Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9.Bölüm: Kıskançlık Meselesi

@mlkshnn


"Bu hayattan çok şey istemiyorum. Dünyadaki milyonlarca erkekten sadece biri bir ömür benimle olsun"

 

.... 

"Alo"

"Ezgi, Ekin'in son zamanlarda görüştüğü kişilerin kim olduğunu biliyor musun?"


Şirketteydi genç kız, belgelerini teslim etmiş, işlemlerini yapıyordu.


"Evet, tüm arkadaşlarımız ortak"


"Peki, aralarında Ekin'i önceden tanıyan var mı?"

"Hayır, zaten iki kişi dışında hepsi tanıdığınız kişiler"


Şaşırdı Asiye Hanım, parmakları telefonu sıktı. Endişeyle doldu.


"İki kişi mi? Kim bunlar? İsimleri ne?"


Merakla bekliyor, kalbi hızla çarpıyordu. Kızının eski bir arkadaşıyla karşılaşmasının korkusu uzun zamandır hayatında vardı.


"İşleri ilk günden aksatmaya başladın"


Ezgi hızla kafasını duyduğu sesle çevirdi, gözleri telaşla büyüdü. Bu onun üst pozisyonunda çalışan kişiydi.


"Asiye Teyzem korkmanıza gerek yok. Bu kişiler onu önceden tanımıyorlardı, içiniz rahat olsun. Şimdilik kapatmalıyım işlerim var"


Kadının tüm benliğini derin bir rahatlama sardı, düşündüğü kişi değildi. Telefonu yerine bırakıp ayağa kalktı, artık işlerine yoğunlaşabilirdi.


.....


Parktaydı Ekin, bankta sessizce ve tek başına oturuyordu. Karşısında salıncak vardı, izliyordu. Kafası çok başka yerdeydi, burada olma nedenini sorguluyordu.


Yaptığına, daha birkaç gündür tanıdığı adamın buluşma teklifini kabul edip erkenden buraya geldiğine inanamıyordu. Hata mı yapıyordu hiç bilmiyordu ama kalbinin en derinlerinde ona güven duyan ufak bir kısım vardı.


Bir yıldır Ezgi'den başkasına yaklaşmaz, tek bir arkadaşlık kurmazken neden bu adama yenik düşüyordu?


Neden böyle kısa sürede tanıdığı bir adam için tüm tabularını yıkmayı böylesine istiyordu?


Zihninde dün gece yer aldı, yalnız olduğunu hissettiği anda onun varlığını hissetmişti, kimdi bu adam, kimdi de hayatına böylesine dahil olmayı başarıyordu?


Derin nefes aldı, elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. Hızla atıyordu, bakışını giriş kapısına çevirdi. Tüm kalbi adamı görmek için çırpınıyordu, hala gelmemişti.


Salıncağa döndü gözleri, sadece birkaç çocuk oyuncakların etrafında vardı. Ne hissettiğini bilmiyor, anlayamıyordu. Bu park da tıpkı o adam gibi hissettiriyordu, hem çok uzak hem de çok yakın.


Ayağa kalktı, salıncağa yaklaştı. Elinin birini zincirine bıraktı, yavaşça dokundu. Gözlerini kapadı, biliyordu. Annesinin itiraz etmesine rağmen burada geçmişi vardı. Ona hiçbir yer burası gibi hissettirmiyordu.


Düşünmeli, hafızasını zorlamalıydı. Bu hayattaki kısa ömrüne inatla sonsuzluğa gitmeden önce hafızasını geri kazanmalı, gerçek Ekin'i bulmalıydı.


Kimdi, gerçekten ismi de Ekin miydi? Benliği şüpheler içerisinde kavruluyordu, çevresinde ona doğruları söyleyen tek kişi bile olduğuna inanmıyordu.


Arkadaşını anımsadı, en yakını gibi görünse de o genç kızın en uzağıydı. İyiliğini istediğine şüphesi yoktu fakat ailesiyle ortak hareket etmesine anlam veremiyordu. Neden anne ve babasının yalanlarına dahil oluyordu?


Bazen ona hak vermeye, iyiliği için yaptığı düşüncesine kapılsa da kalbinin en derinlerinde kırgınlık vardı. Yine de ne olursa olsun varlığına ve her daim yanında oluşuna şükür ediyordu. Hastanede tanıştığı o günden bu yana desteğini hiçbir zaman eksik etmemişti.


.... 


Bir sandalyede oturuyordu genç adam, evinin bahçesindeydi. Sırtını yaslamış, kafasını da geriye dayamıştı. Zihni derim düşüncelerin içerisinde kaybolmuştu.


Gün onun için bugün çok erken başlamıştı. Günün ilk ışıklarında gözlerini heyecanla açmış, saati görünce büyük hayal kırıklığı yaşamıştı. Buluşma saatine hala çok vardı.


Heyecan doluydu, genç kızla görüşecek olmanın heyecanı tüm benliğini sarmıştı. Neden böyle bir hisse kapıldığını bilmiyordu, pek de kurcalamıyordu doğrusu. Bu durum oldukça hoşuna gidiyordu.


Uyandığı andan beri zaman geçirmek adına kendine uğraşlar çıkarmaya çalışmıştı. Önce duş almış, giyinmişti.


Mutfağa geçmiş, kahvaltıyı hazırlamayı düşünmüştü. Bu istek ilk defa benliğinde oluşmuştu. Fakat evde çalışan hizmetlinin uyanması, onu mutfakta görmenin şaşkınlığını yaşaması bu fikirden anında vazgeçmesine neden olmuştu.


Yeniden arkasını dönüp odasına yürümüş, telefonunu kurcalama gayretine girmişti. Önüne çıkan tüm haberleri okumuş, şirketin eski dosyalarına bile göz atmıştı.


Bakışları yeniden saate döndüğünde geçen zamanın sadece yarım saat olduğunu fark etmişti. Yüzü asılmış, yeniden telefonu eline alıp bir oyun indirmeye karar vermişti.


İndirdiği birkaç oyunla sadece yarım saat daha geçirip derin nefesle ayağa kalkmış şirkete gitmeyi düşünmüştü anında da vazgeçmişti. Şu an bu kafayla şirketi batıracak pozisyonu görüyordu kendinde.


Sonunda pes ederek bahçeye çıkmış bir sandalyede oturmuştu. Önünde havuz vardı, derin düşüncelere dalmıştı. Buluşmaya karar verdiği andan beri çok garip hislerin içerisindeydi.


Zihninde Melis yer aldı, ailesinin onunla ilgili anlattığı geçmişe rağmen bir kez bile böyle heyecanlanmamıştı. Ekin'de çok farklı bir büyü vardı, kısacık sürede heyecanlanmasına neden olan, mantığını devre dışı bırakan bir büyü.


Kolundaki saate baktı, hala buluşma saatine vardı. Ayağa kalktı, eve girdi, gözleri evin hizmetlisine kaydı, kahvaltıyı hazırlıyordu. Önünden geçip odasına yürüdü, üstünü değiştirmek istiyordu.


Dolabını açtı, siyah bir tişört ve gri renk bir kot pantolon çıkardı. Hemen değiştirip saçlarını da önden çok az kaldırdı.


Yeniden merdivenleri inip aşağı geçti, masaya yerleşti. Biraz atıştırıp ayağa kalktı, daha fazla bekleyemiyordu. Buluşma yerine gidip beklemeli, orada da biraz zaman geçirmeliydi.


Arabasını parka yakın bir yerde durdurdu, gözlerine gözlüklerini takıp karşı caddeye geçti. Gözleri sadece parkın giriş kapısındaydı.


İçeri girdiği anda adımları durdu. Yüzünde şaşkın bir ifade, kalbinde de bir heyecan oluştu. Ekin tam karşısındaydı, bir bankta bir başına oturuyordu.


Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, o da erken gelmişti. Kalbi hızla çarpmaya başladı, sakinleştirici nir soluk aldı. Yanına gitmek için tek adım atıp durdu. Yanlış anlaşılmaktan delice korktu.


Geri geri gidip uygun bir bank buldu, buluşma saatine kadar onu rahatlıkla izleyebileceği fakat kızın göremeyeceği bir yerdi. Yavaşça oturdu, sadece yan profilini görse bile gözlerini bir an olsun üzerinden ayırmaya niyetli değildi.


Sessizdi genç kız, zihni dalgındı. Bakışları sadece salıncağa yoğunlaşmıştı, iki küçük kızın ip atlamaya çalıştığını gördü.


Tüm dikkati o yöne döndü, ufak bir tebessümle izledi. İpin iki ayrı ucundan iki kişi tutmuş, biri de ortasında geçmiş zıplıyordu.


İp durdu, ortadaki küçük kızın gözleri ona döndü, dakikalardır tek başına oturduğu dikkatini çekmişti. Derin nefes aldı, ona yaklaştı, önüne dikildi.


"Senin arkadaşın yok mu?" diye sordu, Ekin'in yeşil gözleri kısıldı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.


"Birazdan gelecek" dedi, bir eli küçük kızın yanağını yavaşça okşuyordu. Siyah saçları tepeden at kuyruğu yapılmıştı, minicik yuvarlak yüzü vardı. Sekiz veya dokuz yaşlarındaydı.


Elini genç kızın eline yaklaştırıp tuttu, çekiştirmeye başladı. "O zaman arkadaşın gelene kadar bizimle oyna"


Genç kız ufak çapta bir şaşkınlık yaşasa da çocuğu kıramayacağını biliyordu. İtiraz etmeden ayağa kalktı, arkasından ilerledi.


"Atlamayı biliyor musun?" dedi çocuklardan biri heyecanla. Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı.


"Evet, sizin yaşınızda bende oynardım" dedi istem dışı. Duraksadı, ağzından çıkan kelimeler şoka uğramasına neden oldu.


Silgi vurulan hafızası çocukluğunun bir anına nasıl gidebilmişti? Olduğu yerde sendelemeye başladı, hatırlamaya mı başlıyordu yoksa ölüme mi yaklaşıyordu?


Bilemedi, gözleri dolu dolu olsa da içindeki inancı yok etmedi. Hatırlamadan, bir gün bile olsa eski Ekin olmadan ölmeyecekti.


Derin nefes aldı, bakışları çocuklara kaydı. İpin iki ucundan sıkıca tutmuş onu bekliyorlardı. Orta yere ilerledi, çocuklar sallamaya başladığında harekete geçti. İp ayaklarının altına yaklaştı, genç kız zıplayarak ayaklarını yerden kesti.


Yüzünde gülümseme oluştu, çocuklar gülerek her atlayışında saymaya başladı.


Gizlice bekliyordu Ömer, bakışları iki küçük çocuğun salladığı ipin ortasında zıplayan kızın üzerindeydi. Yüzünde istem dışı bir tebessüm vardı, onlara eşlik edip sessizce sayıyordu.


"14, 15 -" dedi, genç kızın elini uzattığını gördü. Çocuklar ipi durdurdu, Ekin öne doğru eğildi. Nefes almak da zorlanıyordu. Derin derin soluk almaya çalıştı, elini kalbinin üzerine bıraktı.


Genç adam hızla ayağa kalktı, anormallik olduğunu sezmişti. Yanına koştu, önüne dikilip kolundan tuttu.


"İyi misin?" diye sordu, gözleri endişe doluydu. Genç kız bakışını kaldırdı, yeşil gözleri adamın gözleriyle buluştu. Derin soluklar arasında 'Su' diyebildi.


Ömer hızla arkasını döndü, deli gibi etrafta dolandı. Genç bir kadın gördü, elinde küçük bir pet şişe vardı. Hemen koştu, yanına yaklaştı. Ricayla suyu alıp geri döndü, kapağını açıp genç kıza uzattı.


Zorlanarak çantasından ufak bir ilaç kutusu çıkardı Ekin, bir yudum suyla yuttu. Ayakta durmak da zorlanıyordu. Genç adamın yardımıyla banka yaklaştı, yavaşça oturdu.


Gözlerini kapayıp kendine gelmeyi bekledi, doktorunun sık uyarısıydı. Zaman geçtikçe her türlü aktivite onu yoracak, normal hayatını etkileyecekti. Yorulacağı her şeyden uzak durmalıydı. Her ihtimale karşın da o anlarda rahatlatacak bir ilacı vardı. Annesinin zoruyla her daim çantasında taşırdı.


Geçen her saniye daha çok toparlanmasını sağladı, tamamen iyi olduğunu anladığında da bakışını yanına çevirdi.


Ömer tam yanına oturuyordu, gözleri kızın üzerindeydi. Endişe ve korku ifadesi vardı yüzünde, olanlara anlam vermeye çalışıyordu.


"Hastaneye gitmeliyiz" dedi, hala iyi olduğuna inanamıyordu. Ekin kafasını yavaşça iki yana salladı. Nefesi tamamen düzene girmişti.


"Geçti, iyiyim"


Cevap veremedi genç adam, zihninde geçen günkü bitkin hali vardı. Ekin sessizdi, bu konuda daha fazla konuşmadı.


Zaten bunu hiç sevmezdi, hastalığını günlük hayatında yanında taşımayı da dile getirmeyi de sevmiyordu. Hayatının en büyük kabusu, sadece hastanede ve evde kalmalıydı.


Gözleri adamın gözlerine kaydı, genç adam bir an olsun onu izlemekten kendini alıkoyamamıştı. Nefes nefese kaldığı o an, biliyordu artık zihninden hiç gitmeyecekti. Gözlerinin önünde daimi bir film sahnesi gibi kalacaktı.


"Bir rahatsızlığın mı var?" diye sordu, kalbinden geçen şüpheye daha fazla hakim olamayarak.


Genç kız gözlerini gözlerinden ayırıp yavaşça yere eğdi. Ne diyebilirdi ki? Her an ölümle burun buruna olduğunu mu, bir trafik kazasının ömrünü kısaltıp geçmişine bir silgi vurduğunu mu?


Kafasını yavaşça iki yana salladı, bunu daha önce de olduğu gibi hiç kimseye söylemeyecekti. Ona acıyarak bakan bir çift göz daha istemiyordu hayatında.


"Astım.. " dedi, "Astımım var" diye ekledi. Aklına o anda gelen tek şeydi bu. Adamın ciddi ve endişe dolu yüz ifadesinin biraz da olsa rahatladığını gördü.


"O zaman dikkat etmelisin"


Kafasını çevirdi, bakışını gözlerinden ayırıp önüne döndü. İkisinin de bakışı aynı salıncağa birbirinden habersiz olarak yoğunlaştı, genç kız ona döndü. Bir araya gelmelerinin nedenini hatırlamıştı, yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu.


"Burada kahve bulabilir miyiz ki?"


Genç adamın gözleri ona döndü, yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. Az önceki telaştan tamamen unutmuştu.


"Hayır ama bulabileceğimiz çok iyi bir yer biliyorum"


Ayağa kalktı, kalkması için genç kıza da baktı. Ekin itiraz etmeden ayaklandı.


.... 


Bir kafenin önünde adımını durdurdu genç adam, parkın yakınındaydı ve yürüyerek gelmişlerdi. Bakışları kafenin isminin yazdığı tabelaya kaydı, kalbinin orta yerinde ufak bir kıpırtı hissetti.


Tam yanında duruyordu Ekin, bakışları sadece birkaç adım ötesinde bulunan mekandaydı, gözlerini yavaşça yumdu. Zihnini zorlamaya çalıştı, yine aynı his tüm benliğini titretmişti. Hem çok tanıdık hem çok yabancı.


Birkaç adımla giriş kapısında durdu Ömer, kafasını geriye çevirdi, genç kızın hala olduğu yerde beklediğini gördü. Bakışları gözlerine değdi, Ekin toparlanmaya çalıştı. Kendine çeki düzen verip adımlarını hızlandırdı.


İçeri giren adamı takip etti, adımını attığı ilk anda yeniden durdu. Kalbi delice çarpmaya başladı, burnuna bir koku siniyordu, tüm kahve çeşitlerinin bir arada olduğu bir kokuydu, sadece buraya özeldi. Kahvede isim yapmış, ünlenmiş bir yerdi.


Kafasını yavaşça çevirdi, içeriye göz gezdirdi. Bakışları birkaç masaya sırasıyla yoğunlaştı, hissettiklerine anlam vermeye çalıştı.


Daha önce hiç gelmiş miydi?


Bu masalardan birinde oturup bir defa bile olsa kahve içmiş miydi?


Gözlerini yavaşça yumdu, zihnini zorladı, boş bir sayfadan ibaret olan zihni gözünden süzülen tek yaşın nedeni oldu. Bu durum onu oldukça yoruyordu artık.


.....


Kaza öncesi..


Kafeye giriş yaptı Ekin, kulağında telefonu vardı. Gözleri kısık, yüzü gergin, kaşları da çatıktı.


"Ne kutlaması? Seni bizim kafede bekliyorum, hemde hemen!"


Telefonu hızla kapatıp kulağından indirdi, bakışı içeriye yoğunlaştı. Boş bir yer arıyordu. Pencere kenarında bulunan masaya yaklaştı, sandalyeye oturdu.


Parmakları telefonunu sıkıca tutmuştu, zihni karmakarışık düşüncelerin içindeydi. Yerdeki sağ ayağını ritmik bir şekilde yere vuruyordu.


Kolundaki saate baktı, dakikalar geçmişti. Tüm benliğini büyük bir kıskançlık sarmıştı. Gözleri kısıldı, bakışları kapıya döndü.


Genç adam göründü, şirketten apar topar çıkmıştı. Üzerinde lacivert bir takım elbise vardı. Yüzünde tebessüm oluştu, bu kızı gördüğü her anda olurdu.


Masanın önünden dolandı, gülümseyerek kızın tam yanındaki sanldayeye oturup bakışlarını ona çevirdi.


"Söyle bakalım, yine kim benim sevgilimi kızdırmış?" dedi genç kızın asık ve öfke dolu bakışlarını görüp.


Derin nefes verdi Ekin, gözlerini onun gözlerine dikti. "Dinliyorum seni" sesine tavır ve kıskançlık hakimdi. Genç adam gülümsedi, durumu çok iyi kavramıştı.


Sevdiğini böylesine öfkelendiren olmazsa olmazı kıskançlık krizleriydi. "Tamam. Bugün büyük bir ihale kazandık, bu yüzden de emeği geçen herkesle bir kutlama yapacağız"


"Eğlenceli kutlama yani?"


"kutlamalar eğlenceli olur zaten aşkım"


Gözlerini kıstı Ekin, iki kolunu göğsünde birleştirip bakışını bakışlarına dikti.


"Bana bakma öyle aşkım"


"Gitmeni istemiyorum" dedi genç kız net bir şekilde. Gözlerinin önünde genç adamın kızlarla bir arada geçireceği saatler yer aldı.


"Aşkım şirketin Ceo'su benim. Gitmezsem ayıp olacak"


Genç kız kafasını yavaşça eğdi, ona hak verse de kıskançlığı daha ağır basıyordu.


"Kaç kız olacak?"


Ömer güldü.


"Beş"


"Kaç erkek?"

"Dört sanırım"


Genç kız yeniden gözlerini kıstı, bakışlarını sevdiği adamın bakışlarına değdirdi.


"Senle birlikte beş erkek ve beş kız olacak, takım tamamdır o zaman."


Genç adam altı dudağını ısırdı, yüzünde eloca bir gülümseme vardı. Sevdiğinin kıskançlık hallerine bayılıyordu.


"Olur mu hiç aşkım? Lütfen asma yüzünü"


"Kesin gideceksin yani?"

"Gitmek zorundayım"

"Peki"


Dedi, bakışını ondan ayırdı.


..... 


İki kahve vardı masanın üzerinde, dakikalar sessizlikle geçiyordu. Genç kız bir an bile düşünmekten kendine engel olamıyordu, kızların arasında olmasına dayanamıyordu.


Derin nefes aldı, kahvesini eline alıp bir yudum aldı. Ömer tam karşısında oturmuştu, daha fazla dayanamadı, sessizliğine alışkın değildi.


"Tamam, tamam. Gitmek zorundayım ama şöyle yapabiliriz. Kutlama bitene kadar seninle telefonda konuşuruz"


Ekin'in gözleri ona döndü, kahvesini yavaşça masaya bıraktı.


"Çağırdığın anda gelecek misin?"


Genç adam kafasını aşağı yukarı salladı.


"İki elim kanda olsa bile"


"Söz mü?"


Ayağa kalkıp yanındaki sandalyeye oturdu yeniden.


"Söz hemde Ekin Sözü"


Genç kızın yüzünde tebessüm oluştu, biraz da olsa rahatlamıştı. Aklından o anda tek bir şey geçiyordu.


"Akşam ne giyeceksin?"


"Evden bir şeyler giyerim"

"Olmaz, hadi kalk gidiyoruz


Ayağa kalktı, genç adam şaşkınlıkla itiraz etmeden takip etti.


.... 


Büyük bir mağazaya el ele giriş yaptılar, içerisinde en şık yakınların ve elbiselerin olduğu bir yerdi. Genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm vardı, bir an önce aklından geçenleri gerçekleştirmek istiyordu.


Bakışını çevirdi, gözleri sevdiğinin meraklı bakışlarıyla buluştu.


"Seni bu akşam için ben giydireceğim"


Gülümsedi genç adam, hoşuna gitmişti. "Bana uyar"


Genç kız alt dudağını ısırdı, elinden çekiştirerek takım elbiselerin bulunduğu köşeye getirdi. Giyinme kabinlerinin tam karşısında üç kişilik koca bir koltuk vardı. Genç adamı oturtup gözlerine baktı.


"Otur, sana beğendiklerimi getireceğim"


Kafasını olumlu anlamda salladı Ömer, genç kız arkasını döndü. Takım elbiselerin olduğu köşeye ilerledi. Tek tek dokundu, kontrol etti. Gözüne bir tanesini kestirdi. Çizgili ve beyaz renkti, gömleği sarı, papyonu da pembe.


Gülmemek için kendini oldukça sıkıyordu, eline alıp bakışını genç adama çevirdi. Yanına yaklaştı, "Aşkım bunu denemelisin"


Genç adamın yüzü düştü, bakışları takım elbisenin rengine yoğunlaştı. Gözlerini kapayıp açtı, doğru görüyor olamazdı. Ayağa kalkıp yanına yaklaştı.


"Bu.. bunu mu beğendin gerçekten aşkım?"


Genç kız kafasını aşağı yukarı salladı,


"Evet aşkım, çok beğendim. Hadi hemen denemelisin"


Takımı askıyla eline sıkıştırdı, arkasına geçip iki eline sırtına dayayarak kabine itti. Genç adamın gözleri takımın üzerindeydi, şaşkınlıkla bakıyordu.


İlk defa bu renk bir takım giyecekti, genellikle siyah, lacivert veya griyi tercih ederdi. Bu renkler onunla bütünleşmiş gibiydi.


Küçük kabinin içerisinde, tam önünde koca bir boy aynası vardı, gözlerini çevirdi, derin nefes aldı. Sevdiğini kırmak istemeyerek sağındaki askıya astı, giyinmeye başladı.


....


Genç kızın gözleri kabine kaydı, kapısının açıldığını duymuştu. Genç adam göründü, takımı giymişti. Ekin hızla arkasını döndü, gülmemek için kendini tutamıyordu. Yüzünde koca bir tebessüm belirdi, derin nefes alarak kendini toparlayıp ciddiyetini geri getirdi.


Genç adam şaşkındı, aynadan bile kendine bakmak istemiyordu. Gözleri genç kızın gözlerine döndü,


"Aşkım bu olmadı sanki"


Ağzından çıkan her kelimeyi seçerek dile getiriyor, onu kırmamak için gayret ediyordu.


"Beğenmedin sanırım ama merak etme şimdi sana daha güzelini bulacağım"


Genç adamın derin bir sokuk almasıyla arkasını döndü. Takım elbiselerin içine girip iki dakika sonra başka bir taneyle geldi. Askısıyla tutmuştu. Açık mavi renteydi, üzerinde kardan adam baskıları vardı.


Gözleri büyüdü Ömer'in, ona doğru yaklaştığını görüyordu. Kafasını istem dışı iki yana salladı, bunu beğenmiş olamazdı. Oldukça komik görünüyordu.


"Bu mu aşkım?"


Ekin tek kelime edemedi, eline sıkıştırıp yönünü kabine döndürdü.


"Hadi aşkım, dene"


Kabinin kapısını kapatıp olabildiğince uzaklaştı, zor tuttuğu gülüşü dışarı saldı, mağazanın bir köşesinde kahkahası duyuldu. Sevdiği adamı o takım elbisenin içerisinde hayal ediyordu.


.... 


Genç adam kabinin kapısını araladı, dışarı çıkmaya bile utanıyordu. Etrafa bakındı, genç kız görünürlerde yoktu. Aynanın karşısına dikildi, mağazanın görevlilerinden biri olan genç bir kız yaklaştı.


"Üstünüzdekini beğenmediğiniz sanırım çok başka seçeneklerimizde mevcut" dedi, genç adamın gözleri etrafa döndü. Ekin görünürlerde yoktu, rahatlıkla kıza baktı.


"Beğenmedim ama.." sustu, ama onu kırmaya korkuyorum demek istedi. Genç kızın yüzünde tebessüm belirdi,


"Sanırım kız arkadaşınızın davetli olmadığı bir kutlamaya gideceksiniz"


Mağazaya geldikleri andan beri ikisini izliyordu, genç adam şaşırdı, kafasını aşağı yukarı salladı.


"Normalde seçimleri böyle kötü değildir ama bugün anlam veremiyorum"


Mağaza görevlisinin yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, olayı çok iyi anlamıştı.


"O ortamda göz önünde olmamanız için gayret ediyor sanırım, ufak bir kıskançlık meselesi"


Genç adamın gözleri büyüdü, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Haklıydı, sonuna kadar. Sevdiğinin şu anki tek amacı buydu, rahatladı.


"Bilerek yapıyor bunu" dedi koca bir gülümsemeyle. Kafasını eğdi, elini saçlarının ön kısmından geçirdi, gözleri sevdiğine kaydı.


Ekin çok başka bir takımla daha yaklaşıyordu, Ömer yanına yaklaştı. Elindekini de alıp ellerinden tuttu.


"Takımları çok beğendim aşkım, üçünü de alacağım. Seninle özel günlerimize saklayacağım"


Genç kızın gözleri şaşkınlıkla büyüdü, kaşları çatıldı.


"Hayır aşkım, bu gece kesinlikle giymelisin"


Genç adam elini kızın yüzüne bıraktı, yanağını yavaşça okşadı.


"Başımın en güzel belası. Endişe etmene gerek yok, benim gözüm senden başkasına ebediyen kapalı"


Genç kız elini aynı şekilde yüzüne bırakıp sakallarını okşadı.


"Gitmesen olmaz mı?"


"Keşke olsa"

"Çare yok, gideceksin sanırım"


Derin bir nefes verdi, pes etmişti. Ona engel olamayacaktı. Genç adam tebessüm etti, elinden sıkıca tutup mağazanın kadın bölümüne geçti. Giysilerin arasına geçti, gözüne yeşil uzun bir elbise takıldı, omuzları kalın askılı, göğüs kısmı koca bir v şeklinde ve çok az dekolteliydi.


Eline alıp genç kızın önüne dikildi, "Aşkım benim için bunu deneyebilir misin?"


"Neden?"

"Üstünde nasıl duracağını merak ediyorum"


Genç kız şaşırsa da onu kırmamak adına itiraz etmedi, eline alıp kabine ilerledi.


..... 


Kabinin kapısı aralandı, Ömer'in gözleri büyüdü. Yüzünde hayranlık barındıran koca bir gülümseme belirdi. Koltukta oturmuştu, yavaşça ayağa kalktı.


Elbise tıpkı genç kızın gözleri gibi parıldıyordu, önüne dikildi. Bakışlarını üzerinden anlamıyordu. Alnına küçük bir öpücük kondurdu, saçlarındaki kokuyu içine çekti.


"Çok.. Çok güzel durdu"


Genç kız çekingendi, ona bunu giydirme nedenini anlamıyordu. Aynanın karşısına geçti, elbise tam üstüne oturmuştu.


"Artık çıkarabilir miyim?"


Diye sordu, Ömer kafasını aşağı yukarı salladı. Genç kız kabine girdiği anda da görevliye yaklaştı.


"Bu elbiseyi paket yaptırıp arabama bırakabilir misiniz?"


"Peki efendim"


.....


Arabayı durdurdu genç adam, kızın evinin bir sokak ötesindeydi. Bakışını sevdiği adamın gözlerine çevirdi Ekin.


"Kutlama kaç saat sürecek?"


Yüzü belli etmemeye çalışsa da asıktı, onu oraya göndermek istemiyordu. Genç adam yönünü ona çevirdi, sıkıca tuttuğu ellerine ufak bir öpücük kondurdu.


"İki yada üç"


Derin nefes aldı genç kız, derin bir nefes aldı. Gözlerini kıstı.


"Hiçbir kıza bakmayacaksın, tamam mı?"


"Söz veremem aşkım"


Genç kızın gözleri büyüdü, yüzü şaşkınlıkla asıldı.


"Ne? Bakacak mısın?"


Kafasını olumlu anlamda salladı genç adam. "Özellikle bir tanesine ömrümün sonuna kadar bakacağım"


"Ne?"


Genç adam kafasını arka koltuğa çevirdi, elini uzatıp bir paketi aldı. Ekin'in önüne bıraktı, "Akşam 7'de seni buradan alacağım, hazır ol"


Çok yakınına yaklaşıp dudağına minik bir öpücük kondurdu, kutlamaya onunla birlikte gidecekti, genç kız şaşkın ve anlam vermeye çalışıyordu.


..... 


Bir araba durdu genç kızın bir sokak ötesinde, genç adam hızla indi. Arabanın önünden dolanıp diğer kapıyı açtı, bakışları sevdiği kızın gözlerine kaydı, kaşları çatıktı.


Kutlamada sadece bir saat kalmaya dayanabilmiş, her yanını kıskançlık sarmıştı. Sevdiğinin üzerindeki yeşil elbise, ayaklarındaki topuklu ayakkabılar ve özenle şekillendirdiği saçları onu daha çok göz önüne koymuş, kutlama boyunca tüm erkeklerin ilgisini ona çevirmişti.


Genç adam bu duruma sadece bir saat dayanabilmiş, kutlamadan apar topar ayrılmıştı. Daha fazla bu duruma seyirci kalamamıştı.


Gözlerini genç adamın gözlerine çevirdi Ekin, bu kadar erken döneceklerini tahmin etmemişti.


"Neden erken döndük?"


Genç adam gözlerini kıstı,


"Biraz daha kalsaydık kesin cinayet işlerdim"


Genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, adamın onu oradaki herkesten uzak tutmaya çalıştığını biliyordu.


"Oo kıskançlıktan katil olmayı göze alıyorsun"


"Gülme aşkım, çok sinirliyim. Sende fark ettin değil mi? Nasıl bakıyorlar sana?"


Genç kız kafasını iki yana salladı, kutlamaya boyunca aklı da gözleri de oradaki kızların üzerindeydi.


"Hayır fark etmedim. Sana bakıyorlar mı diye ben sadece kızları gözetliyordum."


"Bir daha böyle giyinmeni istemiyorum"


Genç kız güldü, elini yanağına bıraktı. "Aşkım elbiseyi sen seçtin"


Kafasını hızla aşağı yukarı salladı genç adam. Haklıydı, o seçmişti.


"Haklısın ama gör bakalım bundan sonra seçeceğim elbiseleri"


Genç kız tebessüm etti, adamın kıskançlığı oldukça hoşuna gitmişti.


"Çok mu kötü olacaklar?"


"Ayakların, gözlerin ve ellerin dışında hiçbir yerin görünmeyecek. Hatta gözlerin de görünmesin"


Ekin'in kahkahası duyuldu.


"Beni eve hapset aşkım, böylece hiç kimse göremez"


Genç adam duraksadı düşündü. Kafasını aşağı yukarı salladı.


"Haklısın, tamam anlaştık. Bundan sonra dağ evi dışında hiçbir yerde buluşmak yok"


Ekin yanına yaklaştı, tam önüne dikildi. Gözlerini gözlerine değdirdi.


"Söyle bakalım şimdi, kıskanınca neler yapılır?"


Genç adam güldü, genç kızın tabağını yavaşça okşadı.


"Hayal bile edemeyeceğimiz şeyler"


Ona doğru yaklaştı Ekin, yanağına ufak bir öpücük kondurdu. Elini sıkıca tutmuştu.


"Bu hayattan çok şey istemiyorum. Dünyadaki milyonlarca erkekten sadece biri bir ömür benimle olsun"


Genç adam iki kolunu boynuna sıkıca sardı, kafasını saçlarına gömdü, kokusunu içine çekti. Elleri çıplak omzuna denk geldi, soğumuştu. Geriye çekildi.


"Hava serin oldu meleğim, üşütmeden eve gitmelisin"


Kafasını salladı Ekin, tebessümle arkasını döndü.


......


Genç kızın dalgın bakışlarını yanağına temas eden bir el bölmüştü, Ömer masalardan birini ayarlamış, ilerlediği anda onun hala beklediğini görmüştü.


Hızla geri gelip yanına yaklaştığında, tepkisiz bir şekilde kafeyi izlediğini ve gözünden yanağına süzülen tek yaşı fark etmişti. Kalbinin orta yerine sağlanan bir bıçak gibi titretmişti bu yaş benliğini. Elini hakim olmayarak kaldırıp yanağına bırakmış, baş parmağıyla yaşı silmişti.


Ekin hızla kendine geldi, geriye bir adım gitti. İki eliyle yanaklarını sildi, toparlanmaya çalıştı. Ne olduğunu çok iyi biliyordu.


Ölüme doğru gittiği her günde, ona yakın gelen her şey, her yer gözündeki yaşın sebebi oluyordu. Delicesine korkuyordu, sonsuzluğa gözlerini kapattığında hala eski Ekin olamamış olmaktan.


"İyi misin?" diye sordu genç adam, sessiz ve yüzü hüzün doluydu. Bu kızın her hareketi, her adımı içini dağlıyordu.


Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı genç kız, bakışını adamın endişeli kötü gözlerinden ayırdı.


"Oturalım mı?"


Ömer tek kelime edemedi, ayarladığı masayı işaret etti. Yuvarlak ve küçük bir masaydı, karşılıklı oturdular.


Kahvelerin siparişi verilirken, sessizliğini hala korkuyordu genç adam. Gözleri karşısındaki kızın üzerindeydi, yeşil gözleri boğuk, yüzü soluktu. Kafasını çantasına eğmiş, bir şeyler arıyordu. Saçları yüzünü yarısını kapatmıştı.


Derin ve sessiz soluklar alıp veriyordu Ömer, bu kızın gözyaşları ve durgunluğu onu neden böylesine etkisi altına alıyordu?


Neden onun yanında olduğu her anda kalbi acıyla sızlıyordu?


Bir derdi olduğunu hissediyordu, dün gece de bugün de akan yaşların bir sebebi vardı. Tüm benliğinde bu derde çare, yüzünü yeniden gülmesine de neden olmak vardı.


Ağzından tek kelime çıkmıyor, sadece onun sesini duymak istiyordu. Masadaki sessizliği bir ses bozdu, genç kızın masanın üzerinde duran telefonu çalıyordu.


Elini uzatıp aldı, önce ekrana baktı. 'Annem' yazıyordu. Merakla cevaplayın kulağına yaklaştırdı.


"Alo" dedi, karşıdan minik kardeşinin sesi duyuldu. Okuldan geldiği gibi evin içerisinde önce ablasını aramış, bulamayınca annesinin telefonuyla aramayı seçmişti.


"Abla, okuma yarışması yaptık. Ben yine üçüncü oldum"


Ekin tebessüm etti, kardeşinin üzgün sesini duyuyordu. Sessizce izleyen genç adamın yüzünde de istemsiz bir gülümseme oluştu.


"Önemli değil aşkım, daha çok çalışarak bir dahakine birinci olabilirsin."


Ali'nin yüzünde tebessüm oluştu, heyecanla kafasını aşağı yukarı sallıyordu.


Ömer yavaşça geriye çekildi, sırtını sandalyeye dayadı. Kulaklarında genç kızın dediği 'aşkım' sözcüğü vardı. Yüzü belli etmemeye gayret etse de oldukça asılmıştı.


"Eve erken gel abla, hemen hikaye okumaya başlayalım"


"Tamam Bir tanem, geleceğim ama şimdilik kapatmalıyım. Görüşürüz"


Telefonu kulağından indirdi genç kız, masanın üzerine yeniden bıraktı. Gözleri genç adama kaydı, sessizce bekliyordu, açıklama yapma gereği duydu.


"Kardeşim" dedi, Ömer'i yüzünde anında koca bir tebessüm belirdi. Derin bir soluk aldı. Neler neler geçmişti o anda aklından.


"Okumayı öğreniyor. Bugün okulda yarışma yapmışlar, üçüncü olduğunu söylemek için aramış."


Genç kızın kardeşinden söz ederken ki gülümseyişi, adamın dikkatini çekti. Tebessümle yüzüne baktı, "Çocukları çok mu seviyorsun?" diye sordu, zihninde parktaki çocuklarla ip atlayışı da yer almıştı.


"Çocuk gülüşü, her şeyi unutturabilecek güçlere sahip"


"Bende çok severim ve birgün kardeşinle tanışmayı isterim"


Ekin tebessüm etti, kafasıyla onaylasa da kardeşini biliyordu. Yabancılardan her uzak dururdu.


"Yanına pek yaklaşmayabilir ama şansımızı deneriz"


Garson yaklaştı, kahveler önlerine bırakıldı. Genç kız bir yudum aldı, gözleri parıldadı. Tadı çok tanıdık ve eşsizdi. Gülümsedi, "Tadı güzelmiş"


"Evet, bir defa tesadüfen geldim. Sonrasında daimi yerim oldu"


Bir yudum daha içti Ekin, Ömer onu izliyordu. Güldüğü anda yosun gözleri bir başka parlıyordu. Tebessüm etti, "Her şey gelip geçici ve hayat üzülmek için çok kısa" dedi, sadece genç kızın gözyaşlarının nedenini öğrenmeye çalışıyordu.


Kahveyi yavaşça masaya bıraktı Ekin, genç adam derin bir nefes aldı. "Gece.."


Sustu, tek yudum bile almadığı fincanını sıkıca tutmuştu. Genç kızın gözleri ona kaydı, bakışları buluştu.


"Sadece hava almak istemiştim" dedi genç kız, neden dışarıda olduğunu soracağına anlamıştı.


"Hiç mi korkmadın? O saatte ve bir başına."


Kafasını iki yana salladı genç kız, daraldığı anlarda gözü hiçbir şeyi görmüyordu.


"O tür şeylerden korkmuyorum"


Kafasını yavaşça eğdi, korktuğu tek şey hafızasını kazanmadan bu dünyaya veda etmekti, başka hiçbir şey onu kazadan sonra korkutmuyordu.


Genç adam şaşırdı, tek kelime daha ağzından çıkmadı. Fincanı yavaşça kaldırıp yudumladı, Ekin'in gözleri ona döndü.


"Ezgi mülakatı geçmiş" dedi, Ömer kahveyi yutup gözlerine baktı. "Sevindim"


Genç kız bakışlarını kıstı, yüzüne bakıyordu. Duymak istediği tek şey bu değildi, doğruları merak ediyordu.


"Kötü bir şey yapmadım" dedi genç adam, bakışlarından duymak istediği şeyi anlamıştı.


"Referans oldum sadece"


Ekin tebessüm etti, "Neden yaptın bunu?"


Omuz silkti genç adam, ne diyebilirdi ki? Kalbimin seni delice yakında tutma çabasından mı?


"Arkadaş olduğumuz için"


Genç kız kahvesini yudumlayıp masaya bıraktı, derin nefes aldı.


"Ezgi'ye bundan söz etmeyeceğim ama madem işe aldın arkadaşıma iyi bakmak zorundasın"


İşaret parmağını adamın gözlerine emir verircesine doğrulttu. Alt dudağını yavaşça ısırdı Ömer, kalbin orta yerine koca bir çiçek açtı. Yüzünde büyük bir tebessüm oluştu.


"Niye gülüyorsun?" diye sordu genç kız, genç adam yavaşça geriye çekildi. Daha önce hiç kimseden emir almamıştı, tuhaf ve eğlenceli gelmişti.


"Emir vermek hiç kimseye bu kadar yakışamazdı"


Gözleri büyüdü, ağzından çıkan kelimelere inanmak istemedi. İçinden geçirdiklerini nasıl dile getirmişti. Bakışlarını kızın yeşil gözlerinde hızla ayırdı, azar işteceğinden, onu bir daha göremeyeceğinden delice korktu.


.... 


Oy ve yorumları unutmayalım 💚


Loading...
0%