@mlkshnn
|
'Terk edildiği o gece kalbi, gülüşlerini ve sevinçlerini de alıp kendisini kilitli bir kutuya hapsetmişti.'🔒💟 .... Apartın basamaklarına yaklaştı, ilkini tırmandı, durdu, bacaklarının uyuştuğunu hissediyordu. Ayla'nın gözleri büyüdü, endişeyle yanına yaklaşıp kolunu tuttu. "Eva! İyi misin?" Genç kız kafasını zorlukla iki yana salladı, bu kelimeyi yıllar sonra ilk defa kullanıyordu. "İyi.. değilim" dedi, sesi boğuk ve titriyordu. Ayla kollarını ona sıkıca sardı, bir eli sırtını sıvazlıyordu. Eva kafasını arkadaşının omzuna bıraktı, tam bu anda bir dayanağa ihtiyacı vardı. Gözlerini yavaşça kapadı, derin ve sessiz soluklar almaya çalıştı. Biliyordu, adamın dediği gibi olmayacaktı hiçbir şey. Onun gidişiyle hayatından yok olan güneş, bundan sonra da hiç açmayacak, yağmur hep kalbinin orta yerlerine hakim olacaktı. Arkadaşının yardımıyla eve girdi, yatağının kenarına oturdu. Gözleri dolu doluydu. Ona sarıldığı anda kalbinin duracağını hissetmişti. Ayla mutfağa koştu, bir bardak suyla döndü. Önüne dikilip uzattı, genç kızın yanağına usulca tek damla yaş daha süzüldü, elinin tersiyle sildi. Kendinden üç yıldır olduğu yine nefret etti, hala onu isteyen kalbine karşı çıkmaya çalıştı. Yapamıyordu, onu gecenin bir yarısı bir başına bırakıp giden adamı sevmeyi bırakamıyordu. Kalbine lanetler okuyor, öfkesini kusuyor yine de söz geçiremiyordu. O kırgın kalbi, kendisini parçalara ayıranı hala delice istiyordu. Yavaşça önüne çömeldi Ayla, su bardağını birkaç saniye uzatmış, farkında bile olmadığını fark etmişti. Bakışını kaldırdı, arkadaşının kırık mavilerine değdi. Suyu yeniden uzattı, genç kız titreyen elleriyle tuttu. İki dudağının arasına bırakıp tek yudum aldı, Ayla sarsılmaya başlayan bardağı sıkıca tuttu. Yere indirdi, elini yavaşça arkadaşının yüzüne bıraktı, baş parmağıyla yanağına süzülen tek damla yaşı sildi. Kalbi sızlıyor, durumuna oldukça üzülüyordu. "Sana bunları yaptığı için gerçekten büyük bir dayak hak ediyor" dedi, doğrularak yanına oturdu. "Dinlenmek istiyorum" Ayla kafasını salladı, ayağa kalktı. Yatağına yaklaşıp açtı, genç kız yaklaştı. Sessizce içine yattı, yan döndü. İki elini yanağının altında birleştirip gözlerini usulca kapadı. Tek bir şey diledi, kalbinin sakinleşmesini, onu unutup güçlenmesini ve ona yenik düşmemesini. Zihninde geçirdikleri güzel anlar yer aldığı anda beyni terk edildiği geceyi hatırlattı. Yastığın üzerine tek damla daha yaş süzüldü, hıçkıra hıçkıra, bağıra çağıra ağlamamak için kendini oldukça sıktı, zorladı. Saniyeler içerisinde de derin bir uykunun kollarına bıraktı tüm benliğini. ..... Gözlerini yavaşça araladı genç kız, hava kararmıştı. Kulağına sesler ulaşıyordu, merakla doğruldu. Genç adamın vedası sonrası yatağına girip uyumuştu. Sırtını yatağın başlığına dayadı, kulağına ulaşan sesleri ayırt etmeye çalıştı. Biri çocuk olmak üzere üç ayrı ses tonuydu, evinin ortak alanından geliyordu. Ayaklarını yataktan indirdi, aynanın karşısına geçip saçlarını düzeltti, kendine çeki düzen verdi. Yüzü solgundu, böyle görünmek istemedi. Derin derin nefes alıp kapıya yaklaştı. Yavaşça kulpunu indirdi, gözleri ilkin yuvarlak masaya kaydı, etrafına dört kişilik sandalye konulmuş, üzerine çeşit çeşit yemekler özenle dizilmişti. Şaşırdı, kapıyı biraz daha itti, bakışları küçük bir erkek çocuğa kaydı. Arkası dönüktü, kısa kahverengi saçları vardı. Koyu gri bir tişört ve siyah kot bir şort giymişti. Bir şeyler söylüyor, evin içerisinde gülüşlere neden oluyordu. Tezgaha çevirdi gözlerini Eva, iki genç kız gördü. Biri Ayla diğeri de çocukluğum dediği arkadaşı Rüya'ydı, küçük çocuk ise arkadaşının evlat edindiği minikti. Salona tek adım attı, çocuğun gözleri ona kaydı, tıpkı onunki gibi masmaviydi. Kaşlarını çatarak kızın yanına yaklaştı. "Uyuduğunu söyledim ama o ikisi hiç susmadı" dedi, parmağıyla iki kızı işaret etti. İkisinin de bakışı onlara döndü, tebessümle izlediler. Eva yavaşça çömeldi, çocuğun gözlerine baktı. Bir eliyle elini sıkıca tuttu. "Merhaba, hoşgeldin. İsmin ne senin?" "Emir.. Sen de Eva'sın. Eva abla!" dedi heyecanla, annesi tarafından küçük adama genç kızın durumu ufak bir özet olarak geçilmişti. Genç kız tebessüm etti, elinin tersine ufak bir öpücük kondurdu. "Tanıştığıma çok memnun oldum Emir." "Eva bu ufaklık felaket bir şey" dedi Ayla, yaklaşık iki saat önce tanışmış, kelimelerine, sohbetine, ağzından çıkan her kelimeye hayret etmişti. "Ufaklık değilim ben!" Rüya tebessüm etti, "Evet o bizim küçük adamımız" Emir derin bir soluk aldı, onu en iyi anlayan kişiydi annesi. Eva kafasıyla onayladı, "Peki.. Memnun oldum küçük adam" Emir gülümsedi, kafasıyla onaylayıp genç kızın odasına göz kestirdi. Geldiği andan beri evde incelemediği tek yer bu odayı, defalarca girişimde bulunmuş, iki kızın engeliyle karşıya karşıya kalmıştı. Hızla Eva'yı sollayıp içeri girdi. "Emir" dedi Rüya, izinsiz girdiğini görüp. Eva onu rahat bırakmasını istedi. Gözleri iki arkadaşına döndü, iki kız tezgahın önünde yanyana durmuş, iki yakın arkadaş gibiydiler. Aralarında samimiyet, yakınlık vardı. Genç kız şaşırdı, "Siz daha önce tanışmıyorsunuz değil mi?" Ayla gülümsedi, alt dudağını yavaşça ısırdı. Arkadaşının uyudyğu anda telefonunun çaldığını duymuştu. Uyandırmamak için müdahale etmek istediğinde de ekranda 'Rüya' yazdığını görmüş, dayanamayıp cevaplamıştı. Olanların kısa bir özetini geçtiği anda Rüya, Emir'le birlikte soluğu burada almıştı. Yaklaşık iki saattir de iki kızın arasında uzun uzun sohbetler olmuş, birlikte çeşit çeşit yemekler yapılmıştı. "İki saat önce tanıştık" dedi Ayla, bakışlarını Rüya'nın gözlerine çevirdi, ikisinin de yüzünde tebessüm vardı. Eva tebessüm etti, iki yakın arkadaşının samimiyeti oldukça hoşuna gitmişti. "Çok sevindim" Bakışını masaya çevirdi, yemekleri gördü. Birçok çeşit vardı, Rüya'ya döndü, 'Kendini yormamalısın' gözleri arkadaşının göbeğine kaydı. Hamileliğinin ilk haftalarında bir anne adayı olduğunu biliyordu. "Merak etme, ikimizde çok iyiyiz. Hadi bakalım yemek yiyelim" Eva tebessüm etti, "Üstümü değişip geleyim" arkasını dönüp banyoya ilerledi, önce elini yüzünü yıkayıp kendini toparlamak istedi. .... Akşamın bir vaktiydi, mutlu geçen saatlerin sonuydu. Rüya hayat arkadaşının kapıya gelişiyle toparlanmaya başlamıştı, küçük çocuğun elinden tuttu, bakışlarını arkadaşının gözlerine çevirdi. Mavi bakışları eğlenceli saatlere rağmen hala kırgındı. "Hayat mutsuz olmak için çok kısa. Hiçkimsenin seni üzmesine, kırmasına izin verme. Bu senin hayatın, başkası için harap etmemelisin" Eva alt dudağının kenarını ısırdı, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Söylediği her kelime haklılık barındırıyordu. "Haklısın" dedi, Rüya tebessüm etti. Yanına yaklaşıp iki kolunu boynuna doladı, onun ellerini de sırtında hissetti. "Aklım sende kalmasın, güçlü ol" "Olacağım, beni merak etme" Geriye çekildi Rüya, tebessümle çocuğun elini yeniden tuttu. Emir uyuklayan gözleriyle onlara bakıyordu. "Görüşürüz küçük adam" dedi, küçük çocuk umursamadı, kafasını yanındaki Rüya'nın beline dayadı, uyumamak için direniyordu. "Gitmeliyiz artık, görüşürüz" "Görüşürüz" ..... Üç kişilik bir koltuğun ortasında oturuyordu genç adam, ayakları yerdeydi. Sabahın erken vakitleriydi, bakışları karşısındaki duvarda, zihni çok başka diyarlarda geziniyordu. Kalbi sızım sızım sızlıyordu, üç yıl sonra hissettiği yakınlık tüm benliğinin kavrulmasına neden olmuştu. Eskisi gibiydi hala, ona sarıldığında tüm hücrelerini yine rahatlatıcı bir sıcaklık sarmıştı. Dünden bu yana bu şekilde oturuyordu, ağzına tek lokma girmemiş sadece o anın etkisini atmaya çalışıyordu. Bakışları eline kaydı, genç kızın yüzüne temas etmiş, baş parmağı yanağında gezinmişti. Gözünden yanağına hızla tek damla yaş istemsizce süzüldü. Kafasını iki yana salladı, yanağını avucunun içiyle sildi. Neden böyle zayıflamıştı? O böyle biri değildi güçlü, agresif, inatçı ve baş edilemez biriydi, bu gözyaşları nereden çıkıyordu hiç bilmiyordu. Kafasını sağına çevirdi, bir sehpa vardı. Üzerinde sigara paketi bulunuyordu, uzanıp aldı. Bir tanesini iki dudağının arasına bıraktı, gözleri çakmağı aramaya başladı. Koltuğun iki köşesine baktı, kafasını eğip yere göz gezdirdi, yoktu. Ceplerini karıştırdı göremedi. Gözlerini kapadı, öfkesine hakim olmak istedi, işe yaramadı. Sigarayı iki dudağının arasından sinirle çıkarıp yere attı, ayağının ucuyla da iyice ezdi. Bakışlarını eğdi, bu eve sığmıyordu artık. Ne yapacağını hiç bilmiyordu, genç kızın isteği dünden bu yana kafasını kurcalıyordu. Onu bırakıp nasıl giderdi, bunu ikinci kez yapmaya kesinlikle cesareti ve gücü yoktu. Gözlerini yeniden görüp gökyüzüne böylesine bağlanmışken, kokusunu bir daha için çekmişken, sesi yeniden bağımlılık etkisi yaratırken nasıl yapardı? Kafasını iki yana salladı, gitmeyecekti. Bu hayatı ikinci kez kendine zehir etmeyecekti. Onun olmadığı ikinci bir hayata başlamayacaktı. Mümkün değildi, yaşayamazdı. Ayağa kalktı hızla, karşısına çıkıp onu asla bırakmayacağını söylemeliydi, ne olursa olsun her daim yanında ve arkasında olacağını bilmeliydi. Hızlı adımlarla dış kapıya yürüdü, elini kulpuna bıraktı, sıkıca tutup durdu. Zihni sadece genç kızın mavilerine kaydı, öfke, hayal kırıklığı ve kızgınlıkla harmanlanan bakışları vardı. Elini kapıdan yavaşça çekti, açamadı bile. Gözlerini kapadı, bunu ona yeniden yapamazdı. Arkasını döndü, odaya gitmek için tek adım attı, bir ses ulaştı kulağına. Zil çalıyordu, umursamadı. Oturma odasına geçti, koltuğa yeniden oturdu, zili duymamaya gayret etti. Daha şiddetli sesler ulaştı kulağına, zile bir de kapının yumruklanışı ve bir sesleniş eşlik ediyordu. "Savaş!! İçeride olduğunu biliyorum, aç kapıyı!" Genç bir adamın sesiydi, endişe doluydu. Kapıya ikinci gelişiydi, ilkinde de bu şekilde seslenmiş, kapıyı defalarca çalmış, açan olmayınca da geri dönmüştü. Bu defa kararlıydı, kapı açılmadan buradan ayrılmayacaktı. Elini hızla kapıya vuruyordu, "Savaş aç şunu!!" dedi öfkeli bir haykırışla. "Kapıyı kırarım! Yaparım, biliyorsun!" Derin nefes aldı genç adam, ayağa kalktı. Kapıya yürüdü, kilidi çevirdi, arkasını dönüp yeniden odaya geçti, kapı dış tarafından hızla itildi. Bir adam girdi içeriye, aynı yaşlarda ve uzun boyluydu. Kahverengi saçları, ela gözleri vardı. Yüzüne öfke ve endişe hakimdi, hızla odaya yürüdü. Kapının pervazında adımları durdu, şaşkınlık yaşıyordu. Her köşesi sigara izmaritleriyle doluydu. Bakışı genç adama kaydı, bir eli kana bulanan beze rağmen sarılı, yüzü solgun ve gözleri kızarıktı. Ağır adımlarla yanına yaklaştı, aynı koltuğun sağ köşesine oturdu. Odaya sessizlik hakim oldu, ikisi de bunu seçti. "İstemedi.. değil mi?" dedi dilinin ucuyla. Savaş tepkisizdi, karşısındaki duvarı kaskatı kesilmiş izliyordu. "Böyle olacağını biliyordun" diye ekledi, genç adamın gözleri adama döndü. Haklıydı, dönmeyi düşündüğü anda genç kızdan böyle bir tepki bekliyordu. "Bu kadar.. acıtacağını bilmiyordum" diyebildi zar zor. Kafasını eğdi, iki kolunun arasına aldı. "Gitmemi.. Bir daha karşısına çıkmamamı istedi Serkan. Bunu asla yapamam" "O kadar haklı ki.. Hiçbir açıklama yapmadan gidip üç yıl sonra geri dönüyorsun, bunu istemesi çok normal değil mi? Sensiz bir hayatı bir düzeni var artık" Genç adam kafasını iki yana salladı, gözlerindeki öfkenin gerisindeki aşkı görebilmişti. En çok güvendiği, cesaret aldığı buydu. "Hala beni seviyor" "Bu senin için umut verici olabilir ama aklından çıkarmaman gereken çok önemli bir şey daha var" Bakışını arkadaşının gözlerine dikti, bir süredir ona evini açmış, dönüşünde arkasında ve yanında yer almıştı. "3 yıl boyunca tek başına ayakta duran bu kız, sana olan sevgisine yenilecek biri değil." Savaş sessizce onu dinliyordu, ağzından kelimeler çıkmasa da hak veriyordu. "Bu yüzden onunkine çok güvenme, sadece kendi sevgine güven." "Ne.. Ne yapmam gerek?" Derin nefes aldı Serkan, arkadaşına ulaşmaya çalıştığı anlarda çok düşünmüş, onun için sadece bir çıkar yol bulabilmişti. "Düzelmekle başlayabilirsin" dedi yerdeki sigara izmaritlerine ve yaralı eline baktı. "Şu sigarayı hayatından çıkar, Eva'nın da hiç istemediğini söylemiştin." Savaş kafasını aşağı yukarı salladı, genç kız içmesini hiç istememiş, bırakmasını rica etmişti. "Sana bir iş ayarlayacağım ama bana bunun için önce bana bir söz vermen gerekiyor" "Ne sözü?" "Sana bu iş için kefil olacağım, sende elinden gelenin en iyisini yapacaksın." Genç adam kafasını eğdi, bir yerde çalışmak daha önce yapmayı hiç beceremediği bir şeydi. Genelde başvuru yaptığı yerlerde reddedilir, kabul edildiği bir iki yerde de agresifliği ile işten çıkarılırdı. "Savaş yeniden Eva'yı istiyorsan, onun için neler yapabileceğini göstermelisin" Ayağa kalktı Serkan, önüne geçip bakışlarını arkadaşına çevirdi. "Şimdi kalk, öncelikle elini bir doktora gösterelim" İtiraz etmedi, edemedi Savaş, ayağa kalktı. Arkadaşını takip etti, arka arkaya evden çıkış yaptılar. .... Güne oldukça erken başlamıştı Eva, uyanmış, ayaküstü bir şeyler atıştırıp hazırlanmıştı. Günlerdir işsizdi, ödemeler yaklaşıyor, artık para kazanması gerekiyordu. Çantasını koluna taktı, ayakkabılıktan kahverengi sandaletlerini alıp sessizce kapıyı arkasından örttü, arkadaşını uyandırmamaya çalışıyordu. Yine önünde yorucu bir gün vardı, tüm gün iş arayacak, bulmadan da dönmeyecekti. Merdivenleri ağır adımlarla indi, çıkış kapısının iç tarafında adımları durdu. Gözlerini kapadı, zihni düne gitti. Genç adam sokağın orta yerinde ismini haykırmış, ikisi arasında büyük bir hesaplaşma geçmişti. Sakinleştirici bir soluk aldı genç kız, artık gitmesini söylediğini biliyordu ama ne benliğine ne kalbine hükmedemiyordu. Hala onu kapıda beklerken görmeye kısa zamanda alışmıştı bir çift gözü. Derin nefes aldı, elini bıraktığı kulpu çekti, bakışları önündeki basamaklara kaydı, yoktu. Kafasını önce sağa sonra sola çevirdi, her köşe boştu. En üst basamakta durmuştu, bir daha gözleriyle etrafa bakındı, kalbinin istemsiz bir hüzünle kaplandığını hissetti. Neden böyle olmuştu? Neden gitmesini istemesine rağmen gidişine üzülmüştü? Yavaş adımlarla en alt basamağı da inip kaldırımda bekledi. Yönünü sokağın sağına çevirdi, ağır ağır yürümeye başladı. Bir an durdu, kafasını hızla geriye çevirdi, onu görmeyi diledi. Alt dudağını ısırdı, gözleri dolu dolu olmuştu. Gitmişti, gerçekten de yine bırakıp gitmişti. En iyi yaptığı şeyi yapıp onu yine bir başına bırakmayı seçmişti. Derin bir soluk aldı, toparlanmaya çalıştı. Üç yıldır yoktu, günlerce hasta yattığında, çok yoğun çalışmak zorunda kaldığında, parasız ve yurtsuz ortalarda dolandığında da bir başınaydı, bundan sonra da olabilirdi. .... Üç Gün Sonra.. Gözlerini yavaşça araladı Eva, kulağına bir ses ulaşıyordu. Bir şarkı sesi sadece evinde değil tüm sokakta yankılanıyor. Elini yastığın altına bırakıp telefonunu çıkardı, saate baktı, çok çok erkendi. Şaşırdı, doğrulup ayaklarını yataktan indirdi. Ayağa kalktı, pencereye yaklaşıp perdeyi araladı, gözleri sol çaprazda bulunan kafeye kaydı. Bulunduğu sokakta her apartın altında bir kafe veya market bulunurdu. Sesi anlamlandırmaya çalıştı, bakışları karşı aparta kaydı, sesi duyan tüm öğrenciler pencerelere çıkmaya başlıyordu, kimi uykusundan uyandırıldığı için öfkeli kimi de meraklı bir bakışla anlam vermeye çalışıyordu. "Sesi kısar mısınız!! Uyumaya çalışıyoruz!!" diye gürledi yan binanın ikinci katından bir genç kız öfkeyle. Gözleri uyku doluydu, sabaha değin ders çalışmış, uyuduğu anda da müziği duymuştu. Eva en sessiz olandı, geri geri gitti. Yavaşça yatağının ucuna oturdu, gözlerini yavaşça kapadı, iki elini yavaşça kaldırıp kulaklarının üzerine bırakıp kapatmaya çalıştı. Sokağı inleten bu şarkıyı duymamak için gayret ediyordu, zihnine geçmişe gitmemesi için hükmetme gayretindeydi. Kafasını eğdi, hatırlamak istemediği o an tüm benliğini ele geçirdi. ..... O yıl genç kızın en yoğun olduğu dönemlerdi, yaklaşan lise mezuniyeti, üniversite sınavı, dershane ve annesinin geçirdiği ufak bir rahatsızlık onu oldukça yoruyordu, kesinlikle şikayetçi değildi, hepsiyle baş edecek güce sahipti. Okul öğünlerinde değişiklik olmuş, artık sabah vakitlerinde gidiyordu. Erkenden uyanıp hazırlanıyor, kardeşlerinin kahvaltısını annesi uyanmadan hazır ediyordu. Üç kardeş birlikte kahvaltı ediyor, herkes okuluna gidiyordu. Öğlen vakitlerinde eve geliyor, hızla üstünü değişip evi temizliyor, kardeşlerine yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Annesine okul ve dershane arasındaki kısıtlı süreçte gereken her konuda yardımcı olduktan sonra kitaplarını alıp dershane yolu tutuyordu. Günün sonunda eve dönüş saatleri değişebiliyordu, bazen akşamın ilk saatlerinde bazen de gecenin bir yarısında dönüyordu. Geç geldiği saatlerde, babası evde ise onu almaya geliyor, değilse de genç kız arkadaşlarıyla döndüğü yalanını söylüyordu, çünkü ona eve kadar eşlik eden tek bir kişi vardı. Günün en sevdiği saatleri genç adamla birlikte eve dönüşleriydi, gecenin bir yarısı olur, herkes uyurdu. İkisi bu rahatlıkla yanyana sokağa kadar gelirlerdi. Genç kız yol boyunca derslerin yoruculuğundan, kazanmak istediği üniversiteden ve hedeflerinden söz ederdi. Farklı bir şehirde okumak istemiyordu, kazanacağı bölüm bulunduğu şehirde olmalıydı. Böylece ailesinden de genç adamda uzak kalmak zorunda kalmayacaktı. Savaş tüm gün kaldırımda bekler, onun sabah gidişini, öğlen dönüşünü, öğleden sonra da alelacele dershaneye gidişini izlerdi. Onun için her gün aynı sahnesi gösterilen bir film sahnesi gibiydi, her defasında heyecan doluydu. Dershanenin kapanış saatlerine yaklaştıkça elinde telefonu tutar, avucunda sıkar ve bakışlarını üzerinden hiç ayırmazdı. Kalbi o anda delice atar, tek bir mesaj bekler 'Babam gelmeyecek' mesajını gördüğü anda heyecanla dershanenin önüne giderdi. Genç kız onu dershanenin önünde gördüğünde, yüzünde ufak bir tebessüm belirir, kara'm dediği kömür bir çift gözüne daha çok kapılırdı. Bazı günler dershane yerine evde çalışırdı genç kız, gecenin bir yarısında tüm ailesi uyurken o kitapların arasına gömülür konularının üstünden geçerdi. Sessizlik bu süreçte en ihtiyaç duyduğu şey olmasına rağmen bazen buna engel olan tek bir ses yankılanırdı. O anlarda kendini oldukça zorlar, konuların üzerinden defalarca geçmesine rağmen anlayamazdı. Bir defasında dayanamayıp ayağa kalkmış, anne ve babasının odasına geçmişti. Babası evde yoktu, annesi de uyuyordu. Pencerenin önüne dikilip perdeyi çektiğinde gözleri çaprazda bulunan kaldırımdaki genç adama kayardı, önündeki cihazdan son ses şarkı açmış birkaç arkadaşıyla dinliyor, bazen de kahkahaları duyuluyordu. Bu huyundan onu vazgeçirmeye hiç kimsenin gücü yetmemişti. Derin nefes aldı Eva, bu şekilde dersten hiçbir anlayamıyordu. Perdeyi örtüp annesini uyandırmadan odadan çıktı. Kış mevsimiydi, odasına geçti, dolabını açıp ince bir hırka çekti üzerine. Parmak uçlarında ışıkları bile açamadan kapıyı açtı, kilidi cebine bırakıp merdivenleri tek tek indi. Önce binadan sonra bahçeden çıktığı anda genç adamın yanındaki adamlardan birinin bakışı ona kaydı. "Savaş abi" dediğinde, genç adam gözlerini çevirdi, yüzünde koca ve şaşkın bir tebessüm belirdi. Bu halini ilk defa görüyordu, üzerinde siyah geniş bir pijama, beyaz boğazlı ince triko bir kazak ve ince deniz mavisi bir hırka vardı. Saçlarını tepeden at kuyruğu yapmıştı, ders çalışırken oldukça rahat hissettiriyordu. Yanına yaklaşmak istedi genç adam, bu saatte burada olma nedenini anlamak istiyordu. Korktu, birilerinin onları bir arada görecek olmasından, adımları sabitti. Genç kızın mavi gözleri onun bir çift karasına yoğunlaştı. "Bunu.. açmasan olmaz mı?" diye fısıldadı Eva, müzik aletini işaret edip ders çalışmasına engel olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Genç adamın gözleri cihaza döndü, arkasındaki duvarın üzerindeydi. Hızla yaklaştı, kapatma tuşuna bastı, gözlerini genç kızın mavilerine değdirdi. Bakışını hızla aşağı yukarı salladı, sen istersen her şey olur demeye çalıştı. Müziği bir daha açmamak üzere kapattı. Eva tebessüm etti, gözleri parıldadı, karşılıklı kaldırımlarda durmuşlardı. Arkasını döndü, tek adım attığında kulağına yeniden müzik sesi ulaştı, adımları durdu. "Kaç kere bulur insan birbirini şu yalan dünyada, Kaç kere söyler ki sevdiğini inana inana, Ben biliyorum yemin ediyorum, Seni her şeyden ama her şeyden daha çok seviyorum" Kafasını yavaşça geriye çevirdi genç kız, gözleri adamın bakışlarına değdi. Savaş eline müzik aletini almış özellikle bu kısmı açıp tekrar başa sarıyordu. "Seni her şeyden daha çok seviyorum" Dudaklarını tam bu kısımda oynattığında, Eva alt dudağının kenarını ısırdı. Yüzünde koca bir gülümseme vardı, kafasını yavaşça eğdi. Kalbi hızla çarpıyordu, arkasını döndü. Bahçeye tek adım atıp durdu, hızla geriye dönüp ona doğru koştu. Uzak durmaya daha fazla dayanamamıştı. İki kolunu boynuna sıkıca doladı, kafasını boynuna gömdü, iki dudağını kulağına yaklaştırdı. "Seni Seviyorum" dedi, Savaş güldü, kollarını beline sıkıca sardı. Herkesin uyuduğu gecenin bir vaktinde, sokağın orta yerinde genç kızın ve genç adamın sessiz mutluluğu duyuldu, tek şahitlerde adamın arkadaşları oldu. .... Genç kız kendine gelmeye çalıştı, kafasını hızla iki yana salladı. Sokağın ortasında çalan bu şarkı onu etkisi altına almayacak, buna izin vermeyecekti. Hızla yatağa girdi, yan pozisyon aldı, iki kulağını sıkıca kapatıp gözlerini yumdu. Uyumaya çalıştığı anda şarkının durduğunu fark etti. Öğrencilerin ayaklanması ve tepkisi ile kafe hızla müziği kapatmıştı. .... Genç kız kendine gelmeye çalıştı, kafasını hızla iki yana salladı. Sokağın ortasında çalan bu şarkı onu etkisi altına almayacak, buna izin vermeyecekti. Hızla yatağa girdi, yan pozisyon aldı, iki kulağını sıkıca kapatıp gözlerini yumdu. Uyumaya çalıştığı anda şarkının durduğunu fark etti. Öğrencilerin ayaklanması ve tepkisi ile müzik kapanmıştı. .... Evin kapısını yavaşça arkasından kapatıp kilitledi, ağır adımlarla koridora çıkıp basamakları indi. Sadece bir saat uyumuş ardından hemen uyanıp hazırlanmıştı. Günlerdir aralıksız iş arıyor, gittiği bir çok yerde eleman ihtiyacı olmadığı gerekçesiyle geri çevriliyordu. Geçen her gün birikmişi azalıyor, onu daha çok zorluyordu. Yaklaşan kira ve ödemelerin günü onu oldukça sıkacaktı. Sokağa indi, bakışları son birkaç gündür olduğu gibi yine etrafına kaydı, dikkatle kontrol etti. Genç adam gerçekten de yoktu, o günden sonra da karşısına hiç çıkmamıştı. Derin nefes aldı, sağa dönüp yürümeye başladı. Bulunduğu yer öğrenci apartlarının yoğunlukta olduğu bir semtti. Aile evi hiç denecek kadar azdı, şehirde bulunan üniversitelerden birinin çevresi olduğu için daha çok öğrenciler için yerleşim yeri kurulmuştu. Genç kız da sınavlarına bu okulda girdiği için yaşam alanı olarak burayı seçmişti, böylece tek olduğu yaşamı hiç kimsenin dikkatini çekmeyecek, sorgulanmayacak ve zorlanmayacaktı. 3 yılda birçok arkadaşı olmuş, hep en yakınım dedikleri mezun olup gitmiş, o bir başına kalmıştı. İnsanlara güvenini üç yıl önce en çok güvendiği ve en sevdiği yüzünden kaybeden bu kızı pek etkilemiyordu arkadaşlarının gidişleri. Onun için hiç kimse kalıcı değildi, hayatına giren herkese 'bir gün gideceği' düşüncesiyle yaklaşıyordu. Terk edildiği o gece kalbi, gülüşlerini ve sevinçlerini de alıp kendisini kilitli bir kutuya hapsetmişti. Bir gün kilit yeniden açılır mıydı bilmiyordu ama bunun için delice korkuyordu. Bir daha terk edilmeye, bir başına bırakılmaya ne gücü ne cesareti vardı. Caddenin başında adımları durdu, sağa ve sola bakıp yolu kontrol etti. Hızlı adımlarla yaya geçidinden karşı kaldırıma geçti. Evinin çevresinde hiçbir kafede iş bulamamış, eve gidiş gelişleri için yorucu olsa bile daha uzak yerlere de bakmayı uygun bulmuştu. Bugün bir iş bulmak zorundaydı, kira için kapıya dayanacak olan Hasan Ağabey'ine çalışmaya başladığını ve hiç aksatmadan ödeyebileceğini kanıtlaması gerekiyordu. Kaldırımda bir başına yürüyordu, günün erken vakitleriydi, kimi kafeler açılmış kimi de yeni yeni açılıyor, sabah temizliği yapıyordu. İki gün boyunca hepsine tek tek iş aradığını bilgisini vermişti. Bakışları onların üzerinde olarak tek tek geçti önlerinden. Karşıya geçmek için kaldırımın ucunda durdu, gün yoğunluğuna dönmüş, araçlar caddeleri istila etmeye başlamıştı. Ardı arkası kesilmeden önünden ilerliyorlardı. Bekledi, gözleri ara ara trafik ışıklarına kayıyordu, bakışlarıyla geri sayımı izledi, tam önünde beyaz bir araba durdu. Kafasını çevirdi, sürücü koltuğunda gördüğü kişi yüzünde şaşkınlık oluşturdu. "Volkan" dedi, genç adam kapıyı açıp arabanın önünden dolanarak yanına yaklaştı. Kaldırıma çıkıp önüne dikildi. "Günaydın sabah kuşu" Kahverengi gözleri parıldıyordu, yüzünde tebessüm vardı. Günlerdir iş aradığını biliyordu, erkenden ona eşlik etmek için uyanmış evden çıktığını öğrendiği dakikadan beri arıyordu. "Neden buradasın?" dedi yüzünde ufak tebessümle. Volkan elinden tuttu, arabanın kapısını açıp yaklaştırdı. "Birazdan büyük karmaşa çıkacak, bunu istemezsin değil mi?" Genç adamın arabasının arkasında duran arabalar ilerlemesi için ısrarla kornaya basıyordu. Sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturtup kapıyı örttü. Arabanın önünden dolanıp koşar adımlarla yerine yerleşip çalıştırdı, kornalar durduğunda derin nefes aldı. "Karmaşayı son anda durdurduk" Eva tebessüm etti, kafasını geriye çevirdi, araçlar onların uzaklaşmasıyla hareket etmeye başlamıştı. "Volkan iş bulmam gerek" dedi, genç adamın onu yeniden sürprizle bir yerlere götüreceğini düşünüyordu. Bugün yapması gereken tek şey bir iş bulmaktı. "Birlikte halledeceğiz ama önce arabayı kaosa neden olmayacak bir yere park etmeliyiz" Genç kız şaşırdı, anlam vermeye çalışarak bakışını yüzüne dikti. "Bakma öyle, sana eşlik edeceğim" Eva kafasını sallamakla yetindi, belli etmemeye çalışsa da bu durum hoşuna gitmişti. Yalnız olmak yerine tüm gün bu adamın neşesiyle olacaktı. Morali bozulduğu anda havayı değiştirmek için her şeyi yapacaktı. Bir sokağa girdi araba, genç adam bulduğu bir boş ve müsait yere dikkatle yerleşip park etti. Kemerini açıp genç kıza döndü, gözleri buluştu. "İnebiliriz" Eva kafasını onaylar anlamda sallayıp aynı şekilde kemerini açıp indi. Yanına yaklaştı Volkan, yanyana yürümeye başladılar. "Ne taraftan başlıyoruz?" diye sordu, Eva duraksadı. Bakışını etrafa çevirdi, buralarda pek kafe yoktu, evine de oldukça uzaktı fakat başka çaresi de yoktu, her şansı denemeliydi. "Buradan başlayalım" Volkan'ın gözleri ona döndü, yüzünde şaşkınlık oluştu, evine uzak olduğunu biliyordu. "Çok uzak, senin için sıkıntı olmaz mı?" "Evden erken çıkarsam sorun olmaz" Genç adam kafasını iki yana salladı, yüzünde ufak tebessüm belirdi, genç kızın önüne dikildi. "Eva Hanım ben daimi şoförünüz Volkan, memnun oldum" Genç kız gözlerine baktı, aklına gelen ihtimale inanmak istemedi, bu adam onu her sabah işe bırakmak için gelmeyecekti değil mi? Kafasını iki yana salladı, bunu kesinlikle kabul etmeyecekti. "Üzgünüm Volkan Bey, şoföre gerek yok. İtiraz istemiyorum, çünkü kesinlikle kabul edilmeyecek" Volkan gözlerini kıstı, "Ek servislerimizde mevcut olacak efendim, sonsuz gülüş sonsuz enerji" Eva güldü, onun yanında iken gülmemek mümkün değildi. Kafasını iki yana sallayıp ilerlemeye başladı. Derin nefes aldı Volkan, arkasından ilerledi. "Pişman olduğunuz her anda bir telefon kadar uzağınızda olacağım" Genç kız tebessüm etti, bundan emindi. Her ihtiyacı olduğunda bu adam ona koşardı ama üç yıldır hiç kimseden yardım istememişti, istemeyecekti de. Bir kafenin önünde durdu, kafasını olumlu anlamda salladı. Arka arkaya içeriye girdiler. ..... Kafenin kapısından çıktı genç kız, yüzü asıktı. Yine eleman ihtiyacı olmadığı söylenmişti. Volkan hızla yanına yaklaştı, "Çok dağınık bir yerdi zaten, iyi ki de olmadı" Genç kızın gözleri ona döndü, girdikleri kafede temizlik yapılıyordu. Tüm masa ve sandalyeler bir köşede toplanmıştı. "Temizlik yapılıyordu" "Ona temizlik denirse? Kafe altüst durumdaydı" Genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, adamın onu rahatlatmaya çalıştığını biliyordu. Bakışını genç adama çevirdi, "Temizlik nasıl yapılır Volkan?" Volkan güldü, genç kızın yüzündeki ufak tebessümdü nedeni. "Masalar kaldırmadan.. -" sustu, düşündü en dip temizlik etraf boşaltılarak yapılırdı. "Kaldırmadan olmaz. O zaman temizlik yapmasalar.. O hiç olmaz." Eva sessizce durmuş mantıklı açıklamasını bekliyordu, genç adam kafasını iki yana salladı. Kelimelerini savunacak cümle bulamamıştı. "Seni işe almamakla neler kaybettiğini bile bilmiyorlar" dedi, Eva tebessüm etti. Yürümeye başladı, Volkan yetişti eşlik etmeye çalıştı. Ne yapsa da bu kızın iş bulmadıkça rahatlamayacağını çok iyi biliyordu. Derin nefes verdi, bu konuda elinden hiçbir şey gelmiyordu. .... Öğleden sonraydı, yine bir yerden elleri boş çıkış yaptılar. Kabul edilmediği her yerde genç kızın hevesi de umudu da daha çok kayboluyordu. Volkan sessizdi, bu defa yapacağı, söyleyeceği hiçbir şeyin kızı gülümsetmeyeceğini biliyordu. Bir adım geriden takip ediyor, ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Üniversitenin inşaat mühendisliği bölümünden iki yıl önce mezun olmuştu. İlk yıl yarım gün Eva'nın da çalıştığı kafede çalışmış, ikinci yılda da birçok başvuru yapıp özel bir kurumda bir işe başlamıştı. İyi bir işi ve dolgun bir maaşı vardı, işten fırsat bulduğu her anda da soluğu genç kızın yanında alırdı. Derin bir soluk aldı Eva, kendini toparlamaya çalıştı. Onu bu çaresizlik de yıkmayacaktı. Gözlerini kapayıp açtı, yüzünde gerçeklik barındırmayan bir tebessüm oluşturup kafasını geriye çevirdi. "Sessizliği mi seçtin?" dedi, Volkan kendine geldi. Adımlarını hızlandırıp ona yetişti. Omuz silkti. "Keşke bu şehirdeki tüm kafeleri satın alabilsem" Eva güldü, "Ne yapardın o zaman?" "Sana hepsinde iş verirdim" "Hepsinde mi?" Volkan kafasını olumlu anlamda salladı, genç kızı reddeden her kafeye her müdüre öfkeliydi. "Nasıl olacaktı o? Hepsinde nasıl çalışacaktım?" "Saat başı birinde olurdun" dedi, ikisininde aynı anda yüzünde gülümseme oluştu. Söylediği şey ilk anda komik gelmişti. "Deli" dedi Eva, Volkan gözlerine baktı, "Bu deli çok aç, ona eşlik etmelisin" elinden tuttu, itirazını beklemeden sağ köşesinde bulunan bir kafeye sürükledi, masalardan birine yaklaştırıp sandalyeye oturttu. .... Akşam üzeriydi, araba genç kızın evinin önünde durdu. Tüm gün arayışı yine sonuçsuz kalmış iş bulamamıştı. Arabadan indi, bakışlarını onunla birlikte inen genç adamın gözlerine çevirdi. "Teşekkür ede-" dedi, Volkan sözünü kesti. Kafasını iki yana salladı, "Teşekkür ederim bu deliye yemek için eşlik ettiğin için" dedi, Eva tebessüm etti. Alt dudağının kenarını ısırdı, bu adam hiç değişmeyecekti. "Yarın iş yerinde yoğun bir gün olacak, gelemeyebilirim ama diğer gün mutlaka sana eşlik edeceğim" Eva başını sallamakla yetindi, genç adam arkasını döndü, el sallayarak arabasına binip ilerledi. Genç kız tek adım attı, telefonunu titretişini duydu. Merakla durdu, çantasından çıkarıp tuş kilidini açtı, yeni bir e-mail gelmişti. Aparta yaklaştığı gibi internet bağlantısı kurulmuş, mesaj iletilmişti. Yüzünde merak vardı, hızla açtı, beyaz ve sadece birkaç cümle yazan bir metin gördü. En başında 'Çetemen Holding', bir satır altında da 'Eva Öztürk' yazıyordu. Şaşkınlıkla kelimeleri tek tek okudu, bakışını kaldırdı. Anlam vermeye çalıştı, bir daha bakışını çevirip okudu. Doğru mu okumuştu, emin değildi. En başına üçüncü kez baktı, sonuna kadar göz gezdirdi. Yüzünde koca fakat şaşkın ve merak barındıran bir gülümseme oluştu, tam karşısında Ayla'yı gördü. Okuldan eve dönüyordu, sokağın ortasındaydı. İki arkadaşın gözleri buluştu, Eva hızla kaldırımı indi. "Ben.. İşe alındım" dedi, yanına koştu. İki arkadaş sokağın orta yerinde birbirine sıkıca sarıldı. İkisinin gülüşü oradan geçen herkesin merak konusu oldu. "Ayla sende bak, ben doğru mu okudum? Gerçekten de beni yarın görüşmek için mi davet ediyorlar?" Ayla arkadaşının uzattığı telefonu aldı, yazıları tek tek okudu. Yüzündeki mutlulukla kafasını aşağı yukarı salladı, 'Çetemen Holding' adında ün yapmış, yüzlerce insanın hayali olan bir şirketten kendisine görüşme isteği gelmişti. "Doğru, Eva doğru!" dedi, iki kız yeniden sarıldı. Eva'nın üç yıl sonra ilk defa kalbi kilidini açılmak üzere bir defa çevirdi, genç kızın gözleri parıldadı, sonunda çektiği zorlukların ve verdiği emeklerin karşılığını almaya başlıyordu. Bundan sonra hayatı çok daha kolay ve çok daha güzel olacaktı. Tam çaprazda bir kafe vardı, elemanlardan biri tepksiz durmuştu. Elinde bir tepsi, üzerinde de müşterilere götürmek üzere içecekler vardı. Mutlulukla sarılıp gülüşen iki kızdan sadece birine yoğunlaşmıştı. Gözlerini kapayıp açtı, bakışını gökyüzüne çevirdi, ardından kızın parıldayan bir çift mavisine baktı, 'Hava Güneşli' dedi. "Siparişlerimiz nerede kaldı?" diye seslenen bir müşterinin sesiyle arkasını döndü genç adam, o yöne ilerledi, tepsinin üzerindeki bardakları masaya bıraktı. "Kusura bakmayın, biraz gecikti" dedi. Genç kızın gülüşlerini gizlice izleyerek başka masaya yürüdü. Diğer siparişleri bırakırken zihni başka yerlerdeydi. Bundan sonrası için arkadaşının da biraz desteğiyle önemli kararlar almıştı. Ona düzeldiğini, eskisi gibi olmadığını kanıtlayacaktı. Bundan sonra herkes gibi çalışacak, onun hayatına hüzün değil mutluluk verecekti. Yağmur değil bundan sonra hep güneş olması için çaba gösterecekti. ... Lütfen oy ve yorumları unutmayalım ❤️ |
0% |