Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8.Bölüm: İki Kişi

@mlkshnn

Birbirlerinin gözlerine sessizce bakıyorlardı, ikisi de burada karşılaşmanın şokunu yaşıyordu.


Kızın gözleri yaşlı, adamın ise nedensiz bir endişe doluydu. İkisinin de kalbi delice atıyor, daha fazla yakınlık için çırpınıyordu.


Elini kaldırdı genç adam, yavaşça kızın yanağının üzerine bıraktı. Baş parmağı usulca yaşları silmeye çalıştı.


"Ağlama"


Dedi, diyebildi sadece. Kalbinin orta yerinde bir kor vardı, bu yaşlar da onu alevlendirmişti.


Yavaşça ayağa kalktı genç kız, gözyaşlarının görünmesini hiç istemezdi. Bunca zamandır savaşı hep kendi kendine olmuştu


Üşüyordu, aldırmadan adım atıyordu. Genç adam doğruldu, onu yalnız bırakmak istemedi. Bir gölge misali bir adım gerisinden takip etmeye başladı.


İki kolunu göğsünde birleştirdi genç kız, tüm vücudunu titreme sarmıştı. Biliyordu, soğuğun fazlası da sağlığı için zarardı.


Adamın gözleri ondaydı, üşüdüğünü gördü. Hızla ceketini çıkardı, önüne dikildi. Karşılıklı ve çok yakın durmuşlardı, itiraz kabul etmeden giymesine yardımcı oldu.


Sessizdi genç kız, biraz da olsa ısınmasını yardım eden ceketle yeniden yürümeye başladı.


Gözyaşları sessiz akıyordu, delicesine korkuyordu. Geçmişini hatırlamadan sonsuzluğa gitmeyi istemiyordu.


Adamın kalbini alevler sarmıştı, kızın gözyaşlarına anlam vermeye çalışıyordu. İşini acıtıyordu, yeşil gözlerden usulca akak yaşlar.


Biri arkada biri bir adım geride gecenin bir yarısında sessizce ilerliyorlardı.


....


Dakikalar geçiyor genç kızı üstündeki cekette ısıtmaya yetmiyordu artık, yanına yaklaştı genç adam. Daha fazla titretiyişini izlemek istemiyordu.


Önünde durdu, elini uzatıp elinden tuttu. Genç kızın şaşkın bakışlarına rağmen arkasını döndü.


Arabasına yaklaştı, ön kapıyı açtı, oturttu. Sürücü koltuğuna da kendisi yerleşip kapıları kapattı, arabanın klimasını açtı.


Genç kız sessizdi, Ömer arabayı çalıştırdı. Gecenin yarısına rağmen bir kafe bulma ümidiyle çalıştırdı.


Durdurdu genç adam arabasını, sonunda açık olan kafe bulabilmişti. Bakışını genç kıza çevirdi, merakla ona bakıyordu.


"Kahve alacağım, ısıtır"


Arkasını döndü, kapıyı açtığı gibi indi.


.... 

İki elinde iki kahve bardağı tutuyordu Ömer, kapıyı kahveleri tek ele alarak açtı, gözlerini kıza çevirdi, şaşkınlıkla duraksadı.


Ekin kafasını yana çevirmiş, uyuyordu. Genç adam, yüzüne baktı. Sessiz sessiz soluk alıyordu, kalbinin orta yerinde bir kıpırtı hissetti. Neydi bu?


Kahveleri bir köşeye bıraktı, onu izlemek için çırpınan tüm benliğine engel olamadan yan döndü, gözlerini onun yüzüne çevirip sessizce izlemeye başladı.


...


Kaza öncesi..


Genç kız aynadan son kez kendine baktı, sabahın erken saatinde genç adamla görüşmek için uyanıp hazırlanmıştı.


Arkasını döndü, yatağının üzerinde çantası vardı. Koluna taktı, evden çıktı.


Annesi ve kardeşinin babasıyla şehir dışına gittiği günlerden birindeydi, genç kız tek başına kalıyordu.


Adımları evinin bir sokak ötesinde durdu, gözleri bir arabaya yoğunlaştı. Tebessüm etti, genç adam sırtını ön kapıya dayamış bekliyordu.


Onun için yoğun bir günün başlangıcıydı, öğlene doğru şirket için oldukça önemli bir toplantı gerçekleşecekti. Öncesinde genç kızla başbaşa kahvaltı edip zaman geçirmek istemiş, dün geceden bunun planını yapmıştı.


Üstünde lacivert bir takım elbise, gözlerinde siyah bir güneş gözlüğü vardı. Saçları önden çok az kalktı.


Gözleri kızın yeşil gözleriyle buluştu, tebessümle iki kolunu iki yana açtı. Ekin gülümseyip adımlarını hızlandırdı, kollarının arasına girdi.


Sıkıca sarıldığı adamın gözlerine pozisyonunu bozmadan baktı.


"Çok beklettim mi?"


Kafasını iki yana salladı Ömer, onu beklemek bile güzeldi.


"Ucunda sen varsan ben bir ömür beklerim"


Elini adamın yanağına bıraktı genç kız, sakallarında yavaşça gezdirdi.


"Ben kıyamam ki seni bekletmeye"


Eline öpücük bıraktı genç adam, ön kapıyı açtı. Genç kız tebessümle oturdu, o da sürücü koltuğuna yerleşti.


"Gidelim"


Arabayı çalıştırdı, Ekin kafasını geriye yasladı. Kafasını yana çevirdi, adamı sessizce izliyordu.


Bakışını ona çevirdi Ömer, kızın her zamankinin aksine durgun ve sessiz olduğunu fark etti.


"Uyumadın mı gece?"


Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı.


"Çok uyudum, hala da uyuyabilirim"


"Bitkin görünüyorsun"

"Çok az"


Şaşırdı genç adam, hızla arabayı bir köşeye çekip durdurdu.


"Neden durdun?"


Diye merakla soran kıza rağmen emniyet kemerini açtı, yönünü ona çevirdi.


"Ateşin var mı?"


Dudağını alnına bastırdı, tüm benliğinde şiddetli sıcaklık hissetti. Gözleri endişeyle büyüdü, yavaşça geriye çekildi.


"Yanıyorsun"


Ekin kafasını hızla iki yana salladı, onu telaşlandırmak istemiyordu.


"İyiyim"


Duymadı genç adam, yeniden kemerini bağlayıp arabayı çalıştırdı. Geri dönüş yapıp başka yola saptı.


"Nereye?"


"Hastaneye"

"Gerçekten iyiyim"

"Bunu doktordan da duymak istiyorum"


Genç kızın ısrarlı itirazına rağmen Ömer bir hastanenin önünde durdurdu.


Hızla inip, arabanın önünden dolanarak kapının önüne yaklaştı. Kapıyı açtı, bakışları genç kızın gözleriyle buluştu.


"Hadi Meleğim, gel"


Kafasını iki yana salladı Ekin, hastanelerden nefret ediyor, girmek istemiyordu.


"İstemiyorum, gerçekten iyiyim"


"İtiraz kabul etmiyorum, içeri gireceğiz ve doktor seni muayene edecek."


Elinden tutup indirdi, birlikte acile giriş yaptılar. Adam, önce doktorla konuştu, ardından genç kızı yataklardan birine oturttu.


İki eliyle yüzünü kavradı, gözlerinin içine bakıyordu. Yeşilleri, kızarık ve bitkindi.


"Şimdi doktor gelecek"


.... 


Geriye çekildi doktor, genç bir adamdı. Üzerinde beyaz bir önlük vardı. Detaylı muayene yapmıştı. Ömer elinden sıkıca tutmuştu kızın, endişeyle doktoru izliyordu.


"Ateş çok yüksek, başka şikayetiniz var mı?"


Kızın gözlerine bakıyordu, düşünmeye çalıştı Ekin. Sürekli esniyor ve bitkin hissediyordu.


"Halsizim ama çok az"


"Bir serum bağlayalım, sizi hem rahatlatacak hemde ateşinizin düşmesini sağlayacak."


Yüzünü astı genç kız, hala da gitmek için direniyordu. Yaklaştı genç adam, doktorun gidişiyle kızı hızla kucaklayıp boş yataklardan birine taşıdı.


Yatmasına yardımcı olup, üstüne ince beyaz bir pike örttü.


"Çok az canın yanacak ama serum iyi gelecek"


Elini sıkıca tuttu, baş ucunda bulunan sandalyeye oturdu. Diğer eli de kızın saçlarını yavaşça okşuyordu.


"Senin önemli bir toplantın vardı"


Genç adam kafasını iki yana salladı, şu an onun için her şey önemsizdi. Alnına öpücük kondurdu.


"Hiç kimse ve hiçbir şey senden daha önemli değil, sakın unutma. Yorma kendini, hemşire gelene kadar dinlenmeye çalış."


Sessizdi genç kız, sadece gözleri usulca kapanmaya direniyordu.


"Meleğim, serumun öncesinde bir şeyler yemelisin. Bekle"


Ayağa kalktı, kantine yöneldi.


..... 


Elinde malzemelerle yaklaştı hemşire, kızın kolunu sıyırdı. Genç adam bir elini kendi gözlerine bir elini de sevdiğinin gözlerine bıraktı. Canı yanarken seyirci kalamazdı.


"Aşkım abartmıyor musun?"


Yüzünde tebessüm vardı genç kızın, adamın endişesini görüyordu. Sessizdi genç adam, iğne kızın derisini derlerken bunu asla izleyemezdi.


Tebessüm etti hemşire, iğnenin ucuyla kızın damar yolunu buldu. İşini halledip geriye çekildi.


"Bitti Aşkım"


Ellerini hızla çekti genç adam, bakışını koluna çevirdi. Serum bağlanmıştı.


"Canın çok yandı mı?"


Gözlerine bakıyordu, tebessüm etti Ekin, hissetmemişti bile.


"Hayır"


"Doğruyu söyle"

"Gerçekten"


Derin nefes verdi Ömer, ikna olmuştu. Ayağa kalktı, pikeyi düzeltti. Alnına sıcacık bir öpücük kondurdu.


"Şimdi gözlerini kapat, güzelce uyu. Ben burada bekleyeceğim"


Kafasını iki yana sallamaya çalıştı genç kız, işlerini onun yüzünden bırakmasını istemiyordu.


"Bekleme, toplantın var"


Ömer olumlu anlamda başını salladı, genç kızın gözleri yavaşça kapandı.


..... 


Gözlerini yavaşça araladı genç kız, karşısında beyaz bir tavan vardı. Kafasını çok az çevirdi, genç adamı gördü. Hala sandalyede oturuyor, onu izliyordu.


"Meleğim, iyi misin?"


Bakışını koluna çevirdi, serum çıkarılmıştı. Ellerinden destek alıp kalkmaya çalıştı.


"İyiyim"


"Serum bitti, ateşin de düştü. Doktor tekrar muaneye etti ve gayet iyi olduğunu söyledi."


Sırtını başlığa dayamaya çalıştı.


"Gidebilir miyiz artık?"


"Tabi ki, kalkabilecek misin?"


Kafasını salladı, genç adam hızla eğildi. Ayakkabılarını ayağına itirazına rağmen geçirdi. Kalkmasına yardımcı olup elinden sıkıca tuttu.


Yavaş adımlarla odadan çıktılar, genç kız bakışını adama çevirdi.


"Saat kaç?"


"13.00"


Şaşırdı genç kız, bu kadar saattir uyuyor muydu? Hiç farkında bile değildi.


"Toplantıya gitmedin mi?"


"Hayır"


Gözlerini kıstı, buna inanmak istemiyordu. Gitmesini söylemişti.


"Bekleme demiştim, sorun olmaz mı senin için?"


"Bunları düşünme"


Arabanın önünde adımlarını durdurdu genç kız, ona döndü. Alt dudağını ısırdı, adama gününü böyle geçirttiği için kendini kötü hissediyordu.


Yaklaştı, iki kolunu boynuna doladı. Kafasını omzuna dayadı.


"Benim yüzümden çok sıkıcı bir gün geçirdin değil mi?"


Tebessüm etti genç adam, kafasını iki yana salladı. Aksine hayatının en güzel günlerindendi. Genç kız uyumuş ve o saatlerce izlemişti.


"Hayatımın en güzel anlarını yaşadım. Uykucu meleği saatlerce izledim"


Tebessümle arabanın kapısını açtı, genç kızın daha fazla ayakta kalmasını istemiyordu.


Koltuğa tebessümle oturdu Ekin, bakışı önden dolanıp sürücü koltuğuna oturan adamın üzerindeydi.


"Hasta olmamın seni mutlu ettiğini mi söylüyorsun?"


Tebessüm etti genç adam, kemerini bağladı. Kızın da bağladığından emin olup, ona döndü. Elini tuttu, küçük bir öpücük kondurdu.


"Hesap sormaya başladığına göre gerçekten iyisin artık"


Bakışını yola çevirdi, arabayı çalıştı. İkisinin de yüzünde mutluluk ve gülümseme vardı.


....


Genç kızın evinin durdurdu arabayı genç adam, bakışını gözlerine çevirdi.


"Seni bu halde yalnız bırakacağım için içim hiç rahat değil"


İşleri vardı, şirkete uğraması gerekiyordu. Genç kızın ailesinin de evde olmadığını bilmek onu endişelendiriyordu.


"Dinlenirim aşkım"


Kapıyı açıp indi, Ömer de aynısını yapıp yanına yaklaştı. İki Elini yanaklarına bıraktı.


"Şimdi eve giriyorsun, ılık duş alıp yatağa giriyorsun. İyice uyuyorsun, uyandığında da ilk olarak beni arıyorsun. Tamam mı?"


Ekin tebessümle asker selamı verdi.


"Emredersiniz Ömer Bey"


Tebessüm etti adam, onu bırakmak istemiyordu.


"Görüşürüz Meleğim, kendine dikkat et. Bir meleği uyurken izlemek güzel olsa bile hasta olmanı istemem"


Elini tuttu Ekin, gülümsüyordu.


"Söz ver bana, bir daha hiç hasta olmayacak ve beni böyle korkutmayacaksın"


Güldü genç kız, yanağına öpücük kondurdu.


"Söz, hemde Ekin sözü. Bir daha asla hasta olmayacağım"


Adam alnına öpücük kondurdu, rahatlamıştı. Bu söze güvenmişti ama bilememişti. Hayatın hiçbir şeyde garantisi yoktu.


.....


Arabasını şirketin önünde park etti genç adam, hızlı adımlarla içeri girdi. Girmediği toplantının başına iş açacağını biliyordu fakat umursamıyordu. Onun için genç kız daha önemliydi.


Odasına yürüdü, sekreteri önüne çıktı. Yolunu bekliyordu dakikalardır.


"Ömer Bey, babanız sizi odasında bekliyor"


"Tamam"


Yolunu değiştirdi, babasının odasına yürüdü. Önce kapıyı tıkladı, kulpunu indirdi.


Odanın en ucunda bulunan masada oturuyordu Kemal Bey, gözlüğünü önüne bırakmış. Gözleri öfke doluydu, zihninde sadece katılmadığı için kötü geçen toplantı vardı.


"Neredesin sen bu önemli günde? Nasıl giremezsin toplantıya?"


Kafasını eğdi genç adam, hatalı olduğunu bilse de pişmanlık duymuyordu. İş, onun için her şey değildi.


"Bir arkadaşımın yanında olmak zorundaydım"


Ayağa kalktı babası, masanın köşesinden dolanıp oğluna yaklaştı. Gözlerini, gözlerine dikti.


"Arkadaşın mı sevgilin mi?"


Adam şaşırmadı, annesinin Ekin'den söz etmiş olabileceğini düşündü.


"Sevgilim değil.. Sevdiğim! Aşık olduğum! "


Gözlerini kapadı Kemal Bey, derin nefes aldı. Öfkesini yatıştırmaya çalıştı.


"Bir kız yüzünden kaçırdığımız fırsatın farkında mısın?"


Genç adamın ses tonu babasının aksine daha kısıktı. Derin nefes aldı.


"O hastayken ben toplantıya giremezdim"


Kravatını gevşetti Kemal Bey, oğlunun umursamazlığı onu deli ediyordu.


"Sakın aklından çıkarma! Senin her zaman önceliğin bu şirket olacak!"


Genç adamın dudağında ufak bir tebessüm çıktı, kafasını iki yana salladı.


"Yanılıyorsun baba, şirket asla benim önceliğim olmayacak."


"Buna asla izin vermeyeceğim, bir kız için burayı boşlayamazsın! Onun keyfi uğruna toplantıları aksatamazsın!"


Yumruklarını sıktı Ömer, sakinliğini daha fazla koruyamıyordu.


"İzin istemiyorum, böyle olacak diyorum!"


İşaret parmağını doğrulttu babası, öfkeyle salladı.


"Ben senin babanım!!"


"Ben artık her istediğinizi yapmak zorunda olan bir çocuk değilim! Sen ve Annem, ne yaparsanız da ben Ekin'i asla bırakmayacağım. Bunu aklınızdan çıkarın!"


Arkasını döndü, babasının tek kelime etmesine izin vermeden odadan çıktı. Koridora geçti, Kravatını gevşetti, daraldığını hissediyordu.


Derin derin nefes aldı, hızla asansöre yürüdü. Onu rahatlatacak tek kişi vardı, bir an önce yanına gitmeliydi.


..... 


Arabayı durdurdu genç adam, kendine çeki düzen verdi. Hala öfke doluydu, bunu kıza yansıtmak istemiyordu.


Kendinden emin olduktan sonra indi, kapıya yaklaştı. Ailenin evde olmamasının rahatlığı vardı üzerinde.


Elini zile yaklaştırdı, dokundu. Çalıyordu, ses yoktu. Bir daha bastı, yine kapı açılmadı. Üçüncü kez dokundu, parmağını üzerinden hiç kaldırmadı. Endişeyle doldu, hızla diğer elini yumruk yapıp kapıya vurmaya başladı.


"Ekin!! Ekin!"


Bir eli zilin üzerinde bir eli de kapıyı yumrukluyordu. Kesin bir şey olmuştu? Onu eve kadar kendisi bırakmış, bir yere gitmiş olamazdı.


"Ekin!!"


Yumruk yaptığı elini yeniden vurdu, kapı aniden açıldı. Genç kız kapıyı duymuş, duştan apar topar çıkıp pijamalarını giyinmişti, saçları hala ıslak ve havluya sarılıydı.


"Ömer"


Dedi şaşkınlıkla gözlerine bakıp. Endişesine anlam vermeye çalışıyordu. Genç adam gözlerini kapadı, derin bir soluk alıp iki kolunu sıkıca ona sardı.


"Korkuttun beni, neden bu kadar geç açtın?"


Yavaşça geriye çekildi Ekin, gözlerine bakıyordu.


"Duş almamı söylemiştin"


Derin soluk aldı genç adam, öylesine korkmuştu ki bunu unutmuştu. Yaklaştı, yeniden kollarını doladı. İyi olduğuna defalarca şükretti.


Şaşkındı Ekin, tebessümle geriye çekildi. Adamın gözlerine baktı.


"Sen neden hemen geri geldin? Beni mi özledin?"


Gülümsedi Ömer, ellerini tuttu. Genç kız tebessüm ediyordu.


"Hemde delice özledim"


"Yalancı, söyle niye döndün?"


Belli etmemeye çalışıyordu genç adam, bakışını eve çevirdi.


"Seni yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Misafir kabul ediyorsun, değil mi?"


Kafasını hızla salladı Ekin, kalbi onu her an yanında istiyordu.


"Etmez miyim, gel"


İçeri girdi genç adam, önüne koca bir salon çıktı. En orta yerde bir oturma grubu vardı, koltuklardan birine oturdu.


Genç kız saçlarını havludan kurtarıp, bakışını genç adama çevirdi. Kurulaması gerekiyordu.


"Banyoda saçlarımı kurulayıp dönerim"


Ömer tebessüm etti ayağa kalktı, kızı takip etti. Arka arkaya banyoya geçtiler, Ekin aynanın karşısındaki sandalyeye oturdu, kurutma makinesini açtı.


Genç adam kapı pervazında onu izliyor, aynadan da gözlerini görebiliyordu. Yanına yaklaştı, kurutmayı elinden aldı.


Saçlarına yavaşça tuttu, genç kız tebessümle aynaya baktı. Adam tam arkasında ve onun saçlarını kuruluyordu.


"Ilık mıydı su?"


"Evet, çok rahatlatıcıydı."


Tebessüm etti genç adam, elini saçlarının arasına geçirdi, kurutmanın sıcaklığını o yöne çevirdi.


"Ateşinin yeniden çıkmasına engel olacak"


.....


Kanepede oturmuştu genç adam, eli Ekin'in elini sıkıca kavramıştı. Karşısında televizyon vardı. Açık fakat sesi kısıktı.


Genç kız başını adamın dizine bırakmış, yan dönmüştü. Gözleri televizyonun ekranında olsa da tüm dikkati elini sıkıca tutan ellerdeydi.


Zihni ise çok başka yerdeydi, düşünüyordu hala. Genç adam neden hemen geri gelmişti?


Boştaki elini kızın saçlarında gezdirdi Ömer, derin nefrs aldı. Babasıyla tartıştığı anı düşünüyordu.


"Daha iyi misin?"


Ekin kafasını aşağı yukarı salladı, gözlerini yumdu, tekrar açtı.


"İyiyim ama çok uykum var"


Tebessüm etti Ömer, eğildi, alnına öpücük kondurdu.


"İlaçların etkisidir, gözlerini kapat ve iyice dinlen"


Sırt üstü döndü genç kız, gözlerini adamın gözlerine sabitledi.


"Neden şirkete gitmedin?"


"Yanında olmak istedim"


Esnedi Ekin, ona inanmıyordu.


"İnanayım mı?"


"İnanmalısın aşkım"


Gözlerini kapadı genç kız, daha fazla direnemiyordu.


"Şu an çok uykum var ama uyandığım anda yeniden soracağım"


Gülümsedi Ömer, saçlarını yavaşça okşuyordu.


"Tamam, sen şimdi uyu ve kendini daha iyi hissettiğinde yeniden sor"


"Tamam"


Dedi tüm bedeni uykuya geçiş yaparken.


..... 


Yüzünde ufak tebessüm belirdi adamın, elini kaldırdı. Yaklaştırdı, saçlarını tutamları görüş açısını kapatıyordu. Uyandırmamaya gayret ederek saçları kulağının arkasına bıraktı.

..... 

Gözlerini yavaşça araladı genç kız, kendine gelmeye çalıştı. Sabahın erken saatiydi, gün yeni doğmuştu. Arabadaydı, bulunduğu ön koltuk geriye yatırılmış, üstüne adamın ceketi örtülmüştü.


Şaşkınlıkla doğruldu, tam karşısında genç adam vardı. Yüzü ona dönük, gözleri de kapalıydı.


Saatlerce kızı izlemişti Ömer, sabaha doğru da daha fazla direnemeyip gözlerini kapatmıştı.


Dün geceyi hatırladı, parkta, en kötü olduğu anlardan birinde adam yanında belirmişti.


Yavaşça üstündeki ceketi kaldırdı, adamın üstüne örtüp arabadan çıktı.


.....


Kendine gelmeye çalıştı Ömer, gözleri tam yanındaki koltuğa kaydı, boştu. Hızla doğruldu, geceyi hatırlıyordu.


En son genç kız burada uyuyakalmıştı, merakla arka koltuğa bakıp, indi.


Sağa sola göz gezdirdi, merak doluydu. Nereye gitmişti ki?


Geri döndü, ceketinin cebinde telefonu vardı, çıkardı, ellerinin arasında titredi, mesaj gelmişti.


"Evdeyim"


Yazıyordu, Ekin'den gelmişti. Derin bir soluk aldı, rahatlamıştı.


Koltuğuna yerleşti, gözleri ve parmağı ekrandaydı. Ne yazacağını hiç bilmiyordu, bir mesaj daha geldi.


"Özür dilerim sana yalancı dediğin için. Teşekkür ederim dün gece için"


Tebessüm etti genç adam, tüm benliğini heyecan sardı. Mesaj kısmını açtı, ona en uygun cevabı yazmalıydı.


"Teşekkür ederim"


Yazdı, kafasını hızla iki yana salladı. Bu şekilde göndermemeliydi. Çok resmi olurdu. Hızla sildi. Düşünmeye çalıştı, ne yazmalıydı?


Yatağındaydı genç kız, sırtüstü yatmış, elinde telefonuyla tavanı izliyordu. Merakla gelecek olan mesajı bekliyordu.


Bir ses duydu, odası aniden açılmıştı. Gözleri o yöne döndü, arkadaşını gördü. Şaşkın bir tebessümle doğruldu, ayaklarını yatağın köşesinden yere indirdi.


"Tebrik et beni arkadaşım"


Yüzünde koca bir gülümseme vardı Ezgi'nin, sabahın erken saatine rağmen soluğu burada almak istemişti.


"Tebrik mi? Neden?"


Yatağın önünde ayakta durmuştu, gülümseyerek iki kolunu sonuna kadar açtı. Gözlerinin içi parıldıyordu.


"Çünkü mülakatı geçmişim, Aslanlı şirketinde çalışmaya başlıyorum"


Şaşırdı Ekin, meraklı gözleri arkadaşındaydı.


"Mülakat kötü geçti demiştin"


"Evet öyleydi, demekki kötünün iyisiyim. Çok mutluyum Ekin"


Tebessümle ayağa kalktı Ekin, arkadaşının mutluluğuna ortak olmak istedi.


İki kolunu boynuna doladı, bir avucunda da telefonunu tutmuştu.


"Çok sevindim, tebrik ederim"


Yavaşça geriye çekildi, gözleri ilk olarak telefonun ekranına kaydı, mesaj olup olmadığını merak etmişti.


Ezgi'nin meraklı bakışları onu buldu, gözünü kıstı.


"Beklediğin bir şey mi var telefonda?"


Ekin hızla kafasını iki yana salladı.


"Hayır" dediği anda telefon titredi, mesaj gelmişti. Hızla ekrana baktı, beklediği kişidendi.


"Dün gece hiç konuşamadık, umarım bir dahaki karşılaşmamızda sohbet etme fırsatı buluruz"


Genç kızın yüzünde istemsiz bir tebessüm belirdi, arkadaşının odadaki varlığını tamamen unuttu.


Ezgi merakla yaklaştı, garipliğin farkındaydı. Ekrana bakmaya çalıştı.


"Bir mesajıyla yüzünü gülümseten bu kişi kim?


Hızla ışığını kapatıp geriye çekti Ekin, arkadaşı yüzünü astı. Biliyordu, tek arkadaşıydı, onu daha önce başkasıyla hiç paylaşmamıştı.


"Benden gizli biriyle mi görüşüyorsun?"


"Hayır"

"Bence evet"


Yeniden telefon titredi, Ekin'in aklı uçup gitti. Hızla telefonun ekranını açtı.


"Gülmenin böylesine yakıştığı gözler, hiç yaş dökmemeli"


Tebessüm etti, Ezgi onu izliyordu. Elini yavaşça kaldırdı, telefonu hızla elinden alacağı anda Ekin geriye çekti.


"Aşk olsun Ekin, arkadaşız biz seninle"


"Ezgi biliyorum yanlış anlamlar yükleyeceksin ama öyle bir şey yok. Biz onunla sadece arkadaşız"


Şaşırdı Ezgi, tek kaşını kaldırdı. Aklına tek bir kişi gelmişti.


"Yoksa?"


"Evet"


Yüzünde koca bir gülümseme belirdi.


"Biliyordum, biliyordum. Hissetmiştim Ömer'in ilk anda sana ilgisi olduğunu"


"Ezgi arkadaşız sadece"

"Hı hı kesin öyledir"


Yaklaştı yanına, ekrana bakmaya çalıştı.


"Ne yazmış?"


Ekin tebessümle geriye çekti yeniden, mesajları okutmaya niyeti yoktu.


"Olmaz"


"Peki istediğin olsun, şimdilik gitmeliyim"

"Nereye?"

"İşe başlayacağımı söyledim, belgelerimi teslim edeceğim. Öncesinde sana haber vermek istedim"


Arkadaşına yaklaştı, iki yanağına öpücük kondurdu.


"Görüşürüz"


"Görüşürüz canım"


Ezgi'nin kapıyı örttünden emin oldu Ekin, yeniden yatağun köşesine oturdu. Bakışları telefonunun ekranına kaydı.


Ne yapacağını hiç bilmiyordu, düşündü. Düşündü, "Teşekkür ederim" yazabildi sadece. Parmağı gönder tuşuna bastığı anda da pişman oldu, yanına bir şeyler daha ekleyebilir, biraz daha yakın davranabilirdi.


Yüzü asıldı, iletim raporuna baktı. Sırtını yatağın üzerine attı, telefonu yanına bırakıp tavanı izlemeye başladı.


Bir ses duydu, odanın kapısı yavaşça aralanıyordu. Genç kız tebessüm etti, biliyordu böylesine sessiz açmaya çalışan tek kişi kardeşiydi.


Yavaşça doğruldu, oturdu. Gözleri kapının ufak aralığından kardeşiyle buluştu.


Küçük çocuğun üzerinde pantolonu gri, tişörtü sarı olan üniforma vardı. Okula gitmeden ablasını görmek istemiş, anne ve babasının onu rahatsız etmemesi için yaptığı uyarıları görmezden gelmişti.


Ekin tebessüm etti, kardeşinin sevgisi onun için en iyi ve etkili ilaçtı. İki kolunu iki yana açtı.


"Aşkım"


Ali gülümsedi, kpıyu tamamen açıp hızla içeri girdi. Ablasının kollarının arasına sığındı. Kafasını göğsünün üzerine dayadı.


Küçük yüreği endişe doluydu, hasta olduğunu bildiği ablasını her an da görmek, onunla vakit geçirmek istiyordu.


"Annem dinlendiğini söyledi ama gizlice geldim abla"


Genç kız gülümsedi, geriye çekilip iki yanağına öpücük kondurdu.


"İyi yaptın, aferin. Kahvaltını yaptın mı?"


"Evet"


İki kolundan tutup birleştirdiği dizlerinin üzerine yan oturttu. Ali kolunu onun beline sarmıştı.


"Yaptım, servisi bekliyorum"


Saçlarını yavaşça okşadı genç kız, meraklı gözleri kardeşini izledi. Söylemek istediği bir şey olduğunu anlayabiliyordu.


"Bana söylemek istediğin bir şey mi var?"


Küçük çocuk kendinkiyle aynı renk olan gözlere baktı, derin nefes aldı.


"Bugün yine okuma yarışması yapacağız"


Ekin tebessüm etti, başına öpücük kondurdu.


"Birinci olmak için hazırsın değil mi?


"Evet, çok çok hikaye kitabı okudum"

"O zaman bugün birinci olup bana güzel haberi veriyorsun. Sonra da ikimiz bunu kutlamak için birlikte uyuyoruz"


Ali sevinçle gülümsedi, kollarını doladı, Ekin iki elini çocuğun karnına yaklaştırıp gıdıklamaya başladı, odadan ikisinin gülüşü yankılandı.


Aralık olan kapıdan Asiye Hanım göründü, gözleri iki çocuğuna kaydı. Gülüyorlardı, mutlu oldu. Onları bir ömür böyle bir arada görmeyi diledi.


Servisin kornası duyuldu, kadın oğluna çevirdi bakışını.


"Ali servisin geldi"


Genç kız durdu, kardeşinin iki yanağına da koca birer öpücük kondurdu.


"Hadi bakalım, bekletme"


"Görüşürüz Abla"


Diyerek arkasını döndü, Asiye Hanım kızına yaklaştı. Zihninde dün gece vardı, kızı gördüğü rüyayla uyanmış, annesine yalvararak düşünmesini istemişti.


"İyi uyuyabildin mi?"


Ekin kafasını aşağı yukarı salladı, sadece annesini üzmek istemedi. Sonrasında uyuyamamış, dışarı çıkmıştı.


"Alışıyorum artık anne, bazen sitem etsem de biliyorum öyle birini hiç hatırlamayacağım"


"Annecim, belki de senin için en doğrusu budur"


Kafasını iki yana salladı Ekin, şaşkındı.


"Doğru da olsa yanlış da olsa ben hatırlamak ve bu kişinin benimle olan ilgisini bilmek istiyorum."


Genç kızı ani bir öksürük tuttu, üst üste birkaç defa öksürdü, annesi telaşla gözlerine baktı.


"Üşüttün mü sen? Odan soğuk mu?"


Elini hızla alnına bıraktı, genç kız geriye çekildi. Biliyordu, dün gece parkta üşütmüştü.


"İyiyim"


"Bu gece odanın sıcaklığını biraz daha artıracağım. Kendine dikkat etmelisin"

"Dikkat ediyorum anne, ayrıca endişelenme kendime sözüm var. Geçmişimi hatırlamadan ölmeyeceğim"


Kadının yüzü asıldı, kalbini alevler sardı. Gözleri dolsa da tutmaya çalıştı.


"Bir daha ölüm kelimesini kullanma, öyle bir şey olmayacak"


Tebessüm etti genç kız, elini annesinin yanağına bıraktı.


"Çok açım ben Asiye sultan"


Ayağa kalktı annesi, kızının gözlerine bakmamaya çalışıyordu. Buruk bir tebessüm oluşturdu yüzünde.


"Hemen hazırlayacağım sana, odana mı getireyim?"


"Hayır, salona ineceğim"

"Tamam"


Arkasını döndü, odadan çıktı. Kapıyı örtüp sırtını yavaşça dayadı. Gözlerinden sessiz sessiz yaşlar dökülmeye başladı.


Canını en çok acıtandı 'ölüm' kelimesi. Delicesine korkuyordu.


.... 


Aynanın önündeydi genç kız, önce duş almış sonra da giyinmişti. Uzun saçlarını elleriyle bir kez daha düzeltti. Telefonunun titrediğini hissetti, yatağın ucundaydı.


Merakla yaklaşıp eline aldı, ekranda Ömer'in ismini gördü. Gözleri büyüdü, onu tamamen unutmuştu.


Hızla açtı, 'Bana bir kahve borçlusun' yazdığını gördü. Şaşırdı, 'Kahve mi? yazdı.


Bekledi, telefon saniyeler içerisinde yeniden titredi.


"Dün gece kahve bulabilmek için dakikalarca bir kafe aradım. Sonunda buldum, aldım. Geri geldiğimde sen uyumuştun, bende iki kahveyle yapayalnız kalmıştım"


Alt dudağını ısırdı genç kız, ne diyeceğini düşündü. Yüzünde çok ufak bir tebessüm vardı.


"Borcumu nasıl ödemem gerek?"


"Bugün öğle arasında ısmarlayabilirsin"


Duraksadı genç kız, beyni kabul etmemesini söylese de kalbi onu bastırıyordu.


"Tamam"


Adamın yüzünde koca bir tebessüm belirdi, telefonu avucunda sıkmıştı.


"Dün geceki parkta buluşalım"


"Tamam"


Hızla telefonu yatağa bıraktı Ekin, heyecan doluydu. Yeniden aynanın önüne geçti, kendine baktı.


Yüzünü inceledi, solgundu, ilaçların verdiği etkiydi ona. Arkasını döndü, dolabına yaklaştı. Makyaj malzemelerini çıkardı, çok az da olsa biraz allık ve ruj kullanmak istedi.


Yüzünde tebessüm, kalbinde heyecan vardı. Kapısı yavaşça aralandı, gözleri annesiyle buluştu.


"Kahvaltıya inmedin kızım"


Şaşırdı kadın, kızının gülen yüzüne ve elindeki ruja baktı.


"Güzel haberler aldın sanırım"


"Hayır annecim, sadece keyfim yerinde"


Tebessüm etti Asiye Hanım, mutlu olması onu da mutlu ediyordu.


"Yüzün hep böyle gülsün"


"Teşekkür ederim"

"Çayını soğutmadan kahvaltı yapmalısın kızım"

"Tamam annecim, geleceğim"


Arkasını döndü Asiye Hanım, odadan çıktı. Ekin baştan aşağı kendini bir kez daha süzdü.


Sade giyinmeyi seviyordu, gözleri aynı renk bir bluz ve siyah dar bir kot giymişti.


..... 


Kolunda çantasıyla merdivenleri indi genç kız, annesinin bakışları ona kaydı.


"Dışarı mı çıkacaksın?"


"Evet anne"


Derin nefes aldı Asiye Hanım, gözlerine baktı. Onun için endişeliydi.


"Kendini çok yormamalısın"


"Biliyorum annecim"


Genç kız masaya yaklaştı, oturdu. Asiye Hanım elinde koca bir ilaç poşetiyle yaklaşıp önüne bıraktı.


"İlaçlarını almayı unutma"


"Tamam"


Arkasını döndü, merdivenlerden yukarı çıktı. Elinde telefonu vardı, Ezgi'nin ismini buldu.


Kızının son zamanlardaki özellikle bugünkü hali onu şaşırtıyordu. En son o adamla görüştüğü zamanlarda böyle görebiliyordu.


"Alo"


"Ezgi, Ekin'in son zamanlarda görüştüğü kişilerin kim olduğunu biliyor musun?"


Şirketteydi genç kız, belgelerini teslim etmiş, işlemlerini yapıyordu.


"Evet, tüm arkadaşlarımız ortak"


"Peki, Ekin'i önceden tanıyan var mı?"

"Hayır, zaten iki kişi dışında hepsi tanıdığınız kişiler"


Şaşırdı Asiye Hanım, parmakları telefonu sıktı. Endişeyle doldu.


"İki kişi mi? Kim bunlar? İsimleri ne?"


... 


Oy ve yorumları eksik etmeyelim 💚

Loading...
0%