Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.Bölüm: Nasıl Biriydim?

@mlkshnn

"Başına bela olmaya geldim derken, neden geri gideceğini de söylemedin?"


.... 

Genç kız iki kolunu açtı, çocuk hızla koştu aralarına sığındı. Kafasını ona dayadı, küçük kollarını beline sardı.


Gizlenmeye çalışılsa da evdeki hüznün ve kabusun farkındaydı. Ablası çok hastaydı, bu yüzden de sürekli hastaneye gidiyordu.


"Benim yakışıklım"


Geriye çekildi küçük çocuk, ablasının gözlerine baktı. Gülümsedi, aklında tek bir şey belirdi.


"Yakışıklı mıyım?"

"Evet, hemde gördüğüm en yakışıklı erkeksin"


Gülümsedi Ali, kafasını yavaşça eğdi. Derin bir nefes alıp ablasına çekinerek baktı.


"Ömer Abi'den bile mi?"

"Ömer mi?" 


Şaşkın ve merak doluydu kızın gözleri, kardeşinin iki dudağından çıkan ismi düşünüyordu.


Ali iki kolunu yine ablasına sardı, kafasını eğdi. Dudaklarını bastırdı, zihninde sadece ailesinin ona aşılamaya çalıştığı şeyler vardı.


"Ömer ablanı çok üzdü, hasta olmasına neden oldu. Eğer ondan söz edersek ablan daha çok üzülecek. "


Küçük çocuğun zihninden anne babasının uzun zamanki uyarıları vardı. Bir an kendine hakim olamamış ve ağzından kaçırmış, ablasının üzülecek olmasından delicesine korkmuştu.


Yavaşça geriye çekildi, gözlerine baktı.


"Abla hikaye okuyamadım ben"


Ekin gözlerine baktı, elini yavaşça yanağının üzerine bırakmıştı.


"Neden?" 

"Çünkü sen uyuyordun"

"Evet ablacım, biraz yorgundum erkenden uyumuşum ama bu akşam sen okursun ben de dinlerim"


Gülümseyerek kafasını salladı küçük çocuk, en sevdiği şeydi bu. Yeni yeni okumayı söküyordu, o her akşam okuyor ablası da hasta olmadığı zamanlarda onu dinliyor, yanlışlarını düzeltmesine yardımcı oluyordu.


"Sonra da okuma yarışma birinci olurum!"

"Evettt" 


Sıkıca sarıldı genç kız küçük kardeşine, saçlarına öpücük kondurdu, kokladı.


Odanın kapısı önce tıklandı, yavaşça aralandı. Asiye Hanım göründü, bakışı içeri kaydı. İki çocuğunu gördü, ikisinin de yüzü gülüyordu.


Derin bir nefes aldı, varlığına şükür etti. Yanlarına yaklaştı.


"Bakıyorum da keyifler yerinde"


Ekin kardeşinin iki yanağına öpücük bırakıp annesine döndü.


"Neden olmasın ki anne? Kimin böyle yakışıklı bir kardeşi var ki?


Kadın güldü, oğluna döndü. Ablasının dibindeydi.


"Hadi o zaman kahvaltıya. Bu yakışıklı elini yüzünü yıkamış mı peki?"


Küçük çocuk kafasını iki yana salladı, uyandığı gibi soluğu bu odada almıştı.


"Yıkamadım" 

"Koş bakalım lavaboya"


Ali gülümseyerek koşup odadan çıktı. Asiye Hanım kızına daha da yaklaştı, elini uzatıp yüzüne dokundu. Aklında dün yapılan tedavi vardı, nasıl hissettiğini merak ediyordu.


"İyi misin kızım?"

"Çok iyiyim annecim"

"Kahvaltını buraya mı getireyim, bizimle mi yersin?"

"Sizinle, tek yemeyi sevmiyorum"


Gülümsedi kadın, rahatlamıştı. Biliyordu, kızı genellikle kötü hissettiğinde kahvaltıyı odaya istiyordu.


"Hadi bakalım, aşağı inelim"


..... 

Gözlerini duyduğu sesle aralamaya çalıştı genç adam, yatağınday ve sırtüstü pozisyondaydı. Telefonu ısrarla çalıyordu, bıkkınlıkla kolunu uzattı, yatağın bitişiğinde bulunan komodine uzattı.


Telefonu eline aldı, bakışlarına çevirdi. Ekranında Mert'in ismi yazıyordu. Umursamadı, yeniden yerine bırakıp gözlerini kapadı. Hiçbir kuvvet onu bu saatte yataktan çıkaramazdı.


Yan döndü, kafasını kolunun altına bıraktı. Tüm bedenini uykuya bıraktı.


..... 

Odanın kapısı sessizce aralandı, içeri girdi genç bir kız. Ayağında ince ve yüksek topukları olan lacivert bir ayakkabı vardı. Dizlerinin hepsini sergileyen kısa bir şort ve göğüs dekoltesi olan askılı bir bluz giymişti.


Eliyle sarı saçlarını omuzlarından geriye attı, yüzünde tebessüm vardı. Bakışları sadece yataktaydı, genç adam sessizce uyuyordu.


Yatağın önünde durdu, köşesine oturdu. Bir bacağını diğerinin üzerine attı, yönü adama dönüktü. Elini yavaşça kaldırdı, genç adamın saçlarına yaklaştırdı. Öndeki tutamlara dokundu, mavi gözleri parıldıyordu.


Saçında hissettiği el ile gerçek dünyaya döndü Ömer, gözlerini araladı. Karşısında bir çift maviyi gördü, hızla kolunu itti doğruldu.


"Ne işin var burada!?"


Diye sordu, öfkeliydi. Bu kızı görmeye bile tahammülü yoktu, gülümsedi Melis. Bu adama hayrandı, onu elde etmeyi aklına koymuştu.


"Beni üzüyorsun aşkım? Nişanlımsın, odana giremez miyim?"


Genç adam hızla üzerindeki çarşafı attı, ayağa kalktı.


"Odama izinsiz girilmesinden nefret ettiğimi biliyorsun!"


Kalktı genç kız, yanına yaklaştı. Bakışları umursamazdı, elini adamın omzuna bıraktı, Ömer hızla geriye çekildi.


"Bunun benim için geçerli olmadığını söylediğini de hatırlıyorum"


Derin nefes aldı genç adam, öfkesine hakim olmaya çalıştı. Odanın kapısına ilerleyip kapıyı açtı.


"Bir daha odama izinsiz girmezsen sevinirim çünkü bu kadar sakin olmayabilirim."


Genç kız kapıya yaklaştı, çıkmasını beklediğini biliyordu. Bakışını gözlerine dikti.


"Hafızan yerine geldiğinde bu söylediklerine pişman olacaksın sevgilim."


Dışarıya tek adım attı, genç adam umursamayıp kapıyı arkasında hızla kapattı ve kilitledi.


.....

Odasından çıktı genç adam, tamamen hazırdı. Üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Merdivenleri indi, bakışı kahvaltı masasına kaydı. Yüzü asıldı.


Annesi, babası ve yanlarında da Melis vardı, başlamak için genç adamı bekliyorlardı. Adımı durdu, annesinin bakışı ona kaydı.


"Günaydın oğlum, gel otur seni bekliyorduk"


Genç adam sessizdi, bu ortamdan kaçmanın yolunu düşünüyordu. Derin bir nefesle masaya yaklaştı, telefonunu duydu. Çalıyordu, hızla cebinde çıkardı, arkadaşının ismi ekranda yazıyordu.


"Alo" 

"Neredesin oğlum sen? Neden aramalarıma cevap vermiyorsun?"


Sitem doluydu Mert, genç adam durdu bir an. Aklında tek bir şey belirdi, bulmuştu kurtulmanın çaresini.


"Ne?? Acil mi? Tamam hemen çıkıyorum"

"Ne diyorsun oğlum sen?"

"Tamam geliyorum" 


Telefonu yüzüne kapatıp ailesine döndü, merakla ona bakıyorlardı.


"Mert acil çağırıyor, üzgünüm gitmem gerek. Sizlere afiyet olsun"


Annesinin itiraz etmesine fırsat vermeden hızla kapıya yürüdü, çıktı. Derin bir nefesle bahçedeki arabasına bindi, telefonu yeniden çaldı. Mert'in ismi yeniden ekrandaydı, derin bir nefes aldı.


"Ne istiyorsun oğlum sen?"

"Ömer sen iyi misin? Ne dedin az önce?"


Genç adam tebessüm etti, arkadaşını bahane edip o kahvaltı masasından kurtulabilmişti.


"Hayatımı kurtardın, neredesin?"

"Evden çıktım, kahvaltıya gidiyorum

" Tamam şirketin karşısındaki kafede buluşalım, birlikte yeriz"

Tamam"


.....

Genç kız odasına ve yatağındaydı, sırtını başlığa dayamış oturuyordu. Kapı pat diye açıldı, Ezgi girdi.


"Sürpriz!" 


Gülümsüyordu, Ekin de tebessüm etti. Arkadaşının neşesi onun üzerinde de pozitif etki bırakıyordu.


"Hoşgeldin" 

"Güzel haberlerle geldim"


Yaklaştı, yatağın köşesine oturdu, Ekin gözlerine baktı. Biliyordu güzel bir şey olmuştu.


"Yüzündeki bu koca gülümsemenin nedenini anlat bakalım"

"Tamam, sıkı dur anlatıyorum"


Ekin sessizce izliyordu, Ezgi derin bir nefes aldı.


"Hatırlıyor musun iş başvurusu yapmıştım"

"Kabul mu edildin?" 


Ezgi derin nefes aldı, oldukça mutluydu.


"Mülakata çağrıldım!!"


Ekin tebessüm etti, iki kız birbirine sıkıca sarıldı.


"Tebrik ederim, çok sevindim"

"Hala şoktayım, sanırım artık istediğim işi yapabileceğim"


Geriye çekildi genç kız, arkadaşının gözlerine bakıyordu.


"Mülakat ne zaman?"


Ezgi kolundaki saate çevirdi bakışını, heyecanla ayağa kalktı.


"Hiii iki saat kaldı, çabuk çabuk Ekin. Kalk hazırlan"


Şaşırdı Ekin, anlamsızca gözlerine bakıyordu.


"Ben neden hazırlanıyorum?"


Ezgi tebessüm etti, bugün arkadaşının da onun yanında almasını istiyordu.


"Ne demek bu? Beni oraya yalnız mı gönderceksin?"


Kafasını eğdi, yüzünü astı. Ekin şsşırsa da ayaklarını yataktan indirip ayağa kalktı. Giysi dolabının kapağını açtı.


"Ne giysem ki?" 


Ezgi sevinçle ayağa kalktı, kapıya yürüdü.


"Aşağıda bekliyorum seni"


Gülümseyerek kapıyırı arkasından kapatıp merdivenlere yürüdü.


....

Salondaki koltukta oturuyordu genç kız, bakışı küçük çocuğa kaydı. Tebessüm etti.


"Ali'ciğim, okuma yarışması nasıl gidiyor? Kaçıncı oldun?"


Ali'nin yeşilleri ona döndü, bu kızın evden biri olduğunu biliyor ve onu çok seviyordu.


"Hala birinci olamadım"


Astığı yüzünü yere indirdi, Ezgi yüzünde ufak tebessüm belirdi. Küçük yaşına rağmen utanması hoşuna gidiyordu. İki elini sıkıca tuttu, önüne eğildi.


"Olacaksın üzülme"


Çocuğun bakışı ona döndü, kafasını olumlu anlamda salladı. Birinci olmak için çok çalışacaktı.


Merdivenin en başında genç kız göründü. Yüzünde tebessüm oluştu, bakışı arkadaşına ve kardeşine kaydı.


"Söz verdi Ezgi Ablası, benim birtanem çok yakında birinci olacak"


Çocuğun yüzü güldü, basamakları inen ablasına yaklaştı.


"Evet, evet birinci olacağım"


Eğildi genç kız, kardeşinin yanağına öpücük kondurdu. Çocuk sıkıca boynuna sarıldı.


"Canım ablam" 


Ekin kollarını sıkıca doladı, saçını kokladı.


"Ben seni çok çok çok ve çok seviyorum"

"Bende herkesten çok seviyorum"


Ezgi'nin bakışı iki kardeşin üzerindeydi, gözünü kıstı.


"Beni kıskandırma faslınız bittiyse artık çıkalım mı?"


Ekin tebessüm etti, kardeşine baktı. Göz göze geldi iki kardeş, bakışlarla anlaştılar, Ali hızla Ezgi'ye yaklaşıp sıkıca sarıldı.


"Ben seni de çok seviyorum Ezgi Abla"


Gülümsedi Ezgi, çocuğu sıkıca sardı yanağına öpücük kondurdu.


"Ben de hemdr çok çok"


Yanlarına yaklaştı Ekin, sessizce ve gülümseyerek izliyordu. Arkadaşının geç kalmasını istemiyordu.


"Çıkmalıyız"


Koltuğa yaklaşan Ezgi, çantasını aldı. Birlikte evden çıktılar.


..... 

Taksiden indi iki kız, Ekin kafasını bir an kaldırdı. Önünde devasa yükseklikte bir şirket vardı. Şaşırdı, kalbi delicesine atmaya başladı.


Gözlerini kapadı, düşünmeye çalıştı. Zorlandığında başına ağrı gireceğini bilmesine rağmen yaptı. Gözleri kapının üzerindeydi, tam üstünde koca harflerle 'Aslanlı Holding' yazıyordu.


Ezgi ona döndü, adımlarının durduğunu fark etmişti. Arkadaşı sessiz, tepkisiz bir şekilde orayı izliyordu.


........

Kaza öncesi.. 


Gözlerini telefonun sesiyle araladı genç kız, ısrarla çalıyordu. Yatağında ve yüzüstü pozisyondaydı. Bıkkınlıkla elini uzattı, köşedeki komodinin üzerindeki telefonunu aldı. Yarı aralık gözlerini ekrana çevirdi, 'Aşkım' yazdığını gördü.


Yüzünde ufak tebessüm belirdi, üst köşedeki saate baktı, sabah vakitleriydi. Merakla kulağına yaklaştırdı.


"Alo" 


Yarı uykuluydu, adamın yüzü güldü.


"Uykucu" 


Genç kız kendine gelmeye çalıştı, sırtüstü döndü. Esniyordu.


"Uykucu değilim ben"


Adamın iki dudağının arasından koca bir kahkaha yükseldi, sesinden bile uyuma isteğini anlayabiliyordu.


"Yani şu an uyumuyor musun?"


Genç kız kafasını iki yana salladı, itiraz etti.


"Hayır, sadece gözlerimi dinlendiriyorum"


Adam yeniden kahkaha attı, kesinlikle inanmıyordu. Sevdiğinin tam bir uykucu olduğunu biliyordu.


"Peki Aşkım."


Yoldaydı genç adam, şoförün kullandığı arabanın arka koltuğunda oturmuştu. Üzerinde siyah bir takım elbise, elinde de dosyalar vardı.


"Ben birazdan toplantıya gireceğim, ne kadar süreceği belli olmadığı için öncesinde Meleğimin sesini duymak istedim"


Genç kız bir an duraksadı, zihninde tek kelime gidip gelmeye başladı. Toplantı.


"Ne toplantısı?"


Gözleri büyüdü, uykusu tamamen kaçmış kendine gelmişti. Adam tebessüm etti, ses tonunun değiştiğini fark edebiliyordu.


"Aşkım şirkette çalıştığımı hatırlıyorsun değil mi?"


Genç kız yavaşça doğruldu, sırtını başlığa dayadı. Parmakları telefonu sıkıca tutmuş, yeşil gözleri kıskançlıkla kısılmıştı.


"Nereden çıktı bir anda bu toplantı?"


Gözlerinin önünde bir toplantı salonu yer aldı, iyi giyimli, zeki ve güzel kadınlar sevdiği adamın karşısında ve yanında oturmuş, sadece hayranlıkla onu izliyordu.


"Aşkım dün belli oldu, bir anda değil"


Genç kız kafasını iki yana salladı, zihnindeki sahneyi hızla silmeye çalıştı.


"Neden benim şimdi haberim oluyor o zaman?"


Sustu, cevabı bekledi. Genç adam tebessüm etti, her toplantı öncesinde kızı ikna ediyor ve kıskançlığını biraz da olsa yatıştırmaya çalışıyordu.


"Sen beni hiç dinlemiyorsun aşkım. Dün gece sana toplantıdan söz etmiştim"

"Hayır söylemedin"


Duraksadı genç kız, dün geceyi anımsamaya çalıştı. Genç adamla geç saatlere kadar birlikteydi, film izlemek için plan yapmışlardı.


Genç kız filmin sonlarına doğru kafasını adamın dizine bırakmış ve uyuklamaya başlamıştı. Adamın bir şeyler anlattığını duyuyor fakat tam olarak algılayamıyordu. Filmin son sahnesini bile görememişti.


"Sen dizime yattığında söyledim, hatırlıyorsun değil mi? Hatta uyumadığını sadece gözlerini dinlendirdiğini söylemiştin"


Dudağını ısırdı Ekin, bu anı çok iyi hatırlıyordu. Adamın konuştuğu sırada uykuya geçiş yaptığını biliyordu. Yatağın köşesine yaklaştı, ayaklarını yere indirdi.


"Toplantıda kimler olacak?"


Adam güldü, sevdiğinin bu halleri oldukça hoşuna gidiyordu.


"Her zamanki ekibe ek olarak farklı şirketlerden birkaç yönetici"


Genç kız gözlerini kıstı, bir avucunu sıkmıştı.


"Kim o birkaç kişi?"


Adamın kahkahası arabada yankılandı, kızın neyi merak ettiğini çok iyi biliyordu.


"Aşkım çok üzgünüm ama iki tanesi kadın"


Hızla ayağa kalktı genç kız, odanın ortasında gidip gelmeye başladı.


"Ne? Onların ne işi var orada? Nasıl bir toplantı olacak? Dışarıda yemekli mi yoksa şirkette mi?"

"Yemekli değil, bizim şirketin toplantı odasında ve resmi olacak"


Derin bir soluk aldı genç kız, biraz da olsa rahatlamıştı.


"Dışarı çıkmayacaksınız, eminsin değil mi?"

"Hayır meleğim, çıkmayacağız"


Adımını durdurdu Ekin, bir elini beline dayadı.


"O kızlara bakarsan gözlerini oyacağımı biliyorsun değil mi?"

"Bilmez miyim? Hemde çok iyi biliyorum"

"Söz ver bana, gerekli olmadıkça onlarla konuşmayacaksın"

"Söz aşkım söz, tek kelime etmeyeceğim"


Gülüyor ve onu biraz da olsa rahatlatmak için elinden geleni yapıyordu.


Durdu araba, tam şirketin önündeydiler.


"Çıkınca hemen beni ara"

"Tamam meleğim ararım ama şimdi kapatmam gerek. Birazdan toplantı başlayacak. Seni seviyorum"

"Seni Seviyorum"


Telefonu kulağından indirdi genç kız, yatağa girdi. Tavanı izliyor, aklına türlü türlü senaryolar geliyordu. Bir an duraksadı, tek bir şey yapmak istedi.


"Hayır Ekin, yapmamalısın. Hayır"


Pozisyonunu değiştirdi, sola yattı. Bakışları karşısındaki duvardaydı, kendiyle büyük bir savaş içerisindeydi.


"Söz verdi, hiç kimseye bakmaz. Hem beni çok seviyor"


Tekrar yattığı şekli değiştirdi, sola döndü. Karşısında bir pencere vardı, dışarıyı izledi. Bir şey olmayacağına kendi kendini ikna etmeye çalışıyordu.


"O bakmaz da.. Ya kızlar yemeğe çıkma bahanesiyle onun kafasını karıştırırsa?"


Gözleri büyüdü, kalbi çarpmaya başladı. Olamazdı, buna kesinlikle engel olmalıydı. Hızla ayağa kalktı, dolabını açtığı gibi önüne çıkan ilk giysileri üzerine giyinmeye başladı. Kendine daha fazla hakim olamıyordu.


....

Bir ağacın arkasındaydı genç kız, karşısında şirketin giriş çıkış kapısı vardı. Gözüne gözlük takmış, gizlice izliyordu.


Ne kadar süre geçtiğinin farkında bile değildi, sadece giren çıkanı izliyor, genç adamı bekliyordu.


Kafasındaki düşünceler onu ele geçirmiş, kapıdan kızlarla çıkacağına inandırmıştı.


Gizlice izleyecek ve adama baskın yapacaktı, amacı buydu.


Derin bir nefes verdi, beklemekten sıkılmıştı. Bakışı bir an yoğunlaştı, genç adamı gördü.


Elinde siyah ve dikdörtgen bir evrak çantası, yanında da birkaç adam vardı. Toplantı sonrasıydı, yemek yemek için hep birlikte çıkmışlardı.


Hesapları, işleri konuşuyor, toplantıyı yorumluyorlardı. Genç adam bakışını bir an durdu, gözleri karşı kaldırımda bulunan ağaca kaydı.


Yüzünde ufak ve şaşkın bir tebessüm belirdi, kızın sessizce izlediğini görmüştü. Arkadaşlarına döndü.


"Siz bensiz gidin, işim çıktı"


Bakışını yeniden ağaca çevirdi, çantayı yere bıraktı. İki kolunu iki yana açtı, genç kız şaşırdı.


Hızla kafasını arkaya çevirdi, sağa sola baktı. Onu görmüyorsa kime açmıştı bu adam kollarını?


Şaşırdı çünkü ondan başkası orada yoktu, alt dudağını ısırdı. Yakalanmıştı.


Yavaşça ağacın arkasından çıktı, gözlüğünü gözünden çıkarıp saçına taktı. Derin bir nefesle caddeyi geçip adama yaklaştı, hala aynı şekilde onu beklediğini biliyordu.


Önünde durdu, onun açılan kolların arasına sığındı, adam sıkıca sarıldı. Saçlarını kokladı, bu sürpriz onu oldukça mutlu etmişti.


"Ne güzel sürpriz bu"


Genç kız yavaşça geriye çekildi, kafasını eğdi. Amacı kesinlikle sürpriz yapmak değildi.


"Sürpriz değildi"


Şaşırdı adam, gözlerine baktı.


"Değil mi?"

"Toplantım var demiştin ya, şey.. Ben de.."


Sustu, yaptığının doğru olmadığını biliyordu. Genç adam gözünü kıstı, aklına gelen ihtimale başta inanmak istemese de yüzünde koca bir tebessüm belirdi.


"Sen de acaba toplantıya katılan o kişilerle yemek yiyecek miyim diye merak ettin. Yanılıyor muyum?"


Genç kız bir an şaşırsa da gizlemek istemedi. Biliyordu, adam onun bu kıskançlıklarına alışkındı.


"Şeyy.. aslında. Öff evet ben baskın yapmak istedim"


Yanına yaklaştı Ömer, kollarını sıkıca sarıp saçına öpücük kondurdu. Düşüncesinde yanılmamıştı, yüzünde gülümseme vardı.


"Benim gözüm senden başkasını görür mü sanıyorsun?"


Hızla çekildi genç kız, bakışını onun gözlerine dikti.


"Ama o kızın gözleri seni görebilir"


Tebessüm etti adam, kızı kendine çekti. Sıkıca sarıldı. Aklında ve kalbinde sadece o vardı, başkasının yer alması mümkün değildi.


"Sen nasıl girdin hayatıma? Nasıl böyle her şeyim oluverdin?"


Genç kız güldü, kokunu sıkıca adamın boynuna doladı.


"Başına bela olmaya geldim demiştim"


Alnına öpücük bıraktı Ömer, yavaşça geriye çekilip elini yanağına bıraktı.


"Hemde en güzel bela, peki yemek yedi mi bu bela?"


Kafasını eğdi genç kız, kıskançlıktan kahvaltı bile etmemişti.


"Yemedim, kahvaltı da etmedim aslında"


Adam şaşırdı, gözlerine merakla bakıyordu.


"Neden? Hasta değilsin, değil mi?"


Alnına dokundu, genç kız kafasını iki yana salladı.


"Hayır sadece vakit bulamadım"


Aklına gelen inanmak istemedi Ömer, saatlerdir burada bekliyor olamazdı değil mi?


"Aşkım sen kaç saattir şirketi gözetliyorsun?"


Alt dudağını ısırdı kız, adamın yüzünde tebessüm oluştu.


"Ah başımın tatlı belası, hadi o zaman birlikte yemek yiyelim. Vaktin var mı?"

"Evet" 


Elini sıkıca tuttu, birlikte yürümeye başladılar. Caddenin karşı kaldırımda lüks bir lokanta vardı, o yöne döndüler. İkisinin de yüzünde gülümseme vardı.


..... 


Sessizdi Ekin, bakışları sadece önündeki şirketin tabelasındaydı. Zihnini zorladı, burada geçirdiği bir anı olduğunu düşündü.


Yüzü asıldı, çünkü zihninde hiçbir şey belirmiyordu. Kafasını eğdi, gözleri dolu dolu oldu. Beynine vurulan silgi onu oldukça sarsıyordu.


Gözlerini arkadaşına çevirdi Ezgi, arkadaşının bir anda durgunlaştığını biliyordu.


"Ne oldu? Tanıdık mı geldi burası?"


Derin bir nefes verdi Ekin, ne diyeceğini hiç bilmiyordu.


"Hem çok tanıdık hemde çok yabancı. Neyse boş ver alıştım bu duruma. Hadi geç kalmadan girelim"


Birlikte içeri girdiler, Ezgi adımını durdurdu. Beklediğinden fazla yoğunluk vardı, yüzü asıldı.


"Şansım yok denecek kadar az"


Arkadaşına döndü genç kız, bu kadar insanın boş pozisyonlara yerleşebilmek için geldiğini biliyordu. Arkadaşının hevesini yıkmak istemedi.


"Ben sana güveniyorum, sorulan tüm sorulara tam istedikleri cevapları verip işi alacaksın"


Tebessümle bir köşeye geçip oturdular, önlerinde bir kapı vardı. Herkes çevresine toplanmış, isimlerinin seslenmesiyle girebiliyordı.


..... 


Şirkete giriş yaptı genç adam, üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Saçları önden kaldırılmıştı. Tüm kadın çalışanların ilgisini çekecek bir yakışıklılığa sahipti, bunda pozisyonun etkisi bile azdı.


Yoğunluğun arasından geçtiğinde, sekreteri hızla yaklaştı. Elinde bir dosya vardı, patronuyla yürüyordu.


"Günaydın Ömer Bey"

"Günaydın" 


Genç adam gözlüğünü çıkarıp sekretere uzattı, bakışını gözlerine çevirdi.


"Bugünkü program nedir?"


Elindeki dosyaya bakışını çevirdi sekreter, içerisinde gün içerisinde yapılması gerekenler yazıyordu.


"Bir saat sonra bir toplantınız var, ardından yarım saat boşluk olacak. Sonra bir toplantı daha-"


Elini kaldırdı genç adam, sekreterin devam etmesine izin vermedi. Yine Yoğun günlerden biri olacaktı, anlamıştı.


"Ben odamdayım, kahvemi getirin"


Yönünü çevirdi, asansöre doğru. Odası üst katlardan birindeydi. Önünde geçtiği herkese kafasıyla selam veriyor, tebessüm ediyordu.


Bir adımı durdu, koridorun en ucunda asansör vardı, oraya ulaşabilmek için de önce kalabalığın içinden geçmesi gerekiyordu.


Bakışları bir köşeye yoğunlaştı, gördüğüne inanmak istemedi. Onu yalancı yerine koyan kız tam karşısında arkadaşıyla oturuyordu.


Kalbi hızla çarpmaya başladı, geri geri gitmek istedi. Bu doğru değildi? Onlar burada olamazdı. Gözlerini hızla sekretere çevirdi.


"Sende koridorun sonunda oturan kızları görüyor musun?"


Sekreter bakışını o yöne çevirdi, kalabalığa göz attı. Tam karşıda tek başına oturan iki kızı gördü. Sessiz sessiz gülümseyip sohbet ediyorlardı.


"Sanırım görüyorsun"


Telaş yaptı genç adam, önce etrafa bakındı. Gizlenebileceği bir yer aradı, koşar adımlarla yürüyüp bir köşeye gizlendi. Eğildi, kafasının tam üstünde bir tabela vardı, direğinin arasındaydı.


Sekreter şaşkındı, sadece patronunu izliyor, ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu.


"Ömer Bey bir sorun mu var?"


Genç adam işaret parmağını dudağına bıraktı, gözleri sadece o iki kızın üzerindeydi. Onlar oradan kalkmadan asansöre yaklaşamazdı.


"Sen odama git bekle, gelirim bir şekilde"

"Kahveniz?" 

"Odama bırak, kaybol şimdi!"


Sekreter davranışlarına anlam veremeyerek arkasını döndü, ilerledi. Ömer sessizce etrafa bakındı, buradan uzaklaşıp yukarı çıkmanın başka yolunu düşündü.


Merdivenler aklına gelen tek şey oldu, evet kullanmalıydı. Hızla ayağa kalktı, kafasını tabelaya sert bir şekilde çarptı, yere düştü.


"Ahh!!" 


Tüm çalışanlar ve sekreter bir an etrafına toplandı, umursamadan elini kafasına yaklaştırdı. Yavaşça ovmaya çalıştı, şiddetli bir ağrı hissediyordu.


"Ömer Bey iyi misiniz?"


Diyen sekreterin gözlerine baktı, uzatılan eline karşılık verip yerden kalktı.


"Buz torbası getir"


Sekreter hızla uzaklaştı, genç adam bakışını diğer endişeli gözlere çevirdi.


"İyiyim, sorun yok. Herkes işine dönsün"


Tek tek dağılan kişilere rağmen elini kafasına koymuş, acısını biraz da olsa dindirmeye çalışıyordu.


Başını yere eğdi, gözlerini kapattı. Sızısı çok şiddetliydi. Derin nefes aldı, kafasını yavaşça kaldırdı, bakışları bir çift gözle buluştu.


Yeşildi ve merakla adama bakıyordu. Hızla ne yapacağını bilmeyerek geri geri gidince, Ekin'in yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Bu adamın her karşılaşmada ondan kaçıyor olması, hoşuna oldukça gidiyordu.


"İnsan yiyen bir canavar değilim"


Adam durdu, gözleri sadece kızın gülüşüne kilitlendi. İçini bilmediği bir huzur sardı, genç kız yanına yaklaştı.


"İyi misin?" 


Kafasını tabelaya çarptığını ve eliyle bastırdığını görüyordu. Genç adam kafasını olumlu anlamda salladı.


"İyi-yim" 


Dedi sadece şaşkınlıkla ona bakarken. Bakışı sekreterine kaydı, elindeki buz torbasını uzatıyordu.


Genç adam eline aldı, kafasında oluşan ufak şişliğin üzerine bırakmaya çalıştı. Gözleri sadece kızın üzerindeydi.


Genç kız onu izliyordu, buzu yanlış yere bastırdığını gördü. Müdahale etme isteği belirdi tüm benliğinde. Yaklaştı, torbayı elinden çekti.


Adamla göz göze geldi, aldırmadan buzu adamın kafasındaki şişliğin üzerine bıraktı.


Adam şaşkın, tepkisizdi. İlk defa böylesine yakın duruyor, kalbi delicesine atıyordu.


"Bir süre böyle tutmalısın"


Kızın sesiyle kendini toparlamaya çalıştı, kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı.


Genç kızın gözleri bir an etrafa kaydı, merakla onlarca bakış onları izliyor, kendi aralarında fısıldaşıyordu. Genç kız şaşırdı, adama baktı anlam vermeye çalışarak.


"İnsanlar neden bize bakıyor?"


Genç adam etrafa bakındı, hepsi çalışanıydı. Merakla ikisini izliyorlardı.


"Patronlarının kafasına buz tutan kızın kim olduğunu merak ediyorlardır"


Genç kızın gözleri şaşkınlıkla büyüdü.


"Ne??" 


Hızla elini geriye çekti, buzu adamın ellerine bıraktı.


"Burası benim" 

"Ben bilmiyordum, gerçekten. Kusura bakma"


Geri geri adım attı, genç adam merakla ona baktı. Buzu yeniden kafasına dayadı.


"Neden buradasın?" 

"Ezgi'nin mülakatı var"


Ömer gülümsedi, gözlerini kıstı. İntikamını alma vaktiydi.


"Bana yalancı diyordun ama sanırım sende pek farklı değilsin. Beni takip edip geldiğini biliyorum"


Genç kız şaşırdı, hızla bakışını gözlerine çevirdi. Kafasını iki yana sallıyor, onu inandırmaya çalışıyordu.


"Hayır, yok öyle bir şey. Doğruyu söylüyorum"


Ömer sessizdi, kızın kendini inandırma çabasını izliyordu. Buraya onu takip ederek gelmediğini adı gibi biliyordu.


"Gerçekten ben sadece Ezgi'yle geldim, o az önce mülakata girdi"


Genç adam tebessümle izliyordu, Ezgi yaklaştı yanlarına. Mülakatı çok kısa sürmüştü, yüzü asıktı, hiç istediği gibi geçmemişti.


"Elendim sanırm" 


Önce arkadaşına baktı, bakışı adama kayınca yüzünde şaşkınlık oluştu.


"Ömer" 


Derin bir nefes verdi Ekin, kendini haklı çıkarma zamanıydı. Genç adama döndü.


"Ezgi de burada, şimdi yalan söylemediğimi anlamışsındır"


Genç adam dudaklarını bastırdı, daha fazla kendine hakim olamıyordu. Yüzünde tebessüm oluştu.


"Biliyorum" 

"Ne? Biliyor muydun?"


Kafasını salladı Ömer


"Evet" 

"Neden öyle dedin o zaman?"

"Çünkü suçsuz yere yalancı olmakla suçlanmak nasıl bir şey görmeni istedim"


Şaşırdı genç kız, gözleri büyüdü. Kafasını yavaşça yere eğdi, Mert'in yalanları yüzünden onu suçladığını hatırlıyordu. Hatalı olduğunu anladı, derin bir nefes verdi.


"Özür dilerim"


Genç adam tebessüm ettiğinde sekreter yaklaştı, toplantı saatinin yaklaştığını hatırlatmak amacındaydı.


"Ömer Bey, son hazırlıklar için bekleniyorsunuz"


Kolundkaş saate baktı Ömer, girmesi gerektiğini biliyordu. Bakışını genç kıza çevirdi, kafası yerde ve alt dudağını çekinerek ısırıyordu.


"Özrünü düşüneceğim, kabul edip etmediğimi bildirebilmem için de bana telefonunu vermen gerek"

"Telefon mu?" 


Genç kız çantasından çıkardı, Ömer hızla elinden çekti. Kendi numarasını tuşlayıp kısa bir çağrı attı, yeniden ona uzattı.


"Şimdi gitmem gerekiyor, seni arayacağım"


Dedi, kızın cevap vermesine bile fırsat vermeden hızla arkasını döndü asansöre yöneldi.


Ekin kendine gelmeye çalıştı, bakışını avucuna çevirdi. Telefonu sıkıca tutuyordu parmakları, arkasını döndü. Ezgi'nin de eşlik etmesiyle ilerlemeye başladı.


Ömer mutluydu, yüzünde nedensiz olduğunu düşündüğü bir tebessüm vardı. Kızın hatalı bakışları, zihninde yer etmiş, bu durum oldukça da hoşuna gitmişti.


Asansörden indi, bakışını yanındaki sekreterine çevirdi.


"Bugün şirkette ne mülakatı var?"


Sekreter ona döndü, birçok pozisyona alım yapmaya çalıştıklarını biliyordu.


"Boşalan birkaç pozisyon için eleman alımı yapılacak"

"Az önceki kızlardan diğeri, ismi Ezgi. Onun alınmasını istiyorum"

"Peki efendim" 


.... 


Dışarı çıktı iki kız, arkasını döndü Ekin. Bakışını tabelaya çevirdi, şirketin ismine baktı.


Gözlerini kapadı, düşünmeye çalıştı. Beden burayı böylesine yakın hissediyordu? Neden içerisi onun için rahatlatıcıydı.


Ezgi ona döndü, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.


"Ömer'in orada ne işi vardı?"


Derin bir nefes verdi Ekin. 


"Hata yaptım sanırım"


Zihninde adam vardı, kendini ifade etmesine bile izin vermeden onu suçlamıştı.


"Ne? Ne hatası?" 

"Boş ver sonra anlatırım, Mülakat nasıldı?"


Yüzünü astı Ezgi, hiç beklediği gibi geçmemişti. İle girme umudu tamamiyle yok olmuştu.


"Sadece iki soruya cevap verebildim"

"Üzülme, belki orada çalışmama senin için en iyisidir"


Mert'i hatırlıyordu, arkadaşından öğrendiği anda onu şirkette de rahat bırakmayacaktı. Şaşırdı Ezgi.


"Neden?" 

"Çünkü o şirketin sahibi Ömer"

"Ne?? Ömer o kadar zengin mi?"

"Öyleymiş" 


Onuz silkti Ezgi, yapacak bir şey yoktu. Başka başvuruları değerlendirmeliydi, burası olmamıştı.


....


Şirketin toplantı odasındaydı genç adam, uzun ve dikdörtgen masanın en ucunda oturuyordu.


İki tarafında da üçer olmak üzere, onun dışında altı kişi vardı. Genç adamın şirketin genel durumunu soruyor, elemanlarından raporlar alıyordu.


Bugün çok farklıydı, bunun tüm çalışanları farkındaydı. Toplantılarda ciddiyetini ve net tavrını hiç bozmadan adam, bu defa etrafa gülücükler saçıyordu.


Çalışanlar şaşkın, anlam vermeye çalışıyordu. İş konusunda disiplinli ve katı olduğunu herkes çok iyi biliyordu.


Eksik gelen bir dosya, hata yapılan bir konu onu çileden çıkarabilirdi.


Sağ köşenin en başında oturuyordu bir adam, yanındaki kişiye döndü. Şaşkındı.


"Ömer Bey iyi mi?"


Kafasını iki yana salladı diğer adam, patronunun yüzündeki ifadeye anlam vermeye çalışıyordu.


"Şimdi anlarız" 


Derin bir nefes aldı, önündeki dosyanın kapağını kapattı.


"Efendim, malesef ki istediğiniz belgeleri tamamlayamadım"


Tüm çalışanların gözleri büyüdü, adamdan büyük bir tepki beklediler. Ömer ona döndü, yüzünde gülümseme vardı. Zihninde sadece kıza haklılığını inandırdığı o an ve telefon numarası vardı.


Kalbi atıyordu, ilk defa o kızın yüzüne çekinmeden bakabilmişti.


"Önemli değil, sonra da hazırlarsınız"


Tüm çalışanlar şaşkınlıkla birbirine baktı, kesinlikle iyi değildi. Emin oldular.


....


Toplantı sonrasıydı, genç adam hızla ayağa kalktı, çok kısa molası vardı, sonrasında yine bir toplantıya girecekti.


Odada çıktı, koridora geçti. Ceketinin ceplerine dokundu, bir an adımı durdu. Telefonunu masada unutmuştu, arkasını döndü.


Yenşdne toplantı odasına gidip telefonunu almalıydı. Kapının önünde durdu, kulağına tek bir şey ulaştı.


"Ömer Bey bugün tıpkı kazadan öncesi gibiydi"


Çalışanlar adamın gidişiyle fısıldaşıyorlardı, şaşırdı genç adam. Kazadan öncesini düşündü, nasıl biriydi?


Annesinin anlattıklarında ve şimdiki halinde pek fark yoktu. Adam yine böyleydi, yine şirket söz konusu olduğunda sertti.


Gözleri büyüdü, çalışanının söylediğini düşündü. Dayanamadı, içeri adım attı, bakışını onlara çevirdi.


"Kazadan önce nasıl biriydim ben?"


Adamların gözleri ona döndü, konuşan kişi kafasını eğdi. Ağzından kaçırdığını ve öncesi hakkında konuşmanın yasak olduğunu biliyordu.


Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️

Loading...
0%