Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19.Bölüm: Gerçekler

@mlkshnn

Başının o kısmında şiddetli bir ağrı hissetmişti. Genç adam gözlerinin içine bakıyordu, "İyi misin?"

"Ufak bir sızıydı ama geçti"

 

Derin ve sessiz bir soluk verdi Ömer, dağ evini anımsadı. Orada da baş ağrısı olduğunu görmüştü.

 

"Bir doktora görünmedin mi?"

"Göründüm" dedi Ekin, başındaki ağrıya rağmen bakışını ayırmadan adamın gözlerine bakıyordu.

 

"Ne dedi?"

"Ölecekmişim" kalbi delice çarpıyor, kalbi artık gizlememek için gayret ediyordu. Adamın yanında lal olan dili çözülmeye başlıyor, bu adamdaki sihir her bir araya geldiklerinde onu daha çok etki altına alıyordu.

 

Genç adam duraksadı, dili lal bedeni tutuldu. Gözleri büyümüş, tüm benliğini endişe sarmıştı. Kalbi hızla çarpmaya başladı, kafasını yavaşça iki yana salladı, böyle bir şey olamazdı.

 

"Ne?" diyebildi kendini biraz da olsa toparlayarak. Yavaşça kafasını yere eğdi genç kız, adamın gözlerindeki bakışa anlam vermeye çalıştı. Kelimeyi duyduğu anda yüz ifadesi değişmiş, hüzünlü bir hal almıştı.

 

Gözlerini kapadı, bakışlarını onun bakışlarına çevirdi. Çaresiz bir soluk aldı, bu adam hala kızın hayatının en büyük gerçeğini öğrenmeye hazır değildi.

 

"Şakaydı, bakma öyle" dedi yüzünde ufak ve yalancı bir tebessümle. Adamın yüzü gevşedi, rahatlatıcı bir nefes verdi.

 

Gülümsedi Ömer, bir çift yosunun içerisine bakıyordu. "Kötü bir şakaydı" dedi, tek kelime tüm bedeninin titremesine neden olmuştu. Ölüm kelimesi kesinlikle kızın ağzına hiç yakışmamıştı.

 

İkisi de bakışını ayırdı, genç kız parkı inceledi. Gözleriyle kardeşini arıyordu, iki köşeye baktı. Tüm çocuklarda göz gezdirdi, kardeşi görünürlerde yoktu.

 

"Ali'yi göremiyorum" dedi, endişeyle ayağa kalktı. Genç adam da o yöne döndü, aynı şekilde çocuğu aradı.

 

"Buralardadır, oynuyordur"

 

Genç kız kafasını iki yana salladı, Ömer de kalktı. "Hayır, görünmüyor" hızla çocukların olduğu oyun alanına yürüdü, "Ali!" diye seslendi.

 

Genç adam da etrafa bakınıyor, çocuğu bulmaya çalışıyordu. Adımını durdurdu Ekin, gözleri oturdukları yerin sağ kenarında bulunan ağaca kaydı. Küçük kardeşi arkasına gizlenip sadece kafasını çıkarmıştı. Dakikalardır ablasını ve adamı izliyordu.

 

"Ali" dedi Ekin, hızla yanına yaklaştı. Önüne çömeldi, derin bir nefesle yanağına dokundu.

 

"Beni çok korkuttun"

 

Küçük çocuğun gözleri genç adama kaydı, yanlarına yaklaşıyordu. Bakışlarını kıstı, "Onu sevmiyorum ben!"

 

Duyduğu gibi adımını durdurdu Ömer, daha fazla yaklaşmaya, çocuğun tepkilerini duymaya hazır değildi. Genç kız derin bir nefes aldı, bu konuyu şimdi sonlandırma gereği duydu.

 

"Çok ayıp Ali"

"O seni üzdü abla, yine üzecek"

 

Genç adam kafasını hızla iki yana sallayarak yanına yaklaştı. "Hayır, hayır ben ablanı üzecek bir şey yapmadım"

"Yaptın! Kötü birisin sen!"

 

Genç kızın bakışlarıyla kardeşini izliyordu. "Ablacığım, Ömer Abin beni hiç üzmedi"

 

Küçük çocuğun yüzünde şaşkın bir ifade oluştu, zihninde annesinin tembihleri vardı.

 

"Biz onunla iyi anlaşan iki arkadaşız"

"Birbirinizi seviyor musunuz?"

 

Genç adam uzak kalmaya dayanamadı, yanlarına yaklaştı. Aynı şekilde Ekin'in yanına, çocuğun da önüne çömeldi.

 

"Evet, seviyoruz tabii ki de. Ve ben gerçekten ablanı üzecek hiçbir şey yapmadım"

 

Bakışlarını ablasına çevirdi Ali, ondan onay bekliyordu. Gerçekten de bu adam ablasını üzecek bir şey yapmamış mıydı? Genç kız küçük kardeşinin bakışlarını gördüğü anda kafasını olumlu anlamda salladı.

 

Ne şimdi ne de hatırlamadıkları kaza öncesinde bu adam ablasını üzecek hiçbir şey yapmamıştı. Hiçbir fark yoktu iki zaman arasında da, yine gözlerine bakmaya kıyamıyor yine yanında her daim kalbi delice çarpıyordu.

 

Annesinin tüm tembihleri çocuğun aklından uçup gitti, ablasının onayı onun için yeterli oldu. Kısık gözlerinin yerini ufak bir tebessüm aldı.

 

"Tamam" dedi, iki genci de rahatlama sardı. Ömer tebessüm etti, kollarını açtı. Ali hızla ona sarıldı, genç adam kucağına alıp kaldırdı.

 

İki bacağı omuzlarından öne sarkacak şekilde boynuna oturttu. İki elinden sıkıca tuttu, küçük çocuk gülüyordu. "Şampiyon muyum?" diye sordu, zihninde sadece geçmiş anlar vardı. Genç adamın ona hitap şekliydi bu.

 

Kafasını salladı Ömer, "Şampiyonsun" dedi, Ekin geriye çekildi. Kardeşini ve genç adamı sessizce izledi, yüzünde tebessüm vardı. Bu adam her hareketiyle onu daha çok etkisine alıyordu.

 

Bir ses duyuldu o anda, genç kızın telefonu çalıyordu. Ekrana baktı, 'Annem' yazıyordu. Merakla kulağına yaklaştırdı, 'Anneciğim' dedi.

 

Evindeydi Asiye Hanım, kocasının eşyalarını küçük bir valize yerleştiriyordu. İş için şehir dışına çıkacaktı. "Kızım, Ali yanında mı?"

 

Genç kız bakışını kardeşine çevirdi, genç adamla derin bir sohbetin içerisindeydiler, "Evet anne"

"Onu da getir, baban gitmeden sizi görmek istiyor"

"Tamam"

 

Telefonu kulağından indirip genç adama yaklaştı, "Kusura bakma, gitmemiz gerekiyor" dedi, çocuğu dikkatle boynundan indirdi Ömer, tebessümle kafasını olumlu anlamda salladı.

 

"Önemli değil" dedi genç adam, kardeşinin elinden tutan kıza tebessüm etti.

 

"Görüşürüz sonra" dedi Ekin, genç adamın aklı uçup gitti. Daha saatler önce aldığı 'uzak durma' kararını hafızasından sildi, kalbi böyle çarpmaya devam ettikçe uzak kalmak mümkün değildi. "Görüşürüz"

 

.....

Gecenin bir yarısında genç bir kız bir çocuk parkında tek başınaydı. İki aydınlatma direğinin yanında, salıncağın karşısında bulunan banka oturmuştu. Üzerinde ince bir hırka vardı, sonbaharın ufak esintileri sağlıklı birine kıyasla daha çok üşümesine neden oluyordu.

 

Sessizlik hakimdi, ara sıra arkasındaki yoldan seyrek şekilde araçlar geçip gidiyordu. Genç kız hiçbir şeyi duymuyor, algılamıyordu. Elinde telefon, ekranda da aramaya cesaret edemediği 'Ömer' ismi vardı, sıkıca tutmuştu.

 

Kafasının sağ üst kısmında yaklaşık bir saattir ara sıra varlığını hatırlatan bir ağrı vardı. Son zamanlarda sık sık gelen ataklardan sadece biriydi. Hayatının normal seyrini değiştiren, kimi zaman uyumasına kimi zamanda özgürlüğüne engeldi.

 

Erken vakitlerde yatağına girip uyumuş, ağrının gelişiyle de gözlerini aralamıştı. Ailesinin fark etmesinden endişe duyup soluğu burada almıştı, biraz hafifleyene kadar da gitmeyi düşünmüyordu.

 

Yeşil bakışları yorgun, uykusuz ve bitkindi. Yavaşça ayağa kalktı, salıncaklardan birine oturdu. İki zincirden sıkıca tuttu, ayaklarını yere sürterek yavaşça sallanmaya başladı.

 

Bir titreşim hissetti tam o anda, telefonuna bir mesaj gelmişti. Tuşunu açtı, gecenin bu saatinde kim, neden uyanık olurdu. Ekranda 'Ömer - Bir yeni mesaj' yazıyordu. Yüzünde şaşkınlık, kalbinde heyecan oluştu. Hızla açtı, 'Uyudun mu?' yazıyordu.

 

Genç adam şirketin yoğun günlerinde olduğu gibi yine gece yarısına kadar çalışmış, dosyaları ve yapılacak olan sözleşmeleri gözden geçirmişti. Sadece güvenlik elemanlarının bulunduğu şirkette, odasında bir başınaydı.

 

Yorulduğu anlardan birinde genç kızı hatırlamıştı. Birkaç defa baş ağrısına denk gelmiş, şu anki durumunu merak etmişti. Uyuma ihtimaline karşın da sadece kısa bir mesaj yazabilmişti.

 

'Hayır' yazdı genç kız, genç adam titreyen telefonla kalbinin delice çarpmaya başladığını hissetti. Hızla okudu, 'İyi misin.. Yani başında ağrı var mı hala?'

 

Genç kızın yüzünde buruk bir tebessüm oluştu, adamın ufak bir baş ağrısına gösterdiği ilgi ve endişe onu en büyük gerçeğiyle karşıya karşıya getiriyordu. Öyle büyük sınavlardan geçiyordu ki, bu ağrı hiçbir şeydi.

 

"İyiyim"

"Umarım seni uyandırmamışımdır"

 

Genç kız istem dışı kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı. Salıncağı geride bırakıp banka yeniden oturdu.

 

"Hayır uyumuyordum, parktayım"

 

Gözleri büyüdü adamın, hemen kolundaki saate baktı, gece yarısını geçmişti.

 

"Ne? Yanında kimse var mı?"

"Hayır"

 

Hızla ayağa kalktı, arkasını döndü. Askıdan lacivert ceketini aldı, telefonunu iç cebine bırakıp odadan çıktı.

 

.... 

Tam arkasından bir adım sesi ve bir nefes ulaştı genç kızın kulağına. Kafasını yavaşça geriye çevirdi, genç adamı gördü. Şaşırsa da gözleri parıldadı, yalnız olduğunu hissettiği her anda olduğu gibi bu adam yine ona yetişmişti.

 

Yaklaştı Ömer, tam yanına oturdu. "Eşlik etmek istedim" dedi, Ekin tebessüm etmekle yetindi. İkisinin de bakışı aynı anda en güzel anlarının geçtiği salıncağa döndü, sessizce onun bıraktığı etkiye kapıldılar.

 

Uzun zaman sonra gecenin bir yarısında, bu parkta ve o salıncağın karşısında oturuyorlardı. İkisinin de kalbi hızla çarpıyor, yakın olmak için delice çırpınıyordu.

 

Sessiz bir soluk aldı genç adam, bakışlarıyla kızı süzdü. Sağ gözünü çok az da olsa kıstığını gördü, şaşırdı, yüzü asıldı. Yine başında o ağrı vardı, anlamıştı.

 

"Hastaneye gitmemek de kararlı mısın?" diye sordu, genç kızın bakışları ona döndü.

 

"İyiyim"

 

Kafasını kendinden emin bir şekilde iki yana salladı genç adam, kesinlikle inanmıyordu.

 

"Değilsin. Gözlerin uyumak için savaş veriyor ama başındaki ağrı izin vermiyor" dedi, genç kız tek kelime etmedi. Ne kadar inkar etse de inandıramayacağını biliyordu.

 

"Çok mu şiddetli?"

"Pek değil" dedi kabullenişle. İkna edemeyeceğinin farkındaydı.

 

"Bir ağrı kesici rahatlamana yardımcı olabilir"

"İstemiyorum"

 

Tedavi günlerinde bile istemeye istemeye gittiği hastaneye, mecbur olmadıkça gitmemeye kararlıydı.

 

"Çok inatçısın" dedi genç adam, genç kız ufak bir tebessümle yetindi.

 

"Bunu biliyorum aslında" sustu, genç adamda tebessüm etti. "Sen neden uyumadın hala?" üzerinde bulunan takım elbiseye bakıyordu.

 

"İşlerim uzun sürdü, hala eve geçmemiştim"

"Hep mi böyle?"

"Hayır, bazen şirketin yoğun zamanları oluyor."

 

Genç kız duraksadı, aklında tek bir kişi yer aldı. "Ezgi'yi görebiliyor musun?"

 

Genç adamın bakışı ona döndü, "Ezgi mi? Görüşmediniz mi bugün?"

 

Kafasını yavaşça yere eğdi Ekin, ikisi de birbirini arayıp sormamıştı. "Bana kırgın sanırım" dedi, sesinde hüzün vardı. Varlığına öylesine alışmıştı ki yokluğu ilk günden onu zorlamaya başlamıştı.

 

"Onu özlemişsin" dedi genç adam, bakışlarını genç kızın yeşillerine dikmişti. "Sanırım"

"Düzeltmek mi istiyorsun?"

"Çok inatçıdır, beni affetmeyebilir"

 

Tebessüm etti Ömer, genç kızın gözlerinden ayırdı bakışını. Alt dudağını ısırdı, kırgın yeşillerin parıldaması için yapamayacağı şey yoktu.

 

"Bu işi bana bırak. Yarın, akşam yemeğini Ezgi'yle birlikte yiyeceksiniz" dedi kendinden emin bir şekilde.

 

Genç kızın heyecanlı bakışları ona döndü. Ona güveniyordu, dediğini mutlaka yapacaktı.

 

"Sende eşlik etmek ister misin?"

 

Genç adam şaşkın bakışlarını ona çevirdi. Yüzüne ufak bir tebessüm, kalbine koca bir heyecan hakim oldu.

 

"Ben.. Sizi başbaşa bırakmalıyım"

"Hayır, aracı olarak bulunabilirsin"

 

Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, daha fazla reddedemedi.

 

"Tamam, akşam görüşüyoruz o zaman"

"Evet"

 

Bakışlarını parka çevirdi yeniden genç kız, kafasının üst kısmındaki ufak sızı yeniden varlığını belli etti. Gözünü yavaşça kıstığında, genç adamın izlediğinden habersizdi.

 

Bir el hissetti tam bileğinin üzerinde, sıkıca tutmuştu. Ömer hızla ayağa kalktı, çekiştirerek kızı da kaldırdı, yürümeye başladı.

 

"Nereye?" dedi genç kız merakla, arkasından ilerliyordu. "Hastaneye"

"İstemiyorum"

 

Duymadı bile Ömer, arabanın ön kapısını açtı, genç kızı oturtup kemerini bağladı. Kapıyı örttü, önden dolanarak sürücü koltuğuna yerleşti. Bu gece böyle bırakmayacaktı, bir doktora götürüp başındaki ağrının dinmesini sağlayacaktı.

 

..... 

Bir hastanenin aciliydi, genç kız yanyana bulunup beyaz perdelerle birbirinden ayrılan yataklardan en baştakindeydi.

 

Genç adamın giriş işlemlerini yaptığı vakit genç kız muayene eden nöbetçi doktora durumunun ufak bir özetini geçmek zorunda kalmıştı.

 

Genç bir adamdı doktor, kızın durumuna oldukça üzülmüş, adama söylemeyeceğinin sözünü vermişti. Başındaki ağrıya bir ağrı kesicinin iyi geleceğini fakat sadece kısa süreli bir rahatlama sağlayacağını, kendi doktoruna en kısa sürede görünmesini tembihlemişti. Genç kız kafasıyla onaylamakla yetinmişti.

 

Yatağın kenarına oturuyordu, genç adam tam yanında bekliyordu. Doktorun verdiği talimatla bir hemşire gelip ağrı kesiciyi vuracaktı.

 

İkisi de sessizdi, sadece karşılarındaki hemşirenin hazırlıklarını izliyorlardı. Bakışını yavaşça sağına çevirdi genç kız, gözleri adamın gözlerine değdi. Tek kelime edemedi, kafasını yavaşça eğdi.

 

Yavaşça yatağa yattı, hemşirenin yaklaştığını görmüştü. Genç adam arkasını döndü, perdenin gerisine çekilmek için adım attı, kolunda bir el hissetti. Adımları durdu, bakışını o yöne çevirdi.

 

Gözleri Ekin'in yeşil gözleri ile buluştu, uzaklaşmasını değil yanında kalmasını istiyordu. Tek kelime edemedi, kolundaki eli yavaşça indirip parmaklarını parmaklarının arasına geçirdi.

 

Genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, derisini delen iğneyi bile o anda hissetmedi. Genç adam bakamadı, elinden sıkıca tutsa bile kafasını başka yöne çevirdi, gözlerini sıkı sıkı kapattı. Tıpkı önceden olduğu gibiydi, bu anı izlemeye, canının yandığını görmeye cesareti yoktu.

 

Hemşirenin gidişi ile genç kız toparlanmaya çalışıp yavaşça doğruldu. Ömer hızla bakışını çevirip yaklaştı, gözlerinin içine bakıyordu. "İyi misin?" kafasını salladı Ekin, aldığı ağır ilaçlar ve tedavilerin yanında bu küçük ağrıyı hissetmemişti.

 

"Beni eve bırakabilir misin?"

 

Kafasını onaylayarak salladı genç adam, ayağa kalkmasına yardımcı oldu. Doktorla son defa görüşüp birlikte çıkış yaptılar.

 

.... 

Arabanın ön koltuğundaydı genç kız, kafasını yan şekilde koltuğa dayamış, pencereden dışarıyı izliyordu. Dalgın ve sessizdi, gözleri kapanmak için direniyordu. Esnemeleri ardı arkasına görülüyor, ağrı kesicinin verdiği rahatlama sonrası güzel bir uykuya ihtiyaç duyuyordu. Zihni çok meşgul ve merak doluydu, anlam veremediği çok şey vardı.

 

Bu adamın yanında;

Neden hep güçsüzdü?

Neden kalbi ritmini şaşırıp duracak gibi çarpıyordu?

Neden her kötü hissetiği anlar ona denk geliyordu?

Neden onun varlığını hissettiği anda kelimeler boğazında düğüm düğüm oluyordu?

 

Hem ruhen hemde bedenen yorgundu, hayat her yönüyle onu oldukça zorluyordu.

 

Gözlerini yavaşça kapadı, ne yola ne de verilen ilaca daha fazla direnemiyordu. Genç adamın bakışı o yöne döndü, yol boyunca sessiz olduğunu biliyordu.

 

"Ekin" dedi fısıltıyla. Gözleri, kapalı gözlerine kaydı. Arabayı yavaşça bir köşeye çekip durdurdu. Uyuduğundan emin olunca tüm benliğini koca bir rahatlama sardı. Baş ağrısı dindiği için uyuyabilmişti.

 

Yavaşça yaklaştı, koltuğun alt köşesinde bulunan tuşa dokundu, yatay pozisyona getirdi. Genç kız rahatlayarak bakışını genç adamın tarafına çevirdi. Gözleri kapalı, elinin biri yanağının altında, derin bir uykudaydı.

 

Genç adam sessizdi, karşısındaki manzarayı izliyordu. Kemerini açtı, kendi koltuğunu da yatırdı. Yönünü ona çevirdi, kafasını koltuğa dayayıp izlemeye başladı.

 

Aldığı sessiz soluklar, bembeyaz teni ve uzun saçları kalbinin delice atmasına neden oluyordu. Tıpkı bir rüyaydı, hiç bitmesini istemediği, ömrünü bu şekilde geçirmeye razı olduğu bir rüya.

 

..... 

Kaza Öncesi

 

Şirketteki odasındaydı genç adam, önünde bir fincan kahve vardı. Bir yudum içtiği sırada telefonunun titrediğini gördü. Tam karşısında, masanın üzerindeydi. Eline aldı, ekrana baktı, yabancı bir numaraydı.

 

Merakla açtı, 'Dağ evine bir hırsız girip her şeyi yerlebir etti. Tek olarak hemen gelmezseniz evi ateşe verecek -Bir dost' yazıyordu.

 

Şaşkınlıkla kalktı genç adam, arkasındaki askıda ceketi vardı. Eline aldığı, giyinmek için bile vakit kaybetmek istemeyerek koşar adımlarla çıktı.

 

Arabasına hızla binip çalıştırdı, telefonundan bir yandan da o numarayı tuşladı, duyduğu tek şey 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor' oldu.

 

....

Arabayı park ettiği gibi koşar adımlarla indi genç adam, bakışını dağ evine çevirdi, dışarıda bir sorun görünmüyordu. Hızla eve yürüdü, cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı, adımları aynı anda durdu.

 

Burnuna farklı farklı kokular siniyordu, çeşit çeşit yemek kokuları karışımı. İçeri adım attı, evin temizlenmiş olduğunu fark etti. Kulağına bir müzik ulaştı, slow ve rahatlatıcı bir tonu vardı.

 

Şaşkınlıkla ilerledi, kulağına mutfaktan sesler ulaşıyordu. O yöne ilerledi, kapıyı yavaşça açtı, yüzünde koca bir tebessüm, kalbinde büyük coşku oluştu.

 

Karşısındaki manzara eşsizdi. Genç kız saçlarını tepeden at kuyruğu yapmış, bir mutfak önlüğü takmıştı. Ocağın üzerinde birkaç tencere vardı.

 

Bedenini geriye çevirdi, gözleri genç adamın şaşkın gözleriyle buluştu. Tebessüm etti, kolundaki saatte baktı. "Aşkım hoşgeldin" dedi, arkasını döndü.

 

Hızlı adımlarla fırına yaklaştı, alarmı çalıyordu. Ellerine eldiven geçirip eğildi, bir tepsi dikkatle çıkarmaya çalıştı.

 

Genç adam şaşkındı, sırtını kapıya yasladı. Aklında genç kızın bir haftadır süregelen sokağa çıkma yasağı vardı, buraya nasıl gelebildiğini merak etse de umursamamaya çalıştı. Karşısında eşsiz bir manzara vardı, tadını çıkarmalıydı.

 

Kurabiyelerden birini eline aldı genç kız, genç adama yaklaştı. Uzattı, "İlk defa denediğim bir tarif, beğenecek misin?" Ömer tereddütsüz ağzını açtı. "Bayıldım" dedi gülümseyerek.

 

Tebessümle elinden tuttu Ekin, mutfaktan çıkarıp salona geçti. Koca bir yemek masası vardı, özenle hazırlanmış, düzenlenmişti. İki kişilik çeşit çeşit yemekler bulunuyordu.

 

Tek kelime etmeden masanın bir ucuna genç adamı oturttu. Önlüğü çıkarıp tam karşısındaki diğer uca da kendisi oturdu.

 

Genç adam şaşkın bir mutluluk yaşıyordu, alt dudağını ısırdı. Bu an kesinlikle bir rüyaydı, başka açıklaması olamazdı. Gözlerini, hayranlıkla bir çift yeşile çevirdi.

 

"Eğer bu bir rüyaysa, beni uyandıranı öldürürüm" dedi, Ekin koca bir kahkaha attı.

 

"Evet aşkım şu an bir rüyanın içerisindeyiz, o yüzden tadını çıkarmalıyız. Hadi yemeklerin tadına bak"

 

Kafasını salladı genç adam, eline bir kaşık aldı. Çorba koyup dikkatle içti, gözleri parıldadı. Her yemeği, en iyisiyle, en güzeliyle yapardı.

 

"Harika! Ellerine sağlık aşkım"

"Afiyet olsun" dedi, bir kaşık çorba içti. Alt dudağını ısırıp şaşkınlıkla olanlara anlam vermeye çalışan adama baktı.

 

"Aşkım, Umut ağlıyor. Onu buraya getirebilir misin?" dedi, genç adamın gözleri ona döndü.

 

"Ne? Umut mu?"

"Hadi babası, oğlumuzu daha fazla ağlatmamalısın"

 

Ömer şaşkındı, yavaşça ayağa kalktı. Ne yöne gideceğini hiç bilmiyordu, bakışını genç kıza çevirdi.

 

"Nerede?"

 

Ekin gülmemek için kendini oldukça sıkıyordu. "Oğlunun odasını mu unuttun aşkım? Bizim odamızın yanında"

 

Tek adım atıp durdu genç adam, bakışını ona çevirdi. "Biz.. evlendik mi?"

"Evet aşkım, geçen gün ikinci yılımızdı"

 

Ensesini ovdu adam, yüzünde tebessüm oluştu. Kafasını onaylayarak sallayıp merdivene ilerledi. Tek adım attı, genç kızın kahkahasını duydu.

 

"Aşkım seni en yakın zamanda bir doktora göstermeliyiz" dedi, gülüşünün arasında. Genç adam kafasını ona çevirip yanına yaklaştı.

 

"Şakaydı değil mi?" gözlerini kıstı.

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda sallayıp ayağa kalktı. Karşılıklı durmuşlardı.

 

"Geldiğin andan beri öyle şaşkındın ki seninle biraz oynamak istedim" dedi, hala delice gülüyordu.

 

"Başımın belası" dedi, genç kız hızla uzaklaştı. Evin içerisinde büyük bir koşturma başladı. Ekin koşuyor, Ömer de yakalamak için savaş veriyordu. Bir yandan da gülüşler yankılanıyordu.

 

Bir koltuğun önünde biri de arkasında durdu, nefes nefese ve gülüyorlardı. Genç adam gözlerini kıstı, hızla koltuğun üzerinden atlayıp genç kızı yakaladı. Kendine doğru çekmeye çalışırken üstüste koltuğa düştüler.

 

Genç adam üstte, genç kız da alttaydı. İkisi de duruldu, birbirlerinin gözlerine özlemle, aşkla bakıyorlardı.

 

"Sen beni özlemedin sanırım" dedi genç kız, iki gündür yüzünü görememişti. Genç adam elini yüzüne bırakıp yanağını yavaşça okşadı.

 

"Bence özlemeyen sensin. Gördüğün ilk anda dengemi şaşırtmaya çalıştın"

 

Ekin güldü, alt dudağını ısırdı. Gözleri parıldıyordu.

 

"Eğer şimdi üzerimden çekilmezsen daha fenasını yaparım. - Bir dost" dedi, Ömer mesajı hatırlayıp tebessüm etti.

 

"Eğer şimdi beni öpmezsen çok fena olur. -Bir sevgili" dedi, Ekin kahkaha attı, oldukça hoşuna gitmişti.

 

Kafasını yavaşça kaldırıp genç adamın dudağına ufak bir öpücük kondurdu, Ömer iki kolunu ona sıkıca sardı.

 

..... 

Bir koltukta oturuyordu genç adam, genç kız kafasını dizine bırakmıştı. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Önce başbaşa güzel bir yemek yenmiş, uzun uzun sohbet edilmişti. İki gündür biriken özlem giderilmeye çalışılıyordu.

 

"Evden nasıl çıkabildin?" diye sordu genç adam, elleriyle saçlarını yavaşça okşuyordu. Genç kız tebessüm etti, gözleri parıldadı.

 

"Birazcık duygu sömürüsü yapmış olabilirim"

 

Sabah kahvaltı sonrası babasının yanına oturmuş, evde çok sıkıldığını üzgün bir ifade ile dile getirmişti. Adam önce gözlerine bakmış, bir haftadır sürdürdüğü yasağı düşünmüştü. Kızını bu şekilde eve kapattığı için kendini günlerdir zaten kötü hissediyordu.

 

Ekin'in 'Hava almaya, arkadaşlarımla görüşmeye ihtiyacım var. Deren'de yok artık, boğuluyorum baba" deyip babasının gözlerine bakması, tüm her şeyi değiştirmiş, Murat Bey kıyamayarak derin bir nefesle ayağa kalkmıştı.

 

Önce kızının gözlerinin içine bakmış, "Tamam ama günde sadece birkaç saat" demişti. Genç kızın gözleri parıldamış, derin bir soluk alıp babasına sarıldıktan sonra hazırlanıp soluğu dışarıda almıştı.

 

"Yasak bitti mi artık?" diye sordu genç adam mutluluk barındıran bir heyecanla.

 

"Tam değil aslında, sadece gün içerisinde birkaç saat çıkabileceğim artık"

"Olsun" dedi Ömer, bu bile yeterliydi. Birkaç saat bile olsa gözlerine bakabilmek, ellerini tutabilmek ve sarılmak önemliydi.

 

"Zamanla o da kalkar"

"Umarım"

 

Yan döndü genç kız, yanağı adamın dizine değdi. Gözleri boşluğa daldı, günlerdir zihnini meşgul eden çok başka bir şey vardı.

 

"Deren'e ulaşamıyorum" dedi sıkıntıyla. Günlerdir arkadaşının her dakika telefonunu arıyor, her defasında da 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor' sesini duyuyordu. Genç adam duraksadı, elini yavaşça genç kızın saçlarında gezdiriyordu.

 

O da genç kız gibi endişeliydi, bu kız ikisinin hayatından da habersiz gitmiş ve ani bir şekilde yok olmuştu. Babasının şoförlüğünü yapan babası da kızının gidişinden günler sonra ailesiyle arkasından gitmişti.

 

"Bilmiyorum, ailesi de gitti. Artık haber alabileceğimiz hiç kimse yok. Üzgünüm aşkım, sana ondan haber getiremiyorum"

 

Gözleri dolu dolu oldu kızın, arkadaşının yokluğunu derinden hissediyordu.

 

"Şimdiden onu çok özledim" dedi. Genç adam derin bir nefes aldı, "Bizi birleştirip yok oldu."

"Kötü kız, onu affetmeyeceğim."

 

Genç adamın gözleri sevdiği kıza döndü, elini yanağına bırakıp yavaşça gezdirdi.

 

"Ona ulaşmayı çok mu istiyorsun?"

"O benim çocukluğum, en yakınım ve dert ortağımdı. Büyük bir boşlukta hissediyorum kendimi, ben dertleşmek istediğimde kimi arayacağımı artık hiç bilmiyorum"

 

Bakışını eğdi, yüzü asıktı.

 

"Biliyor musun burada olsaydı, yasak bu kadar uzun sürmezdi. Bizimkileri her konuda ikna etmeyi başarıyordu"

 

Yüzünde hüzün dolu bir tebessüm oluştu, yanağına tek damla yaş usulca süzüldü. Genç adamın kalbi burkuldu.

 

"Ağzında hep senin ismin vardı, sürekli yaptığınız şeylerden söz ederdi, ben ilk defa bir çalışanımızın kızıyla böylesine yakın olmuştum. Gidişine gerçekten üzüldüm."

"Biz onun için değerli değildik sanırım, gittiğinden beri hiç arayıp sormadı"

 

Kafasını iki yana salladı genç adam, delice merak etse bile ona moral vermeye çalışıyordu.

 

"Fırsat bulamamıştır belki de"

"Hayır, isteseydi bir mesaj bile atabilirdi"

 

Derin nefes verdi Ömer, daha fazla bu konuyu konuşup üzmek istemiyordu.

 

"Düşünme artık, en yakın zamanda haberi gelecektir. O bize uyarı yapmadan rahat etmez"

 

Tebessüm etti, ikisine de sık sık yaptığı uyarılar vardı.

 

"Ömer'i bırakırsan seni öldürürüm Ekin" dedi genç kız, yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Ömer güldü, "Arkadaşımı üzersen karşında beni bulacaksın Ömer"

 

Yavaşça doğruldu Ekin, genç adamın gözlerinin içine baktı. Alt dudağını yavaşça ısırdı, arkadaşının tembihi zihninde vardı. Yaklaşıp kollarını boynuna doladı, kafasını boyun boşluğuna gömdü.

 

"Seni çok seviyorum"

"Seni çok seviyorum"

 

.... 

Elini uzattı genç adam, izlediği manzara kalbinin delice çarpma nedeniydi. Uyandırmamaya gayret ederek işaret parmağının ucunu yanağına değdirip yavaşça okşamaya başladı.

 

.... 

Yavaşça gözlerini araladı genç kız, sabahın ilk ışıkları yüzüne vuruyordu. Bakışları tek bir şeye yoğunlaştı, genç adam yanındaki koltukta tepkisizce oturmuş, onu izliyordu.

 

"Günaydın" dedi Ömer, gözlerini sabaha değin hiç kırpmadan onu izlemişti. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı, ömrünün en eşsiz gecesi olmuştu.

 

Yavaşça kafasını koltuktan ayırdı Ekin, bulunduğu yere baktı, geceyi arabada geçirmişti. "Ben.. Uyuyakalmışım" dedi ufak bir çekingenlikle.

 

Kendini toparlamaya çalıştı, genç adam sessizce izliyordu. "Evet"

"Neden uyandırmadin beni?"

 

Alt dudağını ısırıp kafasını iki yana salladı Ömer, soruya verecek bir cevabı yoktu. Onu izlemek kalbine öylesine huzur vermişti ki, uyandırıp engel olmak istememişti.

 

"Başın nasıl?"

"İyi ama gitmeliyim"

 

Doğruldu, kendine çeki düzen vermeye çalıştı. Endişe doluydu, ailesine dışarıda sabahlamanın açıklamasını nasıl yapacağını hiç bilmiyordu. Elini kapının koluna uzattı, bir ses duyuldu, telefonu çalıyordu.

 

Merakla çantasından çıkardı, ekranda annesinin ismini gördü. Gözleri büyüdü, endişeyle önce adamın gözlerine baktı, "Annem kızacak" dedi, telefonu kulağına yaklaştırdı.

 

"Anne"

"Kızım, uyandırmadım değil mi? Ezgi'yi merak ettim, nasıl oldu?"

 

Genç kız duraksadı, bakışını genç adama çevirdi. "Ezgi mi?"

"Evet, mesajında hasta olduğunu. Bu yüzden yanında kalmak istediğini yazmıştın gece"

 

Şaşırdı, tek kelime edemedi. Bakışları sadece adamın gözlerinin üzerindeydi. "Evet, evet anne. Daha iyi şu an. Bende birazdan eve geleceğim"

"Tamam kızım, dikkat et"

"Ederim, görüşürüz"

 

Telefonu kapattı, açıklama beklercesine adama bakıyordu.

 

"Merak ederler diye" dedi genç adam tereddütle. Ekin kafasını salladı, "Teşekkür ederim, artık gitmem gerek"

"Tamam, seni bırakabilirim"

 

Genç kız kafasını iki yana salladı, "Teşekkür ederim, ben gidebilirim"

"İtiraz kabul etmiyorum" diyerek arabayı çalıştırdı. Genç kızın tarifiyle evlerine yöneldi.

 

.... 

Genç kız indi, evlerinin bir sokak ötesinde arabayı durdurnuştu. Ailesinin yeni bir arkadaşa dair sorgularını duymak istemiyordu.

 

"Akşam görüşürüz" dedi genç adam, Ekin'in bakışı ona döndü.

 

"Akşam mı?"

"Ezgi'yle görüşecektin"

"Evet, unutmuştum. Görüşürüz"

 

Tebessüm etti, arkasını dönüp evine ilerledi.

 

.... 

Şirkete giriş yaptı genç adam, onu girişlerde her daim karşılayan sekreteri yaklaştı.

 

"Günaydın efendim"

"Üstümü değişmem gerek"

"Tamam, hemen hallediyorum"

 

Arkasını döndü, Ömer yönünü asansöre çevirdi. Bakışı bir kişiye yoğunlaştı, Ezgi önünden ilerliyordu. Elinde bir dosya vardı, kafasını eğmiş okumaya çalışıyordu.

 

"Ezgi Hanım günaydın" dedi, genç kız bakışını kaldırdı. Gözleri adamın gözleriyle buluştu, kafasını tebessümle salladı.

 

"Günaydın Ömer Bey"

"İşiniz bitince odama uğrayın, konuşmak istediğim bir konu var"

"Peki efendim" dedi, Ömer tebessüm edip asansöre, genç kız da odasına ilerledi.

 

.... 

Tıklanan kapıya çevirdi Ömer gözlerini, koltuğunda oturuyordu. "Gir" dedi, kapı yavaşça aralandı. Ezgi göründü, tebessümle içeri adım attı.

 

"Ömer Bey" dedi, Ömer ayağa kalktı. Masanın kenarında dolanıp tekli misafir koltuklarından birine oturdu. Tam karşısında duranı da eliyle işaret etti, genç kız kafasını onaylayarak sallayıp oturdu.

 

Aralarında bir metrelik mesafe ve küçük bir cam orta sehpa vardı. "Ezgi bu akşam için herhangi bir planın var mı?"

 

Genç kız şaşkınlıkla bakıyordu, "Hayır"

"Bir iş görüşmem olacak, bana eşlik edebilir misin?"

 

Merak doluydu Ezgi, "Ederim.. Ama neden ben?"

"Şirketin çalışanlarından en çok güvendiğim kişisin"

 

Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı genç kız, patronunun ricasını geri çevirmeyecekti. "Olur"

"Tamam o zaman, çıkışta birlikte gideceğiz"

"Tamam"

 

Tebessüm etti Ömer, aklında sadece Ekin vardı. Bir an önce iki kızın arasını düzeltmek, mutluluğunun nedeni olmak istiyordu.

 

"Bir şey içmek ister misin?"

"Hayır, yoğunum biraz. Söyleyecekleriniz bittiyse kalkabilir miyim?"

"Tabi tabi" dedi, genç kız ayağa kalktı. Arkasını dönüp odadan çıktığında, Ömer hızla masasına yaklaştı. Telefonunu alıp Ekin'e son durumu belirten bir mesaj gönderdi.

 

.... 

Elinde kupa bir bardak vardı Ezgi'nin, kahvesini yenilemiş odasına doğru yürüyordu. Adımları hızlıydı, onu bekleyen yığınla iş vardı.

 

Bakışını yavaşça kaldırdı, gözleri şirketin giriş kapısına kaydı. Yüzünde şaşkınlık oluştu, karşısında duran kişiye inanamadı.

 

Bora kapıdan giriş yapıyordu, ellerinde bir buket kırmızı gül vardı, merakla etrafı inceliyordu. "Bora" dedi genç kız, genç adamın yüzünde tebessüm oluştu. Onu bu kadar çabuk bulabileceğine ihtimal vermiyordu.

 

Yanına yürüdü, çiçekler uzattı. "Merhaba, kutlama gecesi için bir özür mahiyetinde."

 

Genç kızın yüzünü şaşkın bir tebessüm aldı, çiçekleri sıkıca tutup kokladı.

 

"Sen özür dilenecek bir şey yapmadın"

"Yine de rahatsız hissettim"

 

Kafasını yavaşça eğdi Ezgi, "Özür dilemesi gereken kişi benim aslında." başını hızla iki yana salladı Bora, onun bir hatası olduğunu kesinlikle düşünmüyordu.

 

"Hayır böyle düşünme.." Dedi, bakışını etrafa çevirdi. Herkes işine yoğunlaşmıştı, "Bana çalıştığın yeri göstermeyecek misin?" diye ekledi, Ezgi tebessümle kafasını olumlu anlamda salladı.

 

"Tabii ki, benim için bu bir şereftir"

 

Genç adam güldü, kızın gösterdiği yöne ilerlemeye onunla birlikte ilerlemeye başladı.

 

Şaşkındı Mert, yüzü asılmıştı. Genç kızla konuşmak için yaklaştığı anda adamı görüp durmuştu. Bir köşeye çekilip gizlice izlemiş, odaya girdiklerini gördüğü anda iki yumruğunu sıkmıştı. İkisinin arasındaki yakınlık öfkesinin sebebi oluyordu.

 

.... 

Şirketteki odasındaydı genç adam, orta alanda bulunan oturma grubunda oturuyordu. Önünde büyük cam bir sehpa vardı, dosyaları üzerindeydi. Kafasını eğmiş, inceliyor elindeki kalem ile aklına yatmayan kısımların altını çiziyordu.

 

Tam yanında telefonu vardı, titreşime almıştı. Ekranda annesinin cevapsız aramaları bulunuyordu. Gün boyunca defalarca aramış, genç adam cevaplamamıştı, konuyu çok iyi biliyordu.

 

Kapısı bir hışımla açıldı, gözleri o yöne döndü. Çalmadan girebilecek tek kişi arkadaşıydı, o olduğunu düşünüyordu. Babasını gördü, Kemal Bey'in üzerinde lacivert bir takım elbise vardı, gözleri kısıktı.

 

"Baba" dedi genç adam, ayağa kalktı. Adam oğlunun yanına yaklaştı, önüne dikildi. Gözleri ilkin masanın üzerinde bulunan telefona kaydı, derin bir soluk verdi.

 

"Neden annenin aramalarını cevaplamıyorsun?" diye sordu ciddi bir ses tonuyla. Bıkkınlık barındıran bir nefes verdi Ömer, yeniden yerine oturdu. Babasını buraya gönderen tabiki de annesiydi.

 

"Konuşmak istemiyorum"

"Dün gece eve de gelmedin"

"Bir süre daha gelmeyi düşünmüyorum"

 

İki yumruğunu sıktı Kemal Bey, iş yerinde sakinliğini korumaya gayret ederdi her daim.

 

"Evlilikten bu şekilde kaçamazsın"

 

Gözleri aleve döndü genç adamın, ayağa kalkıp babasının önüne dikildi. Öfkesine hakim olmakta oldukça zorlanıyordu.

 

"Bu evlilik asla gerçekleşmeyecek!"

 

Sakinleştirici bir soluk aldı babası, karısına kıyasla daha ılımlıydı. Evliliğin zorla değil oğlunun isteğiyle olmasını istiyordu, başka türlü ikna olmayacağını çok iyi biliyordu.

 

"Yaptığın doğru değil oğlum, uğruna hepimize karşı çıktığın o kız 3 yıldır seni bekliyor"

"Beklemesini isteyen ben değildim"

 

Elini oğlunun omzuna bıraktı, "Ailesine verilmiş bir sözümüz var"

"Benim hayatımla ilgili neden söz veriyorsunuz?"

"Çünkü Melis'i seviyordun"

 

Kafasını iki yana salladı genç adam, elini ensesine bırakıp saçlarını sertçe kırıştırdı.

 

"Oğlum er yada geç bu evlilik olacak, güzellikle olmasını istiyorum"

"Benim ne düşündüğümün bir önemi yok değil mi yanınızda?"

"Tabii ki var"

 

Derin bir soluk verdi genç adam, bu ısrar oldukça yoruyordu. "O zaman bu saçmalığa son verin!"

 

Kemal Bey'in gözleri kısıldı, daha fazla sakinliğini koruyamadı. İşaret parmağını oğlunun gözlerine doğrulttu.

 

"Saçmalık dediğin bu evlilik, şirketin büyümesini sağlayıp senin ve ilerideki çocuklarının geleceği olacak. Bu yüzden istesen de istemesen de kabul edeceksin!"

 

Arkasını döndü, genç adamın tek kelime etmesine izin vermeden odadan çıktı. Gözlerini kapadı Ömer, derin derin nefes aldı. Sakinleşemiyordu, arkasını döndü, tüm gücüyle önündeki sehpaya sert bir tekme geçirdi.

 

..... 

Koşar adımlarla şirketten çıkış yaptı Ezgi, sözleştiği saate geç kalmıştı. Bakışını çevresinde gezdirdi, gözleri önündeki siyah jeepe kaydı.

 

"Ömer Bey" dedi, hızlı adımlarla arabaya yaklaştı. Genç adam fark ettiği anda ön kapıyı açtı.

 

"Seni bekliyordum Ezgi"

"Çok özür dilerim, bekletmek istemezdim"

"Önemli değil, hadi bin"

 

Genç kız kafasını sallayarak ön koltuğa oturdu. Sürücü koltuğunda Ömer vardı, derin nefes verip çalıştırdı. Bakışını çekinerek de olsa ona çevirdi.

 

"Ezgi bilmeni istediğim bir şey var. Sana ufak bir yalan söyledim, bu akşamkş görüşme iş için değil"

 

Genç kızın şaşkın bakışları ona döndü, aklında tek bir kişi yer aldı. Kafasını yavaşça iki yana salladı, "Mert Bey planlamadı, değil mi?"

 

Genç adam duraksadı, genç kızın endişeli bakışlarını fark etmişti. Kafasını iki yana salladı, "Hayır, seni görmek isteyen başka biri var"

 

"Ne? Kim?"

"İki gündür hiç görüşmediğin kişi kim?"

 

Sırtını geriye yasladı Ezgi, zihninde tek bir kişi yer aldı. "Ekin.." Dedi, derin nefes verdi. "Arabayı durdurur musunuz?"

"Ne?"

"Bu görüşmeye gelmek istemiyorum, lütfen Ömer bey arabayı durdurun ineceğim"

 

Sesi ciddi ve kararlıydı. Genç adam çaresizce arabayı köşeye çekti, genç kız kapıyı açtığı gibi arkasına bakmadan ilerledi. Arkadaşı, o adamdan vazgeçen kadar onunla görüşmeyecekti.

 

.... 

Bir kafede tek başına oturuyordu Ekin, heyecan doluydu. Bakışlarını bir an bile karşıdaki kapıdan ayırmıyor, arkadaşını görmeyi bekliyordu.

 

Önünde bir çay bardağı vardı, tek yudum bile içememişti. Kalbi hızla çarpıyordu, derin nefes aldı. Kafasını eğip yeniden kaldırdı, gözleri bir kişiye yoğunlaştı. Ömer içeri girmişti, üzerinde siyah bir yakın elbise vardı.

 

Yavaşça ayağa kalktı Ekin, bakışlarıyla kapıyı inceledi. Yüzü asıldı, arkadaşı onunla gelmemişti. Gözleri dolu dolu oldu, "Gelmedi.." Dedi, genç adam tek kelime edemeden geriden bir ses daha duyuldu.

 

"Tabii ki geldi" neşeli, kıpır kıpır bir tonla. Genç kızın gözleri o yöne döndü, yüzünde ışıklar açtı. "Ezgi" dedi, iki kız kafenin orta yerinde birbirine yaklaşıp sıkıca sarıldı.

 

Genç adam şaşkındı, böylesine kolay olacağını hiç düşünmemişti. Yüzünde ufak tebessüm vardı, sıkıca sarılan iki arkadaşı izliyordu. Ezgi'nin isteğiyle yol ortasında arabayı durdurmuş, genç kız indiği anda da pişman olup geri binmişti. Arkadaşını kısacık sürede delice özlemişti.

 

.... 

Dikdörtgen bir masa etrafına oturuyorlardı, Ezgi ve Ekin yanyanda, Ömer de karşılarındaydı. Önce güzel bir sohbet eşliğinde akşam yemeği yenmişti, şimdi de kahveler içiliyordu.

 

Genç adam kahvesinde bir yudum aldı, bakışlarını bir an bile genç kızın yeşil gözlerinden ayıramıyordu. Derin nefes aldı, "Ekin başın nasıl? Ağrı oldu mu bir daha?"

 

Ezgi kafasını hızla kaldırdı, endişeli gözleri arkadaşına döndü. "Baş ağrısı mı? Başın mı ağrıyor Ekin?" diye sordu, genç kız itiraza kafasını iki yana salladı. "Hayır, önemli değil"

 

İnanmadı Ezgi, zihninde sadece doktordan duydukları vardı. "Belii aralıklarla mı yoksa sık sık mı oluyor?"

"Sık sık. Geçen gece acilde ağrı kesici yaptırdık" dedi Ömer, Ezgi tek kelime edemedi. Gözleri endişeyle büyümüştü. Bakışlarıyla arkadaşını süzdü, daha sonra üstelemek için erteledi.

 

.... 

Yürüyordu iki kız, akşamın bir vaktiydi. Yemek sonrası genç adamın 'eve bırakma' teklifini reddedip yayan dönmeyi tercih etmişlerdi.

 

İkisinin de iki günde birikmişleri vardı, ayrı geçen günlerin özetini heyecanla birbirlerine geçiyorlardı.

 

"Ben.." Dedi Ekin, bakışını arkadaşına çevirdi. Onu bir daha kaybetmeyi göze alacak kadar cesareti yoktu. "Doğan'la bundan sonra sadece sen yanımdayken görüşeceğim"

 

Ezgi'nin gözleri ona döndü, adımı durdurup elinden tuttu. "Ben sadece sana bir zarar gelecek diye korkuyorum"

"Biliyorum" dedi Ekin, arkadaşının tüm çırpınışları onun iyiliği içindi, tebessüm etti.

 

Derin nefes aldı genç kız, zihninde genç adamın söz ettiği bir konu vardı. Bakışını arkadaşının gözlerine endişeyle çevirdi. "Ekin baş ağrın neden oluyor?"

Kafasını iki yana salladı genç kız, bu konuda kesin bir tanısı yoktu.

 

"Bilmiyorum"

"Tedavi gününde doktora söyledin mi?"

"Hayır, o zaman bu kadar sık olmuyordu"

"Çok mu sık?"

 

Alt dudağını ısırdı Ekin, kafasını olumlu anlamda salladı. Ondan gizleyecek bir şeyi yoktu, baş ağrıları son zamanlarda sık sık oluyordu.

 

"Yarın doktoruna uğramalıyız, durumu bilmesi gerek"

"İstemiyorum" dedi kararlılıkla genç kız, tedavi gününe az bir zaman kalmıştı, öncesinde gitmek istemiyordu.

 

"Ekin.." gözlerini gözlerine sabitledi, kabul etmesi için bekliyordu.

 

"Bunu gizleyemezsin"

 

Cevap vermedi Ekin, hastane onun için sadece kabustu. Derin bir nefes aldı Ezgi, aklında ikna etmenin tek yolu vardı.

 

"Peki o zaman, ben Asiye Teyze'ye söyleyeyim. Nasıl olsa seni ikna eder"

 

Genç kızın gözleri büyüdü, annesinin evhamına maruz kalacaktı. "Tehdit mi bu?"

"Evet, ya yarın güzellikle gideriz yada annenin zoruyla gidersin"

 

Derin bir nefes aldı Ekin, arkadaşıyla gitme fikri daha cazipti. Kafasını olumlu nalamda salladı, Ezgi tebessüm etti.

 

"Tamam o zaman yarın sabah görüşüyoruz"

"İşe gitmeyecek misin?" kafasını olumsuz anlamda salladı Ezgi, ilk duyduğu anda aklında kontrole gitme fikri vardı. Genç adamdan başka bir bahane ile yarın için izni çıkışta almıştı.

 

"İzinliyim"

 

.... 

Odasına geçti Ekin, yatağının kenarına oturdu. Bitkinlik vardı üzerinde, bedenini yatağa bıraktığı anda telefonunun titreşimini fark etti.

 

Merakla eline alıp ekrana baktı, 'Doğan - Bir yeni mesaj' yazıyordu. Tebessüm edip açtı, "Yarın için ne planın varsa iptal et, benimle olacaksın"

 

Mesajı kapadı genç kız, rehberde ismini bulup arama tuşuna dokundu. "Alo" dedi genç adam, heyecan doluydu. Yarın yine onunla akşama kadar zaman geçirmek istiyordu.

 

"Yarın olmaz, üzgünüm" dedi genç kız bıkkın bir ifadeyle.

"Neden, başka planın mı var?"

"Ezgi'yle hastaneye gitmemiz gerekiyor"

 

Genç adam duraksadı, parmakları telefonu sıktı. "İkiniz mi sadece?"

"Evet"

"Tamam bende geleceğim"

 

Tebessümle bekledi genç kız, "Tamam." adamın ilgisi onu mutlu ediyordu.

 

.... 

Yoğun bir tarama yapılmıştı yeniden, baş ağrılarının sıklaşması doktoru endişelendirmiş, tetkiklerin yenilenmesini istemişti.

 

Genç kız birkaç saat içinde her türlü testi yaptırıp bitkin düşmüştü. Bir yatağa oturduğu gibi bedenini dik tutmak da zorlanıp uzandığı anda gözleri kapanmıştı. Kolunda bir serum vardı, baş ucunda iki kişi bekliyordu.

 

Sessizce yaklaştı Ezgi, yatağın kenarında bulunan dolabı açtı. İnce bir pike çıkardı, arkadaşının üzerine dikkatle örttü. Yavaşça geriye çekildi, gözleri genç adamın gözleri ile buluştu.

 

Tepksizdi Doğan, sırtını odanın kapısına dayamış genç kızı izliyordu. Bugün bir an bile yanıbaşından ayrılmamış, testlerin yapıldığı her anda izlemişti. Gözleri dolu dolu, dili lal idi.

 

Tetkiklerin sonrasında kızın ayakta durmakta zorlandığı an hafızasında yer edinmiş, gözünden gizli bir damla yaş süzülmüştü. Onu böyle çaresiz görmek tüm hücrelerinin titreyişine neden olmuştu.

 

Bakışlarını genç kızın kapalı gözlerinden ayırıp Ezgi'ye döndü, "Durumu çok mu kötü?" diye sordu. Ezgi yanına yaklaştı, "Baş ağrıları daha kötüye gittiğini gösteriyor sanırım"

 

Genç adam gözlerini kapadı, elini sertçe ensesine bırakıp saçlarını karıştırdı. Arkasını dönüp alnını duvara dayadı, kafasını iki yana sallıyordu.

 

"Böyle izleyemem, hiçbir şey yapmadan duramam" dedi çaresizce. Elleri yumruk yumruktu. Ezgi sessizce onu izliyordu.

 

"Ailesi her yolu denedi"

 

Genç adamın yanağına usulca bir damla yaş süzüldü, çaresizliğin en büyüğünü hissediyordu. "Yapamam, göz göre göre ölüme gitmesine seyirci kalamam"

 

Arkasını döndü, kapıyı açıp hızla çıktı. Ezgi takip etti, arkadaşını uyandırma endişesiyle kapıyı örttü. Uzun ince bir koridordu, genç adam bir ileri bir geri gidiyordu. Yumruk yaptığı elini öfkeyle duvara geçirdi.

 

Kendini asla affetmeyecekti, kızın bu durumda olmasının da bu kadar acıyı çekmesinin de nedeni olarak görüyordu.

 

Sessizce izliyordu Ezgi, genç adamın çırpınışlarını şaşkınlıkla izlemişti. Derin bir nefes aldı, "Hatırladığında yanında isteyeceği kişi sen olmayacaksın, biliyorsun değil mi?"

 

Doğan'ın gözleri ona döndü, bunu çok iyi biliyordu. Genç kız hafızasını geri kazandığı anda sevdiği adamı geri isteyecekti.

 

"O.. senin sevgine, aşkına hiç karşılık vermeyecek"

"Biliyorum" dedi genç adam, genç kızın delice sevdiği başka bir adam vardı. İlk fırsatta da ona koşacaktı.

 

"Ekin'in sevdiği bir adam olduğunu biliyorum" dedi Ezgi, adamın şaşkın bakışı onu buldu.

 

"Bilmiyorum demiştin"

"Düşünceni merak ettiğim için yalan söyledim"

 

Geri geri gitti genç adam, bulduğu ilk banka oturdu. Kafasını yere eğdi, zihninde geçmiş anıları yer aldı.

 

"Ben onu çok sevdim, ilk gördüğüm andan beri. İlkokuldaydık, gözleri parıldıyordu. Ailesiyle gelip tam yanıma oturmuştu."

 

Derin bir soluk aldı, gözleri dolu doluydu. "Yıllarca fark etmesi için bekledim. Her zaman küçük bir ümidim vardı, bana bir şans vereceğine dair ama o birgün birkaç defa karşılaştığı ve ismini bile bilmediği bir adamdan hoşlandığını söyledi."

 

Ezgi kararlılıkla gözlerine baktı, en çok korktuğu şey arkadaşını üzecek, kıracak bir şeyler yapmaktı.

 

"Bana o kişinin varlığından söz edildi sadece, kim olduğunu bilmiyorum. Sanırım Ekin'i sarsacak bir şey yapmamdan korkuyorlar. Lütfen ben sormadan, bana o adam ilgili herhangi bir şey söyleme."

 

Kafasını olumlu anlamda salladı Doğan, koridorun ucuna döndü bakışlar. Doktor yaklaşıyordu, elinde test sonuçları vardı. Hızla aynı anda ayağa kalktılar, "Odamda konuşalım"

 

..... 

"Tedavi sürecini sıklaştıracağız" dedi doktor elindeki sonuçlara bakıp ümitsizce. Masasında oturmuş, karşısında karşılıklı sessizce oturan iki gence bakıyordu.

 

"Ne demek bu?" Genç kızın kalbi delice çarpıyordu, arkadaşı için oldukça endişeliydi.

 

"Bu baş ağrıları ve sonuçlar, ilaçların artık yeterli gelmediğini gösteriyor. Müdahale edilmezse şiddeti artacak ve dayanılmaz bir hal alacak, bu yüzden tedavi aralıklarının azalması gerekiyor. Şimdilik ilaçlarına ek olarak daha etkili bir ağrı kesici yazdım fakat yeterli olmayacak."

 

Gözlerinin dolduğunu hissetti Ezgi, alt dudağını ısırdı. Daha fazla duymaya cesareti yoktu. "Te-teşekkür ederim, ailesiyle konuşmam gerek.."

 

Ayağa kalktı, doktorun ağzından çıkan her kelime canını daha çok yakıyordu.

 

"Ekin ne zaman uyanır?" dedi, bakışını son defa gözlerine çevirdi.

 

"Uyanmak üzeredir"

"Yanında olmalıyım"

 

Yanağına usulca süzülen yaşlara rağmen odadan çıktı. Arkadaşının odasına attığı her adımda yaş akıtan gözlerini silmeye gayret ediyordu.

 

..... 

Odanın kapısını yavaşça araladı Ezgi, bakışını yatağa çevirdi. Derin bir soluk alıp kendini toparlamaya çalıştı, arkadaşı gözlerini kırpıştırıyordu.

 

"Canım!" dedi, hızlı adımlarla içeri girip yatağın kenarına oturdu. Doğan sessizce izliyordu, ağzından tek kelime çıkmıyordu.

 

Ekin gözlerini yavaşça araladı, iki elini yatağa bastırıp doğruldu. Ayaklarını yataktan indirdi, "Bitti mi?" diye sordu. Geldiği andan beri her türlü test yapılmış, onu oldukça yormuşlardı.

 

"Evet bitti, iyi misin?"

"İyiyim, gidelim o zaman"

 

Ayağa kalkmak için yeltendi, sendeleyip yeniden oturdu. Ezgi kolundan tutup gözlerine baktı. "Biraz dinlenmen iyi olacak"

"Hayır, buradan gitmek istiyorum"

 

Ayağa kalktı, duvara tutunarak çantasına yürüdü. Aklına gelen bir şeyle bakışını endişeyle bekleyen iki kişiye çevirdi.

 

"Sonuçlar çıktı mı?"

 

Ezgi ayağa kalktı, kolundan tuttu. Ayakta durmak da zorlandığını biliyordu.

 

"Evet. Doktor ağrıların için daha etkili bir ağrı kesici yazdı" Genç kız kafasını salladı, umursamaz olmaya çalışıyordu.

 

"Başka bir şey demedi mi?"

"Tedavi günlerini sıklaştırmak gerekiyor"

"Anladım" dedi, arkasını döndü, duvara tutanarak çıkışa yürüdü. Gözlerini yavaşça kapayıp durumu sindirmeye çalıştı, sonuçlar her zaman olduğu gibi yine iç açıcı değildi.

 

Koridora geçti, yorulduğunu hissedip duvara tutundu. Doğan hızla yardım için yaklaşsa da genç kız kabul etmedi. Hiç kimseye ihtiyacı yoktu, tek başına ayakta durabilirdi.

 

Yavaşça eğildi, banklardan birine oturdu, Ezgi yanına endişeyle yaklaştı. "Ekin iyi misin?" "İyiyim"

"Hemen eve gitmeliyiz"

 

Genç kız kafasını iki yana salladı, bu şekilde gidip evdekileri telaşlandırmak istemiyordu. "Olmaz, eve gidemem."

 

Derin nefes aldı Ezgi, "Dinlenmen gerek"

"Böyle iken annemin karşısına çıkamam" dedi, Doğan hızla yaklaştı.

 

"Sen biraz toparlanana kadar benim evime gidebiliriz."

 

İki kızın bakışları buluştu, Ezgi arkadaşının bitkin gözlerine bakıyordu. "Ne dersin Ekin?" diye sordu, sadece arkadaşının düşüncesini merak ediyordu.

 

Ekin şaşkındı, böyle bir teklifi kabul edeceğini hiç düşünmemişti, daha iki güne kadar onunla görüşmesini bile istemeyen biriydi. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, kafasını onaylayarak salladı.

 

..... 

Kapıyı cebinden çıkardığı anahtarla açtı genç adam, Ekin ağır adımlarla içeri girdi. Tek odalı ufak bir daireydi. Dayalı döşeliydi, bu şekilde kiralamıştı. Önüne bir salon çıktı, orta yerinde ufak bir oturma grubu bulunuyordu, gri renkti. En uçta sadece birkaç dolaptan oluşan amerikan modeli bir mutfak vardı.

 

Genç kız zorlanarak koltuğa yaklaştı, büyük olana oturdu. Sırtını geriye dayadı, Ezgi de yaklaştı. Evi merakla izleyip arkadaşının yanına geçti.

 

"Daha iyi misin?" diye sordu endişe doluydu. Ekin kafasını olumlu anlamda salladı, hastaneden daha iyi hissediyordu.

 

Bakışlarıyla evi inceledi, gözleri çaprazda bulunan konsola takıldı, beyaz renkti ve üzerinde fotoğraf çerçeveleri vardı.

 

Merakla ayağa kalktı, Ezgi'nin bakışları altında yaklaştı. Üç ayrı çerçeve vardı, birinde üç küçük çocuk vardı, biri erkek diğer ikisi de kızdı. 7 veya 8 yaşlarında, okul üniformalı ve yanyanaydılar. Üçününün de yüzünde tebessüm vardı.

 

Dikkatle eline aldı, bakışı sağ tarafta bulunan kişiye kaydı, küçük bir kız çocuğuydu. Gülüyordu, öndeki dişi düşmüş, saçları iki yandan bağlanmıştı. Yosun gözleri parıldıyordu.

 

"Ezgi" dedi, genç kız yanına yaklaştı. Bakışını arkadaşının elindeki resme çevirdi. "Bu sensin" dedi, Ekin tebessüm etti. Bu küçük kız, annesinin gösterdiği resimlerdekinin aynısıydı.

 

Doğan geride durmuştu, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Devamı da var, görmek ister misiniz?"

 

Ekin'in heyecanlı gözleri ona döndü, kafasını olumlu anlamda salladı. Doğan arkasını dönüp karşısındaki odanın kapısını açtı.

 

.... 

Elinde ufak bir albümle yaklaştı genç adam, koltukta yanyana oturan iki kıza yaklaştı. Ekin merakla albümü eline aldı, ilk sayfayı çevirdi. Doğan kızın diğer köşesine oturdu, "Bu okul gezisindendi" dedi.

 

Bir sınıf dolusu öğrenciydi. 9 veya 10 yaşlarında, yanyana durmuşlardı. Genç adam elini en önde duran kızın yeşil gözlerine bıraktı. "Bu sensin" dedi, onun tam yanındaki erkek çocuğa baktı. "Bu ben"

 

Ekin'in gözleri ona döndü, merakla bakıyor, o günü anlatmasını bekliyordu. "Sınıfça gittiğimiz bir geziydi, seni de göndermeleri için aileni zor ikna etmiştik."

 

Genç kız tebessüm etti, sayfayı çevirdi. Başka bir resim bakış açısına girdi, yine aynı yaşlardaydılar ve bir sokağın orta yerinde sadece ikisiydi. Birbirlerine sıkıca sarılmış, gülüyorlardı.

 

"Bunu annem çekmişti. Ayakkabılarımızı görüyor musun?"

 

Ekin bakışını iki çocuğun ayaklarına çevirdi, ikisinin de ayağındaki spor ayakkabı aynıydı.

 

"Anlaşarak aynı ayakkabıdan almıştık"

 

Genç kız tebessüm etti, sayfayı yeniden çevirdi. Bir sınıfta, aynı masada yanyana oturuyorlardı. "Burası ikimizin masasıydı, hep yanyana otururduk."

 

Ezgi sessizdi, adamın heyecanla her resmi arkadaşına özenle anlatışını izliyordu. Tebessüm etti, bakışlarını albüme çevirdi.

 

.... 

Adımlar genç kızın evinin önünde durdu, genç adamın evinde geçen saatler Ekin'in toparlanmasını sağlamıştı. Çok daha iyi hissediyordu, orada olmak geçmişine daha yakın hissettirmişti. Sadece birkaç saat diye düşündükleri ev ziyareti hava kararmaya yakın son bulmuştu.

 

Başlarda suskun olan Ezgi, geçen her saatte daha çok açılmış, daha çok konuşmaya başlamıştı. Adama karşı olan önyargısı bugün tamamiyle kuş olup uçmuştu. Bu adam, arkadaşına gerçekten de değer veren bir adamdı.

 

Bakışını arkadaşının gözlerine çevirdi, aldığı bir karar vardı. Yol boyunca düşünüp sonuna varmıştı. "Ekin" dedi, bakışları buluştu.

 

"Bundan sonra Doğan'la görüşmene engel olmayacağım. İstediğin zaman onunla vakit geçirebilirsin"

 

Genç kız şaşkındı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. "Gerçekten mi?"

"Evet, o sana gerçekten değer veriyor."

 

Ekin'in kalbi hızla çarpmaya başladı, oldukça mutlu olmuştu. Tek kelime etmeden arkadaşına yaklaşıp sıkıca sarıldı.

 

.... 

Günün erken vakitleriydi, Doğan yatağındaydı. Sırtüstü pozisyonda tavanı izliyordu. Geceden beri gözlerini hiç kırpamamıştı. Zihninde yer alan her düşünce, hastanedeki her görüntü uykusunu kaçma nedeni olmuştu.

 

Gözlerini kapatıp açtı, doktorun söylediği gerçekler bir bir tekrar tekrarlandı. Genç kızın durumu umutsuzdu, gittikçe kötüye gidiyordu. Belki çok yakın zamanda da hayata veda etmek zorunda kalacaktı.

 

Kafasını iki yana sallayıp kalktı, ayaklarını yataktan indirdi. Bir şey yapmalıydı, olanlara böyle seyirci kalamazdı. Hızla odadan çıktı, aklında tek bir şey vardı, kız için yapabileceği en iyi şeydi.

 

....

Bir caddenin kaldırımında bekliyordu, karşısındaki kaldırımda devasa bir şirket vardı. Dakikalardır bakışını bir saniye bile ayırmadan giriş kapısını izliyordu. İki eli yumruktu, bu karar kalbini oldukça zorluyordu.

 

Kafasını yavaşça yere eğdi, bir arabanın şirketin önünde durduğunu fark etti. Kafasını kaldırdı, genç bir adamın indiğini gördü, beklediği kişiydi.

 

Tüm cesaretini topladı, vadede hızla gelip geçen arabalara rağmen aralarından koşar adımlarla ilerleyip karşıya geçti. "Ömer!!" diye haykırdı, sesi tüm kaldırımda yankılandı.

 

Bakışını geriye çevirdi Ömer, karşısında duran adamsın gözlerine baktı. "Ömer Aslanlı!!" diye yineledi Doğan, kalbi delice çarpıyordu. Bir gün nefret duyduğu bu adamın kapısına bu şekilde çıkacağını asla düşünmezdi.

 

"Tanışıyor muyuz?" dedi Ömer, merakla gözlerine bakıyordu. Doğan derin bir soluk alıp yanına yürüdü, aralarında iki metrelik mesafe kalınca durdu.

 

"Tanışmak isteyeceğim son kişi olmana rağmen evet"

 

Genç adamın yüzünde şaşkınlık oluştu, "Ne istiyorsun?"

"Bir oyunun içinde kukla olduğunu öğrenmen için bir kaza daha mı geçirmen gerekiyor?"

"Ne?" dedi Ömer, merakla bekliyordu.

 

"Kazadan önce birbirimizi hiç sevmezdik ama şu an gerçekleri öğrenebileceğin tek kişiyim!"

 

Genç adamın yüzünde şaşkınlık belirdi, aradaki adımı azaltıp yaklaştı. İki adam karşılıklı birbirine bakıyordu.

 

"Gerçekler?"

 

... 

Lütfen oy ve yorumlayın eksik etmeyelim ❤️

Loading...
0%