Yeni Üyelik
30.
Bölüm

29.Bölüm: Her şeyim

@mlkshnn

Gözlerini yavaşça araladı Ezgi, sabahın erken vakitleriydi, kafasını yastıktan ayırdı, gördüğü manzara ile yüzünde şaşkınlık oluştu. Ekin ayaktaydı, mavi dar bir kot pantolon ve v yakalı ince triko bir kazak giymişti. Yatağın üzerinde bıraktığı çantasına pijamalarını yerleştiriyordu.

 

"Ekin" dedi, yavaşça doğrulup ayağa kalktı. Gözleri çantaya yerleştirdiği giysilerde ve yarımken çıkarılan serumdaydı.

 

"Ne yapıyorsun?" Diye ekledi. Şaşkındı, anlam vermeye çalışıyordu. "Toparlanıyorum"

"Görüyorum da neden?"

 

Derin nefes aldı Ekin, gözlerini arkadaşına çevirdi. "Artık buradan çıkıyorum"

"Ne? Doktorunun haberi var mı?"

 

Kafasını iki yana salladı genç kız, "Kimseden izin almak zorunda değilim"

 

Çantanın fermuarını çekip kapattı. Tutacaklarını parmaklarının arasında sıkıştırdı, Ezgi kenarından sıkıca tuttu. "Doktor izin vermeden hiçbir yere gidemezsin, bu çok tehlikeli"

 

Çantayı hızla çekti Ekin, gözlerini arkadaşının gözlerine dikti. "Onun artık bana karışmaya hakkı yok, çünkü ben tedaviyi bıraktım"

 

Sabaha değin kırpamadığı gözleri bitkin, kalbi de sızlıyordu. Dün öğrendiği gerçek, yaşama sebebini elinden almıştı. Bundan sonra yaşamak için savaşmaya gerek yoktu.

"Ne??"

 

Gözleri büyüdü, endişeyle dolmuştu. Ekin umursamadan arkasını döndü, kapıyı açtığı anda Ezgi'nin sesini duydu.

 

"Ekin yapma, lütfen"

"Bana engel olmaya çalışma Ezgi, çocuk değilim. Artık ilaçlara da gereksiz tedaviye de ihtiyacım yok!"

 

Hızlı adımlarla odadan çıktı, kararlıydı. Artık hiçkimse onu bu hastanede tutamayacaktı, geriye kalan günlerini ilaçsız ve özgürce geçirecekti.

 

.... 

Evinin küçük bahçesinde durdu Ekin, çantasını yere bırakıp bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Hava güneşliydi, derin bir soluk alıp tüm ciğerlerine çekti. Bu bahçeyi, bu evi ve sokakta özgürce dolanmayı delice özlemişti.

 

Yüzünde ufak tebessüm belirdi, eğilip yeniden çantasını tuttu. Çok özlediği biri de vardı, kapıya yaklaştı. Derin bir nefes verip kendine çeki düzen verdikten sonra zile dokundu.

 

Evin içerisinde yankılanan zilin sesiyle Asiye Hanım hızla kapıya koştu. Ezgi arayıp kızının hastaneden çıktığını söylediği andan beri yerinde duramamış, endişeyle eve dönmesi için dua etmişti.

 

Kilidi çevirip kapıyı itti, minik Ali'nin gözleri de o yöne döndü. Salonun orta yerinde, orta sehpaya dayanmış annesinin önderliğinde ders çalışıyordu.

 

"Abla!" dedi sevinçle. Hızla ayağa kalktı, günler sonra onu görebilmenin mutluluğuyla hızla koştu, annesini sollayıp ablasına yaklaştı.

 

Ekin yere çömelip boyuna yetişti, iki kolunu sonuna kadar açtı. İki kardeş kapı arasında birbirine sıkıca sarıldı. "Seni çok özledim abla"

 

Kardeşini küçük nedenini kollarının arasında delice sıktı genç kız, kokusunu içine çekti. Gözleri dolu doluydu, "Bende seni özledim" dedi, Ali kollarını sıktı, "Canım ablam!"

 

Asiye dolu gözleriyle geriye çekildi, daha birkaç dakika önce kızını geldiği gibi hastaneye götürme düşüncesi vardı. Bunu nasıl yapacağını, şimdi ikisini yeniden nasıl ayıracağını bilmiyordu.

 

Yavaşça geriye çekildi küçük çocuk, ablasının elinden sıkıca tuttu. "Gel abla, eve gel" çekiştirerek içeri aldı, anneleri de kapıya örttü.

 

Bakışlarını kızına çevirdi, Ekin'de ona döndü. Alt dudağını yavaşça ısırdı, tedaviyi bıraktığı için tepki göstereceğini biliyordu.

 

"Kızım" dedi, genç kız kafasını eğdi. Annesi yanına yaklaştığı gibi sıkıca sarıldı, hastaneden çıktığını öğrendiği andan beri yerinde duramamıştı, bir şey olma düşüncesi aklını başından almıştı.

 

Ekin tebessüm edip karşılık verdi, Ali yaklaşıp ablasını çekiştirdi, "Evi çok özlemişim" dedi, küçük çocuk önünde durmuş yüzüne bakıyordu. Yüzünde tebessüm vardı, Ekin annesinin gizli bir işaretiyle koltuğa oturdu, ayakta daha fazla durup yorulmasını istemiyordu.

 

"Abla bir daha gitme"

 

Genç kız kafasını yavaşça iki yana salladı, "Hayır ablacığım bir daha hiç gitmeyeceğim, hep yanında kalacağım"

 

Annesine dönmedi bile, onun bakışlarındaki endişeyi görmek istemiyordu. "Yaşasın! Ben bu gece seninle uyuyacağım!"

 

İki kolunu havaya kaldırıp sevinçle zıpladı Ali, günler sonra yeniden ablasıyla uyuyacak olmanın heyecanı sarmıştı her yerini.

 

Ekin elini ona uzattı, yanağını yavaşça okşadı. "Ben en çok seni ve seninle uyumayı özledim"

"Bende, bende çok özledim"

 

Asiye Hanım'ın gözleri oğluna döndü, daha fazla kendini tutamıyordu. "Ali yeni kitaplarını ablana göstermek ister misin?"

 

Küçük çocuk hevesle kafasını aşağı yukarı sallayıp odasına koştu, kadının endişeli bakışları kızına yoğunlaştı.

 

"İyi misin kızım?"

 

Genç kız yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu, "Çok" dedi, ayağa kalktı. Annesinin onu sorguya çekmesini istemiyordu, kapının yanına bıraktığı çantayı eline alıp yaklaştırdı.

 

"Anne, çantadaki her şeyi yenileriyle değiştirebilir miyiz? O hastaneyi hatırlatan hiçbir şeyi görmek istemiyorum"

 

Derin nefes aldı Asiye Hanım sessizlikle, bir ses duyuldu, zil çalıyordu. Annesi ayağa kalkıp kapıyı açtı, önlerinde Murat Bey vardı. Sabah erkenden gittiği işten, eşinin durumu haber vermesiyle geri dönmüştü.

 

Gözleri kızının gözlerine kaydı, bakışlarında endişe vardı. "Prenses" dedi, iki kolunu olduğu yerde durup açtı. Ekin tebessüm yaklaşıp babasına sıkıca sarıldı.

 

"Ne güzel bir sürpriz bu" dedi Murat Bey, kızını kollarının arasında sıkıca sarmıştı.

 

"Sizi özledim"

"Seni gördüğüme çok sevindim"

 

Gözlerini kıstı genç kız, babasının kolları arasında bakışını annesine çevirdi. "Annem pek sevinmedi sanırım"

 

Murat Bey'in gözleri karısına döndü, kafasını gizliden iki yana salladı, tıpkı onun gibi kızının yanında endişesini gizlemesini istiyordu.

 

"Asiye bugün kızım ne isterse onu yapacağız. Ve ne yemek isterse de yiyeceğiz"

 

Ekin tebessüm etti, derin bir soluk almıştı, zorla da olsa hastaneye götürmek isteyeceklerinden korkmuştu. "Seni çok seviyorum baba"

 

Gözleri küçük Ali'ye kaydı, zar zor tutmaya çalıştığı kitaplarla yaklaşıyordu. Onsuz geçen günlerde ablasına gösterecek, anlatacak çok şeyi birikmişti.

 

Genç kız kardeşine yaklaştı, Asiye Hanım kaş göz işaretiyle kocasını mutfağa çağırdı. Kapıyı örtüp önüne dikildi, yüzü endişe doluydu.

 

"Hastaneye dönmeye ikna edebilmen için sana haber verdim" dedi sitemle. Murat Bey derin bir soluk aldı, eve aceleyle gelme amacı tamamen buydu fakat kızının gözlerinde gördüğü geri dönme endişesi dilini bağlamıştı.

 

"Yapamadım, günler sonra eve döndü, heyecanını bölemedim."

 

Kafasını şiddetle iki yana salladı Asiye Hanım, az önce doktorla uzun bir görüşme yapmıştı.

 

"Doktor bunun çok tehlikeli olduğunu söyledi, acil dönmesi gerekiyor. Onu şu an ayakta tutan hastanedeki tedavi ve ilaçlardır."

 

Derin nefes aldı Murat Bey, karısına yaklaştı. En az onun kadar endişeliydi, kızına bir şey olacak korkusunu en derinden yaşıyordu.

 

"Biliyorum, farkındayım ama şimdi onu geri götüremem. Bugün rahat bırakalım, eve olan özlemini gidersin."

 

Kadının gözlerinden endişeyle yaşlar süzüldü, düşünmek bile istemediği gerçekler tüm bedenini alevlere atıyordu.

 

"Ya.. Ya bir şey olursa?"

 

Elini karısının yüzüne yaklaştırıp yanağını okşadı, gözlerini sildi. "Gözümüzü üzerinden hiç ayırmayız, yarın da ikna etmek için her yolu deneriz."

 

Kafasıyla onayladı Asiye Hanım, başka çaresi de kalmamıştı. Murat Bey tebessüm etti, "Hadi yanına geçelim"

 

..... 

Arabasındaydı Ömer, hastaneye yol alıyordu. Bahçeye park edip indi, asansöre geçti. İndiği gibi gözleri Ezgi'ye kaydı. Yanında doktor vardı, ikisinin de yüzünde endişe bulunuyordu.

 

Şaşırdı genç adam, adımları hızlandırdı, doktorun uzaklaştığın görüp Ezgi'ye yaklaştı. "Ezgi.. Bir sorun mu var? Ekin iyi mi?"

 

Derin bir soluk aldı genç kız, "O inatçı keçi hastaneden çıktı"

"Ne?!"

"Sabah uyandığımda çantasını bile toplamıştı. Tedaviyi bıraktığını söyledi, durduramadım"

 

Genç adamın gözleri büyüdü, kafasını iki yana salladı. "Bu tehlikeli"

"Evet, doktor muhakkak dönmesi gerektiğini söylüyor. İlaçları aksattığı her öğün, daha kötü sonuçlara sebep olacak"

 

"Kesinlikle geri döndürmeliyiz"

 

Ezgi kafasını iki yana salladı, çaresiz bir soluk vermişti. "O istemediği sürece geri döndürebilir miyiz sence?"

"Mümkün değil, o zaman ikna etmekten başka çaremiz yok"

"Evet"

 

Odaya girdi Ezgi, çantasını aldı. Arkadaşı olmadığına göre onun da burada kalmasının bir anlamı yoktu, "Nerede şu an?" diye sordu Ömer arkadasından takip ediyordu.

 

"Evinde. Bu gece kalacak, yarın ikna etmeye çalışacaklar"

"İkna olacak mı?"

"Hiç umudum yok"

 

Koridoru geçip bahçeye çıktılar, Ömer arabanın önünde durup gözlerini ona çevirdi. "Seni eve bırakayım"

"Bora'yla görüşeceğim"

"Tamam, seni görüşeceğiniz yere bırakırım"

 

Ezgi kafasıyla onayladı, taksi beklemek istemiyordu. Genç adamın açtığı kapıya yaklaşıp tebessüm ederek oturdu. Önden dolanıp sürücü koltuğuna yerleşti Ömer, kemerini bağlayıp gözlerini ona çevirdi.

 

"Ne yöne gidelim?"

 

Genç kız adresi verince araba çalıştı, iki genç de sessizliğe gömüldü. Ezgi ellerini dizlerinin üzerinde birleştirmiş, yavaşça sıkıyordu. Vicdanı hiç rahat değildi, gizlediği gerçekler genç adamın gözlerine bakmasına bile engeldi.

 

Ömer bakışını bir an bile yoldan ayırmıyordu, elleri direksiyonun üzerindeydi. Genç kız için endişeliydi, hastaneden uzaklaştığı anda kötüleşiyordu. Derin nefes alıp Ezgi'ye kısa bir bakış attı, "Üç kişi buldum, bunlardan biri Ekin'in sevdiği adam olabilir"

 

Ezgi'nin gözleri büyüdü, şaşkınlıkla yüzüne baktı. "Ne?"

"Çok zor da olsa araştırıyorum Ezgi, senin yapmadığını yapıp onu Ekin'e getireceğim"

 

Kafasını çevirip eğdi genç kız, çaresiz ve sessiz bir soluk aldı. Ömer yeniden kısa bir bakış attı, böyle susmasına rağmen pes etmeye niyeti yoktu.

 

"Bir şey demeyecek misin?"

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı Ezgi, diyecek kelimeleri arkadaşının kötüleştiği gün yok olmuştu. Bir daha böyle riski göze alacak cesareti yoktu.

 

Bir ses yankılandı arabanın içerisinde, genç adamın telefonu çalıyordu. Ceketinin iç cebinden çıkarıp baktı, kaşları çatıldı, ekranda Melis'in babasının ismi vardı. Sessize alıp umursamadan cebine bıraktı.

 

.... 

Gözlerini araladı Murat Bey, odasında ve yatağındaydı. Gün yeni aydınlanmıştı, gözlerini sağına çevirdi, yüzünde şaşkın bir merak oluştu, karısı yerinde yoktu.

 

Ayağa kalkıp odadan çıktı, önce evi sessizce kontrol etti. Sessizlik hakimdi, hala herkes uyuyordu. Karısı ortalarda yoktu, aklına tek bir ihtimal geldi.

 

Kızının odasına yaklaştı, kapıyı yavaşça araladı. Genç kız derin bir uykudaydı, kardeşiyle birbirlerine sıkıca sarılmışlardı. Asiye Hanım yere oturmuştu, kafasını yatağın kenarına bırakıp uyumuştu.

 

Derin nefes verdi Murat Bey, içeri girdi. Önce kızını kontrol etti, bir sorun görünmüyordu. Elinin birini yavaşça karısının omzuna bıraktı, "Asiye" dedi fısıltıyla.

 

Hızla gözlerini araladı kadın, bakışları önce kızına kaydı. Hala uyuduğunu görüp ayağa kalktı. Uyandırmamaya gayret edip kocasını takip edip odadan çıktı.

 

Merdivenleri arka arkaya inip salonunda orta yerinde adımları durdu, "Tüm gece orada mıydın?" diye sordu kocası.

 

Kafasını olumlu anlamda salladı, dün tüm gün evden çıkmayıp kızını gözünün üzerinden ayırmamıştı. Gece de uyuduğundan emin olup odasına girmişti.

 

"Biz uyurken rahatsızlanır diye korktum."

 

Derin bir soluk aldı Murat Bey, kollarını boynuna sıkıca sardı. "Hiç sorun oldu mu?"

"Hayır, sabaha kadar hiç uyanmadı."

 

İkisini de büyük bir rahatlık sardı, "İyi, çok iyi" dedi, Asiye Hanım kafasıyla onayladı.

 

...

Gözlerini ilk açan Ali oldu, gözlerini ablasına çevirdi, yüzünde tebessüm oluştu. Elini yavaşça uzatıp yanağına bıraktı, kapalı gözlerine bakıyordu.

 

Yanağına temas eden küçük bir el ile gözlerini yavaşça araladı Ekin, tebessüm etti. Kollarını sıkıca onun küçük bedenine sardı. Kokusunu içine çekip kafasının üstüne öpücük kondurdu.

 

"Günaydın fındığım"

"Günaydın abla"

 

Yavaşça doğruldu, yüzünde gülümseme vardı. Heyecan doluydu, tüm günü ablasıyla geçirmişti. Burnuna bir koku sindi, gözleri büyüyerek ablasına baktı.

 

"Abla çok güzel kokuyor, hadi kalkalım hadi "

 

Elinden tutup çekiştirmeye başladı, genç kız gülümseyerek doğruldu. Kafasının sağ tarafında ufka bir sızı vardı, kardeşine belli etmemek için özen gösteriyordu.

 

"Tamam sen hemen git, bende geleceğim"

 

Ali elini bırakıp arkasını döndü, annesinin kurabiyelerini yemek için sabırsızdı. Kapıyı hızla açtı, gözleri annesiyle buluştu. Asiye Hanım çocuklarını uyandırmak için gelmişti.

 

"Anne kurabiye mi yaptın?"

"Evet"

"Yaşasın!"

 

Hızla koştu, genç kız tebessümle izliyordu. Asiye Hanım odaya girip kızına yaklaştı, yatağın kenarına oturdu.

 

"İyi uyuyabildin mi?"

 

Ekin gülümseyerek oturdu, kollarını iki yana açtı. "Hiçbir yer insanın evi ve yatağı gibi olmuyormuş" dedi, annesinin yüzünde buruk bir tebessüm oluştu.

 

Başını eğdi, "Doktorun ısrarla arıyor"

 

Hızla ayağa kalktı Ekin, annesini duymamaya gayret ediyordu. Dolabını açtı, bornozunu çıkardı. Asiye Hanım bakışını ona çevirdi, "Hastaneye dönmeyecek misin bir daha?"

 

Genç kız derin bir nefes aldı, "Duşa giriyorum" arkasını dönüp hızlı adımlarla odadan çıktı. Banyoya girdiği gibi kapıyı örttü, suyu açıp kenara çekildi.

 

Vücuduna ufak bir ağırlık, kulaklarına da bilmediği bir sızı hakimdi. Ellerini yavaşça kaldırıp kulaklarının üzerine bıraktı, yavaşça ovup giysilerini çıkardığı gibi duşluğa yöneldi.

 

Üzerine akan suyla gözlerini kapadı, bundan sonrasını düşünüyordu. Ne olacaktı?

 

Hastaneden daha ne kadar uzak durabilecekti?

 

İlaçları ve tedaviyi daha ne kadar red edebilecekti?

 

Alt dudağını ısırıp kafasını iki yana salladı, suyun altında görünmeyen sessiz gözyaşları yanaklarına süzüldü. Dün hayatının gerçeğiyle sarsılmıştı, canı düşündükçe daha çok yanıyordu.

 

Zihninde genç adam ve eski anıları vardı. Öylesine güzel bir adamdı ki, baba olmayı en çok hakedendi. Muhteşem bir baba olacağından hiç şüphesi yoktu.

 

......

Kaza Öncesi...

 

Arabadaydı genç kız, ön koltukta oturuyordu. Gözleri bir bezle sıkıca kapanmış, görme özelliği engellenmişti. Tam yanında Ömer vardı, yüzünde tebessüm bulunuyordu.

 

"Aşkım ne zaman açacaksın gözlerimi?" diye sordu Ekin, merak doluydu. Genç adam sürprizi olduğunu söyleyip buluştukları anda gözlerini kapayıp arabaya bindirmişti.

 

"Biraz daha sabretmelisin aşkım

"Çok sıkıldım" dedi, Ömer gülümsedi. Yol boyunca birkaç defa açmaya yeltenmiş hepsinde engellenmişti.

 

"Çok az kaldı"

"Çok sabırsızım, beklemeyi sevmiyorum. Biliyorsun anne-" dedi, genç adam sözünü kesti. "Biliyorum o kadar sabırsızsın ki annenin karnında bile 7 ay dayandın" dedi, Ekin gülerek kafasıyla onayladı. Bekleyemediği her şeyde erken doğumunu dile getiriyordu.

 

Derin nefes aldı Ekin, "Ne kadar yolumuz kaldı?"

"Geldik" deyip arabayı park etti genç adam, kemerini açıp hızla indi. Arabanın önünden dolanıp genç kızın kapısını açtı.

 

Elinden tutup dikkatle indirdi, kolunda girip ağır adımlarla birkaç dakika yürüttü. Adımını durdurup gülümseyerek önüne dikildi.

 

Elini uzatıp bezi yavaşça açtı, genç kız kırğıştırdığı gözlerini özgürlüğe kavuşmuşçasına etrafa çevirdi. Gördükleri, bakışlarının büyümesine ve yüzünden heyecan dolu tebessüm oluşmasına neden oldu.

 

Dağ evindeydi, arka bahçesi özenle düzenlenmişti. Orta yerinde ufak bir havuz vardı, temizlenip içi suyla doldurulmuştu. Etrafına rengarenk çiçekler ve ağaçlar ekilmiş, bir köşeye iki kişilik koca bir salıncak yapılmıştı.

 

Havuzun rahatlıkla görünebileceği bir köşeye bir bahçe oturma grubu ve masa sandalye seti konulmuştu. Bir tarafta ise sallanan koca bir koltuk vardı. En çok göze çarpan ise rengarenk, çeşit çeşit çiçeklerdi.

 

Genç kız şaşkın bir mutlulukla genç adama döndü, "Harika olmuş, bayıldım!!"

 

Hızla genç adama yaklaşıp sıkıca bprnuns sarıldı, Ömer tebessümle karşılık verdi.

 

"Burası bizim evimiz, seni mutlu eden her şey burada olacak."

 

Yavaşça geriye çekildi genç kız, elini yüzüne yaklaştırıp sakallarını okşadı.

 

"Hemen her günde seni daha çok seviyorum"

 

Yanına yaklaştı Ömer, aradaki mesafeyi kapatıp alnına öpücük kondurdu. İki elini iki yanağına bıraktı.

 

"Burada aklından geçirdiğin her şey olacak. Yıllar sonra bu bahçede çocuklarımız koşturacak, ikimiz de hayranlıkla onları izleyeceğiz. Bazen Umut'la top bazen de Hayal'le evcilik oynayacağız ama birbirimizi gün geçtikte hep daha çok seveceğiz."

 

Genç kızın yüzünde tebessüm belirdi, zihninde o günlerin hayalini kurdu. Kalbi delice çarpmaya başladı, düşünmek bile böylesine güzeldi.

 

"Zamanı o günlere almak istiyorum"

"Çok uzak değil"

 

Kollarını adamın boynuna doladı, Ömer kokusunu içine çekti. "Seni Seviyorum"

"Seni seviyorum"

 

.... 

Suyun altında görünmeyen gözlerini sildi Ekin, adamla kurduğu hayalleri önce bir kazayla sonra da dün aldığı haberle tamamen bitmişti. Artık bu hayatta olmasına da yaşamak için direnmeye de gerek yoktu.

 

.... 

Odasındaydı genç kız, duş sonrası ailesiyle kahvaltı edip hazırlanmıştı. Üzerinde ince triko krem renk bir kazak ve mavi bilekten dar bir kot vardı. Saçlarını açık bırakmıştı.

 

Bakışını yatağını çevirdi, üzerine çantasını bırakmıştı. Yaklaşıp eline aldı, odanın kapısı tıklandı. Bakışı o yöne çevirince annesini gördü, Asiye Hanım merakla kızına bakıyordu, giyinmiş olması şaşkınlığa uğratmıştı.

 

"Kızım neden hazırlandın?"

 

Genç kız kafasını salladı, çantasında güneş gözlüğünü çıkarıp saçlarının üzerine taktı. "Dışarı çıkacağım"

"Ne? Ne demek dışarı çıkacağım?"

 

Endişe doluydu, "Özgürlüğün tadını çıkarıp tüm gün tek başıma gezeceğim"

"Tek mi olacaksın?"

 

Çantasını koluna taktı, gözlerini kısarak annesine baktı. "Ve sakın hiç biriniz beni takip etmeyin"

 

Kapıyu açtı, Asiye Hanım önüne dikildi. "Ya rahatsızlanırsan?"

 

Genç kız tebessüm etti, çantasını açıp ufak bir ağrı kesici kutusu çıkardı. "Bunu yanımda taşıyorum"

"Bir ağrı kesici yeterli olacak mı?"

 

Ekin olumlu anlamda kafasını salladı, baş ağrısı dışında her rahatsızlığıyla baş edebilirdi.

 

"Başım ağrımadığı sürece sorun yok"

 

Arkasını döndü, merdivenleri inip dış kapıya yaklaştı. Vestiyerden krem renk bir çift spor ayakkabı çıkardı, ayaklarına geçirip annesine döndü. "Görüşürüz anneciğim, akşam yemeğine yetişemeyebilirim."

 

Yanağına öpücük bıraktı, annesinin itirazına bile izin vermeden arkasını dönüp hızla uzaklaştı. Pencere koştu kadın, bahçeden çıktığından emin olana kadar izledi.

 

Ne yapacağını düşünüyordu, korkuyla telefonunu alıp Ezgi'nin numarasını çevirdi, ona yardım edebilecek tek kişiydi.

 

"Alo" dedi genç kız, "Ekin dışarı çıktı"

"Ne? Kiminle?"

"Tek, hiç kimseyi de istemediğini söyledi."

 

Ezgi hızla doğruldu, yatağının kenarında oturuyordu. Endileşelenmişti.

 

"Tek olması çok tehlikeli"

"Evet, bir yerde yığılıp kalabilir. Korkuyorum, bir şey olacak diye ama ne yapacağımı bilmiyorum."

 

Derin nefes verdi genç kız, kadının titremeye başlayan ses tonunu fark etmişti. "Tamam, siz hiç endişelenmeyin, ben bir çaresini bulacağım"

 

Telefonu kapatıp kafasını eğdi, elinde telefonunu sıkıca tutmuştu. Alt dudağını ısırdı, zihninde tek bir kişi yer aldı, arkadaşını ikna edebilecek tek bir kişi vardı.

 

Hızla rehberde Ömer'in ismini bulup kulağına yaklaştırdı, "Alo" dedi genç adam ilk çalışta. Dünden bu yana sesini görmediği, yüzünü görmediği genç kızı merak ediyordu.

 

"Ömer, Ekin dışarı çıktı, hiç kimseyi istemediğini söylemiş. Annesi aradı, seni çok telaşlı geliyordu. Sana haber veriyorum çünkü onu bir tek sen ikna edebiliyorsun"

 

Kelimeler hızla ve bir çırpıda ağzından çıkmıştı, Ömer şaşkındı. "Ne zaman çıktı?"

"Yeni, anca yarım saat olmuştur."

"Tamam, ben halledeceğim. İlk olarak nereye gideceğini tahmin ediyorum. "

 

Telefonu kapatıp hızla ayağa kalktı, şirketteki odasındaydı. Ceketini giymekle vakit kaybetmeden eline aldı, koşar adımlarla odadan çıktı.

 

Arabaya bindiği gibi rehberde bulduğu 'Ekin' ismini tuşladı, 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor' sesini duyup telefonu ceketinin cebine bıraktı.

 

.... 

 

Park ettiği arabadan hızla indi, son hızla parka gelmişti. Koşar adımlarla içeri girdi, önce her daim oturduğu banka baktı, yoktu. Her köşeyi dikkatlice gözleriyle tarayıp derin bir soluk verdi. Buraya gelmemişti, halbuki onu burada bulacağından emindi.

 

"Neredesin Ekin?" diye sordu kendi kendine fısıltıyla. Elini saçlarının ön kısmından geçirip ensesine ovdu. Endişe doluydu, bir yerlerde dolanırken kötüleşmesinden korkuyordu.

 

Arkasını döndü, parktan çıkmak için kapıya baktığı anda aklına bir şey daha geldi. Hızla oyun parkına yaklaştı, birkaç çocuk oyun oynuyordu. Yanlarına yaklaştı, "Çocuklar burada bir abla gördünüz mü?"

 

Küçük çocukların bakışları ona döndü, "Uzun, çok zayıf ve yeşil gözlü biri." diye sordu, işaret parmağını sık sık onu gördüğü bankta doğrulttu. "Orada oturmuş olabilir"

 

Çocukların bakışları birbirini buldu, iki tanesi kafasını iki yana salladı, birinin ise gözleri parıldadı. Böyle birini gördüğüne emindi. "Ben gördüm, az önce orada oturuyordu."

 

Hızla arkasını döndü Ömer, yakınlarda olduğundan emin oldu. Koşar adımlarla parktan çıkıp arabasına bindi, hızını olabildiğince azaltıp çalıştırdı.

 

Yavaş yavaş ilerleyen arabada, bakışlarıyla caddenin iki tarafını izliyordu, buralarda olmalıydı. İki yönlü bir caddeye yaklaşınca durdu, nereye gitmesi gerektiğine karar vermeye çalışırken gözleri birine kaydı.

 

Sağ kaldırımda ağır adımlarla yürüyordu, tek başınaydı. Kolunda çantası, saçlarında gözlüğü vardı, bu o'ydu. Yüzünde tebessüm belirdi, derin bir soluk alıp mesajı açtı, "Ekin'i buldum, merak etmeyin. Onu yalnız bırakmayacağım" yazıp Ezgi'ye gönderdi.

 

.... 

Bir bahçenin önünde durdu Ekin, belediyeye ait dinlenme alanıydı. Bakışlarını içeri çevirdi, sonbahara rağmen hala bazı çiçekler rengini koruyordu. Yönünü kapısına çevirip içeri girdi.

 

Çiçeklerden birinin önünde durdu, eğilip gözlerini kapayarak kokusunu ciğerlerine çekti. Yüzünde tebessüm belirdi, onu rahatlatan şeylerden biriydi çiçeklerin varlığı.

 

Yavaşça geriye çekildi, gözleri dinlenebileceği bir yer aradı, yaklaşık iki saattir oturmadan geziyordu. Bir bank görüp yaklaştı, üzerine bağdaş kurarak oturdu.

 

Yönünü çiçeklerin yoğunlukta olduğu yere çevirdi, sessizce izlerken zihninde tek bir şey yer aldı. Onu hayat savaşından geri döndüren gerçek, delice aşık olduğu adamın bebeği.

 

Yüzü asıldı, gözlerindeki tebessüm solup gitti. Kafasını yavaşça yere eğip parmaklarını birbirine geçirdi. Gözleri dolu dolu olmuştu, "Hayalimdi.." Dedi fısıltıyla. Genç adamı baba yapmak, onun çocuğuna anne olmak en büyük hayaliydi. Yanağına tek damla yaş süzüldü, hızla elinin tersiyle silip ayağa kalktı.

 

Çantasını yeniden koluna takıp bahçeden çıktı, önünde çift yönlü bir cadde vardı. Gözleri karşı yola yoğunlaştı, derin bir nefes aldı. Hızla araçları kontrol edip karşıya geçti, bir arabanın önünde durdu.

 

Gözlerini kısıp yumruk yaptığı elini arabanın ön camına yaklaştırıp tıkladı. Genç adam bir gölge gibi arkasındaydı, yaklaştığını görüp hızla eğilmişti.

 

Kafasını yavaşça kaldırdı, yeşil gözlere bakıp düğmeye dokundu, arabanın camı açıldı. Yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu, "Ekin ne işin var burada?" diye sordu takip ettiğini gizlemeye çalışarak, oluşturduğu sahte bir şaşkınlıkla.

 

Genç kız derin bir soluk aldı, gözleri kısık, kaşları çatıktı. Takip edildiğini ilk anlarda fark etmiş, umursamamaya çalışmıştı. "Hiç mi yorulmadın?"

"Ne için?" diye sordu Ömer.

 

Kafasını iki yana salladı Ekin, "Arabadan in" dedi, genç adam itiraz etmeden kapıyı açıp indi.

 

"Beni kızdırmak hoşuna mı gidiyor?"

"Ne?"

"Ya senin hiç mi işin yok? Nasıl şirket yönetebiliyorsun? Beni bu kadar takip edecek boş vaktin nasıl olabilir?"

"Seni takip etmiyordum" dedi kısık bir tonla.

 

"Az önce görüştüğüm kişi, seni gördüğünü söyledi" dedi Ekin, genç adam düşündü. Tüm gün onu takip etmişti, genç kız hiçkimseyle görüşmemişti.

 

Kafasını hızla iki yana salladı, "Sen kimseyle görüşmedin ki" diye savundu, genç kızın yüzünde tebessüm oluştu. Onu oltaya getirmeyi başarmıştı, "Yalan söylemeyi beceremiyorsun"

 

Genç adam gülümsedi, pes etmişti. Gözlerini ona çevirdi, tüm gün ayakta olmasının endişesini taşıyordu. "Hadi seni eve götüreyim"

 

Kafasını iki yana salladı Ekin, geriye bir adım gitti. "Olmaz, eve gitmeyeceğim"

"Tamam, o zaman arabaya geç. Bugün çok yordun kendini."

Omuz silkti genç kız, kararlıydı. "Binmeyeceğim"

 

Çaresiz bir soluk verdi genç adam, "Peki, ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Gezmeye devam edeceğim"

"Bu kadarı yeterli, neden herkesi endişelendiriyorsun?"

 

Genç kız kafasını eğdi, "Endişelendirmemek için eve gitmek istemiyorum"

 

Kafasını eğdi, hastaneden çıktığı andan bu yana üzerinde kırgınlık vardı. Annesinin fark edeceğini bildiği için de uyandığı gibi dışarı çıkmıştı.

 

"Ben.. Hastaneye bir daha dönmeyeceğim" dedi kararlılıkla.

"Hastane değil eve dön"

"Dönmeyeceğim"

 

Derin nefes aldı Ömer, elini tutup çekiştirerek arabaya yaklaştırdı. Kapıyı açıp bindirdiği gibi kemerini sıkıca bağladı, "Eve dönmek istemiyorum!!"

 

Kemeri açmaya çalıştı, genç adam engel oldu. Onu daha fazla kendi başına bırakmayı düşünmüyordu.

 

"Sakin ol, eve de hastaneye götürmeyeceğim"

 

Sakinleşip durdu genç kız, ona güveniyordu. Ömer hızla kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna oturdu. Çalıştırırken Ekin'in gözleri ona döndü, "Nereye götüreceksin?"

"İstediğin herhangi bir yere"

 

Bakışını yavaşça çevirdi genç kız, yola baktı. Alt dudağını ısırdı, gitmek istediği tek bir yer zihninde belirdi. "Nereye istersem bile itiraz etmeyecek misin?"

 

Genç adam kafasını olumsuz anlamda salladı, Ekin derin bir nefes aldı. En çok gitmek istediği tek bir yer vardı.

 

..... 

Arabayı durdurdu genç adam, Ekin'in yüzünde tebessüm oluştu, en çok istediği yere gelebilmişti. "Dağ evine gelmek istediğini bilmiyordum" dedi genç adam, genç kız duymadan hızla indi.

 

Ağaçların, dağların ortasında olan bu ev, onun en büyük hayallerinin ve en güzel anlarının geçtiği yerlerden biriydi.

 

Koşar adımlarla arka bahçeye ilerleyip durdu, yüzünde şaşkınlık ve hayal kırıklığı belirdi. Son hatırladığı şeklinden çok farklıydı, ne renk renk çiçekler ne de yemyeşil ağaçlar vardı.

 

Havuz boştu, içi bakımsız ve çöp doluydu. Salıncaklar paslanmış, oturma grubu ve sandalyeler kullanılmayacak duruma gelmişti.

 

"Burası.." Dedi, gözleri dolu dolu oldu. "Neden böyle?" diye ekledi.

 

Genç adam gözleriyle süzdü, burası ailesinin hemen hemen hiç kullanmadığı bir yerdi, çoğu zaman varlığı bile unutulurdu. Genç adamın sadece iş için geldiği yerlerden uğradığı yerlerden biri olmuştu.

 

"Sık gelemiyorum, yoğunluğun arasında da ilgilenemedim"

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, ağır adımlarla yürüyüp salıncağın pas tutan demirlerine dokundu.

 

"Önceden.. Çok güzeldi muhakkak"

"Öncesini bilmiyorum ama güzeldi herhalde"

 

Kafasını eğdi Ekin, zihninde öncesi vardı. İkisinin sık sık uğradığı bir yerdi, her şeyiyle özenle ilgilenirlerdi. Tıpkı aşkları gibi burası da yok olmaya yakındı. Alt dudağını ısırdı, akmak için direnen gözlerine engel olup genç adama döndü.

 

"Ben çok acıktım" dedi, Ömer tebessümle onayladı. Yol üzerinden aldığı yiyecekler çıkarmak için arabanın bagajına ilerledi.

 

.... 

Poşetleri mutfağa bırakıp geri döndü Ömer, gözlerini salonda gezdirdi. Genç kız şöminenin karşısındaki koltuğa yatmıştı, yanına yaklaştı. "İyi misin?"

 

Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, gözleri açılmak da bile zorluk çekiyordu. "Ben yemekleri hazırlayacağım, sen dinlen"

 

Arkasını dönüp ilerledi, yemek paketlerine yaklaştı.

 

.... 

Masayı tamamen toparladı genç adam, genç kız ağzına birkaç lokma dışında hiçbir şey koyamamıştı. Oldukça yorgunu, ayakta durmakta bile zor geliyordu.

 

Genç adamın masayı toparladığnı görüp yeniden şömineye yaklaştı. Karşısında büyük bir koltuk vardı, önce oturdu. Bakışını kırlente çevirip kafasını yavaşça üzerine bıraktı.

 

Yan pozisyondaydı, bakışlarını yavaş yavaş yanan ateşe çevirdi. Yorgun bedenini gevşetiyordu. Gözleri usulca kapandı.

 

Salona geçmişti genç adam, gözleri genç kızı arıyordu. Koltukta olduğunu görüp yanına yaklaştı, uyuduğunu görünce sessizce yaklaşıp önüne çömeldi.

 

Elini yavaşça kaldırıp parmaklarının kemikli sırtını alnına bıraktı, vücut ısısını kontrol ediyordu. Ezgi onu özellikle uyarmış, ateşinin çıkmasına yada baş ağrılarına dikkat etmesini söylemişti.

 

Rahatlatıcı bir soluk aldı, herhangi bir sıkıntı görünmüyordu. Önüne eğilip dikkatle kucağına aldı. Merdivenlere yönelip üst kata, odalardan birine yaklaştı. Yatağa yavaşça yatırıp üstünü örttü.

 

Kapıyı olabildiğince sessiz örtüp odadan çıktı. Merdivenleri tek tek inip koltuğa oturdu. Gözleri telefonuna kaydı, ışığı yanıp sönüyordu, ekranda bir cevapsız arama vardı.

 

Eline alıp ekrana baktı, Ezgi'nin ismi yazıyordu. Geri adama tuşuna dokunup kulağına yaklaştırdı.

 

"Ezgi, aramışsın yeni gördüm"

"Ekin hala eve dönmemiş, ailesi çok merak ediyor"

 

Genç adam derin nefes aldı, hava kararmaya yakındı fakat buraya geldiğini haber vermeyi unutmuştu. "Ekin yanımda ama şu an uyuyor"

"Ne? Neden?"

 

Endişeyle doldu, "Sorun yok sadece dinleniyor."

"Neredesiniz?"

"Dağ evine gelmek istedi"

 

Duraksadı Ezgi, arkadaşından buraya ait anılarını çok duymuştu. "Ben yanından hiç ayrılmayacağım, bu gece için ailesini ikna edebilir misin? Dönemeyiz büyük ihtimal"

 

"İkna olurlar mı biliyorum, çok endişeliler" derin nefes aldı, arkadaşı için tüm yalanları sıralayıp ikna gücünü kullanabilirdi.

 

"Ama elimden geleni yapacağım."

 

Tebessüm etti genç adam, yol uzundu. Genç kıza geceyi yolda geçirtmek istemiyordu, iyice dinlenmesi içindi tüm gayreti. Tüm gün yeterince yorulmuştu.

 

"Tamam, haber verirsin"

"Tamam, görüşürüz"

 

.... 

Gecenin bir vaktiydi, genç adam salondaki koltuğun üzerinde yatıyordu. Gözleri açıktı, bir an bile kırpamamıştı. Sık sık genç kızın odasına gidip uyuduğundan emin olduktan sonra geri dönüyordu.

 

Yine ayağa kalktı, odanın önünde durdu. Kulpunu yavaşça indirip içeri baktı, genç kız derin bir uykudaydı. Genç adamın her gelişinde örttüğü battaniye yine yerdeydi.

 

Sessiz adımlarla yaklaştı, yere eğilip aldı. Uyandırmamaya gayret ederek üstünü örtmeye çalıştı. Önüne eğilmişti, gözleri genç kızın yüzündeydi.

 

Avucunu yavaşça yaklaştırıp alnına bıraktı, ara ara özellikle kontrol ediyordu. Vücut ısısından emin olup doğrulduğu sırada genç kız gözlerini araladı.

 

Yarı aralık yeşilleriyle genç adamı bakıyordu, elinden sıkıca tuttu, ikisinin de kalbi delice çarpmaya başladı.

 

"Yanımda.. Kal" dedi, genç adam itiraz etmedi. Yavaşça yatağın kenarına oturdu. Kafasını yastıkla buluşturup yanına uzandı. Çok yakın durmuşlardı, birbirlerinin gözlerine sessizce bakıyorlardı.

 

Genç kız yavaşça elini uzatıp yüzüne yaklaştırdı, yanağına temas eden parmakları sakallarının uçlarıyla ufak bir huylanma hissetti.

Yeşil gözleri bitkindi, kelimeler ağzından zar zor çıkıyordu. "Ev.." deyip sustu, kalbi söyleyeceği kelime için acıyla yanıyordu.

 

"Ev.. len" diye ekledi, gözlerini kapayıp tekrar zorlukla açtı.

"Ne?" dedi Ömer anlam vermeye çalışarak.

 

"Bebeğine..Baba.. Ol"

 

Gözleri yavaşça kapandı, genç adamın bakışları büyüdü. Bu durumdan ona hiç söz etmemişti.

 

"Sen?" diye sordu, nereden öğrendiğini merak ederek.

 

Zorlukla gözlerini yeniden açtı, elini sakallarında hiç ayırmıyordu. "Bebeğin bir suçu yok.. Onu babasız bırakma"

 

Gözleri yeniden kapandı, eli genç adamın yanağından yatağa düştü, tüm bedeni uykuya geçiş yapmıştı. Ömer şaşkın ve tepkisizdi, sessizce onu izlemeyi seçti.

 

....

Gözlerini yavaşça araladı Ekin, sabahın erken vakitleriydi. Kalbi hızla çarpıyordu, çok yakınında, tam yanında genç adam vardı. Aynı yatakta geceyi geçirmişlerdi. Ömer gece odaya geldikten sonra bir daha gidememiş, bir süre sonra da uyuyakalmıştı.

 

Elini yavaşça uzatıp genç adamın yüzüne yaklaştırdı, yanağına bıraktı. "Aşkım" dedi fısıltıyla. Ona sarılmayı delice özlemişti.

 

Kıpırdadığını fark edip hızla elini çekti, doğrulup ayağa kalktı. Ömer gözlerini yavaşça araladı. Bakışları genç kıza kaydı, ayağa kalkmış ona bakıyordu.

 

"Günaydın" dedi, Ekin kafasıyla onaylayıp arkasını döndü. Alt dudağını ısırıp koşar adımlarla odadan çıktı.

 

Genç adam kaşlarını çattı, bir şey vardı. Genç kızın apar topar ondan kaçmasının bir nedeni olmalıydı. Hızla doğrulup yataktan indi, koşar adımlarla odadan çıkıp genç kızı salonda yakaladı.

 

"Ekin" dedi, dokunmak için bileğini tutmak istedi, genç kız temas etmesine bile izin vermeden kolunu çekti. Kafasını yere eğdi, gözlerine bakmamaya gayret ediyordu.

 

Gözünü kıstı Ömer, dikkatle onu süzüyordu. Arkasını dönmüştü, yüzüne bile bakmıyordu. Gözleri büyüdü, aklına tek bir ihtimal geldi.

 

"Ateşin mi var?" diye sordu, Ekin şiddetle kafasını iki yana salladı. Bir adım daha uzaklaştı.

 

"Bu yüzden sana dokunmama izin vermiyorsun değil mi?"

"Hayır iyiyim"

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı, tüm vücudunu saran bir sıcaklık vardı. Yanakları da etkisiyle kızarmıştı, genç adamın anlamaması için büyük bir savaş veriyordu.

 

Tek adımla yanına yaklaştı, Ekin geriye gitti. "O zaman kontrol etmeme izin ver"

 

Kafasını iki yana salladı genç kız, buna asla izin vermeyecekti. "Hayır gerek yok"

 

Arkasını dönüp tek adım attı, Ömer önüne dikildi. Tıpkı onun gibi inattı, istediğini yaptırmadan rahat bırakmayacaktı.

 

"İstemediğin sürece seni hastaneye götürmeyeceğim"

 

Genç kız bakışlarını yavaşça kaldırıp ona baktı, emin olmak istiyordu.

 

"Hastane ve ilaç yok" dedi onaylamak adına. Ömer tebessüm edip kafasını olumlu anlamda salladı.

 

"Tamam.. yok"

"Söz ver"

"Söz."

 

Genç kız duyduğu güvenle kafasını izin verdiğini göstermek adına salladı, Ömer hızla yanına yaklaştı. Avucunu genç kızın önce alnına sonra yanağına bıraktı. Gözleri endişeyle büyüdü, oldukça sıcaktı.

 

"Yanıyorsun!"

"Söz verdin"

 

Duraksadı genç adam, ne yapacağını bilmiyordu. Bu şekilde bırakması daha kötü olacaktı. Hastaneye götürmeyeceğine de söz vermişti. Başka bir çare düşünmeye çalıştı, "Evet söz verdim ama başka şekilde ateşini düşürmemiz gerekiyor"

 

Gözlerini etrafta gezdirdi, aklına tek bir şey geldi. Hızla elinden tutup banyoya çekiştirdi. Ufak bir duşluk vardı içerisinde, kapısını açıp içeri girdi. Duş başlığını ılık suya ayarlayıp genç kızı elinden tutarak hızla içeri çekti.

 

Su, önce onun sonra da Ekin'in üzerine süzülmeye başladı. "Çok soğuk" dedi genç kız, suyun altında tir tir titremeye başlamıştı.

 

Ömer kafasıyla onayladı fakat kesinlikle onun kadar üşümüyordu. Gözlerini ona çevirdi, sakinleştirmeye çalışıyordu. "Biliyorum ama biraz daha dayanmalısın"

 

Suyun şiddetini arttırıp başlığı tamamen kızın üzerine çevirdi, genç kızın titreyen bedenine gözyaşları eşlik etti. Ayakta durmak da bile zorlanmaya başlamıştı, Ömer'e dayandı. Genç adam kollarını sıkıca ona sardı, varlığından güç almasını sağladı.

 

Kollarının arasında sardığı titreyen bedenle, kalbinin en derinlerde koca bir huzursuzluk hissetti. Onu sakinleştirmeye çalışırken gözleri dolu dolu olmuştu.

 

"Biraz daha.." Dedi, yanağına bir damla yaş süzüldü. Anlamadığı, anlam veremediği bir his tüm bedenini uyuşturuyordu. Kalbini bir huzursuzluk ele geçirmişti. Elini yavaşça sırtına bırakıp sıvazlamaya çalıştı. "Biraz daha.. dayan."

 

Yavaşça gözlerinin kapanmaya başladığını hissetti genç kız, dünden bu yana hissettiği yorgunluk ve ufak baş ağrısı varlığını yeniden ortaya çıkarmış, tüm gücünü elinden almıştı. Sadece genç adamın bedenine dayanan bedeniyle ayaklarını dik tutabiliyordu.

 

Ömer elini sırtından ayırıp ıslak saçlarına bıraktı, yavaşça okşuyordu. Şırıl şırıl akan su umurunda bile değildi. Burnuna saçlarının kokusu sinerken gözlerini yavaşça kapadı, zihninde kısa.. Çok kısa bir an belirdi.

 

"Sen benim her şeyimsin" diyordu genç adam, bir parktaydı. Karşısında bir kız vardı, yüzünü net olarak seçemiyordu. Genç kız gülümseyerek yanına yaklaşıp boynuna sıkı sıkı sarılıyor, o anda da bu kokuyu hissediyordu.

 

Şaşkındı, zihnini zorlamaya çalıştı. Kızın yüzünü görmek için savaşa girdi, Ekin'in kollarının hızla düştüğünü gördü. "Ekin" dedi telaşla. Hızla, suyu bile kapatmayı düşünmeden kucağına aldı, "Ekin!" sırılsıklam bir şekilde banyodan çıkardı.

 

.... 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım ❤️

Loading...
0%