@mlkshnn
|
"Beni kendine bağlayıp delice inandırdıktan sonra terk etmek zorunda mıydın?" ⛈️
.... "Eva başka yere gidebiliriz" dedi Ayla, şaşkın bakışını genç adamdan ayırıp arkadaşına döndü. Eva kafasını iki yana salladı, burada kalmak tüm benliğinin istediği tek şeydi.
Yüzüne bakmasa, ona kötü günlerini hatırlatsa, nefret ettiğini söylese ve terk edildiği gece hala hafızasında yer alsa da sesini duymak, nefesini hissetmek için çırpınan kalbine ufak bir rahatlama vermek istiyordu.
Kafasını yavaşça öne çevirdi, gözleri arkadaşına döndü. Elleri masanın üzerinde birbirine kenetliydi, kalbi ise her şeye herkese rağmen delice çarpıyordu.
Gözlerini yavaşça kapadı, burnuna bir koku sindi. Masanın tam önünde biri durmuştu, elinde ufak bir not defteri ve bir kalem vardı. Ayla sessizdi, alt dudağını ısırmış arkadaşına ve önlerinde duran garsona bakıyordu.
"Siparişiniz nedir?" diye sordu adam, genç kız bakışını kaldıramadı. Gözlerine baktığı anda yumuşayacağından delice korkuyordu.
"Kahve!" dedi Ayla bir çırpıda. "İki acı kahve!" diye ekledi. Genç adam elindeki deftere titreyen elleriyle not alıp arkasını döndü. Uzaklaşmak için attığı her adımda, genç kız içine çektiği kokuyu daha az duydu, birkaç saniye sonra da tamamen yok oldu. Bakışını arkadaşına çevirdi, kafasını tek sefer olumlu anlamda salladı. Gözleriyle ufak bir teşekkürdü.
Masaya dikkatle iki kahve bırakıldı, "Afiyet olsun" dedi genç adam, arkasını döndü. Yüzünde mutluluk vardı, gözleri parıldıyordu. Genç kızın onu burada görmesine rağmen kaçmaması kalbine heyecan ve umut vermişti. Rahatsız etmemeye, yakın durmamaya gayret ediyordu.
Eva önüne bırakılan fincana bakıyordu, yavaşça dokunup iki dudağına yaklaştırdı. Tek yudum içtiği anda farklı bir garson önlerinde durdu. Elinde küçük bir tabak vardı, öne doğru eğildi. Masanın üzerine bırakıp 'İkramımızdır" dedi, kafenin menüsünde de bulunan portakalı kekin ufak bir dilimiydi.
İki kızın gözleri buluştu, Eva yavaşça çevirdi. İki yana bakındığı anda da bakışları genç adama kaydı. Kasanın önünde duruyordu Savaş, elinde bir tepsi vardı, bakışını bir an bile kızın üzerinde ayırmıyordu. Özlem dolu gözleri ikram ettiği kek ve sevdiği kızdaydı.
Genç kız bakışını hızla ayırdı, sağ tarafında koca bir cam vardı. Kendi yansımasına baktı, kısa saçları gözlerine değdi. Zihni uzun bir yolculuğa çıktı, bir gece yarısı bu adam tarafından terk edilince kestirmiş, bir daha da uzamasına izin vermemişti.
"Yapamayacağım" dedi, o gece zihninde yer aldığı sürece adama hiç güven duymayacak, eskisi gibi olamayacaktı. Kalbine inat hafızası ve beyni, buna izin vermeyecekti. Hayatını tepetaklak yapan bu adam, affedilmeyi hak etmiyordu. Kafasını iki yana salladı, kahveyi ve keki masada bırakıp ayağa kalktı.
Ayla şaşkındı, "Eva" demesine rağmen, genç kız apar topar çantasını aldı. Arkasını döndüğü gibi bedenini dışarı attı, genç adamın yüzü asıldı.
Derin nefes aldı, elindeki tepsiyi önündeki masalardan birine rastgele bıraktı. Koşar adımlarla çıkışa yürüdü, "Eva!" dedi, kapıda durdu.
Kafasını sağa sola çevirdi, genç kız apartına yürüyordu. Adımları hızlı, sert ve öfke doluydu. Koşmaya başladı Savaş, binaya girmeden konuşmak istiyordu. Son hızıyla ilerleyip genç kızın önüne dikildi, arkasında aparta çıkan basamaklar vardı, tam zamanında yetişebilmişti.
Eva'nın gözleri ona döndü, mavileri öfke saçıyordu. Adımlarını durmak zorunda bırakan adamın yüzüne bakıyordu. "Lütfen Eva.. Kalbim seni görmek için böyle çırpınırken, varlığım seni bu kadar rahatsız etmesin."
Genç kız alt dudağını ısırdı, kafasını iki yana salladı. Zihni tüm benliğini ele almış, o geceyi hatırlatıyordu. Günün en savunmasız olduğu anında, bir gece vaktiydi. Yabancı bir evin içinde yapayalnızdı ve uyuyordu.
Elleri iki yanda yumruk oldu, tırnakları avuçlarına izler bıraktı. "Uyuyordum be, uyuyordum! Beni o halde bırakıp giderken başıma kötü bir şey gelebileceğini hiç mi düşünmedin? Bu kadar mı gözün kararmıştı? Bu kadar mı umurunda değildim?"
Duraksadı genç adam, gözleri dolu dolu oldu. Söylediği her kelimede öylesine haklıydı ki, kendini savunacak, haklı çıkaracak nedenleri yoktu.
Gecenin bir vakti, yabancı bir evde ve uyuyorken onu bırakıp arkasına bakmadan gitmişti. Baş ucundaki komodinin üzerine bıraktığı yüzükle de son 3 yılda atmayı bırakan kalbini söküp savurmuştu.
"Umurumda.. olduğun için gidişim geceydi."
Gözlerinin içine baktı, bunca şeye rağmen maviler kalbini eritmeye devam ediyordu. Elleri karıncalanıyor, bir kez daha yüzüne dokunmak için çırpınıyordu. Tüm varlığı ona bir kez daha sarılmak, burnunu saçlarına gömüp koklamak için savaş veriyordu.
"Zorunda mıydın?.." Dedi genç kız, bunca şeyden sonra yanağına ilk defa genç adamın karşısında bir damla yaş süzüldü. Aklı almıyordu, sevgisinden öylesine emindi ki terk edişine anlam veremiyordu.
Ayrı geçen her günde düşünmeden edememiş, terk edilişinin nedenlerini hep sorgulamıştı.
Bilmeden bir hata mı yapmıştı? Varlığı mı ona ağır gelmişti? Evlilikten mi korkmuştu? Ailesinden mi uzak duramamıştı? Yada sorumlulukla mı baş edememişti?
Neden yapmıştı neden? Bir adam neden delice sevdiği kızı ardında bırakıp giderdi?
Her gün de başka bir nedene kendini inandırmış, istemsiz bir şekilde adamı hep haklı çıkarmaya çalışmışsa da kendinde hiç kusur bulamamıştı. Genç adamı asla zorlamamış, tepki gösteren ailesine karşı çıkmış ve onu mutlu etmek adına her şeyini ortaya sermişti. O anlarda aklında yer alan tek düşünce ise üç yılını ona zehir etmeyi başarmıştı. 'Adam sadece özgürlüğüne düşkündü, bir evin sorumluluğu ona çok ağırdı. En kolayı seçip arkasına bakmadan gitmeyi tercih etmişti"
"Beni kendine bağlayıp delice inandırdıktan sonra terk etmek zorunda mıydın?"
Genç adamın iki gözünden de yanağına hızla yaş süzüldü, genç kızın hissettiği tüm acının sebebi oydu, kafasını yavaşça iki yana salladı. Zorunda değildi, belki çok zor olacaktı ama yanyana iken üstesinden gelebilecekti. Bu kız öylesine güçlüydü ki, onu hiçbir zorluk yıldırmayacak, her şeyin çok daha güzel olmasını sağlayacaktı.
"Değil..dim" diyebildi Savaş zorlukla yutkunup. O gece onu zorlayan, genç kızı geride bırakması için baskı yapan hiçbir neden yoktu. Her şey çok zor da olsa tamamen kendi isteği ve iradesiylendi.
Kalbinin hızla çarpmaya başladığını hissetti Eva, duymak istediği bu değildi. Benliğinin en derinlerinde her daim, kalbindeki acıyı ve ihanet edilmişliği giderecek haklı bir neden duymayı beklemişti. İnandığının aksine, daha geçerli ve kalbinin soğumasını sağlayacak bir neden.
Kafasını yavaşça iki yana sallayıp sağ elini uzattı. Genç adamın tam kalbinin üzerine avucunu bıraktı, hızla çarpan ritimleri hissetti, tüm varlığını o anda titreme sardı. Cesaretini ve gücünü toplayıp hızla onu itti, kapının önünden çekilmesini sağlayıp basamakları tek tek sert adımlarla çıkıp binaya girdi.
Tek kelime çıkmıyordu adamın dilinden. Bedenini, kalbini kavurarak kapanan kapıya çevirdi. Gözlerini yere çevirdiği anda bir nefes ulaştı kulağına. Bakışını kaldırdı, Ayla'yı gördü. Genç kızın gözleri öfkeyle bakıyordu, yabancı ülkede bile bu adam yüzünden arkadaşı için aklı ve kalbi hep geride kalacaktı. Karşısına dikildi, derin bir soluk aldı.
"Seviyor musun?" diye sordu, genç adam tereddütsüz kafasını onaylar anlamında salladı. Ona olan sevgisi ayrı geçen yıllara rağmen her geçen gün daha da büyümüştü.
"Sevmek bu değil.. Bu kadar acı veremez, vermemeli. Eva senin yüzünden hiç mutlu olamıyor. Fark ettin mi bilmiyorum, gözleri gülümseyişine rağmen her daim hüzünle, kalbi ise hep güvensizlikle dolu."
Genç kızın yanağına tek damla yaş süzüldü, arkadaşının yaşadıklarının en yakın şahidi olmuştu. O kız, en mutlu anında bile sessizleşmiş, hayatındaki eksiklikleri hatırlamıştı.
"Ondan neler çaldığını bilemezsin.. Annesi, babası, kardeşleri ve en önemlisi güveni yok! O, senin yüzünden hiç kimseye güvenemiyor artık!" "Ben.. Ailesine de geri döner sanıyordum"
Ayla'nın gözleri ona döndü, alt dudağını ısırıp kafasını iki yana salladı.
"Onu hiç tanımamışsın. Bir adam için hiç düşünmeden terk ettiği ailesine, zor durumda kalınca geri döneceğini nasıl düşünürsün!?"
Genç adam tepkisizdi, kızın iki dudağının arasından çıkan her kelime kalbine hançer saplıyor, kanatıyordu. Zihninde bir an vardı, genç kız tüm ailesinin karşısına cesaretle dikilip adamı seçmişti.
"Sakın aklından çıkarma! Şimdi geri geldin diye hiçbir şey düzelmedi, düzelmeyecekte! Saçlarına dikkat ettin mi? Kısa ve gittiğin geceden beri de böyle. Niye biliyor musun? Aynaya her baktığında ihanetini hatırlayıp seni affetmesin diye!" "Saçlarını.. Benim yüzümden mi kestirdi?" diye sordu dolu gözlerine eşlik edip zar zor ağzından çıkan kelimelerle.
Ayla'nın yüzünde ufak ve hayal kırıklığıyla dolu bir tebessüm oluştu. Kafasını yavaşça iki yana salladı, "Yazık.. Sen açtığın yaraların bile farkında olmadan af bekliyorsun"
Adama sert bir bakış atıp arkasını döndü, iki yanağına hızla iki damla yaş süzüldü. Avuçlarıyla sildi, eve girdiği anda arkadaşının yüzündeki sahte tebessümü göreceğini biliyordu. Eva sızlayan kalbini de acılarını da her daim gizlemeyi başardığını düşünse de en yakınları her daim farkındaydı.
Elini kapının kenarında bulunan tuşlara uzattı, kapının açılması için şifreyi girmek zorundaydı. İlk tuşa dokundu, bir ses duydu. "İstediğim bu değildi, bu değildi!" dedi genç adam, çaresizce kafasını iki yana sallıyordu.
Genç kız durdu, iki elini yumruk yaptı. Ona bakmaya, yüzünü görmeye tahammülü yoktu. "Ne istedin? Ne istedin de bu halde olmasına sebep oldun!?" diye sordu, sırtı adama dönüktü.
Önündeki basamaklardan ilkini çıktı Savaş, yavaşça oturdu. Ayaklarını kaldırımın üzerine bıraktı. Ayla'nın gizli bakışı ona kaydı, gözlerini hızla tekrar çevirdi, derin bir soluk aldı. Bu adamı her gördüğünde sakinliğini korumak oldukça zorluyordu.
"Çok başkaydı. Merhameti, şevkati, sevgisi, ilgisi ve gülüşü eşsizdi ama ben.. bunları ondan çalıyordum."
Genç kızın yüzünde şaşkınlık belirdi, yavaşça döndü, basamakları inip adamın oturduğuna oturdu. Aralarında bir kişilik mesafe vardı, aparta gelip gidecek kişilere geçit sağlanmıştı.
İkisi de birbirine değil sadece önlerindeki yola bakıyordu. Genç kızın elleri yumruk, genç adamın ise sert bir şekilde birbirine kenetlenmişti. Gözleri dolu doluydu, hayatına bir hediye gibi giren kızın her anı zihninde yer alıyordu.
Hep neşeli hep eğlenceliydi, her şeye rağmen gülümsüyor, adama şevkatini eksik etmiyordu fakat aynı evi paylaştıkları o günlerde bu durum her geçen zaman da azalmaya başlıyordu.
Genç kız daha az gülüyor, daha az neşeli oluyordu. Ailesini geride bırakmanın hüznü gözyaşlarının, adamın geçmişi ise endişesinin sebebi oluyordu.
"Birlikte olmanın cezasını o çekiyor ve bunu benden gizliyordu. Aynı evde geçirdiğimiz günler.. ondan ailesini ve gülüşünü, benden de güneşimi alıyordu."
Ayla'nın gözleri adamın ellerine kaydı, tir tir titremeye başlamışlardı. "Aynı evde iken mutlu değil miydiniz?" diye sordu merakla.
Adamın zihninde o günler yer aldı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.
"Mutluyduk." dedi sustu, bakışını genç kıza çevirdi, Ayla tepkisizce ve yüzüne bakmadan dinliyordu.
"Ömrümün tek güzel günleriydi" "Son bulmasının nedeni sensin, Eva'yı kesinlikle hak etmiyorsun
Kafasını yavaşça iki yana sallıyordu Ayla, "Onu her şeyden çok seviyorum" diyen sese döndü. "Biliyorum" dedi genç kız, arkadaşıyla her sohbetinde bunu duymuştu. Eva'nın adamın sevgisinden hiç şüphesi olmamıştı. Bu adam terk edişine rağmen kızı çok seviyordu.
Adamın gözleri ona döndü, şaşkındı. "Biliyor musun?." derin nefes aldı Ayla, "Eva bir gün geri döneceğini de biliyordu."
Savaş'ın gözleri ona döndü, yüzünde koca bir şaşkınlık belirmişti. "Nasıl.. Nasıl biliyordu? Ben hiç dönmemek üzere gitmiştim." "Çünkü senin aksine, seni senden bile daha iyi tanıyor. Onsuz yapamayacak, bir gün ne şekilde de olsa karşısına yeniden çıkacaktın"
Gözleri büyüdü adamın, eliyle önce ensesini sertçe ovdu, sonra saçlarını karıştırdı. Ayağa kalktı, gözleri dolu dolu doluydu. Gidiş kararını verdiği anlarda, bir daha dönmemek için kendini zor ikna etmiş, büyük bir savaş vermişti.
O gece çantasını alıp gittiğinde de aklında asla geri dönmek yoktu, ikisinin hikayesi o gece ebediyen son bulacak, bir daha karşılaşmayacaklardı. Bunun için elinden geleni yapacak, ortak hiçbir arkadaşla bile görüşmeyecekti.
Geri dönüş kararı aldığı güne kadar da bunu başarıyla yerine getiriyordu, ta ki kulağına istemsiz birkaç çift söz ulaşana kadar. Tüm hayatını değiştiren, üç yıllık özlemine son veren sözlerle apar topar geri dönüş yapıp kızın karşısına çıkmıştı.
Yönünü çevirdi, hızlı adımlarla ilerledi, Ayla'nın şaşkın bakışlarına rağmen gözden kaybolana kadar arkasına bile bakmadan uzaklaştı.
Ayağa kalktı Ayla, eve yürüdü. Çantasından anahtarı çıkarıp kapıya yerleştirdiği anda kapı iç taraftan açıldı. Eva karşısındaydı, arkadaşının kapıyı açmaya çalıştığını fark ettiği gibi açmıştı. Yüzünde az önceki gözyaşının ve kalbindeki yıkımların aksine bir gülümseme vardı.
Elini arkadaşının eline uzatıp tuttu, içeri çekip tezgaha yaklaştırdı. Ayla'nın gözleri o yöne döndü, üzerinde küçük bir kap, bir paket un ve kurabiye yapımı için gerekli her tür malzeme vardı.
"Çok değişik bir tarif öğrendim, bilrikte yapalım mı?"
Ayla tek kelime edemeden alt dudağını ısırdı, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Güçlü duruşunun arkasında duracaktı her daim, yüzünde gerçeklikten uzak bir tebessüm oluşturdu. "Tamam o zaman, hemen ellerimi yıkayıp geliyorum. Bensiz başlama" yönünü banyoya çevirip içeri girdi.
Lavaboya yaklaşıp kapıyı örttü, önündeki aynadan yansımasına baktı. Derin bir nefes aldı, çok güçlü bir arkadaşa sahipti, her şeye rağmen gülümsüyor, her şeye rağmen yıkılmadan ayakta durmaya çalışıyordu, takdir etti.
.... Fırından kurabiyeleri dikkatle çıkardı Ayla, gözleri büyüdü. Verdikleri şekiller oldukça güzel bir şey ortaya çıkarmıştı. Gerçekten de istedikleri gibi minik minik kaplumbağa şeklini almışlardı.
"Biliyordum" dedi Eva zaferle, gülüyordu. Son iki saatini bu kurabiyeleri şekillendirmek için harcamıştı. Özenle kaplumbağaların ağzını, burnunu ve gözlerini yapmış, ortaya çıkan her şekil tebessüm etmesini sağlamıştı.
Biri eline aldı, oldukça sıcaktı, zar zor tutuyordu. Ağzına yaklaştırıp arka ayaklardan birine çok küçük bir ısırık bıraktı, mavi gözleri heyecanla arkadaşına döndü. "Enfes!" dedi, Ayla da merakla bir tanesini eline alıp ısırdı. "Gerçekten harika olmuş"
Eva arkasını döndü, iki çay bardağı alıp masaya bıraktı, ocağın üzerinde demlenmiş çay vardı. İki bardağı dikkatle doldurdu, Ayla da iki tabağa kurabiye koyup televizyona yaklaştı. Açma tuşuna dokunup kumandayla arkadaşının yanına, masanın önündeki diğer sandalyeye oturdu, internete bağlayıp film izleyebilecekleri bir site açtı.
"Tür?" dedi, arkadaşının gözlerine baktı. En sevdikleri anlardan sadece biriydi bu. Çay, kurabiye eşliğinde film izlemek. "Romantik" dedi Eva, Ayla kafasını iki yana salladı, şu an ikisinin de ihtiyaç duyduğu tür romantik değil komediydi. "Komedi" deyip aklında bulunan filmlerden birini açtı, ikisinin de dikkati o yöne yoğunlaştı.
...... Evdeydi Savaş, çift kişilik bir yatağın ucunda oturmuştu. Kafası yerde, iki avucu da iki şakağındaydı. Üzerinde kafeye ait giysiler vardı, dizleri istemsizce ritim tutup sallanıyordu. Zihninde sadece Ayla'nın iki dudağının arasından çıkan kelimeler vardı, temelli bir gidişin zor kararını aldığı günleri anımsıyordu.
Bir daha kesinlikle dönmeyecek, aşkını da yüzünü de kalbine gömecekti. Görüntüleri ebedi bir şekilde kayıt eden zihnine inat, telefonundaki tüm resimleri silmiş, onsuzluğa dayanmanın yolu olarak görmüştü.
Gittiği gece sabaha kadar yolculuk yapmış, gözlerini bir an bile kırpmamıştı. Durmak için çaba gösteren kalbine rağmen yaşamayı sürdürmeye çalışmıştı. Onlarca, yüzlerce defa 'Eva artık yok, unut' diye kalbine ve beynine ikazlarda bulunsa da her defasında daha çok hatırlamış, daha çok özlemişti.
Gördüğü her çiftin önünde adımını durdurup onu hatırlamaktan asla kendini alıkoyamamış, sızlayan kalbine hiç çare bulamamıştı. Özlemişti, her anda her saniye de delice yanında olmayı istemişse de kalbini rahatlatan, sakinleştiren tek şeyi anımsayıp durulmuştu.
Bir gece yarısı, habersiz bir şekilde yüzüstü bıraktığı genç kızın öfke dolu kalbi, onu daha çabuk unutacak, hissettiği sevginin yerini nefret alacak ve hayata ondan daha çabuk adapte olup ailesiyle olan mutlu günlerine dönecekti.
Hiçbir şey o günlerde yaptığı planlar gibi olmamıştı. Genç kız terk edildiği andan itibaren nefret biriktirmesine rağmen kalbine söz geçiremeyip onu sevmeye devam etmiş, ailesine kesinlikle geri dönmemiş, onsuz mükemmel bir şekilde ayakta kalmayı ve yaşama devam etmeyi başarsa da mutluluğu her daim eksik olmuştu.
Kalbinin en derinleri pişmanlıkla yanıyordu adamın, bu ihtimali neden düşünememişti? Ailesine geri dönmeyeceğini, hayata tek başına devam edeceğini nasıl gözardı etmişti. Halbuki fark ettiği anda her şeyini bir köşeye bırakıp ona geri döndüğü gibi gidiş kararından da vazgeçerdi.
Gözlerini sıkı sıkı kırptı genç adam, koskoca üç yıl geçmişti. Telafisi belki de hiç olmayacak, genç kızın güvenini bir daha kazanmak çok zor olacaktı. Öylesine güçlü ve iradeli bir kızın kalbini kırmıştı ki, yeniden kazanmak çok zorlayacak, belki de onda da kapanmayacak büyük yaralara sebep olacaktı.
Bakışlarını duyduğu sesle kaldırdı Savaş, dış kapı açılıyordu. Gözleri arkadaşı Serkan'ınkilerle buluştu. Genç adam arkadaşını kısa bir süre izledi, kafeden aranıp adamın habersiz bırakıp gittiği söylendiği anda soluğu burada almıştı.
Derin bir nefes alıp yanına oturdu, "Eva ile farkınız ne biliyor musun?" diye sordu, Savaş'ın meraklı gözleri ona döndü.
"Eva zorluklarda güçleniyor, sen ise yıkılıyorsun"
Kafasını eğdi genç adam, arkadaşı çok haklıydı. Kesinlikle onun kadar güçlü olamıyordu.
"Kafeden aradılar, haber vermeden yok olmuşsun" "Ben.. Oraya sığamadım"
Kafasını iki yana salladı Serkan, "En iyi sen bilirsin kaçmak hiçbir zaman çare olmadı." dedi, genç adamın gözleri ona kaydı. Kesinlikle hakkıydı, her zor durumda aklına gelen tek şey kaçış oluyordu.
"Ben... Farkında değildim. Kalbinde çok fazla yara açmışım"
Zihninde Ayla'nın kelimeleri vardı. Kızın kısa saçlarının, hüzün dolu yüzünün, sert bakışlarının ve özlemle kavrulan kalbinin tek nedeniydi. Delice bağlı olduğu anne babasından, kardeşlerinden ve evinden ayrı olma sebebiydi.
İki elini birbirine kenetledi, dizleri arka arkaya hızla sallanıyordu. Gözleri boşluğa daldı, derin bir nefes alıp ayağa kalktı.
"Ne yapacağımı biliyorum."
Hızla, arkadaşının sormasına bile izin vermeden evden çıktı. Affedilmek artık ikinci plandaydı, ilk önce yerine getirmesi ve gerçekleşmesi gereken bir amaç vardı. Tüm varlığını ortaya serip çaba gösterecekti.
.... Savaş'ın yeni amacı ne olabilir? Oy ve yorumları eksik etmeyelim lütfen 💙 |
0% |