Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm: Ağlama

@mlkshnn

Toplantı sonrasıydı, genç adam hızla ayağa kalktı, çok kısa molası vardı, sonrasında yine bir toplantıya girecekti.


Odadan çıktı, koridora geçti. Ceketinin ceplerine dokundu, bir an adımı durdu. Telefonunu masada unutmuştu, arkasını döndü.


Yeniden toplantı odasına gidip telefonunu almalıydı. Kapının önünde durdu, kulağına tek bir şey ulaştı.


"Ömer Bey bugün tıpkı kazadan öncesi gibiydi"


Çalışanlar adamın gidişiyle fısıldaşıyorlardı, şaşırdı genç adam. Kazadan öncesini düşündü, nasıl biriydi?


Annesinin anlattıklarında ve şimdiki halinde pek fark yoktu. Adam yine böyleydi, yine şirket söz konusu olduğunda sertti. Yine çok gülmez, her zaman ciddiydi.


Gözleri büyüdü, çalışanının söylediğini düşündü. Dayanamadı, içeri adım attı, bakışını onlara çevirdi.


"Kazadan önce nasıl biriydim ben?"


Adamların gözleri ona döndü, konuşan kişi kafasını eğdi. Ağzından kaçırdığını ve öncesi hakkında konuşmanın yasak olduğunu biliyordu.


Yanına yaklaştı genç adam, önünde durdu. Gözleri merakla onun gözlerindeydi.


Adam kafasını eğmiş, bekliyordu. Ağzından kaçırdığı kelimelerin işsiz kalmasına bile neden olacağını biliyordu.


"İşsiz mi kalmak istiyorsun?"


Bakışını kaldırdı adam, söylediği kelimeleri toparlamalıydı. Patronunun gözlerine baktı.


"Bugün gibiydiniz"

"Nasıl?"

"Öncesinde herkesin çekindiği ve korktuğu patrondunuz ama son iki yılda ne olduysa sizi çok değiştirdi. Çok mutluydunuz ve hep gülüyordunuz"


Şaşırdı genç adam, annesinin söylediklerini yeniden anımsadı. Bu adamın söyledikleriyle kesinlikle uyuşmuyordu.


Neye uğradığını şaşırdı, elini masaya uzattı, telefonunu aldı. Arkasını döndü hızla odadan çıktı.


Hızla kendi odasına girdi, koltuğuna oturdu. Aklı karmakarışık olmuştu, hem annesinin hemde bu adamın söylediklerini düşünüyordu.


İkisi arasında çelişkiler vardı, hangisi doğruyu söylüyordu, emin olamıyordu. Kafasını iki yana salladı.


"Annem.. Neden yalan söylesin ki?"


Dönerli sandalyesini çevirdi, bakışları önündeki devasa büyüklükteki camdan dışarıya kaydı.


Önünde şehrin tüm manzarası vardı, kafasını eğdi. İki elinin arasına aldı, gözlerini kapadı. Zihnini zorlamaya çalıştı, daha fazla böyle kalmak istemiyordu. Hatırlamalıydı, artık eski hayatına geri dönmeliydi.


Aniden kafasını kaldırdı, odasının kapısı pat diye açılmıştı. Önce bakışını, sonra sandalyesini çevirdi. Mert'i gördü.


"Ben geldim"


Derin nefes aldı Ömer, arkadaşının bu odaya gelirken kapı çalma gibi bir huyu olmadığını biliyordu.


"Sen ne zaman girmeden kapıyı çalmayı öğreneceksin?"


Omuz silkti Mert. Odaya girdi, masaya yürüdü.


"Hiçbir zaman"


Oturdu masanın önündeki koltuklardan birine, ayaklarını da koltukların arasında bulunan sehpaya uzattı.


"Arkadaşını hiç sormuyorsun Ömer?"


Gözlerini kıstı Ömer, bakışları sehpanın üzerindeki bir çift ayaktaydı.


"İndir önce ayaklarını"


Sesinde ciddiyet vardı, yavaşça gelmeye çekti iki ayağını genç adam. Gözlerine baktı, alışkındı arkadaşının disiplinli ve ciddi tavırlarına.


Sessizdi Ömer, direklerini önündeki masaya dayadı, kafasını eklerinin arasına aldı.


Bir an aklında tek bir şey yer aldı, Ekin beyninin her köşesinde gidip gelmeye başladı.


Gerçekten mi telefon numarasını almış mıydı? Hızla telefonuna uzandı, rehberini açtı, ismini gördü. Yüzünde ufak tebessüm belirdi, Mert şaşkınlıkla ayağa kalktı.


Adamın onu fark edemeyecek kadar dalgın olduğunu biliyordu, parmak uçlarında yürüyüp arkadaşının arkasına geçti, bakışlarını elinde tuttuğu telefonun ekranına çevirdi, gördüğü isme şaşırdı.


"Ne? Ekin mi yazıyor orada?"


Ömer hızla kendine geldi, telefonu ters çevirdi, gözleri arkadaşına yoğunlaştı. Ne ara arkasına geçmişti, hiç bilmiyordu.


"Hayır, yanlış görmüşsün. Ekin değil"


Tebessüm etti Mert, adamın yüzündeki telaşı görebilmişti. Yeniden yerine oturdu, bakışları sadece onun gözlerindeydi.


"Onun ismini gördüm, eminim. Nereden buldun oğlum kızın numarasını?"


Öne doğru yaklaştı genç adam, gözlerini arkadaşının gözlerine dikti.


"Ekin değil dedim"

"O zaman ver telefonunu, kontrol edeceğim"

"Ne? Olmaz!"


Güldü Mert, gördüğünden emin oldu.


"O mu verdi? Sen mi istedin?"

"O değil dedim!"


Umursamadı Mert, sırtını geriye yasladı. Düşünüyordu.


"Sen cesaret edip isteyemezsin çünkü onu gördüğün anda bile kendinden geçiyorsun. Ama o da sana vermez çünkü seni yalancı olarak biliyor. Ee o zaman nasıl buldun numarayı?


Bakışını yeniden arkadaşına çevirdi, sessizce onu izliyordu. Derin bir nefes aldı genç adam, daha fazla içinde tutamadı.


"Ben aldım!"


Kafasını salladı Mert, buna kesinlikle inanmıyordu.


"İnanmamı bekleme"

"Doğruyu söylüyorum"


Mert şaşırdı, doğruldu. Kolunu masaya dayadı.


"Sen istedin ve o da verdi, öyle mi?"

"Hayır, o bana telefonunu verdi, bende kaydettim"


Geriye çekildi genç adam, iki dudağının arasında kahkaha yükseldi.


"Ekin mi telefonunu senin eline verdi?"

"Evet"


Bir an duraksadı, arkadaşının gözlerinin içine baktı. Ciddi görünüyordu.


"Doğru söylüyorsun"

"Şu anda da büyük ihtimal aramamı bekliyordur"


Kafasının karıştığını hissetti Mert, yeniden geriye yaslandı.


"Doğru düzgün anlatsana oğlum şunu, bulmaca çözmüyoruz burada"


Genç adam tebessüm etti, onu biraz daha merakta bırakmayı seçti. Ayağa kalktı, toplantı saati gelmişti.


"Toplantıya geç kalıyoruz, kalk"


Arkasını dönüp kapıya ilerledi, Mert hızla takip etti.


.....

Ömer için yoğun geçen bir günün daha sonuydu, son toplantıdan çıktı. Yanında arkadaşı vardı, odasının kapısında durdu.


"Benim işim bitti, sen gelmiyor musun?"


Kafasını salladı genç adam, yapması gereken birkaç şey daha vardı.


"Hayır, daha işlerim var"

"Tamam, ben kaçıyorum. Kızlar beni bekliyor"


Şaşırdı Ömer, merakla gözlerine baktı.


"Kızlar?"


Mert yaklaştı yanına, gözlerini gözlerine dikti. Yüzünde heyecan ve mutluluk vardı.


"Dün tanıştım, tam bir afet"


Şaşırdı Ömer, hala arkadaşının hızına alışmamıştı.


"Oğlum sen aynı anda kaç kızla görüşüyorsun?"


Tebessüm etti Mert, göz kırptı.


"Sayısını bilmiyorum"


Arkasını döndü, hızlı adımlarla arkadaşını geride bırakıp çıkışa yürüdü.


.....

Yoğun çalışıyordu genç adam, öğle yemeğine bile fırsat bulmamıştı. Odasında, önündeki dosyaların içerisinde kaybolmuştu.


Bir ses duydu, kapı çalıyordu. Kafasını kaldırdı, 'Gir!' dediğinde kapı yavaşça aralandı.


Karşısında bir adam vardı, üzerinde siyah bir takım elbise bulunuyordu. Genç adamın sekreteriydi.


Elinde bir dosya vardı, yaklaştı, masasının üzerine bırakıp geriye çekildi.


"Efendim, yemek siparişinizi verdim, yarım saate burada olacak"


Kafasını salladı genç adam, yeniden doyaya döndü, sekreterin çıkmak için kapıya yürüdüğünü hissedip yeniden bakışını kaldırdı.


"Sen de yemeğini yemelisin"


Tüm gün yoğun çalışmışlar ikisininde yemek molasına fırsatı olmamıştı.


"Peki efendim"


....

Çalışıyordu hala genç adam, odasında ve orta alanda bulunan oturma grubunda oturuyordu. Önünde cam bir orta sehpa vardı, üzerinde dosyaları bulunuyordu.


Karnının guruldadığını hissetti, evden geldiği andan beri hiçbir şey yememişti.


Kafası öne eğikti, dosyanın bir sayfasını çevirdi. Bir ses duydu, bakışını çevirdi, kapı tıklanıyordu.


"Gir"


Dedi merakla, yavaşça aralandı kapı.


Genç bir kız duruyordu, at kuyruğu yaptığı siyah saçlarına kırmızı bir kep şapka takmıştı ve aynı renk bir yelek giymişti. Çalıştığı yere aitti.

Elinde bir paket vardı, çekingen kömür gözleri genç adama döndü.


"Kusura bakmayın, kapıda kimseyi göremeyince kendim vermek zorunda kaldım"


Sessizdi genç adam, kızı izliyordu. Kafasını salladı, kız elindeki paketi adamın önündeki orta sehpaya bıraktı.


Geri geri gitti, genç adam ayağa kalktı. Tüm bedeninin sarsıldığını hissetti. Böyle bir anısı vardı, biliyordu.

Adımları kızın yanında bitti, gözlerine baktı. Zihnini zorladı, hatırlamalıydı.


"Teşekkür ederim"

"Afiyet olsun"


Arkasını döndü genç kız, hızlı adımlarla kapıdan çıktı. Derin nefes aldı adam, kalbi delice atıyordu. Elini kaldırdı, kafasının arka kısmına vurmaya başladı, hatırlamalıydı.


........

Kaza Öncesi...


Yoğun günlerden birine gözlerini açmıştı genç adam, üstünde lacivert bir takım elbise vardı, sabahın erken saatiydi. Arabasında, arka koltukta oturmuş, şirkete gidiyordu.


Elindeki dosyayı gözden geçiriyordu, bakışları kolundaki saate kaydı. Tek bir kişi belirdi hem kalbinde hemde zihninde.


Biliyordu çok erkendi saat, biliyordu sevdiği hala uyuyordu. Tebessüm etti, telefonunu ceketinin iç cebinden çıkardı.


Arayıp sesini duymayı çok istedi, inanıyordu. Onun sesi, neşesi ve gülüşüyle başladığı her gün daha güzel geçiyordu.


Yapamadı, uyandırmaya kıyamadı. Mesaj bölümünü açtı, en iyisi buydu.


"Günaydın uykucu Meleğim, bugün yemek yemeye bile fırsat bulamayacak kadar çok yoğun olacağım. Dün gece söz etmiştim, önemli toplantılar, görüşmeler olacak. Geç bitecek biliyorum ama ben yine de günü seni görmeden sonlandırmamak için elimden geleni yapacağım, Seni çok seviyorum"


Gönder tuşuna bastı, telefonunu yeniden cebine bırakıp dosyalarına yoğunlaştı.


....

Gözlerini yavaşça araladı genç kız, odasına ve yatağındaydı. Hızla elini yastığının altına bıraktı, telefonunu çıkardı.


Aklına sadece Ömer'i gelmiş, arayıp aramadığını merak etmişti. Ekranın ışığını açtı, yeşil gözleri hala uykuda ve kısıktı.


Mesajı gördü, yaklaşık bir saat önce gelmişti. Hızla açtı, yüzünde tebessüm, kalbinde heyecan vardı.


Tek tek okuduğu kelimeler yüzünü asmasına neden oldu, adamın bu kadar çalışmasına ve kendini bu denli yormasına dayanamıyordu. Mesajın üzerinde gezindi baş parmağı.


"Çok yoruluyorsun aşkım, kıyamam"


Dedi, yan döndü sıkıntıyla. Bakışları telefondaydı, aramak istedi. Sesini duymak, ona iyi dileklerde bulunmak istedi. Vazgeçti, yoğun çalıştığını biliyordu, onu meşgul etmek istemiyordu.


.....

Öğle vakitlerini geçiyordu saat, genç adam yorgunlukla odasına girdi. Geldiği andan beri iki toplantı ve bir görüşme yapmış, bir an olsun dinlenmemişti.


Orta alandaki kanepeye oturdu, deri ve siyahtı. Önündeki sehpaya baktı, üzeri dosya doluydu. Okuması gerektiğini biliyordu.


Bir ses duydu, kafasını sola çevirdi. kapı o yöndeydi. "Gir" dedi, sekreteri kapıyı araladı.


"Ömer Bey bir ziyaretçiniz var"


Genç adam şaşırdı, kafasını dosyalarına çevirdi. Bugün kimseye ayıracak vakti olmadığını söylemişti.


"Bugün kimseyle görüşemeyeceğimi söylemiştim, başka gün gelmesini söyle"

"Peki efendim"


Arkasını döndü sekreter, çıkıp kapıyı da örttü. Genç adam elini ensesinden geçirdi, önündeki dosyaya yoğunlaşmaya çalıştı.


Yeniden kapıyı duydu, çalıyordu. Bekledi, sekreteri kapıyı araladı.


"Ömer Bey yemek siparişi vermişsiniz"


Şaşırdı adam, kafasını iki yana salladı. Sipariş vermemişti, bekleyecek vakti yoktu çünkü.


"Hayır, ben istemedim"

"Efendim, ısrarla yemeği vermeden gitmeyeceğini söylüyor"


Derin nefes verdi genç adam, merakla kafasını olumlu anlamda sallamak zorunda kaldı. Sekreter odadan çıktı, kapıyı örttü.


....

Önündeki dosyaya yoğunlaşmıştı genç adam, odanın kapısı aniden açıldı. Bir ses ulaştı kulağına.


"Yemeğiniz geldi Ömer Bey"


Şaşırdı genç adam, bu ses onun her şeyiydi. Hızla kafasını soluna çevirdi, kapı oradaydı.

Genç kızı gördü, at kuyruğu yaptığı saçlarında kırmızı bir kep şapka ve kırmızı bir yelek vardı üzerinde.


Tebessüm etti, karşısında duran, elinde paket tutan ve gülümseyen kız, onun kalbini delice attırandı.


"Meleğim"


Dedi şaşkınlıkla, ayağa kalktı. Genç kız kapıyı örtüp yanına yaklaştı.


"Hayır, kurye"


Gülümsedi adam, elini yavaşça kızın yüzüne yaklaştırdı. Yanağında gezdirdi. Yeşil gözlerinin büyüsüne kapılmıştı bile.


"Böyle güzel bir kuryeleri olduğunu bilsem, her saat sipariş verirdim"


Tebessüm etti genç kız, gözlerini kıstı.


"Her kuryeye böyle mi diyorsun?"

"Senin gibisini görsem söylerim belki ama yok ki."


Gülümseyerek kızın elindeki paketleri aldı, arkasını döndü masanın üzerine bıraktı. Yeniden yaklaştı, karşılıklı ve çok yakın durmuşlardı.


Yaklaştı adam, nefesini hissediyordu. Dudağına çok küçük bir öpücük kondurdu, Ekin hızla geriye çekildi. Yüzünde tebessüm vardı.


"Şu an yaptığınız çok büyük bir suç Ömer Bey, ben işimi yaparak size yemek getiriyorum ama siz beni öpmeye çalışıyorsunuz. Lütfen toplantı saatiniz gelmeden yemeklerinizi yiyin"


Gülümsedi Ömer, kafasını çok az eğdi. Bu kız onun rahatlama nedeniydi.


"Umarım beğenirsiniz"


Elini sıkıca tuttu genç adam, kanepeye oturdu, onu da yanına oturttu. Biraz daha yanında kalmasını istiyordu.


"Size fikrimi söyleyebilmem için ben yiyene kadar burada kalmalısınız"


Genç kız itiraz etmeden kafasını olumlu anlamda salladı, yerinden kalkmadan önündeki sehpaya uzandı.


Üç ayrı kap getirmişti, hepsini kendi elleriyle adam için yapmıştı. En baştakini açtı. İçerisinde yaprak sarma vardı, kalem gibi sarılmıştı.


İkinciyi açtı, bir çorba vardı, üçüncüyü açtı, başka çeşit göründü. Adam gülümsedi, acıkmıştı. Hepsini bitireceğine adı gibi emindi.


"ooo menü harika görünüyor, aşçınız kim acaba?"


Eline sarmalardan birini aldı, yedi. Enfesti, bu tada bayılıyordu. Bunu sadece sevdiği kız yapabiliyordu çok iyi biliyordu.


"İsmi Ekin, biraz acemide olsa çok iyi yemek yapar efendim"


Tebessümle bir sarma daha eline aldı adam, kıza uzattı. Ekin yemeye başladı,


"Enfes olmuş, Ekin Hanım çok güzel hemde çok hamarat. Onu alan kişi çok şanslı."


Gözlerini kıstı genç adam, elini tuttu,


"Onu benden başkasına yar etmem"


Tebessüm etti genç kız, gözlerinin içine bakıyordu.


"Öyle mi? Neden peki?"

"Neden mi? Çünkü ben onsuz.. yaşayamam, güne başlayamam, günümü sonlandıramam"


Gülümseyerek iki kolunu boynuna sardı genç kız.


"Yani başınıza bela olmasına rağmen istiyor musunuz?"

"O benim başımın en güzel belası"


Yavaşça geriye çekildi genç kız, kolundaki saate baktı. Adamı daha fazla meşgul etmek istemiyordu. Ayağa kalktı.


"Servisimiz bu kadardı efendim, umarım memnun kalmışsınızdır. İşlerinizde başarılar dilerim ve akşama yolunuzu bekleyin biri olduğunu da unutmayın derim"


Aynı şekilde ayağa kalktı adam, ellerinden sıkıca tuttu.


"Çok memnun kaldım. Bundan sonra her gün aynı yerden sipariş vereceğime emin olabilirsiniz"

"Memnun oluruz efendim, her yoğun gününüzde menümüzle burada olacağız. Aşçımız sizi çok seviyor, hepsini sizin için kendi elleriyle yaptı çünkü işler yüzünden aç kalmanıza kıyamaz"


Yaklaştı, adamın dudağına küçük bir öpücük bıraktı. Gülümseyerek el sallayıp arkasını döndü, hızla kapıdan çıktı.


Yüzünde gülümseme vardı adamın, kızın çıktığı kapıya bakıyordu hala. Kalbi delice atıyorken düşünüyordu. Bu kız nasıl olurdu da böylesine hayatının merkezinde yer edinmişti.

Arkasını döndü, koltuğuna oturdu.


"Sen her geçen gün nasıl aklımı daha çok başımdan almayı başarıyorsun?"


Yemeklere baktı, önündeki çatalı eline aldı. Bir an önce yeyip işine devam etmeliydi.


......

Bekliyordu genç adam, gözlerini kapadı. Hatırlamaya çalıştı, vardı emindi. Buna benzer bir anısı vardı.

Zihnini zorladı, neden yaptığını bilmese de hızla koşmaya başladı.

Odadan çıktı, bakışı koridora döndü. Genç kızı aradı gözleri, etrafa bakındı. Yoktu, gitmişti.


Adımı durdu, arkasını döndü. Odasına girdi yeniden, koltuğuna oturdu. Gözleri sehpanın üzerindeki yemeklere kaydı, derin nefes aldı.


Kalbi çok garipti şu an, hem kavruluyor hemde sızlıyordu.

İki elini kaldırdı, avuçlarını iki şakağına bıraktı. Bastırdı, gözleri kapandı.

Hatırlamalı, geçmişine artık geri dönmeliydi. Bu belirsizlik geçen her dakikada onu daha çok yoruyordu.


Derin nefes aldı, kendine gelmeye çalıştı. Bir ses duydu, telefonu çalıyordu. Sehpanın üzerindeydi, eline aldı. Ekranına baktı, 'Melis' yazıyordu.


Umursamadı, sesini duymayı bile istemiyordu. Ters çevirip yeniden sehpaya bıraktı. Eline dosyayı aldı.


Okuduğu ilk satırda, birkaç kelime aniden yer aldı zihninde.


"Aşçımız sizi çok seviyor. Hepsini sizin için kendi elleriyle yaptı çünkü işler yüzünden aç kalmanıza kıyamaz."


Duraksadı adam, hızla elindeki dosya sehpaya düştü. İlk defa, ilk defa böyle bir şey hissediyordu. İlk defa geçmişine dair bir şeyler zihninde yer alıyordu.


Unutmaktan delicesine korktu, defalarca aynı kelimeleri dile getirdi, tekrar etti.


Daha fazla bekleyemedi, yerinde duramıyordu. Şirketi ve işleri bile umursamadı, hızla ayağa kalktı.


Nefese ihtiyacı vardı, kendini şirketin dışına attı. Bir caddedeydi, çift taraflı iki yol vardı karşısında.

Ne yapacağını, kime anlatacağını bilmiyordu. Korku hissediyordu sadece.

Hızla geçip giden arabalara bakıyordu, nereye gideceği hakkında hiçbir fikri yoktu.


Bir ses ulaştı kulağına, telefonu yeniden çalıyordu. Kendine gelmeye çalışarak pantolonun cebinden çıkardı. Ekranda 'Melis' yazdığını gördü.

Hızla cevaplama tuşuna basıp kulağına yaklaştırdı, sormak ve emin olmak istediği bir şey vardı.


"Alo"

"Aşkım sonunda cevap verdin"


Sessizdi adam, sadece düşünüyordu. Annesinin bunca zaman anlattığı hikaye zihninde yer alıyordu.


"Kazadan önce.."


Sustu, derin nefes aldı. Soruyu değiştirmeyi uygun buldu.


"Yemek yapmayı biliyor musun?"


Şaşırsa da genç kız, hiç tereddüt etmeden cevabını verdi.


"Hayır, daha önce hiç denemedim"


Kalakaldı genç adam, tüm benliğinin sarsıldığını hissetti. Mümkün müydü? Önceki hayatında başka bir kız olabilir miydi?


"Aşçımız sizi çok seviyor. Hepsini sizin için kendi elleriyle yaptı çünkü işler yüzünden aç kalmanıza kıyamaz. Bunları söyleyen sen değilsin o zaman"


Gözleri büyüdü kızın, ilk defa pot kırdığını fark etti. Sustu bir an, derin nefes aldı. Onu ikna edecek başka yalan bulmalıydı.


"Bendim!"


Kafasını iki yana salladı genç adam, gerçekçi bir açıklama bekliyordu.


"Yemek yapamadığını söyledin Melis!"


Alt dudağını ısırdı genç kız, sakin ve inandırıcı olmaya çalışıyordu.


"Evet bilmiyorum ama başkasına yaptırıp sana kendim yaptığımı söylemiştim"


Duraksadı genç adam, bu mümkün müydü? Gerçekten de böyle bir şey yapmış mıydı? Hiçbir şey bilmiyordu, derin nefes aldı, telefonu kulağından indirip kapattı.


.....

Odasındaydı genç kız, gecenin bir yarısıydı, uyuyordu.

Farkında değildi ama genç adamla yeniden tanışmak tüm benliğine etki etmişti.


Bir rüya ona musallat olmuş, düzenli olarak her gece onu etkisi altına alıyordu.

Yine o anlardan birindeydi, yine uyuyordu ve o rüyayı görüyordu.


Yeşillikler ve rengarenk çiçeklerin olduğu bir çocuk parkındaydı. Bir bankta oturuyor, karşısındaki çocukları izliyordu.


Tek başınaydı, uzun kahverengi saçları düzdü. Üzerinde beyaz omuzları askılı, uzun bir elbise vardı.


Sessizce çocukları izliyordu, bir nefes hissetti. Arkasında durmuştu biri, ellerini arkadan kızın gözlerinin önüne bırakıp kapatmıştı.


Şaşkındı Ekin, elini kaldırdı, gözlerini kapatan ellere dokundu. Kim olduğunu delicesine merak ediyordu. Arkasını dönmek, yüzünü görmek istedi ama bu kişi engel oldu.


"Kimim ben?"


Duraksadı genç kız, gözlerini kapatan iki ele daha fazla direnemedi. Kulağına ulaşan sesi tam algılayamasa da kelimelerini ve bir erkeğe ait olduğunu anlayabiliyordu.


Şu an bildiği tek şey ise kalbini pır pır ettiren biriydi, elinin sıcaklığı tüm benliğini sarmıştı.


"Ahmet"


Genç adamın yüzü asıldı, kafasını yavaşça iki yana salladı. İsmi kesinlikle bu değildi.


"Hayır, değil. Hadi zorla, zorla ve hatırlamaya çalış. Kimim ben?"


Düşünmeye çalıştı genç kız, aklına gelen bir erkek ismi daha buldu.


"Burak!"


Gözleri doldu adamın, kafasını eğdi. Kızın söylediği her yanlış isim, acıyla nefes almasına neden oluyordu.


"Lütfen, düşün ve ismimi bul. Sana kendimi gösterebilmem için bunu yap"


Genç kız sessizdi, adamın ağlamaklı sesini fark ediyordu. Gözleri dolu dolu oldu, kalbi sızlamaya başladı.


Olmuyordu, yapamıyordu. Söylediği hiçbir isim bu adamın ismi çıkmıyordu.


Gözlerindeki ellerin yavaşça gevşemeye başladığını hissetti. Bu fırsattı, hızla arkasını döndü. Onu görmeliydi, yüzü asıldı.


Adam arkasını dönmüş hızlı adımlarla uzaklaşıyordu. Yanına yaklaşmak istedi genç kız, adım atamadı. Ayakları yere yapışmıştı.


"Dur! Gitme! Kim olduğunu söylemedin hala!!"


Kızın gözyaşı dolu haykırışı yan odada uyuyan annesinin kulağına da ulaştı.


Asiye Hanım hızla yatağında çıkıp kızının odasına girdi. Yatağın köşesine oturdu, ter içerisinde ve nefes nefese sayıklıyordu.


"Ekin.. Annecim duyuyor musun beni?"


Elini kızının yüzüne bıraktı, genç kız hızla gözlerini araladı. Yeşil gözleri annesini gördü, yanakları yaşla dolmuştu. Hızla doğruldu, iki kolunu sıkıca sardı.


"Anne, delirmekten korkuyorum."


Gözyaşlarına hıçkırıkları eşlik etti, kalbi delice atıyordu. Bu rüya onu oldukça zorluyor, dengelerini alt üst ediyordu.


Kimdi bu adam? Kimdi kıza her defasında kendini hatırlatmaya çalışan?

Yavaşça geriye çekildi annesi, iki elini kızının yüzüne bıraktı. Gözyaşlarını yavaşça sildi.


"Sadece kabustu, geçti"

"Ne olur düşün anne, kim bu adam? Gerçekten bilmiyor musun?"


Kafasını eğdi kadın, gözleri dolu doluydu. Kızının gördüğü rüyanın onu oldukça zorladığını biliyordu.


"Bilmiyorum güzel kızım, gerçekten bilmiyorum. Çok düşündüm ve çok araştırdım ama kazadan önce senin için değerli olan bir adam yoktu."


Gözleri doluydu kadının, kızına söylediği her yalanda kalbi parça parça oluyordu.


"O zaman neden anne? Neden sürekli bu rüyayı görüyorum? Neden her defasında kalbimin duracağını hissediyorum?"


Derin nefes verdi kadın, kızını sakinleştirmek istedi. Elini yüzüne bıraktı, ardı ardına süzülen yaşları silmeye çalıştı.


"Seninle uyumamı ister misin?"


Genç kız cevap vermedi, yatağına yattı. Kafası yastıkla buluştu, annesine sırtını döndü.


Yavaşça arkasına girdi Asiye Hanım, gözlerinden usulca yaşlar süzülüyordu. Sağ eli yavaşça kızının sırtında ve saçlarında gezinmeye başladı.


....

Yavaşça doğruldu kadın, kızının düzenli nefesinden uyuduğunu anlayabiliyordu.


Yataktan indi, dikkatle üstünü örttü. Sessiz adımlarla kapıyı araladı, gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

Tam kapının önünde, eşi vardı. Başını eğdi, Murat Bey gözlerine bakıyordu. Kızı için endişeliydi.


"Uyuyabildi mi?"


Kafasını aşağı yukarı salladı, gözünden yanağına hızla yaş süzüldü.


Merdivenlere yürüdü, pek yeni olmasa da iki kattan oluşan müstakil bir evdi.

Basamakları arka arkaya inip, salona geçtiler. Kanepeye yan yana olacak şekilde oturdular.


"Üzülmesin istedik ama olmuyor. Yine üzülüyor, yine gözyaşları durmuyor"


İkisinin de kazadan sonra tek isteği olmuştu. Kızları çok hastaydı, mutlu olmayı hak ediyordu. Bunun en doğru yolu da o adam ve ailesinden uzak tutmaktı.


"O adamdan söz etmeyi sakın aklından geçirme"


Bakışı eşine döndü Asiye Hanım'ın, bu sırrın altında ezildiğini hissediyordu.


"Kızım.. Daha ne kadar böyle acı çekecek?"

"Onların neler yaptığını unutma, öğrenmek onu daha kötü yapacak"


Kafasını eğdi Asiye Hanım, eşi kadar katı değildi. Çoğu zaman vazgeçmek ve her şeyi anlatmak istiyordu.


"Biliyorum, haklısın. Kızım onun yüzünden bu durumda ama o hiç merak edip sormadı bile"

"O hiçbir zaman Ekin'in sevgisini hak etmedi."


Gözlerine baktı kadın, bir umut, bir ihtimal belirdi tüm benliğinde.


"Belki de aramıştır ama bulamamıştır"


Kafasını iki yana salladı Murat Bey, böyle bir şeye ihtimal vermiyordu. Eğer merak etse ne yapar eder bunca zamanda bulurdu.


"Aynı hastanede tedavi gördüler, o iyileşti gitti ama bir defa ziyaretine gelmedi"

"Ali bir defa gördüğünü söylemişti"


İhtimal vermiyordu Murat Bey.


"Ali benzetmiştir birini."


Asiye Hanım gözlerine baktı, kızı için bir şeyler yapmak istiyordu.


"Ben gidip bulayım, Ekin'in durumundan söz edeyim. Onu görmesi için her şeyi yaparım"


Adamın yüzü gerildi, kafasını hiddetle iki yana salladı.


"Asla! Onların kapısına gitmeyeceksin!"


Ayağa kalktı, bu teklif bile onu delirtmeye yetmişti. Merdivenleri hızla çıkıp odasına yürüdü, Asiye Hanım da takip etti.


.... 

Yatağındaydı genç kız, sırtüstüydü. Gözleri açıktı, karanlıklar içerisinde tavanı izliyordu


Bir an olsun uykuya dalmamış, annesinin gidişiyle de gözlerini açmıştı.


Nefes alamadığını hissediyordu, ayaklarını yataktan indirdi, kalktı. Sol duvarda pencere vardı, yaklaştı, perdeyi çekti.


Camı açtı, kafasını dışarıya çıkardı. Derin derin soluk aldı, rahatlamaya ihtiyacı vardı.


Yetmediğini hissetti, arkasını dönüp dolabına yaklaştı. Kapısını açıp ince bir hırka çıkardı. Biliyordu, normal bir kişiye daha göre daha çok üşürdü.


Bir hırsız sessizliğinde evden çıktı, ne saat ne de tek oluşu umurundaydı.


.... 

Adımları onu en çok rahatladığını hissettiği yere getirdi. Çocuk parkının kapısındaydı, oldukça karanlıktı sadece parkın bahçesine bulunan iki elektrik direği tarafından aydınlatılıyordu.


Yaklaştı, bankın üzerine oturdu. Dizlerini birbirine yapıştırdı, üşüyordu. Üstündeki ince hırka şu an onu ısıtmaya kesinlikle yetmiyordu.


İnce bir pijama takımı giymişti, kahverengi ve krem renklerdeydi.


Zihninde gördüğü rüya vardı. Canını acıtan şey ise ailesinin ondan gizlediği şeyler olduğunu hissetmesiydi.


Emin değildi ama biliyordu, ailesi ondan geçmişiyle ilgili bir şeyler gizliyordu. Neden yaptıklarını hiç bilmiyordu ama sormaya da cesareti yoktu.


Gözlerinden usulca yaş süzüldü, kafasını gökyüzüne kaldırdı. Uzun zamandır var olan dileğini yeniden tekrar etti. 'Lütfen ölmeden önce geçmişimi hatırlayayım".


Yalnız olduğunu düşünüyordu, ailesi ondan birçok şeyi gizliyor, onu daha çok yalnızlığa mahkum ediyordu.


Bakışını yavaşça yere eğdi, gözlerini usulca yumdu. Yanında bir nefes hissetti.


Bakışını yavaşça sağına çevirdi, gözleri bir çift gözle buluştu.


Oydu, geçmişinin en büyük yerine sahip olan, rüyalarına gelip kendini hatırlatmaya çalışan adam. Ömer'i..


Birbirlerinin gözlerine sessizce bakıyorlardı, ikisi de burada karşılaşmanın şaşkınlığını yaşıyordu.


Kızın gözleri yaşlı, adamın ise nedensiz bir endişe doluydu. İkisinin de kalbi delice atıyor, daha fazla yakınlık için çırpınıyordu.


Elini kaldırdı genç adam, yavaşça kızın yanağının üzerine bıraktı. Baş parmağı usulca yaşları silmeye çalıştı


"Ağlama"


Dedi, diyebildi sadece. Kalbinin orta yerinde bir kor vardı, bu yaşlar da onu alevlendirmişti.


.... 

Oy vermeyi lütfen unutmayakum 💚

Loading...
0%