@mlkshnn
|
Bölüm şarkısı: Asya - Pişmanım 🔼🔼
.... 1 yıl sonra..
Ufak bir doğum günü partisiydi, sadece beş kişiden oluşuyordu. Bir kafede bir masanın çevresine oturulmuştu. En baş köşede Volkan vardı, bugün 27.yaş günüydü.
İş yerinden birkaç erkek arkadaşının ısrarıyla yakınlarda bir kafede öğle arasında bir kutlama yapılıyordu. Elinde telefonu vardı, morali pek yerinde değildi.
Defalarca istemediğini, gerek olmadığını söylese de arkadaşlarının hiç biri onu dilememişti, hiç olmazsa bir pasta kesilmeliydi.
Elinde telefonu vardı, gün içerisinde bir an bile yanından ayırmamıştı. Gün içinde sadece Eva'dan ufak da olsa bir arama veya bir mesaj beklemişti, ama öğlen vakitleri olmasına rağmen genç kızdan hiç ses çıkmamıştı.
Yüzünde sahte bir tebessüm vardı, arkadaşlarına belli etmemeye oldukça gayret ediyordu. Kendini avutmaya çalışıyordu her anda, genç kız yoğun çalışıyordu, hala kutlamak için uygun bir an bulamamıştı.
"Pasta geldi" dedi arkadaşlarından biri, gözleri o yöne döndü. Bir garson yaklaşıyordu, elinde bir yaş pasta vardı, üzerinde üç uzun mum vardı.
Masanın üzerine bıraktı, arkadaşlarından başka biri çakmağı aldı, mumları tek tek yaktı.
"İyi Ki Doğdun Volkan" dedi, genç adam derin bir nefes aldı, pastaya üflemek için eğildiği anda telefonu titremeye başladı.
Kalbi hızla çarpmaya başladı, beklediği arama olmalıydı. Ne pastayı ne mumları ne de üflemesi için bekleyen arkadaşlarını gördü gözleri. Hızla geriye çekilip ekrana baktı, 'Ayla - Arıyor' yazısını gördü.
Yüzü asıldı, koca bir hayal kırıklığıyla cevaplama tuşuna dokunup kulağına yaklaştırdı. "Alo" "İyi Ki Doğdun Mühendis Bey" dedi genç kız.
Volkan'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, Ayla en yakın arkadaşlarından biriydi. Aradaki mesafe bile yakınlıklarına engel olmamış, iki arkadaş her daim sohbet etme, dertleşme fırsatı yaratmıştı.
"Teşekkür ederim" dedi genç adam, Ayla alt dudağını ısırdı, "Pasta neden çikolatalı değil?" diye sordu, Volkan'ın gözleri masanın üzerinde duran pastaya döndü, muzluydu.
Gözleri büyüdü, arkadaşı pastayı nasıl bilebilirdi. Kafasını hızla geriye çevirdi, gözleri 4 veya 5 adım ilerisine kaydı. Ayla tam karşısında duruyordu.
"Ayla" dedi şaşkınlıkla, genç kız gülümseyerek kafasını olumlu anlamda salladı. "Döndüm" dedi.
Volkan gülümsedi, onu görmek mutlu etmişti. Yanına yaklaşmak için tek adım attığında, "Sana gelirken bir hediye de getirdim" dedi Ayla, kafasını yavaşça sağına çevirdi.
Genç adam adımını durdurup merakla o yöne döndü, kalabalığın içerisinde gözüne çarpan hiçbir şey olmadı. "Eva" dedi Ayla, o anda birkaç adım ilerisinde biri göründü, sırtı dönüktü, sadece uzun saçları belirginliğini haykırıyordu.
Kalbinin hızla çarpmaya başladığını hissetti Volkan, gözlerini uzun saçlardan ayırıp bir çift bakışa çevirdi. Tam karşısında duruyordu, gün boyunca ufak bir kutlama beklediği genç kız.
"Eva" dedi titrek ve heyecan dolu bir ses tonunda. Genç kız tebessüm edip yanına yaklaştı, bir yaz günüydü.
Ayağında ince topuklu, bantlı bir sandalet vardı. Dizinin üzerinde kısa bir şort ve askılı bir tişört giymişti. Omzuna küçük bir bir çanta asılıydı, elinin birinde de ufak bir hediye kutusu vardı.
Yüzü ışıl ışıl, gözleri parıldıyordu. Duruşu her zaman olduğu gibi dik, güçlü ve kendinden emindi. Geçen zaman kalbini, hayal kırıklığını, acılarını ve yalnızlığını onarmasına yardımcı olmuştu.
Adımları genç adamın önünde durdu, aralarındaki mesafe milimlikti. Kalbinin duracağını hissediyordu Volkan, tüm gün ondan bir kutlama beklerken böyle bir ihtimal aklının ucuna bile gelmemişti.
"Mutlu Yıllar" dedi, yüzünde oluşturduğu ufak bir tebessümle.
Tüm bedeninin bakışıyla titrediğini hissetti genç adam, uzun zamandır yüzünü sadece görüntülü sohbetlerde görüyor olsa da hiç biri canlı kanlı görmek gibi olmuyordu.
Elinde tuttuğu kutuyu ona uzattı Eva, genç adam merakla eline aldı. Küçük bir kutuydu, kapağını yavaşça açtı. Içerisinde minyatür bir mühendis adam figürü vardı, kafasında beyaz baret bulunan bir anahtarlıktı.
Kutudan çıkarıp eline aldı Volkan, adamın yüzüne baktı. Kahverengi saçları, kahverengi gözleri ve sakalları vardı. Kalbindeki heyecana, yüzündeki ufak tebessüm eşlik etti. "Bana benziyor" dedi, Eva gülümsedi. Özellikle bunun için gayret etmiş, özel olarak yaptırmıştı.
Ayla birkaç adım geride duruyordu, ikisini mutlulukla izliyordu. Gözleri masanın üzerinde duran pastaya kaydı, mumlar hala yanıyordu. Hızlı adımlarla yaklaşıp pastaya eğildi, tek nefeste üçünü de söndürdü. Bekleyen adamların şaşkın bakışları ona döndü, "Doğum günü çocuğunun öncelikle kendine gelişini beklemeliyiz." dedi, göz kırpıp bakışını iki arkadaşına çevirdi.
"Ne zaman döndün?" diye sordu Volkan, hala karşısında olmasının şaşkınlığını yaşıyordu.
"Yaklaşık iki saat önce" dedi, gözleri Ayla'nın gözleriyle buluştu, ikisinin de zihninde aynı an belirdi.
.... İki Saat Önce.. Havaalanına bir uçak iniş yaptı, iki genç kız göründü. Ikisinin de yüzünde koca birer tebessüm vardı, uzun süren yolculuk boyunca bir an bile gözlerini kırpmamış, uzun uzun sohbet etmişlerdi.
Sırtlarında birer çanta, ellerinde sıkıca tuttukları tekerlikli valizler vardı. İkisi de bir yıl sonra ülkeye dönüş yapmanın heyecanını yaşıyordu.
Yanyana duruyorlardı, alandan dışarı çıktıkları anda ikisinin de adımı durdurdu. Tepede yakıcı bir güneş vardı, bakışları önce gökyüzüne, sonrada karşılarındaki deniz manzarasına kaydı. Aynı anda ikisinin de yüzünde gülümseme oluştu, hiçbir şey memleket gibi olmuyordu.
Derin bir soluk aldı sağ tarafta duran, uzun saçları vardı. Bu süreçte gözü gibi bakmış, tek telini bile kestirmemişti. Gözleri, tıpkı tepesindeki gökyüzünü andırıyordu, masmavi ve ışıl ışıl.
Bakışlarını soluna çevirdi, arkadaşının gözleriyle buluştu. Ikisinin de yüzünde tebessüm oluştu, birlikte rüya gibi bir hafta geçirmişlerdi.
"Döndük" dedi Eva.
Ayla kafasını olumlu anlamda salladı. Yaklaşık bir hafta önce derslerini bitirip dönemi sonlandırmış, soluğu hışımla arkadaşının yanında almıştı. Yabancı bir ülkede iki arkadaş son günlerini önceden olduğu gibi aynı evde ve birlikte zaman geçirerek tamamlamışlardı. Bu kavuşma, ikisine de çok iyi gelmişti.
Kafasını olumlu anlamda salladı, aynı anda birbirlerine yaklaşıp sıkıca sarıldılar. Yabancı ülkelerin güzelliğine ve eşsizliğine rağmen hiçbir şey burası gibi olmuyordu. Konuştukları her anda, ülkeyi özlediklerini dile getirmekten vazgeçmemişlerdi.
"Gidelim o halde" dedi Ayla, Eva onaylar anlamında kafasını salladı. Valizlerin tutacağını sıkıca tutup taksiyi aynı anda durdurdular.
Önce Ayla bindi, memleketine gitmeden önce arkadaşının ailesiyle yüzyüze tanışacak, birkaç gün kalıp okulu başlamadan kendi ailesiyle özlem gidermeye gidip sonra geri dönecekti. Arkasından da Eva bindi, yanyana oturuyorlardı.
... Taksi genç kızın evinin olduğu sokakta durdu, indiği anda bakışlarıyla süzdü. Apartmanın önünde duruyordu, bulundukları daireye baktı. Derin bir nefes aldı, sonunda dönebilmişti.
Gözlerini sokağın içerisinde gezdirdi, zihninde silmeye çabaladığı anılar yer almaya başladığı anda kafasını iki yana salladı, bunca zamanda kalbindeki yaralar kabuk bağlamıştı, yeniden açılmasına izin vermeyecekti.
Bakışlarını arkadaşına çevirdi, "Benim evim" dedi, Ayla da yanında durdu, bakışlarını arkadaşının gösterdiği apartman dairesine çevirdi.
Bir çığlık duyuldu o anda, sokağı inletiyordu. "Abla!" diye haykırıyordu Eda, sokağın girişindeydi, elinde kitapları vardı. Okuldan eve dönüyordu.
Eva hızla o yöne döndü, gözleri kız kardeşine kaydı. "Eda" dediği anda, Eda şaşkınlıkla koşup yanına yaklaştı, ablasının bugün döneceğini bilmiyordu. İki kız kardeş sokağın orta yerinde sıkıca sarıldı.
"Döndün abla, döndün." Dedi, geriye çekilip gözlerine özlemle baktı. Her an elinde telefon, uzun sohbet etse de aynı odayı paylaştıkları günleri çok özlemişti.
"Bu Ayla" dedi Eva. Kardeşinin gözleri, ablasının arkadaşına kaydı. Tanışıp, son hafta sık sık görüntülü aramalarda sohbet etmişlerdi. Tüm aile üyeleri birlikte döneceklerinden haberdar olsa da günün belli olmadığını düşünüyordu. Bugün hepsi için sürpriz olacaktı.
"Hoşgeldin" dedi, Ayla tebessüm ederek kafasını salladığında, bir ses daha duyuldu. Pencereden erkek kardeşinin kafası görünüyordu, Eda ablasının sesini duyup merakla pencereye çıkmıştı.
"Abla" deyip heyecanla evin içinde koşturduğunda anne ve babası da bu telaşa eşlik etmişti. Aşağı ilk inen Eren olmuştu, ablasını sokağın orta yerinde kucaklayıp döndürmüş, sıkı sıkı sarılmıştı.
Hemen arkasından Hülya Hanım, kızına hasretle sarılmış, haber vermediği için ufak bir sitemde bulunmuştu, onun için hazırlık yapamamıştı.
Adnan Bey, 'Gözümün Nuru' deyip ona sıkı sıkı sarılmıştı. "Hoşgeldin, hoşgeldin kızım evine" diye eklemişti.
Ayla evin içerisinde oldukça güzel karşılanmış, anne ve baba ona kendi evladı gibi sarılmıştı. Eren ilk gördüğü anda, "Telefondakinden çok daha güzelsin" demiş, Eda tarafından anında uyarı alıp gülüşmelere sebep olmuştu.
İki kız evde kısa bir süre kalıp valizleri bıraktıktan sonra bir işleri olduğunu söyleyerek çıkmışlardı. Ayla, bir gün öncesinde Volkan'dan doğum gününün ayrıntılarını çaktırmadan da olsa öğrenmişti. Böyle bir süpriz en baştan aklında vardı.
.... "Hoşgeldin" dedi Volkan, kalbindeki heyecanı biraz da olsa bastırmaya çalışarak. O anda ona sıkıca sarılmak, yüzünü boynuna saçlarına gömmek isteyen yanına oldukça zor engel oldu.
Eva'nın yüzünde tebessüm vardı, ufak bir soluk aldı. Gözleri masanın üzerinde duran pastaya kaydı, "Muzlu" dedi, Volkan alt dudağını ısırdı.
Ufak bir bakışma geçti aralarında, genç kız pastayı çikolatalı severdi. Dünkü telefon görüşmesinde Ayla, üstüne basa basa kutlamada pastanın çikolatalı olmasını söylemiş, Volkan sürprizi bilmediği için de pek önemsememişti.
"Ben demiştim" dedi Ayla, ufak bir tebessümle.
Hızla elini kaldırdı Volkan, garsonlardan biri yaklaştı. "Çikolatalı pasta getirebilir misiniz?" dedi, Eva kafasını iki yana sallasa da garson genç adamdan onayı alıp hızla uzaklaştı.
Dakikalar içerisinde ikinci pasta masaya konuldu, Ayla mumları da oraya yerleştirdi. Elindeki çakmakla ateşlendirdi. "En baştan başlayalım o halde, iyi ki doğdun Volkan" dedi, diğer adamlarda anında eşlik etti. Bu durum oldukça hoşlarına gitmişti, iş arkadaşlarının kalbinin sahibi olan kızı ilk defa görüyorlardı.
Volkan pastayı da sesleri de duyacak durumda değildi, "Mumları üflemelisin" dedi Eva, o yöne ilerledi. Genç adam kafasıyla onaylayıp oraya yaklaştı.
Masanın önüne ikinci kez eğildi, gözlerini genç kızın mavi gözlerine çevirdi. Hayranlıkla bakıp derin bir nefes aldı, uzun zamandır tek isteği olan dileğini kalbinden geçirdi, 'Ömrüm, ömrüyle geçsin" dedi, derin bir nefes alıp mumları tek nefeste söndürdü.
.... İki Gün Sonra...
Evden çıktı Eva, kapının önünde okyanus mavisi küçük bir araba vardı. Her baktığında yüzünü gülümseten bir şeydi bu, uzun zaman boyunca hayallerinde yer almıştı.
Yapayalnız bir hayatın içerisindeyken, böyle bir arabaya sahip olup her istediği yere rahatlıkla ulaşmayı istemişti. İlk olarak o günlerde ehliyete sahip olmuştu. Otobüs beklediği, uzun uzun yürüdüğü günlerde ise daha çok kalbinden geçirmişti.
Almanya'da olduğu süreçte ailesine biriktirdiği maaşını ve hayalindeki arabanın resmini göndermişti. Geri döndüğü anda hazır olmasını istemiş, babası ve erkek kardeşi arabayı satın alıp kapının önüne park etmişti.
Yabancı ülke ona bir çok şeyi kazandırmıştı, yıkılmayan bir kaleydi artık. Zihnine bir dil daha eklenmiş, oradaki başarısı ve gayreti şirketin içinde herkes tarafından bilinmesini sağlamıştı.
Rüya defalarca aramış, verdiği kararın ve teklifin haklı gururunu dile getirmiş, genç kız sadece tebessüm etmişti. Bir yıllık süreçte o kadar çok çalışmıştı ki, kalbi geçmişindeki acıları ailesinin ve sevenlerinin desteğiyle yavaşça silmeye başlamıştı.
Artık o bambaşka biriydi, daha olgun daha kararlıydı. Kalbi onu ele geçiremediğini anladığı anda pes etmiş, uyum sağlamaya başlamıştı.
Arabanın kapısını mutlulukla açtı, sürücü koltuğuna oturup kemerini dikkatle bağladı. Derin bir nefes alıp anahtarı çevirdiği anda bir başka araba önünde durdu. Beyaz spor bir arabaydı, sürücü koltuğunda Volkan vardı.
Aralarında ufak bir bakışma geçti, iki araba karşılıklı duruyordu. Volkan arabadan inmeden telefonunu aldı, genç kız sesini duyduğu anda çantasından çıkarıp cevapladı.
"Hayırlı olsun" dedi genç adam, Eva tebessüm etti. "İlk yolcum olmak ister misin?" diye sordu. Genç adamın ona defalarca şoför olduğu anları hatırlıyordu.
Volkan tebessüm etti, hızla arabasından indi. Kapılarını kapatıp genç kızın arabasına yaklaştı, ön koltuğa tam yanına oturdu. Kemerini bağlayıp gözleriyle arabayı inceledi, sıfırdı, oldukça iyi görünüyordu.
"Bugün şoför ben olacağım" dedi Eva, Volkan ona döndü. Gözlerini kıstı, "Kazaya karışmayız umarım" dedi, genç kız tebessüm etti.
"Emin değilim" deyip arabayı çalıştırdı, önce yavaş yavaş başlayan sürüşü, ilerledikçe ve genç adamın telkinleriyle daha özgüvenli ve kendinden emin oldu.
.... Bir deniz kenarında duruyorlardı, ellerinde birer karton bardak kahve vardı. Ufak bir müzik arabanın içerisinde duyuluyordu. İkisi de sırtını ön kaputa yaslamış, manzayı izliyorlardı.
"Sen.. İyi misin?" diye sordu Volkan, delice merak ediyordu. Genç kızın kalbi hala o adam için üzülüyor muydu, hala onu özlüyor, onu sevmeye devam ediyor muydu?
Eva kahvesinden bir yudum aldı, derin bir nefes verdi. Uzakta geçirdiği bir yıl, kendiyle büyük bir savaşa girmesine sebep olmuştu.
Geçmişini unutmaya çalıştığı ilk günlerde beklemediği anlarda zihni onu hatırlatmıştı. Gördüğü çiftlerde, izlediği aşk filmlerinde de kalbi çarpmaya başlamıştı.
Fakat zaman öylesine güçlü bir ilaç olmuştu ki, genç kız geçen her günde kalbinin onu hatırlamaya daha az zaman ayırdığını fark etmişti.
Son zamanlarda karşılaştığı çiftler ise sadece yüzünde ufak bir tebessümün sebebi oluyordu. Ona geçmişini ve geçmişini kaplayan adamı da hatırlatmıyordu.
Bunun farkına varmak Eva'nın en büyük mutluluğu olmuştu, ondan vazgeçtiği o günde bile kalbinde onu unutamama korkusu vardı.
Ya kararımdan pişman olursam? Ya onu yeniden görmek istersem? Ya unutamaz, onsuz yeni bir hayata devam edemezsem?
Fakat ondaki güç öylesine büyüktü ki, direnciyle ve kararlılığıyla son zamanlarda onu günlerce bile hatırlamamaya başladığını fark etmişti.
Savaş ismi geçtiğinde artık, kalbi eskisi kadar acımıyor, özlem duymuyordu. Acısıyla, tatlısıyla geçip giden bir anı olarak kalıyordu.
Gözlerini yumdu, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. O artık kalbinin iyileşmek için kabuk bağlayan bir yarasıydı, zamanla da tamamen iyileşecekti, emindi.
"Özgürüm" dedi genç adamın sorusuna karşılık olarak.
Artık kalbi istediği yöne gidebilecek kadar özgürdü, artık geçmişin prangalarından kurtuluyordu.
Volkan'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "Bu özgürlük sana nasıl hissettiriyor peki?"
Eva tebessüm etti, genç adamın gözlerine baktı, aralarında ufak bir bakışma geçti. Derin bir nefes alıp manzaraya döndü, denizin rahatlatan havasını içine, ciğerlerine çekti.
"Çok iyi" dedi, Volkan kalbinin delice çarpmaya başladığını hissetti. Genç kız o adamı tamamen unutmaya hazırdı ve bu durumdan da oldukça memnundu.
"Sevindim"
Eva ona döndü yeniden, "Sen nasılsın?" diye sordu, Volkan ona kısa bir bakış attı, yan profilini görüyordu, pürüzsüz teni güneşin altında parıldıyordu, alışkın olmadığı uzun saçları oldukça hoş görünüyordu.
"Bıraktığın gibi." dedi, sustu. Bıraktığın gibi hala kalbim sadece senin için çarpıyor, hala isminde bile heyecanla elim ayağım birbirine giriyor.
Eva sağ taraftaydı, kahvesinin son yudumunu içti. Yere eğildi, giderken çöpe atmak üzere yere bıraktı. İki elini yan taraflardan arabasına yasladı.
Volkan onun solundaydı. Aynı şekilde kahvenin son yudumunu içip yere bıraktı. Ellerini iki yandan arabaya bıraktığı anda, parmağının ucu genç kızın eline değdi.
Kalbi anında pır pır atmaya başladı, bakışını çevirdiği anda genç kızın gözleriyle buluştu. Tüm bedeni tir tir titremeye başlamıştı, istemeye istemeye de olsa elini geriye çekti.
Eva görmezden gelmeye gayret ediyordu, bakışını önündeki manzaraya çevirdi. Volkan derin nefes aldı, zihninde sadece Ayla'yla dün gece yaptığı uzun sohbet vardı.
Genç adama artık beklememesini, en uygun zamanda olduğunu, bir adım atıp genç kızdan bir şans istemesini söylemiş, onu bugün özellikle bu nedenden dolayı Eva'nın evine göndermişti.
Derin ve sakinleştirici bir nefes aldı, ellerini arabadan ayırıp tek adımla genç kızın önüne geçti. Kalbi hızla çarpıyordu, artık beklemeye gücü yoktu.
"Eva.." Dedi, genç kızın gözleri onun kahverengi gözleriyle buluştu. "Ben.. Kesinlikle seni sıkmak, mecbur etmek ve zorlamak istemiyorum. Sadece hayatıma yön verebilmek için senden duyacak bir cevaba ihtiyacım var."
Eva tepkisiz ve sessizdi, gözleri bazen adamın kahverengi gözlerine kaysa da özellikle denize bakmaya gayret ediyordu.
"Biliyorum, yeni bir başlangıç için hazır değilsin. Kalbinde hala o adamın izleri var, bir yılda tamamen unutmanı da beklemiyorum."
Kafasını eğdi, cesaretini toplamaya çalıştı. Derin bir nefes alıp yeniden gözlerine baktı. "Duymak istediğim tek şey, bir gün.. Hazır olduğunu hissettiğin anda o kişi ben olabilir miyim?"
Eva'nın cevabı ne olmalı 💙 |
0% |