Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19.Bölüm: Annem

@mlkshnn

Genç kızın yanakları yaş doluydu, gözlerini yavaşça kapatıp kendini bu ana inandırmaya çalıştı. Gerçekti, gerçekten kardeşi karşısındaydı. Yüzlerce defa gördüğü o rüyalardan biri değildi, bu defa gerçekten de karşısındaydı.

 

Aralarında tek adım vardı, derin bir soluk aldı. Bunca zaman olmayan bir nefesti, artık rahatladığını gösteren bir nefes. Aradaki tek adımı kapatıp kollarını kardeşinin boynuna sıkıca doladı. Eren anında karşılık verdi, iki kardeşin gözyaşlarıyla kavuşmasını herkes dolu gözlerine izledi.

 

Üç yıldır kalbini cayır cayır yakan kor ateş, erkek kardeşine kavuşmanın etkisiyle yavaş yavaş küle dönmeye başladı. Eva yanaklarının üzerinde duran iki elin büyüsüne bıraktı kendini.

 

Öylesine çok özlemiş, bu anın öylesine hayalini kurmuş ve öylesine çok rüyada görmüştü gerçek olduğuna inanmakta zorluk çekiyordu.

 

Titreyen elleriyle kardeşinin ellerini yüzünden indirdi, gözyaşları hızla süzülüyordu. Bakışlarını, onun mavi gözlerine dikti. "Ablam.." Dedi, kollarını kardeşinin boynuna öylesine sıkıca sardı ki, üç yılın özlemini bir dakikada çıkarmak istedi.

 

Eren'in kolları anında karşılık verdi, ablasını hasretle sıkı sıkı sardı. Gözlerini kapayıp burnunu boyun boşluğuna gömdü. "Affet abla.. Bizi affet" dedi, titrek dudakları ve yaş dolu gözleriyle.

 

"Bunca zaman seni hiç aramadık.." diye ekledi, Eva hiçbir şeyi duymuyor sadece kardeşini sıkı sıkı sarıyordu. Gözlerini kapatmıştı, hissetmeye çalışıyordu. Aynı anda annesini, babasını ve kız kardeşini de hissetmeyi diliyordu. Gerçek mutluluğu o anda olacak, kalbindeki yaralar iyileşmeye başlayacaktı.

 

Eren ablasının hıçkırıklarını duyup yavaşça geriye çekildi, elini yanağına bırakıp baş parmağıyla gözündeki yaşları silmeye çalıştı. Pişmanlık duyduğu o kadar şey vardı ki, hissettiği bu duyguyu yok edemeyeceğini biliyordu.

 

Düne değin kalbine ablasına biriktirdiği büyük bir öfke hakimdi, ta ki bunca zamandan sonra ilk defa karşı karşıya kalana kadar. Gözleri, onun mavi gözlerine değdiğinde tüm öfkesi buhar olup uçmuş özlemi her yanını sarmıştı.

 

Arkasını dönüp giderken, öfkesinin dinişinin yarattığı şaşkınlığı yaşıyordu. Koşa koşa hastaneden uzaklaşıp nereye gittiğini bilmeden ilerlemiş, Özlem'in takip etmesine bile izin vermeden bir sahilde bulmuştu kendini.

Bir bankın üzerine otururken tüm bedeni tir tir titremeye başlamıştı. 3 yılı ayrı geçirirken bir an bile özlemekten vazgeçmemiş, evdeki yokluğunu her daim hissetmişti.

 

Her sabah annesi okul için uyandırdığında, her daim yaptığı gibi gitmemek için direnmeye yeltense de ablasının yokluğunu, onu ikna etmeye çalışmak için olmayışını hatırlayıp itiraz etmeden hazırlanıp gitmişti.

 

Genç kızın evden ani gidişi, haylaz kardeşinin aniden büyümesine sebep olmuştu. Artık haylazlık yapmıyor, annesini kızdırabilecek her şeyden uzak duruyor ve ablasının sık sık yaptığı kurabiye çeşidini yemiyordu.

 

Bankta tek başına otururken kalbinin delice çarptığını hissediyordu. Elini yavaşça üzerine bırakırken de dudaklarından fısıltı duyuluyordu, "Öfkeli olmalıydın" dedi kalbine. Bir anda yelkenleri indirdiğine kendisi de şaşırıyordu, nasıl olurdu. Nasıl olurdu bunca zaman hissettiği öfke, onu gördüğü ilk anda yok olurdu?

 

Akşamın bir vaktine kadar oturduğu banktan ailesinin merak edip aramasıyla kalkmış, eve girerken de hiçbirinin yüzüne bakmadan odasına girmişti. Bedenini yatağa bırakırken de, sessizce izlediği tavanda ablasının yüzünü görmüştü.

 

Hatırladığından daha farklıydı, en belirgin olan da zayıflığıydı. Yüzü solgundu, gözleri kızarıktı. Saçları alıştığının çok dışında oldukça kısaydı.

 

Hatırlamamak için direndiği zihni onu tamamen ele geçirmiş, ailesinin ısrarına rağmen yemeğe oturmamış, dışarıda yediği yalanını ortaya atmıştı. Direnemeyerek gecenin bir vaktinde dolapları karıştırıp fotoğraf albümünü çıkardı.

 

Resimleri tek tek çıkarken, gözleri sadece ablasınınkilerdeydi. Dünyaya gözlerini açtığı ilk günlerde ablasının kucağında olduğu bir fotoğraf vardı, eline aldı. Genç kız 6 yaşında küçük bir çocuktu, kardeşini kollarının arasında sıkı sıkı sarmıştı.

 

Gözleri yaşla doldu genç adamın, elini ablasının yüzünde gezdirdi, 'Ablam..' dedi, resimleri hızla toplayıp ayağa kalktı. Kafasını hızla iki yana sallıyordu, bekleyecekti. Ondan daha fazla ayrı kalmayı göze almayacaktı, bir an önce yanına gidip ona sıkı sıkı sarılmalıydı.

 

Odadan çıkmak için kapıya yaklaştığı anda bakışları kolundaki saate kaydı, gecenin bir yarısıydı. Bu saatte dışarı çıkması mümkün değildi, ailesini telaşa sokmak istemiyordu.

 

Ağır adımlarla geri geri gidip yatağın ayak ucuna oturdu, gözlerini saate çevirdi. Bir an önce günün doğmasını koşa koşa ablasına gidip sıkıca sarılmayı diledi. Onsuz geçen 3 yıla rağmen bu gece oldukça uzun geçecekti.

 

Sırtını yatakla buluşturdu, bakışları tavana kaydığında telefonunun titrediğini fark etti. Cebinden çıkarıp ekrana baktı, 'Özlem' ismini gördü. Hastanede arkasından koşmasına rağmen, yolunu değiştirmiş onu bulmasına engel olmuş, defalarca aramasına rağmen cevaplandırmamıştı.

 

Derin nefes alıp kulağına yaklaştırdı, 'Alo' dediği anda genç kızın öfke dolu soluğunu hissetti. İnanmak istemiyordu Özlem, o kızın bu kadar kırgın olmasının bir sebebi de en yakın arkadaşı Eren miydi?

 

"Aptalsın Eren!!" diye haykırdı genç kız, saatlerdir ulaşmaya çalışıyordu. Genç adam sessizdi, genç kızın öfkesini dinliyordu.

 

"Onun gibi birinin kardeşi olduğu için gurur duymam gerekirken sen, ona sırtını çevirdin!! Aptalsın! Senin ablan, bunca yıl ailesi olmasına rağmen tek başına savaşan görebileceğin en güçlü kadın!!"

 

Eren yavaşça doğrulup oturdu, tek bir kelime aklında yer etti, "Tek başına mı?" diye sordu merak dolu bir tonla.

 

"Evet, tek başına! Uğruna sizi terk ettiği o adam, onu çok kısa bir süre sonra terk etti!"

"Ne!"

"Ablan... Bunca yıl çok yalnızdı Eren"

 

Genç adam hızla ayağa kalktı, gözleri yaşla doldu. Kafasını hızla iki yana sallıyordu. "Hayır, doğru değil"

....

Günün ilk ışıklarıydı, Eren ailesinin uyanmasını bile beklemeden dışarı çıkmıştı. Bir sahilde, bir bankın üzerinde oturuyordu. Yanında Özlem vardı, ikisi de sessizdi.

 

Duydukları onu sarsmış, tüm bedenini cayır cayır yakmıştı. Gözleri durmak bilmeden yaş akıtıyordu, inanmak istemiyordu. Ablası bunca zamanı nasıl bir başına geçirirdi?

 

Elleri yumruktu, öfkeliydi. Hem onu onlardan alıp bir süre sonra terk eden adama hem de ablasını sert bir şekilde tercihe zorlayıp geri dönüş yolunu kapatan babasına.

 

"Dönemedi.." Dedi, gözlerinden bir damla yaş süzüldü. "Dönemezdi" diye ekledi.

 

Özlem bakışlarını ona çevirdi, derin bir soluk verdi. Geceden bu yana konuşmuş, ağabeyinden genç kıza dair duyduğu her şeyi tek tek anlatmıştı.

 

Kafasını eğdi Eren, ayağa kalkacak gücü yoktu. Ablasına koşmak isteyen yanı, şimdi onu durduruyordu. Bunca zaman maruz kaldığı zorluklara rağmen yanında olamadığı için karşısına çıkmaya yüz bulamıyordu.

 

Dudakları kıvrıldı, alt dudağını sertçe ısırdı, kafasını eğip ellerinin arasına aldı. "Yapamam.. Karşısına çıkamam. Onca şeyin sebebi biziz." dedi, ayağa kalktı.

 

Özlem'in gözleri büyüdü, "Yapma Eren, o sizi çok özledi."

"Bunca şeye rağmen mi?" diye sordu Eren, bakışlarını genç kıza çevirip.

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, "Hadi hala hastanedeler, gidelim"

 

Eren tepki vermedi, önden ilerleyen kızı önce kısa bir süre gözleriyle izledi, sadece bir dakika sonra takip etti.

 

....

"Affet ablam" dedi Eren, Eva gözyaşlarıyla kafasını iki yana salladı. Ellerini kardeşinin yüzüne bıraktı. Yanaklarını okşuyordu, bırakırken 15 yaşında bir çocuktu, şimdi büyümüş, ufak ufak sakalları bile olmuştu.

 

"Koca.."dedi genç kız, elini sakallarının üzerinde gezdirdi. "Koca adam olmuşsun" diye ekledi.

 

Eren kafasını olumlu anlamda salladı, kollarını ona sıkı sıkı doladı. "Büyüdüm abla.. Sensiz, eksik büyüdüm" dedi, Eva onu sıkıca sarmıştı.

 

...

 

Hastanenin kantininde oturuyordu iki kardeş, bir masa vardı önlerinde. Yan yana iki sandalyede oturmuşlardı, Eva kafasını kardeşinin omzuna dayamıştı. Elleri, birbirini delice sıkmıştı. İkisi de oldukça sessizdi, bu anın gerçek olduğuna ikna olmaya çalışıyorlardı.

 

Volkan kantinin girişindeydi, gizlice ikisini izliyordu. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı, bakışını sağına çevirdi, gözleri kız kardeşine döndü. İkisinin de gözleri parıldıyordu.

 

"Onu sen mi ikna ettin?" diye sordu kız kardeşine, Özlem karşısındaki manzaraya bakıp ağabeyine döndü. Kafasını yavaşça iki yana salladı, "Zaten ikna olmuştu, ben sadece gerçekleri anlattım"

"Her şeyi mi biliyor?"

 

Gözlerini kısmış, merakla kızın gözlerine bakıyordu. Özlem alt dudağını ısırdı, ağabeyinin merak ettiği şeyi çok iyi biliyordu.

 

"Senin hislerin dışında her şeyi."

 

Genç adam derin bir soluk aldı, böyle bir durumda hislerinin bilinmesini istemiyordu. Kolunu kardeşine uzattı, Özlem tebessüm ederek yaklaştı. İki kardeş mutlulukla arkasını dönüp iki kardeşi yalnız bırakmak adına uzaklaştı.

 

"Herkes.." dedi Eva, merak ettiği çok fazla şey vardı. Susup derin bir nefes aldı, "Herkes.. İyi mi?" diye ekledi.

 

Eren tutmuş olduğu elini sıktı, "Artık iyi olacaklar" yavaşça geriye çekilip gözlerine baktı. "Eve gidelim abla, onların da seni görmesi gerek"

 

Genç kızın gözlerinde çekingenlik vardı, karşılarına çıkmaya hala cesareti yoktu. Ufak bir tepki, onu yeniden yıkacaktı.

 

"Şimdi.. değil." dedi, kafasını yeniden kardeşinin omzuna dayadı. Eren tek kelime etmedi, elinden sıkıca tutarken onun kadar sabırlı olmadığını biliyordu. Bu durumun daha fazla sürmesine izin vermeyecekti.

 

.... 

 

"Eva! Savaş!" diye bir haykırış duydu duydu genç kız, bakışını hızla o yöne çevirdi, Tolga'yı gördü. Gözleri endişe doluydu, delice genç kızı arıyordu.

 

Hızla ayağa kalktı genç kız, bakışları genç adamın üzerindeydi. "Savaş kötüleşti, yeniden ameliyata alınıyor!"

"Ne?"

 

Tolga'nın hızla ilerlediğini görüp arkasından koştu Eva, genç adamın odasına yaklaştıklarında kapının aralandığını gördü. İki doktor ve iki hemşirenin eşliğinde bir sedye odadan çıkarılıyordu, üzerinde genç adam yatıyordu.

 

Gözleri kapalıydı, hemşirelerden biri ağzına oksijen maskesi koymuştu, son sürat sedyeyi ittirip ameliyathaneye ilerletiyorlardı. Sinan Bey ve Esra Hanım bir köşede gözyaşı dökerken Eva'nın gözleri anında dolu dolu oldu.

 

Hızla sedyenin arkasından koştu, kenarından düşen elini tuttu. "Savaş.. Yapma. Lütfen Kara'm." Dedi fısıltıyla, gözyaşları hızla süzülse de genç adam yoğunbakım sınırlarına girdiği anda elleri ayrılmak zorunda kaldı.

 

Eva yavaşça yere çöktü, önce Volkan hemen arkasından da Eren ve Özlem yanına koştu. "Eva" dedi genç adam, onu dikkatle yerden kaldırıp banklardan birine oturttu.

 

"Abla" dedi Eren, önüne çömeldi, genç kız kafasını eğdi. Ona yaptığı bunca şeye rağmen hala genç adama üzüldüğünü kardeşinin görmesini istemedi.

 

Eren kafasını iki yana salladı, ablasının çenesini tutup bakışlarını sabitledi. Gözyaşlarını dikkatle sildi, "Hiçbir şey için endişe etme, ben bundan sonra her tercihinde senin arkanda olacağım" dedi, Eva alt dudağının kenarını ısırıp kollarını boynuna doladı.

 

Volkan yanına oturdu, Tolga'yla kısa bir görüşme yapıp durumu öğrenmişti. "İyi olacak" dedi rahatlatmak adına, genç kız için haykıran kalbini bastırmaya çalışıyordu.

 

.... 

 

Akşam vakitleriydi, hastaneye derin bir sessizlik hakimdi. Genç adam ameliyathanede ufak bir operasyon geçirip yeniden yoğunbakıma alınmıştı. Durumu ilkine kıyasla daha ciddiydi, bekleyenlerin üzerinde endişe vardı.

 

Uzun ince bir koridor vardı, iki tarafı baştan sona yanyana banklarla kaplıydı. Sağ tarafta Eva oturuyordu, bir köşesinde onu bir an bile yalnız bırakmayan, elini elinin içerisinden çıkarmayan erkek kardeşi vardı.

 

Diğer tarafında Volkan duruyordu, genç kızı yalnız bırakmamak adına bir an bile buradan ayrılmamıştı. Kız kardeşine ise bir süre önce beklememesini söyleyip eve göndermişti.

 

Koridorun sol tarafında genç adamın ailesi vardı, Esra Hanım'ın bir tarafında kocası diğer tarafında ise büyük oğlu vardı. Gözleri yaş doluydu, oğlunun endişesini en derinden yaşıyordu.

 

"Uyan.. Uyan oğlum" dedi gözyaşlı fısıltıyla. Tolga elini sıktı, sessizdi, defalarca doktorla görüşmüş, testleri birebir incelenmişti. Kardeşi, ameliyat sonrasın kendine geldiği gibi ayağa kalkmış, dikişlerinin iç kısımdan açılmasına ve kanamasına sebep olmuştu.

 

Aynı koridorda bekleyen kişilere rağmen herkes sessizdi, hepsinin bakışı da karşılarında duran 'yoğunbakım' kapısındaydı.

 

Eva yere eğdiği gözlerini yeniden o yazıya çevirdi, derin bir nefes verip bir hışımla ayağa kalktı. "Onu göreceğim" dedi, sesinde kararlılık vardı.

 

Tolga müdahale etmek istemedi, kardeşine en iyi ilaç bu kızdı. Kafasıyla onaylayıp arkasını döndü, ağır adımlarla onay almak adına doktorun odasına ilerledi.

 

....

 

Hemşirenin otomatik açtığı kapıyla içeriye tek adım attı genç kız, gözleri bir yatağa kaydı. Genç adam bir ölüden farksızdı, derin bir uykudaydı. Morarmalarla kaplı olan yüzünde koca bir oksijen maskesi vardı. İki kolu ve vücudu aletlerle kaplıydı, beline kadar ince beyaz bir örtü örtülmüştü.

 

Ağır adımlarla yatağın yanında durdu Eva, bedeni tir tir titriyordu. Elini yavaşça uzatıp saçlarına yaklaştırdı, parmaklarını tıpkı önceden olduğu gibi kısa tutamların içerisinde gezdirdi.

 

Gözleri yaşla doldu, istediği bu değildi. Ömrüne verdiği acılara, çaresizliklere ve gözyaşlara rağmen bir defa bile dilinden de kalbinden de böylesini geçirmemişti. Kimsesizlikle sınanırken bile asla ah etmemiş, iyi olmasını her daim dilemişti.

 

Ayaklarının uyuştuğunu hissetti, sendeleyen adımlarla kenarda bulunan ufak tabureyi yaklaştırdı. Yatağın kenarına bırakıp oturdu.

 

"Sana ahım yok.." Dedi, çektiklerini çekmesini hiçbir zaman istememişti, tek bir defasında öfkeyle yastığa başını tıpkı onun gibi rahat koyamamasını söylemiş, onda da anında pişman olmuştu.

 

Bu yaşına değin dilinden tek bir insanı kıracak kelime çıkmamıştı, bunu nasıl yapmıştı. Nasıl o anda ona bu cümleyi kurabilmişti.

 

Elini yavaşça elinin üzerine bıraktı, yanağı yaşla doldu. "Olmaz.."Dedi zorlukla. Alt dudağını yavaşça ısırıp kafasını iki yana salladı. "Böyle bitmesine izin veremezsin"

 

Bakışlarını bir an bile üzerinden ayırmadı, tepkisiz bedenini ve kapalı gözlerini izledi. Gözünden bir damla yaş hızla süzüldü, kalbinin en orta yerine koca bir yakarış hakimdi. "Ne olur.. Ne olur gözlerini aç, beni bir ömür yağmura maruz bırakma."

 

Alnını yatağın kenarına dayadı, genç adamın serum bağlı olan elini sıkı sıkı tutmuştu. Kulağına zorlukla da olsa bir ses ulaştı, kafasını hızla kaldırdığında bakışları genç adamın bitkin gözleriyle buluştu.

 

"Gök.. yüzüm" dedi, Eva'nın tüm bedeni tir tir titremeye başladı. Gözyaşlarına rahatlayıcı bir tebessüm eşlik etti. Hızla ayağa kalkıp kafasının üst kısmına ufak bir öpücük kondurdu.

 

Heyecanla elini elinden ayırıp kapıya yaklaştı, doktora bir an önce haber vermek istiyordu. Yüzünde, kızarık gözlerine rağmen tebessüm vardı.

 

Kapıyı aralayıp koridora çıktı, Tolga hızla ayağa kalkıp önüne yaklaştı. Bakışlarıyla soruyordu, kardeşinin durumun endişesini en derinden yaşıyordu.

 

"İyi.." Dedi Eva, yüzündeki tebessüme gözünden süzülen ufak bir damla yaş eşlik etti. Kafasını olumlu anlamda salladı, "Uyandı.."

 

....

 

Günün erken vakitleriydi, Eva Tolga'nın ısrarıyla geceyi evinde geçirmişti. Erkek kardeşi evine kadar eşlik etmiş, yol boyunca da onu ailesinin evine geri dönmesi için ikna etmeye çalışmıştı.

 

Genç kız o anlarda delice isteyen kalbine rağmen susmayı seçmişti, göreceği en ufak olumsuz tepki onu yıkacaktı.

 

Aralarında ufak bir anlaşma olmuş, Eva kardeşini şimdilik kimseye söz etmemesi için ikna edebilmişti. Eren kısa bir süreliğine de olsa ablasıyla gizli gizli görüşecekti.

 

Bugün erkenden uyanıp hazırlanmıştı Eren, yüzünde üç yıldan sonra ilk defa böylesine gülümseme ve neşe vardı. Gözlerini açtığı gibi önce sık sık atıştığı Eda ablasının yanağına ufak bir öpücük kondurarak 'günaydın' demişti. Genç kız ufak bir şaşkınlık sonrası tepkisizce 'günaydın' diyebilmişti. Bu alışkın olmadığı bir durumdu.

 

Daha sonra kahvaltı hazırlayan annesine yaklaşıp önce sıkı sıkı sarılmış sonra da kurması için ona yardım etmişti. Hülya Hanım şaşkınlıkla onu izlemiş, memnuniyetle alışık olmadığı bu durumun tadını çıkarmaya çalışmıştı.

 

Tüm ailenin oturduğu masaya yaklaşmamış, ablasıyla uzun zaman sonra yapacağı kahvaltının heyecanıyla hazırlanmıştı. Çıkarken annesinin gözlerine son defa bakıp derin bir nefes vermişti, bunca zamanda ablasının en çok özleyenlerden biriydi.

 

... 

 

Bir kafede karşılıklı oturuyordu iki kardeş, önlerinde özenle hazırlanmış kahvaltı servisi vardı. Eren gülüyor, hiç susmuyordu, ablasına anlatacağı çok şey biriktirmişti. Bir ara bir kızdan hoşlandığından, derslerinden, arkadaşlarından söz ediyor, Eva bazen gülümsüyor bazen yorum yapıyor bazen de sessizce dinliyordu fakat kardeşinin her kelimesinde ne kadar da olgunlaşmış olduğunu düşünüyordu.

 

Geçen dönem liseden mezun olmuştu Eren, dersleri pek dile getirmese de övünecek şekilde değildi. Mezun olabilmek için bazı sınavları zar zor geçebilmişti. Son zamanlarda da ailesinin desteğiyle bir dershaneye yazdırılmıştı, önünde bir üniversite sınavı vardı artık.

 

Elinde telefonu vardı, sıkı sıkı tutmuştu, ara ara ekrana bakıyordu. Beklediği bir şey vardı, ablasına belli etmemek için oldukça büyük çaba harcıyordu. Bildirim ışığının yandığını gördü, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Hızla ekranda beliren mesaja 'Evet, dediğim yerde bekliyorum' yazıp gönderdi.

 

Tam o anda gözleri bir yere yoğunlaştı, kafenin giriş kapısı. Onun önünde ablasının da arkasındaydı, içeri biri giriyordu. Alt dudağını yavaşça ısırdı Eren, gözlerini ablasının gözlerine çevirdi.

 

"Abla.." Dedi, Eva'nın gözleri ona döndü. Bakışlarıyla kapıyı işaret ettiğinde, genç kız kafasını merakla geriye çevirdi. Gözleri aynı tek birinin gözleriyle buluştu, annesinin..

....

Annesinin tepkisi ne olacak 💙

....

Oy ve yorumlarınız yeni bölümlerin sıklığını belirliyor. Lütfen eksik etmeyelim 💙

Loading...
0%