Yeni Üyelik
17.
Bölüm

16.Bölüm: Kıyamadığım

@mlkshnn

"Bu hikayenin kahramanları biziz, istediğimiz şekilde sonlandırabiliriz"

 

.... 

Genç adam tek kelime edemedi, kızın gülen yüzüne hayranlıkla bakıyordu. Yavaşça elini uzattı, genç kızın parmaklarının içerisine geçirdi.

 

Ekin'in gözleri önce parmaklarını kenetleyen parmaklara sonra da bir çift kömür göze kaydı, kalbi hızla çarpıyordu. Kafasını yavaşça eğdi, ne yapacağını bilemez durumdaydı.

 

Adamın yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, onun için ufak da olsa bir unuttu. Yavaşça adım attı, genç kız takip etti. Uzun zaman sonra ilk defa el ele yürümeye başladılar.

 

Sadece birkaç adım sonra genç kız adımını durdurdu, elini tutan elin etkisinden çıkmak istedi. Genç adamın delice atan kalbi, parıldayan gözleri ona döndü. Anlam vermeye çalıştı, elini bırakmadan tek adımla önüne geçti.

 

İki çift göz birbirlerine unutulan bir hasretle bakıyordu, elini yavaşça elinin içerisinden çıkardı Ömer, kızın yüzüne yaklaştırdı, tenine dokunmak, varlığını hissetmek istiyordu.

 

Avucu yanağının üzerinde, gözleri gözlerindeydi. Yavaşça yaklaştı, gözlerini kapandığı gibi dudağının onunkine değdirdi. Genç kızın gözleri büyüdü, tek kelime edemedi, kalbi ritmini şaşırmış, dilini de tepkisini de engellemişti.

 

Adamın sıcak nefesi, tüm benliğine çok başka bir etki bıraktı, hem çok tanıdık hemde hiç bilmediği, hiç ulaşamayacağı kadar uzak bir huzura erdi.

 

Zihninde hayatı yer aldı, her güzel anında gölge düşüren bir kısa ömrü. Bir kaza sonucu hayatı yönünü değiştirip yeni doğan bir bebek misali yepyeni bir hayata girmişti.

 

Uzun bir hayat değildi, çok uzun süre atmayacağını bildiği bir kalbe sahipti. Hayatının gerçekleri, mutluluk, sevgi, uzun bir ömür değil, ilaçlar, hafıza kaybı, ölümdü ve ardında bırakacağı gözyaşlarıydı.

 

Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü. Eini zorlanarak kaldırdı, adamın göğsüne bırakıp güçsüzlükle itti, genç adam hızla geriye çekildi.

 

Gözlerine baktı, yeşilliklerdeki buğuyu gördü, "Gitmem... gerek" dedi genç kız, arkasını döndü. Koşar adımlarla uzaklaştı, attığı her adımda kalbi alevlerde kavrulmaya, gözleri yaş akıtmaya aralıksız devam etti.

 

.... 

Şirkete giriş yaptı Ömer, aklı çok başka yerlerdeydi. Selam veren çalışanlarının bile farkında değildi, gözleri hiç kimseyi görmüyordu.

 

Hızlı adımlarla yürüyordu, Mert göründü, elinde bir dosya vardı. "Ömer" dedi, genç adam duymadı, önünden geçip hızla asansöre yaklaştı.

 

Şaşkındı Mert, dosyayı önüne çıkan çalışanlardan birine uzattı, Odama bırak" deyip hızla arkasından yürüdü. Asansöre yetişmeye çalışsa da geç kalmıştı, yeniden gelişini beklemeye başladı.

 

..... 

Kapıyı hışımla araladı Mert, çalma adeti yoktu. Bakışını en uçta bulunan masaya çevirdi, genç adam koltuğuna oturmuştu. Sırtını geriye yaslamış sessizce sallanıyordu, arkadaşının açtığı kapının da farkında değildi.

 

Şaşkındı Mert, arkasında kapıyı örtüp masaya yaklaştı. Tam önünde bulunan koltuklardan sağdakine oturdu. "Bir şey mi oldu?" diye sordu, Ömer duymadı bile. Aklı da kalbi de başka bir yerdeydi.

 

Anlam vermiyordu, tam bu defa oldu, bu defa geri çekilmedi dediği anda genç kız yine onu reddetmişti. Kafasını yavaşça iki yana salladı, onu kesinlikle öpmemeliydi, bunu nasıl yapabilmişti, öfkesi sadece kendineydi.

 

"Ömer!" Dedi Mert elini masaya vurdu, genç hızla kendine geldi. Gözleri arkadaşının bakışlarıyla buluştu.

 

"Ne zaman geldin?" diye sordu Ömer, odaya girişini bile fark etmemişti. Derin nefes verdi Mert, "Ne oldu? Ekin'i bulabildin mi?"

 

Tek kelime edemedi genç adam, büyük bir hata yapmıştı, bunu dile getirmek onu daha çok öfkelendiriyordu.

 

"Nedir kızlardan çektiğimiz? Ezgi de hiçbir neden olmadan yüzüme bakmıyor" dedi sıkıntıyla. Ömer'in gözleri ona döndü, derin nefes aldı.

 

"Ezgi'yi unut oğlum, sana hiç yaklaşmayacak"

"Ne?" dedi Mert, merakla gözlerine bakıyordu.

 

"Bunu daha önce de söyledim. Ezgi, senin istediklerini verecek bir kız değil."

"Ondan istediğim bir şey yok ki, sadece eskisi olsun."

"O bile zor"

"Neden? Bir şey mi dedi sana?"

 

Derin nefes verdi Ömer, arkadaşının gözlerine baktı.

 

"Seni öğrenmiş. Kızlara olan yakınlığını biliyor ve bu hiç hoşuna gitmemişti."

 

Hızla ayağa kalktı Mert, kafasını hızla iki yana sallıyordu. "Konuşmam gerek" dedi arkasını dönüp odadan çıktı. Kapıyı örttü, ne diyeceğini düşündüğü sırada yanına çalışanlardan biri yaklaştı. Genç bir kızdı, gözlerine baktı.

 

"Bir kızın gönlünü nasıl alabilirim?" diye sordu, genç kızın yüzünde tebessüm oluştu, kafasını iki yana salladı.

 

"Yaptığınız hatanın büyüklüğüne göre değişir"

"Çok büyük" dedi, derin bir soluk aldı. Ne yapacağını, onu nasıl ikna edeceğini hiç bilmiyordu.

 

Yürüdü, asansöre bindi. Alt katta kapı açıldığı anda gözleri genç kıza kaydı. Yanında şirket çalışanlarından genç bir adam vardı, bir şeyler konuşup gülüşüyorlardı.

 

Ağır adımlarla ilerledi Mert, gözlerini bir an olsun ondan alamadı, gülüşü, sohbetini izledi. Tıpkı ilk günler gibi yakın görünüyordu o adamın yanında da.

 

Derin nefes verip yönünü çevirdi, yanına yaklaşmaya cesareti yoktu, odasına ilerledi.

 

...

Odasındaydı Ekin, eve geldiği andan beri hiç çıkmamıştı. Delice aran kalbini sakinleştirecek tek bir şey bulamamışt, hızla çarpıyordu.

 

Yatağına girmiş, pikeyi kafasını kapatacak şekilde üzerine atmıştı. Elinin biri dudağının üzerindeydi, tüm bedeni tir tir titriyordu.

 

Zihninde sadece o an vardı, gerçekliğine ikna olmaya çalışıyordu. Adamın nefesinin sıcaklığı nefesine karışmış, kalbine, varlığına huzur salmıştı.

 

Başı dönüyordu, hastalığından değil tamamiyle o anın etkisindendi. Alt dudağını yavaşça ısırdı, pikenin altında kalan yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, o an eşsizdi, etkisinden uzun bir süre çıkamayacaktı.

 

..... 

Yürüyordu iki adam, akşam üzeriydi. Şirketten arabayla çıkıp yolun orta yerinde durdurmuşlardı. İkisininde düşünmeye, kafasını toplamaya ihtiyacı vardı.

 

Bir caddenin sağ kaldırımında yanyana yürüyorlardı, ikisi de sessizdi, derin düşüncelerin içerisindeydi.

 

Bir ses duyuldu, bir kalabalığın sesiydi. Küçük küçük çocukların bağırışları, tezahüratları ve çığlıkları aynı anda kulaklarına ulaşıyordu.

 

İkisi de bakışını o yöne, sağ taraflarına çevirdi. Bir çocuk grubu göründü, küçük küçük çocuklar bir daire oluşturmuş, orta yerinde kavgaya girişmiş iki çocuğu izliyorlardı.

 

Hızla hareketlendi Ömer, parkın kapısına yürüdü, içeri koştu. Kalabalığın arasına girdi, iki küçük erkek çocuk vardı. Biri yerde diğeri de üstüne çıkmış yumruklarını savuruyordu. İkisi de 7 veya 8 yaşlarındaydı.

 

Genç adam hızla yaklaştı, üstteki çocuğu iki omzundan tutup kaldırdı, "Çocuklar yapmayın!" dedi, kaldırdığı çocuğu yere bıraktı, yerdeki de ayağa kalktığı gibi ağlayarak uzaklaştı.

 

Mert yaklaştı, "Ömer" dedi, küçük çocuğun gözleri Ömer'e döndü, gözleri kısıldı. Yüzüne yeniden öfke hakim oldu, hızla geri geri gidip ayağını kaldırdığı gibi adamın dizine sert bir tekme geçirdi.

 

"Ben seni sevmiyorum!" sesi tüm parkta yankılandı, Ömer şaşkındı, küçük çocuğun yosun yeşili gözlerine merakla bakıyordu.

 

"Neden?"

 

Arkasını döndü çocuk, bir an önce yanından uzaklaşmak için ilerledi. Dayanamadı Ömer, hızla arkasından ilerledi, önüne dikilip çömeldi.

 

"Neden beni sevmiyorsun?" diye sordu, küçük çocuk iki eliyle hızla itti, "Sen çok kötüsün Ömer Abi" dedi, minik gözleri dolu dolu oldu.

 

Çocuğun zihninde ablası vardı, bu adam onu çok üzmüştü. Adamı sollayıp koşarak uzaklaştı, Ömer şaşkındı, gözden kaybolduğunu izleyip ayağa kalktı, Mert yanına yaklaştı.

 

"Çocuğu tanıyor muydun?"

 

Kafasını iki yana salladı, "Ben değil ama o beni tanıyor gibiydi, ismimi söyledi"

"İsmini de ben seslendim diye öğrenmiştir"

"Sanırım" dedi, arkasını döndü.

 

..... 

Yumruk yaptığı iki elini kapıya yaklaştırdı Ali, hem hızla yumrukluyor hemde tekmeleri indiriyordu.

 

Hızla yaklaştı Asiye Hanım, mutfaktaydı, duyduğu gibi gelmişti. Kapıyı araladı, gözleri oğluna kaydı, Ali umursamadan ayakkabılarını çıkardı, "Abla!!" dedi, merdivenlere yöneldi, annesi engel oldu.

 

Üstüne başına baktı, toz toprak içindeydi, saçları bile çamurdu, tişörtünde de yerde sürtünmenin etkisiyle yırtıklar oluşmuştu.

 

"Dur bakalım, ne bu halin?"

 

Önüne çömeldi Asiye Hanım, küçük çocuk ise hemen onu sollayıp ablasına gitmek, ona gördüğü kişiden söz etmek istiyordu.

 

"Kavga ettim" dedi, sollamaya çalıştı, annesi kolundan tuttu. "Kavga etmek yok dememiş miydim sana?"

"Hak etti anne, bırak ablama gideceğim"

 

Merdivene yöneldi, annesi yeniden engel oldu. Bu halde onu kızının odasına gönderemezdi, "Önce yıkanman gerek, böyle gidemezsin"

 

Elinden tuttu, çocuğu çekiştire çekiştire banyoya yürüdü.

 

.... 

Bornozunu annesini yardımıyla giyindi küçük çocuk, iyice yıkanıp temizlenmişti. Banyo kapısına koştu, "Ablama gitmem gerek" dedi, Asiye Hanım yeniden tuttu, önce giydirmesi gerekiyordu.

 

"Bu halde mi gideceksin?" diye sordu küçük çocuk durdu, annesi haklıydı, giyinmeden gidemezdi.

 

Giysilerini giydirdi, elindeki tarakla saçlarını dikkatle taradı, küçük çocuk annesinin gözlerine baktı, çırpınmayı bırakmıştı.

 

"Ablama söylemem gerek" dedi fısıltıyla, Asiye Hanım gözlerinin içine baktı, "Neyi söylemen gerek?"

 

Derin nefes verdi küçük çocuk, "Ömer Abi'yi gördüğümü söyleyeceğim"

"Ne?" dedi Asiye Hanım, şaşkındı, gözleri büyüdü. Oğlunun iki kolundan tutup gözlerine baktı.

 

"Nerede gördün?"

"Parkta"

"Konuştunuz mu?"

 

Kafasını olumlu anlamda salladı Ali, "Ne dedi? Ablanı sordu mu?"

 

Çocuğun başını iki yana sallaması Asiye Hanım'ın yüzünün asılmasına neden oldu, bu adam kızını onun sevdiği kadar sevmemişti. Derin bir soluk alıp bakışını oğlunun gözlerine dikti.

 

"Oğlum.. Biliyorsun artık ablanla görüşmüyorlar."

"Biliyorum, o kötü biri"

"Evet çünkü ablanı çok üzdü"

 

Küçük çocuk annesinin gözlerine sessizce bakıyordu. "Tekme attım dizine" dedi, ablasının intikamını alma rahatlığı hissetmişti.

 

"Aferin sana ama onu gördüğünü ablana söyleyemeyiz. Yine üzülebilir, bunu istemeyiz değil mi?"

"Hayır üzülmesin"

"O zaman bu ikimizin arasında ufak bir sır olsun mu?"

"Olsun"

 

Asiye Hanım tebessüm edip kafasına ufak bir öpücük kondurdu, "Aferim akıllı oğlum" dedi.

 

.... 

Derin nefes aldı Melis, dakikalardır bardaydı. Genç adamın sık sık geldiği bir yerdi, bakışı barmenin üzerindeydi, onu ikna etmenin yolunu arıyordu.

 

"Yapamam Melis Hanım" dedi, genç kız gözlerine kararlılıkla bakıyordu. Onu ikna etmeden buradan ayrılmayacaktı.

 

Çantasını açtı, çantasının içerisinden bir zarfa koyduğu yüklü bir miktar para çıkarıp uzattı. "Karşılığı büyük olacak"

 

Genç bir adamdı barmen, bakışını zarfa çevirdi, kafasını iki yana salladı, Melis zarfın kapağını açtı, adamın gözleri büyüdü, tahmin ettiğinden bile fazlaydı.

 

"Melis Hanım" dedi, kabul etmemek için kendini oldukça zorluyordu, Melis tebessüm etti, onu bu şekilde ikna edeceğini biliyordu.

 

"İki katını veririm"

 

Barmen ne yapacağını şaşırdı, yumruğunu sıktı, kabul etmek istemiyordu. "Yapa-" dedi, Melis üç parmağını gözlerine çevirdi, "Üç katı" dedi.

 

İtiraz edemedi adam, geri çeviremeyecekti, hızla kafasını iki yana salladı, zarfı kendine doğru çekti, kızın yüzünde tebessüm belirdi.

 

Çantasından zaferle küçük bir ilaç kutusu çıkardı, ona uzattı, "Söylediğim gibi, buraya geldiği ilk anda içeceğinin içine ekleyip beni arayacaksın"

"Peki efendim"

 

Gülümsedi Melis, arkasını döndü, yeri inleten topuklarıyla uzaklaştı, bu işin de üstesinden gelmişti. Çıkışa yürüdü, kapının önünde arabası vardı, kırmızı, son model ve üstü açıktı.

 

Sürücü koltuğuna yerleşti, telefonunu duydu. Çantasından çıkarıp ekrana baktığında yüzü asıldı, derin nefes verdi. Cevap vermemeyi düşündü, endişeyle vazgeçip kulağına yaklaştırdı.

 

"Ne istiyorsun?" dedi, telefonun diğer ucunda genç bir adam vardı, öfke doluydu, yumruğunu sıkmıştı.

 

"Neden yalan söyledin!!?" diye gürledi, genç kız kulak zarlarının yırtılacağını düşündü.

 

"Yalan değili, adres doğru"

 

Kafasını iki yana salladı adam, Ekin'in evinin kapısındaydı. Gözlerini kapadı, çenesi gerildi.

 

"Bana hatırlamadığını neden söylemedin Allah'ın cezası!! Sabah yanından geçtim, tanımadı!!!"

 

Sakinliğini korumaya gayret ediyordu Melis, derin bir soluk aldı.

 

"Bu halde olmasının nedeni sen iken, hatırlamamasına üzüldüğünü söyleme sakın!"

"Hayır yanılıyorsun, kazanın tek nedeni ben değilim, İkimiziz! Söyle şimdi bana, neyi var? Neden hatırlamıyor?"

"Doktoru muyum ben?!"

"Melis delirtme beni!!"

 

Alt dudağını ısırdı genç kız, derin bir nefes aldı, "Umutsuz, ölmek için günleri sayıyor"

 

Duraksadı Doğan, tek kelime edemedi. İnanmak istemedi, ses tonu yumuşadı.

 

"Ne? Onun da Ömer gibi kurtulduğunu söylemiştin"

"Evet, rahat dur diye yalan söyledim"

 

Adamın gözleri devrildi, öfkeyle soluyordu.

 

"Bekle beni, çok yakında senin de zamanın gelecek! Bunu sakın unutma!"

 

Telefonu kızın yüzüne kapadı, geri geri gitti. Bulunduğu sokağın kaldırımına yaklaştı, yavaşça yere çömeldi, kafasını eğip iki elini kulaklarına dayadı.

 

..... 

Odasındaydı genç kız, kardeşinin ödevlerine yardım ediyordu. Çalışma masasında yanyana oturmuşlardı, kapı tıklandı. Ekin bakışını kaldırdı, gözleri arkadaşına kaydı.

 

"Çok yorgunum" dedi, yaklaştı Ezgi. Sırt üstü olarak bedenini yatağa bıraktı, iki kolunu iki yana açtı. Tüm gün çalışmış, işlerini bitirmesi akşamı bulmuştu.

 

Genç kız tebessüm edip ayağa kalktı, yatağın kenarına oturdu. Gözleri arkadaşının gözlerindeydi.

 

"Çalışmak kolay değil"

"Çok zor çok"

 

Kapı yeniden aralandı, Asiye Hanım göründü. Bakışı kızların üzerindeydi, Ezgi'nin eve gelişi onu mutlu ediyordu, arkadaşlığı kızına çok iyi geliyordu.

 

"Hemen birer kahve yapıyorum, rahatlatacaktır"

 

Ezgi kafasını salladı, Asiye Hanım arkasını dönüp çıktı. Ali de kitaplarını topluyordu, ödevinin geri kalan kısmını tek başına da yapabilirdi.

 

Odada sadece iki kız kaldı, Ezgi'nin gözleri arkadaşına yoğunlaştı, üzerinde durgunluk vardı, anında fark etmişti.

 

"Ben tüm gün çalıştım diye böyleyim, peki ya sen neden böylesin?" diye sordu Ekin derin nefes verdi, zihninde genç adam vardı.

 

"Sana söylemem gereken bir şey var"

 

Ezgi hızla doğrulup oturdu, gözlerinin merakla gözlerine dikti. Yüzünde endişe belirdi.

 

"Kötü bir şey mi?"

"Bilmiyorum ama endişe etme sağlığımla ilgili değil"

 

Derin nefes verdi Ezgi, en korktuğu buydu. Gerisi pek önemli değildi, "Anlat bakalım"

 

.... 

Kendine gelmeye çalıştı Ezgi, gözlerini kapatıp derin bir soluk aldı. Arkadaşından dinledikleri afallamasına neden olmuştu, bu mümkün müydü? Bir kalpte iki kişiye yer var mıydı?

 

Gözleri dolu doluydu, belli etmemek için büyük bir savaş veriyordu. Kafası eğikti, kaldırdığı anda gözlerinin arkadaşının bakışlarıyla buluşacağını biliyordu.

 

"Ekin" dedi, toparlanıp ona baktı. Genç kızın yeşil gözlerinde kırgınlık vardı. Adamdan ve onu öptüğü ondan söz ederken o kırgınlık yok olup uçuyordu, bunu çok iyi görebilmişti Ezgi.

 

Elini yavaşça uzattı, arkadaşının kalbinin tam üzerine avucunu bıraktı. Gözleri buluşmuştu, "Ömer'i gerçekten istiyor mu?" diye sordu, genç kız kafasını eğdi. Onun yanında iken delice attığını biliyordu, kalbi o adamı her şeye rağmen yakınında istiyordu.

 

"Ben.." Dedi Ekin, sustu. Büyük bir çıkmazın içerisindeydi. "Ben uzak durmaya çalışıyorum, yada öyle yaptığımı sanıyorum bilmiyorum. Elimi tuttuğunda geri çekiyorum ama 'git' diyemiyorum"

 

Gözleri dolu dolu oldu, bu adamın bıraktığı etkiye anlam veremiyordu.

 

"Anlaşma yaptık biliyorum, ondan uzak durmam gerek ama yapamıyorum. Kalbimi ele geçiren bir güç var sanki, ittikçe geri çevirdikçe daha çok yanımda olmasını istiyorum."

 

Ezgi sessizdi, arkadaşının gözlerine bile bakamıyordu. Zihninde sadece geçmişinde saklı duran, aşık olduğu diğer adam vardı.

 

"Bencilim.. değil mi? Ona bunu yapmamam gerek.. değil mi?" dedi, gözünden yanağına bir damla yaş süzüldü, sesi titremeye başlamıştı. Ölümü çok yakındı, sadece kendi mutluluğu için onun kalbine acı bırakamazdı.

 

Gözlerinden yaş süzüldüğünü hissetti Ezgi, kafasını yavaşça iki yana salladı, elini arkadaşının iki elinin arasına bıraktı.

 

"Hayır. Sen gördüğüm, bildiğim ve tanıdığım en fedakar kişisin. Yaşadığın ve hala yaşamakta olduğun bunca şeye rağmen hiçbir zaman kendi mutluluğunu düşünmedin."

 

İkisinin yanakları yaş doluydu, birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı sessizce.

 

"Ama Ömer'i hayatıma alarak en büyük bencilliği yaptım"

"Hayır bence sen onu hayatına alarak en güzel şeyi yaptın."

"Ne?"

 

Alt dudağını ısırdı Ezgi, artık genç kızın geçmişi umurunda değildi. Sadece bu ana, geleceğe bakmalı, mutlu olması için çaba sarfetmeliydi.

 

"Bundan sonra sadece mutlu olduğun şeyleri yap. Ömer'i mi istiyorsun, o zaman Ömer'le yapabileceğin her şeyi yap. Geleceği de geçmişi de unut, bugünün tadını çıkar. İnan bana kesinlikle bu bencillik değil, bu en çok senin hakkın."

 

Yaş akıtan gözlerinin arasında yüzünde ufak bir tebessüm belirdi genç kızın, kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı.

 

Ezgi gülümsedi, şimdi gerçekten rahatlamış hissediyordu. Kollarını açtı, ikisi de gözlerini silip birbirlerine sıkıca sarıldılar.

 

Kapı yavaşça aralandı, bakışlar o yöne döndü, Asiye Hanım bir tepsi tutmuştu, üzerinde üç kahve fincanı vardı. Ezgi elinden aldı, üçünün arasında kahveler eşliğinde koyu bir sohbet başladı.

 

..... 

 

"Gerçekten mi Asiye Teyze? Bunu yapıyor muydun?" diye sordu Ezgi, hayretle kadına bakıp. Asiye Hanım kafasını aşağı yukarı sallayıp kızına baktı.

 

Sohbetin konusu kızının çocukluğunun en güzel anlarıydı, annesi kızını üzen herkesin kapısına dayanır, hesabını çekinmeden sorardı. Kafasını olumlu anlamda salladı, Ekin gözlerini annesinin gözlerine çevirdi.

 

"Kaç yaşındaydım o zamanlarda?"

"Ben bunu her yaşında yaptım" dedi, kızların yüzünde gülümseme oluştu. Asiye Hanım'ın zihni ise kazadan öncesine gitti.

 

.....

Bakışını telefonuna çevirdi genç kız, telefonu bir süredir aynı numara tarafından ısrarla aranıyordu. Odasında, yatağındaydı. Gözlerini kapadı, cevap vermemek adına kendine hakim olmaya çalışıyordu.

 

Genç adama bir süre önce verdiği bir söz vardı, Emel Hanım ona ulaşmaya veya karşısına çıktığı anda adama haber verecek ve asla muhatap olmayacaktı.

 

Dünden bu yana ısrarla arayan kadının aramasını umursamamaya çalışıyordu, genç adama söyleyip söylememek arasında savaşa girse de onu üzmemek adına vazgeçmişti.

 

Derin nefes aldı, sessize aldığı telefonunu ters çevirip ayağa kalktı. Üstünü değiştirdi, dışarı çıkıp kafasını dağıtmak adına arkadaşıyla zaman geçirmek istiyordu.

 

Kapıya yaklaştı, "Deren'le görüşeceğim, çıkıyorum anne!" diye seslendi, sesi mutfaktaki annesine ulaştı, onayladı. Genç kız tebessümle evden çıktı, ufak bir bahçesi olan müstakil bir evdi.

 

Bahçeden kaldırıma adım attı, sağa döndüğü anda adımları durdu, karşısında gördüğü kişi kalbinin hızla çarpmasına neden oldu.

 

"Emel Hanım" dedi şaşkınlıkla. Kadının elinde telefonu vardı, arayışlarına cevap vermeyeceğini anladığı anda soluğu evinin önünde almıştı.

 

Hızla yaklaştı, öfke doluydu. Elini kaldırdığı gibi kızın yanağına sert bir tokat geçirdi, genç kız neye uğradığını şaşırdı. Yanağına usulca tek damla yaş süzüldü, canının acımasına değil yine ondan oğlunu bırakmasını isteyeceğini bildiğin için.

 

"Oğlumdan uzak durman için kaç defa daha seni uyarmam gerekiyor!"

 

Ekin sessizdi, söyleyeceği hiçbir şeyin kadını sakinleştirmeyeceğini biliyordu. Elini kızın koluna bıraktı, öfkeyle sarsmaya başladı.

 

"Asla gelinimiz sen olmayacaksın, buna izin vermeyeceğim!" dediği anda geriden bir ses duyuldu. Asiye Hanım kızını kontrol etmek için pencereye çıktığı anda kadının birinin tokatına şahit olmuştu.

 

Koşar adımlara kapıya koştu, "Ekin!" dedi, hızla kızını geriye çekip Emel Hanım'ın önüne dikildi.

 

"Kimsin sen?!" diye sordu, Emel Hanım'ın gözleri sadece genç kızın üzerindeydi, annesini sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

"Kızının göz diktiği adamın annesiyim! Senin gurursuz, uğursuz kızın oğlumdan uzak duracak!"

 

Asiye Hanım'ın bakışı kızına döndü, genç kızın yanakları yaş doluydu. "Ömer'in annesi" dedi annesine açıklama yaparak.

 

Asiye Hanım'ın gözleri büyüdü, bakışları kızının yanağındaki kızarıklığa kaydı. Gözlerini kapayıp derin bir soluk aldı, "Eve gir Ekin"

"Anne" dedi, itiraz etmek istedi. Annesinin net ve sert ses tonuna rağmen kafasını yavaşça iki yana salladı.

 

"Sana hemen şimdi eve gir dedim!"

 

Bir şey diyemedi genç kız, arkasını döndü. Tek adım attığı anda annesinin öfkeli bağırışını duydu. Asiye Hanım parmağını Emel Hanım'ın gözlerine doğrulup salladı.

 

"Benim kızıma el kaldıramazsın!" dedi, kadının tutup sıktı, tüm gücünü anneliğinden alıyordu.

 

"Kızına gururu öğretmiş olsaydın şimdi burada olmayacaktım! Oğlumu sömürmenize, onu benden uzak tutmanıza asla izin vermeyeceğim. Sizden hiçbirinin hayatımızda yeri olacak!"

 

Kadının acımasız kelimeleri genç kızın gözyaşlarının nedeniydi, adımını durdurdu, bakışını geriye çevirdi. Annesinin elini kaldırıp Emel Hanım'ın yanağına sert bir tokat indirdiğini gördü, gözleri büyüdü.

 

"Anne!" dedi hızla geri geldi. Aralarına girmeye çalışsa da iki kadının hakaret dolu söz dalaşına engel olamadı. Ardı arkasına gelen kelimeler genç kızın gücünü aşıyordu.

 

"Kızımın adını ağzına almayacaksın bir daha!!" diye haykırdı Asiye Hanım, komşular hızla toplandı. Emel Hanım şoförünün çekmesiyle hızla arabasına bindi, öfkeli kelimeleri arasında uzaklaştı.

 

Asiye Hanım'ın gözleri kızına döndü, bileğinden tuttu, yönünü eve çevirdi.

"İçeride konuşacağız"

 

Meraklı bakışların altında annesinin çekmiştirmesiyle eve girdi. Kapıyı kapattığı gibi kadının gözleri kızına döndü, öfkeyle soluk alıyordu, baş parmağını salladı.

 

"Duyacağın şeyleri ilk ve son kez dile getireceğim! Aç kulaklarını beni iyi dinle!"

 

Genç kız yanağına yaş süzüldü, kafasını yavaşça iki yana salladı, duyacağı şeylerin onu zorlayacağını biliyordu.

 

"Bir daha asla o adamla görüşmeyeceksin!"

"Ben onu-"

 

Asiye Hanım sözünü kesti, gözlerinin içine bakıyordu. "Sevmeyeceksin! Görüşmeyeceksin ve adını bile anmayacaksın bundan sonra! Ben seni o kadının ellerine bırakmak için büyütmedim! Şimdi odana git ve ben izin vermeden de sakın çıkma!"

 

....

Kapı yavaşça tıklandı, genç kız bakışını kaldırdı, gözlerinden odaya girdiği andan beri durmaksızın yaşlar akıyordu.

 

Arkadaşını gördü, ismi Deren'di, genç kızın çocukluk arkadaşı, dostu, en yakınıydı. Uzun kahverengi saçları, beyaz teni vardı. Gözleri kahverenin en açık tonuydu.

 

Yüzünde endişe vardı, bakışı arkadaşının yüzüne kaydı, gözleri kızarık, yanakları yaş dolu bir şekilde yatağının kenarına oturmuştu.

 

"Ekin" dedi, içeri girdi. Yanına oturdu, kafasını eğdi. Cümlelerini toparlamaya çalışıyordu, görüşmeye gelmediği ve telefonuna cevap vermediği için merak edip evine gelmişti.

 

Kapıda Asiye Hanım'dan duyduğu azar sonrası da arkadaşının odasına girebilme izni almıştı. Durumu az çok öğrenmişti, gözlerini gözlerine çevirdi.

 

"Ağlamayı bırak artık ne olur. Anneni biliyorsun, öfkesi dindiğinde yumuşayacaktır"

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı Ekin, sesi titriyordu. Annesi bu yaşına değin ona hiçbir zaman böylesine bağırıp çağırmamıştı.

 

"Ben onu ilk defa böyle gördüm, kararı değişmeyecek"

 

Derin nefes verdi Deren, durumun farkındaydı. O da ilk defa böylesine öfkesine sahit olmuştu. Elini arkadaşının elinin üzerine bıraktığında bir ses duyuldu.

 

Genç kızın telefonu çalıyordu, ikisinin de bakışı o yöne kaydı, yatağın kenarındaydı, üzerinde "Aşkım" yazıyordu. Gözyaşları hızlandı Ekin'in, cevaplamaya cesareti yoktu, Deren gözlerine baktı.

 

"Cevap vermeyecek misin?" Kafasını zorlanarak iki yana salladı, yanağına ardı arkasına yaşlar süzüldü.

 

..... 

Merdivenleri yavaşça indi Deren, salonun orta yerine kaydı bakışları, Asiye Hanım koltukta oturmuştu, yere sabitlediği ayaklarını sinirle sallıyordu.

 

Alt dudağını ısırdı genç kız, sessizce yaklaşıp yanına oturdu, kabul etmeme ihtimaline rağmen küçük bir ricası olacaktı.

 

"Asiye Teyze" dedi, kadının gözleri ona döndü, yüzü öfke barındırıyordu. Kızının yüzüne indirilen tokatı hatırladıkça da siniri geçmeyecekti.

 

"Ekin hiç iyi görünmüyor, geldiğimden beri ağlıyor. Biraz hava almak iyi gelecektir"

 

Gözlerini kıstı kadın, kafasını iki yana salladı, onu dışarı göndermeyi kesinlikle düşünmüyordu.

 

"Deren bu uyarım senin için olacak, onu o adamla görüştürdüğünü duyarsam seninle de görüşmesine izin vermeyeceğim. Bu yüzden ikimizde şansınızı zorlamayın"

 

Genç kız kafasını ikl yana salladı, "Hayır, hayır sadece hava alıp döneceğiz. Çok kısa"

 

Bakışını ayırdı Asiye Hanım, gözlerini kapayıp sakinleştirici bir soluk almaya çalıştı. Hava almasına izin vermeliydi, genç kızın gözlerine bakıp kafasını olumlu anlamda salladı. Bakışlarında bile uyarı vardı.

 

"Yarım saat"

"Tamam, yarım saat" dedi Deren, sevinçle ayağa kalkıp arkadaşının odasına koştu.

 

..... 

Odanın kapısını heyecanla açtı Deren, gözleri arkadaşının durmak bilmeyen yaşlı gözlerine kaydı.

 

"Annenden izin aldım. Yarım saatimiz var, hava alacağız"

 

Genç kız şaşırsa da itiraz etmeden ayağa kalktı, biraz dolanmak ona da iyi gelecekti.

 

.... 

Bir sokak ötede bir çocuk vardı, iki kız yönünü Deren'in isteğiyle oraya çevirdi. Genç kız kapıdan girdiği anda adımları durdu, karşısında genç adam vardı.

 

Üzerinde siyah bir takım elbise bulunuyordu, yüzü asıktı. Genç kızı defalarca aramasına rağmen cevap verilmemesi delice endişe etmesine neden olmuş, arkadaşına haber vermişti. Deren, Asiye Hanım'ın uyarısına rağmen durumun özetini geçip parka geleceklerini söylediği anda Ömer şirketten soluğu burada almıştı.

 

Bakışları Ekin'in yüzüne kaydı, yanağında hala çok ufak bir kızarıklık vardı, yüzü solgun, gözleri yaş doluydu.

 

"Meleğim" dedi, adımlarını hızlandırıp yanına yaklaştı. Tek kelime edemeden kollarını sıkıca sardı, burnunu saçlarına gömdü, gözlerini kapatıp kokusunu içine çekti.

 

Tepkisizdi genç kız, ellerini yavaşça adamın sırtında birleştirdi, gözlerindeki yaşlar hızla süzülmeye devam etti, aklında annesinin ve Emel Hanım'ın söyledikleri vardı.

 

Yavaşça geriye çekildi genç adam, gözlerine, yaş dolu yanaklarına baktı. İki baş parmağıyla dikkatle sildi, işaret parmağının tersini yüzündeki kızarıklığın üzerinde canını yakmamaya dikkat ederek gezdirdi.

 

Öfke doluydu, ona bunu yapanın kendi öz annesi olduğu gerçeği tek nedeniydi. Sakinliğini yanında korumak için büyük savaş veriyordu.

 

"Kıyamadığımsın" dedi, genç kız kafasını kaldırdı, bir çift siyah gözün içine baktı. Aklında bir tek bir soru vardı, "Birlikte olmamız.. neden bu kadar zor?"

 

İki kolunu yeniden sardı genç adam, onu rahatlatacak kelimeleri seçmeye çalıştı. Bir eli saçlarını yavaşça okşuyordu, diğerinde belini sıkıca sarmıştı.

 

"Unutma bu hikayenin kahramanları biziz, istediğimiz şekilde sonlandırabiliriz"

"Ben bir tek.. seni istedim"

 

Yavaşça geriye çekildi genç adam, avucunu kızın yüzüne bırakıp yanağında yavaşça gezdirdi.

 

"O zaman gerisinin hiç önemi yok, biz herkese her şeye rağmen birlikte olacağız." derin bir soluk aldı, bakışları genç kızın yanağındaki kızarıklığa kaydı. Dikkatle dokundu, "Bir şans vermiştim ama onlar bunu geri çevirdi. Anneme sana el kaldırmasının hesabını, en büyük korkusu olan 'Oğlunun yokluğu' ile vereceğim."

 

Genç kız hızla kafasını iki yana salladı, istediği kesinlikle bu değildi. Aralarında bir engel olmak en son istediği şey bile olamazdı.

 

"Hayır, hayır böyle bir şey yapma"

 

Tebessüm etti genç adam, olanlara rağmen annesiyle aralarının kötü olmasını istemediğini biliyordu.

 

"Benim iyi niyetli, güzel yürekli sevgilim. İnan bana bunu daha önce yapmam gerekiyordu, çocukluğumdan beri hayatıma müdahalesi oldu, bir son demenin vakti geldi."

 

Elini adamın yanağına bıraktı genç kız, sakallarını yavaşça okşadı, kafasını iki yana sallıyordu.

 

"Hayır yapma lütfen, ben bu şekilde mutlu olamam"

 

Genç adam gülümsedi, onu kırmak istemedi. İki kolunu iki yana açtı, "Konuyu burada kapatalım, gel bakalım şimdi kollarıma"

 

Ekin'in yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, kendisi açılmış bekleyen kolların arasına girdi. Sıkıca sarıldı, kafasını göğsüne dayadı.

 

"Seni çok seviyorum" dedi, genç adam iki kolunu beline sardı, hızla kaldırıp ayaklarını yerden kesti. Parkın orta yerinde adamın döndüğü genç kızın gülüşü yankılandı, Deren sessizce izliyordu, yüzünde gülümseme vardı.

 

"Şapşallar" dedi mutlulukla. "Asla ayrılamazsınız" diye ekledi. Arkasındaki banka oturdu, bakışları sadece ikisinin üzerindeydi.

 

...

Asiye Hanım'ın gözleri kızına döndü, sevgiyle onu izledi. Elini yavaşça yanağına bıraktı, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu.

 

"Yaşadığım sürece kızımı üzen, kıran, inciten herkes karşısında beni bulacak" dedi, genç kız yaklaşıp kollarını ona sıkıca sardı.

 

"Seni çok seviyorum anne"

 

..... 

Bahçeden çıktı genç kız, sabahın erken vakitleriydi. Kahvaltı sonrası biraz yürüyüş yapmak istemişti. Sağa döndü, bir ses duydu.

 

"Ekin!"

 

Duymadığı, bilmediği bir sesti, merakla kafasını geriye çevirdi. Genç bir adam karşısında, birkaç metre ileride duruyordu.

 

İri yapılı, kol kasları oldukça belirgin biriydi, sarışındı. Saçları gibi kirli sakalları da açık tondaydı. Gözleri ela, boyu uzundu.

 

Genç kız merak doluydu, yaklaşmak işin adım attığını gördüğü an arkasını döndü, kalbi delice çarpmaya başlamıştı. Hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalıştı, genç adam adımını durdurdu.

 

"Eski arkadaştık!" diye seslendi, Ekin'in adımlarının durma nedeni oldu. Genç kız bakışını yeniden yüzüne çevirdi, yanına yaklaştırmamaya gayret ediyordu.

 

Kafasını iki yana salladı, aynı hatayı bir defa yapmıştı, bir daha yapmayacaktı. Bir daha hiçkimseye güvenmeyecekti. Arkasını döndü, evine yöneldi.

 

Bahçe kapısını açtığı anda, genç adam koşar adımlarla yaklaşıp kolundan tuttu, genç kızın kalbi korkuyla çarpıyordu.

 

Bu anı bir kez daha yaşamıştı, Kazadan sonra hastaneden taburcu olduğu günlerde ilk defa dışarıya tek başına çıkmıştı. Hayatını, kimliğini sorguladığı o günlerde tanıdığını söylediği bir adama güven duymuştu.

 

Annesinin son anda müdahalesiyle, adamın niyeti anlaşılmış, başına kötü bir şey gelmeden kurtulabilmişti. O günden bu yana da genç kızın insanlara güveni yok olmuştu.

 

Gözlerini adamın ela gözlerine öfkeyle dikti, kolunu hızla geriye çekti, "Dokunma bana!!" diye haykırdı.

 

Arkasını dönüp bahçeye girdi, evin kapısına yaklaştığında aynı ses tonu yeniden kulağına ulaştı.

 

"İsmin Ekin, Ekin Kayar!" ismini duyduğu gibi adımını durdurdu, sırtı adama dönüktü.

 

"Birkaç gün önce 24 yaşına bastın. Babanın prensesi, kardeşin Ali'nin ikinci annesi ve annenin bir tanecik kızıydın. Beklemekten nefret edersin, esprisini de sürekli yapardın. 'Annemin kanında bile 9 ay bekleyemedim' derdin."

 

Genç kız sessizdi, dilinden dökülen her şey doğruydu. Bunları yabancı birinin bilmesi zordu, üstelik paylaşabileceği sadece Ezgi vardı.

 

Kafasını yavaşça geriye çevirdi, adamın gözleriyle buluştu. Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, kaçmaktan vazgeçtiğini anlamıştı.

 

"Bana güvenmemek de çok haklısın ama emin olmak adına istediğin her şeyi sorabilirsin. Seni, şu an senden daha iyi tanıyorum."

 

Olduğu yerde duruyordu genç kız, yaklaşmaya hala niyeti yoktu. Aralarında bahçenin küçük demir kapısı vardı. O bahçede, genç adam da dışarıda kaldırımın üzerindeydi.

 

"Biz.. Nereden tanışıyoruz?"

 

Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "İkokul ve liseyi aynı yerde okuduk."

"Okulun ismi ne?"

 

Cevabını bildiği soruları sorup emin olmak istiyordu. Kafasını aşağı yukarı tereddütsüz salladı genç adam

 

"İlköğretim Mehmet Akif, lise de aynı ismi taşıyordu."

 

Düşündü genç kız, annesinden duymuştu. Gerçekten de okuduğu okulların isimleri bunlardı.

 

"Neden karşıma bunca zamandan sonra çıktın?"

"Yurtdışındaydım, kazayı çok sonra duydum. İlk işim sana ulaşmak oldu, evinize gittim taşındığınızı öğrendim. Burayı da çok zor buldum."

 

Bakışını adamın gözlerine sabitledi genç kız, her kelimesi annesinin anlattıklarıyla uyuşuyordu. Derin bir nefes verdi, endişesi korkusu biraz azalmıştı.

 

"İsmin.. ne?" diye sordu, genç adamın yüzünde koca bir tebessüm belirdi. Şimdi rahatlamıştı.

 

"Doğan"

 

.... 

Oy ve yorumları unutmayalım lütfen😘❤️

Loading...
0%