Yeni Üyelik
41.
Bölüm

40.Bölüm: İstemiyorum

@mlkshnn

"Anneni..." deyip sustu, pozisyonunu değiştirip yan yaptı. Cenin pozisyonu aldı, gözlerini kapatıp yeniden açtı. "Benim için affedemez misin?" göz kapakları iki mıknatısın birbirini çekişi gibi hızla kapandı.

 

Ömer sessizce onu izliyordu, elini saçlarında yavaşça gezdirirken derinlere dalmıştı.

 

Neden, neden annesini affetmesini istiyordu? Neden onun için bu kadar önemliydi?

 

Derin nefes aldı, sırtını yatağın başlığına dayadı. "Özür dilerim.. Özür dilerim meleğim." Hiçbir şey ona annesini affettiremezdi.

 

Genç kız derin bir uykudaydı, genç adam pozisyonunu hiç bozmadı, sabaha kadar kıpırdamadan bu şekilde kalacaktı. Gözlerini hiç kırpmadan nefesini izleyecekti.

 

.... 

Gözlerini yavaşça araladı genç kız, sabaha doğruydu, güneş hala varlığını belirginleşmemişti. Bakışlarını çevirdi, karanlığa rağmen genç adamı gördü. Sırtını başlığa dayamış uyuyordu. Yavaşça doğruldu, saatlerdir bu şekilde dizinde uyuyordu.

 

Uyandırmamaya gayret ederek yanına yaklaştı, sırtını aynı şekilde başlığa dayayıp kafasını göğsüne dayadı. Gözleri kapanmak için direniyordu, elini elinin üzerine bırakıp yeniden uykunun kollarına geçiş yaptı.

 

.... 

Günün ilk ışıklarıydı, gözlerini usulca araladı Ömer. Burnuna genç kızın kokusu ulaşıyordu, yüzünde tebessüm belirdi. Göğsünün üzerinde bulunan saçlarına ufak bir öpücük kondurup dikkatle geriye çekildi.

 

Boynunu yastıkla buluşturup üstünü örttü. Odadan sessiz adımlarla çıkıp kapıyı örttüğünde gözleri Deren'le buluştu.

 

"Günaydın." Dedi genç kız, gün aydığından beri buradaydı. Koridorda rahatsızlık vermeden oturuyordu.

 

"Gelmişsin." Dedi Ömer, yaklaşıp yanına oturdu. "Evde duramıyorum. Ekin nasıl?"

 

"İyi olacak.. Sadece birkaç gün sonra bu kabus bitecek."

 

Tek düşündüğü ameliyattı, genç kız iyi olup yeniden onlara dönecekti, başka yolu yoktu.

 

Derin nefes aldı Deren, gözlerini arkadaşının gözlerine çevirdi. "Hala anneni affetmeni istiyor mu?"

 

Ömer kafasıyla onayladı, genç kız her fırsatta bunu dile getirmeye devam ediyordu.

 

"Kararın hala aynı mı?"

"Affetmeyeceğim. Affedemem, yapamam. Ekin böyle bir durumda olduğu sürece de asla affetmeyeceğim!"

 

Derin bir nefes verdi Deren, bakışlarını yere eğdi. "Sence neden böyle bir şey istiyor olabilir?"

"Her zaman yaptığı gibi yine kendini umursamıyor. Ona onca kötülüğü yapan annemi düşünüyor."

"Benim arkadaşım hep böyleydi."

 

Yüzünde buruk bir tebessüm belirdi, arkadaşı hiçbir zaman bencil olmamış, hiçbir zaman sadece kendini düşünmemişti.

 

"Deren yapmak istediğim bir şey var, bana yardım eder misin?"

 

Deren tereddütsüz kafasını salladı. "Tabi."

 

... 

Erkenden uyanmıştı Ezgi, her sabah olduğu gibi soluğu ilk plaeka hastanede, arkadaşının yanında alıyordu.

 

Evden çıktı, kapının önünde ayakkabılarını giyip bahçeye geçti. Sokağa attığı ilk adımda önünde bir araba durdu, bakışlarını çevirdiğinde Mert'i gördü.

 

Yüzünde gizlemeye çalıştığı bir tebessüm belirdi, kalbi hızla çarpıyordu.

 

"Günaydın" dedi genç adam. Dakikalardır genç kızın evden çıkışını bekliyordu.

 

"Günaydın, çok erkencisin"

"Buralardan geçiyordum, seni gördüm."

 

Ezgi tebessüm etti, kesinlikle inanmıyordu. "Bu saatte mi?"

 

Mert kafasını eğdi, gülümsüyordu.

"Evet, şirkete gideceğim."

"Şirketin yolu buradan pek uygun değil."

 

Genç adam tebessüm edip arabanın kapısını açtı. Ön kızımdan dolanıp genç kızın önünde durdu.

 

"Tamam pes ediyorum, buraya senin için geldim. Şirkete gitmeden önce yüzünü görmek istedim."

 

Ezgi yavaşça alt dudağını ısırdı, tahmininde yanılmamıştı. "Peki.. Gördün, o zaman gidebilirsin." Dedi, arkasını döndü. Mert'in gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Birlikte gideceklerini düşünmüştü.

 

"Nereye?"

"Hastaneye gideceğim, taksi bulmam gerek."

"Benim arabam var."

 

Ezgi kafasını yavaşça iki yana salladı, gülmemek için kendini oldukça zorluyordu.

 

"Ne demek istiyorsun?"

"Seni hastaneye bırakmak istiyorum."

 

Ezgi bakışlarını yüzüne çevirip gözlerini kıstı. "Seni affettiğimi söyledim mi hiç?"

 

Mert kafasını iki yana salladı, bunu ondan hiç duymamıştı. "Hayır."

"O zaman ben taksi bulayım."

 

Arkasını döndü yeniden, tek adım attı Mert tebessüm edip karşısına dikildi. "Sadece hastaneye bırakacağım."

"Arkadaş olarak"

"Evet."

"Arka koltuğa otururum."

 

Mert kafasını yavaşça iki yana salladı, bunu kabul edemezdi. "Arka kapılar bozuk."

 

Hızla önden dolanıp ön kapıyı açtı, gözleri kızın gözlerine döndü. "Buyurun." Dedi.

 

Ezgi tebessüm edip itiraz etmeden açılan kapıya yaklaştı, koltuğa oturdu. Sırtını geriye yasladı, bu anının tadını çıkarma zamanıydı. Onu elinden geldiğince süründürecekti.

 

... 

Koridora giriş yaptığı gibi gözleri Ömer'e kaydı Ezgi'nin, bir bankta tek başına oturuyordu. Yanına yaklaşıp oturdu, gözleri buluştu.

 

"Ekin uyuyor mu hala?"

"Evet" dedi genç adam, defalarca odaya girip kontrol etmişti, genç kız son zamanlarda çok uzun uyuyordu.

 

"Deren gelmedi mi?" gözlerini koridorda gezdirdi, ikisi dışında hiçkimse yoktu.

 

"Geldi, bir iş için çıktı. Bende seni bekledim, bir yere uğramam gerekiyor."

"Ekin'i düşünme, gözümü üzerinden ayırmayacağım."

 

Ömer minnetle kafasını sallayıp ayağa kalktı. Kolundaki saate bakıp ona döndü. "İlaç saati yaklaşmak üzere. Öncesinde bir şeyler yemesi gerekiyor, hazır ettim ben."

"Merak etme, halledeceğim."

 

Genç adam onaylayıp odaya yaklaştı, kapıyı yavaşça aralayıp gözlerini yatağa çevirdi. Genç kız derin bir uykudaydı. Sessizce içeri girip öne doğru eğildi, dikkatle üstünü örtüp alnına ufak bir öpücük kondurdu.

 

Arkasını dönüp odadan çıktığında, gözleri Ezgi'ye kaydı. "Bir saate kalmadan döneceğim."

 

Genç kız tebessüm etti, "Tamam görüşürüz."

 

Tek adım atıp yeniden durdu Ömer, aklı genç kızdaydı. Derin nefes alıp yeniden Ezgi'ye döndü.

 

"Hemen döneceğim."

"Gidebilirsen, dönersin tabi." Dedi genç kız, Ömer' in de yüzünde ufak tebessüm belirdi.

 

Son kez arkasını döndü, gitmek istemeyen yanına rağmen asansöre yaklaştı. Bir an önce işlerini halledip soluğu burada almalıydı.

 

.... 

Hastanenin yolunu tutmuştu Ömer, yaklaşık bir saattir dışarıdaydı. Aklı sadece genç kızdaydı, daha şimdiden delice özlemişti. Kulağında telefonu vardı, Deren'le görüşüyordu.

 

"Halledebildin mi?" diye sordu, Deren'in yüzünde tebessüm oluştu. Heyecan doluydu, koca bir mağazadan çıkış yapmıştı.

 

"Evet, tamamdır. Ekin çok beğenecek, eminim." Dedi, Ömer derin nefes aldı, genç kızın mutluluğunu düşündükçe mutlu oluyordu.

 

"Sen işini halledebildin mi?" diye sordu genç kız, önüne çıkan taksiye el sallayıp durdurdu.

 

"Evet, 2 gün sonrası için alabildim."

"Daha erken yok muydu? Durumu anlatmadın mı?"

"Anlattım, çok da dil döktüm ama en erken bu tarihe alabildim."

 

Taksiye oturdu Deren, şoföre bir yeri tarif edip sırtını koltuğa dayadı. "Ama Amerika?" diye sordu, tüm ayarlamalar 3 gün sonrasına aitti. O gün yola çıkacaklardı.

 

"Diğer gün yola çıkacağız, planda bir değişiklik olmayacak. Ameliyata da benim karım olarak girecek."

 

Deren tebessüm etti, heyecan doluydu. 2 gün sonra arkadaşının nikahı olacaktı, tüm ayarlamalar halledilmeye çalışılıyordu.

 

"Ekin'e söz etmek yok, sürpriz olacak. Düğünü de dönünce yaparız." Dedi. Ömer gülümsedi, derin bir nefes aldı. "Rüya gibi düğün yapacağım."

 

"Sabırsızlıkla o günü bekleyeceğim" dedi Deren, derin bir nefes verdi. "Hastaneye hemen mi döneceksin?"

"Evet, şimdiden çok özledim onu."

 

Deren tebessüm etti, "Bir işim daha var benim, sonrasında bende geleceğim."

"Tamam, orada görüşürüz."

"Görüşürüz" diyerek telefonu kapattı, rehberde başka bir isim bulup tuşlayarak kulağına yaklaştırdı. Arkadaşının yanına gitmeden önce yapması gereken bir görüşme daha vardı.

 

.... 

Sessizce duruyordu Ezgi, arkadaşının odasındaydı. Genç adamın gitmeden özenle hazırladığı yemekleri Ekin'in önüne bırakmış fakat genç kız yiyemesine rağmen kendini oldukça zorluyordu, Ömer döndüğünde yiyemediğini fark eğ üzülecekti.

 

Derin nefes aldı Ezgi, yanına yaklaştı. Daha fazla duruma seyirci kalamıyordu, bu şekilde kendini zorladığı anda hepsini geri çıkaracaktı. "Tamam, bu kadarı yeterli." Dedi. Yemek masasını geriye çekmek istedi, Ekin kafasını iki yana salladı. "Olmaz, biraz daha yiyebilirim."

 

Ezgi gözlerinin dolduğunu gizlemeye çalışıyordu, arkadaşı pek iyi görünmüyordu. "Yiyemiyorsun, çok zorlama."

"Olmaz, Ömer gelmek üzeredir."

 

Derin nefes aldı Ezgi, aklında tek bir şey yer aldı. "Tamam o zaman, Ömer geldiğinde yeterince yediğini söyleriz. Ufak bir yalanın zararı olmaz."

 

Ekin'in gözleri anında ona durdu, midesinde şiddetli bir bulantı yer almıştı, ağzına koyacağı tek lokmada hepsini geri çıkaracaktı. Kafasını olumlu anlamda salladı, küçük bir yalanla genç adamın üzülmesine engel olabilirdi.

 

O anda odanın kapısı tıklandı, Ömer göründü. Ezgi apar topar yemeği toplayıp görmesine izin vermeden kaldırdı.

 

Yatağa yaklaştı genç adam, iki kolunu açıp genç kıza sıkı sıkı sarıldı. "Seni çok özledim." Dedi, Ekin tebessüm edip anında karşılık verdi. "Neredeydin?"

"Küçük bir işim vardı, hallettim."

"Nasıl bir iş?"

 

Genç adam tebessüm etti, yatağın kenarına oturdu. Genç kız anında kafasını göğsüne dayadı, yüzünde kıskançlık belirmişti. "Kızların hiç olmadığı bir iş" diye açıkladı Ömer, genç kızın tek merak ettiğinin bu olduğunu biliyordu.

 

Ekin gülümsedi, gözlerini yavaşça kapatıp sevdiği adamın kokusunu ciğerlerine çekti. Ömer elinden sıkıca tutup alnına öpücük kondurdu.

 

"Bir şeyler yiyebildin mi?"

 

Ezgi anında atıldı, "Evet, yeterince yedi." Genç adamın yüzünde tebessüm oluştu, biraz da olsa rahatlamıştı.

 

Bir ses duyuldu odanın içerisinde, bir mesaj gelmişti. Ezgi çantasına yaklaşıp telefonunu çıkardı, "Seni Seviyorum." yazan mesajı gördü, Mert'ten gelmişti.

 

Yüzünde gülümseme oluştu, cevap yazmak adın skmşeye çekildiğinde, iki arkadaşının gözleri buluştu.

 

"Ezgi artık mutlu." Dedi, genç adamın elini sıktı. "Sonunda." diye cevap verdi.

 

O anda telefonun zili duyuldu, Ezgi heyecanla kulağına yaklaştırıp odadan hızla çıktığında, ikisinin de yüzünde gülümseme oluştu.

 

"Artık mutlu olacaklar."

"Evet meleğim."

 

Derin nefes alıp bakışlarını Ekin'e çevirdi, onlar için de mutluluk yakındı, önlerinde sadece bir ameliyat vardı.

 

"Amerika'ya 3 gün sonra gideceğiz." Dedi, Ekin'in gözleri ona döndü. Kafasını yavaşça eğdi, onu en çok korkutan çok uzakta olan ülkeydi. Geri dönememek, son nefesini orada vermekten delice korkuyordu.

 

"Ben.." Dedi, odanın kapısı tıklandı. Hemşire göründü, ikisinin de bakışı o yöne döndü. Elinde ilaçların bulunduğu ufak bir tepsi vardı.

 

"Ekin'ciğim ilaç saati." Dedi, genç adam engel olmamak adına yavaşça yataktan çıktı.

 

"Nasılsın bugün?" diye sordu hemşire genç kıza yaklaşırken.

 

Ekin'in gözleri sadece genç adamdaydı, yanında kalmak, uzun uzun sohbet etmek istiyordu. "Uyumak istemiyorum." Dedi zar zor.

 

Hemşire serumu hazırlayıp askıya astı, gözleri genç kıza döndü. "Bol bol dinlenmen gerek."

"Tüm gün yataktayım, dinlemekten başka yaptığım hiçbir şey yok."

 

Genç hemşire serumun ucunu eline dikkatle taktı, Ömer genç kızın alnına öpücük kondurdu. "Aşkım söyleneni yapman gerekiyor." Dedi.

 

Genç kızın gözleri anında dolu dolu oldu, artık tahammülü de sabrı da kalmamıştı. Bu ilaçlar, bu hastane onu yoruyordu.

 

Yanağına tek bir damla yaş süzüldü, "Ben.. Seninle kalmak istiyorum." Dedi. Ömer'in gözleri anında hemşireye kaydı, ikisinin de elinden gelen bir şey yoktu, onu ayakta tutan sadece bu ilaçlardı.

 

"Ben yanındayım, uyanana kadar da hiç ayrılmayacağım."

 

Kafasını iki yana salladı Ekin, istediği bu değildi. "Ben seni burada tek bırakmak istemiyorum." günün büyük bölümünde uyuyor, genç adam bir başına başucunda nöbet tutuyordu.

 

"Meleğim.." Dedi. Elini elinin üzerine bıraktı. Gözleri dolmuştu.

 

Ekin elini güçsüzlüğüne rağmen yavaşça geriye çekti. "Buradan çıkmak istiyorum artık." yanakları yaşla doldu.

 

Ömer bakışlarını hemşireye çevirdi, genç hemşire arkasını dönüp çıkarken iki genç yalnız kalmışlardı.

 

Yatağın kenarına oturdu genç adam, elini yüzüne yaklaştırdı, gözyaşlarını baş parmağıyla yavaşça silmeye çalıştı.

 

"Çok zorlanıyorsun biliyorum ama az kaldı. Az kaldı meleğim, iyi olacaksın."

 

Ekin alt dudağını sertçe ısırdı, yanakları durmaksızın ıslanıyordu.

 

"İlaç istemiyorum, uyumak istemiyorum, yatakta kalmak istemiyorum, sadece seninle olmak istiyorum."

 

"Çok yakında bunlar hepsi gerçek olacak. Çok sabrettin, sonuna bu kadar yakınken pes edemezsin. Amerika dönüşümüz el ele olacak."

 

Ekin gözlerine bakıyordu, "Olacak mı gerçekten?" diye sordu. Ufak da olsa bir umuda, yaşamaya inanç duymaya ihtiyacı vardı artık.

 

"Tabii ki olacak, ben seni öyle kolay bırakır mıyım."

 

Sırtını başlığa dayadı, ilaç gözlerinin kapanma sebebi olmuştu. Ömer anında yastığını düzeltip yatmasına yardımcı oldu.

 

Genç kız gözlerini yavaşça kapatırken dudaklarının arasında sadece birkaç kelime duyuldu. "Ameliyat olmak istemiyorum."

"Ne?" dedi genç adam, şaşkınlıkla yüzüne bakıyordu. Derin bir uykuya geçmişti bile.

 

Üstünü dikkatle örtüp odadan çıktı, koridora geçip Ezgi'nin yanına oturdu. Şaşkın, çaresizdi. Bu ihtimali hiç düşünmemişti.

 

"Ekin.." dedi, genç kızın gözleri ona döndü. "Ameliyat olmak istemediğini söyledi."

"Ne? Neden?" diye sordu Ezgi, şaşkınlıkla.

 

Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, aklında olan tek bir neden yoktu. Neden, neden istemiyordu?

 

Adım sesleri yankılandı o an koridorda, genç adam kafasını giriş tarafına çevirdiğinde gözleri büyüdü, yüzü anında gerildi.

 

Deren yaklaşıyordu, yanında ise Doğan vardı.

 

"Bunun burada ne işi var!" Hızla ayağa kalktı genç adam, Deren önünde durdu. "Ömer lütfen." Dedi.

 

Kafasını şiddetle iki yana salladı Ömer, kaşları çatılmış, gözleri öfkeye bürünmüştü. "Onu buraya nasıl getirirsin Deren?!"

 

"Sana ve Ekin'e söylemek istedikleri var."

 

Işaret parmağını öfkeyle adamın gözlerine doğrulttu. "Ekin'e yaklaşmayacak! Buna asla izin vermem! "

 

Derin nefes aldı Doğan, adamın sakinleşmesini beklemişti ama Ömer'in sakin olmaya niyeti yoktu.

 

"Ikinizde beni dinlemek zorundasınız." Dedi, Ömer'in gözleri döndü, yanına yaklaşmak istedi, iki kız tarafından engel olundu.

 

"Ömer lütfen sakin ol, geçen defayı hatırla. Ekin bağırışları duyarsa yine rahatsızlanacak." Dedi Ezgi, endişeyle.

 

Genç adam bir adım geriye gitti, annesine bağırdığı anda genç kız baygınlık geçirmiş, zar zor kendine getirilmişti. Derin bir nefes aldı, sakinliğini zar zor korumaya çalışıyordu.

 

"O, asla Ekin'e yaklaşmayacak."

 

Deren yanına yaklaştı, işe yaramayacağını bile bile çabalamaya gayret ediyordu.

 

"Doğan, Ekin'e zarar vermeyecek."

 

Ömer kafasını iki yana salladı, "Ekin'i kaçırdı! Onu nasıl savunursun?" sustu, "Sende ona yardım etmiştin Deren!"

 

Deren kafasını eğdi, "Evet haklısın ama Melis'in hamile olduğu yalanını ortaya çıkarmama yardım eden de o'ydu."

"Ne?"

"Ekin'in hatırlamadığı dönemlerde de hep yanındaymış."

 

Genç adamın gözleri anında Ezgi'ye döndü, açıklama bekliyordu. "Doğru. Doğan hatırlaması için çok uğraştı. O zamanlarda Doğan'ın varlığı onu çok mutlu ediyordu."

 

Kafasını iki yana salladı Ömer, ne olursa da onu kaçırdığı gerçeğini kabullenemiyordu. "Ne yaptığı umurumda değil. Ekin'e yaklaşmasına iizn vermeyeceğim."

 

Doğan derin nefes aldı, iki kızı aradan çıkarıp genç adama yaklaştı. "Böyle davranmayı bırak, Ekin'i kötü etkiliyor. Bilmesi gereken şeyler var, sen ne yapsan da beni dinleyecek."

 

Ömer hızla yaklaşıp iki yakasından sıkıca tutup duvara yapıştırdı, ses tonuna oldukça dikkat ediyordu.

 

"Bu asla olmayacak!"

 

Hemşire görüldü o anda, hızlı hızlo adımlarla iki adamın yanına yaklaştı. Yüzünde endişe vardı.

 

"Tek sorum olacak, Ekin'den çok mu sıkıldınız?" herkesin gözleri anında ona döndü, anlam vermeye çalışıyorlardı.

 

"Geçen defa neden rahatsızlandığını unuttunuz mu? Bir daha böyle bir şeyi kaldıramayacağını da söylemiştik! Şimdi amacınız ne?"

 

Ellerini yavaşça geriye çekildi Ömer, Doğan'dan uzaklaştı. "Ekin için sana tahammül ediyorum, şimdi çık git." Dedi.

 

Köşeye çekildi, Deren derin nefes aldı. "O zaman şöyle yapalım. Ekin'e sorarız, eğer isterse görüştürürüz. İstemezse de Doğan hemen gider."

 

Ömer tek kelime etmedi, Deren odaya çevirdi yönünü. "Uyuyor" diyen adamın sesiyle adımlarını durdurdu.

 

"Tamam, önce uyanmasını bekleriz."

 

.... 

"Ekin uyanıyor" dedi Ezgi, odadan sessizce çıktı. Tüm bakışlar ona döndü, Ömer herkesten önce ayaklanıp odaya geçti. "Meleğim" deyip alnına öpücük kondurdu.

 

"İyi misin?"

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, artık halsizliği de başındaki ağrı da vücut ısısının normalin üstünde oluşu da normal geliyordu.

 

Deren yanına yaklaştı, genç adamın kafasını şiddetle iki yana sallayışına rağmen arkadaşının gözlerine baktı.

 

"Ekin.." Dedi, arkadaşının gözleri de ona döndü. "Doğan kapıda, seni görmek istiyor. Sana söylemek istedikleri var, eğer görmek istemiyorsan hemen gönderirim."

 

Ömer bakışlarını Ekin'e çevirdi, "Hayır Aşkım." Dedi. Ekin kafasını yavaşça eğdi, Doğan'ın söylemek istediklerini merak ediyor ve hafızası yerinde değilken geçirdikleri anlar tek tek zihninde yer alıyordu.

 

"Gelsin" dedi, anında sevdiği adama döndü. Elini sıkı tutup, gözlerine baktı. Engel olmamasını, bir sorun çıkarmadan beklemesini diliyordu.

 

"Lütfen.." Dedi, Ömer derin bir nefes verdi. "Gerçekten istiyor musun?"

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, genç adam bir daha itiraz etmedi. Onun için, karşı çıkmayı bıraktı.

 

"Tamam meleğim, istediğin olsun."

 

Deren tebessüm edip arkasını döndü, genç kızın adama karşı sihri vardı, istediği her şeyi anında yaptırabiliyordu.

 

Koridora geçti, Doğan'ı içeri davet etti. Genç adamın gözleri anında yatağa döndü, genç kızın bir çift yeşiline bakamıyordu. Kalbinin orta yerinde ufak bir sızı hissetmişti, arkadaşı bu hastalığa yenik düşüyordu. Oldukça zayıflamıştı, yüzü solgun, gözleri bitkindi.

 

"Merhaba" dedi cesaretini toplayıp.

 

Ekin kafasını sallamakla yetindi.

 

"İyi misin?" diye ekledi genç adam. Bakışlarını Deren'e çevirdi, aralarında ufak bir bakışma geçti. Küçük bir izindi, anlatacakları için aldığı bir onaydı.

 

"Bir kız tanıyorum.." Dedi Doğan, tüm bakışlar ona döndü. "Çocuk yaşımda aşık olduğum ilk ve tek kız."

 

Herkesin bakışı anında Ekin'e döndü, söz ettiği tek kız o'ydu. Ömer'in gözleri büyüdü, dinlemek istemiyordu. Ayağa kalkmak istedi, Ekin elinden tutup durdurdu.

 

"Yıllarca, itiraf ettiğimde vereceği tepkiyi düşündüm. Ben cesaretimi toplamaya gayret derken o, bir gün yanıma gelip yolda karşılaştığı bir adamdan söz etti, sustum."

 

Ömer ve Ekin'in bakışları buluştu, yolda bir tesadüf sonucu ilk defa birbirlerini görmüşlerdi.

 

"O günden sonra her görüşmemizde dilinde hep o kişi yer aldı. Bir defasında mutlulukla karşıma dikildi ve, 'Yine karşılaştık, bana gülümsedi ve ben gülüşünden çok etkilendim.' dedi."

 

Ömer genç kızın elinden sıkıca tuttu, o günü dün gibi anımsıyordu. Gözlerinden öylesine etkilenmişti ki, ilk karşılaşmalarda gülümsemişti.

 

"Ben tanımadığım o adamın gülüşünden o anda nefret ettim."

 

Kafasını yavaşça yere eğdi Doğan, odaya büyük bir sessizlik hakimdi, herkes tek kelimeden onu dinliyordu.

 

"Bir gün öğrendim ki, benim o kıza hissettiklerimin aynısını başka bir kız da bana karşı hissediyormuş."

 

Ekin'in gözleri büyüdü, kendine hakim olamadı, "Kim?" diye sordu.

 

Derin nefes aldı Doğan, kafası ve bakışları genellikle yerdeydi.

 

"O saf sevgiden faydalanacak kadar ileri gitmiştim. Karşısına dikilip 'Beni sevdiğini biliyorum, eğer bana bir konuda yardım edersen sana bir şans vereceğim' dedim."

 

Ekin şaşkın ve merak doluydu. Devamını merakla bekliyordu. "İnandı ve bana bir yardımda bulundu. Tek yaptığı ise seninle buluştuğu bir an, bana da haber vermesiydi. O başka bir şeyle uğraştığı anda seni bayıltıp götürdüm."

 

Ekin'in gözleri yeniden büyüdü, bakışları önce Ömer'le buluştu, ikisininde aklında tek bir ihtimal yer almıştı.

 

"Deren.." Dedi, gözleri arkadaşına döndü. "Deren seni mi seviyordu? Bu yüzden mi sana yardım etti?"

 

Doğan kafasını yerden hiç ayırmadı, ne Deren'in ne de diğerlerinin yüzüne bakabiliyordu.

 

"Onun bana olan hislerinden faydalandım, seni bir yere götürmek istediğimi bilmiyordu sadece yanınıza gelip konuşacağımı sanıyordu ama ben seni o harabe depoya götürdüm. Sadece konuşmak istemiştim ama Deren'in hemen farkına varacağını düşünmemiştim."

 

Derin nefes verdi, o gün dün gibi zihnindeydi. "Yeri öğrendikten sadece kısa bir süre sonra Deren yanında bir adamla geldi."

 

Bakışını yavaşça kaldırıp Deren'e baktı, hızla gözlerini ayırdı, yüzüne bakmaya bile yüzü yoktu. O gece, arkadaşını hastaneye götürürken son kez karşılaşmışlardı. Genç kız yanağına hayal kırıklığı ile süzülen yaşlarla adamın yüzüne sert bir tokat geçirmişti.

 

"O gün ikinizinde hayatından çıkma kararı aldım. Gittikten bir süre sonra döndüm, sadece Deren'e büyük bir özür borcum vardı ama bir daha ulaşamadım. İngiltere'ye gittiğini öğrendim."

 

Gözlerini yeniden Deren'e çevirdi, gözlerinden yanağına yaş süzülmüştü. Sadece kalbindeki aşka yenik düşüp arkadaşının kaçırılma sebebi olmuştu. Ruhunda büyük bir yük var olmuş, kendini bir daha affedememişti. İki genci birleştirdiği gibi bir veda bile etmeden ülkesini terk etmişti.

 

Ekin'in gözleri sadece ondaydı, delice merak ettiği gerçek buydu. En yakını, dostu, çocukluk arkadaşı sadece kalbindeki hislere yenik düşüp kaçırılmasına sebep olmuştu.

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı, ne çok merak etmişti sebebini. Yanakları yaşla doldu, Ömer fark ettiği gibi hızla ayağa kalktı, duruma daha fazla seyirci kalamıyordu.

 

"Bu kadarı yeterli, çık!" dedi, Doğan kafasını iki yana salladı, söyleyecekleri hala bitmemişti.

 

"Uzun zaman boyunca kendimi affetmeye çalıştım, bir daha asla karşınıza çıkmayacaktım ama bir telefon tüm planlarımı altüst etti."

 

Tüm bakışlar merakla yeniden ona döndü, "Görüşmek isteyen genç bir kızdı, bana Ekin'den bir haber getirdiğini söyledi, kabul ettim."

 

Ömer'in gözleri önce Ekin'e sonra da Doğan'a döndü. Aklında tek bir kişi yer almıştı. "Melis.." Dedi.

 

Doğan kafasıyla onayladı, o kız her şeyin yeniden başlama sebebiydi.

 

"Ekin'in Ömer'i terk ettiğini, artık ayrıldıkları söyledi. Bastırmaya gayret ettiğim aşk, yeniden küllendi. Kalbimde yeniden ufak bir umut belirdi, belki artık bir şansım olabilirdi."

 

Derin nefes verdi, Melis'in dolduruşuna geldiği an birçok şey değişmeye başlamıştı.

 

"Ekin'in, babasıyla ufak bir tatile çıktığını, Ömer'in de arkalarından gidip onu evlenmeye ikna edeceğini söyledi. Mutlaka engel olmamı, yoksa yeniden başlayacaklarını öğrenince duramadım."

 

Derin ve sıkıntılı bir soluk aldı. "Günlerce Ekin'in babasıyla kaldığı evin önünde nöbet tutturdum, Ömer'in içeri girmesine kesinlikle izin vermemeye kararlıydım." Dedi, bakışlarını yere eğdi.

 

"Ve beklediğimiz gibi günler sonra Ömer geldi, içeri girmemesi için çok uğraştık ama o her şeye rağmen girebildi."

 

Ömer'in gözleri büyüdü, eve girmeye çalışırken engel olmaya çalışan kişilerle büyük bir kavgaya girmiş, yine de girebilmeyi başarmıştı.

 

"Kapının önünde bekleyen kişiler.." Dedi, Doğan kafasıyla onayladı. Kapıya o kişileri bırakan o'ydu.

 

"Çıkışınızı bekledik, siz gelinlik mağazasına girince aracınızı götürdük. Ne olursa olsun evliliğe, yeniden birleşmenize engel olmaya kararlıydım ama siz bir motorsikletle yola devam ettiniz."

 

Ekin'in odadan hıçkırıkları duyulmaya başladı, o günü hiç unutmamıştı. Bindikleri motosikletle feci bir kaza yapmışlar ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı.

 

Ömer hızla ayağa kalktı, o gün sevdiği kızdan ayrılmak zorunda kalmıştı. Yüzünü, varlığını, geçmişini ve hayatını unutmuş, bir yıldan fazla zamanı ayrı geçirmişti. Ve şimdi sevdiği kızın ölümle savaşıyor olmasının sebebi olmuştu.

 

"Kaza senin yüzünden oldu!!"

 

Yanına yaklaştığı gibi tüm gücüyle yakasına yapıştı, sert bir şekilde duvara yapıştırdı. "Seni öldüreceğim!" diye haykırdığı anda Ekin'in çığlığı duyuldu.

 

"Yapma!"

 

Ellerini zorlukla kulaklarına bastırdı, gözlerini kapattı. Hiçbir şeyi duymak, hiçbir şeyi görmek istemiyordu. Hayatı altüst durumdaydı ve sebebi sadece çevresindeki insanlardı.

 

Ömer hızla geriye çekilip yanına yaklaştı, ellerini kulaklarından ayırıp kollarını sıkı sıkı bedenine dolayıp sarıldı.

 

"Tamam, tamam meleğim bir şey yok."

 

Deren arkasını dönüp koridora koştu, içinde saklı tuttuğu gerçekler canını delice yakıyordu. Hıçkırıkları duyulurken, Ezgi'nin ısrarıyla Doğan da odadan çıktı. Sadece arkadaşının sakinleşip dinlenmesini istiyordu.

 

Deren'e yaklaştı Doğan, gözleri dolu doluydu. "Özür dilerim.." Dedi. Deren kafasını hızla iki yana salladı, affetmeyecekti. Yaptıklarını görmezden gelemezdi.

 

Arkasını döndü Doğan, ağır adımlarla çıkışa yürürken, Ömer'in sesi duyuldu içeriden. Haykırıyordu, endişeliydi.

 

"Hemşire!" dedi. Ezgi duyduğu anda koşarak hemşire odasına yaklaştı, arka arkaya hemşireler odaya girdi.

 

... 

Bir sakinleştirici ile genç kız derin bir uykuya daldı, gözlerini kapattığı ana kadar sayıkladığı tek kelime, 'Hayır' oldu. İnanmak istemiyordu, bu durumda olmasının en büyük sebebi çocukluk arkadaşı ve Melis'ti. Ondan sadece sevdiği adamı değil, ömrünü de almışlardı.

 

Ömer yavaşça ayağa kalktı, üstünü dikkatle örttü. Gözleri dolu doluydu. Sindiremiyordu, bir hiç uğruna tüm acıları çeken neden sevdiği kız oluyordu? Neden bir aşk böylesine acı veriyordu? Tek hataları birbirlerini sevmek mi olmuştu?

 

Kafasını eğip derin bir nefes aldı, odadan çıkıp koridora geçti. Gözleri iki kıza kaydı, Ezgi sessizce oturmuş, Deren ise hala gözyaşı döküyordu.

 

"O.. Nerede?" diye sordu, Ezgi derin bir nefes verdi. "Gitti"

 

Ömer adımlarını hızlandırıp koşmaya başladı, asansöre yaklaşıp hızla bindi. Böyle durmayacaktı, içindeki ateşe biraz da olsa nefes aldırıp soğuk bir su dökmeliydi.

 

Bahçeye geçti, gözleri kalabalığın arasında tek bir kişiyi arıyordu. Önünde dört basamak vardı, hızlı hızlı indi. Bahçenin çıkış kapısında onu görmüştü. Bir bankta tek başına oturuyordu.

 

Hızla koşup yaklaştığı gibi kolundan tuttu. Tüm gücüyle yüzünün ortasına sert bir yumruk geçirdi. Öfkesi dinmiyordu, kazayı ve sonrasını hatırladıkça da geçmeyecekti.

 

Yere düşen Doğan'ın önüne eğildi, gelip geçen kalabalığa rağmen üst üste yumrukları yüzüne indirirken, Doğan hiç karşılık vermiyordu. Bunu en başından beri hak ediyordu, çocukluk arkadaşının hayatının tepetaklak olma sebebiydi.

 

"Ölüyor.." Dedi Ömer, yanakları yaşla doldu. O kaza yüzünden, kapıdan aldığı araba yüzünden, binmek zorunda olduğu motosiklet yüzünden ölüyordu.

 

Sert bir yumruk daha geçirdi yüzüne, Doğan'ın yüzü gözü kanlar içerisindeydi. Hiç tepki vermiyordu, yerde sırtüstü yatmış, yüzüne inen darbeleri bekliyordu.

 

"Senin yüzünden ölüyor.." Dedi Ömer, yanakları yaşla doldu. Çaresizlik bedenini yakıp kavuruyordu.

 

Doğan'ın da gözleri doldu, yanağına yaşlar süzülmeye başladı. "Böyle olsun istemedim." Dedi, Ömer duymadı, kulakları tamamen kapalıydı, sadece sonuca odaklıydı. Sevdiği kız, uğruna ailesinden vazgeçtiği, yaşama sebebi olan kız ölüyordu.

 

Kollarından tutup geriye çeken insanlara direnmeye çalışarak yumrukları indiriyordu. Yanakları yaş doluydu, "Ölüyor.." Dedi, kollarını tutan insanların arasında çırpınmayı bıraktı. Dizlerinin üzerine çöküp kafasını yere eğdi. Kalbi duracak gibi çarpıyordu.

 

"Ölüyor.." diye yineledi. Delice korkuyordu, hem sonu belli olmayan ameliyattan hemde her geçen gün de kötüye giden durumundan.

 

Kalbi hızla çarpıyordu, günlerce süregelen yaşananlar canını yakıyordu. Artık dayanma gücü yoktu, günden güne eridiğini görmeye dayanamıyordu.

 

Avuçlarını yere indirdi, bir anda önündeki insanlar silik silik yer almaya başladı. Gözleri yavaşça kapanırken, tüm bedeni kendinden geçti. Taşıdığı yok oldukça ağırdı, kaldırmaya gücü yoktu.

 

... 

Gözlerini yavaşça araladı genç adam, hastanenin bir odasında, bir yatağındaydı. Kolunda bir serum vardı, bahçede kendinden geçtikten sonra acilen müdahale edilip buraya getirilmişti.

 

Sağa sola baktı, içeride tekti. Zihninde sadece genç kız yer aldı, merak etmiş olmalıydı. Hızla kolundaki serumu çıkarıp ayağa kalktı.

 

Kapıyı açtığı anda gözleri hemşireye kaydı, "Dinlenmelisiniz" demesine rağmen umursamadı. Odadan çıktı, gözleri Mert'e kaydı, koridorda doktorla görüşüyordu, duyduğu gibi soluğu arkadaşının yanında almıştı.

 

"Ömer" dedi, Ömer önünden hızla geçip asansöre yaklaştı, arkadaşını görmezden gelerek üst katın düğmesine dokundu.

 

Koşar adımlarla genç kızın odasına yürüdü, iki kız arkadaşı kapıda bekliyordu. İkisininde yüzünde endişe vardı, "Ömer" diyen Ezgi'ye rağmen kapının önünde durdu.

 

Derin ve toparlayıcı soluk alıp kapıyı yavaşça araladı, gözleri yatağa kaydı. Genç kız hala uyuyordu. İçeri girdi, yatağa yaklaştı.

 

Ayakkabılarını çıkarıp yatağın boş kenarına yatıp bedenini ona çevirdi. Sessizce izlemeye başladı.

 

Derin bir uykudaydı Ekin, sık sık gördüğü rüyanın içerisindeydi. Uzun bir yolun sonunda adımları durmuştu, önünde koca bir kapı vardı, kapalıydı.

 

Kalbi delice çarpıyordu, istem dışı da olsa geride bıraktığı yolu tamamlayıp buraya gelmişti. Adımları durmuştu, kapıya dokunmaya da tek adım daha atmaya da korkuyordu.

 

Kafasını yavaşça geriye çevirdi, çok çok uzun bir yolu geride bırakmıştı. Alt dudağını yavaşça ısırdığında bir ses ulaştı kulağına, önündeki dev kapı yavaş yavaş açılıyordu.

 

Endişeyle büyüyen gözleri anında yerini parıldamaya bıraktı, kapısının ilerisi düşündüğünün aksiydi. Yemyeşil ağaçlar, çeşit çeşit ve renk renk çiçekler vardı. Bir köşede bir dere vardı, berrak bir su akıyordu.

 

Yüzünde anında tebessüm belirdi, böyle hayal etmemişti. Attığı her adımda korkuya eşlik etmiş, korkunç bir yere gideceğini düşünmüştü. Bir adım attı. İlk defa, ilk defa o yöne isteye isteye gidiyordu.

 

Adımı durdu, gidip gitmeme arasındaydı. İçeriye girdiği anda bir daha asla geri dönmeyeceğini de çok iyi biliyordu. Derin nefes alıp bir adım daha atmak için hareket geçtiği anda gözlerini hızla araladı.

 

Odasında, hasta yatağındaydı. Bulunduğu yeri algılamaya çalıştı, uyanmıştı. Gözleri anında genç adama kaydı, yanına yatıyor, sessizce onu izliyordu.

 

"Meleğim" dedi genç adam, yüzünde ufak bir tebessüm belirmişti.

 

Ekin gülümsedi, elini yavaşça yaklaştırıp yanağına bıraktı, parmaklarını sakallarının içerisinde gezdirdi. "Anneni.. Affet" dedi, son zamanlardaki tek amacıydı.

 

Genç adam kafasını kararlılıkla iki yana salladı. Bu mümkün değildi, onu affedemezdi. "Bu konuyu kapattığımızı sanıyordum." Dedi.

 

Ekin elini hızla geriye çekti, geriye gidip sırtını döndü. Yüzü, dolu gözlerine rağmen asılmıştı. "Amerika'ya gitmeyeceğim." Dedi.

 

Genç adamın gözleri büyüdü, bunu ikinci defa duyuyordu. "Ne?"

"Istemiyorum. Sesini duymadan yaşayamam."

 

Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü, görüşme sırasında doktorunun babasına söylediği her şeyi duymuştu. Ameliyatın çok fazla riski vardı, delice korkuyordu.

 

Hızla doğruldu Ömer, oturur pozisyona geçti. "Sadece ihtimal Meleğim. Bizi duyacak, sağlığına kavuşarak bize döneceksin"

 

Ekin yavaşça ona döndü, kafasını iki yana salladı. "Ameliyat olmayacağım! Öyle bir umut için beynimin açılmasını da, size erkenden veda etmeyi de istemiyorum!"

"Hayır meleğim" dedi, elini elinin üzerine bıraktı.

 

Ekin hızla elini geriye çekti, kararlıydı. Ne Amerika'ya gidecek ne de ameliyata girecekti.

 

"Bu benim son kararım, bir daha bana bu konuyu açmayın."

 

Gözlerinin dolduğunu hissetti genç adam, bunu hiç düşünmemişti. Aklında tek bir şey aldı o anda.

 

"Tamam. Eğer bunu annemi affetmem için yapıyorsan affederim, hemen şimdi. Yeter ki bu şansı geri çevirme."

 

...

Oy ve yorumları eksik etmeyelim, final bölümümüz çok yakında ❤️

Loading...
0%