Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm: Özlemin

@mlkshnn

Volkan genç kızın kapısını örtüp sürücü koltuğuna yerleşti, çalıştırdı, dakikalar içerisinde de gözden araba gözden kayboldu.

 

"Beni... Sensizlikle cezalandırma" dedi fısıltıyla genç adam, her şeye dayanabilirdi fakat genç kızın bir ömür yokluğuna ve başka adama ait oluşuna dayanamazdı. Yaptığı hatanın bedeli bu kadar büyük olmamalıydı. Canını, kalbini bu kadar acıtmamalıydı, üstelik o hata 3 yıl boyunca canını genç kızdan daha çok yakmışken.

 

....

Bir araba durdu apartın önünde, Savaş hızla bir köşeye geçti. Kafenin içerisindeydi, saatlerdir genç kızın dönüşünü bekliyordu. Gecenin bir yarısıydı, elinde saplı bir süpürge vardı. Kafe kapanmadan önce ufak bir toparlanma ve temizlik yapılıyordu.

 

Bakışını o yöne çevirdi, önce Volkan indi. Gözleri parıldıyordu, unutulmayacak bir gece geçirmişti, genç kızın saatlerce yanında ve ona eş oluşu gerçekleşmeyecek bir hayaldi.

 

Düğün boyunca yakınında oturmuş, nefesini, varlığını hissetmişti. Genç adam davetliler içerisindeki tüm arkadaşlarına yakın bir arkadaşım diye mutlulukla tanıtmıştı.

 

Sonlara doğru davetliler ve aileler tek tek dağılırken gelin ve damadın yakın arkadaşları geriye kalmıştı. O anlarda slow bir müzik düğün alanında yankılanmış, herkes birbirini dansa kaldırmıştı.

 

Volkan ve Eva yerinden hiç kalkmadan onları izlemeyi tercih etseler de diğer gençlerin ısrarına maruz kalmışlardı. Israr, inatla birleşince iki genç ayağa kalkmış dans pistine geçmişti. Dans eden çiftlerin arasında, hareketsiz karşılıklı durmuşlardı. İkisi de çekingendi, böylesi bir yakınlık daha önce asla aralarında gerçekleşmemişti.

 

Aralarında bir adımlık mesafe vardı, genç adam arkadaşlarının devam eden ısrarıyla bakışını genç kıza çevirdi, gözleri bir çift mavi ile buluştu. Eva sessizdi, kalbi hızla çarpıyordu. Zihni çok başka yerlerde, sonu kötü biten en güzel anlarında takılı kalmıştı.

 

Aynı evi paylaştıkları günler ömrünün en güzel anılarıyla doluydu. Slow, rap, pop fark etmezdi, genç adamın kulaklarına bir yerlerden müzik ulaştığı anda genç kızın ellerinden tutarak ayağa kaldırıp slow müzik edasında dans ederlerdi.

 

Eva'nın o anlarda hiç itirazı olmazdı, adamın bu tür delilikleri oldukça hoşuna giderdi. Uyum sağlamaya ve anın tadını çıkarmaya çalışırdı her zaman.

 

Bazen mutfakta elleri yemeğin içerisinde olur. Bazen dişlerini fırçalamak üzere girdiği banyoda elinde fırçayla, ağzında macunla olur. Bazen de uyumak üzere olduğu anlarda uykulu gözleriyle eşlik ederdi ama her daim her anda gülümser, boynuna sıkıca sarılıp dans sonrası yarım bıraktığı işine devam ederdi.

 

Gözlerini yavaşça kapadı, sakinleştirici bir soluk almaya çalıştı. Hayatının tümünde yer alan anıların etkisinden çıkıp karşısında durmasına rağmen ilk adımı atacak cesareti olmayan adama, ısrarla dans etmelerini dile getiren insanların isteğine karşılık vermeliydi.

 

Bakışlarını yavaşça araladı, kendini toparladı. Gözlerini genç adama çevirdi, onaylar anlamında tek sefer ve oldukça yavaş bir şekilde kafasını salladığında, Volkan öfke doluydu. Genç kızı böylesine bir şeye mecbur ettikleri için hepsine daha sonra hesabını soracaktı.

 

Ona istemediği tek bir şey bile şimdiye değin yaptırmamış, zorunda bırakmamıştı. Her şey kızın isteği ile ve güzellikle olmalıydı. İşte o an geldiğinde genç adam, pişmanlık yaşatmamak için tüm varlığını önüne koyacaktı.

 

Ona huzurlu, mutlu ve güzel bir ömrün vaadini veriyordu. Bana bu şansı ver, dünyayı imkanlar dahilinde ayaklarına sereceğim. Kırgın gözlerine, eksik kalan gülüşüne ve yaralı kalbine son vereceğim. 3 yıllık acının, sona eren 3 günlük bir kabus olduğuna inandıracağım. Sen yeterki bana küçük bir ışık yak, yanına yaklaşmak için çırpınan kalbine küçük bir esinti ver.

 

Genç kızın dans için verdiği onay genç adamın tüm bedeninin tir tir titremesine neden oldu, sakinleşmeye çalıştı. Yumruk yaptığı avuçları ter içerisindeydi, elinden tutup nefesini hissedecek yakınlığa ulaşmak kalbinin delice atma nedeniydi.

 

Derin ve sessiz bir soluk aldı, elini uzattığı anda salonun içerisinde büyük bir sessizlik oldu. Slow müziğin yerini pop bir müzik aldı, iki genç de kendine geldi. Dans mecburiyetleri ortadan kalkmıştı, Volkan toparlanmaya çalışıp genç kıza baktı.

 

"Gidelim mi?" diye sordu, hala anın etkisindeydi. Saat gecenin bir yarısına geliyordu, genç kız kafasını olumlu anlamda salladı. İkisininde ağzından tek kelime daha çıkmadı, gelin ve damat tebrik edildikten sonra salondan birlikte çıkış yaptılar.

 

"Teşekkür ederim" dedi Volkan, ona bu gece eşlik edip yanında olduğunu için. Genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, ilk defa teşekkür eden taraf genç adam oluyordu. İlk defa karşılık beklemeden karşı taraf için bir şey yapan kendisi olmuştu.

 

İşaret parmağını kaldırdı, adamın bakışlarına çevirdi. "Teşekkür etmek yok diyen sendin" dedi, Volkan'ın yüzünde gülümseme oluştu. Elini ensesine götürdü, hafifçe saçlarını karıştırdı.

 

"İyi geceler o zaman"

"İyi geceler"

 

Arkasını döndü Eva, önünde sadece birkaç basamak vardı. Tek tek çıkıp aparta giriş yaptı. Kapıyı ardından kapatırken genç adama el salladı.

 

.... 

Erken vakitlerdi, Eva günün ilk ışıklarında uyanmıştı. Yatağını ve odasını toplamış, kahvaltı masasını kurmuştu. Arkadaşıyla geçireceği son günlerdi. Ayla gidiş biletini almış, toparlanmaya başlamıştı.

 

Genç kız için üç yıldır var olan ayrılıkların en kötüsü olacaktı, kalbine de hayatına böylesine dahil olan bir arkadaştı. Gidişi gizlemeye çalışsa da üzüyordu, onsuz bu evin içerisinde durmak oldukça zor olacaktı.

 

Ortak alanın bir köşesinde genç kızın ufak bir valizi duruyordu, içerisinde eşyaları vardı. Gece düğün sonrasında eve döndüğünde görmüştü Eva, tek kelime edememişti çünkü genç kız arkadaşının düğünden dönüşünü beklerken uyuyakalmıştı.

 

Çaydanlığı da masaya bıraktı, bakışını odaya çevirdi, kapı hala kapalıydı. Sessizce yaklaştı, elini yumruk yapıp tek defa tıkladı. Ses gelmeyince kulpu indirip yavaşça itti, gözleri ilk olarak odaya kaydı.

 

Oda tamamen toparlanmıştı, kitaplar kitaplıktan indirilip bir valize yerleştirilmişti. Duvara asılı duran fotoğraflar toplanıp kaldırılılmış, giysilerin çoğu dolap askısından indirilmişti.

 

Bakışını yatağa çevirdi, Ayla hala uyuyordu. Parmak uçlarında yaklaştı Eva, yatağın önünde durdu. Gözleri arkadaşının yüzüne yoğunlaştı, gözleri kapalıydı.

 

"Sen de gidiyorsun" dedi genç kız fısıltıyla istemsizce. Onu üzen vedalardan biri olacak, büyük bir boşluğa düşecekti. Eve her dönüşünde yanında olacağını bildiği his artık yok olacaktı. Dışarıda olduğu gibi artık evde de bir başına olmak zorundaydı.

 

Alt dudağını ısırdı, uyandırmaktan vazgeçmişti. Arkasını dönüp tek adım attı, bileğini bir elin sıkıca kavradığını hissetti. Bakışını geriye çevirdi, gözleri arkadaşının gözleriyle buluştu.

 

Yüzünde tebessüm vardı Ayla'nın, kapıyı tıklattığı anda uyanmıştı. Kalkmaya yeltendiği anda da arkadaşının odaya girdiğini girdiğini hissedip beklemişti.

 

"Yanlışsın" dedi, doğrulup ayağa kalktı. Elini bileğinden ayırdı, gözlerini yatağının üzerinde buluna yastığa çevirdi, Eva'nın da bakışı o yöne döndü.

 

Kısa bir göz teması sonrası ikisinin de yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Bir robot edasında hızla yatağa yaklaşıp üzerinde bulunan iki yastıktan birer tane ellerine aldılar.

 

Karşılıklı durup birbirlerine baktıktan sonra bütün bir yastık savaşı başladı. Odaya dakikalar sonra kaçışma, gülüşme ve mutluluk hakim oldu. İki kızın sesi yan odalardan ve koridordan da duyuldu.

 

Nefes nefese sandalyesine oturdu Ayla, yüzünde tebessüm vardı. Bakışı arkadaşına kaydı, aynı şekilde nefes nefeseydi ve yatağın kenarına oturmuştu. Bakışları buluştu, "Ben gitmiyorum sadece kısa bir ara veriyorum, bu arada da her zaman iletişimde olacağız" dedi, Eva'nın gözleri ona kaydı.

 

"Bir yıl sonra yine başına bela olacağım"

 

Eve tek kelime edemedi, gözleri dolu dolu oldu. Kafasını olumlu anlamda salladı, Ayla ayağa kalktı. İki kolunu açtı, iki kız sıkıca sarıldı. Bu ayrılık ikisini de oldukça üzecekti.

 

.... 

Akşam vakitleriydi, iki genç kız sokağa girdi. Sabah kahvaltı sonrası önce birlikte Ayla'nın eşyalarının bir kısmı daha toplanmış, ardından da Eva'nın çalışacağı şirkete, belgeleri teslim edilmek üzere gitmişlerdi.

 

Kapıdan girdikleri anda başkanın gürleyişinin şirketin her köşesinde yankılandığı duyulmuştu. Eva arkadaşının desteğiyle tüm cesaretini toplayıp ilgili departa ilerlediğinde ilk defa onunla karşı karşıya gelebilmişti.

 

Kafasını, öfke saçan kömür karası gözlerinden ayırıp hızla yere eğmiş, gideceği odaya adımlarını hızlandırarak ilerlemişti. Kalbi o anlarda delice çarpmış, şansına sitem etmişti.

 

Hep böyle olmak zorunda mıydı? Çalıştığı her yerde kötü bir patrona denk gelmek mecburiyetinde miydi?

 

Gün boyunca genç kız aklından çıkaramamıştı. Bu patron oldukça öfkeli ve agresifti, onu oldukça zorlayacaktı fakat kendine güveni de tamdı. Bunca yıl tek başına her türlü zorluğa, kimsesizliğine ve terk edilişine rağmen ayakta durabildi, şirkette de üzerine düşen her işi en iyisiyle yapacaktı. En büyük hayali gerçek oluyordu, moralini bozmanın hiç faydası olmayacaktı.

 

Kolkolaydı iki kız, yüzlerinde her şeye rağmen tebessüm vardı. Bir haftalık aktiviteyi bir güne sığdırıp eşsiz bir gün geçirmişlerdi.

 

Ortak arkadaşlarla bir kafede oturulup uzun uzun sohbet edilmiş, her birlikte bir çocuk parkına gidilmiş, küçük çocuklardan farksız oyuncaklarla oynamışlardı. Pamuk şeker yenmiş, kahkahalar atılmış ve balonlar gökyüzüne özgürlüğe bırakılmıştı.

 

Evlerine attıkları her adım, ikisinin de hüzünle dolmasına neden oluyordu. Sokağın orta yerinde aynı anda adımları durdu, aparta girdikleri anda Ayla'nın gidiş gerçeğiyle yeniden yüz yüze kalacaklardı, ikisi de bunu istemiyordu.

 

Birbirlerine döndüler, bakışları buluştu. İkisinin de yüzünde tebessüm belirdi, bakışmak bile anlaşmak için yeterli olmuştu. Eva kafasını salladı, Ayla onayladı. Gözlerini çaprazda bulunan kafeye çevirdiler, eve gitmek yerine burada zaman geçirebilirlerdi.

 

"Hadi" Dedi Ayla, tek adım attı. O anda sokağın başında bir taksi durdu, genç bir adam indi. Uzun boylu, esmer tenliydi. Kafasında asker şapkası vardı, gözleri bir yere yoğunlaştı.

 

Eva'nın adımı durdu, kafasını adamın baktığı yöne çevirdi. Sağında bulunan apartın kapısı açıldı, dışarı genç bir kız çıktı. Üzerinde pijamaları vardı, saçları at kuyruğuydu. Ayağında bir çift terlik bulunuyordu, ters giymişti. Aceleyle çıkarken umursamamıştı bile.

 

Bakışları adamın gözleriyle buluştu, iki genç sokağın orta yerinde birbirine doğru koşup sıkıca sarıldı. Genç adamın kolları genç kızı sıkmış, kafası da boynuna gömülmüştü.

 

"Seni çok özledim" dedi, genç adam kısa askerlik dönemi sonrası soluğu sevdiği kızın yanında almıştı. Geleceğini haber vermemiş, sokağa yetişmek üzere olduğunda sürpriz demişti. Genç kız hazırlıksız yakalanıp ev haliyle dışarıya koşmuştu.

 

Sokağın ortasında, apart dairelerinin pencerelerinde, kapılarda insanlar vardı, herkes yüzündeki tebessümle onları izliyordu.

 

Eva en tepksiz olandı, kalbi zihniyle cebelleşiyordu. İki eli, iki yanda yumruktu. Gözleri dolu dolu oldu, tüm benliğinde bir anı belirdi.

 

..... 

O yıl genç kız için yine yoğun dönemlerden biriydi, üniversite sınavına ikinci kez hazırlanıyordu. İlk yıl puanı aynı şehirde okumaya yetmediği için farklı bir şehir için tercih vermemişti, ne ailesinden nede genç adamdan uzağa gitmemeye kararlıydı.

 

Harıl harıl çalıştığı günlerde tek bir sorunu vardı, genç adamın özlemi. Savaş askerlik görevini yapmak üzere bulundukları şehirden olabildiğince uzak bir şehire gitmek zorunda kalmıştı.

 

Birbirlerinden ayrı geçirdikleri 6 ay ikisi içinde oldukça zor ve özlemle geçmişti. Bulunduğu yer denetimin oldukça sıkı olduğu bir yerdi, genç adamın telefon görüşmeleri bile kısıtlı olurdu.

 

Genç kız telefonunu bir saniye bile yanından ayırmaz, ondan gelecek aramayı heyecanla beklerdi. Numarayı ekranda gördüğü anda da nerede, ne durumda olursa da her şeyi bir köşeye bırakıp cevaplardı.

 

Uzun uzun sohbetler geçiremezlerdi, süreleri kısıtlı olurdu fakat her daim ikisinin de dilinden iki sözcük geçerdi, 'Seni Özledim..'

 

Eva her zaman 'Kendine dikkat et, beni hiç düşünme. Sensiz sadece ders çalışabiliyorum' diyerek onu her zaman rahatlatmaya çalışıp aklının onda kalmamasını söylerdi.

 

Genç adam ise zor olan askerlik şartlarını ona asla hissettirmezdi. Yerinin çok rahat olduğunu, hiç zorlanmadığını ve çok güzel arkadaşlıklar edindiğini söylerdi.

 

Kısa süren görüşme ikisinin de birbirini rahatlatma çabasıyla son bulurdu, son kelimeleri de her zaman 'Seni seviyorum' olurdu, genellikle aynı anda söyleyip tebessümle kapatırlardı.

 

Birbirinden ayrı ve yorucu geçen altı ayın sonu sonunda gelmişti. Son gece genç adam otobüste genç kız ise odasında, kardeşini uyandırma endişesine rağmen saatlerce sohbet edip kavuşmanın hayalini kurmuşlardı.

 

Sabaha doğru genç kız kulağında telefonu ile uyuyakalmış, genç adam ise fark ettiği anda tebessümle bir süre sessiz nefesini dinledikten sonra kapatmıştı.

 

Gözlerini sabahın bir vaktinde araladı genç kız, sabaha doğru uykuya yenik düştüğünü hatırlayıp hızla telefona baktı, gözleri büyüdü. Sadece bir saat sonra genç adamın otobüsü otogarda olacaktı.

 

Hızla kalktı, nasıl bu kadar uyuyakalmıştı, onu karşılama amacı vardı en başından beri. Koşar adımlarla dolabını açtı, giyeceği giysileri çıkarıp duşa koştu. Kısa bir yıkanma sonrası odasına geldi.

 

Üstünkörü kuruladığı saçları uzun ve düzdü, beline yetişiyordu. Bağlamayıp açık bıraktı, genç adamı en sevdiği şekilde karşılamak istiyordu.

 

Hızla açık mavi bir tişört ve dar bilekten bir kot giydi. Telefonunu ve çantasını alıp salonu koşarak geçti, annesinin bakışları ona kaydı.

 

"Nereye?"

"Arkadaşım beni bekliyor anne, geç kaldım"

 

Ayağına bir çift sandalet geçirdi, merdivenleri koşar adımlarla inip dışarı çıktı. Otobüs durağına hızla yaklaştı, şansı yaver gittiği için de beklediği otobüs tam zamanında önünde durdu.

 

Kolundaki saate bakarak yerine yerleşti, kalbi delice atıyordu. Onu uzun zaman sonra görecek olmanın heyecanı tüm benliğini ele geçirmişti. Gözleri parıldıyor, elleri tir tir titriyordu.

 

Gözlerini yavaşça kapadı, derin bir soluk almaya çalıştı. Sakinleşmeye ihtiyacı vardı, ona doya doya sarılmak, delice hasret duyduğu kokusunu içine çekmek istiyordu.

 

İçerisinin tıklım tıklım dolu olduğu otobüsün durmasıyla, herkesi sollayarak çıkışa yürüdü, adımları çok hızlıydı. Hızla indi, bir caddenin kaldırımındaydı, tam karşı kaldırımda da otogar vardı.

 

Caddeyi dikkatle kontrol etti, koşarak karşıya geçti. İçeri girdi, arka arkaya otobüsler içeri giriyordu. Tümünün numaraları vardı, her biri kendi yerine geçmeye çalışıyordu.

 

Genç kızın beklediği otobüs iki numaraya gelecekti, hızla oraya koştu. Bir otobüsün yaklaştığını gördü, büyük ve beyaz renkti. Kalbi delice çarpmaya başladı, mavileri sadece kapıdaydı.

 

Şoför iki numaralı yere geçti, durdu. Kapıyı açtığı anda yolcular tek tek inmeye başladı. İnen herkese heyecanla bakıyordu genç kız, en son aylar önce gördüğü adamın son halini sadece ona attığı resimlerde görebilmişti.

 

Bakışını bir an olsun ayıramadı, arka arkaya inen yolcuların içerisinde sonunda bir kişi göründü. Traş edilmiş kısa saçları, tek omzundan sırtına asarak sıkıca tuttuğu el valizi ile iniyordu.

 

Siyah bir tişörtün üzerine düğmelerini açık bıraktığı asker yeşili bir gömlek ve siyah bir kot pantolon giymişti. Ayaklarında kısa siyah bot vardı. Kapının tam önünde durmuştu, bakışları çevreyi süzüyor, gözleri tek birini arıyordu.

 

Bakışları bir çift mavi ile buluştu, ikisi de heyecan doluydu. İkisinin de yüzünde aynı anda tebessüm oluştu, önündeki tek basamağı indi, valizi yere bırakıp koşmaya başladı.

 

Genç kız yanına koşar adımlarla yaklaştı, onlarca otobüsün, onlarca insanın arasında iki genç birbirine sıkıca sarıldı. Genç kız bir elini adamın boynuna doladı, birini de kafasını sıkıca sarmıştı. Genç adam iki kolunu beline sarmış, kafasını boyun boşluğuna ve saçlarına gömmüştü.

 

Dakikalarca izleyen meraklı bakışların, geçip giden insanların arasında böyle kaldılar. Genç adam kızın ayaklarını yerden kesip döndürmeye başladı, Eva'nın gülüşü, Savaş'ın ise 'Seni çok seviyorum' haykırışı özlemle her köşeden yankılandı.

 

....

Otogarın iç kısmında küçük bir kafeterya vardı, masalardan birinde yanyana oturmuşlardı. Özgür oldukları tek yer burasıydı, hasret gidermeden ayrılmayı düşünmüyorlardı.

 

Eva kafasını omzuna dayamış, genç adam elini sırtından dolayıp sıkıca sarmıştı. Kızın saçları tam çenesinin altındaydı, her saniyede koklayıp içine çekiyordu.

 

"Yalancı" dedi Eva, yumruk yaptığı elini yavaşça genç adamın göğsüne vurdu, askerlik döneminin her sohbet arasında çok rahat geçtiğini söylemişti fakat genç kız onu ilk gördüğü anda yalanını fark etmişti. Genç adam gidişine kıyasla oldukça zayıf bir bedenle geri dönmüştü.

 

Tebessüm etti Savaş, onu üzmek en son isteyeceği şeydi, gerçekleri söyleyemezdi. Üst üste gelen nöbetler, yoğun eğitimler ve bulunduğu yerin zorluğu çok başkaydı, onun gibi bir adam için çok daha zordu.

 

"Beni zorlayan tek şey özlemindi, gerisi hallediliyordu bir şekilde"

 

Kafasının üst kısmına ufak bir öpücük kondurdu genç adam, derin bir soluk aldı, hala yanında olduğuna, ona yeniden sarılabildiğine inanamıyordu. Aylarca gözlerini onun hayaliyle kapatmış, kavuşmayı beklemişti.

 

"Çok zayıflamışsın" dedi Eva, endişe ettiği tek şeydi, yüzünü asmasına ve hüzün duymasına neden oluyordu.

 

Genç adam duymazlıktan gelip konuyu değiştirmeye gayret etti. Yavaşça geriye çekilip ona baktı. Saçları çok daha uzamıştı, gözleri rengini haykırıyordu ve mavi bir tişört giymişti.

 

"Gökyüzü'm"

 

Elini yavaşça önce yüzüne yaklaştırdı, baş parmağını yanağında usulca gezdirdi. Tebessümle elini saçlarına uzatıp tutamlarına, uçlarına dikkatle dokundu.

 

"Hiç kestirmedin, değil mi?" Genç kız kafasını iki yana salladı, adama sözü vardı, saçlarını asla kestirmeyecekti.

 

Kendine doğru yaklaştırdı, tutamları burnuna dayayıp gözlerini kapatarak kokusunu içine çekti. "Deli gibi özlemişim"

 

Genç kız gülümsedi, kafasını yeniden göğsüne dayadı. "Kalkalım mı artık? Sizinkiler merak etmiştir" dedi genç kız, genç adam kafasını iki yana salladı.

 

"Bugün geleceğimi bilmiyorlar"

"Ne?"

"Bugün sadece seninle olmak istiyorum, akşam sürpriz diyerek yanlarına giderim"

 

Eva şaşırdı, yüzünde koca bir tebessüm belirdi, oldukça hoşuna gitmişti. "O zaman kalabildiğimiz kadar kalalım burada"

"Kalalım"

 

Derin bir soluk aldı genç kız, ailesini oyalayabildiği kadar bu pozisyonda kalacaktı. Genç adam kolunu sırtından geçirip omzuna sıkıca sarmıştı.

 

"Dersler nasıl gidiyor?"

"Yoğun ve hiçbir şey bilmiyor gibiyim"

 

Genç adam tebessüm etti, "Bu şehirde olmasa bile bu defa tercih vermelisin."

 

Kafasını iki yana salladı Eva, onun ve ailesinin olmadığı bir şehirde yıllarını geçiremezdi, bu onu çok zorlayacaktı.

 

"Olmaz, burada bir üniversite olmazsa yine tercih vermeyeceğim"

 

Genç adam yavaşça geriye çekildi, aklında tek bir şey belirdi, aylardır düşündüğü bir şey vardı.

 

"Bir ara şiddetli bir yağmur yağdı, aralıksız günlerce sürdü." dedi, nöbette olduğu günlerden birinde adamın bulunduğu şehirde şiddetli bir yağmur yağmış, günlerce sürünce de feci bir sele neden olmuştu.

 

O anlarda genç adamın aklında sadece genç kız yer almıştı, her yağmur yağdığında kızın üzgün olduğunu düşünüyor, üzülüyordu. Delice merak ettiği o günlerde arama izni alamamış, onu bir kez bile arayıp durumunu soramamıştı. Günler sonrasında sorduğunda ise Eva, geçiştirerek 'Hiçbir sorun yok' demişti.

 

Genç adamı kesinlikle tatmin etmemişti bu cevap, üstelemesine rağmen başka bir açıklama duymayınca da onu gördüğü ilk anda sormayı aklına koymuştu.

 

Kafasını yavaşça eğdi genç kız, genç adamın yağmurun etkisiyle hüzünle dolduğu o günlerde, evlerinde kötü günler geçiyordu. Hülya Hanım yeniden rahatsızlanmış, birkaç gün bile olsa yoğun bakıma alınmıştı.

 

O süreç evdeki herkesi perişan etmişti, genç kız hastane ve ev arasında mekik dokuduğu günlerde ayakta durmakta bile zorlanmıştı. Hem kardeşlerine ve babasına destek oluyor hemde annesinin olduğu odanın kapısında gözyaşlarıyla sabahlıyordu.

 

Genç kızın ömrü boyunca en çok yaş akıttığı dönemler de, annesinin gözlerini açtığını öğrendiği anda en çok mutlu olduğu anlar da o sıralarda olmuştu.

 

"Annem yoğun bakıma alınmıştı." dedi, hatırladıkça gözyaşları akmaya devam edecekti. Yanağına bir damla yaş süzüldü, genç adamın kalbinin orta yerine şiddetli bir yağmur hakim oldu.

 

Tek kelime edemeden onu kendine çekip sıkıca sarıldı. Kötü hissetti, o anlarda ona destek olamamıştı.

"Geçti.. Geçti."

 

İki elini kızın iki yanağına bıraktı, baş parmaklarıyla gözlerini sildi. "Gülümse.. Gülümse ki kalbime güneş açsın"

 

Genç kız yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu, genç adamın kalbi huzurla doldu, her köşesine güneş açtı.

 

....

"Eva" dedi Ayla, arkadaşının durgunlaştığını fark etmişti. Genç kız kendine gelmeye çalıştı, arkadaşının gözlerine baktı.

 

"İyi misin?" Toparlandı, kafasını olumlu anlamda sallayıp kafeye yürüdü. Son zamanlarda kalbinin büyük bir kısmında ömrünün en çok güzel anıları yer alıyordu.

 

Kafeye girdi iki kız, Ayla pencere önünde bulunan masalardan birine yaklaştı, Eva da karşısına oturdu. Kafasını eğdi, derin bir soluk aldı. Kalbine çok farklı bir his hakim oldu, hem sızlıyor hem de uçmak üzere kanat çırpıyordu.

 

Elini kaldırdı, kalbinin üzerine bıraktı. Cayır cayır yanışına engel olmak istedi, yavaşça avucuyla ovdu. O sırada bir ses kulağına, çok tanıdık gelen kalbini delice attıran tek tondu.

 

Kafası istem dışı hızla geriye döndü, gözleri görebilmek, kalbi de yanılmamak için çırpınıyordu. Bakışları hevesle etrafa bakındı, bir kaç metre ilerisinde birini gördü.

 

Oradaydı Savaş, üzerinde bir kot pantolon, beyaz bir gömlek ve yamuk bir kravat vardı. Saçları önden havaya kaldırılmıştı. Tek elinin üzerinde bir tepsi tutmuştu, öne doğru hafifçe eğilmiş, dikkatle tepsinin üzerindeki kahve fincanlarını yanındaki masaya bırakıyordu. Sadece yan profili görünüyordu.

 

Alt dudağını ısırdı, gözleri dolu dolu oldu, dilinden değilse de kalbinden tek bir sözcük geçti, gitmemişti. Geçen defa gibi olmamış, onu bırakamamıştı.

 

Sessizce izlerken tüm benliğini iki farklı his ele geçirdi. Biri onu yeniden bırakıp gitmemesinin gizlemeye çalıştığı heyecanı, diğeri ise bir yerde çalışıyor olmasının şaşkınlığıydı.

 

Zihnini zorladı, alt dudağını yavaşça ısırıp kafasını yavaşça iki yana salladı. En baştan bildiği, emin olduğu bir şeydi bu.

 

"Yapamam" diyordu genç adam, bir evdeydi. Karşısında genç kız vardı, iki elini yüzüne bırakmış sakallarını okşuyordu.

 

"Yapabilirsin" dedi Eva sabırla, kafasını hızla iki yana salladı genç adam, ayağa kalkıp tek adım geriye gitti. Arkasını döndü, yapamazdı. Genç kızın ondan istediği şey zordu, gerçekleşmesi mümkün değildi.

 

"Yapamam.." dedi yineleyerek. Genç kız hızla yanına yaklaştı, ellerini yeniden yanaklarına bırakıp gözlerini sabitledi. Ona inancı tamdı, istediği şeyi yapabilirdi. Zordu ama imkansız değildi.

 

"Bir daha dene"

"Bunu isteme lütfen, yapamam"

 

Arkasını döndü genç adam, genç kızın seslenişine rağmen evden çıktı.

 

Kafasını yavaşça eğdi Eva, bunu en başından biliyordu. "Yapabilirdin.. Biliyordum " dedi fısıltıyla. Yine haklı çıkmıştı, yine adamı ondan daha iyi tanıdığı kanıtlanmıştı.

 

"Eva başka yere gidebiliriz" dedi Ayla, şaşkın bakışını genç adamdan ayırıp arkadaşına döndü. Eva kafasını iki yana salladı, burada kalmak tüm benliğinin istediği tek şeydi.

 

Yüzüne bakmasa, ona kötü günlerini hatırlatsa, nefret ettiğini söylese ve terk edildiği gece hala hafızasında yer alsa da sesini duymak, nefesini hissetmek için çırpınan kalbine ufak bir rahatlama vermek istiyordu.

 

....

Oy ve yorumları unutmayalım 💙

Loading...
0%