Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20.Bölüm: Hatırlıyorum

@mlkshnn

'Hep yanımda ol' ❤️

 

.... 

Doğan derin bir soluk alıp yanına yürüdü, aralarında iki metrelik mesafe kalınca durdu.

 

"Tanışmak isteyeceğim son kişi olmana rağmen evet"

 

Genç adamın yüzünde şaşkınlık oluştu, "Ne istiyorsun?"

"Bir oyunun içinde kukla olduğunu öğrenmen için bir kaza daha mı geçirmen gerekiyor?"

"Ne?" dedi Ömer, merakla bekliyordu.

 

"Kazadan önce birbirimizi sevmezdik ama şu an gerçekleri öğrenebileceğin tek kişiyim!"

 

Genç adamın yüzünde şaşkınlık belirdi, aradaki adımı azaltıp yaklaştı. İki adam karşılıklı birbirine bakıyordu.

 

"Gerçekler?"

 

Elini ensesine bıraktı Doğan, saçlarını sertçe kırıştırdı. Şu an burada, bu adamın karşısında bunları söyleyebilmek oldukça zordu.

 

"Önceden çok zeki olduğunu düşünürdüm ama şimdi görüyorum ki değilmişsin."

 

Gözleri büyüdü Ömer'in, yaklaştı. İki eliyle adamın yakasının tutacağı sırada Doğan sert bir yumruğunu yüzünün ortasına geçirdi. Tüm bakışlar onlara döndü, Ömer öfkeyle yaklaşıp yakasını sertçe tutup sırtını duvara yapıştırdı.

 

İki ayrı göz, çok yakın mesafede birbirlerinin gözlerine öfkeyle bakıyorlardı.

 

"Kimsin sen?!" diye haykırdı, Doğan gözlerini kapadı. Zihninde genç kızın durumu belirdi, uygulanan tedaviler, canını yakan ilaçlar, solgun yüzü..

 

"Oyuna son verecek tek kişi sensin" dedi fısıltıyla, çaresiz bir tonda. Ömer merakla yüzüne bakıyordu, yakasını tutan ellerini sıktı.

 

"Ne oyunundan söz ediyorsun?"

 

Derin nefes aldı Doğan, yakasındaki elleri tüm gücünü kullanıp sertçe itti. Öfke doluydu.

 

"Hayat senin yaşadığın gibi toz pembe değil!! Bir oyunun içindesin, bir şey yapmazsan çok geç kalacaksın!" dedi, gözleri dolu dolu oldu.

 

Kalbi delice çarpmaya başladı, kalbi daha fazlasına müsaade etmedi. Arkasını döndü, hızlı adımlarla caddenin karşı tarafına geçip gözden kayboldu. İki eli yumruktu, hata etmediğine dair kendini ikna etmeye çalışıyordu.

 

Şaşkındı Ömer, adamın gözden kayboluşunu izliyordu. Kulağında, söylenen kelimeler tek tek yer alıyordu. Kalbi delice çarpmaya başladı, elini yavaşça üzerine bıraktı, tüm vücudunu koca bir titreme sardı.

 

..... 

 

Odasındaydı genç adam, önünde bir dosya vardı, bakışları üzerindeydi. Dikkatini vermeye, incelemeye çalışıyordu. Gözlerini kapadı, yapamıyordu, o adamın bıraktığı etki geçmek bilmiyordu.

 

Geri çekildi, sırtını koltuğa yasladı. Düşünmeye, öyle en her kelimeye anlam vermeye çalıştı. "Ne oyunu?" dedi fısıltıyla. Kafasını geriye dayayıp bakışlarını tavana çevirdiği anda odanın kapısı pat diye açıldı.

 

Bakışlarını çevirdiğinde arkadaşını gördü, Mert endişeli yüzü ve hızlı adımlarıyla içeri girdi. "Ömer duyduklarım doğru mu?" diye sordu.

 

Masanın önünde durup bakışını adama çevirdi, sağ yanağının üzerinde bir morarma gördü. Gözleri büyüdü, "Doğruymuş, ne oldu oğlum? Şirket çalkalanıyor, kimdi bunu yapan kişi?"

 

Kafasını iki yana salladı Ömer, karşısında oturan arkadaşından bakışını ayırdı, yüzündeki morarma umurunda değildi. Dili laldi, tek kelime bile çıkmıyordu.

 

"İyi misin sen?" diye sordu Mert, genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı. Ayağa kalkıp arkasını döndü. Camın önüne geçti, gözlerini şehrin eşsiz manzarasına çevirdi.

 

Hızla yanına yaklaştı Mert, aynı şekilde bakışını manzaraya çevirdi, "Bir şey mi oldu?"

 

Elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı Ömer, o andan beri delice çarpıyordu

 

"Hatırlamam gereken bir şey var.. Önemli bir şey ama ben yüzleşmekten ilk defa bu kadar korkuyorum."

"Ne gibi bir şey?"

"Bilmiyorum. Annem, babam ve Melis'in anlattıkları dışında bir şey."

 

Bakışını arkadaşına çevirdi Mert, sessiz bir soluk verdi.

 

"Geçmişinle ilgili hiç araştırma yapmadın mı?"

 

Genç adam kafasını iki yana salladı, merak ettiği her şey ailesi tarafından titizlikle cevaplanıyor, araştırma ihtiyacı hissettirmemek için büyük çaba harcanıyordu.

 

"Onlardan ne duysam ne öğrensem de bir eksiklik olduğunu hissediyorum. Bugün o adamın söyledikleri ise kafamı tamamen karıştırdı"

"Adam mı? Sana vuran kişi mi? Ne dedi?"

"Bir oyunun içinde olduğumu, bir şey yapmazsam da çok geç kalacağımı söyledi"

 

Mert'in şaşkın bakışı ona döndü, "Ne demek bu Ömer?"

"Bilmiyorum" dedi, sıkıntılı derin bir soluk aldığında bir ses duyuldu, odanın kapısı tıklanıyordu.

 

İkisinin de bakışı geriye döndü, 'Gir' diyen Ömer'in sesiyle kapı yavaşça aralandı, Ezgi göründü. Mert'in yüzünde oluşan ufak tebessüme rağmen bakışını patronuna çevirdi.

 

"Ömer Bey müsait misiniz?" diye sordu, Ömer kafasını tebessüm ve sıcak bir yakınla onaylar anlamında salladı.

 

"Tabii ki Ezgi, bir sorun mu var?"

"Ufak bir ricam var aslında.."

 

İki adamın da meraklı gözleri onun üzerindeydi, Ezgi tereddüt içerisindeydi. Ricası için son mercii şirketin patronuydu biliyordu, aklındaki şeyi gerçekleştirmek için işini şansa bırakmak istememişti sadece.

 

"Ekin'le bir işimiz var, önemli. Bunun için birkaç günlüğüne izne ihtiyacım var" dedi, Ömer'in zihninde genç kızın ismi yankılandı.

 

"Ekin iyi mi?"

"Evet iyi ama bu birkaç günden sonra çok daha iyi olacak"

 

Genç adamın gözleri merakla baksa da nedenini sormamak için kendini oldukça zorladı.

 

"Anladım, isteğin tamamdır. İşlerini halletikten sonra çalışmaya devam edebilirsin"

 

Tebessüm etti Ezgi, kuşkusu yoktu, Ömer isteğini reddetmeyecekti.

 

"Teşekkür ederim, geçen akşam için de"

 

Ömer gülümsedi, iki kızı barıştırmak istemiş, kızlar birbirini gördüğü anda ona gerek duymadan birbirlerine sarılmışlardı.

 

"Sorunun hallolmasına sevindim. Bu kadar kolay olacağını da hiç düşünmemiştim"

 

Ezgi tebessümle gözlerine baktı, "Arada atışırız ama kopamayız"

"Akşam bunu çok iyi anladım" dedi ufak bir tebessümle.

 

"Tekrardan teşekkür ederim. Gideyim o zaman tamamlamam gereken işler var"

 

Kafasıyla onayladı genç adam, Ezgi arkasını döndü. Mert'in yüzü asıktı, sessizce dinlemişti. Kızın bir an bile onun yüzüne bakmaması, yok sayması şaşkınlığa uğratmıştı.

 

Derin bir soluk aldı, arkasında gitmek için hareket geçtiği anda Ömer kolundan tuttu. "Kızı rahat bırak"

"Sadece konuşmaya çalışacağım" dedi, Ömer kafasını salladı. Onu rahatsız etmesinden rahatsızlık duyuyordu.

 

"Seni istemiyor, zorlama artık"

"O mu söyledi bunu?"

 

Gözlerine baktı Ömer, sessiz bir nefes aldı.

 

"Söylemesine gerek var mı? Çok belli değil mi? Onu üzmeye hakkın yok Mert"

 

Mert kolunu geriye çekti, "Neden onu üzeceğimi düşünüyorsun?"

"Çünkü seni tanıyorum"

 

Kafasını iki yana salladı Mert, "Tanımıyorsun. Çok yakında Ezgi'ye aramı öyle bir düzelteceğim ki, şirkete el ele gireceğiz"

 

Ömer'in yüzünde tebessüm oluştu, bunun olmasına imkan bile veriyordu. Ezgi'nin iradesine ve Mert'e olan öfkesine oldukça güveniyordu.

 

"Bu mümkün değil"

"Sadece bekle ve gör, çok yakında. Sende karşılığında ne istersem yapacaksın"

 

Ömer kafasını onaylar anlamında salladı, Ezgi asla ona yaklaşmazdı, adı gibi emindi.

 

"Peki ama süren sadece bir ay. Bir ay içerisinde dediğini yapamazsan bir daha Ezgi'yi rahatsız etmeyecek, adını bile ağzına almayacaksın."

"Ankaştık" dedi Mert, kendine güveni oldukça fazlaydı. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, bu hırsla onu kesinlikle elde etmeyi aklına koymuştu.

 

.....

 

Kapının bir hışımla açılmasıyla Ekin'in bakışları o yöne döndü, kulağında kulaklık, elinde de bir kitap vardı. Yatağına oturmuş, sırtını da başlığa dayamıştı. Müzik eşliğinde okumayı oldukça seviyordu.

 

Karşısında Ezgi duruyordu, gözleri endişeyle bakıyordu. İş çıkışı soluğu burada almıştı, arkadaşına söylemek istedikleri vardı. Kapıyı birkaç defa tıklamış, cevap gelmeyince de endişeyle açmak zorunda kalmıştı.

 

"Ezgi" dedi Ekin, kulaklarından kulaklığı indirdi, kitabını bir köşeye bıraktı. Gözleri merak doluydu, arkadaşını burada görmeyi beklemiyordu.

 

"Selam" dedi Ezgi, yüzünde tebessüm vardı, arkadaşını iyi gördüğü her anda olduğu gibi. Yanına yaklaştı, yatağın kenarına oturdu.

 

"Az önce annenle konulurken ne fark ettim biliyor musun?"

 

Ekin kafasını iki yana salladı, merak dolu gözleriyle bakıyordu.

 

"Asiye Teyze hastaneye gittiğimizi bilmiyor hala"

"Evet, zaten tedavi gününde öğrenecek"

 

Derin nefes verdi Ezgi, "Evet, gizlediğimiz için ikimizde büyük azar işiteceğiz"

 

Ekin tebessüm etmekle yetindi, annesinin gözlerindekş endişeyi görmek istemiyordu, doktordan duyması daha iyi olurdu.

 

"Aslında buraya sana güzel bir haber vermek için gelmiştim ama vazgeçtim"

"Ne haberi?" dedi Ekin merakla, doğruldu. Ezgi ayağa kalktı, kafasını iki yana sallıyordu.

 

"Annene hastaneye gittiğimizi söylemediğin sürece haberi öğrenemeyeceksin"

 

Ekin'in heyecanlı bakışı gözlerindeydi, ayağa kalktı. "Tamam söz veriyorum söyleyeceğim ama önce haberi öğrenmek istiyorum"

 

Gülümseyerek oturdu yeniden Ezgi yatağına kenarına, arkadaşının sözüne güveniyordu, en yakın zamanda durumu annesine anlatacaktı.

 

İki kız karşılıklı oturmuştu, Ezgi'nin yüzünde tebessüm Ekin'in de heyecan vardı.

 

"Yarın bir işin var mı?" Ekin kafasını hızla iki yana salladı, "Hayır yok"

"O zaman yarın ikimiz eski Ekin'i bulmaya gideceğiz"

 

Genç kızın gözleri büyüdü, anlam vermeye çalıştı. "Ne?"

"Eski evin adresini öğrendim, Doğan'dan, niyetimi çaktırmamaya çalışarak. Bundan sonra hafızanın kendiliğinden gelmesini beklemek yerine biz getirmek için çabalayacağız. İlk işimiz de yarın eski evinize gitmek olacak, sonra da eski arkadaşlarını bulmaya çalışacağız"

 

Tepkisiz duruyordu Ekin, gözleri dolu dolu oldu. Tek kelime edemeden yaklaşıp iki kolunu hızla arkadaşının boynuna doladı. "Teşekkür ederim" dedi, Ezgi geriye çekilip gözlerinin içine baktı. Ellerini sıkıca tutup kafasını eğdi.

 

"Teşekkür etme çünkü bunu sana borçluyum ve özür dilerim bunca zaman hiç yardımcı olamadım"

 

Yüzü hüzün kalbi de acı doluydu. Son kontrolde doktordan duydukları hayatın gerçeklerini bir fırtına gibi yüzüne çarpmış, onu daha çok düşünmeye itmişti.

 

Arkadaşının sağlığı iyi değildi ve gittikçe de daha kötüye gidiyordu. Onun için öyle bir şey yapmalıydı ki, mutlu olmasının sebebi olmalıydı. Uzun uzun düşündükten sonra tek bir şey yer almıştı zihninde.

 

En büyük dileği olan hafızasının geri gelişine yardımcı olmak.

Bundan sonra tarafı genç kızın ailesinden değil arkadaşındandı. Hatırlaması için elinden geleni yapacaktı.

 

"Senden sadece tek bir söz istiyorum"

 

Ekin'in meraklı gözleri ona döndü, "Ne sözü?"

"Bu ikimizin arasında sır olsun, ne annen nede Doğan bilsin."

 

Ekin kafasını onaylar anlamında salladı, "Kimse bilmeyecek"

 

Gülümseyerek ayağa kalktı Ezgi, "O zaman şimdilik gidiyorum, yarın sabah görüşüyoruz"

"İş ne olacak?"

 

Ezgi tebessüm etti, "Patron, müstakbel eniştem olduğu için izin almak çok kolay oluyor"

 

Ekin gülümsedi, "Tamam o zaman" dedi, arkadaşının kelimeleri hoşuna gitmişti.

 

.... 

 

Derin nefes aldı Ekin, odadan çıktı. Salona geçti, gözleri annesini arıyordu. Gecenin bir yarısıydı, cesaretini toplaması saatlerini almıştı, annesinin televizyonun karşısındaki koltukta tek başına oturduğunu gördü.

 

"Anneciğim" dedi, Asiye Hanım'ın bakışları ona döndü, tebessüm etti.

 

"Uyumadın mı hala kızım?"

 

Genç kız kafasını iki yana sallayıp yanına oturdu. "Ali uyudu mu?"

"Evet"

"Günün nasıl geçti?"

 

Asiye Hanım gözünü kıstı, yüzüne dikkatle bakıyordu. Bakışlarında sezdiği bir tedirginlik vardı.

 

"Anlat bakalım"

"Ne? Neyi anne?"

 

Tebessüm etti annesi, ellerinden sıkıca tuttu. "Şu an bir şey söylemek istediğini çok iyi anlayabiliyorum, annenin ben."

 

Alt dudağını ısırdı Ekin, derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp açtı. "Anne.. sana söyleyeceğim şey için lütfen endişe etme. Önemli bir şey değil, bak karşında ve iyiyim"

 

Asiye Hanım'ın gözleri büyüdü, kalbi hızla çarpmaya başladı. "Ne oldu? İyi misin? Hasta mısın? Gizleme benden lütfen kızım"

 

Gözleri dolu dolu olmuştu, Ekin ellerinden sıkıca tuttu, telaşlanacağını biliyordu.

 

"Sakin ol önce, lütfen"

"Tamam, tamam sakinim anlat" kendi kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Derin nefes verdi genç kız, annesinin gözlerinin içine baktı. "Ezgi'yle birlikte hastaneye gittik ve bütün testler yeniden yaptırıldı"

"Neden? Zaten tedavi günlerinde kontrol ediliyordu"

 

Gözünden yanağına hızla yaş süzüldü, kafasını şiddetle iki yana sallıyordu, kalbi acıyla kavruldu.

 

"Sen benden bir şey mi gizliyorsun? İyi misin kızım?"

"Anne gerçekten iyiyim ufak bir baş ağrım vardı, o da verilen yeni ilaçla hafifledi"

 

Asiye Hanım sıkıca ellerinden tuttu, "Baş ağrın mı vardı? Neden hiç söylemedin? Doktor ne dedi?"

 

Genç kız elini kaldırıp annesinin yüzüne yaklaştırdı, yanağını yavaşça okşadı, onu rahatlatmaya çalışıyordu.

 

"Korkacak bir şey yok, sadece tedavi günlerini sıklaştıracak"

 

Kadının yüzü asıldı, kalbi hızla çarpmaya başladı. Kafasını yavaşça iki yana salladı, kızının durumu kötüye gidiyordu. Gözlerine yaş akıtmaması için zar zor direnmeye çalışıyordu, yavaşça yutkundu.

 

"Neden Sıklaştı? Hangi günler gideceğiz?"

"Günü belirlemek doktorla görüşmemiz gerekiyor"

"Tamam yarın sabah gidelim"

 

Genç kız kafasını iki yana salladı, Ezgi'yle olan planı hiçbir şey için erteleyemezdi.

 

"Olmaz, yarın işim var"

"Tamam, o zaman ben giderim" dedi Asiye Hanım, bir gün daha kesinlikle bekleyemezdi.

 

Ekin kafasını olumlu anlamda salladı, tebessümle gözlerine baktı.

 

"Tamam, uyuyorum o zaman. İyi geceler anneciğim" ayağa kalktı, annesinin gözlerine bakamadan arkasını döndü, tek adım attıktan sonra adımı durdu.

 

Kalbi hüzünle çarpıyordu, annesinin sessiz alan gözyaşlarını hissetti, gözleri dolu dolu olmasına rağmen kendini toparlayarak derin bir soluk aldı.

 

"İyiyim.. gerçekten" dedi, arkası dönüktü. Asiye Habım kafasını sallamakla yetinince genç kız merdivenleri hızlı adımlarla çıkıp odasına girdi.

 

.....

 

Gecenin bir vaktiydi, bir parkın karanlığında, iki aydınlatma ışığının ortasında bulunan bankın üzerinde genç bir adam oturuyordu. Bakışları önündeki parkta, aklı da çok başka yerdeydi.

 

Zihni karmakarışıktı, Doğan'ın ağzından çıkan her kelime kalbinin orta yerine saplanmış, hayattan soyutlanmasına neden olmuştu. Anlam vermeye, kafasındaki bolluğu doldurmaya çalışıyordu. Kalbi delice çarpıyordu, iki eli yumruktu.

 

Şirkette işlerini bitirdiği gibi soluğu burada almıştı, tek amacı genç kızı yeniden burada görmek, nefesi ve kokusuyla biraz da olsa rahatlamaktı. Yokluğunu fark ettiğinde de yüzü asılsa da evine gidememişti. Ne annesine ne babasına ne de evdeki kasvete tahammülü yoktu artık.

 

Kafasını eğdi, gözlerini yavaşça kapadı. Bir nefes ulaştı kulağına, kalbinin içerisinde güneş açmasını sağlayan bir nefesti. Kafasını hızla kaldırıp geriye çevirdi, loş ışıkların arasında parıldayan bir çift yeşil gördü. Şaşkınlıkla duruldu, gerçek olduğuna ikna olmaya çalışıyordu.

 

Ağır adımlarla yaklaşıyordu Ekin, yüzünde şaşkın bir tebessüm oluştu. "Burada olduğunu bilmiyordum" dedi onu görebilme ihtimaliyle uyuyamadığını gizlemeye çalışarak.

 

Ömer'in gözlerini endişe sardı, hızla ayağa kalkıp yanına yaklaştı. "Başın mı yine?" diye sordu merakla. Yine başındaki ağrı sebebiyle uyuyamayıp buraya geldiğini düşünüyordu.

 

Genç kız tebessüm edip kafasını iki yana salladı, doktorun verdiği yedek ilaç biraz da olsa rahatlamasını sağlamıştı. Adamın yanından geçip bankın bir köşesine oturdu.

 

"Evet dersem yine hastaneye mi götüreceksin?" diye sordu tebessümle. Ömer kafasını tereddütle aşağı yukarı sallayıp bankın diğer ucuna oturdu. Yüzüne ışık vuruyordu.

 

"Hiç düşünmeden" dedi, Ekin gülümsedi. "Bu defa değil, başım iyi."

"Neden buradasın? Neden uyumadın?"

 

Gülümsemekle yetindi genç kız, bakışını gözlerine çeviremiyordu. "Sen neden buradasın?"

 

"Şirketten geç çıktım. Eve dönerken uğradım sadece." sessizce bakışını ayırdı, buraya onu delice görmek isteyen kalbine hükmedemeyerek gelmişti.

 

Kafasını yavaşça adamın tarafına çevirdi Ekin, gözleri ilk olarak yüzündeki ufak morluğa kaydı, kalbi delice atmaya başladı. Alt dudağının kenarını ısırdı, tir tir titremeye başlayan elini adamın yüzüne yaklaştırdı. İkisinin de kalbi ritmini şaşırdı, kuş olup uçmaya başladı.

 

"Yüzüne ne oldu?" diye sordu endişeyle. Ömer şaşkın, heyecan doluydu. İlk defa, ilk defa genç kızın sıcaklığını bu kadar derinden hissediyordu.

 

Toparlanmaya çalışıyordu, "çarptım" diyebildi. Ekin'in yüzünde bir tebessüm belirdi, kafasını yavaşça iki yana sallıyordu.

 

"Hep aynı yalan söylenir, kavga mı ettin?"

 

Gözlerini yavaşça yumdu genç kız, yanağının üzerindeki elin sıcaklığı tüm benliğini ele geçirmişti. "Sayılır" dedi genç adam. Gözlerine böylesine bakıp, böylesine yakın temasta iken yalan söylemesi mümkün bile değildi.

 

"Canın.." Dedi Ekin, yüzü asıldı. Kalbinin derinleri sızlıyordu, "Çok yandı mı?"

 

Kafasını iki yana şiddetle salladı Ömer, elini yüzündeki elin üzerine bıraktı, sıkıca tutup yanağından indirdi. Onu oldukça zorluyor, genç kıza sarılmamak için büyük bir savaşa girmesine neden oluyordu.

 

..... 

 

Kaza öncesi...

 

Gökyüzüne bulutların hakim olduğu bir günün, gündüz vakitleriydi. İki genç el ele yürüyordu. Genç adam işlerinin arasında kısa bir mola verip soluğu sevdiği kızın yanında almıştı. Genç kız ise babasının iş için şehir dışında olmasından faydalanıp yanına gelmişti.

 

Bakışını gökyüzüne kaldırdı Ekin, bulutlara baktı. "Yağmur yağacak sanırım" dedi adama dönerek. Ömer de kafasını kaldırıp baktı, hava oldukça kapalıydı.

 

"Evet meleğim, öyle görünüyor"

"Gök gürültüsü de olur mu ki?"

 

Genç adam tutmuş olduğu eline ufak bir öpücük kondurdu. Yüzünde koca bir tebessüm vardı. "Üzgünüm aşkım ama olacak gibi"

 

Yüzünü astı genç kız, bu yaşına rağmen en çok koktuğu şeydi. Özellikle akşam vakitlerinde seslerini duyduğu anda annesinin yanında uyumaya gayret ederdi.

 

"Annemle uyurum bende"

 

Ömer güldü, adımını durdurup gözlerine baktı. İçini eriten yeşiller kalbinde çiçekler açtırdı. Elini yüzüne bırakıp yanağında yavaşça gezdirdi.

 

"Seninle uyumayı ne çok isterdim bilemezsin"

"İleride bir gün" dedi, Ömer derin bir soluk aldı. "İleriyi artık yakına alma vakti geldi bence" dedi, genç kızın anlamsız bakışı ona döndü.

 

"Ne?"

"Bir şey yok aşkım" deyip geçiştirdi. Aklında bir plan vardı, öncesinden haber vermek istemiyordu. Zaman geçtikçe ona olan doyumsuzluğu artıyor, bir an önce aynı evi paylaşacakları günlere gitmek istiyordu.

 

"Ne kadar vaktin kaldı?" diye sordu genç kız, toplantı arasında fırsat bulup yanına gelmişti. Genç adam kolundaki saate çevirdi bakışını.

 

"Yarım saat var"

 

Ekin'in gözleri ona döndü, alt dudağının kenarını yavaşça ısırdı. "Hiç kız olmayacak değil mi?"

 

Ömer tebessüm etti, öncesinde raporu vermişti, bugünkü toplantı sadece erkeklerden oluşuyordu.

 

"Hayır meleğim, dört erkek olacağız"

 

Genç kız gülümsedi, sessiz derin bir soluk aldı. Gözü de kalbi de arkada kalmayacaktı.

 

"Olursa basardım zaten toplantıyı"

 

Ömer güldü, eline yeniden ufak bir öpücük kondurdu. "Bilirim, yaparsın"

Ekin'in gözleri ona döndü, ayrılma vaktiydi. Genç adamın toplantıya, genç kızında annesi aramadan eve dönmesi gerekiyordu. Adımını durdurup adamın önünde durdu.

 

"Ayrılma vakti sanırım" dedi, Ömer gözlerinin içine hayranlıkla bakıyordu.

 

"Evet meleğim, seni eve bırakıp şirkete dönmeliyim"

 

Genç kız onaylayarak başını salladı, birlikte arabaya doğru ilerlemeye başladılar.

 

Arabaya bindikleri anda Ömer bakışını kızın gözlerine çevirdi, "Bir daha ne zaman görüşebiliriz?"

 

Ekin kafasını iki yana salladı, hiçbir fikri yoktu. Annesinden izin alabildikçe dışarı çılabiliyordu.

 

"Bilmiyorum, annem babama göre biraz katı."

 

Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "Özleyince neler yapabileceğimi biliyorsun değil mi?"

 

Gözleri büyüdü genç kızın, en son özlemine dyanamağında annesinin itirazına rağmen evine gelmişti.

 

"Sakın eve gelme, annem bu defa öldürür beni"

 

Ömer güldü, direksiyonu tutan ellerinden birini indirip kızın elinden sıkıca tuttu.

 

"Seni riske atacak hiçbir şey yapmama, yapamam"

 

Araba evlerinin bir sokak ötesinde durdu, genç kızın gözleri ona döndü.

 

"Başarı diliyorum" dedi, yoğun ve toplantıların bol olduğu bir gün geçiriyordu.

 

Ömer alt dudağını ısırdı, gözlerinin içine hayranlıkla bakıyordu. "Öpücük olmadan mı?"

"Sapıklaşma Ömer" dedi tebessümle.

 

Ömer tek gözünü kıstı, "Bna Ömer deme"

 

Kızın ağzından ismi yerine çok daha güzel ifadeler duymayı her daim istiyordu. Ekin kafasını onaylar anlamında salladı, "Başa alıyorum cümleyi. Sapıklaşma aşkım, oldu mu?"

 

Ömer güldü, "Olmadı, hala öpücük alamadım"

 

Gülümseyerek yaklaştı Ekin, dudağına kısa ve ufka bir öpücük kondurup hızla ger ye çekildi, birilerinin görmesinden delice korkuyordu.

 

"Görüşürüz" diyerek kapıyı açıp hızla indi, genç adam tebessümle gidişini izledi.

 

..... 

Bir hışımla açılan kapıya döndü genç kız, odasında ve yatağındaydı. Bakışları annesinin endişeli gözleriyle buluştu.

 

"Ekin! Teyzen kalp krizi geçirmiş!"

 

Kadının gözleri dolu doluydu, "Ne?" dedi genç kız, hızla doğrulup ayağa kalktı.

 

"İyi olduğunu söylediler ama sesini hiç duyamadım. Yanına gitmeliyim, onu gözlerimle görmem gerek"

 

Hızla arkasını dönüp odadan çıktı, Ekin arkasından takip etti. Kendi odasına girdi Asiye Hanım, dolabından ufak bir valiz çıkardı.

 

"Hemen iki kişilik gidiş bileti al, kardeşinle gideceğiz." deyip durdu, bakışını kızının gözlerine çevirdi.

 

"Baban dönene kadar evde tek kalabilecek misin?"

 

Ekin kafasını onaylayarak salladı, babası birkaç güne işten dönecekti.

 

"Beni merak etme, daha önce de tek kaldım biliyorsun"

 

Kafasını salladı annesi, dolaptan çıkardığı giysileri apar topar çantaya yerleştirmeye çalışıyordu.

 

.....

Kapıyı örttü genç kız, sırtını kapıda dayadı. Eve baktı, annesi, babası ve kardeşi yoktu, evde tekti. Gözlerini devirdi, alt dudağını ısırdı, yüzündeki ufak tebessümle hızla vestiyere yaklaştı.

 

Aklından türlü türlü şeyler geçti, hepsinin de başrolünde genç adam vardı. Bu yalnızlıktan faydalanıp onunla doya doya zaman geçirmeliydi.

 

Çantasını aldı, ayakkabılarını ayaklarına geçirdiği gibi evden çıktı. Telefonunu çıkardı, genç adamın ismini bulup durdu. Kafasını iki yana salladı, bu haberi telefonda değil yüzüne söylemeliydi.

 

Otobüsten iniş yaptı genç kız, bakışlarını karşı kaldırımdaki şirkete çevirdi, yüzünde koca bir tebessüm vardı. Kolundaki saate baktı, toplantının bitiş zamanıydı.

 

Heyecanla karşıya geçip bir köşeye çekildi, gözlerini çıkış kapısına çevirdiğinde genç adamı gördü

Yüzü asıldı, yanında da üç genç kız vardı. Birbirlerine bakıp gülüyorlardı.

 

Yavaşça yaklaştı Ekin, seslerini duymaya çalıştı. "Harikaydınız Ömer Bey, çok etkili bir toplantıydı" dedi en baştaki genç kız.

 

Ömer tebessümle kafasını onaylayarak salladı. "Teşekkür ederim, memnun oldum"

"Toplantıda gerçekten çok iyiydiniz" diye ekledi diğer genç kız, Ekin sessizce dinliyordu. Yüzünde koca bir hayal kırıklığı vardı, genç adam toplantıdaki kişilerin tümünün erkek olduğunu söylemişti.

 

"Bir dahaki toplantıda da yer almamız mümkün mü?" diye sordu sonuncusu da. Ömer kafasını onaylayarak salladı. Yüzünde tebessüm vardı, genç kızlara oldukça ilgi gösteriyordu.

 

"Tabii ki yer alabilirsiniz" dedi, Ekin'in gözleri doldu. Geri geri çekildi, kulağına kızların sesleri ulaştı. "Çok, çok yakışıklı"

 

Sırtını arkasındaki ağaca sertçe çarptı, Ömer'in bakışları o yöne döndü, onu gördüğü anda yüzünde koca bir gülümseme oluştu.

 

"Ekin" dedi, genç kız arkasını döndü. Yüzüne bile bakmadan koşarak ilerlemeye başladığında, genç adam şaşkınlıkla "Aşkım" diyerek hızla koşmaya başladı.

 

Arka arkaya karşı caddeye ilerledi, kaldırımda yakalayıp kolundan tuttu. Gözlerini bir çift yeşile çevirdi, yaş doluydu. İnanamıyordu genç kız, defalarca sormasına rağmen toplantıda tek bir kızın bile olmadığını dile getirerek yalan söylemişti.

 

Gözlerine bakmadan hızla kolunu geriye çekti Ekin, yanakları yaş doluydu. Genç adam kafasını iki yana salladı, içini eriten yaşların sebebini delice merak ediyordu.

 

"Meleğim.. Ne oldu?" diye sordu endişeyle. elini tutmaya yeltendi, genç kız hızla engel oldu.

 

"Dokunma bana!"

 

Şaşırdı genç adam, "Aşkım" dedi, genç kızın öfkeli gözleri yüzüne kaydı.

 

"Bana aşkım deme!"

 

Arkasını dönüp hızla ilerlemeye başladı, Ömer kafasını sallayıp yeniden yetişti. Ablam vermeye çalışıyordu.

 

"Ben miyim gözyaşlarının sebebi?"

 

Derin bir soluk aldı genç kız, işaret parmağını adamın gözlerine doğrultup sallamaya başladı.

 

"Sana olan güvenimi o kızlar için mi yerlebir ettin? Çok mu beğendin, çok mu hoşuna gittiler?!"

 

Neye uğradığını şaşırdı genç adam, kafasını olumsuz anlamda salladı. Durumu şimdi anlıyordu.

 

"Aşkım, yanlış anladın."

"Neyi yanlış anladım?! Onların sana hayran bakışlarını mı! Senin onlara gösterdiğin ilgi ve yakınlığı mı?!"

 

Elini uzatıp dokunmaya çalıştı Ömer, "Meleğim lütfen"

"Seni görmek istemiyorum! Sakın, sakın arkamdan gelme!!"

 

Arkasını döndü, öfkeli ve sert adımlarıyla çiselemeye başlayan yağmura rağmen yürümeye başladı.

 

...

Eve öfkeyle girdi genç kız, salonun ışığını açtı, hava kararmıştı, orta yerinde adımları durdu. Kalbi delice çarpıyordu, gözleri karşısındaki oturma grubuna kaydı. Hızlı ve sert adımlarla yürüdü, tüm kırlentleri tek tek eline alıp öfkeyle etrafa savurdu.

 

Gözleri yaş doluydu, bakışları telefonuna kaydı. Eline aldı, rehberden 'Deren' ismini buldu. Kötü olduğu her anda yokluğunu daha çok hissettiği arkadaşını arayıp rahatlamak istedi.

 

Arama tuşuna dokundu, 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor' sesini defalarca olduğu gibi yeniden duyduğu anda gözlerinden yeniden yaşlar süzüldü, ona ulaşamamak delirtiyordu. Telefonu hızla indirdi, yavaşça koltuğa oturdu, gözünden arkadaşına hissettiği özlemle yeniden yaş süzüldü.

 

Kafasını hızla iki yana sallayıp elleriyle gözlerini sildi. Akmalarına asla izin vermeyecekti. "Hayır, hayır Ekin. Onun için ağlamayacaksın" dedi, derin nefesle ayağa kalktı.

 

Telefonunu yeniden eline aldı, yavaş yavaş varlığını belli etmeye çalışan gök gürültüsünü duymamaya gayret ederek kulaklıklarını taktı, koltuklardan birine sırtüstü uzanıp son ses müzik açtı.

 

.... 

Defalarca olduğu gibi yine müzik durdu. Telefon çalıyor, ekranda 'Aşkım' yazıyordu. Derin bir soluk aldı genç kız, bu sadece açmamaya kararlı olduğu aralıksız arayışlardan biriydi.

 

Hızla cevaplama tuşuna dokunup kulağına yaklaştırdı, 'Ne istiyorsun Ömer! Arama beni!!"diye gürledi, genç adam kafasını iki yana salladı, merak doluydu.

 

"Neden cevap vermiyorsun? Nasıl merak ettim farkında mısın?"

"Ne oldu? O kızlar seni ret mi etti? Onlara ulaşamayınca bana mı dönmek istedin?"

 

Derin nefes verdi genç adam, "Seni aramaktan onlara fırsatım mı oldu?"

 

Gözleri büyüdü genç kızın, kıstı. "Yani bana ulaşamayınca onları mı arayacaktın?" dedi kıskançlıkla.

 

Genç adamın yüzünde istemsiz bir tebessüm oluştu. Onun öfkesinin aksine oldukça sakindi.

 

"Bu mu yani anladığın?" diye sordu, şiddetli bir gök gürültüsü duyuldu, genç kızın gözleri büyüdü. Korkuyla koltuktan doğrulup odasına girdi, kalbi delice çarpmaya başlamıştı.

 

"Aşkım yalnız kalma, annenin yanına git hemen" dedi, ses aynı anda kulağına ulaşmıştı.

 

Genç kız titreyen elleriyle telefonu tutuyordu, yanağında usulca bir damla yaş süzüldü. Korku doluydu.

 

"Annem.. yok"

"Ali?"

"Teyzeme gittiler" dedi titrek sesiyle. Ömer hızla doğruldu. "Sen evde yalnız mısın?!" diye sordu telaşla. Genç kız zar zor "Evet" dedi, hızla koşmaya başladı genç adam.

 

Arabasına yaklaşık aceleyle binip çalıştırdı. "Tamam, tamam sakin ol"

 

..... 

Bir sokak ötede arabayı durdurdu Ömer, park ettiği gibi şırıl şırıl yağmura rağmen koşarak genç kızın evine yaklaştı. Kapının önünde durup ellerini kapıya vurmaya başladı.

 

"Ekin!!" dedi, şiddetli bir gök gürültüsü ile genç kızın içeride gözyaşları duyuldu. Genç adam endişeyle hem zile basıyor hemde kapıyı çalıyordu.

 

"Meleğim kapıyı aç, hadi!" diye seslendi. Genç kızın kulağına ulaştı sesi. Ayağa kalktı, koşar adımlarla kapıyı açtı, genç adamı karşısında gördüğü gibi kollarını sıkıca boynuna dolayıp sarıldı.

 

Ömer'in elinin biri saçlarını biri de sırtını sıvazlıyor, sakinleşmesini sağlamak istiyordu. "Tamam, tamam korkma. Yanındayım"

 

Yavaşça geriye çekilip gözlerindeki yaşları baş parmaklarıyla sildi. Elinden tutup içeri girdi, koltuğa oturtup önünde diz çökerek oturdu. Ellerinden sıkıca tutmuş, gözlerinin içine bakıyordu.

 

"Neden yalnız kalacağını söylemedin?" diye sordu, Ekin'in bakışları onun bir çift siyahına kaydı. Kalbi hala korkuyla çarpıyordu.

 

"Söylemek için şirkete gelmiştim"

 

Ellerini sıktı Ömer, "Kızları görünce de söylemekten vazgeçtin, değil mi?"

 

Ekin kafasını olumlu anlamda salladı, gözleri kısıldı, o kızları yeniden hatırlamıştı. Ellerini geri çekmeye çalıştı, Ömer daha sıkı tuttu. Doğrulup yanına oturdu, iki kolunu beline sardı. İtirazına rağmen gitmesine, uzaklaşmasına izin vermedi. Kafasını boyun boşluğuna gömüp saçlarını kokluyordu.

 

"Bizim şirkette staj yapan üniversite öğrencileri olduğunu biliyorsun. Staj belgelerinde toplantılarda yer almış olmaları koşulu yer almış, katılmak istediklerini söylediler, reddemedim."

 

"Neden daha önce söylemedin?" diye sordu genç kız merakla. "Toplantıdayken haberim oldu."

"Bilmiyor muydun önceden?"

 

Ömer tebessüm etti, kollarını daha da sıktı, kendine sıkıca bastırdı.

 

"Haberim olsaydı, ilk önce sana haber vermez miydim?"

 

Genç kız burnunu çekiyor, gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu.

 

"Çıkışta neden konuştunuz?"

"Teşekkür etmek istediler"

 

Geriye çekildi genç kız, gözmeşenln içine bakmaya çalışıyordu.

"Neden memnun oldum dedin?"

 

Ömer tebessüm etti, "Memnun olmadım mı, deseydim?." Ekin kafasını olumsuz anlamda salladı. "Ayıp olurdu"

"Evet meleğim"

 

Derin nefes aldı genç kız, yine kıskançlığı ele geçirmiş ve ufak bir olaya sebebiyet vermişti. Kafasını suçlulukla eğdi, "Özür dilerim" dedi, Ömer tebessümle yüzüne bakıyordu. Elini çenesine bıraktı, kafasını kaldırıp bakışlarını buluşturdu. Delicesine aşık olduğu bir çift yeşile hayranlıkla bakıyordu.

 

"Özür dileme, sadece bana sıkı sıkı sarıl" deyip iki kolunu açtı, Ekin gülümseyip sarıldı, kulağına ulaşan şiddetli gök gürültüsü ile kollarını daha da sıktı.

 

"Yağmur hergün yağsın diye dua etmeliyim" dedi, kollarındaki kızın saçlarını koklayıp. Genç kız gözlerini kıstı, "Sakın!" dedi, Ömer güldü. Geriye çekilip genç kızın kafasını omzuna dayadı. Ellerini sıkıca tutmuştu.

 

"Annenler neden gittiler?"

"Teyzem rahatsızlandı"

 

Genç adamın endişeli gözleri ona döndü, "Durumu kötü mü?"

"İyi dediler ama annem gözleriyle görmek istedi"

"Ne kadar kalacaklar?"

"Bilmiyorum"

 

Gülümsedi Ömer, bakışını genç kızın gözlerine çevirdi.

 

"O zaman onlar gelene kadar benim misin?"

"Babam bir iki güne gelir"

"O zaman babanın işi uzasın diye dua etmeliyim" tebessümle gözlerine bakıyordu, ailesinin olmadığı anların her dakikasını birlikte geçiriyorlardı.

 

Kafasını eğdi Ekin, bir durgunluk oluştu tüm benliğinde. Çok kısa bir an bile olsa genç adamı o kızların yanında görünce kaybettiğini düşünmüştü, onun için dayanılmayacak bir şeydi.

 

"Seni o kızların yanında görünce çok kıskandım"

 

Genç adam iki elinden tutup, avuçlarına öpücük kondurdu.

 

"Benim gözlerim sadece seni görüyor, başkası yok, olamaz. Bunu unutma ve lütfen artık kendini de beni de üzme"

 

Derin bir nefes verdi genç kız, "Seni çok seviyorum, ölene dek de seveceğim"

 

Genç adam kafasını iki yana sallayıp işaret parmağını dudağının üzerine bırakıp susturdu. "Böyle konuşmak yok"

 

Gözlerini kıstı genç kız, kıskançlık tüm benliğini yeniden ele geçirmişti. "Çok yakışıklı olduğunu söyledi bir tanesi."

 

Ömer gülümseyip alt dudağını ısırdı, "Öyle değil miyim zaten?"

 

Gözleri büyüdü Ekin'in, elini omzuna vurdu. "İstersen yine kızdırma beni!"

 

Genç adam gülüp kollarını yeniden ona sıkıca sardı. Bu hayattaki tek kız, tek sevgili, tek aşk buydu, başkasının olması mümkün değildi. Ömrünü onunla geçirebilmek adına tüm varlığını feda edebilirdi.

 

Yavaşça geriye çekilip koltuğa uzandı, kafasını adamın dizine dayadı. Sırtüstüydü, gözlerini yüzüne çevirdi.

 

"Çok açım" dedi Ekin, genç adam tebessüm etti. "Bir şey yemedin mi?"

"Aldatıldığımı düşünürken nasıl yiyebilirim?" dedi gözlerini kıstı, "Ama bakıyordum da sen umursamadan yemişsin" diye ekledi, genç adamın kahkahası duyuldu. "Bende yemedim"

 

Elini saçlarına bırakıp okşamaya başladı, "Yemedin mi? Niye söylemiyorsun?"

"Aşkım soruları hem soruyorsun hemde cevaplıyorsun."

 

Güldü Ekin, hak veriyordu. "Başına belayım işte" dedi ttalı bir huysuzlukla. Genç adam elinden sıkıca tuttu, arka kısmına ufak bir öpücük kondurdu.

 

"En eşsiz bela"

 

Gülümseyerek doğruldu genç kız, adamın gözlerine heyecanla bakıyordu. "Hemen en sevdiğin yemeklerden yapacağım"

"Bende yardım ederim" elinden tuttu, birlikte ayağa kalkıp mutfağa yürüdüler.

 

.... 

Odasındaydı genç kız, yatağında uzanıyordu. Tek kişilik bir bazaydı, yan dönmüştü. Elleri, yatağın önünde yere oturmuş olan adamın ellerinin içerisindeydi. Ömer bir elini kızın elinin içine bırakmış, diğer elini de kızın saçlarında güvenle gezdiriyordu. Delice korktuğu gök gürültüsünün biraz da olsa hafiflemesini veya yağmurun dinmesini bekliyordu.

 

Koca bir esneme göründü genç kızın ağzında, gözleri kapanmak için direniyordu. Tebessüm etti Ömer, "Uyu meleğim, burada bekleyeceğim"

 

Kafasını olumsuz anlamda salladı Ekin, onu yalnız bırakıp uyumak istemiyordu. "Uykum yok" dedi, genç adam tebessümle elini saçlarında gezdirdi, gözlerinin içine hayranlıkla bakıyordu.

 

"Ben.." deyip sustu, işaret parmağının sırtını yanağında yavaşça gezdirdi. "Mutlu olduğun, üzüldüğün ve korktuğun her anda elinden sıkıca tutacağım."

 

Genç kızın gözleri usulca kapanmaya başladı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Elini tutan eli sıktı, iki dudağının arasından bir fısıltı çıktı. "Hep yanımda ol" dedi, tüm benliğini uykunun kollarına bıraktı. Ömer üstünü dikkatle örtüp, alnına bir öpücük kondurdu.

 

.... 

Sessiz bir soluk verdi genç kız, üşümeye başlamıştı. Gözlerini adamın gözlerinden ayırıp yavaşça ayağa kalktı.

 

"Gitmem gerekiyor bizimkiler fark etmeden." dedi, genç adam da hızla kalktı. Önünde durmuştu, bir çift yeşilin içine hayranlıkla bakıyordu. Kafasını onaylayarak salladı, genç kızın ağır adımlarına eşlik etti.

 

Sessiz ve yanyana adımlar genç kızın evinin olduğu sokağın önünde durdu. Gecenin bir vaktiydi, herkes uyuyordu, bunun rahatlığı ikisinin de üzerinde vardı.

 

"İyi geceler" dedi Ekin, gözleri gözlerine çok bakamadı, her göz buluşmasında olduğu gibi yine kalbinin delice çarptığını hissediyordu. Gözlerini yavaşça başka yöne çevirdiğinde, dayanamadı daha fazla genç adam.

 

Ter içinde kalan ellerinden birini yavaşça kaldırdı, genç kızın çenesine dokunup yüzünü yüzüne çevirdi. Bakışları yeniden buluştuğunda ikisinin de kalbi daha yakın olmak için delice çırpınıyordu.

 

"Gözlerini.." Dedi Ömer, kalbinin orta yerinde kanat çırpmak için çabayan kelebekler hareketlenmeye başladı.

 

"Benden alma." diye ekledi. Öylesine büyüleyiciydi ki bakmaya asla doyamıyordu. Genç kızın sessizliğine rağmen bir ömür bir çift yeşile bakmak, nefesini yanında hissetmek istiyordu.

 

Genç kız sessizdi, yanındayken dili kalbine kıyasla laldi. Ağzından kelimeler çıkmak bilmiyordu, bakışları kömür gözlerin içinde kayboluyor, kalbinin en derinlerine ulaşıyordu.

 

Avucunu sıktı, yüzüne dokunup sakallarını okşamak istedi. Elini kaldırmaya yeltendiği sırada, yan komşunun ışığının açıldığını gördü. Gözleri endişeyle büyüdü, görünmek istemedi.

 

"Özür dilerim" dedi, arkasını döndü. Telaşla, genç adamı geride bırakıp eve koştu. Ömer sessizdi, olduğu yerde durmuştu. Bakışını sağındaki eve çevirdi, dakikalar sonra bir ışık yandı, genç kızın odasınındı.

 

Gidemedi, adım atacak gücü yoktu. Bekledi, dakikalar içerisinde ışığın yeniden kapandığını görünce derin bir soluk alıp arkasını döndü.

 

....

Kapının önünde bekliyordu Ekin, erkenden uyanıp kahvaltısını etmiş, heyecanla arkadaşını bekliyordu. Kaldırımdaydı, bakışları yola dönüktü. Bir araba göründü, yüzünde koca bir tebessüm oluştu.

 

Ezgi gülümseyerek arabayı dönünce durdurup, yanındaki kapıyı ittirdi. Gözleri arkadaşının gözleriyle buluştu.

 

"Hazır mısın?" hızla kafasını olumlu anlamda salladı Ekin, arabaya yerleşti. Kemerini sıkıca bağlayıp arkadaşına baktı. İki kızın gözleri buluştu.

 

"Heyecanlı mısın?"

 

Alt dudağını ısırdı genç kız, kalbi delice çarpıyordu. "Gece uyuyamadım" dedi, Ezgi güldü.

"O zaman seni daha fazla bekletmeyip gidelim"

 

Arabayı çalıştırdı, ikisi de heyecanls yolun bitişini beklemeye başladı.

 

.....

Arabayı bir caddede durdurdu Ezgi, elleri titriyordu. Dün geceden bu yana arkadaşını buraya getirmenin hayalimi kurmuştu. Bakışını yavaşça ona çevirdi, "Ekin" dedi, genç kızın gözleri ona döndü.

 

Aynı heyecan tüm varlığındaydı. Derin derin soluk aldı, elini kalbinin üzerine bıraktı. "Hatırlamazsan eğer.. Üzülmeyeceksin. Çünkü biz pes etmeden devam edeceğiz"

 

Kafasını olumlu anlamda salladı Ekin, heyecan doluydu. Kalbi öyle hızla çarpıyordu ki duracağından endişe ediyordu.

 

Kapıyı açtı Ezgi, iki kız aynı anda çift yolu olan bir ana caddede iniş yaptılar. Sağ taraftaki sokağa çevirdi adımlarını Ezgi, "Hadi gidelim."

 

Ekin de o yöne döndü, attığı her adımda caddeyi, mağazaları ve yolu izliyor, inceliyordu. Zihninde küçük de olsa tanıdık bir an belirmesi için büyük çaba harcıyordu. Sessizdi, iki dudağının arasından tek kelime çıkmadan arkadaşını takip ediyordu.

 

Sokağın orta yerinde durdu Ezgi, dar ve küçük bir yerdi. Evlerin çoğu iki katlı, müstakil ve bahçeliydi. Bakışlarını tek bir tanesine gizlice yoğunlaştırıp arkadaşına döndü.

 

Yanına yaklaşıp önüne dikildi, iki elinden sıkıca tuttu. Birbirlerine heyecanla bakıyorlardı. "Hadi.. Zihnini, kendini çok yormadan zorla ve evinizi tahmin et"

 

Ekin onaylayarak bakışını çevirdi, iki tarafında kaldırımların olduğu bir sokaktı. Her kaldırımın üzerinde de yan yana evler vardı. Genç kız sokağın orta yerinde duruyordu, kafasını yavaşça geriye çevirdi.

 

En baştaki eve baktı, ardından ikinciye ve üçüncüye. Zihnini zorlamaya çalıştı, kafasının üst kısmına ufak sızı saplandı. Umurunda bile olmadı, burası çocukluğunun geçtiği sokaktı, bir şeyler hatırlamak zorundaydı.

 

Alt dudağını ısırdı, tek bir an bile belirmiyordu. Gözleri dolu dolu olduğu anda, tam karşısında duran bir eve kaydı bakışları. İki katlı, küçük bahçeli bir evdi. Pek yeni değildi fakat çiçeklerle süslenmişti.

 

Bakışları dış kapısına kaydı, kalbi delice çarpmaya başladı. Zihninde silik silik bir an belirmeye başladı. Çok eski, yıllar öncesine ait bir andı.

 

Küçük bir kız çocuğu iç tarafından bahçenin kapısını açıyor, parıldayan yeşil gözleriyle çıkıyordu. Kafasını önce sağa sonra sola çevirdiğinde bir adam görüyordu.

 

Heyecanla, 'Baba!' deyip koşarak yanına yaklaşıyor, genç bir adam eğilip sıkı sıkı sarıldıktan sonra kucağına alıyordu. "Prensesim benim"

 

Gözlerinden iki damla yaş yanağına süzüldü genç kızın, babasının işten gelişlerini her daim heyecanla bekler, son dakikalarda ise kapıya çıkıp boynuna atlardı.

 

Tüm vücudunu titreme ele geçirdi, bakışları sadece o evin üzerinde durdu. "Bizim.. evimiz" dedi, Ezgi hızla o yöne döndü, alt dudağını ısırdı, yanağına hızla yaşlar süzüldü.

 

"Ekin!" dedi, heyecanla. Ekin kafasını yavaşça salladı, "Hatırlıyorum" dedi, yanağına ardı arkası kesilmeden yaşlar süzüldü.

 

.... 

Oy ve yorumları eksik etmeyelim 💚

Loading...
0%