Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm: Huzur Verici

@mlkshnn


"En Büyük dileğimdin, hem gerçekleşmesini istediğim hemde gerçekleşmesinden deliler gibi korktuğum."


...

Hızla arkadaşını ortamdan ve kızlardan uzaklaştırdı. Arabanın önünde durdu iki genç adam, Mert şaşkın ve sinirliydi. Kızla tam yakınlaşmış, Ömer engel olmuştu.


"Sana tek bir soru soracağım"


Mert ona baktı, sırtını arabaya yaslamıştı.


"Kafedeki garsonu tanıyor musun?"


Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, yakın arkadaşıydı.


"Çocukluk arkadaşım"

"Masalar rezervasyonlu muydu?"


Kafasını iki yana salladı, değildi. Sadece kızlarla aynı masada yemek yemek için ondan böyle bir yardım istemişti.


Şaşkınlıkla durdu Ömer, bu kadarını tahmin etmemişti. Kızın söylediklerini anımsadı, haklıydı. En baştan beri her şey onlarla daha yakın olabilmek için kurulmuştu.


Gözlerini kapadı genç adam, derin bir soluk aldı. Yumruğunu sıktı, sakinleşmeye çalıştı.


Arkasını döndü, arabaya yöneldi. Sürücü koltuğuna yerleşti, arkadaşının binmesine fırsat vermeden kapıları kilitledi.


Şaşırdı Mert, açmaya çalıştı işe yaramadı. Genç adam camı açtı, arkadaşının gözlerine baktı.


"Açsana oğlum kapıyı"

"Sen nasıl olsa yine bir yalan bulup gelirsin."


Kapıyı ısrarla açmaya çalıştı, Ömer kararlıydı. Yaptığının cezasını verecekti.


"Ne yalanı?" 

"O kız var ya, Ekin. Söylediğin her yalanın farkında. Senin yüzünden azarı ben işittim!"

"Ne?" 


Yavaşça geriye çekildi Mert, şaşkındı.


"Ama neden Ezgi'ye söylemedi?"

"Büyük ihtimal şu an söylüyordur"


Arabayı çalıştırdı, Mert hızla yaklaştı. Şirkete gitmesi gerektiğini ve yolun çok ters olduğunu biliyordu.


"Gitme dur!" 

"Toplantı saatini öne alıyorum, yarım saat içinde şirkette ol!"


Arkadaşının seslenişine aldırmadan arabayı sürdü Ömer, hızla uzaklaştı.


..... 


Taksi durdu, iki kız indi. Ekin'in evinin önündeydiler. Arkadaşına yol boyunca Mert'in yalanlarından söz etmek istemiş, hevesini görünce daha sonraya ertelemişti.


Ezgi bakışını arkadaşına çevirdi, araba arkasında onu bekliyordu.


"Canım iyi misin?" 


Genç kız arkadaşının endişesini görüyordu, tebessüm etti. Kafasını aşağı yukarı salladı, yorgun olsa da iyiydi.


"İyiyim canım, merak etme"

"Hastaneye ne zaman gideceksin?"


Kafasını Eğdi Ekin, hatırlamak bile istemediği hayatının en büyük gerçeği vardı. Düzenli olarak haftanın belli bir gününde hastaneye gidiyor, tedavi oluyordu.


Bu tedavi iyi olması için değildi, sadece ara ara hayatını zehire çeviren baş ağrıları ve geri gelmesini çok istediği hafızası içindi.


"İki gün sonra"

"Seninle gelmemi ister misin?"


Gözlerine baktı genç kız, bunu çok istiyordu. Onun yanında kendini daha iyi hissediyordu.


"Annem gelecek" 


Elini eline yaklaştırdı Ezgi, sıkıca tuttu. Gözlerine baktı. Biliyordu, bu kız tedavi günlerinde annesiyle olmak istemiyordu.


Kadın kızının üstüne çok düşüyor, çok üzülüyor ve çok endişe duyuyordu. Genç kız annesinin bu hallerini görmek istemiyordu.


"Annem beni çok sıkıyor demiştin"

"Endişelendiği için yapıyor"

"Ona şüphe yok ama sen yine de bu ilgiden çok bunalıyorum demiştin"

"Olsun, katlanırım."


Bazı günler yanında arkadaşı oluyordu, genç kız onun yanında daha güçlüydü. Hastalığı ve tedaviyi umursamadan gülüyor, tedavi boyunca sohbet ediyorlardı.


Hatta canını delicesine yakan ilaçları bile onun yanında en az şekilde umursuyordu. Fakat ona bunu yapamazdı, tüm gününü bir hastane de geçirmesine izin veremezdi.


"Aynı saatte mi gideceksin?"


Kafasını salladı Ekin, sabahın erken saatinde uyanıyor, çantasını ve gerekli eşyalarını toplayıp gidiyordu.


Geri dönüşleri ise akşam üstünü buluyordu, verilen ilaçlar kızı oldukça yoruyor, tam olarak kendine gelmesi de diğer gün sabaha anca oluyordu.


"Evet" 

"Tamam, aynı saatte kapınızda olacağım"

"Gelecek misin?" 


Genç kız arkadaşının gözlerine baktı, heyecanını ve hevesini belli etmemeye çalıştı. Ezgi kafasını aşağı yukarı salladı, tebessüm etti.


"Tabi ki geleceğim. Asiye Teyze'ye, Ezgi beni asla yalnız bırakmayacak de."


Ekin'in yüzünde tebessüm oluştu, iki kolunu açtı, sıkıca sarıldı. Yanında olduğuna şükür etti, her zor anında yanında ve ona güçtü.


"Ezgi.. Seni çok seviyorum"


Arkadaşının sırtını yavaşça sıvazlıyordu Ezgi, yüzü asıktı. Onun için endişe duyuyor, durumunu hatırladıkça da üzülüyordu. Kendini toparlamaya çalıştı, geriye çekildi. Sahte bir tebessüm oluşturdu.


"Ben de.. Ben de seni çok seviyorum"


Birbirlerine bakıyorlardı, ses duyuldu. Taksici korna çalıyordu, Ezgi tebessüm etti.


"Gitmem gerek, görüşürüz"


Arkasını döndü, kapıyı açtı, yerine oturdu. Taksi gözden kayboldu, Ekin arkasını döndü. Eve yürüdü, kapının önünde durdu. Zile basmak için elini kaldırdı, kapı açıldı. Annesi camdan onları izliyordu, yaklaştığını görünce de hızla kapıya koşmuştu.


"Hoşgeldin kızım" 

"Hoşbuldum annecim" 


Eğildi, ayakkabılarını çıkardı. İçeri girdi, orta salonda bulunan kanepeye oturdu.


"Güzel zaman geçirdiniz mi?"


Kızının gözlerine bakıyordu kadın, iyi olduğuna kendini ikna etmeye çalışıyordu.


"Evet güzeldi. Yorgunum, dinlenmeliyim sanırım"


Ayağa kalktı, yönünü merdivenlere çevirdi. İlk basamağı çıktı, hatırladığı bir şeyle durdu. Annesine döndü.


"Anne, hastaneye Ezgi gelecek"


Şaşırdı kadın, bu defa kızıyla o gitmek istiyordu.


"Bu defa ben gelecektim"

"İnadını biliyorsun anne"


Tebessüm etti kadın, biliyordu. Kız oldukça inatçıydı, istediği şeyi mutlaka yapardı.


"Peki kızım ama haftaya kesinlikle ben geleceğim"


Güldü Ekin, arkasını yeniden döndü.

Tek eliyle korkuluklara tutunarak yukarı çıktı, odasına girdi. Hızlı bir şekilde üstünü değişti ve bedenini sırt üstü yatağa bıraktı, kollarını iki yana açtı.


Yan döndü, bakışı çaprazında bulunan dolaba kaydı, ilaçlarının olduğuydu. Yüzünü astı, iki gün sonrayı hatırladı. Onun için kabus günüydü, bir an önce atlatmak istedi.


Derin bir nefes verdi, bir ses duydu. Bakışını kapıya çevirdi, yavaşça açılıyordu.


Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, biliyordu bu sessiz ve yavaş açan kişinin kim olduğunu.


Kendine çeki düzen vermeye çalıştı, bakışları sadece kapıdaydı. Önce bir tek bir göz gördü, aralanan kapıdan bakıyordu. Boyu kapının yarısı kadardı, bir eli kulpu sıkıca tutmuş, içeriyi kontrol ediyordu.


"Birtanem gelmiş!" 


Çocuğun yüzünde gülümseme oluştu, yeşil gözleri kısıldı. Kapıyı sonuna kadar açtı, durmuştu.


Üstünde lacivert renk yakalı bir tişört ve gri renk bir kumaş pantolon vardı, okul formasıydı. Sadece 7 yaşındaydı ve İlkokul birinci sınıfa gidiyordu.


"Abla!" 


Genç kız yatağın köşesine oturdu, iki kolunu sonuna kadar açtı, küçük çocuk heyecanla yanına koştu, aralarına sığındı.


"Abla ben seni çok özledim"

"Ben de çok çok çok çok çok hemde"


Küçük çocuk kafasını ablasının göğsüne dayamış, iki kolunu da beline dolamıştı. Okuldan yaklaşık yarım saat önce gelmiş, ablasının yolunu beklemişti.


Genç kız çenesinin altında bulunan saçlarına öpücük kondurdu, kokusunu içine çekti. Hayata tutunma sebeplerinden en büyüğüydü bu çocuk.


Yavaşça geriye çekildi Ali, ablasının gözlerine baktı.


"Okuldan geldim ama seni göremedim"


Genç kız elini yanağının üzerine bıraktı.


"Ezgi Ablanla dışarıya çıkmıştık. Anlat bakalım nasıldı bugün okul?"


İki omzundan tuttu, dizlerinin üzerine oturttu. Yan dönmüş, gözlerine bakıyordu küçük çocuk. Okul çıkışlarında ablasıyla okul hakkında konuşmayı çok seviyordu.


"Okuma yarışması yaptık yine"


Kafasını yavaşça eğdi, Ekin tebessüm etti. Biliyordu, kardeşi kötü bir sonuç getirdiğinde bunu yapıyordu.


"Kaçıncı oldu benim birtanem?"

"Çok zordu abla"


Tebessüm etti Ekin, onu üzmemeye ve kırmamaya özellikle dikkat ediyordu.


"Yine beşinci mi?" 


Küçük çocuk kafasını salladı, Ekin yanağına öpücük bıraktı. Kardeşi çok zekiydi, matematik dersinde sınıfın en iyisiydi ama okuma da biraz daha zayıftı.


"Üzülme ablacım, daha çok hikaye kitabı okursan birinci olursun"


Tebessüm etti çocuk, ablasının gözlerine hevesle baktı.


"Birinci olacağım!"

"İnanıyorum, olacaksın"


Yorgun hissediyordu Ekin, dinlenmesi gerektiğini biliyordu. Yavaşça kardeşini dizinden indirdi, yatağa girdi. Kafasını yastığa bıraktı, tek kolunu açtı. Ali sevinçle yanına yattı, kafasını ablasının koluna bıraktı.


Birbirlerine dönmüştü iki kardeş, her okul çıkışında rutin olmuştu bu. Saatlerce sohbet edip okuldan derslerden konuşuyorlardı.


Ablasının gözlerine bakıyordu Ali, yaşı çok küçüktü fakat çok büyük bir hedefi vardı.


"Abla.. Doktor olabilmem için birinci mi olmam gerek?"


Ekin elini sıkıca tutmuştu, tebessüm etti.


"Doktor mu olmak istiyorsun?"

"Evet" 

"Neden peki?" 


Elini ablasının elinden çıkardı, yanağının üzerine bıraktı. Küçük eli, genç kızın tüm kalbine sıcaklık yaydı.


"Doktor olduğumda senin canını hiç acıtmayacağım"


Şaşırdı genç kız, gözleri doldu. Kardeşinin hüzün barındıran yeşillerine baktı, tebessüm etmeye çalıştı.


Ali çok küçüktü, tüm aile ondan olan biteni gizlemeye çalışıyordu fakat şimdi anlıyordu genç kız, bu konuda oldukça başarısızlardı.


Elini saçlarına bıraktı Ekin, yavaşça okşuyor, gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu.


"Be.. benim için mi istiyorsun?"

"Artık iyileşmeni istiyorum"


Ekin yaklaştı saçına çok küçük bir öpücük bıraktı. Kendini oldukça kasıyor, yanında gücünü korumaya çalışıyordu. Yüzünde ufak bir tebessüm oluşturmaya çalıştı.


"Sen beni düşünme ablacım, o ilaçlar senin bildiklerinden değil, hiç ama hiç acıtmıyorlar"


Ali merakla gözlerine bakıyordu, inanmıyordu. Ablasının çok fazla ilacı vardı ve onun canını yakıyordu.


"Ama ben hasta olduğumda çok acımıştı"


Tebessüm ediyordu genç kız, kafasını iki yana salladı. Pozisyonunu bozmadan çok az geriye gitti.


"Sen o zaman hastaydın. Bak bana, hiç hasta değilim. Senin yanındayım, evdeyim ve çok çok iyiyim"


Küçük çocuk ablasını süzdü, iyi görünüyordu ve yanındaydı. Yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Ekin saçına öpücük bıraktı.


"Şimdi söyle bakalım, bu gece yine benimle uyumak ister misin?"

"Evet evet!" 


Kollarını ona sıkıca sardı genç kız, biraz da olsa onu rahatlatabilmişti. Yavaşça geriye çekildi, gözlerine baktı.


"O zaman hemen yemek yemelisin, sonra da birlikte ödevlerini yapalım"


Ali hızla kalktı, yataktan dindi.


"Yemek yedin mi sen!"

"Evet ablacım, Ezgi Ablanla dışarıda yedik"

"Tamam ben de hemen yiyeceğim ve yanına geleceğim"


Küçük çocuk arkasını döndü, hızla odadan çıkıp kapıyı örttü, Ekin bakışını tavana çevirdi. Halsiz hissediyordu, biraz da olsa uyumaya ihtiyacı vardı. Gözlerini yavaşça yumdu, anında da uykuya geçiş yaptı.


....

Bir toplantı odasıydı, genç adamın da dahil olduğu beş kişi bir masanın etrafında oturmuştu. En başta Ömer vardı, önemli bir konuda değerlendirme yapılıyordu.


Kapı tıklandı, tüm bakışlar arkaya döndü. Yavaşça aralandı, Mert göründü. Kafası yerdeydi, biliyordu bu toplantı önemliydi ve tam vaktinde bulunması gerekiyordu.


"Üzgünüm biraz geciktim, katılabilir miyim?"


Ömer sessizdi, masanın en ucundaki sandalyede oturmuş onu izliyordu. Yüzünde tebessüm vardı, arkadaşının mahçup bakışları zaferini gösteriyordu.


Derin bir nefes aldı, diğer kişilere döndü. Onların fikrini almadan onu kabul etmek istemiyordu.


"Mert Bey yarım saat geciktiniz, bu şirketimizin toplantı kullarına tamamen aykırı ve kabul edilemez."


Şaşırdı Mert, kabul etmeyeceğini hiç düşünmemişti.


"Bir daha olmayacak"


Tebessüm ediyordu Mert, bunu sadece zmert görebiliyordu. Bakışını toplantıdakş diğer kişilere çevirdi.


"Bunun için küçük bir oylama yapacağız, Mert Bey'in katılmasını isteyenler?"


İki kişi el kaldırdı, diğer ikisi sessiz ve tepkisizdi.


"İki kişi, diğer iki kişi de istemiyor sanırım. O yüzden benim oyum önemli."


Mert sessizce ona bakıyor, kabul etmesini bekliyordu. Biliyordu, son zamanlarda elinde bulunan işi halledebilmesi için toplantıya ihtiyacı vardı.


Bakışını Mert'in gözlerine çevirdi genç adam, gözlerini kıstı. Zihninde Ekin'drn işittiği azar vardı.


"Umuyorum ki Mert Bey bugün yaptığı hatayı bir daha tekrarlamaz."


Mert kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, söz ettiği şeyin ne olduğunu çok iyi biliyordu.


"Buyurun yerinize geçebilirsiniz"


Mert yaklaştı, sandalyesi tam arkadaşının yanındaydı. Arkasından dolandı, durdu. İki dudağını kulağına yaklaştırdı.


"İntikamım acı olacak"


Yavaşça yerine oturdu, Ömer gözlerine baktı. İkisinin de sesi fısıltı şeklindeydi.


"Umarım bir daha beni oyunlarına alet etmezsin"


Bakışıp toplantıya yoğunlaştılar.


.....

Kahvaltı masasından hızla kalktı küçük çocuk, merdivenlere koştu. Basamakları teker teker çıktı, ablasının kapısında durdu.


Heyecanlı ve mutluydu, az önce haber gelmiş ve öğretmeni bugün gelemeyeceğini söylemişti.


Elini kulpa bıraktı Ali, kapıyı yavaşça araladı. İlkin tek gözünü küçük aralıktan içeriye gezdirdi, ablası yatağına oturmuş telefonuna bakıyordu. Tebessüm etti.


"Abla" 


Kapıyı itti, içeri girdi. Genç kızın bakışı kardeşiyle buluştu, gülümsedi.


"Parka gidelim abla" 


Şaşırdı Ekin, biliyordu kardeşinin okula gitmesi gerekiyordu. Ellerini sıkıca tuttu, gözlerinin içine baktı.


"Okul yok mu?" 

"Hayır bugün gitmiyorum. Öğretmenim aradı, gelmeyecek"


Ayağa kalktı genç kız, elini sıkıca tuttu. Onu asla kıramazdı, bugünü değerlendirmeliydi.


"Hadi o zaman hemen gidelim"


....

Bakışını arkadaşlarına çevirdi Ali, birlikte oyun oynuyorlardı. Salıncağa döndü, boştu. Gözleri arkaya kaydı, ablası bir bankta tek başına oturuyordu.


Tebessüm etti küçük çocuk, çocukları etrafına topladı. Bir şeyler söyledi, hepsinin yüzünde gülümseme oluştu. Heyecanla ayağa kalkıp, aynı yöne döndüler.


Sessizdi genç kız, kardeşinin isteğiyle geldiği parkta sadece çocukları izliyordu. Bakışı onların üzerindeydi, ona doğru geldiklerini gördü.


Ali ablasının tam önünde durdu, elini sıkıca tuttu, çekiştirmeye başladı.


"Abla, sende salıncağa bin"


Genç kız şaşırdı, kardeşiyle birlikte diğer çocuklarda etrafına toplanmıştı.


"Ne?" 

"Ekin Abla, hadi" 


Çocukların ısrarlı bakışları ve sesleri genç kızı şaşırtıyordu. Bakışı salıncağa kaydı, küçüktü. Sığabilir miydi ki?


"Hadi abla hadi!" 


Kardeşinin çekişiyle ayağa kalktı genç kız, yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Kazadan öncesini bilmiyordu fakat sonrasında hiç salıncağa binmemişti.


Zorlanarak da olsa oturdu, zincirlerini sıkıca tuttu. Küçük çocuklar arkasına geçti, aynı anda arkasına tutundular.


Birbirlerine bakıp küçük bir anlaşma yaptıktan sonra tüm güçlerini kullanarak geriye çekip hızla bıraktıklar.


Gözlerini kapadı genç kız, göklere yükseldiğini hissetti. Nasıl da rahatlatmıştı?


İki kolunu açtı, kafasını gökyüzüne çevirdi. Yüzündeki ufak gülüşlerin yerini kahkahalar aldı. Hiç böylesini hissetmemişti.


Salıncağın her hızlanışında, özgürlüğü daha çok hissediyordu. İlk defa, ilk defaydı bu. İlk defa kalbi böylesine mutluluk hissediyordu.


İlk defa hastalığını, ilaçları, kazayı ve silgi vurulan beynini düşünmeyi bırakmıştı.


Kahkahaları tüm bahçede yankılandıkça çocuklar daha fazla sallıyor, genç kız kanatlanıp uçtuğunu hissediyordu.


"Çok..çok güzel.. Daha da hızlı sallayın"


Kızın haykırışlı sesi çocukları daha da heveslendirmişti. Gülüyor, küçük kollarıyla tüm güçlerini kullanıyorlardı.


Bir ses ulaşıyordu genç adamın kulağına, tam parkın kapısında durmuştu. Bakışları içeri kaydı, salıncağa döndü.


Genç kızı gördü, kahkahaların sesi buydu. Delicesine atmaya başlayan kalbi ayaklarına hükmetmiş ve onu bu parka getirmişti.


Şirketin yolunun üzerinde, genç kızın yeni evinin yakınındaydı. Pek büyük değildi, mahalle arasında bulunuyordu.


Hayat onları ikinci oyunuyla karşı karşıya bırakmıştı, ikisi de en güzel anlarını bu parka geçtiğinin farkında bile değillerdi.


....

Kaza Öncesi..


Parktaydı genç kız, bir bankın üzerinde tek başına oturuyordu. Bakışları önündeki oyuncaklardaydı, derin bir nefes verdi, kolundaki saate baktı.


Genç adamla buluşmak için yaklaşık yarım saat önce gelmişti, biliyordu. Biliyordu adamın yoğun çalıştığı günlerden biriydi. Buna rağmen birbirlerini görmek istemiş, şirketin yolunun üzerindeki bu parkı seçmişlerdi.


Ayağa kalktı kız, beklemekten biraz sıkılmıştı. Salıncağa yaklaştı, boştu. Etrafta onlarca küçük çocuk vardı, hepsi başka oyuncaklara dalmıştı.


Yavaşça koltuğuna oturdu, zar zor sığabilmişti. İki zincirini iki eliyle tuttu, kafasını yere eğdi, ayaklarını zemindeki kumlara sürtüyor, kendi kendine sallanmaya çalışıyordu.


Tam yanında birkaç çocuk vardı, küçüklerdi. Gözleri kıza ve salıncağa kaydı, birbirlerine gülümsediler. Zihinlerden yaramazlık geçiyordu.


Gizlice tek tek arkasına geçip, hızla tuttukları salıncağı tüm güçleriyle geriye çekip bıraktılar. Kızın şaşkın bakışı onlara döndü.


"Çocuklar! Yapmayın! Durun yapmayın!"


Kafasını bazen geriye çeviriyor onları durmaya ikna etmeye çalışıyor bazen de öne dönüyor sıkıca tutunduğu salıncağın tadını çıkarmaya çalışıyordu.


Yüzündeki koca gülümsemenin yerini gülüşler aldı, çocukların onu dinlemediğini ve sallamaya devam edeceklerini anlamıştı ama pes etmeye niyeti yoktu. Çok hızlı sallanıyor, istemsizce ürküyordu.


"Çocuklar! Tamam yeterli. Durdurun"


Genç oyun bulmuştu çocuklar, durmaya hiç niyetli değillerdi. Kızın her seslenişinde gülüyor daha hızlı sallıyorlardı.


Kapının önünde durdu bir çift adım, üzerinde lacivert bir takım elbise vardı, saçları özenle önden kaldırılmıştı.


Bakışları salıncağa kaydı, kulağına huzur bulduğu bir gülüş ulaşıyordu. Sevdiğini gördü, gülümsedi. Tek adım attı, genç kızla buluştu gözleri.


"Ömer! Çocukları durdur!"


Genç adam adımlarını tam salıncağın önünde durdurdu, her hızla saklandığında genç kız önüne geliyordu.


"Tabi aşkım, hemen"


Bakışını salıncağın arkasında bulunan çocuklara çevirdi, yüzünde tebessüm vardı.


"Çocuklar salıncağı bana doğru sallarsanız hepinize çikolata alırım"


Çocukların heyecanlı gülüşleri duyuldu, genç kızın şaşkın bakışı da adama döndü.


"Ne?" 


Salıncak Ömer'e doğru yaklaştı, genç adam tebessümle zinciri tuttu ve sevdiğinin dudağına küçük bir öpücük kondurdu.


Zinciri tutan elleri gevşediğinde, çocuklar yeniden hızla salladı ve aynı şeyi yaptı adam. Bu durumdan oldukça memnundu.


"Ömer durdur şunu!!"


Gülüyordu adam, bu oldukça hoşuna gitmişti. Kızı üçüncü öpüşüydü.


"Üzgünüm aşkım, ben durumdan çok memnunum"


Gözlerine bakmaya çalışıyordu genç kız, adamın kısa öpücüklerinden rahatsızlık hissetmiyor, aksine hoşuna gidiyordu.


"Pis fırsatçı!!"


Genç adam sessizce gülüyor işine devam ediyordu, derin bir nefes aldı genç kız. Ondan yardım gelmeyeceğini anlamıştı, vermekten de oldukça memnun görünüyordu.


"Bundan daha iyi fırsat bulamam aşkım"

"Buradan kurtulduğumda bittin sen Ömer!"


Gülümsedi Ömer, önüne yeniden yaklaşan salıncağı iki zincirinden tuttu. Kızın çok yakınındaydı, gözlerinin içine baktı, yeşiller aklını başından alıyordu.


"Senin ellerinden gelecek ölüme bile razıyım"


Gözlerini kapadı, yeniden küçük bir öpücük bıraktı. Anladı genç kız, adam ona yardım etmeyecekti.


Gözlerini kıstı, istemese de aklına gelen şeyi yapmak zorunda hissetti. Elinin tekini zincirden ayırdı, başının üzerine bıraktı.


Genç adam kızın yüzüne baktı, huzursuz görünüyordu. Endişelendi, hızla salıncağı tuttu, durdurdu. Önüne eğildi, gözlerinin içine bakıyordu.


"Meleğim iyi misin?"


Genç kız önce kendine gelmeye çalıştı, öylesine sallanmıştı ki dengesini şaşmıştı. Etrafa bakındı, gerçekten de durmuştu sonunda.


Bakışı adamın gözlerine kaydı, gözlerini kıstı. Tebessüm etti.


"Ben iyiyim ama sen şimdiden sonra iyi olabilecek misin bilemiyorum"


Ömer şaşkınlıkla doğruldu, oyuna geldiğini anlamıştı. Ayağa kalkıp geriye adım attı, genç kızın bakışları çocuklara kaydı.


"Çocuklar Ömer'i Yakalayabilirseniz hepinize çikolata ve şeker alırım"


Tüm çocukların bakışı genç adama döndü, genç kızın eşliğinde adamı kovalamaya başlandı.


Adam kaçıyor, bir çocuk ordusu yakalamaya çalışıyordu. Genç kız gülüyor, aynı şekilde eşlik ediyordu.


"Çocuklar hayır, durursanız bende çikolata ve şekere ek olarak size dondurma da alırım"


Çocukların adımı bir anda durdu, adamın teklifi daha cazip gelmişti. Şaşırdı genç kız, çocuklara baktı. Daha büyük bir teklif sunmak zorunda hissetti.


"Top! Top da alırım!"


Küçük çocuklar heyecanla yeniden kovalamaya başladı, Ömer hem koşuyor hem gülüyor hemde onları durdurmanın yolunu arıyordu.


"Araba! Hepinize araba alırım"


Çocuklar yeniden durdu, Ekin duraksadı. Bu şekilde olmayacaktı, adamı yakalamanın başka yolunu bulmalıydı.


Gözlerini ksıtı, tebessüm etti. Önce doğru eğildi, elinin birini diz kapağına bıraktı. Kafasını eğdi, derin derin nefes almaya başladı.


Adamın bakışı ona döndü, kafasını iki yana salladı, gülümsedi, bu defa inanmayacaktı.


"Bu defa inanmayacağım"


Genç kız biliyordu, adam fazla direnemeyecek yanına gelecekti. Duruşunu bozmadı, hızlı nefesle alıp vermeye devam etti.


Genç adamın yüzü asıldı, ciddi miydi? Ağır adımlar atmaya başladı, bir yanı inanmamasını söylese de bir yanıda ya doğruysa diyordu.


"Meleğim" 


Endişeyle adımları hızlandı, hızla yanına koştu. Önünde durdu, eğildi. Omzuna dokundu.


"Aşkım iyi misin?"


Ekin dudağının kenarını ısırdı, biliyordu. Kafasını kaldırdı, adamın gözlerine baktı, tebessümle elini dizinden ayırıp adamın kulağını tuttu.


"Dayanamayacağını biliyordum"


Zaferle gülümsedi, genç adam şaşkındı. Ciddi ciddi inanmıştı.


"Ah! Aşkım kulağım"


Ekin gülüyor gözlerine bakıyordu, tüm küçük gözlerine onların üzerinde olduğunu biliyordu.


"Bir daha beni çocukların önünde ve izinsiz öpecek misin?"


Genç adam kafasını olumlu anlamda salladı, bunu hep yapacaktı.


"Evet, her zaman"


Şaşırdı genç kız, kulağını sıktı, Ömer sadece gülüyordu.


"Efendim! Duymadım bir daha tekrar et"


Ömer bakışını çevirdi, kızın yeşil gözlerine baktı.


"Aşkım bütün suç senin annende, neden ben cezalandırılıyorum?"


Genç kız şaşırdı, anlam vermeye çalıştı.


"Annemin mi?"

"Evet, seni böylesine muhteşem doğurmamış olsaydı bende her defasında seni öpme isteğine sahip olmayacaktım"


Güldü genç kız, ona karşı çıkamıyordu. Kulağını bırakıp geriye çekildi.


"Sen tam bir baş belasısın"


Genç adam döndü, iki kolunu ona sıkıca doladı. Saçlarını kokladı.


"Evet, hemde seni çok çok çok seven bir baş belası"


Gülüyordu kız, iki elini adamın ensesinde birleştirdi. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Adamın kusursuz yüzünü izledi, elini yavaşça kaldırıp kirli sakallarının üzerine bıraktı.


"Seni Seviyorum"

"Seni Seviyorum"


Kafasını göğsüne dayadı, adam saçına çok küçük bir öpücük bıraktı. Bakışını etrafa çevirdi, küçük çocuklar onları izliyor, heyecanla vaadlerin yerine getirilmesini bekliyorlardı.


Gülümsedi Ömer, geriye çekildi. Sevdiğinin elimi sıkıca tuttu, hep birlikte parkın karşı tarafında bulunan markete yürüdüler.


..... 

Oyuncakların karşısında bulunan bankta bağdaş kurmuştu genç kız. Yanında adam vardı, yan dönmüş kıza bakıyordu. İkisinin ve parktaki tüm çocukların elinde külah dondurma vardı.


Ömer kafasını çevirdi, çocuklara baktı. Hepsi oyuna dalmıştı, biri bile onlara bakmıyor, umursamıyordu.


Gülümsedi genç adam, kıza baktı, kafasını eğmiş dondurmayı yiyordu. Yavaşça yaklaştı, kafasını çok az eğdi ve hızla kızına dudağına küçük bir öpücük bıraktı.


Genç kızın gözleri büyüdü, şaşkınlıkla adama döndü. Çocuklara baktı, çocuğunun bakışı onlara dönmüştü. Kızardı, utandı.


"Ömer!!"


Sesi adamın kulağına yaklaştı, Ömer hızla ayağa kalkıp gülerek koşmaya başladı.


.....

Sessizdi Ömer, adım atamıyor sadece kızın salıncaktan yükselen gülüşünü izliyordu.


Kalbi delice atıyor, sakinleştirmeye çalışıyordu. Anlam veremiyordu, yüzüne bile bakmayan bu kız neden onu böylesine etki altına almıştı?


Bilmiyordu, beyninin ve hafızasının sildiğine kalbi delicesine özlem duyuyor, yakın olmanın ihtiyacını hissediyordu.


Kapıdan giriş yaptı Mert, arkadaşıyla birlikte gelmiş karşıdaki markete uğramıştı. Bakışı önce kaskatı kesilen Ömer'e sonra da kulağına ulaşan gülüşün sahibine kaydı.


Arkadaşına döndü, kendinde olmadığını görebiliyordu. Şaşırdı, kızın dün sinemada tanıştığı kişi olduğunu görmüştü.


"Dünyada mısın oğlum? Kendine gel"


Genç adam dalgındı, gözlerini kızdan ayıramıyordu. Elini yavaşça kaldırdı, kalbinin üzerine bıraktı.


"Gülüşü.."


Sustu, gözlerini kapattı, açtı.


"Çok.. Huzur verici"


Şaşırdı Mert, gözleri büyüdü. Aklına gelen tek ihtimal oldu. Olabilir miydi? İlk görüşte aşk gerçekten de mümkün müydü?


"Ne? Oğlum yoksa sen Ekin'e aşık mı oldun?"


Genç adam bakışını ona çevirdi, söylediği şeye ihtimal bile vermedi. Mümkün değildi.


"Bir defa gördüğüm birine nasıl aşık olabilirim? Saçmalama!"


Gülüyordu Mert, ona kesinlikle inanmıyordu. Bir yıldır tanıyor, bir kıza böylesine hayranlıkla baktığını ilk defa görüyordu.


"Buna ilk görüşte aşk deniyor"


Bakışını arkadaşından ayırdı Ömer, kıza baktı. Kızın kahkahaları yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu. İlk görüşte aşk mıydı bu gerçekten?


Salıncağın durduğunu gördü, kız inmişti. Hızla geri geri gitti, görünmemeliydi. Arkadaşının da kolundan tuttu, sağ tarafında ve yanyana bulunan iki ağacın arkasına çekti. Şaşkındı Mert, ona döndü. Neden gizlendiğine anlam veremiyordu.


"Neden gizleniyoruz?"


Ömer ona döndü, işaret parmağını dudağının üzerine bıraktı, sessiz olmasını istedi.


"Eğer şimdi bizi burada görürse asla tesadüfen karşılaştığımıza inanmaz"


Gülümsedi Mert, gözünü kıstı. Arkadaşının telaşlı yüzüne baktı, aklından tek bir şey geçmeye başladı.


"Yani yine yalan söylediğini mi düşünecek?"

"Evet, ikimizin de" 

"Benim için sorun değil"


Hızla arkasını döndü, arkadaşının itirazlarına rağmen ağacın arkasından çıktı. Birkaç adım attı, durdu.


Arkasında ağaç, önünde ve birkaç adım ötede de genç kız vardı, tebessüm etti. İntikamını alma vaktiydi, bundan daha iyi fırsat olamazdı. Bakışını ağaca çevirdi.


"Ömer! Neden Ekin'in seni görmemesi için ağacın arkasına gizleniyorsun?"


Genç adamın gözleri büyüdü, kaskatı kesildi. Kızın bakışı geriye döndü, Mert'i gördü. Yakınındaki ağaca baktı, gözleri Ömer'in gözleriyle buluştu.

.....

Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️


Loading...
0%