Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11.Bölüm: En Büyük Pişmanlık

@mlkshnn

'Beni sensizlikle cezalandırma'🌧️

 

...

Genç kızın gülüşlerini gizlice izleyerek başka masaya yürüdü. Diğer siparişleri bırakırken zihni başka yerlerdeydi. Bundan sonrası için arkadaşının da biraz desteğiyle önemli kararlar almıştı.

 

Ona düzeldiğini, eskisi gibi olmadığını kanıtlayacaktı. Bundan sonra herkes gibi çalışacak, onun hayatına hüzün değil mutluluk verecekti. Yağmur değil bundan sonra hep güneş olması için çaba gösterecekti.

 

Nedeni olduğu her yağmur damlasının yerine binlerce güneş açtıracak, gerekirse kapısına yatacak ona kendini affettirecekti. Başka yolu yoktu, ikinci kez büyüsüne kapıldığı bir çift mavi bir mıknatıs edasında onu çekiyordu.

 

Kalbine heyecanı koyan, hayatına düzen getiren, onu her şeyiyle kabul eden bu kızı bırakmayacaktı. Ömrünü vermek gerekirse tereddütsüz yapacak, onsuz bir hayata girmeyecekti.

 

....

Eva şaşkın bir mutluluk yaşıyordu, sokağın orta yerinde arkadaşına sarılıyor, gönderilen maili okuyordu. Büyük hayallerinden biri sonunda gerçek oluyordu, artık mesleğinin verdiği, maddi sıkıntılar çekmeyeceği bir işe başlayacaktı.

 

Birçok planı vardı, ilk önce bu semtten taşınıp aile evlerinin olduğu farklı bir yerde küçük bir ev tutacak, kendine ait eşyalarla donatıp her şeyi kendi zevkiyle döşeyecekti.

 

Ayaklarını yerden kesebilecek küçük ve hesaplı bir araba satın alacaktı, bir yıl öncesinde ehliyetini başarıyla kazanmıştı, hayalinde okyanus mavisi rengi vardı.

 

Geleceği için aklında ne bir adam ne aşk vardı, bir daha aynı yıkımı yaşamanın en büyük korkusu tüm benliğini ele geçirmişti. Ömründe bir erkeğe yer yoktu, tek başına iken daha güçlü daha dikti.

 

Yanına yaklaşan, niyetini sezdiği hiçbir adama yaklaşmazdı, Savaş'ı hala sevdiğinden değil güvenememektendi. Büyük korkusu vardı, yanında uyuduğu her adam onu bir başına bırakıp gidecekti.

 

Bir daha aynısını yaşayacak gücü yoktu, tek başına olduğu bir hayat her daim ilk ve tek tercihi olacaktı. Ömründe aşka yer yoktu, olmayacaktı. Kalbi bir daha kimseye sonsuz güven duymayacaktı.

 

Gözleri arkadaşının gözlerine kaydı, bir an duruldu. Geriye çekildi, yüzü asıldı. "Ama ben başvuru yapmamıştım" dedi, telefonundaki maili arkadaşına yeniden gösterdi.

 

Hala sınav sonucu açıklanmamış diplomasını da almamıştı. İş başvurusu için de özellikle ikisini bekliyordu, yüzünde koca bir hayal kırıklığı belirdi, bu mail bir hatayla mı gelmişti.

 

Ayla alt dudağını ısırdı, bakışını arkadaşının gözlerine çevirdi, yüzünde ufak ve çekingen bir ifade vardı. "Ben senin gibi sabırlı değildim" dedi, Eva'nın şaşkın bakışı ona döndü, anlam vermeye çalıştı.

 

"Ne?"

 

Günler önce genç kız arkadaşını birçok yere başvuru yapması için ikna çabasına girmiş fakat Eva önce diplomayı ve dil sınavı sonucunu beklemesi gerektiğini söylemişti.

 

Ayla inadıyla baş edemese de pes etmemiş, şirketin alım yapacağını öğrendiği anda arkadaşının adına İnternet üzerinden başvuru formu doldurmuştu. Ona güveni tamdı, dil sınavından en iyi puanı alacaktı, çünkü o dili çok iyi konuşabildiğini biliyordu.

 

"Sana başvuru yapmalısın demiştim ama sen sonuçları bekleyeceğini söyleyip reddetmiştin"

 

Eva şaşkındı, arkadaşını sessizce dinliyordu. Derin nefes aldı Ayla, yaptığından hiç pişman değildi, bu şansı kaçıramazdı, Fransa'ya aklı geride kalarak gidemezdi.

 

"Sen mi başvuru yaptın?"

 

Ayla kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, başvuru formunu doldurmak için arkadaşının çantasına gizlice girip kimliğinin resmini çekmek gerekse de, mezuniyet belgesi için telefonunu ve odasını kurcalamış olsa da pişman değildi. Hiçbir şirket böylesine azimli, çalışkan bir elemanı reddedemezdi.

 

Eva şaşkındı, arkadaşının gözlerine bakıyordu. Yaklaştı, iki kolunu açtı, Ayla gülümseyip karşılık verdi. İki arkadaş sokağın orta yerinde yeniden sıkıca sarıldı.

 

..... 

Gözlerini duyduğu seslerle araladı Ayla, elini yastığının altında bulunan telefona uzatıp ekrana baktı, sabahın erken vakitleriydi. Şaşırdı, yavaşça doğrulup yataktan indi. Uykulu gözleriyle kapıyı araladı, gözleri arkadaşına kaydı.

 

Eva günün aydınlanmasıyla uyanmıştı, gözlerine gece boyunca pek uyku girmemişti. İş görüşmesine gideceği için oldukça heyecanlıydı.

 

Erkenden duşa girmiş, odasını toplayıp giyinmişti. Orta boy saçlarını maşayla hafif şekilde şekillendirip çayın altını yakmış, özenle kahvaltı masasını kurmuştu.

 

Tezgahın önündeydi, arkası dönüktü, ocağın üzerindeki çaydanlığı dikkatle aldı, masaya yaklaşmak için döndüğünde gözleri arkadaşının odasına kaydı.

 

"Günaydın" dedi tebessümle, çaydanlığı masaya bıraktı. Ayla şaşkındı, heyecanına anlam veriyordu. Gülümsedi, "Günaydın, erkencisin"

"Görüşmeye gideceğim"

"Yine de erken değil mi?"

 

Eva kafasını iki yana salladı, "Uyuyamadım" dedi, Ayla güldü. Yüzündeki heyecanı görüyordu. Bakışını masaya çevirdi, "Kahvaltı harika görünüyor"

 

Sandalyeyi geriye çekip oturdu, Eva tebessümle karşısına yerleşti. Çay bardaklarını doldurdu, elleri titriyordu. İş görüşmesi bir an olsun aklından çıkmıyordu. Hayallerinin başlama nedeni olacaktı bu iş.

 

.... 

"Sakın heyecanlanma, işi alacaksın" dedi Ayla, çıkmak için hazır olan arkadaşının gözlerine bakıyordu. Kahvaltı boyunca susmadan konuşan kızın, heyecanını bastırmaya çalıştığını görmüştü.

 

"Gitmeliyim, geç kalmamalıyım" arkadaşına sıkıca sarılıp arkasını döndü, bir adım atıp geri döndü. Gözleri buluştu, "Şans dile, çok ihtiyacım var"

 

Ayla tebessüm etti, "İyi şanslar"

Eva derin bir soluk aldı merdivenlere yürüdü, dış kapıyı açıp dışarı çıktığı anda adımları durdu.

 

Tam önünde beyaz bir araba, bir genç adam vardı. Erkenden uyanıp iş yerinden özel izin almıştı genç adam, bu günde onu yalnız bırakmak istememişti, şirkete kadar eşlik etmeliydi.

 

Sırtını arabanın kapısına dayamış, iki kolunu göğsünde birleştirmişti. Kafası yerdeydi, dakikalardır çıkışını bekliyordu. Kapının sesiyle kafasını kaldırdı, gözleri genç kızın bir çift mavisiyle buluştu.

 

Sırtını yavaşça arabadan ayırdı, yüzünde tebessüm belirdi. Her sabah onu görmek son zamanların en güzel alışkanlığı olmuştu.

 

"Volkan" dedi Eva, basamakları yavaşça inip önünde durdu. Burada olma nedenini soramadı, arkadaşının parmağı olduğunu artık biliyordu. Genç adam tebessüm etti, gözlerinin derinlerinde kaybolmamak için kendiyle büyük bir savaş veriyordu.

 

Arabanın ön kapısını açtı, "Şoförünüz emrinize amade" Eva gülümsemekle yetindi, yüzünü güldürmeyi başaran tek kişiydi bu adam, itiraz edemeden arabaya bindi. Kemerini sıkıca bağladı, Volkan derin nefes alıp sürücü koltuğuna yerleşti.

 

Bulundukları yerin çaprazında kafenin içerisinde duruyordu Savaş, elinde saplı bir süpürge vardı, etrafı süpürmeye çalıştığı anda ikisini görmüştü. Tüm bedeni buz tutmuş, genç kızın ve adamın arabaya binişini izlemişti.

 

Yüzü asıktı, kalbi delice çarpıyordu. O adamın genç kızla sık sık görüşmesi rahatsızlık hissetmesine neden olmaya başlamıştı. Kulağında ve zihninde ise ondan duydukları vardı, kafasını iki yana salladı, buna izin vermeyecekti.

 

..... 

Genç kızın önüne dikildi Volkan, şirketin önünde arabayı park edip durmuşlardı. Elini Eva'nın çenesine bırakıp bakışını gözlerine çevirdi.

 

"Heyecan yok" Genç kız kafasını zorlanarak aşağı yukarı sallasa da hissettiği heyecana engel olamıyordu.

"Hadi içeri gir, seni burada bekleyeceğim"

 

Eva'nın gözleri büyüdü, "Hayır sende içeri gel." Volkan tebessüm etti, itiraz etmedi. "Emrinize amadeyim demiştim" dedi, yanında yürümeye başladı.

 

Genç kızın kalbi delice atıyor olsa da, yanında bulunan adamdan cesaret alıyordu. Kalbinin en derinlerinde bir yerde, başı sıkıştığı anda bu adamın ona destek olacağını hissediyordu.

 

Şirketin tam önünde durdu Eva, bakışını kaldırdı. Devasa büyüklükteydi, buraya girmek rüyalarında bile gerçekleşmeyecek bir hayaldi. Kapının üzerinde kocaman harflerle 'Çetemen Holding' yazıyordu. Girişi cam dönerli bir kapıdan oluşuyordu, önünde birkaç güvenlik görevlisi bulunuyordu.

 

Yanındaki adamın desteğiyle yaklaştı, kimliğini gösterdi. Görevliler ismini ellerindeki listede aradı, iş görüşmesi için geleceği yazıyordu. "Girebilirsiniz" dedi bir tanesi.

 

İçeri attığı ilk adımda durdu genç kız, tahmin ettiğinden, hayallerinde düşlediğinden çok daha göz alıcıydı. Koca bir lobi vardı önünde, her köşesi birbirinden şık, birbirinden gösterişliydi.

 

Sağ köşesinde bir danışma masası vardı, iki kişi başında duruyordu. Bakışını yavaşça sola doğru çevirdi, gözlerinin gördüğü her yerde onlarca kapı vardı, çoğu açıktı, içerisinden birileri çıkıyor yada giriyordu. Herkesin elinde dosyalar bulunuyordu, yoğun bir çalışma içerisindeydiler.

 

Derin bir soluk aldı, elinin üzerinde bir el hissetti. Bakışını yavaşça çevirdi, Volkan'la göz göze geldi. Genç adam heyecanını biraz da olsa dindirmeye çalışıyordu, "Sakin ol Eva, bunun üstesinden de geleceksin" dedi, genç kız yeniden derin bir soluk aldı.

 

Yoğun çalışmanın olduğu koca şirketin içerisinde şaşkınlık uyandıran bir ses duyuldu o anda, bir bebeğin ağlayışıydı. İki genç bakışını sesin geldiği yöne çevirdi, sağ köşedeki odalardan birinden genç bir kadın çıktı.

 

Siyah düz saçları ve aynı renk gözleri vardı. Oldukça bakımlıydı, siyah dar bir kumaş pantolon ve beyaz bir bluz giymişti. Kucağında masmavi gözleri olan bir kız bebek vardı, hıçkırıklarla ağlıyor, 'Baba' diye sayıklıyordu.

 

Genç kadın kucağında sallıyor, sakinleştirmek için savaş veriyordu. Yüzünde yorgun, bitkin ve çaresiz bir ifade vardı, bebeğini susturamamanın hüznünü yaşıyordu.

 

"Tamam. Tamam annem, babana gidiyoruz" dedi genç kadın, kızının gözlerine bakmaya çalışıyordu. Bir an önce babasına kavuşturup susturmak niyetindeydi. Hızlı adımlarla Eva ve Volkan'ın yanından geçti, elemanlardan birkaçı yanına yaklaştı.

 

Annenin sesi ulaştı, "Şirkete girdiğimiz anda baba diye ağlama başlıyor. Kalan dosyaları eve gönderin, uyuttuktan yada babasına kavuşturduktan sonra bakacağım" dedi, önündeki adamlardan biri kafasını onaylayarak sallayıp genç anneye dışarı çıkana kadar eşlik etti.

 

Derin bir soluk aldı yeniden Eva, minik bir bebeğin koca şirketin içerisinde oluşuna, ağlayışıyla inletişine anlam veremesede üzerinde çok durmadı. Şu an düşündüğü tek şey, iş görüşmesiydi.

 

Volkan danışmaya ilerledi. Görüşme odasını öğrenip döndü, "Bir üst kata çıkacağız" dedi, genç kız kafasını sallayıp merdivenlere yürüdü. Asansörü düşünmedi bile, zaman kazanmaya çalışıyordu.

 

..... 

Kilidi kapıya yerleştirdi Eva, kapıyı ittiği gibi Ayla önüne dikildi. Heyecanla dönüşünü bekliyordu, gözleri buluştu.

 

"Eva" dedi merakla, genç kız ayakkabılarını çıkarıp doğruldu. Mavi gözleri parıldıyordu, alt dudağını ısırıp kafasını olumlu anlamda salladı, Ayla'nın yüzünde koca bir gülümseme oluştu.

 

"Başardın" dedi, iki kız sıkıca sarıldı. Gülüşleri sadece koridorda değil tüm apartmanda yankılandı. "Çok sevindim, tebrik ederim"

"Düzeliyor değil mi Ayla?"

 

Yavaşça geriye çekildi, gözleri buluştu. "Hayatım düzeliyor." Ayla kafasını aşağı yukarı salladı, güzel günlerin başlangıcı olmuştu, devamı gelecekti. "Çok sabrettin, çok çaba sarfettin. Mükafatını alacaksın." dedi, elinden tuttu, "Hadi gel, görüşmenin ayrıntılarını anlat"

 

İki kız ortak alandaki koltuğa yanyana oturdu, genç kız gerçekleştirdiği görüşmeden, şirketin gösterişinden hatta annesinin kucağında ağlayan bebekten bile söz etti.

 

Ayla duraksadı, aklını kurcalayan anne ve bebeği olmuştu. "Bebek neden oradaydı?"

"Bilmiyorum. Belki annesi onu bırakacak birini bulamamıştır."

"Olabilir"

 

Derin nefes verdi Ayla, gidiş günü yaklaşıyordu, içi rahat olacaktı artık. Gözü de aklı da geri de kalmayacaktı.

 

"Senden memnun kaldılar gerçekten değil mi?"

"Evet ama dediğim gibi bir alt kademeden başlayacağım. Dil sınavımdan bekledikleri sonucu aldığım anda da kademem ve maaşım yükseltilecek."

"Bu çok iyi"

 

Kafasını yavaşça olumlu salladı Eva, derin bir soluk aldı. Çok iyi hissediyordu, en büyük şansı da tam bu dönemde şirketin eleman ihtiyacı duymasıydı. Pazartesi günü ömrünün en güzel dönemi başlayacaktı artık.

 

"Ama bir sıkıntı var"

"Nedir?" diye sordu Ayla endişeyle. Gözleri arkadaşının gözlerinin içindeydi, kalbi hızla çarpmaya başlamıştı.

 

"Benim kara bahtım kötü talihim varlığını ortaya çıkardı. Yine agresif bir patrona denk geldim"

"Ne?"

"Şirketten tam çıkarken bir gürleyiş şirketi inletti. Tüm çalışanlarda telaşlı hareketlenme oldu, kapıdaki güvenliğe neler olduğunu sorduk, patronlarının bir şeye öfkelendiğini söyledi"

 

Alt dudağını endişeyle ısırdı, işe alınmış olsa bile bu patron onu endişelendirmişti.

 

"Çok mu öfkeliydi?"

"Sesi çıkıştan bile duyuluyordu"

 

Derin nefes aldı Ayla, arkadaşının heyecanını bölmek istemedi. "Senin için sıkıntı değil, işini en iyi şekilde yapacağına eminim"

 

Eva tebessüm etti, Ayla derin bir nefes aldı, dünden beri aklında tek bir şey vardı. Söyleyebilmek için de özelikle iş görüşmesinden olumlu bir sonuç almasını bekliyordu.

 

"Eva sana söylemem gereken bir şey var"

 

Genç kızın meraklı gözleri ona döndü, arkadaşının bakışlarında gördüğü ifadeyi anlamlandırmaya çalışıyordu. Biraz tedirgin biraz da heyecan doluydu.

 

"Volkan bu akşam yakın bir arkadaşının düğününe davetli. Sanırım seninde onunla gelmeni istiyor ama reddedersin diye sormaya çekiniyor"

 

Eva şaşırdı, genç adam ona bu kutlamadan hiç söz etmemişti. "Bence ona eşlik etmelisin" alt dudağını ısırdı Ayla, cevabını heyecanla bekliyordu. İkisini bir arada görmek onu oldukça mutlu ediyordu.

 

Onlarla olduğu son günleriydi. Son sınavlarını da verip ufaktan toparlanmaya başlamıştı. Önce memleketinde bir süre ailesiyle zaman geçirecek ardından da Fransa'ya gidecekti, aklı burada kalsın istemiyordu.

 

Bakışını çantasına çevirdi Eva, fermuarını açıp telefonunu çıkardı. Volkan'ın ismini buldu, arama tuşuna dokunup kulağına yaklaştırdı.

 

"Alo" dedi Volkan ilk çalışta, genç kızın onu sebepsiz aramadığını biliyordu, heyecanla doğruldu, arabasındaydı.

 

"Kaçta hazır olmam gerek?"

"Ne?" dedi genç adam, aklı uçup gitmişti, demek istediğine bile anlam veremiyordu.

 

"Düğün için beni kaçta alabilirsin?"

 

Genç adamın gözleri büyüdü, yüzünde büyük bir tebessüm, kalbinde koca bir coşku belirdi. Derin bir soluk aldı, ondan böyle bir ricada bulunmasa bile Ayla'nın parmağı olduğunu çok iyi biliyordu

 

"7'de"

"Görüşürüz 7'de"

 

Genç kız derin bir soluk aldı, her anında yanında olan bu adamı yalnız göndermeyecekti. Vedalaşıp telefonu kulağından indirdiği anda gözleri arkadaşının gözlerine kaydı, gülüyor ve kafasıyla onaylıyordu. Hızla ayağa kalktı Ayla, elinden tutup çekiştirerek onu da kaldırdı.

 

"Sana giyecek bir şeyler ayarlamalıyız, gecenin en güzeli sen olmalısın"

 

Hızla önce kendi odasına yürüdü, ardından genç kızınkine. Sadece iki giysi dolabı değil kapı komşuların dolapları bile bu gece seferber oldu.

 

.... 

Evinin ortak alanında, sırtı masaya dayanmış olan aynanın önündeydi genç kız, arkadaşının yan dairelerden birinden getirttiği koca bir boy aynasıydı.

 

Üzerinde beyaz, ince askılı, önden işlemeli ve çok az da olsa dekolteli bir bluz ve mini volanlı koyu gri renk bir etek vardı. Ayaklarına bir çift ince ve uzun topuklu, bant detaylı bir ayakkabı geçirmişti.

 

Kısa saçları arkadaşı tarafından özenle hafif maşayla kıvrılmış, makyajı apartın diğer kızları eşliğinde dikkatle yapılmıştı. Hafif kiremit ruj, eyeliner ve rimeli sürülmüş, özellikle göz rengi belirginleştirilmeye çalışılmıştı.

 

"Muhteşem oldun" dedi Ayla, hayranlıkla arkadaşını, zor da olsa ortaya çıkardığı eserini izliyordu. Genç kızın itirazlarına, abartı gördüklerine rağmen onu dinlememiş, her şeyiyle kendisi ilgilenmişti.

 

Bakışını sağa çevirdi Eva, arkadaşının gözleriyle buluştu. "Abarttık biraz"

Ayla omuz silkti, genç kızın genç adamla ilk özel anı olacaktı, bu gece ikisi için güzel bir başlangıcın ilk adımı olmalıydı.

 

Genç kız güzelliği ile adamın aklını almalı, genç adam da cesaretini toplayıp artık hislerini dile getirmeliydi. Aralarındaki şey daha fazla belirsizlik içerisinde kalmamalıydı.

 

Arkadaşının kapalı bir kutunun içerisinde kendi köşesine çekilen kalbini bu adam çıkarmalıydı. Terk edilme korkusunu, yalnızlık savaşını bitirmeli, ona mutlu olacağı yeni bir hayat sunmalıydı.

 

Bunu yapabilecek olan tek kişi de her anında yanında olan Volkan'dı, oldukça sabırlı bir benliğe sahipti. Kızın güvensizlikle sınanan yaralı kalbini yavaş yavaş düzeltip yönünü kendine çevirebilirdi. Ona hissettiği aşkın büyüklüğü ile bunu en iyi şekilde yapıp kalan ömrünü ona adayabilirdi.

 

Bir telefon yankılandı evin içerisinde, Ayla arkadaşına izin vermeden hızla odaya koştu. Genç kızın yatağına yaklaşıp eline aldı, ekranda 'Volkan' yazıyordu. Gülümsedi, "Geldi" dedi, telefonu Eva'ya uzatıp pencereye yaklaştı.

 

Perdeyi hızla aralayıp aşağı baktı, yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Genç adam arabayı kapının önünde durdurmuş, sırtını da açık bıraktığı kapının kenarına yaslamış bekliyordu.

 

"Eva, Volkan'ı görmen gerek" telefonu kulağından indirdiğini görüp arkadaşının elinden tutup pencereye yaklaştırdı, ikisinin de gözleri genç adama yoğunlaştı.

 

Beyaz bir pantolon giymiş, kiremit bir kemer takmıştı. Ayağında da aynı renk bir çift kundura vardı. Mavinin en açık tonunda bir gömlek ve üzerinde gri bir ceket bulunuyordu. Boynunda tek düğme açıktı, kravat takmamıştı. Saçlarını özenle şekillendirip ön kısımlarını hafif bir şekilde kabartarak sağa yatırmıştı.

 

Arkadaşının tepkisizliğine aldırmadı Ayla, hızla hazır ettiği çantayı eline aldı. Ufak bir el çantasıydı. "Hadi geç kalmayın" dedi, Eva onaylayarak çantayı sıkıca tuttu, telefonunu içine bırakıp kapıya yürüdü, arkadaşının aksine heyecanlı değildi.

 

Hızla kapıyı örtüp pencereye koştu Ayla, karşılaşma anını izleyemek istiyordu. Perdeyi çekip bakışını aşağıya çevirdi, bu gecenin istediği gibi sonlanmasını diledi.

 

.... 

 

Çıkış kapısının iç tarafında durdu Eva, çekmeli bir kapıydı, üzerindeki tuşa dokunup kendine doğru çekti, dışarıya attığı ilk adımda Volkan'ın bakışları yerden kalktı.

 

Adamın bir çift gözü önünde duran peri kızının üzerindeydi, mimikleri bile şaşkındı. Ne tepki vereceğini, ilk anda delice atmaya başlayan kalbini bir hata yapmamak için nasıl sakinleştireceğini düşünüyordu.

 

Sırtını yavaşça arabadan ayırdı, Eva basamakları indi, tam önüne durdu. Aralarında sadece bir adımlık mesafe vardı. "Eva" diyebildi, lal olan diline rağmen.

 

Tam çaprazda bulunan kafenin içerisindeydi Savaş, Volkan'ın yeniden kapıya geldiğini gördüğü an beklemeye başlamıştı. Tek elinin üzerinde bir tepsi tutmuştu, üzerinde müşterilerin boş tabak bardakları vardı.

 

Bakışları sadece genç kızın üzerindeydi, kalbi delice atıyordu. Ayakları, tüm benliği uyuşmuş kavruluyordu. Boynunda kafenin çalışanlarına kurallarından biri olan bir kravat vardı, yamuk ve düzensizdi.

 

Uzun uğraşlara rağmen düzeltememiş, pes etmişti. Ömrü boyunca kravata tek bir defa gerek duymuştu, onda da genç kızın narin elleri bağlamıştı. Kafasını yavaşça eğdi, zihninde tek bir an yer aldı.

 

.... 

O yıl genç kızın liseden mezun olduğu dönemdi. Okul tarafından büyük bir mezuniyet töreni düzenlenmişti.

 

Genç kız özenle hazırlanmıştı. Diz hizasında dar bir elbise giymişti, ayaklarında ince bantlı topuklu ayakkabılar vardı. Saçları düz ve açıktı, özellikle bağlamamıştı, genç adamın bu şekilde sevdiğini biliyordu.

 

Heyecanla evden çıktı, kutlama yapılacak mekana babası bırakacaktı, Adnan Bey kızını kapıya bırakıp çıkışta almaya geleceğini söyleyip gitmişti.

 

Babasının gidişini gördüğü gibi Eva hızla dışarı çıktı, koca bir salondu, her köşesinde yuvarlak masalar ve sandalyeler vardı. Oldukça kalabalıktı, orta alanda bir müzik grubu vardı, şarkılar çalınıyordu.

 

Genç kız tam giriş kapısında durdu, kaldırımın üzerindeydi. Ardı arkasına arabalar yaklaşıyor, davetliler tek tek geliyordu. Eva'nın gözleri hiçbirini görmüyordu, aklı da kalbi de tek bir yerdeydi.

 

Günlerce genç adamı ikna etmeye çalışmıştı, bu gecede yanında olmasını, ona eşlik etmesini her şeyden çok istiyordu. Geleceğini söylememesine rağmen yolunu gözlüyordu, kalbinin en derinlerinde geleceğini söyleyen bir his vardı.

 

Dikkatle kaldırımdan indi, sağa baktı, genç adam yoktu. Sola döndü, görünürlerde çok farklı insanlar vardı, herkes heyecanla içeri giriyordu.

 

Yüzü asıldı, yanılmıştı. Genç adam gerçekten de gelmemişti, arkasını döndü, derin nefes aldı. Moralini bozmamalı, mezuniyetinin tadını çıkarmalıydı.

 

Kaldırıma yeniden çıktı, giriş kapısına yürüdü, içeri tek adım attığında kolunun tam üzerinde bir el hissetti. Tüm benliğine sıcaklık yayan bir temastı, kafasını yavaşça geriye çevirdi, gözleri Savaş'la buluştu.

 

Genç adam tam karşısında duruyordu, üzerinde siyah bir gömlek vardı, üstteki iki düğmesi açıktı, kravatı gevşek, yamuk ve düzensizdi. Siyah kumaş bir pantolon ve aynı renk bir kundura giymiş, saçlarını ön kısımdan çok az kaldırıp şekillendirmişti.

 

Genç kızın yüzünde koca bir tebessüm belirdi, adamın hayran bakışları önce onu süzdü, son olarak da saçlarında ve gözlerinde durdu, tek kelime edemeden aradaki mesafeyi kapatıp kollarını sıkıca sardı.

 

Gülümsedi Eva, ellerini boynuna yaklaştırıp kollarını sıkıca doladı, genç adam kafasını boyun boşluğuna gömdü, kokusunu kalbinin en derinine çekti.

 

"Geç kaldım, özür dilerim" dedi, Eva kollarını sıktı, hiç önemli değildi. Hala da bekleyebilirdi, gelmiş olması, onu asla kırmaması önemliydi.

 

"Gelmeyeceksin diye korktum"

 

Kollarını genç kızın belinde birleştirmişti, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Son ana kadar gelmemek de kararlıydı, nasıl bir anda karar vermiş, soluğu burada almıştı bilmiyordu.

 

Yavaşça geriye çekildi, işaret parmağının tersini usulca sol yanağında gezdirdi. Gözlerini içini eriten mavilerden hiç ayırmadı.

 

"Burada olduğuma hala şaşırıyorum" dedi, genç kız gözlerini kıstı, pişman mıydı, geldiği gibi geri gitmek mi istiyordu.

 

"Pişmansan.. gidebilirsin. Seni zorlamayacağım."

 

Savaş gülümsedi, elini uzatıp genç kızın elinden tuttu, tersini çevirip ufak bir öpücük kondurdu. "Sen varsın"

"Sıkılmanı istemem"

"Sen varsın"

 

Gözleri parıldadı, kalbi delice çarpmaya başladı genç kızın, elini adamın yüzüne bırakıp sakallarında yavaşça gezdirdi.

 

"Seni seviyorum"

 

Genç adam yavaşça yaklaştı, iki dudağını alnına bastırdı. "Seni çok seviyorum" dedi, Eva tebessümle ona baktı.

 

Ellerini iki yakasına uzattı, önce iki düğmeyi ilikleyip kravatı açarak en baştan dikkatle yeniden bağladı, bu işi çok iyi biliyordu. Kardeşinin okul formasınınkini de babasının özel günlerindekini de bağlama görevi ona aitti. "Şimdi çok daha iyi oldu"

 

Kafasını onaylar anlamında salladı genç adam, ondan gelen her şey kabulüydü, elini uzattı, Eva sıkıca tutunca birlikte el ele içeri yürüdüler.

 

.....

Gümbür gümbür çalan şarkının ve zıplaya zıplaya oynayan insanların arasında iki genç sessizliğe gömülmüştü. Kulakları sese, gözleri dünyaya kapalıydı, sadece birbirlerine bakıp yavaş yavaş sallanıyorlardı.

 

Genç kızın iki eli adamın iki omzunun üzerinde, adamın da kızın belindeydi. Eva kafasını çok az kaldırmış, Savaş ise biraz eğmişti.

 

Karanlığın, rengarenk yanıp sönen ışıkların arasında bir çift mavi göz parıldıyordu. Kalbi delice çarpıyor, heyecanla titriyordu. İlk defa adamla bu kadar yakın durmanın mutluluğu her yerini ele geçirmişti.

 

Savaş bu yaşına değin kafasını kurcalayan, ömrünü kemiren düşünceleri, ailesindeki karmaşayı, ağabeyine olan özlemini, babasına olan öfkesini ilk defa bu gece bırakmayı başarmıştı, yakınında duran bir çift göz bir silgi edasında hepsini silip yok etmişti.

 

Hayranlık barındıran gözleri, uzun düz saçları aklını başından alıyordu. Başlarda istemeye istemeye geldiği bu kutlama, ömrünün iyikisi olmuştu.

 

Gözlerini yavaşça kapadı, burnuna genç kızın nefesi ulaştı. Eva ona doğru yaklaşıp kafasını omzuna dayamıştı. Kalbi ritmini şaşırıyordu, adamın vücudunun sıcaklığı her yanını sarmıştı.

 

....

El ele yürüyordu iki genç, ilk defa saatleri bir arada geçirebilme imkanı elde etmişlerdi. Kutlamanın ortasında ortak kararla dışarı çıkmışlardı. Birbirlerini yakından tanıma çabasına girmişlerdi.

 

Genç adam kutlama alanından çıkış yaptığı anda boynundaki kravatı çıkarmış, üst iki düğmeyi açmıştı. Nefes almak bile zor gelmişti bağlı olduğu anlarda. Genç kız bu hareketine sadece tebessüm etmekle yetinmişti, bu bile yeterliydi onun için. Adam onun için yeterince çabalıyordu.

 

Ayağında bir çift topuklu ayakkabı vardı, parmak uçlarını acıtmasına rağmen umursamıyordu, bu anı hiçbir şeyin bozmasına izin veremezdi. İlk defa onunla birilerine yakalanma korkusu olmadan sokaklarda dolanabiliyordu.

 

Başbaşa geçirdikleri her anda en çok konuşan genç kızdı, o hep anlatır genç adam ise mimiklerini, heyecanını tebessümle izlerdi. Ağzından çok kısıtlı kelime çıkardı, genellikle genç kızı dinlemeyi ve bir şey sorduğu zaman cevap vermeyi seçiyordu.

 

Genç adam birlikte zaman geçirdikleri her anda kızın ailesini daha iyi tanıma fırsatı bulmuştu. Normal ve orta halli bir aileydiler, onun için çok imkansız bir şeydi. Evin içerisinde gülüşler, sohbetler ve sevgi vardı, bilmediği bir şeydi.

 

Genç kızın ağzından annesinin ismi hiç düşmezdi, onu ne kadar çok sevdiğini sürekli dile getirirdi. Yaptığı yemeklerden, onlarla bir arkadaşa gibi oturup film izleyişinden ve sohbet edişinden söz ederdi, genç adam ise şaşkınlıkla dinlerdi.

 

Bir anne bunu yapar mıydı gerçekten? Ailesiyle uzun uzun sohbet edip gülüşür film izler miydi? Oldukça şaşırtıcıydı, halbuki kendi annesinin ağzından kelimeler zorunlu olmadıkça çıkmaz ve gülmezdi.

 

Genç adam annesinin en son ne zaman gülümsediğini hatırlamıyordu, yüzünde her daim aynı ifade olurdu. Tedirgin, endişeli, hüzünlü..

 

Adamın sessizliği gün geçtikçe genç kızı daha meraklandırıyordu, bazı geceler yatağına girdiğinde onu hatırlıyor, sessizce anne babasının odasına geçiyordu. Onları uyandırmamaya gayret ederek pencereden onun evini izliyordu.

 

Işıkları her daim açık, ev her zaman sessiz olurdu. Normal bir aile evi gibi değil de hayaletlerin yaşadığı bir yerdi. Tüm sokak bu ismi orası için kullanmaya başlamıştı, hayalet ev.

 

Genç adam eve pek girmezdi, gecesini gündüzünü kapının önündeki duvarın üzerinde arkadaşlarıyla oturarak geçirirdi. Sabaha doğru girdiği zaman da birkaç saat sonra yeniden soluğu dışarı da alırdı.

 

Genç kız öfkeliydi, bu sadece kendi dikkatsizliğineydi. Adamın sokakta oturma nedeninin evden kaçış yolu olduğunu bu kadar geç fark ettiği için kızıyordu.

 

Mezuniyet gecesi genç kızın cesaretini topladığı ve merakına yenik düştüğü anları ardarda getirmişti. El ele yürüdükleri bir anda genç adamın önüne dikilip gözlerinin içine bakmıştı.

 

"Abin nerede?" diye sormuştu. Tüm komşuların da merak ettiği sorulardan biriydi bu. Bir araya gelen mahallelinin her daim konusu bu aile olurdu, evin ağabeyi hakkında farklı farklı teoriler üretilirdi.

 

Kimi cezaevinde kaldığını kimi öldüğünü kimi kaçak bir suçlu olduğunu ve kimi de yeraltı dünyasının içerisinde olduğu tahmininde bulunuyordu. Genç kız söylenen hiçbir şeye inanmasa da kalbinin en derinlerinde böyle olmasına dair çok büyük bir endişe vardı.

 

Genç adam tepkisizce delice aşık olduğu mavilerin içerisine bakmış, kafasını yavaşça eğmişti. Tek kelime edemeden genç kızın elini yeniden tutup yürümeye başlamıştı.

 

Genç kız şaşırsa da daha da kurcalamamıştı, ağabeyinden söz ettiği her anda adamın yüzünde aynı ifadenin belirdiğini fark etmişti. Öfke, özlem, kırgınlık..

 

"Bilmiyorum" demişti genç adam, genç kız umudunu kestiğini anda. Eva'nın bakışı gözlerine dönmüş, tek kelime daha etmeye cesaret edememişti, gözlerinde gördüğü ifade kalbini acıtıyordu.

 

"Yüzünü bile hatırlamıyorum, bizim evden gittiğinde çok küçüktüm."

 

Genç kızın gözleri büyüdü, böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordu.

 

"Sizinle yaşamıyor mu?" Genç adam kafasını iki yana salladı, ağabeyi uzun yıllardır onlarla aynı evi paylaşmamıştı.

 

"Özür dilerim" dedi genç kız, suçluluk hissediyordu. Sorduğu her sorunun genç adamın canını acıttığını çok geç fark edebilmişti.

 

Aralarına o andan sonra büyük bir sessizlik hakim olmuş, ikisi de tek kelime etmeden ele ele yürümeye devam etmişlerdi.

 

.... 

Gözlerinden usulca bir damla yaşın süzüldüğünü hissetti genç adam, elindeki tepsi tir tir titremeye başlamıştı, bir anlık yaptığı hata, tüm hayatının en büyük pişmanlığı olmuştu.

 

Halbuki genç kız sadece sevgilisi, sevdiği değildi. Aynı zamanda en iyi arkadaşı, en iyi öğretmeni ve ailesiydi. O gece terk edip gitmekle hayatının en büyük güzelliklerini de kaybetmiş, amaçsız bir ruha dönüşmüştü.

 

Genç kızın Volkan'ın arabasına yürüdüğünü gördü, genç adam ön kapıyı açmış bekliyordu. Kafasını iki yana salladı Savaş, kalbi kabuk bağlamayan bir yara misali acıyordu.

 

Hızla arkasını döndü, elindeki tepsiyi bırakıp genç kıza koşmak, dizlerinin üzerine çöküp af dilemek istedi. En büyük korkusu geç kalmaktı, başka bir adamla görme korkusu vardı.

 

Buna izin veremezdi, koşar adımlarla kafeden çıktığı anda adımı durdu, zihninde genç kızın gözyaşlarıyla 'git' deyişi yankılandı. Geriye tek adım attı, yanına yaklaşma cesareti yok olup gitmişti.

 

Kafasını yavaşça eğdi, arabaya binişini sessizce izledi. Volkan genç kızın kapısını örtüp sürücü koltuğuna yerleşti, çalıştırdı, dakikalar içerisinde de araba gözden kayboldu.

 

"Beni... Sensizlikle cezalandırma" dedi fısıltıyla genç adam, her şeye dayanabilirdi fakat genç kızın bir ömür yokluğuna ve başka adama ait oluşuna dayanamazdı. Yaptığı hatanın bedeli bu kadar büyük olmamalıydı. Canını, kalbini bu kadar acıtmamalıydı, üstelik o hata 3 yıl boyunca canını genç kızdan daha çok yakmışken.

 

.... 

Oy ve yorumları eksik etmeyelim lütfen, yeni bölüm 1000 okunduya ulaşınca gelecektir 💙

 

Loading...
0%