Yeni Üyelik
32.
Bölüm

31.Bölüm: Dileğim

@mlkshnn

"En büyük dileğimdin, hem gerçekleşmesini deliler gibi istediğim hemde gerçekleşmesinden çok korktuğum" ❤️

 

.... 

Yanaklarına akan yaşların yerini sessiz bir hıçkırık aldı, kulağında kaza anındaki haykırışlar yer aldığında hızla ayağa kalktı.

 

Yatağa yaklaşıp durdu, yavaşça önüne doğru eğildi. Alt dudağını ısırdı, dikkatini çeken ilk şey kollarındaki morluklardı. Sonra.. Solgun yüzü, eriyen bedeni ve verdiği ölüm kalım savaşı.

 

Elini yavaşça kaldırdı, eline dokunmak istedi. Canını yakmaktan delice korkup vazgeçti.

 

İnanamadı, inanmak istemedi. Bunca zaman ayrı olduklarına, bunca zaman yanyanda olmalarına rağmen İki Yabancı olduklarına.

 

Hızla yere çömeldi, kafasını eğdi. Sessiz hıçkırıkları odanın içerisinde genç kızın kulağına yaklaştı. Gözlerini zorlukla araladı, anlam vermeye çalışıyordu.

 

Ömer hızla doğruldu, yanağına ardarda süzülen yaşlarla elini kızın yüzüne bıraktı, dokunmaya bile kıyamıyordu. "Meleğim.." Dedi hıçkırıkları duyuldu.

 

Ekin şaşkındı, gözleri kapanmak için direnirken rahatlayıcı bir soluk verdi, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. "Hatırlı..yorsun" dedi, gözleri istememesine rağmen kapandı.

 

"Aşkım!!" diye haykırdı genç adam, iki elini yüzüne bırakmıştı. "Aşkım" diye tekrar etti. Genç kız ilaçların yorgunluğuyla sesini bile duyamadı. Derin bir uykuya geçiş yaparken de ilk defa rahatlamış hissediyordu.

 

Yavaşça yatağın kenarına oturdu genç adam, titreyen elini kızın elinin üzerine bıraktı. Yanakları yaşla doldu, inanmak da zorluk çekiyordu.

 

Hayat nasıl bu kadar acımasız olabilirdi?

 

Kavuştuk derken nasıl böylesine ayırabilirdi?

 

Tüm bedeni sarsılıyordu, haykırmak, hıçkıra hıçkıra ağlamak isteyen yanına engel olmak da zorlanıyordu. Zorlukla elini elinden çekip ayağa kalktı, duvara tutunarak odadan çıktı, koridora geçip yere oturdu. Sırtını duvara dayamıştı, kafasının iki dizinin arasına gömüp yavaşça istem dışı sallanmaya başladı.

 

Gözleri kapalı, beyni karmakarışıktı. Zihninde tek tek anılar beliriyordu, genç kızın hayatına girişi, ona kalbini verişi ve en güzel anıları ve kaza anı..

 

Sonrası.. Boşluktu.. En son hatırladığı motorbisiklet dengesini kaybettiğinde acıyla haykırışıydı. "Hayır" dedi, bir rüyadaydı yeni uyanıyordu.

 

Genç kızı sinemada görüşü, ilk gördüğü anda hissettiği sıcaklık, ondan kopamayışı, ailesinin yalanlarla kurduğu hayat..

 

Annesini hatırladı, öfkesi her yanını sardı. Hızla ayağa kalkıp koşarak çıkışa yürüdü. Sorması gereken büyük bir hesap vardı, arabasına binip son sürat evine ilerledi.

 

... 

Elini zilin üzerine bıraktı genç adam, içeri girmek için sabırsızlanıyordu. Gözleri evin hizmetlisine kaydı, "Annem nerede?" diye sordu, sesi düz ve sertti.

 

"Salonda efendim"

 

Hızla salona geçti, bakışları annesine kaydı. Emel Hanım koltukta oturuyordu, bir bacağını diğerinin üzerine atmıştı. Elinin birinde bir tablet vardı, gündemi takip ediyordu. Diğer elinde de sıcak bir kahve bardağı tutmuştu.

 

Duyduğu sesle kafasını geriye çevirdi, oğlunu görünce tebessümle bardağı önündeki sehpaya bıraktı. "Oğlum" dedi, günler sonra onu evde görmenin heyecanıyla.

 

Sarılmak için ona doğru tek adım attı, genç adam elini uzatıp durmasını işaret etti. Yüzü asıldı kadının, oğlunun gözlerinde tanıdık olmayan bir ifade vardı.

 

"Ömer" dedi açıklama beklercesine.

 

Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, anne dediği bu kadının yüzüne bile bakmak istemiyordu.

 

"Sen.. Böyle bir şeyi nasıl yaptın?"

"Ne yapmışım oğlum?"

 

Yaklaşmak istedi, genç adam ayaklarının önünde bulunan sehpaya sert bir tekme geçirdi, üzerinde bardak devrildi, kahve yere döküldü.

 

"Ekin'i.. Nasıl gizlersin!!? Melis'i onun yerine nasıl koyarsın!??"

 

Gürleyişi tüm evde yankılanıyordu, Emel Hanım'ın yüzü asıldı, sonunda korktuğu başına gelmiş, oğlu hafızasını geri kazanmıştı.

 

"Anlatmama izin ver oğlum"

 

Genç adamın öfkesine rağmen kalbindeki sızıyla gözlerinden bir damla yaş usulca süzüldü.

 

"Durumunu biliyordun, ne istedin!!! Ölmesini mi bekledin?!! Bunu gerçekten diledin mi?"

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı, ölüm kelimesi tüm gücünü elinden alıyordu.

 

"Anlamıyorsun değil mi? Anlamayacaksın da hiç! O ölürse bende öleceğim, onun nefesi gittiği anda ben de boğulacağım.!"

 

Yavaşça yere çöktü, artık ne annesiyle ne de başka bir şeyle uğraşacak gücü vardı. O sadece genç kızın durumunu düşünüyor, buna çare bulmak istiyordu. Kafasını yere eğdi, gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.

 

Emel Hanım şaşkındı, yerde diz çöken oğlunu izliyordu. Gözleri dolu dolu oldu, ilk defa böyle bir şey yaptığına şahit oluyordu.

 

"Oğ..lum" dedi fısıltıyla, yaklaşmak için tek adım attı. Genç adam hızla ayağa kalktı, yaşlı gözlerini annesine çevirdi. İşaret parmağını şiddetle sallıyordu.

 

"Senin.. Artık bir oğlun yok!"

 

Arkasını döndü, önünde bulunan her şeyi yerlebir edip evden çıktı. Bundan sonra ailesi umurunda değildi, bundan sonra kimsesiz sadece sevdiği kız olan bir adamdı.

 

.... 

Arkadaşının başucunda bekliyordu Ezgi, bakışlarını bir an bile ondan ayırmamışı. Hastaneye geldiği andan beri derin bir uykudaydı, bedeni verilen ilaçlarla kendinden geçiyordu.

 

Aklında sadece Ömer vardı. Onu Filiz Hanım'ın evine gönderdiği andan sonra bir daha ne görebilmiş ne de sesini duyabilmişti. Yüzü asık ve endişe doluydu, genç adama hatırlatma çabası işe yaramamıştı.

 

Elini elinin üzerine bıraktı, yanağına bir damla yaş süzüldü. "Olmadı.." Dedi, sustu. Genç adam geçmişiyle birlikte geri dönememişti. Elinin tersiyle yanağını sildi, "Ama beklemeyeceğim, geldiği anda ona artık tüm gerçekleri açıklayacağım"

 

Arkadaşının kıpırdadığını gördü, gözlerini oynatıyordu. Kendine çeki düzen verip yanaklarını sildi. "Ekin"

 

Genç kız yorgunlukla gözlerini aralamaya çalışıyordu, "Ömer" dedi fısıltıyla. Zihninde sadece ona yeniden 'Meleğim' dediği an vardı.

 

Doğrulmaya çalıştı, Ezgi hızla yastığını dik yapıp sırtıyla birlikte başlığa dayadı. Gözlerini odada gezdirip yavaşça eğdi Ekin, alt dudağını ısırdı, gözlerinden yanaklarına yaşlar süzüldü.

 

"Ekin!" dedi endişeyle Ezgi, gözyaşlarına anlam vermeye çalışıyordu. "İyi misin?"

 

Genç kız kafasını zorlukla iki yana salladı, "Ben.. Ömer'i çok özledim" dedi, yanaklarına arka arkaya yaşlar süzülmeye başladı. Böylesine yakın olup dokunamamak, sarılamamak canını yakıyor, tüm gücünü elinden alıyordu.

 

"Senin elinde.. Yanında olması sadece senin elinde olan bir şey."

 

Gözlerini yavaşça arkadaşının yüzüne çevirdi, "Rüya gördüm"

"Nasıl bir rüya?"

"Buradaydı.. Hatırlıyordu. Bana yeniden 'Meleğim' diyordu."

 

Elini sıktı Ezgi, "Ekin lütfen.. Bana bu izni ver. Onu sana getireyim"

 

Kafasıyla evet anlamında yavaşça salladı, "Onu.. istiyorum" dedi, Ezgi'nin gözlerinden yaşlar süzüldü, ilk defa tebessümle bir arada. Derin bir soluk aldı, sonunda bu izni alabilmişti.

 

"Sana onu getireceğim"

 

Yavaşça doğrulup yanına yaklaştı, arkadaşına sıkıca sarıldı. Her şey artık çok daha güzel olacaktı, ilk işi arayıp Ömer'e gerçekleri bizzat anlatmak olacaktı.

 

Kapı açıldı o anda, ikisinin de gözleri o yöne döndü. Hemşireydi, "Ufak bir kontrol" dedi, Ezgi kafasıyla onaylayıp kalktı, kontrol anlarında genellikle dışarıda beklemeyi tercih ediyordu.

 

İkisini odada bırakıp koridora çıktı, gözleri birine kaydı. Mert tam karşısındaydı, genç kız umursamadan bir köşeye oturdu. Hızla telefonunu cebinden çıkardığında, bir ses ulaştı kulağına.

 

Bir adım sesiydi, koşuyordu. Hızla kafasını o yöne çevirince Ömer'i gördü, gözleri kızarık, nefes nefese ve hüzün doluydu. "Ömer" genç kızı bile duyamadan odaya yaklaştı.

 

"Hemşire içeride" diyen Ezgi'ye rağmen kapıyı açtı, derin bir nefes alıp içeri tek adım attı. Gözleri Ekin'in gözleriyle buluştu.

 

"Ömer" dedi Ekin ufak tebessümle, genç adamın tepkisiz yüzü hemşireye kaydı, elindeki iğneyle genç kızın koluna yaklaşmıştı, ucunu yaklaştırdığı anda Ömer hızla sırtını döndü.

 

Tıpkı önceden olduğu gibi, canının yandığını görmeye, şahit olmaya kalbi dayanamadı.

 

Ekin şaşkın ve tepkisizdi, adamın sadece sırtını görebiliyordu. Zihninde tek bir şey yer aldı, bunu görmeye dayanamayan tek kişi onun Ömer'iydi. Alt dudağını sertçe ısırdı, rüya olduğunu düşündüğü o an yeniden zihninde belirdi.

 

Yanakları yaşla doldu, küçük küçük de olsa hıçkırıkları duyuldu. Rüya değildi, Ömer gerçekten de hatırlamıştı. Kalbinin üzerinde bir sızı hissetti, hemşirenin gözleri endişeyle ona döndü, kan almaya çalışıyordu.

 

"Acıdı mı?"

 

Genç kız bakışlarını bir an bile adamdan ayırmıyordu, kafasını yavaşça iki yana salladı. "Acıyan..kolum değil"

 

Özlemle kavrulan kalbim, çaresizliğine şahit olan gözlerim, dokunmak için sızlayan ellerim.

 

İşini halledip doğruldu hemşire, araç gereçlerini toplayıp odadan çıktı, iki genç yerinden bile kıpırdamadı. İkisi de sessiz, ikisi de acı doluydu.

 

Ömer ona dönmeye, gözlerine bakmaya cesaret edemiyor, Ekin ayağa kalkıp ona yaklaşmak istiyor, bu gücü kendinde bulamıyordu. Sadece odada ikisinin gözyaşları hissediliyordu.

 

Genç kız, 'Aşkım' dedi fısıltıyla. Gözleri diğer kolundaki seruma kaydı, hortumunu dikkatle çıkardı. Ayaklarını yere indirip yataktan destek alarak kalktı.

 

Duvara tutunarak genç adama yaklaştığında, Ömer fark ettiği gibi hızla döndü. Telaşla dolmuştu, sessizce süzdü. Hatırladığından çok daha zayıflamıştı, gözleri sararmıştı, yüzü de solgundu.

 

Yanakları yaşla doldu, titreyen elini yavaşça uzatıp yüzüne bıraktı. "Meleğim" dedi, genç kız tek kelime etmedi. Onu delice özleyen kalbine ilk defa kulak verip boynuna sıkıca sarıldı.

 

Genç adam bağımlısı olduğu saçlara gömdü kafasını, kollarını canını yakma korkusuyla ince bedenine sıkı sıkı doladı. Gözyaşları odanın içerisinde yankılanmaya başladı.

 

"Özür dilerim.." Dedi boğuk sesiyle. Onu babasının hapsinden kaçırmaya çalıştığı için.

 

"Özür dilerim." Kazaya engel olamadığı için.

 

"Özür dilerim." Bunca zaman tek başına savaşmak zorunda bıraktığı için.

 

Yavaşça geriye çekildi, genç kızın yaş dolu yeşil gözlerine baktı. Alt dudağını sertçe ısırdı, kanıyor olmasını bile umursamadı. "Benim yüzümden" dedi, kaskı kafasına yeniden takmadığı için.

 

Genç kız kafasını yavaşça iki yana sallayıp elini yanağına bıraktı, sakallarında özlemle gezdirdi.

 

"Senin.. Hiçbir suçun yok"

 

Sakallarındaki eli sıkıca tutup avuçlarına ufak bir öpücük kondurdu, "Kaskı.. Neden çıkardın? Onu takan kişi sen olmalıydın"

 

Ekin bir şey diyemedi, hala şaşkındı. Hala yanında olduğuna, ona geri döndüğüne inanamıyordu. Elini yeniden sakalına bırakıp sıkıca sarıldı.

 

"Seni Özledim"

 

Genç adam kollarını sıkıca doladı bedenine. Kendini suçlamaktan asla vazgeçmeyecekti. Kafasını yavaşça iki yana salladı, zihninde iki Yabancı oldukları anlar tek tek yer aldı.

 

"Biliyordun.." Dedi, gözlerinden yaşlar süzüldü. Dağ evine gitmek isteyişi, ondan güç alışı, durumundan dolayı uzak durmak istediği kişi gibi birçok gerçek zihnindeydi. Bunca zaman genç kız ondan gerçekleri bile isteye gizlemişti.

 

"Her şeyi biliyordun..ama gizledin. Neden, neden aşkım? Neden bekledin?" sesinde sitem ve merak vardı. Bunca zaman ayrı olmalarını nasıl göze alabilmişti?

 

Genç kız bir şey diyemedi, gözlerindeki yaşlara rağmen elini adamın yanağında, sakallarında gezdirdi.

 

Hatırlamasını, ona yeniden sarılmasını istediği anlar gibi, hatırlamamasını dileyip bu acıdan uzak tutmak istediği anlar da çok fazlaydı. Kalbi ve mantığı arasında bunca zaman büyük bir savaş veriyordu.

 

"En büyük dileğimdin.. Hem gerçekleşmesini deliler gibi istediğim hemde gerçekleşmesinden çok korktuğum."

 

Yanağına tek gözünden usulca bir damla yaş süzüldü genç adamın, kafasını yavaşça iki yana sallıyordu. "Sen.. Sen benim tek dileğimsin"

 

Yaklaşıp alnına çok küçük bir öpücük kondurup elinden sıkıca tuttu. Ayakta durmakta zorlandığını biliyordu.

 

Yatağa yaklaştırıp uzanmasına yardımcı oldu, serumun hortumunu dikkatle yeniden taktı. Acı içinde kavrulan kalbine rağmen yatağın kenarına oturdu.

 

"Ben.. Artık hep buradayım. Şimdi dinlenmeye çalış."

 

Genç kız açık tutmakta zorlandığını gözlerini ondan bir an bile ayırmıyordu. Elinden sıkıca tuttu, hep yanında olmasını diledi.

 

.... 

Odanın içerisinde yankılanan hıçkırıklar, kapı arasından izleyen Ezgi ve Mert'in gözlerindeki yaşın nedeniydi. Ezgi mutlu, Mert şaşkındı. O an aklında tek bir şey yer aldı, "Bir şirketin tek varisi.." kafasını iki yana sallayıp ensesini sertçe ovdu, "Ömer olabileceğini nasıl hiç düşünemedik" dedi sitemle.

 

Ezgi kapıyı örtüp geriye çekildi, gözlerinden süzülen yaşlar arkadaşının bunca zamandan sonraki mutluluğunaydı.

 

Kapının yanındaki banklardan birine oturdu, kafasını yavaşça yere eğdi. Pişman değildi, arkadaşına sevdiği adamı getirdiği için pişmanlık duymayacaktı.

 

Duyduğu seslerle kafasını çevirdi, koridorun girişinde genç kızın ailesi göründü. Ali, anne ve babasının elinden sıkıca tutmuş izliyordu.

 

Hızla ayağa kalktı Ezgi, kararlıydı. Bundan sonra arkadaşı için ne gerekiyorsa yapacaktı, kapının önüne siper olup bakışını yaklaşan aileye çevirdi.

 

"İçeri giremezsiniz" kollarını iki yana açtı, Asiye Hanım'ın yüzündeki şaşkınlığı gizleyemedi, kızının iyi olup olmadığını kontrol etmek istiyordu.

 

"Neden?"

"Neden.." Dedi genç kız fısıltıyla. İnandırıcı bir yalan bulmak için vakit yaratmaya çalışıyordu. "Hemşire onu rahatsız etmememiz gerektiğini söyledi. Yorgun.. Çok yorgun. İyice uyuması gerek"

 

Kadının gözleri kocasına döndü, ikisi de anlam vermeye çalışıyordu.

 

"Uyandırmayacağız Ezgi, sadece kontrol edeceğim"

"Olmaz!" dedi net bir ses tonuyla. Derin nefes aldı Murat Bey, "Çekil kızım, bir bakalım Ekin'e"

 

"Üzgünüm Murat Amca ama çekilemem"

"Ezgi ne yapmaya çalışıyorsun?" diye merakla soran Asiye Hanım'a döndü. "Bir şey yapmaya çalışmıyorum. Odaya şimdi girmeyin lütfen, dinlensin"

 

Kafasını iki yana salladı kadın, kızını merak ediyordu. "Ezgi" dedi, Mert derin nefes aldı, bir yabancı edasında geride durmuş izliyordu. Müdahale etme gereği duydu, "Merhaba" dedi, ailenin bakışları ona döndü.

 

"Ben.. Ekin'in arkadaşıyım. İsmim Mert" diye ekledi, Murat Bey gözlerine bakıp yanına yaklaştı. "Nereden tanışıyorsunuz?" diye sorunca, Asiye Hanım'ın da dikkati ona döndü.

 

Ezgi derin bir soluk alıp genç adama teşekkür manasında kafasını salladı. Alt dudağını ısırıp bakışını kapıya çevirdi, "Bundan sonra ben yanınızda olacağım" dedi fısıltıyla. Bundan sonra sadece arkadaşının mutluluğu için çabalayacaktı. Önüne çıkabilecek hiçbir engel umurunda değildi.

 

.... 

Hızla ayağa kalktı Ezgi, kapının önünde oturuyordu. Sırtını yaslayıp bekledi, gözleri yaklaşan hemşirenin üzerindeydi.

 

"Ekin uyuyor, giremezsiniz" dedi, hemşirenin yüzünde şaşkınlık oluştu.

"Kontrol etmem gerekiyor"

"Daha sonra yapsanız olmaz mı?"

"Olmaz, saatleri belirli."

 

İki kolunu açtı genç kız, "Lütfen" dedi, ikna etmeye çalışıyordu. Asiye Hanım hızla ayağa kalkıp yanına yaklaştı, gözleri endişeyle büyümüştü.

 

"Ekin odada değil mi? Bu yüzden mi girmemize izin vermiyorsun?"

 

Kafasını hızla iki yana salladı Ezgi, "Hayır, gerçekten odada. Sadece uyuyor"

"Çekil Ezgi!" derdi sert bir tavırla, kızını delice merak ediyordu. Bu defa hiçkimse içeri girmesine engel olmayacaktı.

 

.... 

Sessizdi Ömer, yatağın bir köşesine kıvrılmış yatıyordu. Yan pozisyondaydı, gözleri, kalbi, zihni sadece Ekin'in üzerindeydi. Genç adamla birkaç kelime bile edemeden ilaçlara yenik düşüp uyumuştu, yatağın üzerinde birbirlerine dönüktüler.

 

Genç adam nefes bile almamaya gayret ediyordu, gözlerinden usulca yaşlar yanaklarına süzülüyordu. Alıştığı, bildiği genç kız bu değildi, böylesine sessiz böylesine durgun değildi. O, her zaman gülümseyen, küçük bir çocuk gibi şakalar yapan, kıskançlık krizlerine giren biriydi.

 

Yaşanan şeyler, çektiği acılar ve tek başına girdiği savaş ondan yaşama sevincini de almıştı. Elini dikkatle yüzüne yaklaştırdı genç adam, uyandırmamaya özen göstererek baş parmağını yanağında gezdirdi.

 

"Özür dilerim" dedi fısıltıyla. Biliyordu, yüzlerce binlerce defa dilsede hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Canını yakan, çaresizliğini en derinden hissettirendi.

 

Bir ses ulaştı kulağına, odaya girdiğinden beri Ezgi'nin kapının önünde nöbette olduğunu biliyordu fakat sesler ilk defa bu kadar yükselmişti.

 

Genç kız iki kolunu açıp siper etmişti, hem aileye hemde hemşireye direnmeye çalışırken odanın içerisine de sesleri ulaşıyordu.

 

Gözlerini Ekin'e çevirdi genç adam, derin bir uykudaydı. Seslerden rahatsız olup uyanmasından endişe etti. Derin bir nefes verip doğrularak ayağa kalktı.

 

Dikkatle yaklaşıp genç kızın üstünü örttü, kapıya yaklaştı. Elini kulpuna bırakıp kendini yüzleşmeye hazır ederek indirdi. Ağır ağır açılan kapıdan karşısında ilk olarak Ezgi'nin sırtını gördü.

 

"Ezgi" dedi, genç kız şaşkınlıkla geriye çekildi. Herkesin bakışları ona döndü, Asiye Hanım'ın gözleri büyümüştü.

 

"Ömer" dedi şaşkınlıkla. Murat Bey öfkeyle adamın önüne yaklaştı, Ömer odanın kapısını örtüp çıktı.

 

"Senin burada ne işin var!!?" diye harkıran adama karşın, genç adam sakindi. Gözlerini merakla izleyen kişilere çevirdi, "Ekin uyuyor, sessiz olmalısınız" dedi, babasının öfkesi de gürleyişi umurunda değildi.

 

"Kızımın bu durumda olmasının tek sebebi sensin!"

 

Genç adam kafasını yavaşça eğdi, aynı suçluluğu hissediyordu. Kendini savunacak gücü yoktu, gerçekler canını yaktığı gibi dilini de lal etmişti.

 

Murat Bey işaret parmağını öfkeyle gözlerine doğrulttu. "Hangi yüzle bunca zamanda sonra karşımıza çıkabiliyorsun!!"

 

Tek kelime edemedi genç adam, kapının önünde bir robot edasında durmuştu, emin olduğu tek şey ise onu hiçkimsenin buradan uzaklaştıramayacağıydı.

 

Asiye Hanım yaşadığı şoku atlatıp soluğu genç adamın yanında aldı, gözlerine kocasına kıyasla daha uysal bakıyordu. "Neden buradasın?" diye sordu merakla. Bunca zaman sonra yeniden kızının yanında olmasına anlam vermeye çalışıyordu.

 

"Geç kaldım, biliyorum" diyebildi Ömer, Murat Bey derin bir soluk aldı, sakinleşmek için kesinlikle çaba harcamıyordu, kızının bu halde olmasının tek sebebi olduğunu biliyor, bunca zaman hesabını sorabilmenin hayalini kuruyordu.

 

"Kötüleştiğini öğrendiğin için geldin! Vicdanını böyle mi rahatlatacaksın!!"

 

Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, gözünden usulca bir damla yaş yanağına süzüldü. Keşke dedi, keşke daha erken kendine gelebilseydi.

 

Murat Bey kolundan sıkıca kavradı," Hemen şimdi burayı terk et!! Ve bir daha da sakın yakınına bile yaklaşma!"

 

Kafasını yavaşça kaldırdı genç adam, sevdiği kızın babasının gözlerine baktı. Başını yavaşça iki anlamda salladı, "Bunu yapamam"

 

Gözleri büyüdü adamın, yumruk yaptığı elini biriken tüm öfkesiyle genç adamın yüzünün orta yerine geçirdi, Ezgi'nin korku, diğerlerinin de merak dolu bakışlarıyla Ömer yere düştü.

 

Kanayan burnunda acı bile hissetmedi, kalbindeki sızı tüm hislerini elinden almıştı. Tepki vermeyi bile düşünmüyordu, canı öylesine yanıyordu ki daha fazlasını da hak ettiğini düşünüyordu.

 

Elinden destek alarak doğrulmaya çalışınca, müdahale etmek isteyen Mert'e engel oldu. Murat Bey yanına yaklaştı, öne doğru eğilip yakasını öfkeyle tuttuğunda bir haykırışı duyuldu.

 

"Vurma! Vurma baba!" diye korkuyla seslenen Ali'nin sesiyle, bakışlar ona döndü, gözleri yaş doluydu. Annesinin bacağına sıkıca sarılmıştı.

 

Oğlunun korkusuyla biraz da olsa sakinleşmeye çalıştı adam, Ömer'in gözlerine çevirdi bakışlarını. "Ekin uyanmadan defol git buradan! Ve bir daha karşısına çıkma!"

 

Genç adam kafasını iki yana salladığında, bir ses daha duyuldu. "Abla!" dedi Ali, ablasının kapısının açıldığını fark etmişti. Tüm bakışlar o yöne döndü, genç kız göründü.

 

Zorlukla yürüyordu, tek elini duvara dayamış ayakta durmak için güç almaya çalışıyordu. Duyduğu seslerle yataktan çıkmış, sevdiği adamın yanında olmak istemişti.

 

"Kızım" dedi Murat Bey, yaklaşmak istedi, genç kız elini uzatıp olduğu yerde durmasını istedi.

 

Genç adamın sırtı odaya dönüktü, ayağa kalkmadan önce hızla kanayan burnunu temizledi. Endişeyle genç kıza yaklaşıp önünde durdu.

 

"Meleğim.. Neden yataktan çıktın?" diye sordu, genç kızın yanağına yaşlar süzüldü. Gözleri sadece genç adamın kanamış burnundaydı.

 

Elini yavaşça yaklaştırıp canını yakma endişesiyle dokundu, "Canın.. çok yandı mı?"

 

Genç adam kafasını hızla iki yana salladı, baş parmağıyla kızın gözlerini sildi. "Hayır, iyiyim. Çok iyiyim"

"Kötü.. yalancısın"

 

Ufak bir tebessüm oluştu Ömer'in yüzünde, izleyen bakışları umursamadan eğilip genç kızı kucağına aldı. Odaya girip kapıyı örttü. Anne ve babası şaşkındı, Murat Bey'in odaya girme girişimine karısı engel oldu, elini koluna bırakıp sıkıca tuttu.

 

Gözleri buluştu, "Artık.. hatırlıyor" dedi, yanaklarına yaşlar süzüldü. Yalanlar, oyunlar, sırlar artık bitmişti, kızlarının çok istediği dileği yerine gelmiş, hafızasını yeniden kazanmıştı. Murat Bey sessizce karısının yanına oturdu.

 

.... 

Sessizdi iki genç, aynı yatakta birbirlerine dönük yatıyorlardı. Odaya girdikleri anda genç kız kısa bir uyku sonrası gözlerini açmıştı, daha iyi hissediyordu. Vücuduna giren ilaçlar biraz da olsa toparlanmasıne ve güç toplasına yardımcı oluyordu.

 

Genç adam çok yakınında olan bir çift yeşile bakıyordu, merak doluydu. "İlk ne zaman hatırladın?" diye sordu, genç yatakta hareket edip yanına yaklaştı, kafasını göğsüne dayadı, Ömer onu sıkıca sardı.

 

"Bana.. İlk defa sarıldığında."

 

Genç adam hatırlamaya çalıştı, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Sonra da.. bir daha görüşmeyelim demiştin"

"Beni.. Hatırlamandan korkmuştum"

 

Gözlerini kapayıp alnına ufak bir öpücük kondurdu genç adam, "Sevdiğin biri olduğunu biliyordum, onu bulup sana getirmeyi çok istedim."

 

Genç kızın yüzünde şaşkınlık oluştu, bakışlarını gözlerine çevirdi. "Neden?"

"Sadece mutlu olmanı istedim"

 

Burnunu göğsüne dayayıp delice özlediği kokuyu burnuna çekti Ekin, "Ben.. Şu an çok mutluyum"

"Seni Seviyorum"

 

Derin bir soluk verdi Ömer, "Olanlara inanamıyorum hala. Ben seni almaya artık bir arada olabilmek için gelmiştim ama bu kadar zaman ayrı kalmamıza sebep oldum"

 

Elini sıktı Ekin, bir daha ayrılmaktan delice korkuyordu. "Uzak tutarak seni unutacağımı düşündüler ama ben, ayrı kaldığımız her gün de daha çok özledim, daha çok hatırladım"

 

Tuttuğu ele ufak bir öpücük kondurdu Ömer, o günler dün gibi zihninde her alıyordu. Onu bulabilmek için tüm imkanlarını seferber etmişti.

 

"Çok aradım, çok uğraştım sana ait bir iz bulabilmek için."

 

.... 

Kaza öncesi..

 

Koluna çantasını yaktı genç kız, özenle hazırlanmıştı. "Anneciğim çıkıyorum" kapıya yaklaştı, telefonunu elinde sıkıca tutmuştu.

 

Ekranda genç adamın ismi vardı, kapıyı kapatıp ismini tuşladı. Evden çıktığını haber vermek istiyordu.

 

Telefonu kulağına yaklaştı, yüzünde tebessüm vardı, heyecan doluydu. Genç adamla bugün için dünden bu yana uzun uzun planlar yapmıştı, tüm günü birlikte geçireceklerdi.

 

"Alo" dedi genç adam, şirketten çıkış yapmak için ayaklanmıştı, genç kızdan evden çılabildiğine dair haber bekliyordu.

 

"Çıkabildim" dedi Ekin, heyecanla. Ömer gülümseyerek derin bir soluk aldı, arabaya binip çalıştırdı.

 

"Tamam meleğim, 5 dakikaya orada olacağım"

"Tamam" dedi genç kız, bahçeden çıktı. Kaldırıma tek adım attığında önünde bir araba durdu. Son model siyah bir jeep'ti.

 

Telefonu kapatmayı bile düşünemeden kulağından indirdi, gözleri arabanın üzerindeydi. Önce sürücü kapısı açıldı, bir şoför çıktı. Hızla arka kapıyı açıldığında genç kızın yüzü asıldı, Emel Hanım'dı.

 

"Başbaşa konuşmayalı uzun zaman oldu değil mi?" dedi, Ekin sessizce ona bakıyordu, Ömer ise telefonun ucundaydı, annesinin sesiyle şoka uğramıştı.

 

"Aşkım!" dedi, "Beni duyuyor musun?" diye ekledi, arabayı son hızla çıkardı. Bir an önce oraya yetişmek istiyordu.

 

Genç kız geriye tek adım attı, bu kadında bir daha tokat yemeyi istemiyordu. Emel Hanım'ın yüzü ciddi, bakışları sertti.

 

"Anladım, gururun senin için hiç önemi yok!"

 

Ekin sessizdi, kalbi hızla çarpıyordu. Evinin önündeydi, gözleri bir yandan ailesinin görecek olma endişesiyle kapıya dönüyordu. Avucunda sıkıca tuttuğu telefonu açık bıraktığını farkında bile değildi.

 

"Sana vurdum, defalarca defolmanı istedim, bağırdım, çağırdım, kapına geldim ama yine de oğlumdan vazgeçememekte direniyorsun. Söyle bana, söyle! Bırakman için daha ne yapmam gerekiyor!!?"

 

Genç kız yanağına bir damla yaşın süzüldüğünü hissetti, kadının her kelimesi kalbine hançer saplıyordu.

 

"Anne!!" diye haykırıyordu genç adam telefonun ucundan, elini sertçe son sürat kullandığı arabanın direksiyonuna vurdu.

 

"Anne yapma!!" Yapma!"

 

Emel Hanım derin nefes aldı, ne oğlununun telefonun diğer ucunda olduğundan haberi vardı ne de genç kızın yaşadığı evin kapısında olma endişesini yaşıyordu. Hiçbir şey umurumda değildi, buraya gelirken de bu işi bitirebilmek için her şeyi göze almıştı.

 

"Tek isteğim Ömer." dedi zorlukla Ekin, genç adamın gözünden öfke dolu bir yaş süzüldü. Duyduklarına engel olmamak aklını başından alıyordu.

 

"Bu asla gerçekleşmeyecek, ben yaşadığım sürece izin vermeyeceğim.!"

 

Yanağındaki yaşı elinin tersiyle sildi genç kız, kadına saygısızlık etmemek için her daim kendine hakim olmaya çalışıyordu. Derin bir nefes aldı, "Anlamayacaksınız değil mi?" diye sordu, Emel Hanım'ın gözleri ona döndü.

 

"Aşk ne demek, sevmek ne demek bilmiyorsunuz. Sizin paranız, servetiniz umurumda değil, ben sadece.." sustu, gözünden süzülen tek damla yaşı sildi.

 

"Ömrümü Ömer'le geçirmek istiyorum, kimse de buna engel olamayacak"

 

Kadının gözleri büyüdü, kızın karşı çıkışına şaşırmıştı, inanmak istemiyordu.

 

"Bana rağmen oğlumla devam edeceğini mi söylüyorsun!?"

 

Ekin kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, Emel Hanım işaret parmağını öfkeyle gözlerine doğrulttu. "Ömer benim tek varlığım, onu benden almana izin vermeyeceğim!"

 

"Biz.. Siz istediniz için ayrılmayacağız"

 

Kafasıyla onayladı kadın, derin nefes aldı. Buraya elinde bir kozla daha gelmişti. Son çare olarak düşünmeden ortaya atacaktı.

 

"Peki, oğluma karşılık kardeşin!"

"Ne?" dedi Ekin şaşkınlıkla.

"Oğlumun peşini bırakmazsan, kardeşine olacaklardan ben sorumlu olmayacağım"

 

Genç kız kafasını hızla iki yana salladı, gözlerinden yanaklarına yaşlar süzüldü.

 

"Kardeşime dokunamazsın!!" diye haykırdı, öfke ve çaresiz sesi evine ulaşmıştı. Asiye Hanım pencereye çıkıp onları gördü, endişeyle koşmaya başladı.

 

Yavaşça yere çöktü Ekin, gözyaşları hızla süzülüyordu. İki elini kulaklarının üzerine bıraktı, "Dokunma, Ali'ye dokunma" dedi titrek ses tonuyla.

 

Emel Hanım yüzüne bile bakmadan gururla arkasını dönüp arabaya bindi, ilerlerken sırrını koltuğa yasladı, uzun zaman sonra ilk defa iyi hissediyordu, sonunda bu kızı oğlundan uzak tutabilecekti.

 

"Dokunamazsın" dedi Ekin yeniden, sokağın orta yerinde yere çökmüştü. Gözyaşları hızla süzülürken önce annesinin sonra da babasının sesini duydu.

 

Kafasını geriye çevirdiğinde, küçük kardeşinin de yaklaştığını gördü. Ayağa kalkıp yanına yaklaştı, yavaşça önüne eğildi. Elini yüzüne bırakıp yanağında gezdirdi, "Sana dokunmasına izin vermem" dedi, gözyaşlarıyla sıkıca sarıldı.

 

Asiye Hanım'ın gözleri endişeyle büyümüştü, oğlunu geriye çekip kızına baktı. "Ali'ye mi bir şey yapacak?" diye sordu, genç kız yavaşça ayağa kalktı. "Söyle bana, o kadın oğluma ne yapacak!!"

 

Genç kız kafasını iki yana salladığında, bir araba durdu. Genç adam hızla indi, "Meleğim" dedi, yaklaşmak için tek adım attı, Murat Bey öfkeyle kolundan tuttu.

 

"Dur orada!"

 

Asiye Hanım oğlunun elinden sıkıca tutup kızını da çekiştirerek eve götürdü. Kapıyı kapatırken bile genç adamın gözleri genç kızın üzerindeydi.

 

Bakışları Murat Bey'e döndü, "Bu birlikteliğin Ekin'i mutlu ettiğini mi düşünüyorsun!?"

 

İşaret parmağıyla evin giriş kapısını işaret etti. "Ben kızımın gözyaşlarını ilk defa sen onun hayatına girdikten sonra gördüm. Anlıyor musun demek istediğimi?"

 

Ömer kafasını eğdi, ne yapsa ne etse bu durumun önüne geçmiyordu. Yumruklarını sıktı, annesine duyduklarının hesabını soracaktı.

 

"Ben.. Ekin'e de Ali'ye de bir zarar vermesine izin vermeyeceğim"

 

Kafasını ikl yana salladı Murat Bey, gözlerimi gözlerine sabitledi, ses tonu ciddi ve sertti.

 

"Çocuklarımı korumak sana düşmüyor! Sen sadece üstüne düşeni yapıp bizden uzak dur"

 

Genç adamın gözleri dolu dolu oldu, böylesine severken ondan nasıl ayrı kalacaktı. "Yapamam" dedi, adamın gözleri alevler aldı.

 

"Git buradan! Bir daha da çocuklarımın etrafında görmeyeceğim seni!!"

 

Arkasını döndü, öfkeli adımlarla eve yürüdü, genç adam kaskatı kesilmiş eve bakıyordu. Bakışını pencereye çevirdi, gitmeden önce bir defa bile olsa genç kızın yüzünü görmek istedi, olmadı.

 

.... 

Gecenin bir vaktiydi, Asiye Hanım gözlerini bir an bile kırpmamıştı. Odasında, yatağında yatıyordu. Karanlığa rağmen bakışını tavandan ayıramıyordu, zihninde sadece çocukları vardı.

 

Emel Hanım'ın öfkesinden de gözü döndüğünde yapacaklarından da endişe duyuyordu. Bir çaresini arıyordu, aklında tek bir şey bile yoktu.

 

Evin içinde saatler süren tartışmalara ve bağırışlara rağmen kızının, ilk fırsatta yine genç adamla görüşeceğini biliyordu. Başka bir yol düşünüyordu, öyle bir şey olmalıydı ki bu ilişki tamamen sonlanmalıydı.

 

Derin derin nefes alıp doğruldu, yatağa, odaya sığamıyordu. Ayağa kalkıp odadan çıktı, salona geçtiğinde kocasını gördü. Murat Bey saatlerdir yerinden hiç kıpırdamamıştı, derin düşüncelerin içerisinde boğuştuktan sonra tek bir çare bulabilmişti.

 

Gözleri karısına döndü, "Ekin'in valizini hazırla" dedi, Asiye Hanım merakla yanına oturdu. "Ne?"

"Sabaha doğru yola çıkacağız"

"Nereye?"

 

Derin nefes aldı Murat Bey, karısının ellerinden sıkıca tuttu. "Hiçbir şey sorma lütfen, saatlerdir bunu düşünüyorum. Her şeyi bir arkadaşımın aracılığıyla ayarladım, Ekin'i bir süre buradan uzak tutacağız"

 

"Nereye?" diye sordu yeniden Asiye Hanım, gözleri dolu dolu olmuştu. "Şimdilik sır olsun ama emin ol, orası buradan çok daha güzel. Biraz kafasını toplaması ve o adamı unutabilmesi gerekli bu."

 

"İşe yarayacak mı?" diye sordu kadın, gözünden yanağına birer damla yaş süzüldü.

 

"Yaramak zorunda. Başlarda biraz zorlanacak ama sonra alışacak, başka yolu yok çünkü. Durum gittikçe tehlikeli bir hal alıyor, ben buna daha fazla müsaade edemem."

 

Kafasını eğip derin bir soluk aldı, o da pek emin değildi. "Okullar tatil olduğunda da sen ve Ali'de gelirsiniz. Hem beğenirseniz belki o şehire tamamen yerleşiriz"

 

Kocasının gözlerine baktı Asiye Hanım, endişe doluydu. "Ekin dönmek isteyecek"

"Artık onun isteklerini görmezden gelmek zorundayız."

"Zorla mı tutacağız?"

"Sadece başlarda. Sonra o da pes edecek."

 

Yanaklarına süzülen yaşlara rağmen kafasını olumlu anlamda salladı Asiye Hanım, çocuklarının iyiliği için başka çaresi de yoktu.

 

"Hadi hazırlıklara başlayalım"

 

.... 

Kızının odasına yaklaştı Asiye Hanım, sabah doğruydu, güneş daha varlığını bile gösternemişti. Işığı açmadan yatağın kenarına oturdu, elini kızının saçlarında gezdirdi.

 

"Her şey sizin için" dedi fısıltıyla, tek düşündüğü kızının o adamdan uzla durmasıydı. Böylece oğlunu da genç kızı da annesinden korumuş olacaktı.

 

"Ekin" elini omzuna bıraktı, genç kız kendinden geçmiş şekilde uyuyordu. Evdeki büyük kargaşadan sonra saatlerce uyanık kalmış, aldığı sakinleştirici bir ilaçla da yeni yeni uykuya dalabilmişti.

 

"Ekin" diye yineledi annesi, genç kız gözlerini yavaşça araladı. Tüm benliğinde ilacın etkisi vardı, gözlerini açık tutmaya zorlanıyordu. Karanlıklar içerisinde annesinin yüzünü seçebildi, "Anne" dedi uykulu gözleriyle.

 

"Hadi kızım kalkman gerek"

 

Genç kız bakışını pencereye çevirdi, hala her yer karanlıktı. "Daha sabah bile olmamış anne"

"Biliyorum kızım ama yola çıkmak zorundasınız"

"Yola mı?"

"Babana iş için acil bir haber geldi, hemen gitmesi gerekiyor. Sen de ona eşlik etmelisin"

"Ne?" dedi Ekin, koca bir esneme görüldü. Gözleri uykusuzlukla savaşıyordu.

 

"Sadece birkaç gün kalıp döneceksiniz"

 

Genç kız kafasıyla onayladı, yavaşça doğruldu, Asiye Hanım üstüne değişmesine bile müsaade etmeden ince bir hırkayı kollarına geçirdi.

 

"Hazırlanmam gerek"

"Ben her şeyi hazırladım"

"Telefonumu almalıyım"

"Arabaya bıraktım."

 

Kafasıyla onayladı genç kız, hızlı hızlı adım atıyordu. Bir an önce uyuyabileceği bir yer arıyordu. Hızla ön koltuğa, babasının yanına oturdu, kafasını geriye dayayıp gözlerini kapadı.

 

.... 

Gözlerini yavaşça araladı genç kız, öğle vakitleriydi, yakıcı bir güneş gözlerini kamaştırıyordu. Sırtını koltuktan ayırıp cama yaklaştı, araba bir caddede ilerliyordu. Hşç bilmediği, görmediği bir yerdi.

 

Kendine gelmeye çalıştı, dün Emel Hanım'ın söyledikleri ile anne ve babası büyük tepkiler göstermiş, evde karmaşa olmuştu. Ailesi net ve sert bir tepkiyle bir daha genç adamı görmeyeceğini söylemiş, genç kız ise cevap verememişti.

 

Yatağında girdiğinde de bir türlü uyku tutmamış, evde bulduğu bir sakinleştiriciyi yutarak uyumuştu. Kendinden geçtiği anlarda da annesi uyandırıp babasıyla gideceğini söyleyip arabaya bindirmişti.

 

Gözleri büyüdü, aldığı ilacın etkisiyle de tam algılayamamıştı. Babasına çevirdi bakışlarını, "Baba" dedi, Murat Bey ona kısa da olsa bir bakış attı, gözlerini yoldan ayırmamaya gayret ediyordu.

 

"Nereye gidiyoruz?"

"Bir arkadaşımın evine"

"Neden?"

"Biraz işim var, sende o sırada hem bana eşlik etmiş olursun hemde biraz kafasını toplamaya çalışırsın"

 

Genç kız bir şey demeye yeltendiği sırada araba durdu, arabadan inen babasını takip edip indi.

 

Önünde koca koca bahçe duvarlarının kapladığı bir ev vardı, duvarlar öylesine büyüktü ki kapıyı açmadan içeriyi görebilmek mümkün değildi. Tıpkı hapishanenin çevresi kapalı bahçe duvarı misali.

 

Genç kız sessizce durmuştu, babasının cebindeki bir ahatarı çıkarıp kapıyı açtığını gördü, şaşkındı, anlam vermeye çalışıyordu.

 

"Burada mı kalacağız?"

"Evet kızım, çok güzel bir ev. Bahçede bir salıncak da var"

 

Arabanın bagajına yaklaşıp koca iki valizi indirdi, Ekin şaşkınlıkla bakıp eve döndü. Babasını takip edip bahçeye girdi, bir ormanı andıran ağaçlarla kaplı bir bahçeydi. Yemyeşil çimler vardı her köşesinde. Bahçenin en ucunda iki kattan oluşan bir ev bulunuyordu, oldukça lükstü.

 

Gözlerini evden de bahçeden de ayırdı genç kız, aklında tek bir şey yer aldı, bahçe kapısını kilitleyip valizleri taşıyan babasına döndü. "Baba telefonum nerede?"

 

Murat Bey kafasını çevirip ona baktı, "Şarjı bitmiş kızım, daha sonra veririm" bakışını çevirip eve ilerledi.

"Seninkini kullanabilir miyim?" diye seslendi arkasından.

 

"Şebeke yok" diye cevap verdi, genç kızın yüzü asıldı. Adımlarını hızlandırdı, babasına yetişip önüne dikildi. Gözleri dolu dolu olmuştu, "Baba.." Dedi titrek bir ses tonuyla. Gözlerinden usulca bir damla yaş süzüldü, düşündüğü şeyin gerçek olmamasını diliyordu.

 

"Beni buraya neden getirdin?"

 

Murat Bey gözlerini kızından ayırıp adım attı, genç kızın gözleri yaşla doldu, düşündüğü şey gerçekti. Babası onu buraya genç adamdan uzak tutabilmek için getirmişti.

 

"Dönmek istiyorum" dedi babasının önüne yeniden dikilip. "Bir süre burada kalacağız"

"Sen.." deyip sustu, yanaklarıma yaşlar süzüldü. "Ömer'i görmemem için beni buraya getirdin, uzak kalarak onu unutacağımı mı düşünüyorsunuz?"

 

Valizleri yere indirdi babası, yanına yaklaştı. Aradaki mesafe yok denecek kadar azdı, elini kızının yüzüne bırakıp baş parmağıyla gözyaşlarını sildi.

 

"Bir adam için böyle gözyaşı dökmen beni üzüyor"

"Burada kalmak istemiyorum" dedi titrek bir ses tonuyla.

 

"Bir süre kalacağız ama söz veriyorum zamanı geldiğinde geri döneceğiz"

 

Genç kız kafasını iki yana salladı, "Ne zaman, zamanı gelecek? Bir hafta, bir ay yada bir yıl sonra mı?"

 

Bir adım geriye gitti, alt dudağını ısırıp arkasını döndü. Gözünü kapıya kestirip hızla koşmaya başladı, babası sessizce izledi.

 

Genç kız yaklaştığı gibi kulpunu tutup çekti, kilidi zorladı, defalarca denedi, işe yaramayacağından emin olunca da yere gözyaşlarıyla çöktü.

 

....

Arabasındaydı genç adam, elinde telefonu vardı. Gece boyunca gözünü hiç kırpmadan genç kızı aramış, duyduğu tek ses ise 'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor' sesi olmuştu.

 

Sabah vakitlerinde de arabasına bindiği gibi soluğu genç kızın evinin sokağında almıştı. Gözlerini bir an bile evinden, genç kızın odasının penceresinden ayırmıyordu.

 

Merak ve endişe doluydu, dünkü olaylardan sonra ne bir daha yüzünü görebilmiş ne de sesini duyabilmişti. Murat Bey o andan beri kızının telefonuna el koyup kapatmıştı.

 

Saatlerdir burada yiyip içmeden bekliyordu. Onu delice merak ediyordu, bu kadar habersiz bırakması delice endişelendiriyordu.

 

"Neredesin, nerede?" dedi fısıltıyla, yeniden telefonunu eline aldı, 'Meleğim' ismini bulup arama tuşuna dokundu, aynı sesi duyunca öfkeyle yanında koltuğa attı.

 

O sırada bir ses ulaştı kulağına, telefonu çalıyordu. Heyecanla eline aldı, genç kız olduğunu düşünüyordu. Annesinin ismini ekranda görünce yüzü asıldı.

 

"Neredesin dünden beri?" diye sordu genç adam, olaylardan sonra defalarca aramış, eve gitmiş fakat annesini görmemişti.

 

"Bir arkadaşımdaydım"

"Şimdi neredesin?"

"Evdeyim"

"Bir yere ayrılma, geliyorum"

 

Telefonu hızla kapatıp arabayı çalıştırdı, artık bu işe son vermenin zamanı gelmişti.

 

...

Arabayı park bile etmeden eve yürüdü, adımları sert ve hızlıydı. Kapıyı yumruklarıyla inletti, hizmetlinin açışıyla da içeri ilerledi.

 

Koca salonun orta yerinde Emel Hanım ve Melis oturuyordu, yan yanaydılar. Neşeleri oldukça yerindeydi, sonunda onlar ayırmış olmanın zaferini yaşıyorlardı.

 

Genç adam oturdukları koltuğun tam önüne dikildi, "Oğlum" dedi Emel Hanım, Ömer öfkeyle gürledi.

 

"Senin bir oğlun yok artık!!"

 

Sesiyle Melis ufka bir irkilme hissetti, sessizce bekliyordu. Emel Hanım ayağa kalktı, gözlerini kısmıştı. "Ne oluyor oğlum?"

"Sen.." Dedi sustu, eliyle sertçe ensesini ovdu. "Sen nasıl bir insansın! Sen.. nasıl bu kadar ileri gidebilirsin!!!"

"Ne demek bu?" diye sordu, bir kusuru olmadığına ikna etmeye çalışıyordu.

 

"Ali daha küçücük bir çocuk, çocuk! Onu nasıl oyunlarına alet edersin!? Ne geçiyor aklından? Söyle bana, daha ne istiyorsun!?"

 

Gözlerini kıstı annesi, yüzü gerilmişti. Yumruğunu sıktı, genç kızın ona vakit kaybeden yetiştirmesine öfkelenmişti.

 

"Sana söylemek için vakit kaybetmemiş" dedi umursamazca. Genç adamın gözleri büyüdü, gözlerini kapatıp derin derin soluk aldı.

 

"Kendini savunma, çünkü bundan sonra seni dinlemeyeceğim. Sen.. Benim annem değilsin, sen anne bile değilsin."

 

Ses tonunu alçalttı, gözleri dolu dolu oldu, inanamıyordu. Bunca şeyin tek sebebi annesiydi.

 

"Biliyor musun son zamanlarda bunu daha çok sorgular oldum. Çocuğunun canını bu kadar yakan bir anne olabilir mi?"

"Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu!! Seni ben doğurdum!"

"Beni doğurmamış olmanı dilerdim."

 

Emel Hanım'ın gözleri büyüdü, duyduklarına inanamıyordu. İçindeki öfkeyi bastıramıyor, tek sorunlu olarak da genç kızı görüyordu.

 

"Annenim ben senin! Düzgün konuş!"

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı genç adam, ne yapsa ne etse çare olmuyordu. Annesi onu da genç kızı rahat bırakmayacaktı. Derin bir nefes alıp yavaşça dizlerinin üzerine çöktü.

 

Kafasını yere eğdi, "Sana yalvarmamı istiyorsun, peki yapıyorum." Dedi, Emel Hanım şaşkınlıkla kafasını eğmiş oğlunu izliyordu.

 

"Ben.. Onsuz nefes alamam. Lütfen, lütfen artık bizi rahat bırak"

 

Annesi kafasını hızla iki yana sallayıp arkasını döndü, "Bir kız için kendini düşürdüğün duruma bak! Ayağa kalk Ömer!"

 

Genç adam gözlerini Melis'e çevirdi, annesine söylediği hiçbir şeyi faydası olmuyordu. Tek umudu kalmıştı, "Sen.. Onu ne kadar çok sevdiğimi bilmene rağmen hala nasıl benimle evlenmeyi düşünürsün? Seni sevmeyen bir adamla mı ömrünü geçireceksin?"

 

Tek kelime edemedi Melis, sessizce bekledi. Emel Hanım oğlunun kokundan tutup ayağa kaldırdı, "O kızı istemiyorum, hiçbir zaman da istemeyeceğim!"

 

Öfkesine hakim olmaya gayret etti genç adam, tek bir şey vardı artık yapması gereken. Elini ceplerine koyup önce kartlarının bulunduğu cüzdanını, sonra arabanın anahtarını ve şirketteki pozisyonunu kanıtlayan kartını çıkarıp annesinin gözlerinin önünde sehpaya bıraktı.

 

"Senin artık bir oğlun yok, hiçbir bağımız kalmadı. Ben.. Ekin'le evlenip sizsiz yeni bir hayat kuracağım"

 

Tek kelime etmesine izin vermeden arkasını döndü, hızlı adımlarıyla bedenini dışarıya attı.

 

.... 

"Seni bir daha göremeyeceğimi düşünmüştüm" dedi Ekin, hatırladığı anılar gözlerinin dolmasına neden oluyordu. "Yüzünü unutmaktan çok korkmuştum" diye ekledi, yanağına bir damla yaş süzüldü. Delice korktuğu bu şey, daha acı bir şekilde gerçekleşmiş bir yılı aşkındır adamın yüzünü unutmuştu.

 

Genç adam elini yüzüne yaklaştırdı, baş parmağıyla yavaşça okşayarak yaşı sildi. "Sana hiçbir şekilde ulaşamıyordum"

 

"Dönebilmeyi, yeniden yanında olabilmeyi çok istedim"

 

Kafasını eğdi Ömer, cevap veremeden kollarını ona sıkıca sardı. "Artık yanındayım"

 

Gözlerini kapadı genç kız, adamın delice özlediği kokusunu içine çekti, hatırladığı bir şey yer aldı zihninde. Yavaşça geriye çekildi, "Annenler..." deyip sustu, genç adam gözlerine baktı. Merakla bekliyordu.

 

"Melis'i benim yerime koymuşlar"

"Melis'e de bunun hesabını soracağım"

 

Genç kızın yüzü asıldı, hatırladığı şey her defasında olduğu gibi canını yaktı. "Bebeğini taşıyor" dedi kısık bir ses tonunda. Gözleri dolu dolu olmuştu, genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, elini yanağına bırakıp yavaşça gezdirdi.

 

"Bebeğin varlığını da araştıracağım"

"Ne demek bu?"

"O kadar oyun oldu ki, bu gerçek mi değil mi emin değilim"

 

Alnına ufak bir öpücük kondurdu Ömer, "Bir daha asla ayrılmayacağız"

 

Genç kız gözlerine bakamadan, aklındaki endişelerden birini hatırladı. "Babam.." Dedi, Ömer'i hala istemiyordu, az önce de sert bir göstermişti.

 

"Düşünme, hiç kimse karışamayacak"

 

Derin nefes alıp koynuna sokuldu Ekin, gözlerini yavaşça kapayıp tadını çıkarmaya çalıştı. İkisi de sessizleşti, uzun bir suskunluk oluştu.

 

Genç adam endişeliydi, yüzü asık ve korku doluydu. Genç kızın durumu bir an bile aklından çıkmıyordu, çareler düşünüyordu. Onu iyi edecek, eski sağlığına kavuşturacak bir şeyler.

 

Kollarını iyice sıktı, doktordan duyduklarına rağmen onu asla bırakmayacaktı. Kafasının üst kısmına saçlarına ufak bir öpücük kondurunca gözünden sessiz ve gizli bir damla yaş süzüldü.

 

Kalbinin en derinlerde korku vardı, onu kaybedecek olmanın büyük kokusu.

 

Bakışını yavaşça eğdi, genç kızın uyuduğunu gördü. "Ölmene izin vermeyeceğim" dedi fısıltıyla. Dikkatle geriye çekildi, kafasını yastığa bırakıp ayağa kalktı. Pikeyi üstüne örtüp sessiz olmaya gayret ederek kapıya yaklaştı.

 

Yavaşça araladı, gözleri koridora kaydı. Mert elindeki tepsiyle bekleyenlere çay ikram ediyordu. Ezgi bir köşede oturmuştu, karşısında da Asiye Hanım ve Ali oturuyordu. Herkes sessizdi, Murat Bey ise görünürlerde yoktu, doktorun çağırmasıyla odasına gitmişti.

 

Genç adam tek adım attı, gözleri Asiye Hanım'ın gözleri ile buluştu, kadın eliyle yavaşça yanındaki boş sandalyeyi işaret etti.

 

Tepki veremeden usulca işaret edilen yere yaklaşıp oturdu, ilk defa sevdiği kızın annesine bu kadar duruyordu.

 

Kadının gözleri yavaşça ona döndü, derin bir nefes aldı, merak ettiği çok şey vardı. "Neredeydin?" diye sordu, Derin bir nefes verdi, "Neden bu kadar geç geldin?" diye ekledi.

 

Genç adam kafasını yere eğdi, gözleri dolu dolu olmuştu. Geri dönüşü oldukça geç olmuştu. "Kazada hafızamı kaybetmiştim" dedi fısıltıyla. Kadının yüzünde koca bir şaşkınlık oluştu, bu ihtimali bunca zamanda hiç düşünmemişti.

 

"Ekin gibi mi?"

 

Başıyla onayladı Ömer, "Hatırladığım anda da soluğu yanında aldım"

"Ailende seni uzak tutmak için gerçekleri gizledi." Genç adam fısıltıyla 'evet' demekle yetindi.

 

Asiye Hanım onu izliyordu, gözleri dolu dolu oldu, endişe doluydu. "Ekin iyi değil.. Annenle baş edebilecek gücü yok artık" dedi, o kadının yeniden kızının karşısına dikileceğinden delice korkuyordu.

 

"Bir daha yaklaşamayacak, izin vermeyeceğim"

 

Kadının yüzünde buruk da olsa ufak bir tebessüm belirdi, kalbinin en derinlerinde her daim bu adamın geri gelip kızını mutlu etme isteği vardı.

 

"Gelmeni hep istedim" dedi, genç adamın şaşkın bakışı ona döndü. Böyle bir tepki kesinlikle beklemiyordu.

 

"En başından beri farkındaydım, kızım sen varken mutlu ama ben bir anneyim. Onu üzecek, zarar verecek her şeyden uzak tutmak zorundaydım"

 

Kafasını eğdi Ömer, suçluluk hissediyordu. Bunca şeyin en büyük sebebi annesiydi, "Özür dilerim, onu annemden koruyamadım"

 

Kadının yüzünde tebessüm oluştu, kollarını uzatıp genç adamın boynuna doladı, genç adam şaşkın ve tepkisizce bekliyordu. Gözlerini kapadı, derin bir soluk aldı.

 

.... 

 

Asiye Hanım'ın gözleri koridorun girişine kaydı, kocasını gördüğü anda endişeyle doğruldu. Yaklaşık bir saattir doktorun odasındaydı.

 

"Murat" dedi, adam yaklaşıp Ömer'in yanına oturdu. "Doktor ne dedi?" diye sordu karısı telaşla.

 

Murat Bey derin bir nefes aldı, duyduklarının şokunu atlatmaya çalışıyordu, bakışını yavaşça kaldırdı, sessizce bekleyen genç adama çevirdi.

 

"Doktor.. Uzun zamandır Ekin'in yanında olduğunu söyledi."

 

Ömer tek kelime edemedi, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. "Kızının hafızası da uzun zaman önce yerine gelmiş"

"Ne?" dedi Asiye Hanım, merakla Ömer'e döndü.

 

"Bizim olmadığımız zamanlarda o hep yanındaymış, Ekin rahatsızlandığında başında beklemiş, kendine gelmesine yardımcı olmuş ve yemek yiyemediğinde yedirmek için çabalamış."

 

Asiye Hanım'ın bakışları genç adama döndü, "Yeni hatırladığını söylemiştin"

"Biz.. Birbirimizi hatırlamadan önce iki Yabancı gibi görüşüyorduk."

 

Asiye Hanım'ın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı, kızından gerçekleri gizlerken böyle bir şeyi hiç düşünmemişti. Elini genç adamın yüzüne bıraktı, "Sık sık görüştüğü arkadaşı sen miydin?"

 

Ömer kafasını olumlu anlamda salladı, Murat Bey bakışlarını yere eğdi.

 

"Doktor.. Onun Ekin'e ilaçlardan bile daha iyi geldiğini söyledi"

 

Gözleri dolu dolu adamın, kızının cebelleştiği hastalık tüm gücünü elinden alıyordu. Çaresizlik, her geçen gün de ömründe iki kat gün alıyordu. Avuçlarını sıktı, yanağına tek damla yaş süzüldü.

 

"Ekin.. Bizim mucizemizdi. Evliliğimizin üzerinden yıllar geçmesine rağmen bir çocuk sahibi olamamıştık"

 

Ömer sessizdi, dolu gözlerine hakim olmaya çalışıyordu. "En büyük dileğimiz olmuştu bu. Gitmediğimiz doktor, uugulamadığımız tedavi kalmamıştı. Her defasında doktorlar daha umutsuzdu. Bu çaresizlik evimizdeki huzuru da gün geçtikçe almaya başlıyordu, her başarısız tedavi sonrası evden tartışmalar yükseliyordu, ikimiz de sebepsizce öfkeliydik, birbirimizi hiç olmadığı kadar kırıyorduk. Bir süre sonra.. Birbirimizi yıpratmaya başladımızı hissettik, bir çocuğumuz olmayacağını da kabullenmiştik, ayrılma kararı aldık."

 

Gözleri yaş dolu Asiye Hanım'ın, kocasının anlattıklarını dün gibi hatırlıyor, kafasıyla onaylıyordu. Mert ve Ezgi de sessizdi, hareket etmeden dinliyorlardı.

 

"Boşanma sürecini başlatmak için harekete geçmeye hazırlanıyorduk, ben eve hiç gelmiyordum, onu çok seviyordum, kırmaktan delice korkuyordum."

 

Elini ortalarında oturan genç adama rağmen karısının eline uzatıp tutup çekti, "Avukata gitmek için sözleştiğimiz gün onu beklerken bir haber geldi. Asiye rahatsızlandığı için hastaneye kaldırılmıştı. Tüm dünya gözlerimin önünden silindi, son hızla koştum. Hastaneye giriş yaptığımda, onu acilin kapısında otururken gördüm, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Titreyen dizlerime rağmen yanına yaklaşıp önüne çömeldim, ellerini sıkıca karnına dolamıştı."

 

Gözünden usulca bir damla yaş süzüldü, ikisinin de zihninde hiç unutamadıkları o sahne yer aldı.

 

"Tek kelime etmeden elimi tutup karnına bıraktı, 'Mucizemiz' dedi."

 

Ezgi gözlerini silip heyecanla onlara bakıyordu, "Ekin'e hamile olduğunu mı öğrenmişti?" diye sordu merakla.

 

Murat Bey kafasını olumlu anlamda salladı, "Umut yok diyen doktorlara rağmen o bize mucize oldu, en kötü günümüzde yüzümüzü gülümsetmeyi başardı."

 

Yanağını sildi Murat Bey, "İlk anda bile kızımız olsun istedik, doktor da bir süre sonra onaylayınca heyecana kapıldık. Dualarımız artık kabul oluyordu fakat riskli bir hamilelik süreci geçiyordu. İlaçlarla hayatta tutmaya çalıştığımız mucizemiz, tüm çabalara rağmen 7.ayında dünyaya gözlerini açtı."

 

Gözleri karısına döndü, gözyaşlarıyla kocasını dinliyordu. "Uzun bir süre küvezde kaldı, yanına yaklaşamadık, dokunamadık. Doktorların her şeye hazırlıklı olmamızı söylemesine rağmen o hayata tutundu. Kucağıma ilk aldığımda yeşil gözleriyle bana bakıyordu, eğilip kokusunu içime çektiğimde kulağına birkaç kelime fısıldamıştım, 'Ben senin babanım, seni yaşadığım sürece her tehlikeden koruyacağıma söz veriyorum'"

 

Gözlerini genç adama çevirdi, Ömer tek kelime bile edememişti. Anlatılanların çocuğunu genç kızdan dinlemişti fakat bu kadar ayrıntıyı bilmiyordu.

 

"Ben kızıma ilk gördüğüm anda söz verdim, onu koruyacaktım" dedi, Ömer kafasını eğdi. "Ama.. Sen buna engel oldun. O kazanın önüne geçemedim, şimdi de içerisinde olduğu savaşa müdahale edemiyorum"

"Özür.. Dilerim" dedi, gözlerinden yanağına bir damla yaş süzüldü genç adamın. O da bu duruma engel olamamıştı.

 

"Senden özür beklemiyorum, benimki gibi gerçek bir söz ver. Onu üzmeyeceğine dair çabalamak için

 

Ömer'in şaşkın gözleri ona döndü, onay mı almıştı, anlamaya çalışıyordu. "Söz" dedi, Murat Bey ayağa kalktı, derin nefes alıp ilerlediğinde karısı da arkasından takip etti.

 

Genç adam bakışlarını kaldırdı, Ezgi'nin parıldayan gözlerini gördü. "Sonunda" dedi genç kız, sonunda bu sorun da hallolmuştu.

 

Gözlerini kıstı genç adam, derin bir rahatlık onu sarmıştı. "Sen.." Dedi, sustu. İşaret parmağını ona doğrulttu. "Gerçekleri biliyordun ama yardım etmedin" diye ekledi.

 

Ezgi tebessümle kafasını iki yana salladı, "Benim hatam değil, söylemeyi düşündüğüm her anda tehdit edildim" dedi.

 

Gözleri kapıya döndü, Ekin göründü. Ayaktaydı, gözlerini açtığı anda genç adamı görebilmek için yataktan çıkmıştı.

 

"Meleğim" dedi Ömer, hızla kalkıp yanına yaklaştı. Ekin arkadaşına bakıp genç adama döndü, "Onun bir suçu yok, hep engel oldum"

 

Tek kelime etmedi genç adam, tebessüm ederek genç kıza sıkıca sarıldı. "Sizinkiler onay verdi, bundan sonra karışmayacaklar"

 

Genç kız şaşırsa da gülümsedi, kollarını boynuna sıkı sıkı sardı.

 

.... 

 

Günün ilk ışıklarıydı, güneş tepede varlığını yeni yeni gösterirken araladı genç kız gözlerini, kafasını yavaşça çevirdi, genç adamı gördü.

 

Ömer hem aileyi hemde Ezgi'yi göndermiş, bundan sonra hastanede kendisi kalacağını söylemişti. Gece boyunca genç kızın yatağında oturmuş, uzun uzun sohbet etmişti.

 

Genellikle konuşan o'ydu, Ekin durgun ve halsizdi. Konuşmaya da gücü yoktu, belli etmemek adına bazen tebessüm etmiş bazen de tek tek sözcüklerle eşlik etmeye çalışmıştı.

 

Derin bir sohbetin arasında da ilaçlara direnemeyen bedeni kendinden geçmiş, uykunun kollarına bırakmıştı kendini. Genç adam sessizce yataktan çıkıp üstünü örttükten sonra baş ucuna yaklaştırdığı sandalyeye oturmuştu.

 

Gece boyunca endişeyle kırpmadığı gözlerini sabaha doğru biraz yumabilmişti. Elleri genç kızın tek elini sıkıca sarmış, kafasıda yatağın kenarına düşmüştü.

 

Ekin diğer elini yavaşça kaldırıp o yöne uzattı, kafasının üzerine bıraktı, parmaklarının arasında kayan tutanları hissettiği anda genç adam hızla başını kaldırdı.

 

"Meleğim" dedi, genç kızın yüzünde buruk bir tebessüm belirdi, gözleri ilk günden uykusuzluğa bürünmüştü.

 

"Uyandırmak istemedim" dedi sessizce. Kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı Ömer, tek kelime etmeden elini ensesine bırakıp alnına küçük bir öpücük kondurdu, belli etmeden vücut ısısını kontrol ediyordu, iyi olduğunu fark edip rahatlıkla geriye çekildi.

 

"Çok uyudum" dedi, genç kız alt dudağının kenarını yavaşça ısırdı, yalan söylediğinden emindi, gece boyunca gözlerini her açtığında onu baş ucunda beklerken görmüştü.

 

Kapı sesi duyuldu o anda, tıklanıyordu. Genç kızın meraklı bakışları o yöne döndü, Ömer ayağa kalkıp açtı. "Siparişiniz" deyip uzattı kapıdaki genç adam.

 

Ömer teşekkür ederek adamın elinde paketler aldı, yakınlardaki bir restorantla görüşüp her öğünde bu odaya düzenli olarak yemek getirmelerini istemişti.

 

Arkasını dönüp hasta yemek masasınım üzerine bıraktı, paketleri tek tek açıp dizdi, tekerleklerinden ittirip yatağa yaklaştırdı.

 

"Hepsi bitmek zorunda" dedi, taze sıkılmış olan meyve suyu bardağını ona uzattı, genç kız gözlerine sessizce bakıyordu. Önündeki yiyeceklerin tümü midesinde hissettiği bulantıların sebebiydi.

 

"İçemem" dedi, bardağı yavaşça geriye itti. "Tamam zorlamayacağım, o zaman bir şeyler yemeye çalış"

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı genç kız, iyi hissetmiyordu. Yediği anda geri çıkaracağından adı gibi emindi. "Canım istemiyor"

 

Duymamaya gayret ediyordu Ömer, dolu dolu olan gözlerini tutmaya çalışıyordu. Çatalı alıp çok küçük bir peynir dilimine batırdı, "Çok az" dedi, Ekin'in bakışları onun gözlerine kaydı. Sessiz bir soluk alıp ağzını açtı, onu daha fazla geri çevirip üzmek istemiyordu.

 

İkinci çatalı zeytine batırdı genç adam, yeniden uzattı. Ekin itiraz etmedi, iyi olduğunu, yiyebileceğini kanıtlamaya çalışıyordu. Üçüncü ve dördüncü çatalı da yuttuğunda, midesinde şiddetli bir bulantı hissetti.

 

Masayı itip hızla ayağa kalktı, "Meleğim!" diyen genç adama rağmen hızlı adımlarla banyoya ilerleyip kapıyı kilitledi, içeri girip onu o şekilde görmesini istemiyordu.

 

Klozetin kapağını açtığı gibi midesindeki her şeyi geri çıkardı, nefes nefese yere çöktü. Ayakta durmak bile zor geliyordu bu anlarda. "Ekin!" dedi Ömer, kapının önünde duruyordu. Endişe doluydu, onu görmek için delice çırpınıyordu.

 

"Kapıyı aç lütfen!" Yumruk yaptığı elini yavaşça kapıya vuruyordu. Gözlerinden yanağına süzülen tek yaşı hızla sildi, kalbinin ortasına atılan ve geçen her anda çok tutuşan alevler tüm bedenini ele geçiriyordu. Çaresizlik ise onu tüketiyordu.

 

Toparlanmaya çalıştı genç kız, adamı daha fazla endişelendirmek istemiyordu. Duvara tutanarak yaklaştığı kapıyı açtı, Ömer hızla yaklaştı. Solgun yüzüne, sararmış yüzüne bakıp hızla eğildiği gibi kucağına aldı. Yatağa bırakıp yanına oturdu, genç kız kafasını omzuna dayadı. Elinden sıkıca tutmuştu, koca bir sessizlik çöktü odanın içerisine. Dillerine gelmeyen cümleler kalplerinde feryat ediyordu.

 

.... 

 

Bakışını genç kıza çevirdi Ömer, kafası hala omzundaydı. Solukları da tıpkı onun gibi sessizdi, "Biraz hava almak ister misin?" diye sordu, Ekin kafasını olumlu anlamda salladı, temiz havaya ihtiyacı vardı.

 

Kucağına almak istedi, genç kız kafasını iki yana salladı, ayaklarını yataktan indirip adamın da yardımıyla bir çift spor ayakkabı geçirdi ayaklarına. Giydirdiği hırkanın fermuarını sıkıca kapatıp elinden sıkıca tuttu Ömer.

 

Ağır adımlarla koridorda attıkları ilk adımda ikisinin de gözü birine kaydı, Asiye Hanım elinde poşetlerle gelmişti. Gözlerini açtığı gibi kızı için bir şeyler pişirip gelmişti.

 

İkisini görünce durdu, gözleri önce sıkı sıkı tutuşan ellerine kaydı, tebessüm ederek kızına yaklaştı. Poşetleri yere indirip ellerini iki yanağına bıraktı. "İyi misin güzel kızım?"

 

Genç kız tebessüm ederek kafasını olumlu anlamda salladı, "Bir yere mi gidiyorsunuz?"

"Hava alacağız" dedi Ömer.

"Çok uzaklaşmayın"

"Bahçede olacağız"

"Tamam, hadi dikkatli gidin"

 

Poşetlere eğilip yeniden tuttu, iki genç asansöre yürüdü. İkisi içinde farklı bir andı, itirazların olmadığı, ele ele oldukları ilk andı.

 

.... 

 

Arabasından indi Bora, önden dolanıp diğer ön koltuğa yaklaştı. Kapıyı açtı, Ezgi indi. Yüzünde tebessüm vardı, hastaneye gideceğini öğrendiği anda genç adam kapısına gitmişti.

 

Yol boyunca genç adam espriler yapmış, onu gülümsetmek için büyük çaba sarfetmişti. "Teşekkür ederim" dedi Ezgi, Bora önüne dikildi.

 

Derin bir nefes verdi, dün geceden beri aklında tek bir şey vardı. Elini çekinerek de olsa genç kızın eline yaklaştırıp tuttu.

 

"Sevgilim.." Dedi, Ezgi'nin gözleri onun gözlerine kaydı.

 

Tam kapının önündeydi Mert, hastaneye geldiği sırada ikisinin arabadan indiğini görüp adımlarını durdurmuştu. Gözleri genç kızın elinden tutan ele, kulakları da adamın dudağından çıkan kelimeye yoğunlaşmıştı. Yumruklarını öfkeyle sıkıp arkasını döndüğü gibi hızlı adımlarla uzaklaştı.

 

Gözlerini genç adamın gözlerine çevirdi Ezgi, şaşkındı. Ellerini sıkıca tutan ellere baktı.

 

"Sevgilim.. Olur musun?" diye sordu Bora cümlesini cesaretle tamamlayıp.

 

Genç kız elini yavaşça ellerinin arasından çekti, genç adamın yüzü asıldı. Defalarca olduğu gibi yine reddediliyordu.

 

"Neden.. Neden o?" dedi dayanamayıp. Aklında sadece Mert vardı, genç kızın yaptığı onca şeye rağmen ona hisleri olduğunu biliyordu.

 

"Bende olmayan ne var onda? Sana değer veriyorum, uzun zamandır da peşindeyim. Yakışıklıyım, maddi durumum da iyi ve en önemlisi kalbim senin için atıyor"

 

Kafasını eğdi Ezgi, gözleri dolu dolu oldu. "O ise.. Beni hep üzüyor." Dedi,

"Buna rağmen hala onu seçiyorsun"

 

Yanağına tek damla yaş süzüldü genç kızın, "Kalp.. malesef ki seveceği kişiyi seçemiyor"

 

Kafasıyla onayladı Bora, "Özür dilerim" diyen Ezgi'ye baktı. Elini yavaşça yanağına bıraktı, "Ben cevabını tahmin ediyordum, sadece emin olmak istemiştim. Sanırım İngiltere'ye dönmeliyim artık, gidene kadar yanında kalmama izin verir misin, eskisi gibi iki iyi arkadaş olarak."

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, bunu ona çok görmemeliydi. Bora buruk da olsa tebessüm etti, "O zaman görüşürüz"

"Görüşürüz"

 

Arabaya ilerleyen adama el sallayıp arkasını döndü, bahçeye yürüdü. Gözleri bir banka kaydı, tebessüm etti. İki genç yanyana oturuyordu, sessizdiler. Ekin kafasını genç adamın omzuna dayamış, gelip geçen insanları izliyordu.

 

"Hep.. Sizi böyle görmeyi istedim" dedi, önlerinde durmuştu. Ömer tebessüm edip Ekin'in elini sıkıca tuttu.

 

"Bundan sonra hep göreceksin"

"Mutlu olurum, odada görüşürüz o zaman"

 

Arkasını dönüp ilerlediğinde, bir ses duyuldu, Ömer'in telefonuna mesaj gelmişti. Merakla cebinden çıkarıp ekrana baktı, 'Mert - Bir yeni mesaj' yazıyordu.

 

"Uzun bir tatile çıkıyorum. Dönüş tarihim belli değil, bu yüzden şirketteki işimden de ayrılıyorum."

 

Şaşırdı Ömer, "Ne?" dedi, buna ihtimal bile vermiyordu, önemli bir sorun olmadığı sürece arkadaşı böyle bir kaçış yapmazdı.

 

Hızla rehberde ismini bulup arama tuşuna dokundu, duyduğu tek ses ise 'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor' oldu.

 

Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️

Loading...
0%