@mlkshnn
|
Geçen dönem liseden mezun olmuştu Eren, dersleri pek dile getirmese de övünecek şekilde değildi. Mezun olabilmek için bazı sınavları zar zor geçebilmişti. Son zamanlarda da ailesinin desteğiyle bir dershaneye yazdırılmıştı, önünde bir üniversite sınavı vardı artık.
Elinde telefonu vardı, sıkı sıkı tutmuştu, ara ara ekrana bakıyordu. Beklediği bir şey vardı, ablasına belli etmemek için oldukça büyük çaba harcıyordu. Bildirim ışığının yandığını gördü, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Hızla ekranda beliren mesaja 'Evet, dediğim yerde bekliyorum' yazıp gönderdi.
Tam o anda gözleri bir yere yoğunlaştı, kafenin giriş kapısı. Onun önünde ablasının da arkasındaydı, içeri biri giriyordu. Alt dudağını yavaşça ısırdı Eren, gözlerini ablasının gözlerine çevirdi.
"Abla.." Dedi, Eva'nın gözleri ona döndü. Bakışlarıyla kapıyı işaret ettiğinde, genç kız kafasını merakla geriye çevirdi. Gözleri aynı tek birinin gözleriyle buluştu, annesinin..
"Annem!" dedi Hülya Hanım gördüğü ilk anda, elinde bir çanta vardı, usulca yere düştü. Tüm bedeni titremeye başlamıştı. Yüzünde koca bir şaşkınlık, kalbinde acı bir haykırış vardı. Kızına duyduğu hasretti sebebi.
Eva alt dudağını ısırdı, yavaşça ayağa kalktı, dizleri titriyordu. Yanağına ardarda yaşlar süzülmeye başladı. İnanmıyordu, inanamıyordu. Annesi sadece birkaç adım uzağında durmuştu.
Alt dudağını sertçe ısırdı, tek bir adım atıp durdu. Derin bir nefes alıp hızla koşmaya başladı. Dili lal'di, kalbi ise cayır cayır yanıyordu. Aradaki birkaç adım bir ömür gibiydi, yaklaştığı anda tek kelime etmesine izin vermeden kollarını boynuna sardı.
'Anne' dedi sadece bundan zamandan sonra özlemle. Hülya Hanım'ın gözlerinden hızla yaşlar süzülüyordu. Kollarını kızının bedenine öylesine sıkı sarmıştı ki dünyayla bağı kopmuştu.
İnanmak istiyordu, bu defa rüya değildi. Bu defa gerçekten kızına sarılıyordu. Elini yavaşça kaldırıp kafasının arka kısmına bıraktı, onu kendine daha çok bastırmaya çalıştı, ne yapsa da doyamayacaktı.
"Benim.. Eva'm. Benim güzel kızım" dedi, yavaşça geriye çekilip gözlerine baktı. İki eliyle yüzünü kavramıştı, bunca zamanda oldukça zayıflamış, yüzü sararmış olsa da bu gözler delice hasret duyduğu kızının gözleriydi. Hızla iki yanağına üst üste öpücükler kondurdu.
"Yavrum" dedi fısıltıyla, yeniden kollarını ona doladı. Burnunu saçlarına gömdü, hissettiği evlat kokusunu doyasıya içine çekti. Eren sessizce bir köşede durmuştu, gözleri yaş doluydu. Tüm gece bu kavuşmanın heyecanını yaşamıştı.
Ablasına verdiği sözü ilk anda tutmayacaktı, onun gibi sabırlı olup ailesinden gizlemeyecekti. Sabah çıkarken annesine yaklaşmış, 'Bugün seni bir arkadaşımla tanıştıracağım. Gelebilir misin anne?'
Hülya Hanım tebessüm edip kafasıyla onaylamıştı, oğlunu kırmayıp arkadaşıyla tanışmaya gidecekti. "Tamam, ben sana haber vereceğim" "Tamam oğlum, görüşürüz" dedi, Eren yaklaşıp yanağına öpücük kondurdu, bugün annesinin kalbindeki en büyük eksikliği giderecekti.
Hülya Hanım kızının gözlerinin içine bakıyordu, ikisinin de yanakları yaş doluydu. "Neredeydin annem?" diye sordu yanaklarına hızla yaşlar süzüldü. Kelimeler ağzından zar zor çıkıyordu.
Eva alt dudağını ısırdı, tek kelime etmeden yeniden annesine sarıldı. Onu bir daha bırakmak, yanından ayrılmak istemiyordu. Her başı sıkıştığında, her canı sıkıldığında annesinin dizine kafasını koyup geçeceğine inanmak istiyordu.
"Ben 3 yıldır her dışarı çıktığımda etrafı gözleyerek yürüdüm. Adımlarımı.. Belki, belki kızımın güzel gözlerini yeniden görürüm diye attım."
Eva yavaşça geriye çekildi, annesinin iki elini sıkıca tuttu. Gözlerine yalvarırcasına bakıyordu, "Gelemedim anne.. Ben sizi geride bıraktım, yüzünüze nasıl bakabilirdim."
Hülya Hanım kafasını hızla iki yana salladı, "Kırgın yada kızgın değilsin değil mi annem bize? Seni böyle bir seçime mecbur ettik ama biz sensiz hiç yapamadık."
Eva'nın dudaklarından koca bir hıçkırık yükseldi, kafasını yavaşça iki yana salladı, onlara olan özlemi kırgınlığa bile izin vermemişti. Annesi de tıpkı onun gibi gözüne bakamayacağı için karşısına çıkamamıştı.
.... Elele yürüyordu iki genç, akşamın bir vaktiydi. İkisinden de ses çıkmıyor sadece genç kızın ara ara gözünden yanağına usulca yaş süzülüyordu.
Olanlara inanmakta zorluk çekiyordu, birkaç saat önce tüm ailesini aşkı uğruna bir kenara itmişti. Babasının sunduğu seçimle onlara sırtını dönüp evinden çıkmak zorunda kalmıştı. Ne yapacağını hiç bilmiyordu, onlarsız bir hayata devam edebilir miydi, emin değildi.
Savaş yanındaydı, elini bir an bile bırakmamıştı. Tıpkı onun gibi sessizdi, ne diyeceğini onu nasıl teselli edeceğini bilmiyordu. Ağzını açtığında daha çok üzmekten delice korkuyordu.
Aynı şokun içerisindeydi, olanları yeni yeni idrak ediyordu. Sevdiği, aşık olduğu kız onun için tüm ailesini geride bırakmayı seçmişti. Elini öylesine sıkı tutmuştu ki her daim yanında olacağına inandırmaya çalışıyordu.
Karanlık sokaklarda, hakim olan serin havada yersiz yurtsuzlardı. Gidecek, geceyi geçirecek bir yer bile yoktu. Genç adam ailesine götürmeyi kesinlikle düşünmemişti, genç kız ailesinin evine yakın oldukça daha çok üzülecekti.
Ceplerini karıştırmıştı Savaş, bir otel için para olmasını umut etmişti ama hayal kırıklığına uğramıştı. Üzerinde bir otele yetecek miktarda para yoktu.
Son umudu ağabeyiydi, kısa bir mesajla durumu bildirmiş, Tolga anında harekete geçmişti. Şimdilik bu geceyi geçirebileceği bir yer ayarlamaya çalışmıştı, kalıcı yerleri de halledecekti.
Elinde telefonu Savaş'ın vardı, sıkı sıkı tutmuştu. Ağabeyinden bir yardım bekliyordu, genç kıza geceyi dışarıda geçirtmek istemiyordu.
Titreyen telefonuna çevirdi bakışını hızla, beklediği mesajdı. Hızla açtı, "Şimdilik bir yer ayarladım, bir arkadaşımın evi. Uzun süredir yurt dışında, evi rahatlıkla kullanabileceğinizi söyledi. Anahtarlar apartmanın kapıcısında, kendini tanıttığında sana verecek." deyip altına da evin adresini yazmıştı.
Savaş rahatlayıcı bir soluk ile bakışını genç kıza çevirdi. "Gidelim" dedi, Eva gözlerine bakmakla yetindi.
.... Bir dairenin önünde duruyorlardı, önlerinde ahşap bir kapı, ellerinde de bir anahtar vardı. 5 katlı bir apartmanın üçüncü katıydı. Genç adam önce kıza kısa bir bakış attı, kafasıyla onayladığını görüp kilidi kapıya yerleştirip açtı.
Küçük bir salon önlerinde belirdi, en uç köşesinde ufak bir mutfak vardı. Sağ ve solunda birer olmak üzere iki odası vardı sadece. Dayalı döşeliydi, bir evde bulunulması gereken her şey bulunuyordu.
İçeri ilk adım atan Savaş oldu, bakışını genç kıza çevirdi, kapının dış tarafında durmuş bekliyordu. Tedirgindi, bilmediği bir eve, çok farklı hayata giriş yapıyordu.
Genç adam onu sessizce süzdü, saatlerdir gözyaşlarına şahit oluyordu. Derin bir nefes aldı, buna artık son vermesi gerekiyordu. Genç kız artık üzülmemeli, gözyaşı dökmemeliydi. Onu seçtiği için pişmanlık duymamalı, ömrünün en güzel günlerini geçirtmeliydi.
Aklına gelen tek şeyle yüzünde gizli bir tebessüm belirdi, hızla yaklaşıp genç kızı kucağına aldı. Kollarından birini bacaklarının altına diğerini de sırtının arkasına koyup ayaklarını yerden kesti. Eva şaşkınlıkla gözlerine baktı, "Ne yapıyorsun Savaş?" dedi.
Genç adam tebessüm etti, arkasını kapıya, yönünü de eve çevirdi. "Burası bizim ilk evimiz, içeriye ilk girişin de kucağımda olmalı" dedi, genç kızın yüzünde istem dışı da olsa tebessüm oluştu. Genç adamın kucağında içeri girerken kollarını boynuna doladı.
.... Günün ilk ışıklarıydı, çift kişilik bir yatakta yatıyorlardı. Eva sabaha değin ailesini hatırlamış, onları bir daha göremeyecek olmanın acısıyla sık sık gözyaşı dökmüştü. Gözlerini sabaha doğru bitkinlikle kapatabilmişti.
Savaş bir an bile yanından ayrılmamış, yüzünde küçük bir gülümseme görmek için her türlü çabayı sarfetmişti. Gözlerini hiç kırpmamış, bakışlarını üzerinden hiç ayırmamıştı.
Yatakta ikisi de yan pozisyondaydı, yüzleri birbirine dönüktü. Genç adam yavaşça elini uzattı, saçlarına dikkatle dokunup tutamları burnuna yaklaştırdı. Kokuyu kalbinin orta yerine çekip doğruldu.
Ayaklarını yataktan indirip ince battaniyeyi genç kızın üstüne örttü. Sırtını dönüp odadan çıktı. Mutfağa yürüdü, kahvaltı yapmaları gerekiyordu. Buzdolabını açtı, içerisinde yenebilecek hiçbir şey yoktu.
Sıkıntıyla derin bir nefes verip geriye çekildiğinde telefonuna bir mesaj geldi. Merakla cebinden çıkarıp ekrana baktı, 'abim' yazıyordu. 'Banka hesabına bir miktar yatırdım, ihtiyaçlarınızı rahatlıkla giderin'
Genç adam geri geri gidip mutfaktaki sandalyeye oturdu. Yüzü asılmıştı, koca adam olmuştu fakat ağabeyinin yardımı olmadan hiçbir şey yapamıyordu. En yakın zamanda mutlaka bir iş bulmalıydı.
Ayağa kalktı, evin içerisinde bir kağıt kalem buldu. Ufak bir not yazdı, "Markete gidiyorum." yatağın kenarındaki komodinin üzerine bırakıp evden hızla çıktı.
.... Gözlerini yavaşça araladı Eva, gözleri bir çift kara gözle buluştu. Savaş işlerini halletiği gibi soluğu onun yanında almıştı. Bir çift maviye hayranlıkla baktı, elini yanağının üzerine bıraktı. 'Gökyüzüm' dedi, Eva'nın yüzünde ufak bir tebessüm oluştu.
Yanağındaki eli sıkıca tutup yavaşça doğruldu. Bulunduğu odayı gözden geçirdi, gece öylesine kötüydü ki odaya bile bakmadan yatağa atmıştı kendini.
Küçük kare şeklinde bir odaydı, yatak çift kişilikti, başlığı duvara bitişikti. Sağ tarafında yatağa bitişik ufak bir komodin, duvarında da sokağı görebileceği bir pencere vardı. Ayak ucunda üç kapılı beyaz renk ahşap bir gardırop, bitişiğinde de aynalı bir ufak bir makyaj masası ve toz pembe bir puf, sol çaprazında da kapı vardı.
"Aç mısın?" diye sordu Savaş, Eva'nın bakışları ona döndü. Genç adamın bakışları kalbini eritiyordu, elini yavaşça uzatıp yanağının üzerine bıraktı, sakallarını yavaşça okşadı.
Kafasını olumlu anlamda salladığı anda genç adam hızla geriye çekilip onu yeniden kucağına aldı. "Mutfağa gidiyoruz" dedi, Eva şaşkınlıkla tebessüm etti.
"Her yere kucağında mı gideceğim?" diye sordu.
Savaş kafasını sallayıp gülümsedi. "Hiç şikayetçi olmam"
Yavaşça yaklaşıp yanağına ufak bir öpücük kondurdu Eva, uğruna ailesini terk ettiği bu adamı delice seviyordu. Mutfağa girdiği anda gözleri şaşkınlıkla büyüdü, masaya iki kişilik muhteşem bir kahvaltı kurulmuştu.
"Savaş" dedi şaşkınlıkla, genç adam sandalyeye oturtup önüne çömeldi. Kafasını kaldırıp gözlerinin içine baktı. Bakışlarında aşk, sevgi ve kararlılık vardı.
"Bundan sonra ömrümü sana adayacağım, seçiminden bir an bile pişmanlık duymaman için her şeyi yapacağım."
Genç kız gözlerinin dolu dolu olduğunu hissetti, elini adamın kafasına yaklaştırıp saçlarındaki kısa tutamların içerisinde parmaklarını gezdirdi.
"Seni Seviyorum" dedi, Savaş alt dudağını ısırıp gözlerini kapadı. Kafasını kızın dizlerinin üzerine dayadı, varlığına binlerce şükür etti.
"Seni çok seviyorum" dedi.
.... Günler sonra... Günler ikisi için de farklı geçiyordu, aynı evin içerisinde olmak mutlu hissettiriyordu. Dışarıya zorunlu işler dışında hiç çıkmıyorlardı, evde birlikte olmak daha çok hoşlarına gidiyordu.
Her sabah kahvaltıyı birlikte hazırlayıp masayı topluyor, bulaşıkları yıkıyorlardı. Akşamları da film arayışına giriyor, gecenin bir yarısına değin televizyonun karşısındaki koltukta birbirlerine sarılarak izliyorlardı.
Bir ara dışarı çıkıp kendileri için birkaç parça giysi ve genç kız için yeni bir telefon almışlardı. O anlarda birbirlerinin elini bir an bile bırakmamışlardı.
Bu yeni çift, apartmandaki komşuların da dikkatini çekmeye başlamıştı. Önce kapı komşu sonra da diğerleri olmak üzere hepsiyle tek tek tanışıp, tepki çekmemek adına evli oldukları yalanını söylemişlerdi.
Herkes onları memnuniyetle karşılamış, özellikle Eva çok sevilmişti. Artık gün içerisinde komşuların davetlisi olarak evlerine uğruyor, zamanını birlikte geçiriyordu.
Savaş gün içerisinde onu gönül rahatlığıyla bırakıp iş arayışına giriyordu. Yeni hayatın büyüsüne öylesine kapılmıştı ki devamını getirmek için elinden geleni yapacaktı. Önce bir iş bulacak, sonra kendilerine ait bir ev bulup onunla hayatını birleştirecekti. Ağabeyinden yardım kesinlikle kabul etmiyordu artık, kendi başının çaresine bakacaktı.
Ailesi de ona öfke doluydu, genç kızı bu şekilde ailesinden ayırışı, yaşadıkları sokakta büyük tepkiye neden olmuştu. Hiçbir komşu yüzlerine bakmıyor, sokaktan taşınmaları için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Alt komşunun evindeydi Eva, önünde ufak bir servis tabağı vardı. İçerisinde kendi yaptığı portakallı kekten bir dilim bulunuyordu. Karşısındaki insanlara bir şeyler anlatıyor gülüyordu. Mutluydu, kalbindeki aile eksikliğine rağmen genç adam üzülmemesi için elinden geleni yapıyordu.
Bir zil duyuldu, komşu çocuklarından biri açtı, Savaş gelmişti. "Eva" dedi, genç kız sesini duyduğu anda hızla ayağa kalktı. Kapıya yaklaştığında birbirlerine sıkıca sarıldılar, birkaç saattir birbirlerini görmemişlerdi.
Komşulara ufak bir selam verip genç kızı elinden tuttuğu gibi ilerledi, merdivenleri tek tek çıkarken Eva'nın gözleri ona döndü, yüzünde bilmediği bir ifade vardı. Eve girene kadar sormadı, içeri girdikleri anda 'Savaş' dedi, genç adam hızla yaklaşıp önünde diz çöktü.
Genç kızın şaşkın bakışlarının altında cebinden küçük bir kutu çıkardı, kapağını açtığında çift kişilik alyans gördü, gümüştü, daha pahalısını almaya cebindeki para yetersiz kalmıştı.
"Ömrümün güneşi, kalbimin tek sahibi.. Benimle evlenir misin?"
Eva'nın gözleri dolu dolu oldu, yüzüğün türünü bile umursamadan kafasını tereddüt etmeden aşağı yukarı salladı. "Evet, evet" dedi, Savaş gülümseyip ayağa kalktı.
Yüzüklerden birini önce onun sonra da kendi parmağına takıp kollarını bedenine sıkıca doladı. Kafasını boynuna gömdü, burnunu saçlarına dayadı. "Seni çok seviyorum, seni çok seviyorum."dedi, Eva onu sıkı sıkı sardı.
.... Banyodaydı genç kız, önce duş alıp giyinmişti. Elinde fırça vardı, aynanın önünde durmuş dişlerini fırçalıyordu. Banyonun kapısını duydu, tıklanıyordu. Kafasını geriye çevirdi, Savaş'ı gördü. Yüzünde tebessüm vardı adamın. Apartmanın bilmediği bir dairesinden kısık da olsa bir müzik sesi kulağına ulaşıyordu.
Hızla genç kızın boştaki elini tutup kendine çekti, ellerini belinde birleştirip yavaşça dans etmeye başladı. Eva şaşkınlıkla gülümsüyordu, hiç itirazı olmadan ona uyum sağlamaya çalıştı. İkisinin de gülüşü banyonun içerisinden yankılanmaya başlamıştı.
... "Kaytarma" dedi genç kız, mutfaktaydılar. Bulaşıkları yıkıyorlardı, Eva köpüklüyor, Savaş da duruluyordu. Birkaç tabak, birkaç bardaktı.
Genç adam uyarıyı dikkate almaya çalışarak tabağı musluğun önüne yaklaştırıp ovmaya çalıştı, Eva tebessümle onu izliyordu. Gayreti oldukça hoşuna gidiyordu, öğrenmek ve ona her konuda destek olmak için büyük çaba sarfediyordu.
Son bardağı da iyice köpükleyip uzattı, genç adam eline alıp iyice duruladı. Genç kız önündeki küçük köpük kovasına baktı, gözlerini kıstı, avuçlarını köpüğe daldırıp genç adamın boş anında kafasına sürdü.
Savaş şaşkınlıkla geriye çekildi, saçları tamamen beyaza bürünmüştü. Gözlerini intikamla kıstığında, Eva elini yeniden köpüğe daldırıp bu defa sakallarına sürdü.
"Noel baba" dedi, Savaş bakışlarını ona çevirdi. "Demek Noel Baba!" dedi, yakalamaya yeltendiğinde, Eva hızla arkasını dönüp kaçmaya çalıştı. Evin içerisinde ikisinin gülüşü ve koşuşu yankılanmaya başladı.
Eva dakikalar sonra yakalanacağını hissedip hızla banyoya girdi, kapıyı kapatmaya yeltendiğinde genç adam anında müdahale edip engel oldu. Ufak banyonun içerisinde genç kıza yaklaşıp kollarını beline doladı, parmaklarını karnına yaklaştırıp gıdıklamaya başladığında Eva'nın kahkahaları yankılandı.
"Yapma" dedi, gülmekten yorulmuş şekilde. "Yapma Savaş" diye ekledi iki kahkaha arasında.
Genç adam kafasını iki yana salladı, "Beni Noel Baba'ya çevirmeden önce düşünecektin bunu" dedi tebessümle.
Eva derin bir nefes alıp hızla küçük duş kabinine girdi, kapıyı örttü. Savaş önünde durdu, kapıyı özellikle açmadı. "Anlaşalım" dedi genç kız, orta yolu bulmaya çalışıyordu.
Savaş sırtını duş kabine dayadı, kollarını göğsünde bağladı. "Nasıl olacakmış?"
"Yaptığımı düzelteceğim" "İkna olursam affederim" " "Anlaştık" dedi Eva, bulunduğu duşluğun musluğuna yöneldi, ılık suya ayarlayıp kapıyı açtı. Elini genç adama uzatıp onu içeri çekti.
Ufak duşluğun içerisinde, hareket alanı oldukça sınırlıydı. Karşılıklı ve giysileriyle duruyorlardı. Tepelerinde bulunan başlıktan su ikisinin de üstüne yağmur misali süzülüyordu.
Elini, avucuna şampuan bırakıp genç adamın kafasına sürdü, parmaklarını saçlarında gezdirirken Savaş sadece onu izliyordu. Bağımlısı olduğu saçların ıslanışını izliyordu, yüzünde ufak bir tebessüm kalbinde koca bir heyecan olmuştu.
Ellerini hızla kaldırıp genç kızın bileğinden tuttu. Gözleri genç kızın gözleri ile buluştuğu anda dudağını hızla onunkine değdirdi. Eva kısa bir şaşkınlık yaşasa da kalbine hükmetmekte zorlanıyordu, anında karşılık verdi.
.... Odaya girdi genç kız, banyoda sırılsıklam olan giysilerini çıktığı gibi değiştirmiş, saçlarını kurutmuştu. Bakışları genç adamın gözleriyle buluştu, Savaş da üstünü ayrı bir odada değiştirmişti, elinde ufak bir havlu vardı saçlarını kuruluyordu.
"Affedildim mi?" diye sordu Eva tebessümle.
Savaş'ın bakışları ona döndü, havluyu bırakıp ayağa kalktı. "Affetmemek mümkün mü?" Önüne dikildi, sokaktan ilerleyen bir arabadan bir rap müzik yankılandı evin içerisinde.
Genç adam tebessümle ellerini beline doladı, genç kız karşılık verip kollarını boynuna sardı, yavaşça dans etmeye başladılar. Onlar için ayrım yoktu, duydukları her müzik dans etmek için büyük bir sebepti.
.... "Eva" dedi Savaş, genç kız yatağın ucunda oturmuştu. Bakışları dalgın, yanakları yaş doluydu. Dizlerinin önüne çömeldi genç adam, ellerini sıkıca tuttu.
"İyi misin?"
Gözünden yanağına hızla iki damla yaş süzüldü genç kızın, günlerdir ailesini görmüyordu, zihninde her an ailesinin hayal kırıklığı barındıran bakışları vardı, asla unutamayacağı bir andı.
Genç adam kafasını eğdi, her şeyden tamamen kendini sorumlu tutuyordu. Ayağa kalkıp yanına oturdu, bir elini sıkıca tutarken diğeri de genç kızın çenesine ilerledi.
Bakışlarını yavaşça kendine çevirdi, gözleri buluştu. Gökyüzüne yine yağmur hakimdi, durdurak bilmeden yağıyordu. Baş parmağıyla dikkatle yaşları silmeye çalıştı.
"Gökyüzüm" dedi, tek kelime daha edemedi. Kalbinin orta yerine hakim olan sızıya engel olamıyordu. Ailesinden ayrılma nedeni olmak, hiç istemediği bir şeydi.
Derin bir soluk verdi, kollarını ona sıkıca sardı. Saçlarını yavaşça okşamaya başladığında kulağına hıçkırık sesleri ulaştı.
Genç kız ne kardeşlerinin ne annesinin ne de babasının gözlerindeki bakışı asla unutmayacaktı.
.... "Savaş" dedi Tolga, kardeşinin sessizliğine anlam vermeye çalışıyordu. Genç adam kendine geldiği andan beri tek kelime etmemişti.
Bakışını yavaşça ağabeyinin gözlerine çevirdi, yüzünde hüzün dolu bir ifade vardı. Ömrünün en büyük hatasını yapmıştı. Gözleri dolu dolu oldu, zihninde sadece genç kızla geçirdiği güzel anlar vardı. "Sen.. Haklıydın" dedi zar zor.
Tolga anlam vermeyen bakışlarla yaklaşıp yatağın kenarına oturdu. "Ne?" "Onu.. Geride bırakmamalıydım."
Derin nefes aldı Tolga, dün gibi hatırlıyordu. Kardeşini aldığı karardan vazgeçirmek için büyük çaba sarfetmişti.
"Ben.. Çok pişmanım" dedi, yanağına bir damla yaş süzüldü. Affettim demesine rağmen gözlerinde gördüğü hüzün onu yıkan şeydi, genç kız adamın onu bir başına bırakışıyla koca bir hayal kırıklığıyla hayata devam etmek zorunda kalmıştı. Kalbine böylesine büyük bir hayal kırıklığı bıraktığı için kendini affedemiyordu.
"Yapabilirdik.. Bir arada iken her zorluğu aşabilirdik ama ben.. Verdiğim kararla hem onu hemde kendimi derinden yaraladım."
Dudakları tiremeye başladı, kelimeleri oldukça zor dile getiriyordu. Kalbinin üzerinde büyük bir acı vardı, dinmek bilmiyordu.
"Ben sadece.. Annem gibi olacağından korktum. Varlığım.. yağmurun sebebiydi. Gidersem, hayatından çıkarsam.. ömrüne yeniden güneş doğar sandım."
.... Soru: Savaş'ın son cümlesinden çıkardığınız sonuç? |
0% |