Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16.Bölüm: Bambaşkasın

@mlkshnn

"Bu af bana geri dönebilmen için değil, çünkü bunu artık senden istemeyeceğim. Sadece kalbim sensizliği kabullenmeye çalışırken küçük bir nefese ihtiyaç duyuyor. Bu da sadece senin affın ile mümkün."

 

.... 

"Ben.. Sensiz ne yapacağımı bilmiyorum" dedi, kıvrılan dudaklarıyla. Ayla iki gözünden usulca damlayan yaşa rağmen yanına yaklaştı, sıkıca sarıldı.

 

Gözleri birkaç adım geride duran adama kaydı, Volkan rahatsızlık vermeden sessizce bir köşede iki kızı izliyordu, gözleri dolu doluydu.

 

"Volkan yanında.." Dedi fısıltıyla arkadaşının kulağına. Gitmeden bir sırrı açığa çıkarmak istiyordu. ".. Ve iyi biri" diye ekledi.

 

Eva sessizdi, anlam vermeye çalışıyordu. Geriye çekilen arkadaşı, iki elinden sıkıca tuttu. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. "Biliyorum"

 

"Onu üzmemeye, kalbini kırmamaya dikkat et"

 

Eva şaşkındı, "Ne? Neden böyle bir şey yapayım?"

 

Ayla derin bir nefes alıp arkadaşına baktı. Dudaklarını kulağına yaklaştırdı.

 

"Kalp çok güçlüdür Eva, ama bazen ümit beklediğin kişinin tek sözüyle yerlebir olabilir"

 

Sesi fısıltılıydı, Eva anlam vermeye çalışıyordu. "Volkan'ın kalbini de yerlebir edebilecek güç sadece senin iki dudağının arasında."

 

Eva tek kelime edemedi, gözleri büyüdü, şaşkınlık her yerini sardı, daha önce aklına hiç gelmeyen bir şey tüm benliğini ele geçirdi, Volkan'ın ona karşı hisleri vardı.

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı, Ayla yavaşça geriye çekildi. "Kendine de Volkan'a dikkat et, çok yakında yeniden görüşmek dileğiyle"

 

Valizini sıkıca tuttu, gözleri genç adamın gözleriyle buluştu, elini tebessümle sallayıp arkasını döndü. Uçağı için anons yankılanıyordu, ağır adımlarla yürüdü.

 

Eva sessiz ve tepkisizdi, arkadaşının güvenlik aramasından geçip gidişini izledi. Onun sallanan eline karşılık olarak elini yavaşça kaldırıp salladı, Ayla gözden kayboldu.

 

Genç kıza yaklaştı Volkan, "Gidelim mi?" Diye sordu, önünde durmuştu. Eva'nın kulaklarında arkadaşının son anda söylediği kelimeler, zihninde de genç adamla geçirdiği anlar vardı.

 

Yavaşça geriye bir gitti, daha önce bunu fark etmediği için kendine karşı öfke doluydu. Yanında olmasına müsaade ettiği için, bir an bile hislerinden şüphe etmediği için.

 

"Gitmem gerek" arkasını döndü, kalbi parçalara ayrılmasına rağmen hala başka adamı seviyor, onu gördüğü anda delice çarpıyordu.

 

Volkan şaşkındı, kızın yüzünde ilk defa böyle bir ifade görüyordu. Anlam vermeye çalıştığında, telefonu titredi. Hızla cebinden çıkarıp baktı, 'Ayla- Bir yeni mesaj' yazıyordu. Dokundu, "Özür dilerim ama pişman değilim, gözlerini artık açmam gerekiyordu. Bundan sonrası senin elinde, Eva'yı asla yalnız bırakma"

 

Genç adamın gözleri büyüdü, aklına gelen tek şey oldu. Ayla uzun zamandır ikisi arasında olan sırrı gitmeden önce ortaya dökmüştü.

 

Telefonu yavaşça kapadı, bakışını kaldırdı. Genç kızın yüzüne bakmak istedi, yapamadı. "Araba.." deyip sustu, "Araba kapıda" diye ekledi.

 

Eva sırtını döndü, çıkışa doğru attığı her adımda kalbi hüzünle kavruluyordu. Bunca zaman farkında olmadan genç adamın önünde başka adam için acı çekmişti.

 

Volkan bir adım gerideydi, yakınında durmaya bile cesareti yoktu. En küçük tepki de 'Bir daha görüşmeyelim' diyeceğinden delice korkuyordu, genç kızın bucna zamanda hislerini hissettiği hiçbir erkeği yanında kabul etmemişti. Sessizliği seçti, attığı her adıma bir geriden eşlik etti.

 

Koca havaalanında, yüzlerce insanın yoğunluğu arasında iki genç insan iki yabancı gibi yürüyordu. İkisinin de boğazında kelimeler düğüm düğümdü.

 

Önce genç kızın adını dışarıya çıktı, gözlerini çevrede gezdirdi, Volkan endişeyle bekliyor, önünde duran arabaya değil başka yöne ilerlemesinden korkuyordu.

 

Eva adımlarını durdurdu, önünde genç adamın arabası, derin nefes aldı. Tek adım attı, yönünü caddeye çevirdi, genç adamın yüzü asıldı.

 

"Eva" dedi fısıltıyla, genç kız attığı tek adımla durdu. Zihninde sadece genç adamla geçirdiği anlar vardı, her zor anında da her güzel anında da yanında olmuştu. En çok güldüğü ve en çok üzüldüğü her anda onun varlığını hissetmişti.

 

Alt dudağını ısırdı, böyle çekip gitmeyi kesinlikle hak etmiyordu. Bakışını geriye çevirdi, gözleri adamın gözleriyle buluştu, ilk defa bakışlarında böylesine bir endişe fark ediyordu.

 

"Kapı.." Dedi, arabaya bakışını çevirdi. Genç adamın anlamlandırması saniyeleri alsa da anında yüzünde tebessüm belirdi, hızla cebinden uzaktan kumandayı çıkarıp arabanın kapılarını açtı.

 

Eva kafasıyla onaylayıp ön koltukta yerini aldı, Volkan koşar adımlarla yaklaşıp sürücü koltuğuna oturdu. Kalbi delice çarpıyor, tüm bedeni heyecan içinde çırpınıyordu.

 

Hareket eden arabanın sesi dışında sadece solukları duyuluyordu. Hava kararmaya yakındı, genç kız önündeki yola bakıyordu, bir telefonun sesi duyuldu, mesaj vardı.

 

Volkan bakışlarını yoldan ayırmadan cebinden çıkarıp ekrana baktı, kız kardeşinin ismini gördü. "Sizi bekliyoruz abi, ne zaman geleceksiniz?"

 

Genç adam cevap veremedi, telefonu yeniden cebine bıraktı. Dün, ailesine havaalanı çıkışı genç kızı akşam yemeği için eve getireceğini söylemiş, işlerin bu raddeye geleceğini kesinlikle tahmin etmemişti.

 

Yolu genç kızın apartına çevirmişti Volkan, onu eve davet etme cesareti gerçeklerin ortaya çıkması ile tamamen yok olmuştu, delice korkuyordu. Sokağa girdi, Eva'nın telefonu titredi, çantasından çıkarıp ekrana baktı. 'Özlem- Bir yeni mesaj' yazıyordu.

 

Merakla doğruldu, numarası onda yoktu. Ağabeyinden istemiş olduğunu düşünüp üstelemedi, açma tuşuna dokundu. "Eva Abla, abim cevap vermiyor. Sizi bekliyoruz, annem yemekler soğuyacak diye endişe ediyor"

 

Eva'nın yüzünde şaşkınlık belirdi, bakışını genç adama çevirdi. Tepkisizdi, sadece önündeki yola bakıyordu. Derin nefes aldı genç kız, "Sizinkiler bizi bekliyormuş" dedi, Volkan ona döndü, gözleri büyüdü, onu sıkmak istememişti.

 

"Ben bir bahane bulurum, sorun etme"

 

Elinde telefonunun sıkıca tutmuştu Eva, bir şey diyemedi. Özlem'in mesajına bir daha baktı, pastasını yemeyerek ona bir defa ayıp etmişti, ikincisini yapmak istemiyordu.

 

Derin nefes aldı, araba apartının önünde durmuştu. Gözlerini genç adama çevirdi, "Aslında Ayla olmadan yemek yapmak istemiyorum" dedi, Volkan'ın gözleri ona döndü, şaşkındı.

 

"Ne?"

"Sizinle yiyebilir miyim?"

 

Genç adamın yüzündeki şaşkınlığın yerini ufak bir tebessüm aldı. Kalbi kanat çırpmaya başlamıştı, kafasını hızla olumlu anlamda sallayıp tek kelime etmeden arabayı yeniden çalıştırdı.

 

.... 

Akşamın ilerleyen vakitleriydi, Eva'nın gözleri Volkan'a döndü. Saatlerdir onun evinde ailesiyle birlikteydi, artık gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Defalarca kalkmaya yeltenmiş, ya Özlem yada anneleri Aysel Hanım tarafından yeniden oturttulmuştu.

 

Önce ailecek yemek yenmiş, genç kız Volkan'ın babası Haluk Bey'le de tanışmıştı. Babasının yaşlarında bir adamdı, gözlerinden merhamet ve yıllarca çalışmanın getirdiği yorgunluk vardı. Yemek sonrası haberleri izlemek adına diğer odaya geçtiğinde, genç kız daha rahat hissetmişti, adamın yanında bir hata yapmamak için kendini oldukça kısıtlıyordu.

 

"Gitmeliyim" dedi fısıltıyla genç adama, Volkan kafasıyla onayladı. Saatlerdir zaten ağzından kelimeler pek çıkmamış, kızın yüzüne bakmaya bile cesaret edememişti. Uzun zamandır arkadaşlarına, ailesine dile getirdiği hislerdi nedeni.

 

Aysel Hanım bakışını saate çevirdi, gece yarısına yaklaşıyordu. Oğlundan hızlı davranıp ayağa kalktı, "Kızım çok geç oldu, bu gece bizim misafirimiz ol"

 

Özlem tebessümle ayağa kalkıp onayladı, bu fikir oldukça hoşuna gitmişti. Volkan da tıpkı Eva gibi şaşkındı, annesine gizli işaretlerle onu sıkmaması için ikazlarda bulunsa da kadının onun umursamaya niyeti yoktu. Tek düşündüğü genç bir kızın bu saatte, tek yaşadığı eve dönmemesiydi.

 

"Ama.." dedi Eva, ne diyeceğini bilmiyordu. Kafasını yavaşça iki yana sallamaya çalışsa da Aysel Hanım gözlerini kızına çevirdi.

 

"Misafirimize temiz pijalarından getir kızım"

 

Özlem heyecanla onaylayıp hızla odasına koştu, boyları ve bedenleri hemen hemen aynıydı. Eva'nın gözleri Volkan'a döndü, tepkisini merak ediyordu.

 

Genç adam annesinin temiz çarşaf getirmek için odadan çıktığını gördüğü anda genç kıza yaklaştı. "Eğer kalmak istemezsen ikna etmeye çalışırım" dedi fısıltıyla.

 

"Sabah işe gitmem gerek"

"Doğru, hemen annemle konuşurum"

 

Arkasını döndü, tek adım attığında Eva kolundan tuttu. Gözleri buluştu, "Sabah beni biraz erken eve götürebilir misin?"

 

Yüzünde çekingen bir ifade vardı, bu gece burada kalıp uzun zaman sonra yeniden aile evinin sıcaklığını hissetmek istiyordu. Volkan şaşkınlıkla gözlerine baktı, yüzünde gizlemeye çalıştığı bir tebessüm belirdi. "İstediğin vakitte görürüm" dedi, delice çarpmaya başlayan kalbini biraz da sakinleştirmek için arkasını döndü, hızlı adımlarla odadan çıktı.

 

....

Odanın kapısını yavaşça araladı Volkan, yatağa girdiği anda susadığını hissetmişti. Işığı açmadan, karanlıklar içerisinde sessiz sessiz adımlarla mutfağa yürüdü. Musluktan bir bardak su doldurdu, bardağı tek dikişte içti.

 

Bu gece tüm benliğini saran bir his vardı, uyumasına ve gözlerini bir an bile olsa kapatmasına engel oluyordu. Kalbinin içerisinde koca bir bahçe vardı, içerisinde yüzlerce kelebek uçuşuyordu.

 

Derin nefes aldı, kafasını oturma odasına çevirmemeye gayret ederek odasına ilerlemeye çalıştı, yapamadı. Adımları odanın tam önünde durdu, kapı aralık kalmıştı.

 

Yüzünde küçük bir şaşkınlık belirdi, kafasını yavaşça içeri uzattı, genç kızı gördü. Kendisi için açılan çekyatın üzerinde uyuyordu, üzerine örttüğü pike yere düşmüş ve başucuna konulan gece lambası açık kalmıştı.

 

Kısa bir tereddüt yaşasa da içeri adım attı, yatağın önünde durdu. Sessizce yere eğilip pikeyi yerden aldı, uyandırmamaya gayret ederek üstüne örttü, ev geceleri serin olurdu. Gece lambasına da yavaşça dokunup kapattı, gözlerini yeniden genç kıza çevirdi.

 

Yan pozisyondaydı, yüzü adama dönüktü. Ellerini birleştirip tek yanağı ve yastığın arasına sıkıştırmıştı. Saçlarının birkaç tutamı yanağının üzerine dökülmüştü.

 

Derin nefes verdi genç adam, kalbinin huzurla dolduğunu hissediyordu. Alevlerin içerisine soğuk bir su dökülmüş misali, rahatlamış, gevşemiş ve heyecanlanmıştı.

 

Elini yavaşça uzattı, yüzündeki tutamları dikkatle kulağının arkasına bıraktı. Kapalı gözlerini ve pürüzsüz yüzünü hayranlıkla izliyordu. İlk defa böylesine rahat, böylesine yakın ve böylesine heyecan doluydu.

 

Kafasını yere eğdi, derin bir soluk alıp bakışlarını ayırdı. Arkasını dönüp odadan çıktığında, kapıyı da yavaşça kapattı. Sırtını tam yanında bulunan duvara dayadı, elini kalbinin üzerine bıraktı, yüzünde ufak bir tebessüm vardı.

 

.... 

Hazırlanmıştı Eva, güneş doğduğu anda gözlerini açıp hazırlanmıştı. İşe geç kalmamak adına oldukça özen gösteriyordu, çantasını eline aldı. Odanın kapısını açtığında, genç adamı gördü.

 

Kıza verdiği sözle erkenden uyanmıştı Volkan, aceleyle hazırlanıp soluğu genç kızın uyuduğu odanın kapısında almıştı, seslenip seslenmeme arasında kalsa da yapamamış, çıkışını beklemeye karar vermişti.

 

"Günaydın" dedi, Eva tebessümle kafasını salladı. "Günaydın"

"Gidelim mi?"

 

Genç kız onaylayıp kapıya ilerledi, genç adam da takip etti. Kapının önündeki arabaya bindiler. İkisi de yol boyunca tek kelime etmedi, araba dakikalar sonra apartın önünde durdu, şirkete gitmeden önce üstünü değiştirmesi gerekiyordu.

 

Bakışlarıyla ufak bir teşekkür etti Eva, kapıyı açmak için elini kulpa uzattı, Volkan kolunu tuttu. Bakışını çevirdi, mavi gözleri genç adamın gözleriyle buluştu.

 

"Eva.. ben-" dedi, dünden bu yana içi içini yiyordu. Ayla'nın giderken ortaya çıkardığı gerçek hakkında konuşma cesaretini sonunda bulabilmişti. Dilinde olmayan kelimelere, endişe taşıyan kalbine rağmen konuyu açma zorunluluğu hissediyordu.

 

Genç kız kolunu tutan parmaklara baktı, "Bir şey söylemek zorunda değilsin" dedi, Volkan sessizce bekledi. "Biz.. yine böyle kalalım sadece" diye ekledi.

 

Genç adam asılan yüzünü gizlemeye çalıştı, parmakları yavaşça gevşedi, kolunu bıraktı. Bakışını zorlukla da olsa olumlu anlamda salladı, onu hiçbir zaman olmadığı gibi yine zorlamayacak, verdiği karara saygı gösterecekti. Bunca zaman kalbinde taşıdığı hisleri, bir ömür de orada tutacak güce ve inanca sahipti.

 

Açtığı kapıdan ağır adımlarla indi Eva, arkasına bile bakamadan basamakları çıkıp içeri girdi. Eve girdiği anda, sırtını duvara dayadı. Gözlerini kapayıp en iyisini yaptığına kendimi ikna etmeye çalıştı. Ömründe aşka yer yoktu, bunca zaman tek bir kişiyi sevmiş, onunda ihanetiyle aşka olan inancı buhar olup uçmuştu.

 

.... 

Kolundaki saate baktı genç kız, iş yerinde olabilmek için sadece yarım saati kalmıştı. Kısa bir duş alıp saçlarını kurutmuş, giysilerini de giyinip çantasını eline almıştı.

 

Aynadan son kez kontrolünü yaptı, koşar adımlarla merdivenleri indi, dış kapıyı açmak için elini uzattığı anda adımları durdu.

 

Kaldırımın üzerinde, arabanın tam yanına iki genç adam vardı, biri Volkan diğeri de Savaş'tı. Çalıştığı kafeye sabah temizliği için erkenden gelmiş, Volkan'ı Eva'nın kapısında beklerken görünce yanına gelmişti. İki adam karşılıklı duruyordu, aralarında mesafe yok denecek kadar kısaydı.

 

Kalbinin delice çarptığını hissetti Eva, şaşkındı. Kapıyı sessizce araladı, bölmeden konuşmalarına şahit olmak istiyordu.

 

"Yaptığım hatayı yapma, Eva ikinci kez üzülmeyi hak etmiyor" dedi Savaş, ağzından çıkan her kelime kalbini delik deşik ediyordu.

 

"Onu hep mutlu et, çünkü bunu çok fazla hak ediyor"

 

Genç kız da Volkan gibi şaşkın ve tepkisizdi. Ne demekti bu, anlam vermeye çalışıyordu. Savaş ondan vaz mı geçiyordu artık?

 

Volkan kısa bir şaşkındı sonrası toparlandı, ikisi de kızın varlığından habersizdi. "Mutlu edeceğim, ömrüm boyunca da bunun için çabalayacağım"

 

Kafasıyla onayladı Savaş, nedeni bilmiyordu ama bu adamın sözlerine güveniyordu. Yıktığı, harabeye çevirdiği kalbi, bu adam yeniden inşa edecek, etrafını çiçeklerle donatacaktı.

 

Sesizliğini daha fazla koruyamadı genç kız, önünde durduğu basamakların ikisini indiğinde iki adamın da bakışı aynı anda ona kaydı, onun gözleri ise sadece kalbini parçalara ayırandaydı, duyduklarının şaşkınlığını yaşıyordu.

 

Kafasını, kalbindeki çığlıklara rağmen 'Gökyüzüm' dediği bir çift maviden ayırdı, yüzüne bakamadan arkasını döndü. Tek kelime etmedi, bundan sonra da etmeyecekti. Onu, annesini uzaktan izleyip ağlayışına şahit olduğu anda artık rahat bırakmayı seçmişti. Bundan sonra ömrüne hiç bir acı da gözyaşı da eklemeyecekti.

 

Genç kızın ağzından kelimeler hiç çıkmadı, zaman da hayat da adamın ona yeniden sırtını dönmesiyle durmuştu. Sessizce bekledi, bir kez olsun arkasını dönüp ona bakmasını istedi fakat tıpkı yıllar önce bir gece yarısı olduğu gibi o yine arkasını hiç dönmeden gözden kayboldu.

 

Gözlerini yavaşça yumdu Eva, cesaretini toplayıp bakışını arabaya çevirdi, Volkan tam önünde durmuş izliyordu. Gözleri, genç kızın gözleri ile buluştu. Bu defa konuşmayı değil sessizliği seçti, aşk öyle bir şeydi ki, darmadağın etmesine rağmen sevdiği gibi, başkasını sevdiğini bile bile de hala bırakamıyordu.

 

Arabanın ön kapısını açtı, genç kız bir robot edasında ilerleyip yerini aldı, sürücü koltuğuna oturan genç adamın önderliğinde önce evinin sonra da kafenin önünden geçerek uzaklaştı.

 

..... 

Öğlen vakitleriydi, Eva şirketteki masasında oturuyordu. Önünde yığınla dosya ve bir laptop vardı. Geldiği andan beri sadece kafeteryadan küçük bir tost yemeye vakit bulabilmişti, bulunduğu pozisyonun önceki eksikliği ile işler birikmişti.

 

Önünde uzun bir zaman dilimi olmasına rağmen özelikle bugün bitirmeye çalışıyordu. Kafası karmakarışıktı, hem Savaş'ın yüzüne bakmayışı hem Alya' nın gidişi hemde Volkan'ın hisleriydi aklından hiç çıkmayan. Toplamaya ve yoğunluğun arasında meşguliyetini düşünmemeye çalışıyordu.

 

Bir ses ulaştı kafasındaki yoğunluğun arasında kulağına, "Kolay gelsin"

 

Bakışını yavaşça kaldırdı, yüzünde tebessüm oluştu. Rüya kapının önünde durmuş izliyordu, elinde iki ayrı karton bardak kahve vardı. Yaklaşıp birini arkadaşının önüne, masaya bıraktı. Gözlerini dosyalarda gezdirdi, gözleri kısıldı.

 

"Arkadaşımı çok mu yoruyorlar?" diye sordu, Eva kafasını iki yana salladı, hiç şikayetçi değildi. Çalıştığı kafelerde saatlerce ayakta ve uykusuz kaldığı günlerin yanında bu hiçbir şeydi.

 

"Şikayetçi değilim" dedi, Rüya'nın yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Azimlisin"

"Hayat bunu gerektiriyor"

"Haklısın"

 

Gözlerini odada gezdirdi genç kız, bulduğu ilk boş sandalyeyi tuttu, arkadaşının yakınına bırakıp oturdu. Üzerinde ince bir ceket vardı, elini cebine bırakıp bir çikolata paketi çıkardı.

 

Paketi açıp koca bir ısırık aldı, Eva'nın yüzünde tebessüm oluştu. Yudumladığı kahveyi masaya bırakıp gözlerine baktı.

 

"Çikolata sevdiğini bilmiyordum" dedi, Rüya bir ısırık daha alıp elini karnına bıraktı. "Bebek seviyor"

 

Gülümsedi Eva, elini arkadaşının göbeğine bırakıp yavaşça üzerinde gezdirdi. "Fazlası zararlı, annene çok yedirme tamam mı?"

 

Rüya tebessümle kafasını olumlu anlamda salladı, "Çok yediriyor, şikayetçiyim. Ondan da, nefes almama bile izin vermeyen babasından da."

 

Genç kızın gülümseyişi duyuldu, mavi bakışlarını arkadaşının gözlerine çevirdi. "Çok mu evhamlı?"

"Tahmin edemeyeceğin kadar, elinde olsa şirkete gelmeme bile izin vermeyecek"

"Seni çok sevdiği için bu endişesi."

"Ben.. Bende onu çok seviyorum"

 

Kafasını yavaşça yere eğdi Eva, sevmenin en acı halini yaşayarak öğrenmişti. "Sevilen hak ediyorsa, sevmek çok başka oluyordur."

 

Rüya'nın yüzü asıldı, arkadaşının gözlerinde gördüğü hüzün üzmüştü. Yarıladığı çikolatayı masaya, elini de arkadaşının elinin üzerine bıraktı.

 

"Mutluluğunun olduğu kadar acının da sebebi olduğunu bilmene rağmen onu o kadar çok seviyorsun ki."

 

Bakışını arkadaşının gözlerinden ayırdı Eva, söylediği şeylerde öylesine haklıydı ki. Kalbi, o adamla hem en büyük acıları hemde en büyük mutluluğu öğrenmişti. İki tarafta öyle ağır basıyordu ki, ikisinden de vazgeçemiyordu.

 

"Bitmesi gerekmiyor muydu?" diye sordu, dolu dolu olan gözlerini arkadaşının ela gözlerine çevirip. "Yaşattığı bunca şeyden sonra ona hissettiğim aşkın son bulması gerekmiyor muydu." diye ekledi.

 

Yanağına ufak bir damla yaş istemsizce süzüldü, dudakları kıvrıldı, ses tonu oldukça kısıktı. "Defalarca kalbime sesleniyorum, 'Seni yıktı, yaktı, paramparça etti. Artık vazgeç' ama işe yaramıyor, yine onu gördüğü anda delice çarpmaya devam ediyor."

 

Elini arkadaşının yanağına yaklaştırıp süzülen yaşı baş parmağıyla sildi Rüya. "Kalp söz dinlemeyi hiç bilmez ki, sadece kendi bildiğini yapar."

 

"Ben ömrüm boyunca böyle mi hissedeceğim? Gördükçe daha çok istemeye devam mı edeceğim?"

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı arkadaşı, "Hayır, sadece zamanla hükmetmeyi öğreneceksin. Ne istediğinden emin olduğunda kalbinde senin yolundan gidecek. İşte o zaman, senin istediğin şekilde hareket etmeye başlayacak. O zaman gerçekten de mutlu olmaya başlayacaksın."

 

Derin nefes aldı, "Şimdilik çok büyük bir savaşın içerisindesin, ne şekilde olursa da kazanan sen olacaksın, emimim. Sadece bir tek kendini düşün, çünkü mutlu olmayı en çok hak edensin."

 

Elini arkadaşının elinin üzerine bıraktı Eva, Rüya parmaklarını sıktı. "Teşekkür ederim her şey için, yeniden yanımda olduğun için"

 

Rüya tebessüm etti, "Hatırlıyor musun, çocukken hep anne olacağımız zamanların hayalini kurardık."

 

Eva kafasını olumlu anlamda salladı. İki küçük kız iken ortak hayalleri vardı, aynı zamanlarda evlenip aynı zamanlarda hamile kalacaklardı, böylece ikisinin çocukları da yaşıt ve yakın arkadaş olacaktı. İkisi de kız olmasını istemişti, tıpkı onlar gibi çok yakın iki kız arkadaş.

 

"Başaramadık" dedi Eva, arkadaşı evlenmiş, üstelik hamile kalmıştı fakat onun durumu hala çok belirsizdi. Kalbinde öylesine bir güvensizlik vardı ki, bir adama yeniden güvenip çocuk doğurmayı göze alacak cesareti yoktu.

 

Gözlerini kıstı Rüya, kafasını iki yana salladı, "Bebeğimi arkadaşsız bırakamazsın."

 

Eva tebessüm etti, "Cinsiyeti belli oldu mu?" diye sordu, konuyu dağıtmaya gayret ediyordu.

"Bir dahaki kontrolde öğrenebilirmişiz"

"Sağlıkla aramıza gelsin"

 

.... 

Ağır adımları sokağın başında durdu genç kızın. Akşam üzeriydi, şirketten çıkış yaptıktan sonra bir süre tek başına yürümüş, kafasını toplamaya çalışmıştı.

 

Tıpkı üç yıl önce gibi yine yapayalnızdı. En çok sevdiği, ikinci ailem dediği Ayla gitmek zorunda kalmıştı. İlk defa o evde bir başına kalıp bir başına uyuyacaktı.

 

İki yıldır her anında yer alan genç kızın gidişi, hem kalbinde hem de hayatında büyük bir boşluğa sebep olmuştu.

 

Derin nefes aldı, önceden olduğu gibi yine kimsesizliğe, bir başına yaşamaya alışmak zorundaydı. Bunu önce de başarmıştı, yine başarabilirdi. Onun değişmeyen kaderiydi bu, yalnızlıktan nefret etmesine rağmen hep bundan sınanıyordu.

 

Tek adım attı, gözleri istemsizce apartının karşısında bulunan kafeye kaydı. Sabah işe giderken Savaş'ı yeniden oraya ait giysilerle görmüştü. Orada çalışmaya hala devam ediyordu.

 

Zihninde sabah vardı. Genç adam yüzüne bakmamış, sırtını döndüğü gibi uzaklaşmıştı. Başını iki yana salladı, o yöne bakmak için gözleriyle büyük bir savaşa giren kalbine meydan okuyup kafasını eğdi.

 

Apartının önünde durdu, önündeki basamakların birini tırmandı, tam arkasında bir nefes hissetti. Kalbi delice çarpmaya başladı, en çok istediği kişinin yakınlığını hissetmişti.

 

Kafasını yavaşça geriye çevirdi, gözleri genç adamın bir çift siyahıyla buluştu. Üzerinde kafeye ait giysiler vardı, birkaç saattir işlerin arasında onun dönüşünü bekliyordu.

 

Eva sessiz ve tepkisizdi, anlam vermeye çalışıyordu. Sabah sırtını dönüp uzaklaşan adam, yeniden neden karşısına dikilmişti, merak ediyordu.

 

"Eva.." Dedi genç adam, kalbi hızla çarpıyordu. En derinlerde yaşamak için çırpınan kelebek, ölüme doğru son kanatlarını çırpmaya çalışıyordu.

 

"Beni affet." zihninde dün gece vardı. Uzun zamandır hiç beceremediği gözlerini kısa bir an kırpmış, onda da genç kızın annesini gördüğü andaki gözyaşları tüm rüyasını ele geçirmişti.

 

Kendini affedemiyordu, onu ağabeyine kavuşturmasına karşın, o onu ailesinden koparmıştı.

 

.... 

O yıl genç kızın hayatı tamamen düzene girmiş, sonunda üniversiteli olabilmişti. Bulunduğu şehrin en iyi üniversitelerinden birine halkla ilişkiler bölümünü kazanmayı başarmıştı.

 

Sınava giriş anında da ailesi dışında bir de genç adam ona eşlik etmişti. Savaş her daim yanında olmuş, uzaktan da olsa 'başarılar' dilemişti.

 

Genç kızın ikinci tecrübesi, diğerinden daha heyecanlı geçmiş, buna rağmen soruları özenle cevaplandırmıştı. Sonuçların açıklandığı gün sisteme genç adamla birlikte girmiş, gözlerini açıp ekrana bakma cesaretini ilk anlarda gösterememişti.

 

Savaş telefon ekranında gördüğü anda sessizliği seçip önüne geçmiş, kızın gözlerini kapatan iki elini yavaşça indirip bakışlarına hayranlıkla bakmıştı. Her şeyde olduğu gibi o, bunu da başarabilmişti.

 

"Kazandın" dediğinde, Eva başta ufak bir şaşkınlık, heyecan ve inanamazlık yaşasa da genç adamın gözlerinde gördüğü tebessümle hızla ekrana bakmıştı.

 

"Kazandım, kazandım!!" deyip hızla adamın boynuna atlamış, bulundukları kafede ikisinin gülüşü, mutluluğu ve sarılışı yankılanmıştı.

 

Savaş en az onun kadar mutluydu, bu başarıya verdiği emeğin en yakın şahidiydi, kazanmak en çok onun hakkıydı. Tıpkı arkadaşlarıyla olan ilişkilerindeki yakınlıkta olduğu gibi, tıpkı adamın hayatına neşe kattığı gibi ve tıpkı ailesine şevlatle gösterdiği ilgi gibi bunu da en layığıyla yerine getirecek, okulun en başarılı öğrencilerinden biri olacaktı.

 

Sıkı sıkı sarılıyordu genç adam, kafenin orta yerinde ayaklarını yerden kesmiş döndürüyordu. Elini gizliden kaldırdı, garsonlardan birine ufak bir işaret yaptı. Kafasını sallayan garson, arkasını dönüp uzaklaştı.

 

Heyecan doluydu Eva, yavaşça geriye çekildi. Genç adam tir tir titreyen elini sıkıca tutup sandalyeye oturttu. Gözlerini, gözlerine sabitledi, kazanacağına hiç şüphesi yoktu.

 

"Doğru gördük değil mi? Bir hata olmamıştır değil mi?"

 

Savaş kafasını tebessümle iki yana salladı, elinin tersine ufak bir öpücük kondurdu. "Hata yok sevgilim, gerçekten kazandın"

 

Kafasını olumsuz anlamda salladı Eva, hızla telefonunu yeniden eline aldı, sonuç açıklama sistemini açtı. Bilgilerini girip tıkladı, kalbi delice çarpıyordu.

 

Karşısına çıkan yazıyla yüzünde koca bir gülümseme oluştu, gerçekten de üniversiteye yerleşmişti. "Doğru" dedi, Savaş'ın ufak gülüşü duyuldu. Sessizce onu izliyor, heyecanına bölmeden ortak olmaya çalışıyordu.

 

Bir garson durdu önlerinde, elinde tuttuğu tepsinin üzerinde küçük bir yaş pasta vardı, tamamı portakallıydı. Üzerine tek bir mum konulmuştu, Savaş genç kızın anlam vermeye çalışan bakışları altında ayağa kalkıp garsonun elinden aldı.

 

Pastayı masaya, genç kızın önüne bıraktı. Çakmağı alıp tek mumu ateşlendirdi, "Bunu kutlamalıyız" dedi, Eva şaşkındı. "Bunu ne zaman ayarladın?" diye sordu merakla.

 

Tebessüm etti genç adam, kafeye girdikleri anda ayarlamaları yapmıştı, en baştan beri genç kızın kazanacağından adı gibi emindi. Garson tek işaretini beklemiş, onayı aldığı anda da getirmişti.

 

"Tekrar tebrikler" dedi, Eva kafasını olumlu anlamda salladı, heyecan doluydu. Başını yavaşça öne doğru eğip üfledi, Savaş'ın alkışı duyuldu.

 

Genç kızın okuldaki kaydına da ilk günlerine de eşlik eden her daim genç adam olmuştu, bir an bile elini bırakmamıştı. Yoğun geçen, görüşmelerini azaltan derslere rağmen ne sitemi ne de şikayeti olmuş, derslerine yoğunlaşması için elinden geleni her daim yapmıştı.

 

O gün yüzünü görmeyeli bir hafta olmuştu, Eva sabahın erken vakitlerinde okula gidiyor, dönüşü bazen akşamüzerini buluyordu. Eve geliş saatlerinde de genelde sokağa girdiği anlarda gözleri sadece genç adamı arıyordu fakat çoğunlukla göremiyordu.

 

Savaş da o saatlerde düzgün bir iş bulabilme telaşındaydı, artık hayatını düzene koymaya çalışıyordu. Birbirlerini eskisi kadar sık göremiyor olsalarda ne mesajları ne de arayışları bitmiyordu.

 

Bazı geceler sabahlara değin sohbet ediyor, birbirlerine ayrı geçirdikleri günün özetini geçiyorlardı. Eva okulundan, derslerinden ve yeni arkadaşlarından söz ediyor; Savaş ise iş için başvurduğu yerleri anlatıyordu.

 

Gittiği birçok yer daha sonra aranacağı söylenip gönderiliyor fakat hiçbir zaman geri dönüş yapılmıyordu. Her defasında da canı daha çok sıkılıyordu, geçmişi ve yaşattıkları düzgün bir geleceği olmasına engel oluyordu. Bir defa bir yerde küçük bir iş bulabilmiş, onda da agresifliği ile ikinci gün kapı dışarı edilmişti.

 

Genç adam yaşadığı zorlukları genellikle genç kızdan gizlemeyi seçiyordu, derslerinin arasında kafasını meşgul etmemek içindi tüm çabası.

 

Genç adamın iş arayışında olduğu günlerden birinde telefonuna bir mesaj geldi, ekranına merakla baktığında 'Gökyüzüm-Bir yeni mesaj' yazdığını gördü.

 

Yüzündeki tebessümle adımını durdurup açtı, "Bizim okulun yanındaki halı saha'ya gel. Okulun maçı var, yanımda olmanı istiyorum"

 

"Tamam hemen geliyorum" yazdı, günlerdir onu görememenin heyecanı her yanını sarmıştı. Hızla arkasını dönüp bir minibüse el kaldırdı.

 

.... 

Adımını durdurdu Savaş, bakışlarıyla çevreyi süzdü. Önünde üstü açık, etrafı tellerle kapalı bir halı saha vardı. İçerisi de çevresi de boştu, tek bir insan bile yoktu.

 

Şaşırdı, telefonunu çıkarıp mesajı yeniden açtı, yanlış gelmiş olabileceğini düşünmüştü. Okudu, doğruydu, hata yoktu.

 

Merakla yürüdü, halı sahanın tek girişi vardı, girişin dış tarafının bitişiğinde de küçük bir giyinme odası bulunuyordu. Gözlerini oraya çevirdi, sesler ulaşıyordu kulağına.

 

Kafasını iki yana salladı, Eva burada olamazdı. En iyisi arayıp sormaktı, cebinden telefonunu çıkardı. Genç kızın ismini bulduğu anda odanın kapısı açıldı.

 

Biri çıkış yaptı, yapılı bir bedeni olan genç bir adamdı. Siyah kısa saçları vardı, teni esmerdi. Kirli sakalları yakışıklı yüzüne daha çok yakışıklı yapmıştı. Üzerinde beyaz sade kısa kol bir forma ve kısa bir penye şort vardı, umursamadan halı sahaya girip kalelerden birinin önünde durdu.

 

Bakışını eğdi Savaş, rehberde bulduğu genç kızın ismini tuşladığı anda, kulağına bir ses ulaştı. "Kara'm" diyordu tiz ve eşsiz bir ses.

 

Genç adamın yüzünde koca bir tebessüm belirdi, ona bu şekilde seslenen tek kişi vardı. Arkasını döndü, gözleri genç kızın mavi gözleriyle buluştu.

 

"Gökyüzüm" dedi, Eva yanına yaklaştı. Tek kelime etmeden elinden tuttu. Giyinme odasına getirdi, duvardaki askıda asılı olan beyaz bir tişört vardı, eline alıp uzattı. "Bunu giy"

"Neden?"

"Soru sormak yok, hadi"

 

Onayladı Savaş, merakla dolu olmasına rağmen genç kızın odadan çıkışını izleyip üstündeki tişörtü çıkarıp beyaz olanı eline aldı, yüzünde ufak bir şaşkınlık belirdi, tişörtün arkasında ismi yazıyordu.

 

Anlam veremese de giydi, kapıyı açıp çıktığında Eva önüne yaklaştı. Elinde bir futbol topu vardı, siyah beyaz renklerdeydi, ona uzattı.

 

"Şunu da al"

 

Eline bırakıp diğer elinden tuttu. Halı sahanın içine girdi, kalede duran adama aldırmadan diğer kaleye yaklaştı. Genç adamı önüne dikip gözlerine baktı. "Artık maçı bitirme zamanı, benim için kazanmak zorundasın"

 

Arkasını döndü Eva, genç adamı elinde topla kalenin önünde bırakıp dışarı çıktı. Tellerin gerisinde durdu, yüzünde tebessüm vardı, heyecanla olacakları izliyordu.

 

"Maç başlasın!" diye seslendi, kaledeki diğer adam iki bacağını ve iki kolunu açtı, Savaş tepkisiz bekliyordu.

 

"Hadi Savaş!" diye seslendi, Savaş topu yavaşça yere indirip ayaklarının önüne bıraktı. Genç kızın gözleri diğer adama döndü, "Hadi Tolga Abi!" diye seslendi, Savaş'ın gözleri duyduğu isimle hızla önce kıza ardından da adama döndü.

 

"Merak etme Eva, sevgilini yeneceğim" diyen adamın sesiyle genç kızın yüzünde tebessüm oluştu.

 

"Sen kardeşini tanımıyorsun, o çok iyi şut atar."

"Ben uzak büyüsek bile kardeşimi, benim için neler yaptığını bilecek kadar tanıyorum."

 

Tepkisiz duruyordu Savaş, gözlerini karşısındaki adamdan bir an bile ayırmıyordu. Kısık siyah gözleri, esmer teni ve siyah saçları vardı. Koca adam olsa bile zihninde sadece onu son gördüğü an vardı, yine böyle bir sahneydi.

 

İki kardeş karşılıklı durmuştu. Tolga kalede, Savaş da topla tam karşısındaydı. Onu böyle bir günde kaybettiği gibi böyle bir günde de kazanıyordu. Gözleri dolu dolu oldu, "A-bi" dedi, Tolga başını eğdi. Güçlü durmaya, kardeşinin bunca yıl aklından çıkaramadığı maçı öncesinde tamamlamak istiyordu.

 

"Savaş" dedi Eva, tepkisiz duruşu onu endişelendirmişti. İçeri girmek için kapıya yöneldiği sırada genç adam topu zorlukla da olsa yere indirdi. Birkaç adım geriye gitti, hızlı ve sert bir şekilde vurduğu top Tolga'nın ellerinin arasında durdu.

 

"Sana öğrettiğim onca şeyi unuttun mu?" diye sordu Tolga, yüzünde hüzün dolu bir tebessüm vardı. Kardeşine küçük yaşına rağmen, en iyi şekilde maç yapmanın birçok kuralını öğretmişti.

 

"Ben.." Dedi Savaş, sustu. "Abimden sonra hiç maç yapmadım" diye ekledi. Ağabeyinin sert bir şekilde attığı topu sıkıca tutup yeniden ayaklarının önüne bıraktı.

 

"Bundan sonra sık sık yapacaksın, çünkü artık abin var"

 

Kardeşinin attığı topu ikinci kez sıkıca tuttu, Savaş gözlerinden usulca bir damla yaşın süzüldüğünü hissetti. Hızla elinin tersiyle sildi, ağabeyinin attığı topu umursamadan yanına doğru tek adım attı, Tolga da yanına yürüdü.

 

O an ne maç ne de başka bir şey umurunda olmadı, bunca zaman özlem duyduğu kardeşine yaklaştı. İki koca adam, bir halı sahanın orta yerinde çocuklar gibi birbirine sıkıca sarıldı.

 

Eva heyecanla izliyordu, telin gerisindeydi. Kalbi hızla çarpıyordu, yüzünde mutluluk barındıran gözyaşları vardı. Günlerdir uğruna derslerini aksattığı, bulmak için tüm sınıf arkadaşlarını seferber ettiği adamı getirebilmenin sevincini yaşıyordu.

 

Uzun arayışlar sonunda ona ulaşmış, sevdiği adamı özlem duyduğu, ailesine uğruna öfke biriktirdiği ağabeyine kavuşturmuştu.

... 

Birbirine özlemle bakıyordu iki kardeş, uzun zaman sonra karşılarında bir yabancı gibi dursa da kalplerinin en derinlerde kardeşlik bağı vardı, sarıldıkları anda da bunu çok iyi anlamışlardı.

 

Tolga ellerini kardeşinin iki omzuna bıraktı, gözleri buluştu. "Küçük kardeşim koca adam olmuş" dedi, Savaş kafasını onaylayarak sallamakla yetindi.

 

İkisinin de gözleri telin gerisindeki kıza döndü, Tolga eliyle gel işareti yaptı. Eva heyecanla kapıdan girip yanlarına yaklaştı.

"Bu kızı üzersen, karşında beni bulacaksın" dedi genç adam, kardeşinin gözlerine bakıp.

 

Savaş başını iki yana sallayıp elinden sıkıca tuttu, varlığına binlerce kez şükür etti. Tıpkı bir sihirdi, dokunduğu her şeyi düzelleştiren özelliklere sahipti.

 

"Siz.. Nasıl?" diye sordu merakla, hala karşısında ağabeyinin durduğuna inanamıyordu.

 

Eva kafasını eğdi, Tolga tebessüm etti. "Senin sevgilinin inadı beni buraya getirdi."

 

Genç kız tebessüm etti, genç adamın hayatındaki eksikliği öğrendikten sonra kendine tek bir hedef belirlemişti. Ona ağabeyini getirecek, yıllardır çektiği özlemi sonlandıracaktı.

 

Verildiği yuvayı öğrendikten sonra oraya gitmiş, hakkında ufak da olsa bilgi almak istemişti fakat kapılar yüzüne kapanmış, oradan hiçbir bilgi alamamıştı. Günlerce kara kara düşündükten sonra o yıllarda görevli olan bir kadına ulaşabilmişti.

 

Annesi yaşlarında bir kadındı, o sıralarda yuvadaki tüm çocukların annesiydi. Eva sınıf arkadaşlarının yardımı ve desteğiyle, adresini bulup kapısına gitmiş fakat ağzından tek kelime alamamıştı.

 

Günlerce kadının kapısına gitmiş, ona durumun özetini geçerek ikna etmeye çalışmıştı. Kapıdaki bekleyiş, her gün bir arkadaşının daha eklenmesiyle günler sonra on kişiye ulaşmıştı.

 

Herkesin tek amacı, 18 yaşında yuvada ayrılan Tolga'nın yerini öğrenmekti. Arka arkaya geçen günler, kadının sabrının taşmasına ve pes etmesine sebep olmuştu.

 

Tolga'nın yuvadan ayrıldıktan sonra bile bu kadınla iletişimde olduğu öğrenilmiş, Eva inadı ve çabasıyla telefon numarasını ve ev adresini bulmuştu.

 

Küçük bir çocukken oraya getirilen Tolga, zamanla arkadaşlara ve okula yeniden adapte olmuş fakat sevgi ve ilgiyi de sadece bu kadında bulmuştu. Onun desteğiyle büyük başarı elde etmiş, okulunu dereceyle bitirmişti. Şehrin en iyi özel üniversitelerinin birinde tam burslu okuma hakkı kazanmıştı.

 

Yıllarca devletin yardımı ve başarısına verilen burslarla eğitimini tamamlamış, bir devlet hastanesinde doktorluk mesleğini yerine getirmeye başlamıştı. Şimdi görev yaptığı bir hastanede, çok sevdiği bir kadınla nişanlıydı.

 

Eva'nın ona ulaşma çabası, bazen hasta rolüyle bazen de görüşme isteğiyle hastaneye defalarca gelmiş, sonunda iletişimi kurduğu gibi amacını dile getirmişti.

 

Genç adamın yüzünde ilk duyduğunda koca bir şaşkınlık olmuştu, onu yuvaya bıraktıkları gün sildiği ailesinde bir kardeşi olduğunu hatırlıyordu, kimseye belli etmemeye çalışsa da bazı zamanlar neler yaptığını, onu arayıp aramadığını merak etse de sormaya cesaret edememişti.

 

Eva'nın girişimi ve ayarlamasıyla da iki kardeş bir halı sahada yarım kalan maçın tamamlanması amacıyla yeniden bir araya gelmişti.

 

Savaş şaşkındı, duyduklarına inanmakta zorluk çekiyordu. Gözlerini genç kıza çevirdi, "Sen.." deyip sustu, elini yüzüne yaklaştırıp yanağında gezdirdi. "Bambaşkasın" diye ekledi, Eva tebessüm edip kollarını boynuna sıkıca sardı.

 

Kalbi artık huzurla doluydu, çabalarının sonunda adamın en büyük eksikliği son bulmuştu. "Artık mutlu olmaman için hiçbir sebep yok"

 

Savaş kollarını beline doladı, saçlarına burnunu gömdü, "Sen benim mutluluğumsun"

 

Geriye çekildi Eva, gözlerini kısıp iki kardeşe baktı. "Ben şimdilik gidiyorum, derslerim var. Sizde abi kardeş zaman geçirin"

 

Arkasını döndü, iki kardeşi geride bırakıp sahadan çıktı, başbaşa zaman geçirip ayır geçen günlerin acısını çıkarmalarını istiyordu. Tellerin gerisinden el sallayıp uzaklaştı. Artık her şey daha güzel olacaktı.

....

Bakışını bir çift maviye çevirdi genç adam, "Bu af bana geri dönebilmen için değil, çünkü bunu artık senden istemeyeceğim. Sadece kalbim sensizliği kabullenmeye çalışırken küçük bir nefese ihtiyaç duyuyor. Bu da sadece senin affın ile mümkün."

 

Eva yanağına tek damla yaşın süzüldüğünü hissetti, hızla görünmesine bile izin vermeden işaret parmağı ile sildi. İki dudağının arasından kelimeler çıkmıyordu, kalbi hızla çarpıyordu. Bu.. Genç adamın ona ilk vedasıydı. Eskisi gibi kaçmak yerine ilk defa bir vedayı gerçekleştirmeye çalışıyordu.

 

"Üç yıl önce de yapabilirdin" dedi kelimelerinin arasında zar zor.

 

Genç adamın yüzü asıldı, gözleri dolu dolu oldu. Kafasını olumlu anlamda salladı, her şeyde haklıydı. Gecenin bir yarısı kaçmak yerine gözlerine bakıp küçük de olsa bir veda gerçekleştirebilirdi.

 

"Yapamadım"

 

Yapamazdı, Gökyüzüm dediği bir çift maviye bakıp arkasını dönemezdi. Delice aşık olduğu gözlere veda edemezdi.

 

"Ben de.." dedi Eva, gözlerinden yanaklarına yaşlar hızla süzüldü. Dilinin ucundaki kelimeler kalbini parçalara ayırmasına rağmen dışarıya vermeye çabalıyordu.

 

"Seni hiçbir şekilde affetmeyeceğim"

 

Derin nefes verdi, genç adamın yanağına süzülen tek yaşa rağmen güçlü durmaya çalıştı. Yıkılmayacak, ona karşı kendini koyvermeyecekti.

 

"Bunun pişmanlığını bir ömür hissedeceksin. Yıllardır yastığa başımı huzurla koyamadığım gibi sende koyamayacaksın."

 

Arkasını döndü, yüzüne daha fazla bakıp yumuşamaktan delice korktu. Kalbi ondan çok bağımsızdı, hızlı adımlarla sparta girip kapıyı örttü.

 

Kaskatıydı genç adam, yüzüne kapanan kapıyı izliyordu. İki eli yanlardaydı, sert iki yumruk yaptı. Kafeye hızlı adımlarla yürüdü, takmış olduğu önlüğü beline bağlı iki ipini hızla açtı, boynundan da çıkarıp içeri fırlattı.

 

Koşar adımlarla sokağı geçip başka sokağa girdi, öylesine hızlıydı ki önünde çıkan genç bir adama sertçe çarptı. Adamın kaşları çatıldı, kolundan sertçe tuttu.

 

"Önüne bak!" diye uyarıda bulundu, onun yaşlarında fakat daha cılız yapıda biriydi. Savaş kolunu geriye çekmeye çalıştı, genç adam bırakmamak da direndi. Yumruk yaptığı elini yüzüne geçirdi, Savaş sarsılarak yere düştü. Burnundan kanlar damladığını hissetti, elinin tersiyle silip ayağa kalktı.

 

Adamın önüne dikilip yumruğunu aynı şekilde sertçe yüzüne geçirdi, yere düştüğünden emin olduktan sonra arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı fakat yumruğun bedelinin ağır olacağını hiç düşünemedi.

 

... 

Final için geri sayım başladı, son 5 bölümümüz kaldı. ❤️

Loading...
0%