@mlkshnn
|
"Bir gün bırakıp gidersen ben nasıl yaşarım?" .... Adımını durdurdu genç kız, parkın önündeydi. Kendini oldukça yormuştu. Öne doğru eğildi, nefes nefese kalmış ve başına şiddetli bir ağrı saplanmıştı. Ayakları yere sabitlenmiş, adım atamıyordu. Endişeyle yanına yaklaştı Ezgi. "Ekin! İyi misin?" Gözlerini kapadı genç kız, kendini biraz toparlamaya çalıştı. Bakışları yerdeydi, önünde Ezgi vardı. Kolunu tutmuştu. "Değilim.." Gözlerini yavaşça yerden ayırdı, kaldırdı. Duraksadı, Ezgi'nin tam arkasında biri vardı. Sessizce durmuş ona bakıyordu. Uzun bir aradan sonra iki genç, biri parktan çıkıyor biri de giriyorken karşı karşıya geldiler. Aralarında bir metrelik mesafe vardı. Geceleri buluştukları, en güzel anlarının geçtiği yerdeydiler ve kazadan sonra ilk defa birbirlerinin gözlerine böylesine bakabilmişlerdi. Kendini toparlamaya çalıştı genç kız, ilk hatırladığı ise Ezgi'nin tuttuğu koluydu. Hızla çekti, zorlanarak doğruldu. Ezgi endişeliydi, arkadaşının ayakta durmakta zorlandığını biliyordu. Bakışı arkasındaki iki adama kaydı, şaşırdı, ne diyeceğini bilemiyordu. Yüzünde tebessüm oluşturan tek kişi Mert oldu, kızı karşısında görmenin mutluluğunu yaşıyordu. "Ezgi Merhaba" Genç kızın aklı sadece arkadaşındaydı, bir an önce onu buradan uzaklaştırmak istiyordu. "Merhaba" "Ne güzel tesadüf bu" Yanına tek adım attığında Ezgi kafasını sağa çevirdi, arkadaşına baktı. Yüzü sararmıştı, endişelendi. Arkasını döndü, bir taksi gördü. Hızla elini kalırıp durdurdu. Arkadaşının binmesine yardım edip iki adama döndü. "Çok özür dilerim ama gitmeliyiz" Hızla arkadaşının yanına bindi, kapıyı örttü. Taksi uzaklaşırken Ömer sessizce durmuştu. Zihninde sadece, bakışını üzerinden hiç ayıramadığı Ekin vardı, solgun yüzü dikkatini ilk çeken şey olmuştu. "Konuşamadık" Dedi Mert, hala bakışları taksinin gözden kaybolduğu yoldaydı. Derin bir nefes verdi Ömer, durgun ve tepksizdi. Kalbinin en uç yerinde hiç bilmediği bir sızı vardı. "Ekin iyi görünmüyordu" Mert'in yüzünde tebessüm belirdi, gözleri sadece Ezgi'de olduğu için Ekin'e doğru düzgün bakmamıştı bile. Elini arkadaşının omzuna bıraktı. "Bence sen kuruntu yapıyorsun" Şaşırdı Ömer, gözleri arkadaşına döndü. "Neden kuruntu yapacakmışım?" Hızlı birkaç adım attı Mert, ona döndü. Gözlerinin içine bakıyordu. İki kolunu iki yana açtı, gülüyordu. "Çünkü sen o kıza aşıksın, hemde ilk görüşte ve körkütük" Kafasını iki yana salladı Ömer, doğru değildi. İhtimali bile olamazdı, doğru düzgün yüzüne bile bakmayan bir kıza nasıl bu kadar kısa sürede aşık olabilirdi. "Yok öyle bir şey" "Var, kabul et!" "Yok" "Kesinlikle var ama şu an susmayı seçiyorum" ..... Taksi durdu, Ezgi hızla inip arkadaşının kapısını açtı. İnmesine yardımcı oldu, iyi olmadığını biliyordu. Zorlanarak ayaklarına bastı genç kız, bir an önce yatağına girmek istiyordu. Bakışını evine çevirdi, gözleri annesiyle buluştu. Asiye Hanım kapının önündeydi, dakikalardır da bekliyordu. Hastaneyi aramış, kızının çıktığını öğrenmişti. O andan beri de eve döneceği anı endişeyle bekliyordu. Hızlı adımlarla yanına yaklaştı. "Güzel kızım iyi misin?" Hızla kolunu tutmaya çalıştı, Ekin kafasını iki yana salladı. Annesine kötü görünmek istemiyordu, kolunu geriye çekti. "İyiyim anne, merak etme" Görüyordu kadın, kızı ayakta bile zor duruyordu. İtirazına rağmen kolunu hiç bırakmadı, Ezgi'nin de taksiden küçük çantayı almasıyla birlikte eve yürüdüler. "Odanda dinlenmelisin" Yönünü merdivene çevirdi genç kız, annesinden uzaklaşıp korkuluklara tutunarak basamaklarda ilerlemeye başladı. İtiraz etmeye de daha fazla ayakta durmaya da gücü yoktu, ilaçlar tüm bedenini uyuşturmuştu. Biliyordu, uzun bir uyku geçirmedikçe de kendini toparlayamayacaktı. Rahat hissetmedi Asiye Hanım, kızının merdivenleri çıkışını izliyordu. Gözleri dolu doluydu, derin bir nefes aldı. Kendini toparladı, arkasından koştu. Kolunu tuttu, genç kızın bakışı annesine kaydı. İyi olduğuna inandırma çabasıyla onu daha çok endişelendirdiğini fark etti. Yüzü asıldı, yardımını kabul etti. Biliyordu, annesi daha rahat hissedecekti. Odadan içeri girdi, yatağının ucuna oturdu. Asiye Hanım gardıropu açtı, kızı için bir pijama takımı çıkardı. Yanına yaklaştı, giyinmesine yardımcı olmak istedi. Genç kız itirazla eline aldı, giyinmeye başladı. Bir adım gerideydi kadın, bakışları kızındaydı. Zorlanarak da olsa kendi çabasıyla giyinmeye çalışıyordu. Bakışları kollarına kaydı, ikisinin de morarmalar görünüyordu. Gözleri doldu, teni öylesine hassastı ki hala ilaçlara alışamıyor, en ufak iğne de bile morarmaya başlıyordu. Derin bir nefesle arkasını döndü, yanağına usulca tek damla yaş hızla süzüldü. Bu anne yüreği, kızını bu durumda görmeye dayanamıyor, ondan daha çok acı çekiyordu. Gözlerini kapadı, kendine gelmeye çalıştı. Onun yanında ağlamamalıydı, sessiz sessiz nefesler aldı. Öne döndü, kızı üstünü değişmiş yatağa girmeye çalışıyordu. Yanına yaklaştı, pikesini üstüne örttü. Yatağın köşesine oturdu, bir eli kızının elinin üzerindeydi. "Uyumak seni kendine getirecek biliyorsun, kapat gözlerini ve iyice dinlen" Ekin açık tutmak da zorlandığı gözlerini kapatmamak için direniyordu, aklında sadece aşağıda bıraktığı arkadaşı vardı. "Ezgi" Zar zor ve yutkunarak adını andı. Annesi eğildi, saçına çok küçük bir öpücük bıraktı. "Onu merak etme, şimdi yanına gideceğim" Yavaşça gözlerini kapadı genç kız, zihni de bedeni gibi anında uykuya geçiş yaptı. ..... Merdivenin en başındaydı kadın, gözleri salona döndü. Ezgi, kanepede oturmuş bekliyordu. Bakışları buluştu, Asiye Hanım ağır adımlarla indi ve tam yanına oturdu. Tutmaya direndiği gözyaşları iki yanağına usulca aktı, Ezgi kafasını eğdi. Bu kadın bu durumda en çok zorlanan kişilerdendi. "Yine canını çok mu yaktılar?" "Her zamanki gibi" Sessizdi Ezgi, zihninde saatlerdir tek bir şey vardı. Bir türlü de aklından çıkmıyordu. Derin bir nefes verdi, gözlerini kadına çevirdi. "Ben bugün Ekin'in doktorla olan konuşmasına istemeden kulak misafiri oldum" O sırada lavaboya gitmiş, döndüğünde de arkadaşının doktoruyla konuştuğunu duymuştu. Asiye Hanım merakla bakıyor, kötü bir şey duymanın endişesini yaşıyordu. "Ne? Ne konuşuyorlardı?" Ezgi yeniden başını eğdi, söylemeye çekiniyordu. "Uzun yaşamayacağını çok iyi bildiğini, sadece geçmişini hatırlamasına yardım etmesini istiyordu." Genç kızın gözlerinden usulca tek damla yaş süzüldü, arkadaşının gözyaşlarıyla doktoruna yalvarması onu oldukça üzmüştü. Bakışını kadının gözlerine çevirdi, iki elini sıkıca tuttu. "Asiye Teyze, Ekin'in en büyük isteği hafızasının geri gelmesi ama biz ona bu konuda hiç yardımcı olmuyoruz" Kafasını eğdi kadın, gözleri dolu doluydu. Kızına yalan söylemek asla istemeyeceği bir şeydi. "Bunu bende istiyorum" Şaşırdı Ezgi, bu kızı tanıdığı ilk günden beri bu ailenin ona söylediği gerçekti bu. "O zaman neden? Neden Ekin'den sevdiği adamı da geçmişini de gizliyoruz?" Sessizdi kadın, düşündüğü tek şey kızının mutluluğuydu. Gerisi umurunda değildi, kalan ömrünü dertsiz tasasız ve mutlu geçirmesini istiyordu sadece. "Yapamam Ezgi, o adamı öğrenmek Ekin'i şimdikinden daha mutlu etmeyecek. Tüm zamanını sadece neden terkedildiğini düşünerek geçirecek. Belki de onu görmek isteyecek ve bu yüzden de daha çok üzülecek" Ezgi kafasını iki yana salladı, bu düşünce ona göre yanlıştı. Genç kız gerçekleriyle yüzleşerek daha mutlu olurdu. "Görmek istiyorsa görsün. Ekin onu çok seviyordu demiştiniz, önemli olan bu değil mi? Sevdiğin kişiyi uzaktan da olsa görebilmek kadar güzel bir şey olabilir mi?" Asiye Hanım zihninde geçmiş vardı, kızını üzmüşlerdi. Buna bir daha izin veremezdi. "Ezgi, Ekin iyi değil. Ona yapılanları kaldıracak kadar gücü yok artık" Merakla gözlerine bakıyordu Ezgi, artık ayrıntıları da bilmek istiyordu. "Ne yaptılar Ekin'e?" "O adamın annesi kızıma sadece zarar verdi, bir daha olmasına izin vermeyeceğim" "Anlıyorum seni, endişelisin ama ben yine de Ekin'in o adamı görmeye hakkı olduğunu düşünüyorum" Kafasını yavaşça eğdi Asiye Hanım. "Pişman olmaktan çok korkuyorum" "Lütfen bir kez daha düşünün. Pişman olmayacağınız bir karar vereceğinize eminim" Derin bir nefes aldı genç kız, çantasını koluna takıp ayağa kalktı. Hava kararmıştı, artık eve dönmesi gerekiyordu. "Gidiyor musun?" "Evdekileri meraklandırmak istemiyorum" Birlikte kapıya yöneldiler, Asiye Hanım açıp kıza döndü. İki kolunu ona sıkıca doladı. "Teşekkür ederim Ezgi, Ekin'e güç olduğun için" "O benim arkadaşım, tabiki her zaman yanında olacağım. Yarına toparlanır, görüşürüz" ..... Bir ses duydu genç adam, odasında ve yatağındaydı. Sırtını başlığa dayamış, telefonuna bakıyordu. Akşamdı, şirketten yeni gelmişti. Bakışı karşısındaki kapıya kaydı, çalıyordu. "Gir" Aralanan kapı arasından annesini gördü. İçeri girdi kadın, yatağın kenarına oturdu. Bakışları oğlunun üzerindeydi. "Nasılsın oğlum?" Çok az doğruldu Ömer, gözleri annesindeydi. Bir şey söylemeye çalıştığını anlayabiliyordu. "Yorgunum sadece" Dikkatini telefonuna verdi, konunun hep aynı yere geldiğini biliyordu. Sıkılmıştı artık. Emel Hanım derin bir nefes verdi, gözleri oğlunun parmağına kaydı, yüzük yoktu. "Melis'le görüşüyor musunuz?" Annesini çevirdi siyah gözlerini genç adam, kafasını yeniden telefon eğdi. "Görüşmek istemiyorum" Elini oğlunun üzerine bıraktı Emel Hanım, onu bir türlü bu konuda ikna edemiyordu. "Oğlum neden böyle yapıyorsun?" "Ne yapıyorum anne?" Ses tonu bıkkın ve tepksizdi. "Melis'i gördüm bugün, çok üzgündü. Onu hiç aramadığın gibi aramalarını da cevapsız bırakıyormuşsun" Telefonunu yanına bıraktı genç adam, derin bir nefes verdi. Annesinin gözlerine kararlılıkla bakıyordu. "Bunların nedeni çok açık değil mi?" Kafasını eğdi kadın, yüzünü astı. "Kazadan önce onun için yaptıklarını düşününce, şimdi bu davranışlarına inanmak istemiyorum" Genç adam annesini izliyordu, yüzü asıktı görebiliyordu. Derin bir soluk aldı, zihnine bir silgi vurulmuş, geçmişini unutmuştu. Bildiği şeyler sadece anne ve babasının anlattıklarıyla sınırlıydı, bazen onlara inanıp inanmakta da kendiyle savaş veriyordu. "Anne kafam çok karışık, neyin doğru veya yanlış olduğunu bilemiyorum artık" Şaşırdı Emek Hanım, bunca zaman titizlikle oğluna yalanlar söylemiş, tutarlı olması içinde çok çaba sarfetmişti. "Sana yalan söylediğimi mi düşünüyorsun?" Sesinde endişe, gözlerinde korku vardı. Planları gerçek olmadan hatırlamasından delicesine korkuyordu. "Hayır anne, sadece anlattığın şeylere inanmak da zorluk çekiyorum. Dediğin kadar büyük bir aşk mıydı bizimki? O zaman bunca zamandır neden kalbimde ona karşı küçük de olsa bir kıpırtı olmadı?" "Oğlum" Ömer ayaklarını yataktan indirdi, kalktı ayağa. Elini kafasının sağ kısmına bıraktı, odanın içerisinde gidip gelmeye başladı. "Eğer doğruysa da artık peşini bırak anne, ben Melis'i istemiyorum" Şaşkındı Emel Hanım, ayağa kalktı aynı şekilde. Oğlunun önüne dikildi, bunca zamandır verdiği emekleri bir çırpıda silmeyi göze alamazdı. "Oğlum sen onun için hepimizi karşına aldın. Bir keresinde ona evlenmenize izin vermeyeceğini söyledim diye bana neler yaptın. Hatırlamak bile istemiyorum şu an" Genç adamın ilgisi annesine döndü, merak etti. "Ne yaptım?" Ellerini tuttu kadın, yatağın kenarına oturtup yanına geçti. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı, derin bir nefes verdi. "Biz ben de baban da onu hiç istemedik, söylemiştim sana" Adam kafasını salladı, annesi böyle bir şeyden hep söz ediyordu. "Sana devamını da anlatacağım, iyi dinle" ...... Kaza Öncesi Odasında ve yatağındaydı genç kız, sırt üstü yatıyordu. Elindeki telefona bakıyordu, titrediğini hissetti. Ekranda yabancı bir numara vardı, merakla tuşa basıp kulağına yaklaştırdı. "Alo" "Ekin sen misin?" Bir kadın sesiydi, net ve sertti. Genç kız şaşırdı, doğruldu. "Evet, siz kimsiniz?" "Ömer'in annesi Emel Aslanlı, seninle görüşmek istiyorum" Genç kız şaşırdı, gözleri büyüdü. Kalbi heyecanla atmaya başladı, sevdiği adamın annesinin sesini ilk defa duyuyordu. Ayağa kalktı, yerinde duramıyordu. Onunla tanışma fikri oldukça hoşuna gitmişti, reddedemezdi. ..... Bir kafeye giriş yaptı genç kız, yeşil kısa kol bir tişört ve bilekten bir kot pantolon giymişti. Saçları omuzlarından sarkıyor, yeşil gözleri de parıldıyordu. Etrafa bakındı, oldukça heyecanlıydı. Yol boyunca nasıl davranması ve ne söylemesi gerektiğini düşünmüştü. Derin bir nefes verdi, sakinleşmeyi diledi. Bakışı çaprazında bulunan masaya kaydı, bir kadın tek başına oturuyordu. Kafası eğik olsa da genç kız sevdiği adamın daha önce göstermiş olduğu resimlerden onu tanıyordu. Elinde bir tablet vardı, tüm dikkatini vermiş dokunuyor, bir şeyleri inceliyordu. Derin bir nefes aldı Ekin, kendine çeki düzen vermeye çalıştı. Oldukça heyecanlıydı, birkaç adım atıp masanın tam önünde durdu. "Merhaba" Kadının bakışı yavaşça kalktı, kızın yeşil gözleriyle buluştu. Oğlunun dilinden düşürmediği bu kızı ilk defa görüyordu. Gözlerini tam karşısındaki sanldayeye çevirdi "Otur" Ses tonunda soğukluk, uzaklaklık ve ciddiyet sezdi kız, sessizce dediği yere oturdu. Bakışı yeniden tabletteydi, yüzüne hiç bakmıyordu. "Nasılsınız efendim?" Emel bakışını yavaşça yeniden kaldırdı, kızı süzmeye başladı. Kahverengi saçları yeşil gözleri ve güzel bir yüzü vardı, oğlunun ondan etkilenmemesi mümkün değildi. "Hemen konuya gireceğim, beni iyi dinle" Kızın yüzü asıldı, konuşmanın ve görüşmenin beklediğini tam aksi olacağını anlamıştı. Yavaşça yutkundu. "Konu...?" Kadın tableti masanın üzerine bıraktı, sandalyesine yaslandı. Ekin ürkek ve endişeliydi, tek korkusu da sevdiği adamdan ayrılmaktı. "İkimizin arasında ve olmaması gereken tek bir konu var. Oğlum Ömer" Yüzü asıldı, kafasını sessizce eğdi. "Oğlumla aranızda ne olduğunu tam olarak bilmiyorum" Genç kız kafasını yavaşça kaldırdı, kadının öfke dolu gözlerine baktı. Cesaretini topladı. "Birbirimizi seviyoruz" Kadının gözleri kısıldı, çenesi gerginleşti. Bu iki kelime onu deli ediyordu, inanamıyordu, inanmak istemiyordu. "Sen ve Ömer arasında sevgi olamaz. Güzel kızsın, belli ki oğlumunda güzel kızlara zaafı var. Bu yüzden sadece ilgisini çekmişsindir, bu kadar! Daha fazlasının mümkün olduğunu mu sanıyorsun? Sen asla benim gelinim oğlumunda karısı olmayacaksın, bunun hayalini bile kurma! " Genç kızın gözlerinden usulca yaş süzüldü, kalbi delicesine atıyor, saygısızlık etmemek adına sessizce dinliyordu. "Oğlumun geçici bir hevese kapılıp seninle evlenmesine izin vermeyeceğim. O kendi gibi olan biriyle, yani Atahanlıların kızı Melis'le evlenecek." Ekin yavaşça kafasını iki yana salladı, kadının her kelimesi kalbine bıçaklar saplıyordu. Derin bir nefes aldı Emel Hanım, bu kızı görmeye bile tahammülü yoktu. Ayağa kalktı, bakışları üzerindeydi. "Umuyorum bu bizim ilk ve son karşılaşmamız olur, Ekin ve Ömer diye bir şey yok. Bunu sakın aklından çıkarma!" Hızla çantasını ve masanın üzerindeki tabletini aldı, kafeyi inleten topuklarıyla arkasına bile bakmadan uzaklaştı. Genç kızın yanağından usulca yaşlar süzülüyor, zihninde kadının söyledikleri bir bir yer alıyordu. Adamın olmadığı bir hayatı nasıl geçireceğini, onsuz nasıl yaşayacağını hiç bilmiyordu. Bir ses duydu, telefonu çalıyordu. İki eliyle hızla gözlerini sildi, yanındaki çantasına döndü. Fermuarı çekti, telefonu çıkardı, ekranda sevdiği adamın ismi yazıyordu. Yanakları yeniden ıslanmaya başladı, ondan uzak duramayacağını çok iyi biliyordu. Elinde sıkıca tuttuğu telefonla ayağa kalktı, sesini duymamaya çalışarak kafeden çıktı. Attığı her adımda genç adamı ve onunla geçirdiği her anı düşünüyordu. Ayaklarının bedenini daha fazla taşımadığını fark etti, önünde bir bank vardı. Yaklaştı, oturdu, bakışı yeniden telefonuna kaydı, hala çalıyordu. "Ben.. Yaşayamam ki sensiz" Derin derin nefes aldı, kendine gelmeye çalışıp yeniden ayağa kalktı. ..... Bir sokağa girdi genç kız, dakikalardır yürüyordu. Kendi evi bir sokak ilerisindeydi, eve yürüyordu. Yanakları ıslak, adımları yavaştı. Yol boyunca genç adama ayrılmak için ne söylemesi gerektiğini kalbi sızlayarak düşünmüştü. Kafası yerdeydi, kolunda çantası elinde de telefonu vardı. Yeniden sesini duydu, bakışını çevirdi, genç adamın ismi yazıyordu. Ömer aralıksız onu aramaya devam ediyordu. Kızın yanağına tekrar bir damla yaş süzüldü, telefonu umursamadan kolunu indirdi. Şaşırdı Ömer, tam karşısında ve biraz ötede duruyordu. Arabasına yaslanmış, izliyordu. Aramalarına bir türlü cevap vermeyen kızı merak edip, soluğu burada almıştı. Evlerine gidemiyor, sokaklarına bile kızı zor durumda bırakmamak adına pek giremiyordu. Burası ikisinin hep buluştukları yerdi. Üstünde lacivert bir takım elbise, arkasında da siyah bir jeep vardı. Elinde telefonu sıkıca tutmuş, kızın adımlarını izliyordu. Kafasını bir an yerden ayırdı genç kız, gözleri çok sevdiği adamın gözleriyle buluştu. Hızla yanaklarını ve gözlerini sildi Ekin, güçlü durmak ve ayrılık kararını söylemek zorundaydı. Genç adam koşar adımlarla yanına yaklaştı, önüne dikildi. Bakışları, kalbini eriten yeşil gözlere döndü, telaşlıydı. "Aramalarıma neden cevap vermiyorsun?" Ekin kafasını eğmekle yetindi, ona sıkı sıkı sarılma hissine engel olmaya çalıştı. Genç adam elini kızın çenesine bıraktı, bakışını yavaşça kaldırdı. Gözlerindeki kızarıklığı fark etti, tüm kalbini bir anda alevler sardı. "Meleğim.. İyi misin?" Derin bir soluk aldı genç kız, tutamadı içinde biriken gözyaşları. Yanakları hızla ıslandı, Ömer kaskatı kesildi. Bu yaşların teki bile aklını başından almaya yetiyordu. Elleri yavaşça iki yanağında yerini aldı, parmakları ıslaklıkları silmeye çalıştı. "Kimler üzdü benim kıyamadığımı? Söyle bana, dünyayı hemen ayaklarına sereyim" Kafasını yavaşça iki yana salladı genç kız, dayanamadı. İki kolunu açtı ve hızla adamın boynuna sıkıca sardı. Gözyaşları hızla akıyor, hıçkırıkları duyuluyor ve adamı kollarında sıkıyordu. Ömer şaşkın ve endişeliydi, kötü bir şeyler olduğunu biliyordu. Birazda olsa sakinleşmesini bekledi, saçlarını kokladı, bekledi. Kızın hıçkırıklarının arasından fısıltısı ulaştı kulağına. "Beni bir gün bırakıp gidersen, nasıl yaşarım?" Yavaşça geriye çekildi adam, duyduğuna inanamadı. Kızın gözlerine baktı, elinin biri de yanağını okşuyordu. "Seni bırakmak mı? Bunu sadece ölüm başarabilir" Genç kız yeniden iki kolunu boynuna doladı, adam karşılık verdi. Sıkıca sardı, sakinleşmesini bekledi fakat kız geçen her saniye de Emel Hanım'ın söylediklerini düşünüyor ve daha çok gözyaşı döküyordu. "Ne olduğunu bana anlatmak ister misin?" Ekin geriye çekildi, kafasını iki yana salladı. Ona nasıl anlatabilirdi ki bunu? Kendisi ve annesi arasında bir seçim yapmaya nasıl mecbur edebilirdi ki? "Eve gidip dinlenmek istiyorum" Ömer elinden tuttu, onu hu halde gönderemezdi. "Sizinkiler döndü mü?" Genç kız kafasını iki yana yavaşça salladı, babası genellikle şehir dışında çalışıyordu, bazı seferlerde gidişinde de ailesini de kendiyle götürüyordu. Ekin her defasında adamın özlemine dayanamayacağını bilip evde tek kalmayı seçiyordu. Yine o günlerden birindeydiler, genç adam bunu biliyordu. Sıkıca elini tuttu Ömer, arkasındaki arabanın kapılarını uzaktan kumandasıyla açtı. Ön koltuğa kızı oturttu, o da sürücü koltuğuna geçti. ..... Durdu jeep, Ekin bakışını cama çevirdi. Bir orman misali bir yerdi, etrafta sadece ağaçlar vardı fakat bu ağaçların arasında küçük bir villa vardı. İki katlı, ahşaptan oluşan ve oldukça lüks bir dağ eviydi. Şaşırdı genç kız, daha önce böyle bir yeri hiç görmemişti. "Neden buraya geldik?" "Burası bizi hiç kimsenin rahatsız edemeyeceği tek yer. Bundan sonra da bizim huzur evimiz" Arabadan indi adam, kızın tarafına geçti kapıyı açtı. Elinden sıkıca tuttu, diğer elinde tuttuğu anahtarla evin bahçe kapısına yaklaştı. Kilidi çevirdi, kapıyı itti. Genç kız şaşkınlıkla izledi, önünde eşsiz bir manzara vardı. Tam karşısında rengarenk çiçekler bulunuyordu, sağ köşesinde bir bahçe salıncağı ve bir havuz, sol da oturma grubu vardı. Bakışı eve döndü, en uçtaydı, önünde iki küçük basamak vardı, kapı ahşap ve kahverengiydi. Adam tebessüm edip sıkıca tuttuğu eline öpücük kondurdu, bakışları buluştu. "Bu gece buradayız" "Ne?" Ona döndü Ömer, iki eliyle yüzünü kavradı, birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. "Sen bana derdini anlatana ve ben de onu halledene kadar kalacağız. Buradan geriye huzurla döneceğiz" Sessizdi Ekin, adamın elinden sıkıca tutarak ilerleyişi ile ilerledi. Genç adam şaşkın ve huzursuzdu, kızın sessizliği onu deli ediyordu. İki basamağı çıkıp evin kapısını açtı, genç kız büyülendi. En uçta bir şömine vardı, etrafına oturma grubu konulmuştu. Sağ köşede ahşap bir merdiven bulunuyor, ikinci kata çıkıyordu. Solda ve arkasında da birçok kapı vardı, genç kız umursamadı, umursayacak durumda bile değildi. Şöminenin yanındaki tekli koltuğa oturdu, adam onu izliyordu. Biliyordu, önemli bir şey olmadığı sürece bu kadar sessiz ve tepkisiz olmazdı. Yaklaştı, önüne çöktü. İki elini sıkıca tutmuş, gözlerine bakıyordu. "Gözyaşlarının sebebini anlatmayacak mısın?" Bakışını gözlerinden ayırdı genç kız, konuyu değiştirmek istiyordu. Düşündü, derin bir nefes verdi. "Burada yiyecek bir şeyler var mı? Acıktım" Kafasını eğdi adam, biliyordu yapmaya çalıştığını. Ellerine öpücük kondurup ayağa kalktı. "Ben gidip bir şeyler alacağım, sen dinlen" Arkasını döndü, arabanın anahtarını alıp aklı geride kalsa bile evden çıktı. ..... İki elinde poşetlerle içeri girdi genç adam, bakışı salonda gezindi, genç kız görünürlerde yoktu. Şaşırdı, poşetleri yere bıraktı, şömineye yaklaştı, gözleri büyük koltuklardan birine kaydı, onu gördü. Derin bir soluk aldı, genç kız onu beklerken uyuyakalmıştı. Yan dönmüş, kafasının altına da kırlent bırakmıştı. Arkasındaki odalardan birine ilerledi, ince bir pike ile yaklaştı, yavaşça üstüne örttü. Önüne eğildi, bir an gitmiş olmasından korkmuştu. ..... Mutfaktaydı genç adam, dakikalardır masayı hazırlıyordu. Geriye çekildi, özenle bir şeyler kurmuştu. Tebessüm etti, salona geçti. Bakışı büyük koltuğa kaydı, genç kız hala uyuyordu. Tebessümle yanına yaklaştı, önüne eğildi. İzledi hayranlıkla, kapalı gözlerini, yüzü ona dönüktü. Elini kaldırdı, saçlarında yavaşça gezdirdi. Dudaklarında bir kıpırtı gördü, kulağına bir ses ulaşıyordu. Şaşırdı, bekledi. Ter içerisindeydi ve sayıklıyordu. "Emel Hanım.. Lütfen" Rüyasında kadınla aynı kafede ve aynı masada karşılıklı oturmuşlardı. Emel Hanım oğlunu bırakmasını söylüyor, Ekin de itiraz ediyordu. Kapalı gözlerinden yanağına usulca yaş aktı, adam hızla geriye çekildi. Aklına tek ihtimal geldi, doğru olamazdı. Emin olmak istedi, cebinden telefonunu çıkardı. Annesinin ismini bulup arama tuşuna bastı. "Neredesin anne?" "Evdeyim" "Bekle geliyorum, konuşmamız gerek" ..... Arabasını durdurdu genç adam, ailesiyle kaldığı evin bahçesindeydi. Hızla indi, koşar adımlarla kapıya yaklaştı. Zile bastı, açıldığı gibi salona koştu. Emel Hanım tekli bir koltukta oturmuş, elindeki tablete yoğunlaşmıştı. Ömer hızla yaklaşıp önüne dikildi. Gözleri kısıktı. "Ekin'le mi görüştün?" Oğlunun gözlerine bakıyordu kadın, tabletin yan tuşuna bastı, ekranı kapandı. Oldukça sakindi, derin bir nefes aldı. "Bakıyorum da sana yetiştirmek için hiç vakit kaybetmemiş" Genç adamın çenesi kasıldı, yüzü gerginleşti. Annesinin umursamaz tavrı, onu öfkelendirmişti. "Ne dedin ona!?" Ayağa kalktı kadın, oğlunun tam önünde durdu. Gözlerine bakıyordu. Onun öfkesine karşın sükunetini koruyordu. "Göremediğin gerçekleri" "Neymiş o gerçekler? Paramızın onlarınkinden daha fazla olması mı!" Emel Hanım kafasını aşağı yukarı salladı, oğlunun gözlerindeki öfkeyi umursamıyordu. "Evet ve senin Melis'le evleneceğini de söyledim" Gözlerini kapadı genç adam, derin derin nefes aldı. Sesi evi inletiyordu, sakinleşmeye ihtiyacı vardı. "Kiminle evleneceğime neden sen karar veriyorsun anne!!?" Emel Hanım'ın gözleri kısıldı, az önceki sakinliğinden eser kalmamıştı. "Sen benim oğlumsun! Doğru yolu bulmanı sağlamak da benim görevim!" Arkasını döndü genç adam, bir ileri bir geri gitti. Derin derin soluk alıyordu. "Doğru yolun, senin seçtiğin yol olduğunu nereden biliyorsun!?" "Bu çok net değil mi? Hata yapmana izin vermeyeceğim!" "Ekin hata değil anne!!" Gözlerini annesinin gözlerine dikmişti, alevi andırıyordu. "Bir daha ona yaklaşmayacaksın, onun gözyaşlarının sebebi olmayacaksın!" Arkasını döndü, Emel Hanım kolunu tuttu, bakışları buluştu. İkisi de oldukça öfke doluydu. "O kızla asla evlenmeyeceksin!" "Evleneceğim anne!" "Asla, o kız benim gelinim olmayacak!" Sakinleştirici bir soluk aldı adam, kafasını iki yana salladı. "Senin gelinin olması şart değil, sadece benim karım olması yeterli. Bu yüzden ondan uzak dur" Kaskatı kesildi kadın, oğlunun gözlerine bakıyordu. Kararlılığını görüyor olsa da umurunda değildi. Oğlu o kızla evlenmeyecekti. Hızla arkasını döndü Ömer, aklında sadece genç kız vardı. Bir an önce yanında olmak istedi, evden çıkıp arabasına bindi. .... Gözlerini yavaşça araladı genç kız, etrafına baktı, genç adamı görmeyi ümit etti. Görünürlerde yoktu, ayağa kalktı. Tek adım attı, bakışı sağında ve koltuğun tam yanında bulunan sehpaya kaydı, üzerinde küçük bir not kağıdı vardı. Merakla öne doğru eğildi, eline aldı. "Meleğim, çok küçük bir işim çıktı. Yarım saate dönerim. Yemek mutfaktaki masada hazır, sen beklemeden yemeye başla, geleceğim" Şaşırdı genç kız, arkasını döndü, mutfak olduğunu düşündüğü kapıya baktı. Bir ses duydu. Dış kapının yuvasına bir kilit takılmıştı, o yöne baktı, genç adamı gördü. Elinde bir buket kırmızı gül vardı, tebessüm ediyordu. "Aşkım" Yanına yaklaştı adam, çiçekleri uzattı, Ekin yüzünde oluşturduğu ufak tebessümle aldı, burnuna yaklaştırıp kokladı. "Teşekkür ederim" "Yeni mi uyandın?" Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, Ömer elinden tuttu. Yönünü mutfağa çevirdi. "Hadi birlikte yemek yiyelim" ... Gecenin bir yarısıydı, aynı yataktaydı iki genç. Yan dönmüş birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Aralarında çok az bir mesafe vardı. Elini yavaşça kaldırdı genç adam, kızın yüzüne bıraktı. Yanağında gezdirdi, gün boyunca üstündeki sessizlik onu üzüyordu. "Özür dilerim" Annesinin söylediği ve kızın döktüğü her yaştan kendini sorumlu tutuyordu. "Neden?" Gözlerine merakla baktı Ekin, özrün nedenini bile bilmiyordu. Genç adam derin bir nefes verdi, elini uzattı elinden sıkıca tuttu. "Annemin seni böylesine üzmesine engel olamadığım için" Şaşkındı genç kız, bunu nasıl ve nereden öğrenmişti, bilmiyordu. "Ama?" Genç adam yaklaştı, alnına çok küçük bir öpücük bırakıp kafasını yeniden yastığa bıraktı. Sadece gözlerinin içine suçlulukla bakıyordu. "Merak etme hallettim, artık asla sana yaklaşmayacak ama senden de tek bir söz istiyorum. Bir daha böyle bir şeye girişirse onunla sakın görüşme, sadece bana haber ver" Genç kız yavaşça kafasını eğdi, ailesiyle arasını bozmaktan delicesine korkuyordu. "O senin annen." "Evet ama annem bile olsa seni üzmesine izin vermeyeceğim." Sessiz bir nefes aldı genç kız, biraz da olsa rahatlamıştı. Adamdan ayrı kalma düşüncesi aklını başından alıyordu. Bakışını adamın gözlerine çevirdi, aklını kurcalayan bir şey vardı. Çekinerek izledi. "Melis kim?" Adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, kızın kıskançlığına yeniden başlaması iyi olduğunu gösteriyordu. "Babamın ortak olmak istediği bir şirket var, sahibinin kızı" "Onunla mı evlenmeni istiyorlar?" Elini sıkıca tuttu, küçük bir öpücük kondurdu. Konuyu uzatıp onu üzmekten korktu. "Unut onu aşkım, olmayacak bir şeydi" Sustu Ekin, dudağının kenarını ısırdı. Adamın gözlerine merakla bakıyordu, içini kemiren bir soru daha vardı. "Güzel mi?" Tebessüm etti genç adam. "Senin kadar değil" "Hiç görüştünüz mü?" "Hayır" Gözlerini kıstı Ekin. "Nerede gördün o zaman?" Gülümsedi Ömer, alnına bir öpücük daha bıraktı. İki elini de sıkıca tutmuştu. "Bir kaç defa ailece bize geldiler" "Konuştunuz mu?" "Ben Ömer, ben Melis şeklinde bir konuşma geçti sadece aramızda" "Memnun oldum dedin mi?" Adam güldü, kızın yüzünde tebessüm belirdi. Demedim ve tanıştıktan hemen sonra da bir bahane bulup senin yanına geldim" "Aferin" Sonunda rahatlamıştı, elini kaldırdı. Adamın sakallarında yavaşça gezdirdi. Gözleri yorgun, yüzü solgundu. Tüm gün gözyaşı dökmüştü, esnemeye başladı. "Sonsuza kadar böyle bu gözlere bakmak istesemde onlar bugün çok fazla gözyaşı döktü, dinlenmeleri gerek." "Seni kaybedeceğimi düşündüm" Yanağındaki ele ufak bir öpücük kondurdu, sıktı. "Bir daha böyle şeyler düşünme, çünkü ben seni asla bırakmayacağım" Yorgun gözlerini yavaşça yumdu genç kız, daha fazla direnemedi ve uykuya geçiş yaptı, Ömer tebessümle izlemeye başladı. .... Annesine bakıyordu genç adam, şaşkındı ve kadının birçok yerini değiştirerek anlattığı günü hatırlamaya çalışıyordu. "Oğlum, numarasını senin telefonundan gizlice almıştım. Görüşmeye gidip evlenemeyeceğinizi söyledim" Adamın eli sağ şakağına gitti, baskı uyguladı. Hatırlamalıydı. "Başka? Başka şeyler de anlat anne" "Sen bunu duyunca öfkelendin ve aramızda bu konuda büyük bir tartışma geçti. Onu çok sevdiğini ve asla bırakmayacağını söyledin" Sustu Ömer, gözlerini kapadı. Olmuyordu, ne yapsa da geçmişine dair hiçbir şey belirmiyordu. "Hatırla oğlum, sen bunları Melis için yaptın, zorla da olsa bize kabul ettirdin. Şimdi hafızanı kaybettin diye onu öylece bırakmana gerçekten üzülüyoruz" Bedenini sırt üstü yatağa bıraktı genç adam, kafası yastıkla buluştu. "Anne yalnız kalmak istiyorum" Ayağa kalktı Emel Hanım, bakışları oğlunun üzerindeydi. Biraz da olsa onu etkilemeyi düşünüyordu. Hafıza kaybını ilk öğrendiğinde en yakın zamanda ikisini evlendirmeyi düşünmüştü ama Ömer her defasında ona karşı ufak da olsa sevgi hissi olmadığını söyleyip ertelemişti. "Dinlen oğlum, iyice düşün ve Melis'i ne kadar çok sevdiğini hatırla." Arkasını döndü, odadan çıktı. Bakışını tavana çevirdi genç adam. Gözlerini kapadı, avucunu iki şakağına bastırdı. "Hatırlamalıyım, hatırlamalıyım" Gözlerini yavaşça kapadı, bir an zihninde bir an yer aldı. Parktaydı ve Ekin tam karşısında duruyordu. Gözleri bitkin, yüzü solgundu. Kalbinin tam üstünde bir sızı hissetti. Elini göğsüne bırakıp, baskı uyguladı. "E-kin" Hızla gözünü açtı, ismi neden diline gelmişti hiç bilmiyordu. ..... Günün ilk ışıklarıyla gözlerini aralamıştı genç kız, ilaçların verdiği etki azalmış, kendine gelebilmişti. Önce duş almış, sonra da giyinmişti. Odasında aynanın önündeki sandalyede oturmuş, saçlarını şekillendiriyordu. Bir ses duydu, bakışı sağ tarafına kaydı. Odanın kapısı o yöndeydi ve bir hırsız sessizliğinde aralanıyordu. Tebessüm etti, biliyordu bunu genellikle kardeşi anne ve babasından gizli odaya girdiği zamanlarda yapıyordu. Küçük çocuğun yeşil gözleri, içeri kaydı ablasının gözleriyle buluştu. Uyandığını gördü, tebessüm etti. Gece onu görmek istediğini söylemiş, annesi rahatsız etmemesini söyleyip engel olmuştu. "Abla" Genç kız iki kolunu açtı, çocuk hızla koştu aralarına sığındı. Kafasını ona dayadı, küçük kollarını beline sardı. Gizlenmeye çalışılsa da evdeki hüznün ve kabusun farkındaydı. Ablası çok hastaydı, bu yüzden de sürekli hastaneye gidiyordu. "Benim yakışıklım" Geriye çekildi küçük çocuk, ablasının gözlerine baktı. Gülümsedi, aklında tek bir şey belirdi. "Yakışıklı mıyım?" "Evet, hemde gördüğüm en yakışıklı erkeksin" Gülümsedi Ali, kafasını yavaşça eğdi. Derin bir nefes alıp ablasına çekinerek baktı. "Ömer Abi'den bile mi?" .... Lütfen oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️ |
0% |