Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17.Bölüm:Özleyince

@mlkshnn

"Neden karşıma bunca zamandan sonra çıktın?"

"Yurtdışındaydım, kazayı çok sonra duydum. İlk işim sana ulaşmak oldu, evinize gittim taşındığınızı öğrendim. Burayı da çok zor buldum."

 

Bakışını adamın gözlerine sabitledi genç kız, her kelimesi annesinin anlattıklarıyla uyuşuyordu. Derin bir nefes verdi, endişesi korkusu biraz azalmıştı.

 

"İsmin.. ne?" diye sordu, genç adamın yüzünde koca bir tebessüm belirdi. Şimdi rahatlamıştı.

 

"Doğan"

 

Genç kız duraksadı, zihninde defalarca tekrar etti, adamın ismine dair hiçbir çağırışım belirmedi. Kafasını yavaşça iki yana salladı, Doğan ona doğru tek adım attı, genç kız ise bir adım geriye gitti.

 

Yüzünün asıldığını hissetti genç adam, bu şekilde korkmasına şaşırıyordu.

 

"Korkma" dedi, adımını durdurdu, gözlerinin içine bakıyordu.

 

"Bir yerlerde oturup konuşalım mı?"

"Olmaz"

"Senin istediğin bir yerde, bu çevrede de olur"

 

Bakışını sağa sola çevirdi genç kız, sokağın başında bir kafe vardı, çoğu da komşuların çalıştığı bir yerdi, rahatlıkla oraya gidebilirdi.

 

"Yarım saat" dedi, Doğan gülümsedi kafasını onaylar anlamında sallayarak.

 

"Anlaştık"

 

Bahçeden çıktı Ekin, kafeye yürüdü, Doğan birkaç adım gerisinden takip ediyordu, onu korkutmak istemiyordu. Genç kız kafeye girdi, kapıya en yakın masaya yaklaştı, genç adam da karşısına oturdu.

 

Sessizce gözlerine bakmaya çalışıyordu Doğan, bu rengi ona sevdiren kişiydi, yeşil hayatının en vazgeçilmezi olmuştu.

 

Bir garson yaklaştı, önce bakışını Doğan'a çevirdi, genç adam önce bir an kızın gözlerine baktı, derin nefes verdi. "Bir acı kahve, hanımefendi için de bol kremalı sıcak çikolata" dedi, Ekin'in gözleri ona döndü.

 

"Kazadan sonra hiç içmedin mi?"

 

Genç kız kafasını iki yana salladı, kaza öncesi alışkanlıklarını bile bilmiyordu. Adam tek kelime edemedi, "Beğeneceksin" demekle yetindi.

 

Önüne bırakılan bardağa baktı genç kız, bol kremanın olduğu sıcak çikolataydı, buharı yükseliyordu. Dikkatle tuttu, tek yudumunu içtiği gibi gözleri parıldadı.

 

"Çok güzelmiş" dedi, genç adam gülümseyip kahvesini yudumladı, fincanı masaya bıraktı.

 

"En sevdiğin içecekti, yine beğeneceğini biliyordum"

 

Genç kız tebessüm etti, bardağı indirmeden birkaç yudum üst üste içti, oldukça hoşuna gitmişti.

 

Doğan sessizdi, kahvesini yudumladığı anda bile bakışını kızın üzerinden almıyordu, gözleriyle her hareketini, her mimiğini ve her saniyesini inceliyordu. Derin nefes verdi, "Beklediğimden iyi görünüyorsun" dedi.

 

Ölüme yakın olduğunu öğrendiği anda, kötü bir durumda göreceğini düşünmüş, karşısına çıkma cesaretini zar zor kendinde bulmuştu.

 

Ekin'in gözleri ona döndü, bardağı sıcaklığına rağmen umursamadan sıkıca tutmuştu. "Ne kadar iyi olunabilirse"

"Tedavin nasıl gidiyor?"

"Gitmiyor" dedi, Doğan'ın yüzü asıldı. Yeniden bardağı yudumladığını gördü, hastalığını umursamamaya çalıştığını fark etti.

 

"Dalgaya mı alıyorsun durumunu?"

"Başka şekilde hayata devam edebilmem mümkün değil"

 

Sustu genç adam, boğazında kelimeler düğümlendi. Kafasını eğdi, sessiz derin bir soluk aldı.

 

Genç kızın gözleri ona döndü, "Bana.. Benden söz edebilir misin? Önceden nasıl biriydim?"

 

Kafasını onaylar anlamında salladı Doğan, zihninde genç kızın eski halleri yer aldı. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Varlığı bile neşeydi.

 

"Gerçek bir deli. Sevdiklerini kesinlikle paylaşamayan, korumacı, beklemekten nefret eden çılgın bir kızdın."

 

Kızın solgun yüzüne, dalgın bakışlarına baktı, bu ifade onda görülmeyecek bir şeydi, çok değişmişti. "Sen hep gülümserdin Ekin" diye ekledi.

 

Genç kız heyecanla ağzından çıkacak kelimeleri dinliyordu, ailesinden duyamadığı birçok gerçeği duymak için adeta çırpınıyordu.

 

"İlkokulda tanıştık demiştin" dedi, Doğan kafasını olumlu anlamda salladı.

 

"Evet ilkokul ve lisede aynı sınıftaydık, hiç ayrılmadık."

"Nasıl bir öğrenciydim?"

"Daha çok eğlenmeyi severdin ama sınav zamanlarında deli gibi çalışırdın. Mimarlık hayalin vardı"

 

"Mimarlık" diye tekrar etti, bunu annesinden de duymuştu. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, bu adama güveni çoğalıyordu, söyledikleri her şeyiyle gerçekti.

 

.... 

"Biraz yürüyelim mi?" diye sordu Doğan, genç kızın gözlerine hevesle bakıyordu. Yarım saat denen görüşme bir saati geçmişti.

 

Genç kız heyecanla geçmişini soruyor, genç adam özenle cevaplıyordu. İçeceklerini tamamen bitirmişlerdi.

 

"Olur" dedi Ekin, adama güveniyordu artık. Gerçekten de bu adam kazadan önce hayatında vardı.

 

Çantasını alıp ayağa kalktı, Doğan tebessümle takip etti. Bir adım geriden yürüyordu, bir caddeyi geçip başka bir caddeye geçtiler.

 

Önlerinde bir park vardı, uzun bir bisiklet yolu bulunuyordu. Sıra sıra bisikletler bırakılmış, ücretiyle kiralanabiliniyordu.

 

Doğan'ın gözleri oraya kaydı, en başta bulunan bisiklete yaklaştı, ücretini ödeyip kiraladı. Genç kızın bakışı ona döndü, anlam vermeye çalışıyordu.

 

"Sürmek ister misin?"

 

Ekin duraksadı, kafasını yavaşça iki yana salladı, daha hiç sürmemişti. Yapabileceğinden de emin değildi.

 

"Emin misin?" diye sordu, genç kız ağır adımlarla yanına yaklaştı. Elini direksiyonun üzerine bıraktı, kalbinin en derinlerinde bir yerde isteyen bir yanı vardı.

 

"Yapabileceğimi sanmıyorum"

 

Genç adam tebessüm etti, "Yapabilirsin" dedi, genç kızın binmesine yardımcı oldu. Ekin koltuğun üzerine oturdu, iki direksiyonu sıkıca tuttu.

 

"Ayaklarını pedallara bırak, dengeni korumaya çalışırken yavaş yavaş çevir"

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, dediğini yapmaya çalıştı. Pedalları yavaşça çevirmeye başladı, Doğan birkaç saniye sonrasında bisikleti bıraktı, Ekin bir başına ilerlemeyi başardı.

 

Genç adam arkasından koşarak eşlik ediyordu, genç kızın yüzünde koca bir tebessüm oluştu. Özgürlüğü ilk defa böylesine derinden hissetti, insanların önünden hızla geçerken gülüyordu, bu muhteşem bir şeydi.

 

"Çok güzel!" dedi Doğan "Dikkatli ol" diye seslendi. Genç kız Pedalları yavaş yavaş çeviriyor, ilerliyordu. İlk defa geçmişine gittiğini, çok iyi bildiği bir şeyi yeniden yaptığını hissediyordu.

 

.... 

Genç adam bisiklet yoluna geçti, genç kızın geçeceği köşeye ilerledi. Önüne dikildi, artık durması gerektiğini biliyordu, iki kolunu açtı, yolun başında genç kız göründü.

 

Önünde iki kolunu açarak bekleyen adamı görünce frene dokundu, bisiklet durdu. Yüzünde koca bir gülümseme vardı, kalbi delice çarpıyordu.

 

"Sevdin sanırım" dedi Doğan, Ekin bisikletten indi. Kafasını tebessümle olumlu anlamda salladı, oldukça hoşuna gitmişti.

 

"Evet"

"Önceden de severdin"

 

Genç kız tek kelime edemedi, gözlerine çok kısa bir bakış attı. Bunu aklının bir köşesine yazdı, annesine bunu soracaktı.

 

.... 

Şirkette, odasındaydı genç adam. Önündeki masada yığınla dosya vardı, acil veya acil olmayan tüm belgeleri toplamış düşünmemeye çalışarak inceliyordu.

 

Gözlerini kapadı, bakışını dosyalardan ayırdı. İşe yaramıyordu, ne yapsa da kızın nefesini nefesinde hissettiği o anı aklından çıkaramıyordu. Kalbi hatırladığı anda hızla çarpsa da kendine kızıyordu.

 

Elini bile tutmasına izin vermeyen kızı nasıl öpebilmişti? Kendine neden hakim olamamıştı?

 

Telefonunu eline aldı, rehberde genç kızın ismini buldu. Parmağı arama tuşunun üzerinde durdu, arayıp sesini duymayı kalbi delice istedi, cesareti yoktu yapamadı.

 

Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemez durumdaydı. Bakışları kızın ismini üzerinde, zihni çok başka yerlerde geziniyordu. Derin nefes verdi, onu görmenin, af dilemenin bir yolunu bulmalıydı.

 

Odanın kapısı açıldı, Mert göründü. İçeri girip adamın karşısında bulunan koltuklardan birine yerleşti, gözleri adamı süzüyordu.

 

"Ömer" dedi, genç adam duyamadı. "Ömer!" diye yineledi, cevap gelmedi. Ayağa kalkıp ona doğru uzandı, elini gözlerinin önünde salladı, tepki gelmeyince masanın önünden dolanıp arkasına geçti.

 

Bakışını sıkıca tuttuğu telefonun ekranına çevirdi, genç kızın ismini gördü. İşaret parmağını uzatıp arama tuşuna dokundu, Ömer hızla kendine geldi. Telaşla aramayı iptal etti.

 

"Ne yapıyorsun Mert!" dedi endişeyle. "Seni yeniden aramıza döndürmeye çalışıyorum."

 

Yeniden koltuğa yerleşti, arkadaşının tam karşısın oturdu, aralarında masa vardı.

 

"Neden buradasın?" diye sordu Ömer, işlerin yoğun olduğunu biliyordu. Mert derin bir nefes aldı, aklında açık başka şeyler vardı.

 

"Az önce duydum, yarın akşam için şirket bir kutlama düzenlemiş, doğru mu?"

 

Ömer kafasını olumlu anlamda salladı, şirketin kuruluş yıl dönümüydü, her sene tüm elemanların davetli olduğu büyük bir kutlama düzenlenirdi.

 

"Evet yıl dönümü dolayısıyla."

"Sadece çalışanlar mı davetli olacak?"

"Evet herkesin bir giriş bileti olacak"

 

Mert'in yüzünde tebessüm oluştu, dirseğini masaya dayayıp arkadaşının gözlerine baktı.

 

"Bir istisna yapamaz mıyız?"

"Ne?"

"Ezgi'ye iki bilet gönderelim, yanında Ekin'i getirsin. Sizin için de bizim için de güzel bir başlangıç olsun"

 

Duraksadı Ömer, zihninde arkadaşının söyledikleri yer aldı. Ezgi'yle yüksek ihtimal Ekin gelir, o gece aradaki uzaklık son bulur, kendini affetirir ve belki de yakınlık ortaya çıkar. Gülümsedi, bu fikir hoşuna gitmişti, onu görmenin en kolay yoluydu.

 

"Hemen ayarla, biletler sekreterde"

"Anlaştık"

 

..... 

Genç kız evinin önünde durdu, gözleri karşısındaki adamın gözlerindeydi. Saatlerdir birlikte vakit geçiriyorlardı, bu durum oldukça hoşuna gitmişti.

 

Doğan gözlerine bakıyordu, kalbindeki koca bir kırıklık vardı. Kızla zaman geçirdikçe daha daha kötü hissetmişti, her şeyin nedeni olduğunu bilmek yüzüne bakma cesaretini elinden alıyordu.

 

"Görüşürüz" dedi, Ekin kafasını eğdi. Gitmesini istemeyen bir yanı vardı, onunla daha çok vakit geçirmek ve geçmişini konuşmak istiyordu.

 

"Görüşürüz" dedi istemeyerek de olsa. Doğan yüzünde ufak bir tebessüm oluşturmaya çalıştı.

 

"Yarın da görüşebilir miyiz?" diye sordu, genç kızın gözleri parıldadı, bunu kesinlikle reddedemezdi. Yüzünde gülümseme oluştu, kafasını olumlu anlamda tek defa salladığı gibi duraksadı. Unuttuğu bir şey vardı.

 

"Yarın olmaz"

"Neden?"

"Belli aralıklarla hastaneye gidiyorum, tedavi için. Yarın da o günlerden biri."

"Sonrasında görüşebiliriz, hastane çıkışında"

 

Ekin kafasını iki yana salladı, tedavi tüm gününü alıyordu. Kendine gelmesi, yeniden toparlanabilmesi bir gün sonrasında mümkün oluyordu.

 

"Bu pek mümkün değil, ilaçlar biraz yorucu."

 

Kafasını eğdi Doğan, derin bir soluk almaya çalıştı. "O zaman diğer gün mutlaka görüşelim."

Ekin tebessümle onayladı, "Gerçekten mi?"

 

Doğan bakışını bir çift yeşilin derinliklerine çevirdi, eskiye kıyasla çok farklıydı. Gülümsediğinde bile bir kırıklık barındırıyordu, kafasını yavaşça eğdi.

 

"Sen geçmişini hatırlayana kadar ben yanında olacağım"

 

Yaptıklarını, geçmişini hatırladığında ondan nefret edeceğini biliyordu, şimdilik kalabildiği kadar yanında olmalıydı.

 

"Görüşürüz o zaman"

"Görüşürüz, telefonlarımızı birbirimize kaydettim, merak ettiğin veya öğrenmek istediğin bir şey olduğunda arayabilirsin."

 

Ekin kafasını olumlu anlamda salladı. Arkasını döndü genç adam, ağır adımlarla ilerledi, genç kız kapının önünde durmuş, onu izliyordu. Yüzünde gülümseme vardı, hızla eve ilerledi, anahtarla kapıyı açıp içeri girdi.

 

Burnuna kurabiye kokusu siniyordu, mutfağa geçti, fırının önünde annesini gördü. Mutluydu, yanına geçip yanağına bir öpücük kondurdu.

 

"Anneciğim" dedi, Asiye Hanım'ın yüzünde şaşkın bir mutluluk oluştu, kızının gülümseyişi onu da mutlu ediyordu.

 

"Hoşgeldin güzel kızım, iyi misin?"

"Çok iyiyim. Anne ben kaza öncesinde bisiklet sürer miydim?"

"Evet, çok sık"

"Peki sıcak çikolata sever miydim?"

"Evet ama bol kremalı"

 

Genç kız gülümsedi, adama olan güveni daha da arttı. Kesinlikle doğruydu, bu adam geçmişindeki yakınlardan biriydi.

 

"Görüşürüz anneciğim, odamdayım"

 

Arkasını döndü, annesinin nedenini sormasına fırsat vermeden mutfaktan çıktı. Ona söz etmeyi kesinlikle düşünmüyordu, yeni bulduğu arkadaşını kaybetmekten delice korkuyordu.

 

..... 

Odanın kapısı tıklandı, genç kızın bakışı kalktı. "Gir" dedi, yavaşça aralanan kapıda Ezgi göründü. Yüzünde tebessüm vardı, işten çıktığı gibi soluğu burada almıştı.

 

Gözleri ablasının yanında oturmuş, hikaye kitabını hece hece okumaya çalışan küçük çocuğa kaydı. Yanına yaklaştı, "Hani öpücük?" deyip yanağını çocuğa uzattı, Ali tebessümle ufak bir öpücük kondurdu.

 

"Ohh mis" dedi Ezgi, yatağın kenarına oturdu. "Ekin sana güzel bir teklifle geldim"

 

Genç kızın meraklı bakışları ona döndü, kardeşine baktı. Yaklaşık bir saattir hikaye okuyorlardı, bu kadarı yeterliydi.

 

"Ablacığım, sen odanda devam et. Ben yanına geleceğim"

 

Ali onaylayıp kitabını topladı, ayağa kalkıp odadan çıktı. Ezgi kızın gözlerine baktı.

 

"Şirketin yarın gece bir kutlaması olacak, iki biletim var. Bana eşlik etmelisin" dedi.

 

Ekin merakla yüzüne bakıyordu, "Şirketin mi? Ömer de mi olacak?"

 

Ezgi gülümsedi, kafasını onaylar anlamında salladı. "Onsuz olmaz tabii ki, geliyorsun değil mi? Beni yalnız gönderemezsin, hala tanıdığım pek kimse yok"

 

Genç kız gülümsedi, ona eşlik etmek en çok isteğiydi. Ömer'i görüp aradaki uzaklığı bitirmek istiyordu. Onu öptüğü o günden sonra bir daha görmemişti, bu kutlama büyük fırsattı. Güzel bir başlangıç yapabilirdi, kafasını yavaşça eğdi.

 

"Yarın tedavi günü" dedi, Ezgi duraksadı, nasıl da unutmuştu. Yüzü asıldı, o günlerde arkadaşı kendinde olmuyordu, kutlamaya katılması bir yana gözlerini bile açması zor oluyordu.

 

"O zaman bende gitmeyeceğim. Şirketten izin alıp seninle hastaneye geleceğim"

 

Ekin kafasını hiddetle iki yana salladı, arkadaşının heyecanına engel olmayacaktı.

 

"Olmaz, sen kutlamaya kesinlikle katılmalısın. Zaten annem de izin vermeyecektir, günlerdir tedavi gününe geleceğini hatırlatıyor"

 

Ezgi bir şey diyemedi, Asiye Hanım'ın inadını biliyordu. Baş etmek, vazgeçirmek mümkün olmuyordu. Elini arkadaşının elinin üzerine bırakıp sıktı.

 

"Geçecek" dedi, diyebildi sadece. Hastane süreci arkadaşını en çok yorandı, Ekin kafasını salladı. Derin nefes aldı konuyu değiştirmeye çalıştı.

 

"Sana anlatmak istediğim başka bir şey var"

 

Ezgi merakla gözlerine baktı, genç kız Doğan'dan söz etti, geçirdikleri günün, konuştukları kelimelerin özetini geçti. Ezgi şaşkın ve merak doluydu, gözleri büyüdü.

 

"Ne? Ekin nasıl güvenirsin?"

"Söylediği her şey doğru çıkıyor, gerçekten de beni tanıyor"

 

Ezgi kafasını iki yana salladı, "Geçen defayı unuttun mu? Annenler yetişmeseydi, kim bilir başına neler gelecekti"

"Doğan öyle biri değil"

 

Elini arkadaşının elinin üzerine bıraktı, endişe doluydu.

 

"Ekin lütfen dikkatli ol."

"Doğan iyi biri" dedi, Ezgi gözlerine bakıyordu, adama bir günde duyduğu güvene inanmak istemiyordu, onu vazgeçirmek mümkün olmayacaktı, derin nefes verdi.

 

"Bir dahaki görüşmenizde bulunmak istiyorum, onunla konuşmam gerek"

 

Ekin kafasını itirazsız salladı, adama güveniyordu, Ezgi'de kesinlikle onu sevecek ve inanacaktı.

 

"Tamam, birlikte görüşelim"

 

..... 

Akşamın bir vaktiydi, tedavi sonrasıydı. Genç kız zorlukla eve gelmişti, annesi odasına kadar eşlik etti. Yatağına yatırıp dikkatle üstünü örttü.

 

Yatağın kenarına oturdu, genç kız gözlerini kapatmış, ilaçların verdiği etkiyle uykuya daha arabada eve gelirken geçiş yapmıştı. Elini yavaşça kızının yüzüne yaklaştırdı, gözleri dolu doluydu.

 

Tedavi günleri onu oldukça zorluyordu, böyle her kendinden geçmiş görünce kalbinin orta yerine ateşler hakim oluyordu. İlaçlar öylesine ağırdı ki kızının tüm gücünü elinden alıyordu.

 

Yanağına tek damla yaş süzüldü, elinin tersiyle sildi, saçlarını yavaşça okşayıp öne doğru eğildi, kafasının üst kısmına ufak bir öpücük kondurdu, iyi olmasını, bu günlerin bir anca bitmesini diledi.

 

....

Işığı kapatıp odanın kapısını yavaşça örttü. Koridorda eşiyle karşılaştı, Murat Bey karısı kadar cesaretli değildi. Kızını bu halde görmeye kalbi dayanmıyordu.

 

"Uyudu mu?" diye sordu, Asiye Hanım kafasını salladı, bir robot edasında salondaki koltuğa oturdu. Gözlerinden yanağına usulca yaş süzüldü.

 

"Tüm gün kendine bile gelmedi" dedi, Murat Bey karısının yanına oturdu, kalbini saran sızıyı belli etmemeye çalıştı.

 

"Doktor farklı bir şey söyledi mi?" diye sordu, tedavi saatlerinde kızının yanında olmaya cesareti yoktu, kapının önünde saatlerce beklemeyi tercih ediyordu.

 

Asiye Hanım'ın iki gözü de aralıksız yaş akıttı, doktor bugün onu derinden sarsacak kelimeleri telaffuz etmişti.

 

"Kötüye.. gidiyor" diyebildi, iki yanağına da yaş süzüldü. "Bir süredir her tedavi gününde sonuçlar bir öncekine göre daha kötü çıkıyor. Doktor bu şekilde devam ederse, hastaneye yatırmak zorunda kalacağımızı söyledi"

 

Murat Bey kafasını dolu gözleriyle iki yana salladı, kızının kaza sonrasında hastanelerden nefret ettiğini biliyordu, orada kalamazdı.

 

"Kalmaz.. Kalamaz"

"Söyledim.. tedavi günlerinde bile istemeyerek geliyor dedim ama doktor öyle bir durumda başka çare olmayacağını söyledi."

 

Murat Bey ayağa kalktı, gözlerinden akmak için direnen yaşların görünmesini istemedi. Karısının önünde bir ileri bir geri yürüdü, elini ensesine bırakıp sertçe ovdu.

 

"Ona istemediği bir şeyi bir daha asla yapamam" diye tekrar etti pişmanlıkla, onu kaza öncesinde eve zorla kapattığı o günleri hatırlıyordu.

 

Asiye Hanım'ın başı eğikti, gözlerinden yaşlar süzülürken bir an belirdi zihninde, kızını eve kapattıkları eskiye dair bir gündü. Her şeye rağmen o adamın varlığıyla mutlu olan ve onu görmek için çırpınan kızının gülen, parıldayan yüzünü anımsadı. O anları bile delice özlemişti.

 

.... 

Kaza Öncesi..

 

"Ekin baban gidiyor!!" diye seslendi Asiye Hanım, evde kapının önündeydi. Elinde hayat arkadaşının küçük çantası vardı, içerisinde giysileri bulunuyordu.

 

Adamın iş için gittiği günlerden biriydi, birkaç gün boyunca dönemeyecekti, bu bir rutin olmuştu artık.

 

Genç kız heyecanlıydı, babasının gidişi ilk defa onu mutlu ediyordu, günlerdir evden çıkamamıştı, Emel Hanım'ın kapıya dayandığı günden beri kesin yasak konulmuştu. Anne ve babası onu adamdan uzak tutmak adına elinden geleni yapıyordu.

 

Annesinin seslenişiyle heyecanla ayağa kalktı, yatağında ve odasındaydı. Koşar adımlarla ailesine yaklaştı, babasıyla vedalaştı.

 

"Görüşürüz babacığım, kendine dikkat et" dedi, Murat Bey kızının iki yanağına da birer öpücük kondurdu.

 

"Görüşürüz prenses, annen ve kardeşine dikkat et"

"Merak etme baba, aklın hiç geride kalmasın"

 

Gülümsedi Murat Bey, oğluna ikinci kez sarıldı. Çantasını eşinin elinden aldı, el sallayıp arkasını döndü. Kapının önünde servis bekliyordu, gözden kaybolana kadar da geriye baktı.

 

Çocuklarını içeri aldı Asiye Hanım, kapıyı örttü. Ali koşarak oyuncaklarına koştu, kendisi de mutfağa yürüdü. Genç kız salonun orta yerinde tek kalmıştı.

 

Gözlerine kapının kenarında bulunan ayakkabılığa dikti, kafasını mutfak kapısına çevirdi. Kapısı kapalıydı, arkasını döndü, kardeşi oyuncaklara dalmıştı, aklındakini gerçekleştirmenin en uygun zamanıydı.

 

Parmak uçlarında dolaba yaklaştı, kapağını açıp spor ayakkabılarını çıkardı. Günlerdir genç adamı görmemişti, özlemiyle kavruluyordu. Bir hırsız sessizliğiyle dış kapıya yaklaştı, elini kulpuna bırakıp indirdi, dışarıya tek adım atıp durdu.

 

Geriden annesinin sesi duyuldu, "Nereye Ekin Hanım?" derin bir nefes verdi genç kız, yüzü asılmıştı. Kafasını yavaşça geriye çevirdi, Asiye Hanım çöp atmak için mutfaktan çıkmıştı.

 

"Şey.. Ayakkabılarım pis ya anne, kapının önüne bırakacağım" dedi aklına ilk gelen yalanla. Ayakkabılarını bırakıp içeri girdi, kapıyı örttü.

 

Hayal kırıklığıyla odasına yürüdü, kalbi hızla çarpıyordu. Genç adamı yeniden görebilmek, bir kez bile olsa sarılabilmek istemişti. Dün geceden beri de bu anın hayaliyle saatlerini geçirmişti.

 

Yatağın kenarına oturdu, telefonunu duydu, çalıyordu. Ekranda Ömer'in ismi vardı, parkta heyecanla onu bekliyordu. Derin nefes verdi genç kız, açma tuşuna dokunup kulağına yaklaştırdı.

 

"Gelemiyorum" dedi, genç adam duraksadı. Yüzü asıldı, yaklaşık bir saattir burada onu görecek olmanın heyecanıyla bekliyordu.

 

"Olsun, bir daha deneriz." dedi, tek amacı kızı biraz da olsa rahatlatmaktı. Bu ayrılık ikisini de oldukça zorluyordu.

 

"Kapatmam gerek, sonra arayacağım" dedi Ömer, gözlerini kapatıp derin bir soluk verdi, kafasını iki yana salladı. Aklında tek bir şey vardı, bugün ne olursa genç kızı görecekti, başka yolu yoktu.

 

..... 

"Ali!!" diye seslendi genç kız, küçük çocuk duyduğu gibi ayağa kalkıp ablasının odasına koştu.

 

"Efendim abla" dedi, Ekin yatağına yattı, gözlerini kıstı. Elini alnına dayadı.

 

"Anneme ablam çok hasta de, hastaneye gitmem gerek. Ateşim var"

 

Küçük çocuk onayladı, hızla arkasını dönüp mutfağa koştu. Annesine yaklaştı, telaşlıydı. "Anne, ablam çok hasta olduğunu söyledi"

 

Asiye Hanım gözlerini kıstı, mutfak önlüğünü çıkardı. Kızının odasına yürüdü, kapıyı araladı. Genç kız yatağa sırtüstü yatmış, battaniyeyi sadece kafası görünecek şekilde örtmüştü.

 

"Ekin" deyip yatağın kenarına oturdu kadın, elini kızının alnına dayadı, ateşi yoktu.

 

"Ateşin yok, neyin var?"

"Çok hastayım anne, hastaneye gitmem veya dışarı çıkıp hava almam gerek" sahte öksürükler oluşturdu. Asiye Hanım derin nefes aldı, kızını çok iyi tanıyor, oyun olduğunu biliyordu.

 

"Önemli bir şey değildir, ben şimdi Aysel Teyzeni arıyorum" Ayağa kalktı, genç kız gözlerine baktı.

 

"Aysel Teyzem mi?"

"Emekli hemşire olan eski komşumuz"

 

Gözleri büyüdü genç kızın, kafasını hızla iki yana salladı. O kadını bir defa görmüş, onda da vurduğu iğnenin acısını günlerce hissetmişti.

 

"Ne? İğnesinin acısını günlerce hissettiğim mi?"

"Evet"

 

Gözlerini kıstı Ekin, "Beni öldürmeye mi niyetlendin anne? Hem o daha yaşıyor mu?"

 

Annesinin ters bakışları onu buldu, "Ayıp Ekin"

"O zamanda bile bir ayağı çukurdaydı, gerçekten yaşıyor mu hala?"

 

Derin bir nefes verdi Asiye Hanım, kızının yüzüne baktı. Ses tonu anında düzelmiş, gözleri açılmış, yatakta doğrulmuştu.

 

"Bana bak cadı, beni mi oyuna getiriyorsun sen?"

 

Genç kız yüzünü astı, derin bir soluk aldı. "Of anne, ben daha ne kadar böyle hapis kalacağım?"

 

Sitemle annesinin gözlerine bakıyordu, bu durumdan oldukça sıkılmıştı.

 

"O adamdan vazgeçene kadar"

"Desene bir ömür sürecek"

 

Derin nefes verdi Asiye Hanım, yönünü kapıya çevirip adımını durdurdu, kızına döndü.

 

"Pazara gitmem gerek, hemen döneceğim. Kardeşine dikkat et." dedi, genç kızın gözleri heyecanla parıldadı, dışarı çıkmanın en uygun zamanını bulmuştu. Hızla doğrulup ayağa kalktı.

 

"Git tabi anneciğim, ben seni uslu uslu evde beklerim"

"Kapıyı kilitleyeceğim. Ayrıca komşulara da haber vereceğim, yabancı birini çevrede gördükleri anda kovalayacaklar, o yüzden uslu uslu beklemek zorundasın"

 

Genç kız yüzünü astı, genç adam onu görmek için bir defa sokağa gelmiş, onda da komşular Asiye Hanım'ın önceden yaptığı uyarıyla sapık olduğunu zannedip kovalamışlardı.

 

"Anne sen cani misin? Niye komşulara onun sapık olduğunu söylüyorsun?"

"Evin yakınlarına gelmeyecek"

 

.... 

İki eli poşetlerle doluydu Asiye Hanım'ın, pazar evlerinin birkaç sokak ötesindeydi. Zar zor yürüyordu, genç bir adam hızla yanına yaklaştı.

 

Poşetlere uzandı, gözleri buluştu. Genç bir adamdı, siyah saçları ve kirli sakalları vardı. Üzerinde siyah bir tişört ve mavi bir kot pantolon bulunuyordu.

 

"Bunlar sizin için ağır, yardım etmek istiyorum"

 

Asiye Hanım şaşkındı, yüzüne baktı, daha önce bir yerde karşısına çıkmış olduğunu düşündü, kurcalamadı. Poşetler parmaklarını yıpratmıştı, yardıma ihtiyacı vardı.

 

"Sağol oğlum, daha fazla taşıyacak durumda değildim" dedi, derin bir soluk aldı, oldukça yorulmuştu.

 

"Bu kadarı sizin için çok fazla, bu yaşlarda beliniz hassas durumdadır. Dikkat etmelisiniz"

 

Asiye Hanım tebessüm etti, adamın kelimeleri, ince düşüncesi hoşuna gitmişti. Yanyana yürüyorlardı, evinin olduğu sokağa girdi.

 

"Haklısın oğlum, bu defalık böyle oldu" bu tür zamanlarda ya kızının yada eşinın yardımı olurdu, ilk defa pazara bu kadar yükle tek başına gidiyordu.

 

Derin nefes aldı genç adam, poşetleri bir kuş misali taşıyordu. "Kızınız neden yardım etmedi?"

"Dışarı çıkması yasak" dedi, bir anda adımları durdu. Aklına gelen tek ihtimal oldu, hızla bakışını adama çevirdi.

 

"Kimsin sen?" diye sordu, zihnini zorladı. Aklındaki kişiyi tek sefer ve sadece gazetede görmüştü.

 

"Ben Ömer"

 

Gözleri büyüdü, "Sensin!" dedi, poşetlere uzandı, almak istedi. Genç adam izin vermedi, sıkıca tutmuştu. Hiçkimse bu poşetleri elinden alamazdı, eve kadar eşlik edip kendini ifade edecek, genç kıza duyduğu sevgiye ikna edecekti.

 

"Evinize kadar götürmeme izin verin"

 

Asiye Hanım kafasını iki yana salladı, "Evimden de kızımdan da uzak dur!" işaret parmağını adamın gözlerine doğrultup salladı.

 

"O benim her şeyim"

 

Kadının çabasına rağmen poşetleri vermesi. Asiye Hanım pes edip poşetleri de bırakıp arkasını döndü, hızlı adımlarla ilerlemeye başladı, Ömer tebessüm etti, bir adım geriden takip ediyordu.

 

"Onu daima mutlu edeceğim, saçının tek teline zarar gelmesine izin vermeyeceğim" diye seslendi, Asiye Hanım duymamak için gayret ediyordu, öfke doluydu. Zihninde sadece kızının yüzüne inen acımasız tokat vardı, asla unutmayacaktı.

 

Adımlarını durdurdu, kafasını çevirdi. Gözleri adamın adamın bir çift koyu siyahıyla buluştu.

 

"Benden ne istiyorsun? Ekin engelimize rağmen seninle konuşmaya devam ediyor zaten"

"Hiçbir şey istemiyorum. En büyük dileğim kızınızdı, o da gerçek oldu. Sadece sizinle tanışmak istedim"

 

Evin önünde durdu Asiye Hanım, poşetleri almaya yeltendi, genç adam engel oldu. Buraya kadar gelmişti, genç kızı görmeden gidemezdi. Günlerdir süregelen bu özleme kısa bir an bile olsa son vermeliydi.

 

"İçeri gelmeyi düşünmüyorsun herhalde!?"

"Davet ederseniz gelirim"

"Ekin'in babası seni öldürür"

"Evde değil, biliyorum"

 

Öfkeli bir soluk verdi kadın, çantasından anahtarı çıkardı. Kapıyı araladı, genç adamın gözleri hızla kaydı, genç kızı görmek istedi.

 

Asiye Hanım poşetleri almak için yaklaştığında, Ömer hızla ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Kadının şaşkın bakışına rağmen salona geçti, poşetleri yere bıraktı.

 

Gözleri merdivenlere kaydı, kızın odasının üst katta olduğunu biliyordu. Heyecanla inişini bekliyordu, yüzünü görmek için kalbi delice çırpınıyordu.

 

Gözleri her kapıyı dikkatle süzdü, önündeki açıldı, karşısındaki kapılardan biri açıldı, Ali göründü. Gözleri parıldadı, "Ömer Abi!!" dedi, hızla yanına koştu, genç adam eğilip kucağına aldı.

 

"Şampiyon nasılsın?" diye sordu, Asiye Hanım şaşkınlıkla izliyordu, oğlunun adama gösterdiği yakınlığa inanamıyordu.

 

Yerdeki poşetlere eğildi Asiye Hanım, sinirliydi. Kızı görümeden onu evden gördermenin yolunu arıyordu. Mutfağa yürüdü, kapıyı örttü. Sırtını tezgaha dayadı, bir çare düşünmeye başladı.

 

..... 

Odasından çıktı genç kız, bıkkın bir ifade vardı yüzünde. Annesinin pazara gidişi bile adamı görmesine çare olmamıştı.

 

Günlerdir evde olmanın etkisi her yerinde vardı, geniş bir beyaz bir pijama altı ve pudra renk bir tişört giymişti, saçlarını özensizce tepeden at kuyruğu yapmıştı. Gözlerinin yeşili ise her şeye rağmen ışıldıyordu.

 

Merdivenin en başındaki basamak da durdu, gözleri salona kaydı, karşısında genç adam vardı, kucağında küçük kardeşini tutmuştu.

 

Şaşırdı, "Halisünasyon görmeye başladım artık" dedi, umursamazca basamakları indi, genç adamın bakışı ona kaydı. Yüzünde koca bir tebessüm belirdi, Ali'yi kucağından indirdi.

 

Basamakların en ucuna geçip durdu, "Meleğim" dedi özlemle. Genç kız tek tek indi, tam önünde durdu. Gözlerini bir an bile kırpmıyor, adamın hayalinin yok olmasından korkuyordu.

 

Ömer şaşkındı, yüzünde tebessüm vardı, iki kolunu iki yana açtı, kollarını kıza sıkıca sardı, kafasını boynuna gömdü. Saçlarını kokluyordu.

 

"Aşkım"

 

Yavaşça geriye çekildi Ekin, genç adamın gözlerine bakıyordu.

 

"Ben iyi değilim, uyumalıyım"

 

Arkasını döndü, tek basamağı tırmandı, genç adam elinden tuttu.

 

"Beni özlemedin mi?" diye sordu, Ekin donuk bir şekilde yüzünde bakıyordu.

 

"Hayalsin, bizim evde olman mümkün değil"

 

Genç adam gülümsedi, elini yavaşça yüzüne bıraktı, yanağında gezdirdi. Mutfak kapısını ve Ali'yi kontrol edip dudağını kızın dudağına değdirdi, Ekin'in gözleri büyüdü. Bir halüsinasyon bu kadar gerçek olamazdı.

 

"Gerçeksin!" dedi, telaşlandı. "Ne işin var burada? Hemen saklan, annem görecek! Çabuk!"

 

Telaşla elinden tuttu, gizleyecek bir yerler bulmaya çalışıyordu. Annesinin görecek olmasından delice korkuyordu.

 

Genç adam telaşına bakıyordu, güldü. İki elinden tutup durdurdu. Kollarını boynuna sıkıca sardı.

 

"Sakin ol, annen biliyor. Birlikte geldik."

"Ne?"

 

Elini kafasının arka kısmına bıraktı genç adam, saçlarında yavaşça gezdirdi. Genç kız sakinleşti, delice özlemişti. Hızla sıkıca sarıldı, şu an yanındaydı, gerisi umurunda bile olmadı.

 

"Çok özledim" saçlarındaki kokuyu tüm ciğerlerine çekti. Genç kız tebessüm etti, hala yanında olduğuna inanamıyordu. "Bende çok çok özledim"

 

Tepkisiz durdu ikisi de, sadece birbirlerine sıkıca sarmalamışlardı. Sessizce anın tadını çıkarmaya, özlem gidermeye çalışıyorlardı.

 

Ali'nin gözleri onlara döndü, ufak bir tebessümle izleyip oyuncaklarına yoğunlaştı. Mutfak kapısı aralandı, Asiye Hanım göründüğü gibi iki genç hızla ayrıldı.

 

Kadının öfke dolu bakışları genç adamın kızdan usulca uzaklaşıp koltuğa oturma nedeni oldu. Genç kızın yüzünde tebessüm vardı, annesi ve sevdiği adamın bir arada olduğuna inanamıyordu, gerçekleşmeyecek bir hayal gibiydi.

 

"Yardım etmemi istediğin bir şey var mı anneciğim?" diye sordu, Asiye Hanım gözlerini kıstı, arkasını döndü. "Arkamdan gel Ekin" dedi, mutfağa yürüdü.

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, annesinin mutfağa girdiğini gördüğü anda iki genç bir robot edasında hızla birbirine yaklaştı, kollarını birbirlerine doladılar.

 

"Annem görecek" dedi genç kız, durumundan hiç şikayetçi değildi. Kafasını adamın göğsüne dayamış, kokluyordu.

 

"Görmez" dedi Ömer, saatlerce bu durumda kalsa doyamayacaktı. Kafasının üst kısmına ufak bir öpücük bıraktığında mutfak kapısı aralandı. İki genç hızla ayrılıp birer adım uzaklaştı.

 

Asiye Hanım'ın öfke dolu gözleri kızına döndü, kaç göz işaretiyle tepki gösterip onu takip etmesini söyledi.

 

Ekin annesinin arkasından ilerledi, mutfağa girdiği anda kapıyı örttü.

 

"Bana ve poşetlerime yapışan bu adamın bizim evde ne işi var!?"

 

Genç kızın gözleri pazar poşetlerine kaydı, aklındaki soruları yerine oturdu, genç adam annesinin peşinden gelmişti. Alt dudağını ısırdı, bu durum oldukça hoşuna gitmişti.

 

"Bunu sana benim sormam gerekiyor anneciğim, onu sen getirdin"

 

Derin nefes verdi Asiye Hanım, ne yapsa da adamın eve girmesine engel olamamıştı.

 

"İkinizin planıydı değil mi bu?" işaret parmağını kızının gözlerine doğrulup salladı. "Onu hemen göndereceksin!"

 

Genç kız kafasını cesaretle iki yana salladı, "Ama anneciğim, eve gelen herkese kapımız açık diyen sen değil miydin?"

"O başka"

"Neden başka? O da bir misafir. Kovmak bize hiç yakışır mı? Demezler mi sonra, Asiye'nin hiç görgüsü kalmamış da misafiri evden kovuyor diye"

 

Soluksuz kelimelerine kendisi de şaşırmıştı genç kızın, Asiye Hanım derin bir soluk aldı.

 

"Ekin! Deli etme beni. Gönder hemen onu!"

"Rahmetli babaannem yaşasaydı da keşke görseydi gelininin eve gelen misafiri kovduğunu?"

 

Gözlerini kıstı annesi, öfke doluydu.

 

"Babaanneni karıştırma"

"Neden karıştırmayacakmışım? Rahmetli oldu diye böyle davranıyorsun değil mi? Çok özledim babaannem seni çok"

 

Sakinleştirici bir soluk aldı Asiye Hanım, kızının çenesine cevap yetiştiremiyordu. Gözlerini ciddiyetle gözlerine dikti.

 

"Sadece yarım saat" dedi, ses tonunda uyarı vardı. Ekin zaferle güldü, "Hiç merak etme anneciğim, şimdi misafirimizle ilgilenmem gerek, ayıp olur"

 

Arkasını döndü, Anneianş tek kelime etmesine izin vermeden mutfaktan çıktı. Genç adama yaklaşıp yanına oturdu, kafasını göğsüne dayadı.

 

"Beni ne kadar özledin?" dedi, Ömer kolunu sıkıca sardı. Gözlerini kapayıp ufak bir öpücük alnına bıraktı.

 

"Sizin eve gelmeyi göze alacak kadar"

 

Genç kız güldü, elini adamın beline özlemle sardı. "Seni Seviyorum" göğsüne sokuldu, gözlerini kapadı. Onsuz bir hayat düşünemiyordu, sadece birkaç gün bile onsuzluk oldukça zorlamıştı.

 

.... 

"Bize geldiği için Ekin çok mutluydu" dedi, Murat Bey'in bakışı karısına döndü. Kafasını iki yana salladı, o adamın onun evinde olmasını sindiremedi.

 

"Onu eve nasıl alırsınız? Biz Ekin'i uzak tutmaya çalıştıkça siz evimize nasıl getirirsiniz!"

 

Asiye Hanım o anı düşünüyordu, o da eve girmesini istememişti ama kocası kadar da katı olmamıştı hiçbir zaman.

 

"Gözleri ışıldıyordu, onunla mutluydu." dedi, yanağına bir damla yaş süzüldü. O anlarda olmayı, kızının o adamın yanında bile olsa mutlu oluşunu yeniden görmeyi istedi.

 

Ayağa kalktı Murat Bey, o adama öfkesi dinmeyecekti. Kızının bu durumda olmasının tek nedeni o'ydu. Onu kapattığı evden kaçıran, kazaya sebep olan, kafasına bir kask takmayı bile düşünemeyen ve sonrasında bir defa bile arayıp sormayan biriydi o.

 

Asiye Hanım bakışını kocasının gözlerine çevirdi, kafasını yavaşça iki yana salladı.

 

"Ben sadece kızımın gözlerindeki mutluluğu gördüm, kıyamadım." dedi, Murat Bey burnundan soluyordu.

 

"İzin vermemeliydin, o adamı evimize almamalıydın!"

"O adamdan vazgeçmemesine rağmen ev hapsini sadece bir hafta sürdürebilmenin nedeni de bu değil miydi? Sen de kıyamadın, şimdi bana bu yüzden sesini yükseltemezsin"

 

Derin bir soluk aldı adam, adımları durdu. Karısının yanına usulca oturdu. İkisi de kızlarına hiçbir zaman kıyamamışlardı.

 

"Hatalıyım.. Hatalısın" dedi Murat Bey, en başından beri her şey hataydı. Bu hatanın bedelini ödemek zorunda olan tek kişi de kızlarıydı.

 

.... 

Siyah bir takım elbise giyinmişti genç adam, saçlarını özenle şekillendirmişti. Koca bir kutlama salonunun içerisinde yüzlerce insanın arasındaydı. Ceketinin orta düğmesi ilikliydi, beyaz gömleğinin yakasına siyah bir kravat takmıştı.

 

Yanında arkadaşı vardı, gözleri giriş kapısındaydı. Davetliler tek tek içeri giriyor olsa da onun beklediği, görmek istediği tek bir kişi vardı.

 

"Neden hala gelmediler?" diye sordu Mert, elinde bir cam bardak vardı, sabırsızdı, içeceğini yudumladı.

 

Ömer sessizdi, kalbi heyecanla çarpıyordu. Genç kızı hazırlanmış bir şekilde kapıdan girerken görmeyi delice istiyordu.

 

Önünde yuvarlak ufak bir masa vardı, kolunun birini üzerine bırakmıştı. Derin nefes verip kafasını eğdi, arkadaşının sesini duydu.

 

"Geldiler!" dedi Mert heyecanla, gözleri kapıdan giriş yapan Ezgi'ye kaydı. Pırıltılı krem renk bir elbise giymişti, dizinin hizasındaydı. Boyun kısmı v şeklinde ve omuzları açıktaydı.

 

Saçlarını maşayla kıvırmış, özenle makyaj yapmıştı. Ayaklarında yeşil, önü krem renk kemerden oluşan bir topuklu ayakkabı, elinde aynı renk ufak bir çanta vardı.

 

İçeri adım attığı anda birçok erkeğin dikkatini çekebilmişti, Mert de bunlardan biriydi. Gözleri büyümüş, şaşkınlık ve hayranlıkla izliyordu. Genç kızın böylesine alımlı olduğunu ilk defa fark ediyordu.

 

"Ezgi.." Dedi fısıltıyla, dili laldi. İnanamıyordu, nasıl böylesine eşsiz olmayı başarabilmişti. Yüzünde istemsiz ufak bir tebessüm belirdi, yanına yaklaşmak için tek adım atıp durdu.

 

Genç kızın bir adım gerisinden genç bir adam yaklaştı, gri bir takım elbise vardı üzerinde. İkisinin arasında önce bakışma, ardından ufak bir tebessüm oluştu ve sonda adam yaklaşıp kızın koluna girdi. Birlikte kalabalığa karıştıklarında, Mert gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

 

Ömer şaşkındı, kalbinin üzerine kara bulutlar hakim olmuştu. Kurduğu tüm hayaller yerlebir olmuştu. Ezgi, Ekin yerine başka biriyle kutlamaya katılmıştı.

 

"Senin yaptığın plana!" dedi öfkeyle arkasını dönüp hızla çıkışa yürüdü. Kapının önünde durup ceketinin iç cebinden telefonunu çıkardı, genç kızın ismini buldu.

 

Parmağı adama tuşuna yaklaştığı anda durdu, kafasını yavaşça iki yana salladı. Gerçekten de genç kız onu istemiyordu, sürekli elini geri çekmesinin nedeni de buydu.

 

Öfkeyle dolu dolu adam Ömer, telefonu avucunda sıkıp hızla yere fırlattı, arkasına bakmadan arabasına binip son hızla çalıştırdı.

 

.... 

Bar kapısında durdu genç adam, onu rahatlatacağını düşündüğü tek yer burasıydı. Arabasını son süratle park edip içeri girdi, her zamanki yeri olan barmenin tam karşısına oturdu.

 

"En sert olanından" dedi, garson kafasını sallayıp arkasını döndü. Pantolonunun ön cebinde ufak bir ilaç vardı, elini yavaşça üzerine bıraktı.

 

Titreyen elleriyle genç adamın içeceğine ekledi, iyice karıştırıp yaklaştırdı. Tereddüt etmeden tek dikişte bardağın dibini getirdi Ömer.

 

"Doldur!" dedi, barmen elindeki telefonu indirdi, ufak bir mesaj göndermişti. Şişeyle yaklaşıp bardağı yeniden doldurdu.

 

.... 

Körkütük sarhoştu genç adam, gözleri dolu doluydu, anlam vermek de zorlanıyordu. Bu kızın her hareketi nedeni bu kadar sarsılmasına neden oluyordu.

 

Gözleri kapanmak için direniyor, insanları ayırt etmek de bile zorlanıyordu. Kaçıncı şişenin dibini getirdiğinin farkında değildi, kafasını masaya bıraktı.

 

Bir el hissetti tam omzunun üzerinde, mayışık bakışını çevirdi, gözlerinin önünde sadece genç kızın hayali belirdi, ona yeşil gözleriyle bakıp gülümsüyordu.

 

"Gel.. din mi?" diye sordu zar zor, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı Melis, barmenin arayışıyla soluğu burada almıştı.

 

"Evet aşkım senin işin geldim, hadi gidelim" yaklaşıp koluna girdi, zar zor da olsa çıkışa yürüyüp kendi arabasına bindirdi. Yüzünde mutluluk vardı, bu gece her şey farklı olacaktı.

 

Kurduğu plan düzgün gittiği anda bu adam evliliği reddetme şansını tamamiyle kaybedecekti.

 

Lütfen oy vermeyi unutmayalım lütfen ❤️

Loading...
0%