştı.

 

"Ben kelimelerin arasında büyük savaş verirken sen sadece izledin, bana hiç yardımcı olmadın" dedi ufak bir sitemle.

 

Genç kız kafasını aşağı yukarı salladı, gülümsüyordu. "Ama çok tatlıydın, müdahale edemezdim"

"Ama yine de o geceki rezilliğimden sonra hep tek bir kelime kullandım, defalarca dile getirdim. 'İyi ki..'"

 

İyi ki o gece zorlanarak da olsa teklifi yapmış, iyi ki pes etmemiş onu elde etme çabası göstermişti. Kızın hayatına girişi için o günden bu yana dilinden düşmeyen bir kelime olmuştu bu.

 

.... 

Sessizdi Ömer, gözlerini kapadı. Kalbinin orta yerine çok farklı bir his sahip oldu, telefonunu çıkardı, ufak da olsa bir kutlamalıydı, rehberde ismini buldu.

 

Arama tuşuna dokunduğu gibi vazgeçip telefonu hızla masaya bıraktı, yapmamalıydı. Ona rahatsızlık vermek istemiyordu.

 

..... 

Önündeki kapıyı yavaşça tıkladı Ezgi, arkadaşının evinde, odasının önündeydi. Elini kulpuna bırakıp yavaşça araladı, Ekin yatağına yatmış, telefonuna bakıyordu.

 

Gözleri aralanan kapıya kaydı, arkadaşını gördü. "Selam, ne yapıyorsun?" dedi Ezgi. İçeri girip yatağın kenarına oturdu.

 

Ekin yavaşça doğruldu, sırtını başlığa dayadı. "Hoşgeldin" dedi, Ezgi tebessüm etti. Yüzüne bakıp gözlerini kıstı, "Annen, saatlerdir odada olduğunu söyledi"

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, üzerinde hafif bir halsizlik vardı, odadan özellikle çıkmamaya çalışıyordu.

 

"Bu farklı bir şey değil ki" dedi, genç kız arkadaşıyla olmadığı anların çocuğunu odasında, bir başında geçirirdi.

 

"Kalk bakalım, bu kadar dinlenmek yeterli" ayağa kalkıp yatağın önüne dikildi, Ekin kafasını iki yana sallasa da arkadaşına karşı gelemedi, derin nefesle ayaklarını indirip kalktı.

 

Ezgi önde olarak arka arkaya odandan çıktılar, Ekin ağır adımlarla ilerliyordu, salona adım attığı anda durdu, gözleri tek bir şeye yoğunlaştı.

 

Ailesi tam karşısında duruyordu, en önde kardeşi vardı, elinde ufak bir pasta tutmuştu, arkasında da anne ve babası yanyana izliyorlardı. Yüzlerinde gerçeklikten çok uzak tebessümler vardı, bugün kızlarının doğum günü olduğu için mutluydular, hastalığından dolayı da buruklardı.

 

Ablasının yanına yaklaştı Ali, pastayı açtığı iki avucunun arasında dikkatle tutmuştu. Kafasını yukarı kaldırdı, yeşil gözleri gözleriyle buluştu.

 

"İyi ki doğdun abla" dedi, genç kız alt dudağını ısırdı, pastanın üzerindeki yazıyı okudu, 'İyi ki varsın prensesimiz' yazıyordu. Gözlerinden usulca iki damla yaş yanağına süzüldü, tamamen istemsizdi.

 

Bugün doğum günü olduğunu bile bilmiyordu, gerçekler bir rüzgar gibi yüzüne çarptı, tüm benliğini titretti. Bakışları kardeşinin gözlerine kaydı, az önceki gülümsemesinden eser kalmamış, yüzünü asmıştı. Ablasının gözyaşları onu da üzüyordu.

 

Kendini toparlamaya çalıştı Ekin, iki avucuyla gözlerini silip yüzünde ufak bir tebessüm oluşturmaya çalıştı. "Ben.." Dedi, sustu, izleyen kişilere tek tek baktı.

 

"Doğum günüm olduğunu bilmiyordum" diye ekledi. Ezgi gözlerini kapadı arkadaşının birkaç adım gerisindeydi, derin nefes verip toparlandı.

 

"Mumlar eriyecek, hadi hemen dileğini tutup üfle"

 

Ekin kafasını olumlu anlamda salladı, yere çömeldi. Kardeşinin boyuna eğilip önce gözlerine baktı, gülümsediğinden emin olup derin bir nefes aldı. Gözlerini kapayıp ömrünün en büyük dileğini tekrar etti, "Hafızam geri gelmeden ölmek istemiyorum" dedi, gözlerini açtığı gibi pastaya üfledi.

 

Küçük çocuğun gözleri parıldadı, sönen mumlara sevinçle baktı, evin içerisinden alkış sesleri yükseldi. Ezgi pastayı aldığı anda, genç kız iki kolunu kardeşine açtı, Ali hızla sarıldı.

 

..... 

Ortamda zoraki bir neşe vardı, herkes bugün de özellikle gülümsemeye çalışıyordu. Ezgi akşamın en büyük eğlencesiydi, bir şeylerden söz ediyor, nefessiz konuşuyor, arkadaşına sataşıyordu. Genellikle neşenin, gülüşlerin sebebi oluyordu.

 

Pasta yenmişti, aile arasında güzel bir kutlama geçirilmişti. Ekin durgundu, tüm gün hissettiği halsizlik, zaman geçtikçe etkisini daha çok arttırıyordu. Belli etmemek için oldukça gayret ediyor, arkadaşının sohbetine eşlik etmeye çalışıyordu.

 

Ayağa kalktı Asiye Hanım, televizyon kumandasını buldu. Kızının meraklı bakışları altında açma tuşuna dokundu, koca ekranda küvezde uyuyan bir bebeğin resmi gösterildi.

 

Genç kızın doğduğu günlere ait bir görseldi, dünyaya prematüre bir bebek olarak gelmişti. Günlerce hastanenin yoğun bakımında tedavi görmüş, daha sonra ailesine teslim edilmişti.

 

Asiye Hanım elindeki kumandayla kızının yanına oturdu, bakışını gözlerine çevirdi, "Bu bebek.. Bizim mucizemiz" dedi, Ekin bakışını resimden ayırıp annesine döndü.

 

"Ben.. miyim?" diye sordu, Asiye Hanım kafasını olumlu anlamda salladı.

 

"Dünyaya geldiğimde bu kadar küçük müydüm?"

 

Yüzünde şaşkın ve merak dolu bir tebessüm vardı, annesinden kendisine dair bilmediği bir şeyler duymak için çırpınıyordu.

 

"Evet, dünyaya gözlerini çok erken açıp iki ay boyunca bu küvezde kaldın. Doktorların yaşayacağına dair pek umudu yoktu ama sen pes etmedin. Çok küçük ama çok güçlü bir savaşçı oldun, sonunda bize sağlıkla geldin."

 

Annesinin gözlerinden yanağına bir damla yaş süzüldü, hızla sildi. Cesaretini ve metanetini korumaya çalışıyordu.

 

"Sen doğduğunda her gece yanında olabilmek için baban bir süre işini değiştirdi."

 

Genç kızın gözleri babasına kaydı, Murat Bey sessizce resime bakıyordu, daha dün gibi kızının doğumunu hatırlıyordu.

 

Elindeki kumandadan bir tuşa dokundu Asiye Hanım, farklı bir resim çıktı. Genç kızın birinci yaş gününe aitti, ayakta zar zor durduğu dönemlerdeydi.

 

Üzerinde çeşit çeşit pastaların bulunduğu bir masanın gerisindeydi, anne ve babası arkasında durmuş, onu sıkıca tutmuştu. Minik bebek pastaya, anne ve babası da gülümseyerek kameraya bakıyordu.

 

"Partiyi birbirine katmıştın, pastaya dokunmak istiyordun. Babanla bir ara ortadan kayboldunuz, sizi bulduğumuzda baban pastayı önüne koymuş, sende hepsini ezmiştin. Öyle mutluydun ki önünden alamadım, yeni bir pasta istettik."

 

Genç kız sessizdi, kendini hayatını heyecanla dinliyor, hafızasına hiç çıkmamak adına kayıt ediyordu.

 

..... 

Kapatma tuşuna dokundu Asiye Hanım, kızının görmediği tüm resimleri ona tek tek göstermiş, çekindikleri günleri özenle anlatmıştı. Genç kız bu gece hafızasına bir çok anısını yeniden eklemişti.

 

Kızının gözlerine baktı, elini yüzüne yaklaştırıp yanağını okşadı. "Sen çok güçlüsün, doğduğun günlerde bunu hepimize gösterdin. Evimize seninle birlikte mutluluk ve neşe geldi. Sen güldün, biz güldük. Sen üzüldün, biz üzüldük. Senin canın yandı.."

 

Sustu, gözündeki yaşa engel olamadı, yanağı ıslandı. Kızının canının yanmasına dayanamıyordu. Genç kız ise kendini bırakmamak, ağlamamak için oldukça sıkıyordu.

 

"Bizim daha çok yandı" diye ekledi. Gözlerini sildi, yeni bir damla yaş arkasından hızla süzüldü.

 

"Bizim senden tek bir isteğimiz var, hiç pes etme. Gücünü yeniden hepimize göster, uzun uzun yıllar yanımızda kal"

 

Genç kız kafasını yavaşça eğdi, yanağı yaşlarla doldu. Sorumlu hissediyordu, ailesine bu korkuyu yaşatmaya hakkı yoktu. Onlara verecek bir sözü de yoktu, ömrünün ne zaman biteceğini bilmiyordu. Belki de çok yakın bir zaman sonra yokluğunu yaşatmak zorunda kalacaktı.

 

"Özür dilerim" dedi, Asiye Hanım kafasını hızla iki yana salladı. "Hayır, hayır kızım. Sen özür dilenecek hiçbir şey yapmadın."

 

Kollarını sıkıca boynuna doladı, kızının kokusunu tüm ciğerlerine çekti.

 

.... 

Odasındaydı genç kız, bir an önce dinlenme ihtiyacı hissetmiş

kutlama bittiği gibi odasına gelmişti. Yatağındaydı, gözleri kapanmak için direniyordu.

 

Baş ucunda komodin vardı, elini zorlanarak uzattı, telefonuna uzandı. Yaklaştırmadan, yan tuşuna dokunup ışığını açtı. Gözleri ekrana kaydı, arayan soran yoktu.

 

İtiraf edemediği tek gerçek vardı, genç adamdan ufak da olsa bir mesaj ümit etmişti. Telefonu yavaşça bıraktı, gözleri yorgunlukla kapandı, kendini hiç iyi hissetmiyordu.

 

.... 

 

Komodinin üzerinde telefon titredi, ışığı yanıp söndü, bir mesaj iletildi. "İyi ki doğdun, doğum günün kutlu olsun." yazıyordu. Genç kız kendinden geçmişti, mesajın da, titreyen telefonun da farkında değildi.

 

Ömer aramayı düşünüp kendiyle savaşa girmiş, sonunda dayanamayıp bir mesaj göndermeye karar vermişti. Odasında, yatağında telefonuna bakıyor, ondan gelecek ufak bir cevap bekliyordu.

 

..... 

 

Oy ve yorumları eksik etmeyelim lütfen 💚

Loading...
0%