@mlkshnn
|
Savaş iki elini birbirine kenetledi, dizleri arka arkaya hızla sallanıyordu. Gözleri boşluğa daldı, derin bir nefes alıp ayağa kalktı.
"Ne yapacağımı biliyorum."
Hızla, arkadaşının sormasına bile izin vermeden evden çıktı. Affedilmek artık ikinci plandaydı, ilk önce yerine getirmesi ve gerçekleşmesi gereken bir amaç vardı. Tüm varlığını ortaya serip çaba gösterecekti.
.... Bir gün sonra..
Haftanın ilk günüydü, Eva güneşin doğuşuyla gözlerini açmıştı. Heyecan doluydu, bugün ilk iş günü olacaktı. Sabaha değin doğru düzgün uyuyamamıştı. Erkenden güne başlayıp önce bir duş almıştı. Dakikalarca dolabının önünde durup uygun bir giysi seçmişti, her eleman ufak birkaç kurala uyduğu sürece istediği şekilde giyinebilirdi.
Siyah dar bir kumaş pantolon giydi, bilek hizasındaydı. V yakalı beyaz bir bluz vardı üzerinde. Siyah bir çift ince topuklu ayakkabı ayaklarına geçirmişti. Ufak bir makyaj yapmış, orta boy saçlarını özenle düzleştirmişti. Kolunda bir kol saati vardı, deriydi.
Boynunda ince bir kolye dışında, bir de şirkete ait ipli bir yaka kartı vardı. Gururlu bir heyecanla takmıştı. Küçük bir karttan oluşuyordu, üzerinde çalıştığı departman ve isim soyismi yazıyordu.
Heyecanla boy aynasından son kez kendini inceledi, tam da istediği gibi özenle hazırlanmıştı. Yatağına yaklaşıp çantasını eline aldı, siyah büyük dikdörtgen bir çantaydı. Omzuna astı, odanın kapısını yavaşça araladı.
Ortak alanda gözleri ilk olarak arkadaşının odasına kaydı, kapı kapalıydı. Hala uyuyor olmalıydı, sabaha değin son eşyalarını toparlamıştı, yorgun olmalıydı.
Alt dudağını ısırdı, defalarca 'Uyuyor olursam, beni gitmeden önce kesinlikle uyandır. Seni ilk gün için yolcu edeceğim' diyen sözlerini hatırladı. Odanın kapısını yavaşça araladı, derin bir uykuda olduğunu gördü. İçeri attığı tek adımda durdu, kıyamadı. Geri dönüp kapıyı örttüğü gibi çıktı.
Apartın çıkış kapısının iç kısmında adımları durdu, gözlerini kapayıp derin bir soluk aldı. Kapıyı tutup kendine doğru çektiği anda gözleri tek bir yere yoğunlaştı.
Önündeki yolda beyaz bir araba duruyordu, yüzünde şaşkın bir tebessüm oluştu. Ona her daim eşlik eden, her anında varlığını belli eden adam yine kapısındaydı.
"Volkan" dedi merakla, adam görünürlerde yoktu. Arabaya yaklaştı, bakışlarını etrafa gezdirdi. "Günaydın hanımefendi" diyen sesle hızla arkasını döndü.
Yüzünde koca bir gülümseme belirdi, genç adam gülen yüzüyle karşısındaydı. Elinde iki bardak kahve vardı, birini uzattı. Yol boyunca içmeleri için almıştı.
"Günaydın" dedi Eva, uzatılan kahveyi aldı. Gözleri birbiriyle buluştu, genç adam arabaya yürüyüp ön kapıyı açtı.
"İlk günden geç kalmak istemeyiz"
Genç kız tebessüm edip açılan kapıya yaklaştı, koltuğa yerleşti. Genç adam önden dolanıp sürücü koltuğuna yerleşti, kemerini bağlayıp arka koltuğa döndü. Bir poşet vardı, eline alıp genç kızın dizlerinin üzerine bıraktı.
"Özlem gönderdi, şans getirirmiş. Çünkü kendi elleriyle yapmış" tebessüm etti, Eva merakla poşeti açtı. Folyoya sarılmış ev yapımı iki tost gördü. Gülümseyip şaşkınlıkla adama döndü.
"Getirmeyecektim aslında ama heyecandan hiçbir şey yememiş olma ihtimalini düşünüp vazgeçtim. Kahvaltı etmedin değil mi?"
Genç kız kafasını iki yana salladı, heyecandan hazırlamayı bile düşünememişti.
"Yolumuz kısa, bitirmeye çalış" dedi, arabayı çalıştırdı. Eva kafasıyla onaylayın folyonun bir köşesini açtı. Tek ısırık aldıktan sonra bakışını ona çevirdi.
"Yarın akşam Özlem'le görüşmek istiyorum, ona bir özür borcum var"
Volkan'ın gözleri kısa bir an ona döndü, "Ne özrü?" "Portakallı Kek" dedi, genç adam tebessüm etti. Kızı evine davet ettiği gün, kız kardeşinin yaptığı keki yiyememişti.
"Özür dilenecek bir şey yok ortada" "Sen karışma, bu ikimizin arasında"
Kafasını onaylar anlamında salladı Volkan, üstüne kesinlikle gitmeyecek, istediğini yerine getirecekti.
"Tamam, numarasını veririm konuşursunuz"
.... Arabayı durdurdu genç adam, Eva'nın kalbi delice çarpmaya başladı. Heyecanlı bakışlarını genç adamın gözleriyle buluştu. "İyi şanslar" "Teşekkür ederim, görüşürüz"
Kemerini açıp indi, adamın inmesine engel oldu. Onun da işine yetişmesi gerektiğini biliyordu. Tebessümle indiği koltuğun kapısını örttü, derin bir nefes alıp el salladı.
Genç adam kısa bir korna ile yönünü çevirip ilerledi. Bakışını şirkete çevirdi, her yönüyle devasaydı, hem büyüklüğünü hemde gösterişini hayrkırıyordu. Koca ve İhtişamlı harflerle 'Çetemen Holding' yazıyordu.
Kolundaki saate baktı, işbaşı yapabilmesi için sadece on dakikası kalmıştı. Derin bir nefes alıp kapıya yürümeye başladığı sırada önünde siyah bir araba durdu, son modeldi. Kapının önünde bir hareketlenme oluştu, güvenlik görevlilerinden biri koşar adımlarla önündeki basamakları inip arabaya yaklaştı.
Arka kapılardan birini açtı, genç bir adam indi. Üzerinde lacivert bir takım elbise bulunuyordu, siyah saçları, kirli sakalları ve aynı renk gözleri olan bir adamdı. Yüzünde ciddi ve sert bir ifade vardı, şirketin başkanı ve sahibiydi.
Eva alt dudağının kenarını ısırdı, endişeli gözleri kolundaki saate kaydı, hala çalışma saatine dakikalar vardı, derin bir nefes verdi, ilk günden azar işitmek istemiyordu. Kafasını yere eğdi, dikkat çekmemek adına arabanın önünden dolanıp merdivenlere yürüdü, bir ses ulaştı kulağına.
"Eva!"
Şaşkın bakışını o yöne çevirdi, aynı arabanın arka diğer kapısı açılmış, arkadaşı Rüya kafasını çıkarmıştı. Hızla ayaklarını arabadan indirip arkadaşını burada görmenin şaşkın tebessümüyle yanına yaklaştı.
"Rüya" dedi, Rüya hızla önünde durdu. Önce birbirlerini öptüler, ikisi de meraklı ve şaşkındı. Eva'nın gözleri gerideki lüks arabaya, içinden çıkan patronuna ve arkadaşına döndü, anlam vermeye çalışıyordu.
"Rüya sen neden o arabadaydın?" diye sordu merakla, Rüya tebessüm edip bakışını geriye çevirdi, "Eva gel, seni evlendiğim adamla tanıştıracağım" dedi, elinden tutup genç kızın gözlerine bakmaya bile çekindiği başkanın önünde durdurdu.
"Eva.. Bu Mert. Mert..Eva'da benim çocukluk arkadaşım, söz etmiştim sana" dedi, adamın gözleri Eva'ya kaydı, ciddi duruşunun yerini ufak bir tebessüm aldı. Karısından bu kızın ismini çok defa duymuştu. Elini uzattı, "Memnun oldum, ismini Rüya'dan çok duymuştum."
Genç kız kısa bir duraksama sonrası gözlerini arkadaşına çevirdi, bakışını onaylar anlamında salladığını gördüğünde çekinerek de olsa elini çalıştığı şirketin sahibine uzattı, aralarında kısa bir el sıkışma geçti. "Bende" diyebildi fısıltıyla.
Rüya'nın gözleri arkadaşının boynundaki isimliğe kaydı, yüzünde koca bir tebessüm oluştu. "Burada mı çalışıyorsun?" "Bugün başladım" dedi, Rüya sevinçle boynuna sarıldı. Artık sadece kocasıyla değil arkadaşıyla da aynı yerde çalışacaktı. Okulunu başarıyla bitirip teklif aldığı birçok şirkete rağmen kocasıyla çalışmayı seçmişti.
"Çok sevindim, desene birbirimizi artık daha sık göreceğiz"
Eva sessiz ve şaşkındı olanlara ve gördüklerine anlam vermeye çalışıyordu. Haykırışlarına ve öfkesine şahit olduğu patronu, arkadaşının hayranlıkla sık sık söz ettiği kocası mıydı? Olamazdı, Rüya böyle bir adamla anlaşamazdı, mümkün değildi.
Gizli bakışlarını yeniden adama çevirdi, Mert geriye çekilmiş yanına yaklaşan sekreteriyle yoğun bir diyaloğun içerisindeydi. Yüzünde yine o ciddi bakışı vardı. O anda bir araba daha durdu, arka kapısı açıldı.
"Küçük adam!" dedi Mert, tebessümle arabadan inen Emir'e bakıp. Küçük çocuk sevinçle yanına koştu, adam hızla kollarını açıp kucağına aldı.
Eva şaşkındı, adamın çocuğa gülüşünü, onu sevgiyle dinleyişini izledi. Kafası tamamen karışmıştı, Şirkette gördüğü, haykırışlarına şahit olduğu ve şu an karşısında duran adam aynı kişi miydi, şüpheye düştü.
"Rüya.." Dedi, yanına yanaştı, gözleri Mert ve Emir'in üzerindeydi. "Hangisi senin evlendiğin adam?" diye sordu, Rüya'nın şaşkın bakışı ona döndü, anlam veremedi. Hayranlıkla kocasını ve küçük çocuğu izliyordu. "Ne?"
Eva'nın sesi fısıltı doluydu, sadece arkadaşına duyurmaya gayret ediyordu. "Ben bu adamın iki farklı yönünü gördüm, seninki hangisi?"
Rüya alt dudağını ısırdı, yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Bakışını kocasına ve küçük çocuğa çevirdi. Emir adamın kucağındaydı, kafasını ona çevirmiş, ellerini de sakallarının üzerine bırakmıştı. Birbirlerinin gözlerine bakıp gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı.
Rüya hayranlıkla izledi, "Ben.. Karşında duran adamla evliyim. Sevgi görmeyen yüreğine rağmen kalbinde dağ gibi bir sevgi ve merhamet taşıyan adamla."
"Çok öfkeli" dedi Eva, Rüya güldü. "Öfkesinin çaresi var ve inan bana çok işe yarıyor"
Göz kırptı, kocası şirkette oldukça titiz ve dikkatli çalışıyordu. En küçük hata onu çileden çıkarabiliyor, şirketi inletebiliyordu fakat karısını gördüğü anda her ne şekilde de olsa yumuşuyordu.
"Ne?" "Anlatacağım ama sonra, şimdi işler bizi bekliyor. Geç kalmayalım" dedi, Eva kafasını onaylar anlamında salladı, gözleri kolundaki saate kaydı, geç kalmıştı.
"Geç kaldım!" hızla arkasını döndü, önündeki basamakları koşar adımlarla tırmanıp şirkete girdi. Rüya izleyip gülümsekle yetindi.
..... Akşam üzeriydi, Eva için eşsiz bir gün olmuştu. Düşündüğünün aksine ilk günden diğer çalışanlar tarafından benimsenmiş ve sevilmişti. Ortama adapte olmakta hiç zorlanmamış ve orada çalışıyor olmak oldukça hoşuna gitmişti.
Bir caddede yürüyordu, kolunda çantası vardı. Evine ulaşabilmek için otobüs durağını bulmaya çalışıyordu. Arkadaşının ısrarına rağmen 'eve kadar bırakma' teklifini reddetmiş, bir süre yürümek istediğini dile getirmişti.
Hava kararmaya yakındı, bulunduğu yer yanyana dizili mağazalardan oluşan işlek bir kaldırımdı. Bakışı o yöne hiç dönmedi, hayat telaşında gereksiz masrafa yer yoktu. Gelip geçen insanların aksine sağında bulunan hiçbir mağazaya bakmıyor, kafası bazen yerde bazen de sol tarafındaki caddeden geçip giden arabalardaydı.
Yanından onlarca insan geçiyordu, herkes evine ailesine yetişme heyecanında ilerliyordu, kafasını yavaşça yeniden yere eğdi, bedeni bir bedene sertçe çarptı. Gözleri o yöne döndü, genç bir kadındı. "Özür dilerim" deyip kadının kafasını onaylar anlamında salladığını görüp yoluna devam etmek için bakışını kaldırdı, gözleri tam yanında bulunan mağazaya kaydı.
Büyük bir mağazaydı, içerisinde sandalyeler, masalar ve koltuklar vardı. Vitrinde ise sallanan bir koltuk sergileniyordu. Kalbinin hızla çarpmaya başladığını hissetti Eva, gözleri dolu dolu oldu.
Babası işi gereği her daim yolculuk yapardı. Eve dönüşlerinde hep yorgun olur, içeri girdiği anda bedenini koltuğa bırakırdı. Genç kız o anlarda ne durumda olursa bile ona yetişir masajla rahatlatmaya çalışırdı.
Esprileriyle güldürmeye, omuzlarına ve ayaklarına yaptığı masajlarla da yorgunluğu atmasına yardımcı olurdu. "Rahatlatıyor mu baba?"
Babası bakışını kaldırıp arkasında duran kızının gözlerine bakıp çabasına yorgun bir tebessümle kafasını onaylar anlamında sallardı. "Kızımın sihirli elleri her zaman rahatlatır"
Eva gülerek dikkatle masajını yaparken bir yandan da hüzün duyuyordu. Yaşı ilerledikçe bu iş babasını daha çok yoruyordu, emekliğinin bir an önce gelmesini ve artık evde dinlenmesini istiyordu.
"İşe girdiğimde ilk maaşımla sana sallanan bir koltuk alacağım"
Adnan Bey'in yüzünde gururlu bir tebessüm oluştu, kızının okulu bitirip ayaklarının üzerinde durması en büyük hayaliydi, "Bende kızımın ilk maaşıyla aldığı koltukta dinleneceğim"
Eva tebessüm etti, dolanıp önüne geçti. Eğildi, iki elinden sıkıca tuttu. Baba kızın gözleri buluşmuştu.
"Söz veriyorum baba, sana o koltuğu ben alacağım" "Seni bekleyeceğim" dedi babası, heyecan doluydu, mesleğinin gerektirdiği bir işte çalışıp maaşını aldığı günleri gözleriyle görmek istiyordu. Kollarını açtı, Eva sıkıca sarıldı.
Gözlerinin dolduğunu hissetti genç kız, karşısında sallanan koltuk, çantasında da şirketin her çalışana ilk iş gününde verdiği ikramiye vardı.
"Özür dilerim baba" dedi, derin bir soluk alıp arkasını döndüğü anda, mağazadan bir görevli yaklaştı.
"İçeride daha fazla seçeneğimiz mevcut efendim, bakmak ister misiniz?"
Eva kafasını salladı, arkasını dönüp adım adım uzaklaştı. Kalbi delice sızlıyor, ailesine özlemi her geçen gün de daha çok canını acıtıyordu.
..... Bir sokağın köşe başında duruyordu Savaş, gizli bakışları dün akşamdan bu yana tek bir evin üzerindeydi. Bir an bile ayrılmamış izliyordu. Aklında tek bir şey vardı, gerçekleştirmeden de gitmeyecekti.
Derin nefes aldı, geri çekilip sırtını bulunduğu yerdeki duvara yasladı. Gözlerini gökyüzüne çevirdi, hava bugün güneşliydi. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı, güneşi her gördüğünde içine huzur doluyordu.
Bakışları tam karşısındaki eve kaydı, kapısı bir kaldırımın üzerindeydi. Zihninde bir anı o anda yer almaya başladı.
Genç kızın hayatında oluşu ve askerlik süreci genç adamda birçok şeyi değiştirmişti. Daha olgun daha anlayışlı ve daha uysaldı. Artık sabahlara değin bahçe duvarının üzerinde oturup son ses müzik dinlemiyordu. Sadece genç kızın dershane için evden çıkış saatlerinde yeniden yerini alıyor, gözden kaybolana kadar hayranlıkla birbaşına uzaktan da olsa izliyordu.
Elinden geldiğince komşuları da insanları da rahatsız etmemeye çalışıyordu artık. Hayatından sigara da ara sıra aldığı alkolde tamamen yok olmuştu. O, kızın ona gösterdiği sabır dolu ilgi, şevkat ve sevgiyle çok farklı biri olmayı başarıyordu.
Askerde olduğu dönemlerde tüm mahalleli derin bir soluk almış, geri dönüşünü de endişeyle beklemişti fakat hiçbir şey korktukları gibi olmamıştı, genç adam çok farklı biri olarak dönmüştü.
Çocuklar yeniden sokakta oynamaya başlamış, gençler Savaş'ın korkusunu üzerinden atmış, daha özgür takılmaya başlamıştı. Hayalet evden artık eskisi gibi bağırış çağırış sesleri duyulmuyordu, ışıkları da gecenin bir vaktinden sonra normal bir ev gibi kapanmaya başlıyordu.
Sokaktaki herkes gibi ailesi de adamdaki bu değişiklikten oldukça memnundu. Uzun zaman sonra Sinan Bey'in yüzündeki ifade sonunda değişebilmişti. Artık iş dönüşünde oğlunun, komşuları rahatsız eden tavırlarını görmüyordu ve oğluna dair şikayetler duymuyordu.
Annesi Esra Hanım, çok daha iyi hissetmeye başlamıştı. Hala evinde hiç dışarı çıkmasa ve hiç kimseyle iletişime geçmese de artık balkonda daha sık görülüyordu. Aile üyeleri bazı akşamlar balkonda toplanıp çay sohbeti yapmaya başlamıştı.
Savaş genellikle annesinin yanına, babasının da karşısına otururdu. Esra Hanım o anlarda elini asla oğlundan uzak tutamazdı. Ya küçük bir çocuk gibi kafasını okşar yada yada elinden sıkıca tutardı.
Sinan Bey bakışlarını özellikle ikisinden ayrı tutardı, kalbinin en derinlerinde tüm aile üyeleri gibi onun da çok büyük bir eksiklik vardı, bir vicdan azabı tüm varlığını yakıp kavuruyordu. Son zamanlarda yokluğunu daha çok belli eden evin büyük oğlu..
Dershanedeki gece etütlerinden genç kıza eve kadar eşlik eden hep genç adam olurdu, el ele yürürken konu artık genellikle genç adamın ailesi olurdu. Geçen her gün, Eva'nın merakını daha çok arttırıyordu.
Derin bir nefesle bakışını ona çevirdi Eva, el ele sokağa girip sokağın köşe başında bulunan bir evin kaldırımında oturmuşlardı, burası ikisinin de evinden görünmeyecek uzaklıktaydı, sokağın en başında yer alıyordu.
Her etüt dönüşü bir süre burada zaman geçirip, uzun uzun karanlıklar içerisinde fısıldaşarak sohbet ediyorlardı. Bakışını adamın gözlerine çevirdi genç kız, dudağını endişeyle ısırdı. "Bana.. Abinden söz edebilir misin?" diye sordu.
Adamın hırs ve hüzün dolu gözleri ona döndü. Tek kelime etmeden kızın elini sıktı, zihninde ağabeyi vardı, kalbi yıllardır özlemle yanıyordu.
"İsmi Tolga'ydı" dedi, sustu. Genç kız elini adamın elinin üzerine bıraktı, bakışları buluştu. "Yarım kalan bir maçımız var" diye ekledi. Kafasını yavaşça yere eğdi, kalbinin en büyük öfkesini artık dışarıya çıkarma, paylaşma ihtiyacı hissediyordu.
Tolga kardeşinden 5 yaş büyüktü, kısık siyah gözleri, siyah kısa saçları, esmer teni, yuvarlak yüzü ve oldukça da zayıf bir bedeni olan haylaz, inatçı ve agresif bir çocuktu. 10 yaşında iken istemeye istemeye annesinin kollarından, kardeşiyle yaptığı maçın ortasından alınmıştı.
O günü hiç unutmamıştı Savaş, bir bahçedeydi, evlerine ait çimlerin olduğu küçük bir bahçe. Yaz mevsimiydi, tepedeki yakıcı güneşe rağmen bahçenin bir ucunda durmuştu, ayağının önünde bir futbol topu vardı.
Ağabeyi tam karşısında durmuştu. İki bacağını sonuna kadar açmış, kardeşinden gelecek topu tutmayı bekliyordu. İki kardeşin birlikte iken yaptığı en eğlenceli şeydi futbol.
"Hadi Savaş" dedi Tolga, heyecanla topu bekliyordu. Savaş kafasını olumlu anlamda salladı, geri geri birkaç adım gitti. Topa sertçe vurmak için kendini hazırladığı anda bahçenin kapısı açıldı.
Bakışı o yöne döndüğünde babasını gördü. Merakla izledi, Sinan Bey büyük oğluna yaklaşıp önüne eğildi. İki elinden tutup bir şeyler söyledi, çocuk kafasını iki yana sallayıp 'İstemiyorum' dedi.
Arkasını döndü, annesini gördü. Bir köşede gözyaşlarıyla durmuştu. Hızla yanına yaklaşıp oğluna sıkıca sarıldı. Burnunu saçlarına gömüp kokusunu içine çekti, "Senin için, senin için oğlum"
Yüzüne, ellerine, boynuna üstüste öpücükler kondurdu, 'İstemiyorum anne!!" diye haykırmaya başladı. Söylenen, ondan istenen şeyi şiddetle reddediyordu.
Savaş sessizce bir film edasında, ayaklarının önündeki topla durmuş izliyor, olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Son gördüğü ise babasının, ağabeyinin elinden tutarak annesinin kollarından alıp bahçeden çıkarmasıydı.
Bakışlarını annesine çevirdi, bahçenin orta yerine diz çökmüş, ellerini yere bırakıp hıçkırıklarla gözyaşı döküyordu. Yavaşça eğildi, yerdeki topu eline aldı. Ağır adımlarla önünde durdu.
"Maç bitmedi" dedi fısıltıyla. Zihninde sadece kalede duran ağabeyine gol atmak vardı. Esra Hanım'ın gözleri ona döndü, kollarını boynuna sıkıca sarıp hıçkırıklarla ağlamaya başladı.
O günden sonra evde birçok şey değişmeye başlamıştı. Savaş günlerce eline topunu alıp bahçeye çıkmış, kapının önünde oturarak ağabeyini beklemişti.
"Ben.. Buna hazır değilim" dedi titrek sesiyle, ağabeyinin gidişi kalbinde büyük yara, ailesine duyduğu en büyük öfkeydi. Eva elini sıktı, onu zorlamak istemedi.
"Tamam, sen ne zaman hazır olursan ben dinlerim"
Genç adam kafasını olumlu anlamda sallayıp kollarını boynuna sıkıca doladı, saçlarını tüm ciğerlerine yetecek şekilde çekti. Bir ses duyuldu o anda, genç kızın telefonu çalıyordu. Hızla çıkarıp ekrana baktı, 'Annem' yazıyordu.
"Annem! Gitmem gerekiyor artık, merak etmiştir"
Ayağa kalktı, annesinin o dönmeden uyumayacağını biliyordu. Geç saatlerde biten etütler, Hülya Hanım'ın kızının eve dönüş yolunu bekleyişi ile geçiyordu.
.... Gözlerini yeniden sokağa çevirdi Savaş, aynı evin üzerindeydi bakışları. Derin bir nefes aldı, saatlerdir gelen giden kimseyi görmemişti. Merakla geriye çekildiği sırada gözleri birine kaydı.
Tam önünde bir duruyordu. Mavi gözleri, kahverengi saçları olan 18 yaşında genç bir adamdı. Uzun boylu ve normal yapıdaydı. Bakışları sertti, bu adamı üç yıl sonra görmenin merakıyla doluydu.
"Ne işin var burada!" diye haykırdı, ses tonu öfke doluydu. Onu son gördüğünde, hayatınındaki en değerlilerden birini de alıp gitmişti.
Sessizdi Savaş, sakin olmaya çalışıyordu. Sonunda geceden beri izlediği evin üyelerinden biriyle karşılaşmıştı. "Eren" dedi, Eren yaklaştığı gibi sert bir yumruk yüzünün ortasına geçirdi. Bunca zamandır ablasına hasret olmasının tek nedeni bu adamdı.
.... Savaş'ın bu hamlesi nelere sebep olacak? |
0% |