Yeni Üyelik
23.
Bölüm

22.Bölüm: Hayır

@mlkshnn

'Bana bir kez daha sarılabilir misin?'

 

.... 

Ekin tepkisizdi, iki eli iki yanda duruyordu. Kalbi hızla çarpıyordu, gözlerini yavaşça kapadı, burnuna bir koku sindi. Çok tanıdık, defalarca duyduğu, hissettiği eşsiz bir kokuydu.

 

Elleri tir tir titredi, zihninde bir ses tonu yer almaya başladı. Ömrünün 2 yıllık döneminin en güzel en eşsiz sesiydi.

 

"Meleğim"

... 

"Seni çok seviyorum"

...

"Kıyamadığımsın"

... 

"Başımın en güzel belası"

... 

"Bizi hiç kimse ayıramayacak"

... 

"Seni zenginlik içinde yaşatır mıyım bilmiyorum ama seni hep mutlu ederim. Hep canımdan çok severim. Benimle evlenir misin?"

...

"Seni bırakıp ölmeye niyetli değilim"

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı genç kız, gözlerinden yanağına tek tek yaşlar süzülmeye başladı. Kulaklarında iki haykırış hemen ardından yankılandı. Bir motorsikletin dengesini kaybetmesi ve iki kişinin, "Ömer!!!!" "Ekin!!!!!" diye haykırışı, sonrasında da feci bir kazanın meydana gelmesi.

 

Uyuştuğunu hissettiği elini yavaşça kaldırdı genç kız, genç adamın omzuna bırakıp yavaşça geriye itti. Gözlerini delice aşık olduğu gözlere çevirdi.

 

Bakışlarında kaybolmaya çalıştı, alt dudağını sertçe ısırdı. Bu hatırladığı, bildiği, kalbine yer eden bakışlar değildi. Bu bakışlar çok yabancıydı.

 

Yanaklarına iki damla yaş hızla süzüldü, zihni bir ana yolculuğa çıktı. Babası, onu genç adamı unutmak üzere bir eve kapatmış, özgürlüğünü elinden almıştı.

 

Adamdan ayrı geçirmek zorunda kaldığı günlerden birinde genç adam karşısına çıkmıştı. Zorlu ve yorucu engellere rağmen genç adam soluğu özlem duyduğu kızın yanında almıştı.

 

Elinden sıkıca tutup hapsolduğu yerden kurtarmaya çalışırken de bindikleri motorsiklet feci bir kaza geçirmişti. Son hatırladığı, ona dair zihninde yer alan son anı genç adamın kaza anında ismini haykırışıydı. Sonrası yoktu, ömrüne beyaz bir sayfa açılmış, derin bir uykudan uzun bir süre sonra uyanmış misaliydi..

 

Gözyaşlarının yerini hıçkırıklar aldı, kafasını iki yana sallıyordu. Kabullenmek istemiyordu, böyle bir şey mümkün değildi. Her şey bitti, artık kavuşacağız derken birbirlerini tamamen unutmuş olamazlardı.

 

İki elini yumruk yaptı, kaderine akıyordu tüm gözyaşları. Karşısındaki adamla büyük hayalleri vardı, bir gün her şeye rağmen karısı ve çocuklarının annesi olacak, bir ömür yanıbaşında bulunacaktı.

 

Kafasının üst kısmına şiddetli bir ağrı saplandı, kendini zorladığı her anda karşılaştığı bir durumdu. Tüm benliğini koca bir titreme sardı. Canı hiç olmadığı kadar yanıyordu. Dili laldi, tek kelime edecek gücü bulamıyordu.

 

Nasıl olmuştu? Nasıl unutabilmişti? Bunca zamanı onsuz nasıl geçirebilmişti?

 

Geriye zar zor sarsak bir adım attı, ayakta durmak bile zordu. Genç adam sessiz ve şaşkındı, gözleri sadece onun üzerindeydi. Günlerdir sesine, gözlerine hasret biriktiriyordu.

 

Derin bir nefes alıp yanına yaklaştı, buraya gelirken tüm cesaretini toplamıştı. Artık sadece kalbinden geçeni yapacaktı. Elini kaldırıp yüzüne yaklaştırdı, baş parmağıyla kızın yanağındaki yaşları dikkatle silmeye çalıştı.

 

"Seni Seviyorum Ekin" dedi, genç kız alt dudağını ısırdı. Bu iki cümleyi ondan defalarca duymuştu fakat ilk defa böylesine kötü hissetmişti. Bu defa söyleyen onun Ömer'ine değil, yabancı bir adama aitti.

 

Yavaşça geriye bir adım attı, kalbi sızım sızım sızlıyordu. Daha fazla duramadı, kabullenemediği gerçekler tüm varlığını kavuruyordu. Arkasını döndü, delice çarpan kalbine rağmen koşmaya başladı.

 

Kaza Öncesi..

 

Bir kafede oturuyordu Ömer, şirketin tam karşısında bulunan küçük şirin bir yerdi. Yoğun işlerinin içerisinde sevdiğine ufak bir zaman ayırmıştı, toplantı arasında onunla biraz da olsa zaman geçirmeye çalışıyordu.

 

Küçük bir masada karşılıklı oturmuşlardı, öğlen arasıydı, yemek yiyorlardı. Genç kızın bakışları bir süredir sadece genç adamın arkasında bulunan bir masadaydı. Gözleri kısıktı, bakışını bir an bile ayırmıyordu.

 

Ömer merakla kafasını geriye çevirdi, yüzünde ufak bir şaşkınlık belirdi. Arka masada birileri oturuyordu, sabah saatlerce toplantı yaptıkları ve birazdan da yeniden yapacakları farklı bir şirketin yönetim elemanlarıydı.

 

İki alımlı genç kadın ve bir genç adamdan oluşuyordu. Önlerinde bulunan yemeği sohbet eşliğinde yiyorlardı. Kadınlardan birinin bakışı Ömer'e kaydı, tebessümle kafasını selam vermek adına salladı, genç adam da karşılık verdi.

 

Bakışını sevdiği kıza çevirdi, "Bugün anlaşma imzalayacağımız şirketten" diye açıklama yaptı. Genç kızın gözleri kısıktı, onları şirketten çıkarken görmüştü.

 

Derin bir nefes verip çatalını ağzına yaklaştırdı, genç adam parıldayan yeşil gözlerini hayranlıkla izliyordu. Elini eline uzatıp sıkıca tuttu.

 

"Seni Seviyorum" dedi, genç kız gözlerine baktı. "Duyamadım"

 

Ömer tebessüm edip eline ufak bir öpücük kondurdu. "Seni Seviyorum" dedi daha yüksek bir tonda. Genç kız kafasını iki yana salladı, "Duyamadım yine"

 

Genç adam gözlerini kıstı, "Seni çok Seviyorum" dedi üçüncü defa. Ekin alt dudağını ısırdı, yüzünde gizlemeye çalıştığı bir tebessüm vardı.

 

"Aşkım sanırım en yakın zamanda bir doktora görünmeliyim, kulaklarım duymuyor" İki elini kulaklarının üzerine bırakıp yavaşça ovmaya çalıştı.

 

Genç adam şaşkındı, ilk defa böyle bir şeyi ondan duyuyordu. Gözlerinin içine bakıp, "Seni çok seviyorum!!" diye haykırdı. Sesi sadece kıza değil kafede bulunan herkese ulaştı.

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda sallayıp arka masaya baktı, onlarında duyduğundan emin olunca derin bir nefes aldı, amacına ulaşmış, adamın sesini onlara duyurmayı başarmıştı.

 

Elini adamın yüzüne yaklaştırıp yanağına bıraktı, gülümsüyordu. "Duydum, duydular" dedi, genç adamın yüzünde şaşkınlık oluştu. Anlam vermeye çalışarak bakışını geriye çevirdi, iki genç kadının da onları izlediğini görünce gözleri kısıldı.

 

"Başımın belası" dedi genç kıza döndü. Amacını çok iyi anlamıştı, yine kıskançlık krizi her yanını sarmış, bu kişilere de adamın sadece kendisine ait olduğunu göstermeye çalışmıştı.

 

"Artık seninle ilgili en ufak bir düşünceleri de varsa yok oldu"

 

Ömer güldü, ayağa kalktı. İzleyen bakışlara aldırmadan aradaki masaya rağmen genç kıza doğru kafasını eğdi. Dudağına bir öpücük kondurdu, genç kız şaşkınlıkla geri çekilmeye çalıştı.

 

"Herkes bize bakıyor Ömer" dedi, genç adam masanın kenarında dolanıp elinden tuttu. Ayağa kaldırdı, "Nereye?"

 

Genç adam cevap vermek yerine genç kızı arka masaya yaklaştırdı. Tam önlerinde durdu, üç kişinin de gözleri onlara dönmüştü.

 

"Merhaba" dedi, Ekin merakla izliyordu. "

"Merhaba Ömer Bey"

 

Genç adam bakışını Ekin'e çevirdi, gözlerine hayranlıkla bakıyordu.

 

"Sizi nişanlımla tanıştırmak istiyorum."

 

Ekin'in gözleri büyüdü, sessizce genç adama bakıyordu. 'Nişanlım' demişti, kalbi delice çarpıyordu. Hiçbir şeyi o andan sonra duymadı, genç adamın o kızlara ondan söz edişi de toplantı hakkındaki ufak sohbette ilgisini çekmedi. Zihninde sadece nişanlım kelimesi vardı. Kafeden çıkıp kapının önünde durduğunu farkında bile değildi, genç adam önüne dikilip ellerini sıkıca tuttu.

 

Caddeyi geçip karşıya ilerledi, koca şirketin önünde durmuşlardı. Genç adamın elleri, kızın ellerinin arasına kenetlenmişti. Adamın ailesinden birine yakalanma endişesiyle genç kız elini geriye çekmeye çalıştı, Ömer kafasını iki yana sallayıp daha sıkı tuttu.

 

Yönünü şirketin girişine çevirdi, genç kız adım atmadı. Elele içeri girip birlikteliklerini burada ilan etmek istiyordu. Genç adamın ailesinin büyük tepki göstereceğini biliyordu.

 

"Hayır" dedi, Ömer ona döndü. Eline ufak bir öpücük kondurdu gözlerinin içine baktı. Artık hiçbir şey önemli değildi, artık tüm korkularla yüzleşme zamanıydı.

 

"Artık herkes bilsin bizi. Sen istemiyor musun?"

 

Genç kız alt dudağını ısırdı, ailece çalıştıkları bir şirketti, genç adamın anne ve babası da her daim burada olurdu.

 

"Baban.. burada değil mi?"

"Burada"

"Annen..?"

"O da burada"

 

Kafasını hızla iki yana salladı genç kız, elini adamın ellerinin arasında çıkardı.

 

"O zaman giremem"

 

Genç adam itiraz etti, ellerini yanağına bıraktı. "Artık kaçmayacağız meleğim. Seni asla bırakmayacağımı bugün ikisi de anlayacak ve bunu şirketteki tüm çalışanların önünde onlara göstereceğim"

 

Genç kız endişe doluydu, cesareti adamınki kadar yoktu. Kalbi hızla çarpıyordu, Ömer diğer elinden de tuttu.

 

"Ve sakın unutma, ailem bile olsa hiç kimsenin seni üzmesine izin vermeyeceğim"

 

Ekin biraz tereddüt biraz endişe ile kafasını olumlu anlamda salladı, onu reddetmek istemiyordu. Genç adam gülümseyip derin bir nefes aldı, şirkete el ele girdiği anda her elemanın gözü onlara döndü.

 

Genç kız çekingendi, daha önce bu kadar bakışının hedefi olmamıştı. Adamın tuttuğu elinden cesaret almaya çalışıyordu, lobinin orta yerinde durdu Ömer. İzleyen bakışların altında ceketinin iç cebinden ufak bir kutu çıkardı.

 

Ekin'in gözleri şaşkınlıkla kutuya kaydı, ufak ve kırmızı bir alyans kutusuydu. Kalbi heyecanla çarpmaya başladı, gözleri sadece sevdiği adama kenetlendi.

 

Genç adam tüm çalışanlarının karşısında, kızın önünde diz çöktü. Genç kızın gözünden yanağına mutlulukla bir damla yaş süzüldü, "Seni zenginlik içinde yaşatır mıyım bilmiyorum. Ama seni her zaman canımdan çok seveceğim. Hep kendimden önce koruyacağım. Benimle evlenir misin?"

 

Kutunun kapağını açtı, içerisinde bir çift alyans çıktı. Genç kızınki pırlanta bir tektaştı. Alt dudağını yanağındaki yaşlarla ısırdı Ekin, hiç tereddüt etmeden kafasını olumlu anlamda salladı. "Evet, evet!" dedi.

 

Ömer heyecanla yüzüğü kutudan çıkarıp parmağına taktı, genç kız da

Elinden tutup ayağa kalkmasına yardımcı olup gözlerine baktı, diğer yüzüğü de onun parmağına geçirdi.

 

Birbirlerine bakıp sıkıca sarıldılar, genç kızın ayakları yerden kesildi. Genç adam kaldırdığı gibi döndürmeye başladı, şirketin içerisinde ikisinin gülüşü ve izleyenlerin alkışı yankılandı.

 

El ele yürümeye başladılar, genç adam tüm şirketi ona bu şekilde gezdirmeyi düşünüyordu. İlk önce kendi çalışma odasından başlayacaktı, merdivenlere yöneldi. Asansöre özellikle binmedi, gözönünde olup daha çok kişinin ve özellikle de ailesinin görmesini istiyordu.

 

İkinci katta genç adama sekreteri yaklaştı, genç kıza tebessümle kafasını sallayıp patronuna döndü. "Ömer Bey iki dakikanızı alabilir miyim?" diye sordu, bakışlarından tek gelmesi gerektiğini ifade etmeye çalışıyordu.

 

Genç adam bakışını sevdiğine çevirdi, "Meleğim hemen geleceğim, bekleyebilir misin?." Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, Ömer yanağına ufak bir öpücük kondurup karşıdaki odaya ilerledi. Şirkete dair ufak bir sıkıntı vardı, halledebilecek kişi oydu.

 

Ekin sessiz ve çekingendi, elini nereye koyacağını bile bilmiyordu. Alt dudağını ısırıp bakışını etrafa çevirdi, uzun bir koridordu, birçok kapalı kapı vardı. Genellikle toplantıların ve görüşmelerin yapıldığı kattı.

 

Ağır ağır birkaç adım attı, tam önünde bulunan bir kapı açıldı. Bir adam görüldü, orta yaşlarda kır saçlı bir adamdı. Üzerinde bir takım elbise vardı, elini ağzına koymuş aralıksız öksürüyordu. Genç kız endişeyle yanına yaklaştı, yardım etmek istiyordu.

 

"İyi misiniz?" diye sordu, adam kafasını kaldırdı, gözleri kızın yeşil bakışlarına kaydı. Derin derin nefes alıyordu, "Su.. Su bulabilir misin?" dedi, Ekin kafasını olumlu anlamda sallayıp hızla arkasını döndü.

 

Nereye gideceğini, nereden bulacağını hiç bilmiyordu. Bir oraya bir buraya koşturdu, telaşlıydı. Kapıları tek tek açtı, birinde durdu. İçerisinde uzun bir masa vardı, her koltuğun önüne de bir küçük Pet şişe su konulmuştu.

 

Hızla birini eline alıp yaklaştı, adam ceketinin cebinden bir ilaç çıkarıp yuttu, arkasından da suyu içti. Nefesi yavaş yavaş düzene girerken bakışları da bu kızın üzerindeydi, daha önce burada hiç görmemişti.

 

"Teşekkür ederim, kızım sen hangi departta çalışıyorsun?" diye sorduğu anda Ömer'in girdiği odanın kapısı açıldı, genç adam genç kızın yanında gördüğü adama şaşkınlıkla bakıp hızlı adımlarla yanına yaklaştı.

 

"Aşkım" dedi, adamın gözleri genç adama kaydı, şaşkındı. "Aşkım mı?"

 

Ömer kafasını olumlu anlamda sallayıp kızın elinden tuttu, önünde bir siper gibi durdu. Gözleri adamın gözlerinin üzerindeydi.

 

"Evet baba, bu Ekin. Evleneceğim kız" dedi, Ekin'in gözleri büyüdü, "Baban mı?" diye sordu, daha önce onu hiç görmemişti.

 

Tam o sırada odalardan birinin daha kapısı açıldı, Emel Hanım göründü. Genç kızı gördüğü anda bakışları sertleşti, öfke her yanını sardı. Onu oğlunun yanında görmeyi sindiremiyordu.

 

"Bu kızın burada ne işi var!?" diye gürledi, genç kızın kalbi delice çarpmaya başladı. Ömer yaklaşan annesine hızla döndü.

 

"Onun bir ismi var anne!!"

"İsmini telafüz edebileceğim biri değil, önemsiz"

 

Ekin yanağına istemsizce bir damla yaşın süzüldüğünü hissetti, bu kadının her kelimesi kalbine hançer saplıyordu.

 

"Benim için dünyadaki en değerli ve en önemli olan kişi!"

 

Yüzünün asıldığını belli etmemeye çalıştı Emel Hanım, gözleri parmaklarındaki yüzüklere kaydı. Bakışlarının genç kıza çevirdi, "Demek yüzük taktınız. Oğlumla evleneceğini hiç düşünme, buna asla izin vermeyeceğim"

 

Genç adamın aklı başından gitti, genç kızın karşısında sakinliğini korumaya çalışıyordu. Derin nefes alıp annesine döndü.

 

"Anne! Ağzından çıkan kelimelere dikkat et!"

 

Emel kısık bir ses tonunda oğluna döndü, "Aklını başına topla Ömer, böyle bir kızla mı ömrünü geçireceksin?"

 

Gözlerini kapayıp derin bir soluk verdi genç adam, genç kızın elini daha sıkı tuttu.

 

"Evet! Ömrümü onunla geçireceğim Bugün nişanlandık, en yakın zamanda da siz isteseniz de istemeseniz de evleneceğiz! Ekin benim karım olacak, bunu sakın unutmayın!"

 

Arkasını döndü, genç kızın elini hiç bırakmadan ilerledi. Ekin sessizdi, yanağına tek tek yaşlar süzülüyordu. İstediği bu değildi, sevdiği adamın ailesiyle arasını açan kişi olmayı hiç istemiyordu.

 

Genç adam kendi odasına girdi, kapıyı kapatıp bakışlarını genç kıza çevirdi. Kalbi sızlıyordu, gözyaşlarının sebebi olmak canını yakıyordu. Ellerini yüzüne yaklaştırıp gözyaşlarını dikkatle silmeye çalıştı.

 

"Özür dilerim.. Özür dilerim"

 

Genç kız gözlerine bakıyordu, bir ömrü birlikte geçirecekleri inancı o kadınla her karşı karşıya geldiğinde biraz daha azalıyordu.

 

"Olacak mıyız?" dedi zar zor, kelimeler ağzından fısıltıyla çıkıyordu. Kabul edilmeyen biri olmak kötü hissettiriyordu.

 

"Ne olacak mı, meleğim?"

"Biz.. Tüm bunları unutup bir gün mutlu olacak mıyız?"

 

Genç adam dayanamadı, kollarını ona sıkıca sardı. Saçlarını yavaşça okşuyordu. "Olacağız, hemde hiç hatırlamayacağız. Çocuklarımıza eskiye dair sadece aşkımızı ve annelerinin kıskançlık krizlerini anlatacağız"

 

Genç kızın yüzünde gözyaşlarına karışık ufak bir tebessüm belirdi, "Korkuyorum.. Çok korkuyorum. Yıllar sonra yanımda olan kişinin sen olmamandan"

 

Genç adma yavaşça geriye çekildi, gözlerinin içine bakıyordu. Ellerini sıkıca tuttu. "Bana bir söz ver, bu engeller hiçbir zaman ayrılma nedeni olmayacak. Biz ailelerimizin değil sadece kendi isteğimizi gerçekleştireceğiz"

 

Genç kız onaylar anlamda salladı kafasını, "Söz" dedi, Ömer yaklaşıp alnına sıcak ve sevgi dolu bir öpücük kondurdu.

 

"Hadi gidip güzel bir yerde nişanımızı kutlayalım"

 

Elinden tutup tek adım attığında, genç kızın meraklı gözleri ona döndü.

 

"Toplantın başlayacak"

"Umurumda değil" dedi, tebessüm edip izleyen anne ve babasına rağmen şirketten elinden sıkıca tutarak çıktı.

 

......

Delice koşuyordu genç kız, gözyaşları yanaklarına ardı arkası kesilmeden akıyordu. Kaderine inanmak, kabullenmek istemiyordu.

 

"Hayır! Hayır" İki dudağının arasından çıkan tek kelimeydi. Adımları evinin olduğu sokağın köşe başında durdu, burası hatırladığı, çocukluğunu geçirdiği ev değildi.

 

Alt dudağını sertçe ısırdı, duracağını hissettiği kalbinin üzerine elini bırakıp sakinleştirmeye çalıştı. Yanakları yaş doluydu.

 

Kalp acır mıydı? İlk defa hissediyordu genç kız, kalbi kanayan bir yara misali acıyordu. "Hayır" dedi bir kez daha. Olamazdı, onu kurtarmaya geldiği o gün kaza geçirmiş, birbirlerini bunca zaman unutmuş olmazlardı ve ölüme bu kadar yakın olamazdı.

 

Toparlanmaya çalıştı, evine doğru koştu. Titreyen elleriyle çantasından anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. Evde kimsenin olmaması rahatlığının sebebiydi. Ayakkabılarını çıkarmayı ve kapıyı kapatmayı bile düşünemeden içeri girdi. Üst kata koştu, merdivenleri teker teker sert ve hızlı adımlarla geçti.

 

Odasının kapısını bir hışımla açtı, gardırobuna yaklaştı. Kapıyı hızla açıp giysilerini teker teker etrafa dağıttı. Aradığı tek şey, her daim ailesinden gizlediği birkaç fotoğraftı. Ona genç adamdan kalan tek şeylerdi.

 

Yerlebir ettiği dolapta adama dair tek bir şey bulamadı, ailesi her ulaşabildiğini kaza sonrası yok etmişti. Hızla odanın içerisinde dolandı. Bulmaya, yerlerini hatırlamaya çalışıyordu, nereye konulmuş olabilirdi. İlaçlarının bulunduğu dolaba kaydı bakışları, kapaklarını açtı, eline geçen her ilacı yerlere atıp bir resim aradı, yoktu.

 

Gözyaşlarıyla yere çöktü, kafasının üst kısmına şiddetli bir ağrı saplanmışsa da umurunda değildi. Gözlerini odada gezdirdi, hatırladığı oda bu değildi. Burası kazadan sonraki Ekin'e aitti, öncekine değil.

 

Avuçlarını yere bıraktı, dizlerinin üzerine çökmüştü. Hissettiği baş ağrısının biraz dinmesini bekledi, geçen her saniyede daha da arttığını fark edince zorlanarak doğruldu.

 

Bakışları laptopuna kaydı, dikkatle inceledi, eskisiydi. Gözleri büyüdü, hızla doğrulup kapağını açtı. Titreyen ellerini üzerinde gezdirip dosyaların olduğu sayfayı açtı.

 

İçiçe klasörlerden birini arka arkaya açıp en sondakinde durdu. 'Gizli klasörleri göster' seçeneğine tıkladığı anda karşısında bir klasör belirdi. Her daim ailesinden gizlediği ve sadece kendisinin bildiği bir klasördü.

 

Hızla açtı, genç adamla birlikte olduğu yüzlerce resim göründü. Alt dudağını ısırdı, yanağındaki yaşlar delice hızlandı. Ömrünün iki yıllık döneminin en güzel anılarıydı. Bu durumu kabullenemiyordu. Elini yavaşça adamın resimdeki yüzüne yaklaştırdı, yavaşça okşadı.

 

"Aş-kım" dedi, iki gözünden süzülen yaşlara aldırış etmemeye gayret etti. Kapağı kapatıp yavaşça geriye çekildi, tüm vücudu titriyordu, yatağın ucuna oturdu. Gözyaşlarının yerini hıçkırık aldı, sadece odasında değil tüm evde sesi yankılanmaya başlamıştı.

 

Avucunu ağzının üzerine bırakıp sessiz olmaya çalıştı, ne kadar uğraşsa da çare olmadı. Haykırışı evin tümünü inletiyordu. "Hayır!" dedi yeniden.

 

Bir ses yankılandı o anda odanın içerisinde, telefonu çalıyordu. Ekranda arkadaşının ismi vardı, konuşacak gücü yoktu. Telefonu çıkardığı gibi yatağın ucuna bıraktı fakat açma tuşuna dokunduğunun farkında değildi.

 

"Ekin" dedi Ezgi. Yoldaydı, şirkete gidiyordu. Kulağına arkadaşının hıçkırıkları ulaştı, adımlarını durdurdu. "Ekin! İyi misin? Ekin!"

 

Gözleri endişeyle büyüdü, aklına sadece eve bakmak gelmişti. Arkasını döndü, caddeye koştu. Yaklaşan bir taksiye elini kaldırıp arkadaşının evinin adresini verdi.

 

..... 

Hızla taksiden indi Ezgi, telefonu elindeydi. Yol boyunca defalarca arkadaşını aramış, cevap verilmemesi ise aklını başından almıştı.

 

Koşarak kapıya yaklaştı, açıktı, gözleri endişeyle büyüdü. "Ekin!" diye seslenip içeri koştu. Etrafta gözünü gezdirip merdivenleri hızla çıktı. Arkadaşının odasının önünde adımları durdu, kulağına bağıra çağıra ağlayışı ulaşıyordu.

 

"Ekin!" hızla kapıyı ittiği gibi adımları durdu. Genç kız yere çökmüştü, iki avucunu iki kulağına bırakmış ağlıyordu. Gözleri kapalı, yanakları yaş doluydu. Yanına telaşla yaklaştı Ezgi, "Ekin ne oldu? İyi misin?"

 

Genç kızın yeşilden kan çanağına dönen gözleri arkadaşına döndü, kafasını iki yana salladı. İyi değildi, kaderini ve yaşadıklarını hatırladıkça da iyi olmayacaktı. Tam 'kavuştum' dediği anda feci bir kaza sevdiği adamı da uzun bir ömrü de elinden almıştı.

 

Ellerini tutmaya çalıştı Ezgi, tir tir titrediğini hissetti. "Bir şey mi oldu Ekin? Nedir seni bu hale getiren?"

 

Genç kız nefes almaya bile zorlanırken dudaklarının arasından kelimelerin çıkabilmesi imkansızdı. Kafasını iki yana salladı güçsüzlükle.

 

Ezgi elini yavaşça yanaklarına uzattı, yaşları silmeye çalışıyordu. Bir ses ulaştı o anda kulağına, telefonu titemişti. Merakla çıkarıp ekrana baktı, 'Mert- Bir yeni mesaj' yazıyordu.

 

Şaşkınlıkla açtı, "Şirkette ve yoğunum, yine de sana bu mesajı göndermek istedim. Cevap yazmayacak olsan bile okuyacağını biliyorum. Bundan sonra sana her anımın raporunu vereceğim"

 

Ezgi şaşırsa da üstelemedi, telefonu köşeye koyup ellerini arkadaşının iki omzuna bıraktı. Bu durumun hastalığını tetiklemesinden endişe ediyordu. Yavaşça kaldırarak yatağına oturttu. Yastığını düzeltip dikkatle yatırdı. Üstünü örtüp önüne eğildi. Göz teması kurmaya çalışıyordu.

 

"Kendini çok hırpalamışsın, şimdilik her şeyi unutup uyumaya çalış"

 

Ekin'in ağzından tek kelime çıkmadı, gözlerini usulca kapadı, bitkin ve halsizdi. Gerçekleşmeyecek olsa bile kaza öncesine dönebilmenin hayaliyle yanıyordu.

 

Yavaşça doğruldu Ezgi, dinlenip toparlanmasını istiyordu. Sessizce eğildi, yerdeki ilaçları ve giysileri toplamaya başladı. O anda telefonu yeniden titredi, Mert'ti.

 

"Ömer ani bir kararla şehir dışına çıkıyor, yolcu etmek için havaalanına gidiyorum"

 

Umursamadı yine Ezgi, telefonu cevap verme gereği duymadan yere bırakıp işini halletmeye çalıştı.

 

.... 

 

10 Gün Sonra...

 

Gözlerini usulca aralamaya çalıştı Ekin, öylesine güçsüzdü ki sadece yarısını açabiliyordu. Odasında, yatağında ve yan pozisyondaydı. Ne saatten ne de vakitlerden haberi vardı.

 

Hafızasının geri geldiği günden beri genç kız tamamen değişmişti. Artık ağzından kelimeler çıkmıyor, yataktan hiç kalkmıyor, sevdikleriyle göz teması bile kuramıyordu.

 

Günleri bu odada bu yatakta bu şekilde geçiren bir ruh gibiydi. Genellikle yanakları yaş dolu olur veya uyuduğu anlarda da 'Hayır' diye sayıklardı.

 

Ezgi günlerdir işe gitmemişti, yanımdan ayrılamıyordu. Annesi, babası ve kardeşi gibi o da ondan tek kelime duyabilmek için çırpınıyor, olanlara anlam vermeye çalışıyordu.

 

Hiç kimse bilmiyordu, anlayamıyordu. Kabullenemediği, uykuya daldığı her anda 'hayır, hayır' diyerek kabullenemediği şeye anlam veremiyorlardı.

 

Sağlık durumu aynıydı, hastaneye gitmeyi de doktoru da şiddetle red ediyordu. Ağzına çok zorlamadıkları sürecek yemek girmiyordu. Her şeyi bırakmış, kendinden ve yaşamdan vazgeçmiş bir hali vardı.

 

Ezgi'nin bakışları arkadaşının yarı aralık gözlerine kaydı. Başucunda oturuyordu, hızla elini uzatıp elinden tuttu. "Ekin" dedi, arkadaşı sesini duyacak gücü bile kendinde bulamıyordu. Tepksiz bir şekilde gözlerini yeniden kapadı.

 

Yüzü asıldı Ezgi'nin, gözleri dolu doluydu. Arkadaşının durumu onu da kahrediyordu. Tek kelime etmeden yavaşça ayağa kalktı, battaniyesini üstüne örttü.

 

Yeniden yerine oturdu, sessizce onu izliyordu. Yüzü solgun, pek göremediği gözleri kızarık ve kırıktı. Derin bir nefes verdi, "Ben arkadaşımı çok özledim.." fısıltıyla konuşuyor, sesini bir tek ona duyurmaya çalışıyordu.

 

"Seninle yaptığımız her şeyi özledim Ekin, lütfen toparlan artık" dedi yanağına bir damla yaş süzüldü. Gözlerine bakıyor, ufak da olsa bir mimik bekliyordu ki yeniden arkadaşının yanağında bir damla yaş fark etti.

 

Elini uzatıp dikkatle sildi, "Bekleyeceğim.. Hepimiz bekleyeceğiz. Sen kendine gelip yeniden toparlanana kadar biz hep yanında olacağız"

 

Yavaşça geriye çekildi, sırtını oturduğu sanldayeye yaslandığı sırada telefonunun titrediğini hissetti. Doğrularak ayağa kalktı, kimden geldiğini çok iyi biliyordu, Mert'ti. Günlerdir her anını genç kıza gönderiyor, sabah günaydınla başlayan bilgileri gece iyi geceler de son buluyordu. Ezgi tek defa bile cevap yazmamıştı, her seferinde okuyup telefonu bir köşeye bırakıyordu.

 

"Günaydın" yazmıştı yine, okuduktan sonra ekranı kapatıp telefonu yerine bıraktı. Gözleri arkadaşının başucunda bulunan komodine kaydı, üzerinde ufak bir şişede su vardı, bitmişti. Ayağa kalkıp eline aldı, odanın kapısını açıp çıktığında bakışları Asiye Hanım'a kaydı.

 

Kızının bulunduğu durum onu da yıkıyordu, çaresizliği ailece en derinden yaşıyorlardı. "Uyanmadı mı?" diye sordu yanağına tek damla yaş süzülürken.

 

Alt dudağını ısırdı Ezgi, "Bir ara gözlerini açtı, sonra yeniden uyudu."

 

"Doktoruyla konuştum şimdi yeniden. Bir şekilde toparlanması gerekiyor, ilaçları çok aksıyor. Sağlığının kötü etkilenmesinden endişe ediyor"

 

Derin bir soluk verdi Ezgi, hiçbir şey işe yaramıyordu. "Biliyorum Asiye Teyzem ama hiçbir şey onu kendine getiremiyor. O gün.." Dedi, sustu.

 

"O gün neler olduğunu öğrenebilseydik belki yardımcı olabilirdik ama hiç bir şey söylemiyor. Ne yaptı, nereye gitti, kimileydi?"

 

Asiye Hanım kafasını iki yana salladı, ikisinin de hiçbir bilgisi yoktu. O gün olanlar bilen tek kişi Ekin'di.

 

.... 

 

Yanından bir an bile ayrılmıyordu Ezgi, günleri bu evde geçiyordu. Salonda oturuyordu, yanında telefonu vardı, yine titredi, merakla eline aldı, Mert'ti.

 

"Şirketten çıktım. Ömer bugün dönüyor, onu karşılamak için havaalanına gidiyorum."

 

Telefonu elinden indirip yanına bıraktı, 10 gündür şehir dışında olan Ömer dönüyordu, üstelemedi. Şu an umurunda olan tek kişi de arkadaşıydı.

 

Derin bir nefes alıp ayağa kalktı, arkadaşının odasına yaklaştı. Kapıyı tıklayıp araladığında gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Ekin günler sonra yataktan çıkmıştı, elinde telefonu vardı, sıkıca tutmuştu.

 

Üzerinde bir pijama takımı vardı, saçlarını yukarıdan topladı. "Ekin!" dedi Ezgi sevinçle. Gözleri parıldadı, genç kız cevap vermedi. Kapıya yaklaştı, "Bir yere mi gidiyorsun Ekin?" diye sordu.

 

Genç kız tepkisizdi, soruyu umursayarak durumda değildi. Hızla merdivenleri inip dış kapıya yaklaştı. Eline bir çift beyaz ayakkabı alıp ayaklarına geçirdi.

 

Engel olmak istemedi Ezgi, merak doluydu. Bir gölge misali arkasından çıktı. Yürümeye başladı, bakışlarını bir an bile ondan ayırmıyordu.

 

Bir sokağa girdi Ekin, köşe başında adımı durdu. Sokağın orta yerinde Ömer duruyordu. Yüzü endişe ve telaş doluydu. Gözlerini genç kızın yeşil gözlerine çevirdi, Ekin ağır adımlarla önünde durdu.

 

Karşılıklı duruyorlardı, ikisi de sessiz ve tepkisizdi. İkisinin yüzünde garip bir ifade vardı, günler sonra birbirlerini görmenin mutluluğu kalplerinde gizliydi.

 

Telefonunu cebine bıraktı Ekin, kafasını karşısındaki bir çift siyahtan ayırdı. Ömer derin bir nefes alıp tek adımla yanına yaklaştı.

 

"Ekin.. Gözlerim gözlerine, ellerim ellerine ve en önemlisi kalbim kalbine ihtiyaç duyuyor. O gün görüştükten sonra senden uzak kalabilmek için bu şehirden kaçmayı seçtim ama bu sadece 10 gün sürdü."

 

Elini yavaşça genç kızın yüzüne yaklaştırdı, yanağına temasında ise Ekin tüm vücudunun titrediğini hissetti. Alt dudağını ısırdı, gözleri dolu dolu oldu. Onun her şeyini delice özlemişti.

 

"Beni istemiyorsun biliyorum, ben yaklaştıkça sen hep kaçtın ama bir çare söyle, senden uzak durabilmem için bana yardım et çünkü ben senden vazgeçemiyorum."

 

Adamın yanağına bir damla yaş aktı, uçaktan indiği ilk anda ona mesaj atıp görüşmek istediğini yazmıştı.

 

"Bendeki Sen'e anlam veremiyorum Ekin, ne olur bana bir çare söyle"

 

Genç kız kafasını yavaşça iki yana salladı, yanakları yaşla doldu. "Bana.. Bir kez daha sarılabilir misin?" diye sordu zar zor. İki dudağından kelimeler günler sonra ilk defa çıkıyor, kalbi de adama yeniden yakın olmak için delice çırpınıyor.

 

Tek kelime edemedi genç adam, özlemle kavrulan kalbine yenik düştü, kollarını yaklaştığı anda kıza sardı, sıkı sıkı doladı.

 

Gözlerini kapadı Ekin, yanaklarındaki yaşlara rağmen onu hissetmeye, biraz da olsa rahatlamaya çalıştı. Delice özlemişti her şeyini. Ömer'in bir eli saçlarında geziniyordu, diğer eli de belini sarıp kendine olabildiğince bastırıyordu.

 

Ezgi bir ağacın arkasında durmuş gizlice ikisini izliyordu. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü, arkadaşı kriz geçirdiği o gün Ömer'le görüşmüştü. Ekin'in sarılma isteğine merakla anlam vermeye çalışıyordu.

 

Derin nefes alıp yavaşça geriye çekildi Ekin, yanakları yaş doluydu. Sevdiği adamın gözlerine bir kez daha baktı, onu hatırlamasını delice istedi.

 

Sarsak bir adımla geriye gitti, ayakta durmak da zorlanıyordu. Adamın gözlerine baktı, elini yavaşça uzattı, "Bir daha.. Karşıma çıkma lütfen" dedi zar zor.

 

Arkasını döndü, genç adamın yüzü asılmıştı. Tek kelime edecek ne gücü ne cesareti vardı. Kaskatı kesilmişti, genç kızın uzaklaşmak için attığı ağır adımlarını izliyordu.

 

Ekin sokağı geçti, diğer sokağa girdi. Elini duvara dayadı, ayakta durabilmek için bir güce ihtiyacı vardı. Başına şiddetli bir ağrı girdi, gözleri kararmaya başladı.

 

"Ekin!" diye haykıran arkadaşının sesini duyamadan tüm benliği kendinden geçti, olduğu yere yığıldı.

 

....

Oy ve yorumları eksik etmeyelim lütfen ❤️

Loading...
0%