Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.Bölüm: Superman

@mlkshnn


"Sen hangi masaldan geldin ve hayatımı böyle güzelleştirdin?"


.....


Arkasında ağaç, önünde ve birkaç adım ötede de genç kız vardı, tebessüm etti. İntikamını alma vaktiydi, bundan daha iyi fırsat olamazdı. Bakışını ağaca çevirdi.


"Ömer! Neden Ekin'in seni görmemesi için ağacın arkasına gizleniyorsun?"


Genç adamın gözleri büyüdü, kaskatı kesildi. Kızın bakışı geriye döndü, Mert'i gördü. Yakınındaki ağaca baktı, gözleri Ömer'in gözleriyle buluştu.


"Mert sus!" 


İşaret parmağını dudağına bırakmış arkadaşını ikna etmeye çalışıyordu, Ekin ise sessiz ve şaşkındı.


Onları burada görmeyi beklemiyordu. Bu durumdan hiç hoşnut olmamıştı. Yüzünü astı, derin bir nefes aldı.


"Yok artık!" 


Bakışını hızla iki adamdan ayırıp arkasını döndü, oyun oynayan kardeşine ve diğer çocuklara yürüdüğünde, Ömer ve Mert birbirine baktı. En azından bir tepki vermesini bekliyorlardı.


"Bizi görmedi mi?"


Ağacın arkasındaydı hala Ömer, yavaşça çıktı. Arkadaşının yanında durdu, yakalanmıştı nasıl olsa. Bakışını kıza çevirdi, sadece sırtını görebiliyordu.


"Gördü ve umursamadı"


Şaşkındı Mert, olamazdı. Böyle bir ihtimal mümkün değildi, kesin görmemiştir.


"Bence görmedi" 


Hızla kıza doğru adım attı, Ömer kolundan tuttu.


"Nereye?" 


Genç adam onu umursamadan, kolunu elinin arasında çekip parka yürüdü. Gm, kedi sadece kızın üzerindeydi.


"Ekin!" 


Genç kız kafasını geriye çevirdi, ismini duymuştu. Yeşil gözleri adamın koyu siyahlarıyla buluştu.


"Efendim" 


Genç adam arkasına baktı, arkadaşı çok gerideydi. Sessizce uzaktan da olsa onları izliyordu Ömer.


Derin bir nefes verdi Mert, arkasını döndü, yanına yaklaşıp kolundan tuttu. Çekiştirerek yaklaştırıp kızın önünde durdu.


Ömer'in kafası yerdeydi, zihninde sadece kızdan işittişi kelimeler vardı. Yüzüne bakmaya bile çekiniyordu.


"Biz buradan geçiyorduk, seni gördük. Bizi fark etmedin sanırım"


Ekin'in bakışı Ömer'in üstündeydi, arkadaşının konuşma çabasına rağmen sessizliğini koruyordu.


Derin bir nefes verdi genç kız, ikisini de umursamıyordu şu an. Bir an önce onlardan uzaklaşmak istiyordu.


"Fark ettim fakat Ezgi burada değil"


Şaşırdı Ömer, kafasını bir an kaldırdı. Kızın yeşil bakışlarına baktı, umursamazca davranıyor, Ezgi burada olmadığı için de konuşma gereği duymadığını ifade ediyordu.


Arkadaşına baktı, buradan bir an önce uzaklaşmak istedi. Mert kararlıydı, kızın inadını kıracak ve sohbeti ilerletecekti.


"Evet onu da görmek isterdik"


Bir ses duyuldu, Mert'in telefonu çalıyordu. Ekrana baktı, şirketten bir arkadaşı arıyordu. Hızla tuşa basıp kulağına yaklaştırdı, arkasını dönüp birkaç adım öteye ilerledi.


Başbaşa kalmıştı iki genç, Ömer'in kafası daha çok yerde, bu durumdan kurtulmanın yolunu arıyor, kızdan yine azar işiteceğini düşünüyordu.


Ekin sessiz, sadece adama bakıyordu. Ağzından tek kelime çıkmıyor, onun yere bakan yüzünü izliyordu. Kızamıyordu, kendini zorlasa da ona içten gelen bir kızgınlık hissetmiyordu.


Böyle değildi, normalde yanına yaklaşan bir erkeği, her gördüğünde tersleyip kovabilecek biriydi ama bu adama karşı daha yumuşaktı. Buna kendisi de şaşırıyor ve anlam veremiyordu.


Derin bir soluk aldı Ömer, oldukça gerilmişti. Bir şey yapmalı ve bir an önce bu ortamdan uzaklaşmalıydı.


Aklına tek bir şey geldi, hızla elini ceketinin iç cebine bıraktı, telefonunu çıkardı. Çalmıyor, çalıyor izlenimi vermeye çalışıyordu. Kulağına yaklaştırdı.


"Alo"


Hızla arkasını döndü, ufak bir oyunla da olsa uzaklaşabilmişti. Sessizdi Ekin, adamın oyununun farkında olacak kadar zekiydi. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, arkasını döndü. Yeniden çocukların yanına yürüdü.


....

Etrafa bakındı Mert, hiçbir şey bıraktığı gibi değildi. Ömer ortalarda yoktu ve Ekin de yeniden çocukların yanındaydı. Şaşırdı, genç kıza yaklaştı. Bakışları ise etraftaydı.


"Ömer nerede?" 


Genç kızın gözleri etrafa döndü, iyice süzdü. Görünürlerde yoktu, fırsattan istifade edip hızla uzaklaşmıştı.

Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, adamın kaçtığını anlamıştı.


"Kaçtı sanırım"


Güldü Mert, arkadaşından iyi bir intikam almıştı. Kıza döndü, mahçup bir bakış vardı gözlerinde. Onu rahatsız etmek istememişti.


Bir ses duyuldu, küçük bir çocuk sesleniyordu. Ekin kafasını geriye çevirdi, kardeşini gördü.


"Gitmeliyim" 


Arkasını döndü, koşar adımlarla yanına yaklaştı.


.....

Sabahın erken saatiydi, genç kız yaklaşık bir saat önce annesi tarafından uyandırılmıştı. Bugün herkes için tedavi, onun içinse kabus günüydü. Öncesinde hazırlıklarını yapması gerekiyordu.


Asiye Hanım küçük bir çanta hazırlamıştı, içerisinde gününü hastanede geçirecek olan kızı için gerekli şeyler vardı. Havlu, terlik, pijama takımı..


Kızının odasına yaklaştı, kapıyı tek tıkla çaldı, araladı. Gözleri onun yeşilleriyle buluştu. Aynanın önünde saçlarını düzeltiyordu.


"Anneciğim" 


İçeri girdi kadın, önüne dikildi. Karşılıklı ve göz gözeydiler.


"Hazır mısın kızım?"

"Evet" 


Elini uzattı, bir eliyle kızının elinden sıkıca tuttu. Diğer elini de yanağının üzerine bıraktı, yavaşça okşadı.


Kafasını eğdi, biliyordu bu gün zorlu geçecekti. Farklı farklı ilaçlar verilecek, testler yapılacak ve kızının canı çok yanacaktı.


Gözleri dolu doluydu, derin bir nefes verdi. Ekin, annesinin elini sıktı. Bu günlerde kendinden çok ailesini düşünüyordu, biliyordu ondan bile fazla üzülüyorlardı.


Zil sesi duyuldu, Ezgi gelmişti. Yavaşça geriye çekildi genç kız, annesinin daha fazla üzülmesini istemiyordu.


"Ezgi geldi, bekletmeyelim"


Arkasını döndü, arka arkaya odadan çıktılar. Merdivenleri tek tek indi genç kız, annesinin geriden geldiğini ve gözyaşlarını akıttığını hissediyordu.


Yüzü asılsa da güçlü durmaya çalıştı, kapıyı yavaşça araladı, karşısında arkadaşı vardı.


Gülüyordu Ezgi, genç kıza bugün için en büyük güçtü. Her zama gülüyor her zaman enerjik ve deli doluydu.


"Tam saatinde geldim, hazır mısın Ekin?"


Genç kız tebessüm etmeye çalıştı, kafasını aşağı yukarı salladı.


"O zaman çıkalım"


Arkadaşını geçti Ezgi, arkasında bulunan Asiye Hanım'a yaklaştı. Ellerini sıkıca tuttu, gözlerine baktı.


Üzülmemesini ve merak etmemesini bakışlarıyla söyledi, kızı ona emanetti. Küçük çantayı elinden aldı, yeniden tebessüm etti.


Annesine döndü genç kız, aklında tek bir şey vardı, küçük kardeşi.


"Anne, Ali hastaneye gittiğimi bilmesin"

"Tamam merak etme onu. Hadi geç olmadan gidin siz"


Bir adım vardı aralarında, yaklaştı kadın. İki kolunu kızına sıkıca sardı, dolu gözlerine hakim olmaya çalıştı.


"Kendine dikkat et kızım"

"Akşam üstü görüşürüz annecim"


Elini kaldırdı, uzaklaşmak için attığı her adımda salladı. Evden arkadaşıyla çıktı, kapıda duran taksiye bindi.


..... 

Gözlerini zorlanarak da olsa aralamaya çalıştı genç kız, oldukça halsiz ve bitkin hissediyordu. Küçük bir hastane odasında ve bir yatağın üzerinde sırtüstü yatıyordu. Üstüne, beline kadar ince beyaz bir pike örtülmüştü, iki kolu da iki yana uzatılmıştı. Tüm vücudu sızlıyordu, bir kolunda serum izi diğer kolunda da testler için aldıkları kanların izi vardı.


Kafasını çok az çevirdi, tam önünde bir pencere vardı. Hastanenin 7.katındaydı, gökyüzünü görebiliyordu, hava kararmaya çok yakındı.


Gözleri yavaşça kapandı, açık tutamıyordu. Kendinden geçti, zihni çok başka alemlere yolculuğa çıktı.


Boş bir odadaydı, kare şeklindeydi ve duvarları bembeyazdı. Orta yerinde durmuş, etrafa bakıyordu. Çıkmak istiyor, önünde bulunan ve duvarla aynı renk olan kapıyı seçemiyordu.


Yavaşça dizlerinin üzerine çöküyor, kafasını yere eğiyordu. İki elinin dizinin üzerine bırakıp, bakışını tavana çeviriyordu. Gözünden usulca yaş akıyor sadece bir an önce bu odadan çıkmak için dua ediyordu.


O anda odanın sağ tarafındaki duvarda bir pencere beliriyordu. Odaya ışık ve renk saçıyor, genç kız nefes almaya başlıyordu. Yeniden yaşadığını ve eski hayatına döndüğünü hissediyordu.


Genç kızın kaza sonrasında sürekli gördüğü bu rüya, özetliyordu şimdiki hayatını.


Canı yanıyor, silgi vurulmuş hafızasına rağmen pes etmeden hayatta kalmaya devam ediyordu.


Hissediyordu, birgün hayat daha güzel olacak, bu ilaçlar canını daha az yakacaktı.


Bilmiyordu, yanında belki de biri olacak, gözünün içine bakacak, elini hiç bırakmayacak, tek kelimesi için dünyayı ayaklarına serecekti.


Büyük bir inancı vardı genç kızın, hayatın ona yaşaması için verdiği ikinci şansın bir amacı olmalıydı.


Bu şans birgün karşısına çıkacak ve o kazadan hemen sonra ölmediği için şükür edecekti.


Yaşamaz diyen doktorlara ve bitmek bilmeyen ilaçlara rağmen yaşıyor ve tedaviye devam ediyordu. İnancı vardı, birgün bir mucize daha gerçekleşecek ve o hafızasını geriye kazanıp eski sağlığına geri dönecekti.


Gözlerini yavaşça yeniden araladı, ilaçların verdiği sızılar uyumasına engel oluyordu. Kaç saat uyuduğunu bile bilmiyordu, son hatırladığı ilaçların verildiği ve arkadaşının onun yanından hiç ayrılmadığıydı.


Kafasını kaldırdı, yatağın sağ üst köşesine takılı olan askıya baktı. Serum yoktu, demekki tedavi bugün de bitmişti.


İki dirseğini yatağa bastırıp doğrulmaya çalıştı, bir an önce buradan çıkmak istiyordu. Oturdu, bakışı kapıya kaydı. Açılıyordu.


Ezgi göründü, hızla yaklaştı, yüzü endişeliydi. Saatler başında uyanmasını bekliyordu.


"Canım.. İyi misin?"


Genç kız kafasını salladı, ayaklarını yataktan indirmeye çalıştı, Ezgi iki omzunu tuttu. Dinlenmesi gerektiğini biliyordu.


"Hemen kalkma, dinlen"


Dinlemedi Ekin, saatlerdir bu yatakta yatıyordu. Yürümek ve ayaklarının üzerinde hala durabildiğini kendine kanıtlamak istiyordu.


"Yürümek istiyorum"


Ayağa kalktı, önce üstünü değişti. Üstündeki pijamaları çıkardı, günlük giysilerini giydi ve üstüne ince bir hırka çekti.


Başlarda biraz duvarlara tutunsa da attığı her adımda daha güçlendi ve arkadaşının ısrarlarına rağmen hastaneden çıktı.


..... 

Nereye gittiğini, ne kadar yol gittiğimi bilmiyordu, sadece yürümek ve olabildiğince bu hastaneden uzaklaşmak istiyordu.


Endişeliydi Ezgi, arkadaşının inadını biliyordu. Defalarca koluna girmeye ve taksiye binmesini söylemesine rağmen itiraz etmiş, yürümeye devam etmişti.


Adımını durdurdu Ekin, soluk soluğa kalmış, tedavi sonrası bu yürüyüş onu oldukça zorlamıştı.


Kafasını yavaşça kaldırdı, önüne baktı. Şaşırdı, bir parkın önündeydi. Farkında değildi ama hayat an itibariyle onlara ikinci oyununu oynamaya başlamıştı.


... 

Bankın üzerindeydi genç adam, yanında arkadaşı oturuyordu ve parktaydılar.


Sessizdi Ömer, kazadan sonra düzenli olarak yaptığı bir şey vardı. Her canı sıkıldığında veya daraldığında buraya geliyor, parkı izleyip gidiyordu.


Yine o anlardan birindeydi, bakışı önündeki salıncaktaydı. İki küçük çocuk sallanıyor o da sessizce izliyordu.


Kalbi delicesine atıyor, anlam vermeye ve sakinleştirmeye çalışıyordu.


Derin bir nefes aldı Mert, bakışını ona çevirdi. Arkadaşının sürekli bu parka gelmesi onu şaşırtıyordu.


"Çocuklar bile senin kadar bu parka gelmiyordur"


Kafasını eğdi Ömer, zihni karmaşıktı. Hissediyordu, burada ona ait bir şeyler vardı, çözemiyordu.


"Burası beni rahatlatan tek yer"


Bakışını çevirdi Mert, arkadaşının izlediği salıncağa baktı. Küçük bir kız çocuğu sallanıyordu.


"Daha önce de gelmiş olabilirsin, yada çocukken mi bindin acaba?"


Derin bir nefes aldı Ömer, o kadar eski olduğunu düşünmüyordu.


"Daha yakın gibi.. Ama nasıl? Kimle? Ve neden bir çocuk parkı?"


Arkadaşına döndü Mert, yüzünde tebessüm vardı.


"Yoksa sen bu yaşına rağmen gizlice çocuk parkına mı geliyordun?"


Bilemedi Ömer, sadece arkadaşına gözünü dikti. Sonra parka çevirdi bakışını, hiç ihtimal vermedi.


......

KAZA ÖNCESİ.


Bir oyuncak mağazası..


Gözlerini genç adama çevirdi Ekin, yüzünde sıkıldığını ve yorulduğunu gösteren bir ifade vardı. Bir saat önce bu koca mağazaya gelmiş, delik delik kardeşinin istediği bir oyuncağı aramaya başlamıştı.


Aklındaydı, nasıl bir şey olduğunu biliyordu fakat bunu görevlilere tam olarak aktaramadığı için de yardımcı olunamıyordu.


"Aşkım böyle olmayacak, sanırım başka bir oyuncak alsam iyi olacak"


Tebessüm etti Ömer, sıkıca tuttuğu ellerine ufak bir öpücük kondurdu. Bakışları yeşil gözlerin üzerindeydi. Yüzünde küçük bir somurtmaya bile dayanamıyordu.


Arkasını döndü, üst üste dizili raflar vardı, oyuncak bir ayı aldı. Kıza yaklaştırdı, yavaşça bakışlarının önünde kukla edasında salladı.


"Benim sevgilim sıkılmış mı?"


Tebessüm etti Ekin, aklı hala kardeşinin istediği oyuncaktaydı.


"Evet, sevgilin çok ama çok sıkıldı ama aradığını hala bulamadı"


Genç adam ayıcığı yeniden salladı. Yüzünde tebessüm vardı.


"Ne demiştim ben? Sıkıldığında, yorulduğunda, özlediğinde ve her istediğin anda senin bir superman'in var"


Ekin gülümsedi, genç adam bu cümleyi ona defalarca kurmuştu.


"O zaman superman'e söyle aradığım oyuncağı bulmama yardım etsin, çünkü ben gerçekten çok sıkıldım"


Arkasını döndü genç adam, ayıcığı yerine bırakıp kıza yaklaştı. Uzanıp alnına öpücük kondurdu.


"Bu superman sana hiç kıyamaz, otur şöyle"


Elini tutup köşedeki sandalyeye oturttu. Bakışlarını eğdi, gözlerine bakıyordu.


"Ben hemen bulacağım sana, sakın kalkma"


Tebessümle arkasını döndü, koca mağazanın diğer kısımlarına yürüdü. Kararlıydı, oyuncağı bulup dönecekti.


....

Kolundaki saate baktı genç kız, yarım saattir burada tek başına oturuyordu. Oldukça sıkılmış ve adamı merak etmişti.


Ayağa kalktı, daha fazla bir şey yapmadan bekleyemezdi. Önce Ömer'i bulmalı sonra başka mağazaya gitmelilerdi.


Farklı farklı bölmelerin olduğu ve her her bölmede de aynı tür oyuncakların dizildiği bir mağazaydı. Genç kız geçtiği her bölmeyi kontrol ediyor sevdiği adamı görmeyi ümit ediyordu.


Adımları bir an durdu, bakışı gördüğü bir manzaraya kaydı. Oyuncak araba reyonuydu.


Genç adam oradaydı, elinde oyuncak bir arabanın kumandası vardı. Araba yerdeydi ve bunu kumandayla hareket ettiren de Ömer'di.


Şaşırdı genç kız, halbuki istediği oyuncağı aradığını düşünüyordu, genç adam oyun oynuyordu.


Bakışları yüzüne kaydı, heyecanlı ve mutlu görünüyordu. Tebessüm etti, ne kadar büyümüş olsa da içinde bir yerlerde bir çocuk yatıyordu.


"Deli bu adam"


Gülümseyerek birkaç adım attı, durdu. "Superman, Superkid mi oldu?"


Genç adam duyduğu sesle döndü, arkasından geliyordu. Gözlerine baktı yüzünde heyecan vardı hala.


"Meleğim çok eğlenceli bu, denemelisin"


Önündeki arabanın, elindeki kumandasını gösteriyordu. Genç kız gülüyordu. Tam yanına yaklaştı.


"Aşkım senin için de bir tane alabiliriz"


Duraksadı Ömer, arabayı durdurdu. Kumandayı görevliye uzattı.


"Teşekkür ederim, az önceki paketi de getirebilir misiniz?"


Görevli kişi arkasını döndü, elinde koca bir paketle döndü. Ömer eline alıp genç kıza çevirdi.


"Aşkım, aradığın oyuncak"


Şaştı Ekin, inanamadı. Paket yapılan kutuyu köşesinden açtı, baktı. Gerçekten de bu kardeşinin tarif ettiğiydi.


Sevinçle adama yaklaştı, iki kolunu sıkıca boynuna doladı.


"Çok teşekkür ederim sevgilim"


Elinden tuttu adam, ücretini ödeyip mağazadan çıktılar. Sessizdi Ömer, bir elinde kızın eli, diğer elinde de oyuncak poşeti vardı.


"Ali çok şanslı bir çocuk"


Ona döndü Ekin, yüzünde tebessüm oluştu. Kardeşi şanslıydı ama onun kadar değildi.


Biliyordu, genç adam oldukça varlıklı bir ailenin tek oğluydu.


"Neden?" 

"İstediği her şeyi tereddütsüz yerine getiren bir ailesi var"


Şaşırdı genç kız, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.


"Senin kadar şanslı olamaz"


Derin bir nefes verdi genç adam, zihninde geçmişi yer aldı. Hiçbir zaman normal bir çocuk olmamıştı.


Ailesi çok varlıklıydı ve o da tek çocuktu. Onu her zaman bunun bilincinde yetiştirmeye gayret ettiler.


"Ben hiç çocuk olamadım, hiç kumandalı arabam veya bir futbol topum olmadı"


Kaskatı kesildi genç kız, yüzü asıldı. Bunu hiç bilmiyordu, adam söz etmemişti.


"Ne? Neden?"


Elini sıktı genç adam, yanında olduğunu hissetmeye çalıştı.


"Sen normal bir çocuk değilsin Ömer, Sen oyuncak arabayla oynamak yerine gerçek arabaların sahibi olacaksın Ömer, Sen parkta zaman kaybetmek yerine şirket nasıl yönetilir öğrenmelisin Ömer.. gibi cümlelerle büyüdüm ben"


Sarsıldığını hissetti genç kız, adamın gözlerindeki kırgınlığı ve eksikliği görebiliyordu.


Dayanamadı, önüne dikildi. Elini kaldırıp yanağının üzerine bıraktı, sakallarında yavaşça gezindi.


"Özür dilerim"


Kendimi suçlu tuttu, bilmeden onu üzmüştü. Yavaşça geriye çekildi, derin bir nefes aldı.


"Aşkım annem aramadan önce gitmem gerekiyor"


Şaşırdı genç adam, birlikte yemek yiyeceklerini sanıyordu.


"Ama?" 

"Gerçekten gitmeliyim ama akşam yine görüşebiliriz"


Tebessüm etti adam, bu fikir de hoşuna gitmişti.


"Tamam ama unutmak yok"

"Anlaştık sevgilim"


Önündeki taksiye el kaldırdı genç kız, adamı geride bırakıp hızla bindi. Aklında tek bir şey vardı, bir an önce yerine getirmek istiyordu.


.... 


Hızla taksiden indi genç kız, önünde az önceki mağaza vardı. Koşar adımlarla içeri girdi, aynı görevliye yaklaştı.


"Az önceki kumandalı arabayı alabilir miyim?"


Heyecanla bekledi, görevli paketlettirip uzattı, Ekin tebessümle alıp çıktı.


..... 


Hava kararmıştı, genç adam bir bankta oturuyordu. Tek başınaydı ve bir çocuk parkıydı. Onun dışında hiç kimse yoktu. Şaşkındı, yarım saat önce genç kız aramış ve bu parkta onu beklemesini söylemişti.


Ses duydu, adım sesleriydi ve arkasından geliyordu. Kafasını çevirdi, sevdiğini gördü. Elinde bir poşet vardı.


Tebessümle ayağa kalktı, yanına yaklaşıp sıkıca sarıldı.


"Çok beklettim mi?"


Gözlerine bakıyordu genç kız, kafasını iki yana salladı Ömer. Onu beklemekten hiç sıkılmazdı.


"Seni bir ömür beklerim biliyorsun"


Bakışını parka çevirdi, neden burada olduklarını hala anlamıyordu.


"Neden bu saatte bir kafede değil de bir çocuk parkında buluşmak istedin? "


Gülümsedi Ekin, elini sıkı tuttu. Gözlerinin içine bakıyordu.


"Çünkü gündüz gelip de küçük çocukların dalga konusu olmak istemeyiz, değil m?"

"Ne? Neden?"


Şaşkınlığı kızın yüzünü güldürüyordu. Elindeki paketi bankın üzerine bıraktı, adamın elini sıkıca tuttu, salıncağa yaklaştırdı.


"Otur" 

"Ne?" 


Elini bıraktı Ekin, önüne dikilip iki omzunu tuttu. Onu arkasındaki salıncağa ittirdi.


"Böyle şaşkın şaşkın bakma. Bu akşam Aslanlı şirketlerinin Ceo'su değil sadece Ekin Kayar'ın sevgilisi olmanı istiyorum"


Adamın yüzünde şaşkınlık oluştu, yapmak istediğini anlamıştı. Gülümsedi, pek sığamasa da kızın ısrarıyla salıncağın üstüne oturdu.


Arkasına geçti Ekin, iki elini arkasına bırakıp önce geriye çekti ve hızla bıraktı.


Adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, mutlu oldu. Nöyle bir şeyi ilk defa yaşıyordu. İlk defa bu kız sayesinde bir salıncakta sallanabilmişti.


.....

Salıncakla başlayan oyun, sırasıyla kaydırak, tahterevalli ve kovalamaca ile devam etti. Saatler geçmiş iki genç, çocuklar gibi doyasıya eğlenmiş ve parkın içerisinden sadece ikisinin gülüşü yankılanmıştı.


Banka oturdu genç adam, yüzü gülüyordu. Karşısında park vardı, yanına geçti genç kız, soluk soluğa kalmışlardı.


"Yoruldun mu?"


Adamın gözleri kıza döndü, tam yanına oturmuştu. Elini sıktı, yaklaşıp alnına öpücük bıraktı. Varlığına binlerce şükür etti.


"Seni çok seviyorum"


Tebessümle geriye çekildi Ekin, yanındaki poşeti eline aldı. Adamın gözlerine bakıp uzattı.


"Bu senin için, çok küçük bir hediye"


Şaşırdı Ömer, merakla gözlerine bakıp eline aldı. Ağız kısmından yavaşça içine baktı, kumandalı oyuncak bir araba gördü. Kutudaydı ve mağazada oynadığıydı.


Gözleri doldu, genç kızın yeşillerinde kayboldu. Arabayı ellerinde sıktı, kızı kendine çekip sarıldı.


"Bundan sonra sen sıkılana kadar biz her akşam bu parka geleceğiz"


Elini sırtına bıraktı adam, yavaşça sıvazladı. Boyun girintisinde bulunan saçlarını kokladı. İçine çekti, bu kız onun için en büyük ödülü.


"Sen hangi masaldan geldin ve hayatımı böylesine güzelleştirdin?"


Gözlerini kapadı, kollarını daha da sıktı. Kalbi delice atıyor, ömrünü onunla geçirmeyi diliyordu.


....

Bakışını eğdi genç adam, dakikalardır parkı izliyordu. Kalbi burayı hatırladığını haykırıyor, hafızası ona yardım etmiyordu.


Gözlerini kapadı, avuçlarını iki şakağına bıraktı. Hatırlamaya çalıştı, kendini zorladı, düşündü, olmadı.


Onu izliyordu Mert, durumuna üzülüyor, elinden hiçbir şey gelmiyordu. Elini omzuna bıraktı, sıktı.


"Şirkete gitmeliyiz"


Ömer kafasını salladı, ayağa kalktı. Aklı geride olsa da hayatına devam etmek zorundaydı.


.... 


Adımını durdurdu genç kız, parkın önündeydi. Kendini oldukça yormuştu. Öne doğru eğildi, nefes nefese kalmış ve başına şiddetli bir ağrı saplanmıştı. Ayakları yere sabitlenmiş, adım atamıyordu. Endişeyle yanına yaklaştı Ezgi.


"Ekin! İyi misin?" 


Gözlerini kapadı genç kız, kendini biraz toparlamaya çalıştı. Bakışları yerdeydi, önünde Ezgi vardı. Kolunu tutmuştu.


"Değilim.." 


Gözlerini yavaşça yerden ayırdı, kaldırdı. Duraksadı, Ezgi'nin tam arkasında biri vardı. Sessizce durmuş ona bakıyordu.


Uzun bir aradan sonra iki genç, biri parktan çıkıyor biri de giriyorken karşı karşıya geldiler. Aralarında bir metrelik mesafe vardı.


Geceleri buluştukları, en güzel anlarının geçtiği yerdeydiler ve kazadan sonra ilk defa birbirlerinin gözlerine böylesine bakabilmişlerdi.


.... 

Lütfen oy ve yorumları unutmayalım :-)


Loading...
0%