@mlkshnn
|
"Eva.." Dedi Volkan, genç kızın gözleri onun kahverengi gözleriyle buluştu. "Ben.. Kesinlikle seni sıkmak, mecbur etmek ve zorlamak istemiyorum. Sadece hayatıma yön verebilmek için senden duyacak bir cevaba ihtiyacım var."
Eva tepkisiz ve sessizdi, gözleri bazen adamın kahverengi gözlerine kaysa da özellikle denize bakmaya gayret ediyordu.
"Biliyorum, yeni bir başlangıç için hazır değilsin. Kalbinde hala o adamın izleri var, bir yılda tamamen unutmanı beklemiyorum."
Kafasını eğdi, cesaretini toplamaya çalıştı. Derin bir nefes alıp yeniden gözlerine baktı. "Duymak istediğim tek şey, bir gün.. Hazır olduğunu hissettiğin anda o kişi ben olabilir miyim?"
Eva ellerini arabadan ayırdı, kafasını yavaşça yere eğdi. Gözlerini kapattı, kalbini dinlemeye çalışıyordu. Hala en derinlerde Savaş'a dair ufak da olsa izler gerçekten de vardı ve bir gün biteceğine inancı tamdı.
Bakışını yavaşça kaldırıp bir çift kahverengi göze baktı, "Hazır.."dedi sustu. "Hazırım" diye ekledi.
Kalbinde kabuk bağlamış yaranın izi, güçlü bir ilaçla daha hızlı iyileşirdi. Yarasına merhem olacak, eskisinden daha iyi yapacak tek şey derinden hissedeceği bir sevgiydi.
Öyle bir sevgi ki.. Canı sıkıldığı anda onunla dertleşecek, üzüldüğünde gülümsetecek, yarıda bırakıldığı yolda ona her daim arkadaşlık edecekti.
Son zamanlarda var olan bir alışkanlıktı bu adam, genç kızın onu her an arama, sohbet etme isteği bir gerçekle daha yüzleşmesini sağlamıştı. Volkan, ilmek ilmek kalbinin en güzel yerinde, en kalıcı kısmında var olmaya başlamıştı.
Almanya'da her gece uzun uzun sohbet ettiği, çevresinden, arkadaşlarından, işinden ve özlemlerinden söz ettiği tek kişiydi. Ayrı geçen bir yıl, uzakları ikisi de farkında olmadan yakın etmişti.
Volkan'ın bakışları ona döndü, ağzından çıkan tek kelimeyi anlamlandırmaya çalışıyordu. "Ne?" dedi istem dışı.
Eva derin bir nefes aldı, "Hazır değilsin dedin, yanılıyorsun. Ben hazırım" "Hazırsın" dedi genç adam, elini ensesine bırakıp sertçe ovdu, anlam vermeye çalışıyordu.
Kafasını olumlu anlamda salladı genç kız, "Evet" dedi onaylarcasına.
Volkan geri geri iki adım gitti, genç kızdan olabildiğince uzaklaşmak istiyordu. Arkasını döndü, hızlı adımlarla ilerledi.
Eva şaşkınlıkla bir heykel edasında durmuş onu izliyor, ağzından tek kelime çıkmıyordu. "Volkan" dedi, genç adam kafasını hızla iki yana sallayıp ilerlemeye devam etti.
Karşısında bir cadde vardı, hızla gelip geçen arabalara rağmen karşıya geçti. Kaldırıma adım attığı anda durdu, tüm bedeni kaskatı kesildi. Şoktaydı, kulakları onu yanıltıyordu, az önce genç kızdan uzun zamandır beklediği ışığı mı görmüştü?
Kafasını geriye çevirmek istedi, cesaret edemedi. Bir hayal olduğunu fark etmekten delice korktu. Ya gerçek değilse, ya az önce aralarında böyle bir şey geçmemişse ya sadece bir yanılsama ise?
Derin derin nefes aldı, bakışını yavaşça çevirdi, gözleri genç kızın gözleriyle buluştu. Eva aynı yerinde durmuş, onu izliyordu. Şaşkındı, fakat gizlemeye çalıştığı ufak bir tebessüm hakimdi tüm benliğinde.
"Hazır mısın Eva!?" diye haykırdı, gelip geçen araçlara ve insanlara rağmen.
Eva kulağına zar zor ulaşan kelimelere kafasını sadece olumlu anlamda sallayarak karşılık verdi.
Volkan hızla koşmaya başladı, sadece saniyeler için soluğu yeniden genç kızın önünde aldı. Nefes nefeseydi, kalbi hızla çarpıyordu. Yüzünde tebessüm ve endişe aynı anda yer almıştı.
"Beni.. Sevmeye hazır mısın?" diye sordu titrek bir ses tonuyla.
Eva alt dudağını ısırdı, kafasını yeniden olumlu anlamda salladı.
Elini yavaşça kaldırdı genç adam, kızın yüzüne titreye titreye avucunu bıraktı. Hayalini hep kurduğu bir andı bu, kalbi hızla çarpıyordu. "Pişman olmayacaksın, seni o kadar çok seveceğim ki geçmişe dair hiçbir şeyi hatırlamayacaksın." "Şüphem yok" dedi ufak bir tebessümle.
Volkan elini yavaşça çekip geriye bir adım attı, kalbini defalarca olduğu gibi yeniden bir his ele geçirdi. Bu defa ona engel olan bir şey yoktu, bu defa ilk ve son olmayacak şekilde bunu yapabilirdi.
Kollarını beline doladı, kafasını boyun boşluğuna gömdü. Ayaklarını yerden kesip döndürmeye başladı, caddenin bir kaldırımında, denize karşı bir yerde iki gencin gülüşü ve yepyeni bir hayatın sesi duyuldu.
.... Birkaç ay sonra...
Elinde telefon vardı Eva'nın, endişeli bakışlarıyla evin içerisinde bir o yana bir bu yana gidiyordu. Mutfaktan çıkıp salona geçti, gözleri çevresindeki kalabalığa rağmen sadece kız kardeşine kaydı.
Eda yanına yaklaştı, ablasının dakikalardır süren endişesine anlam vermeye çalışıyordu. "Bir sorun mu var abla?" diye sordu, genç kız kardeşinin elinden tutup meraklı bakışların altında sakin bir köşeye çekti.
"Volkan telefonuna cevap vermiyor" dedi, telefonunu kardeşine çevirdi. Ekranda genç adamı defalarca arayışlarından biri vardı.
Eda bakışını saate çevirdi, akşam olmuştu. Gözlerini kısıldı, bu gerçekten de normal değildi. Genç adam böyle bir günde gecikemezdi.
"Bir yere mi takıldı acaba?"
Eva kendinden emin bir şekilde kafasını iki yana salladı, bu mümkün değildi. Volkan böyle özel bir günde başka bir şeye takılmazdı.
"Hayır, kesin bir şey oldu"
Yeniden ismini tuşladı, hızla pencereye yürüdü. Perdeyi çekip sokağa bakmaya çalıştı, ailesinin evindeydi. Eda da ona eşlik etti, aynı şekilde gözlerini sokakta gezdirdi, görünürlerde misafirler dışında kimse yoktu.
"Böyle bekleyemem, aşağı ineceğim"
Hızla arkasını döndü, kardeşinin itirazına rağmen dış kapıyı açtı. Ayağındaki ince topuklarla asansöre binmeyi düşünemeden basamakları hızlı hızlı adımlarla indi.
"Telaş yapma abla, bir şey yoktur" diyen kız kardeşine rağmen apartmandan çıktı. Bahçeyi de geçip sokağın ortasında durdu.
Gözleri giriş tarafına kaydı, üzerinde uzun kuyruğu ve sırt dekoltesi olan askılı gri renk bir elbise vardı. Saçları özenle işin uzmanı tarafından şekillendirilmişti, arka kısmından ufak ve dağınık bir topuz yapılmıştı.
"Neredesin Volkan?" diye fısıltıyla tekrarladığı anda, bir araba sokağa giriş yaptı. Beyaz ve spordu, genç kızın gözleri büyüdü. Sürücü koltuğunda genç adamı gördüğü anda gözlerini kapatıp derin bir soluk aldı.
Volkan sokağa giriş yaptığı anda orta yerinde genç kızı görmüştü. Üzerinde gri renk bir takım elbise vardı, saçlarını özenle ön kısmından yana yatırmıştı. Gözleri, kızın güzelliğinde kamaşmış, kalbi delice çarpmaya başlamıştı.
Arabayı park edip indi, hızlı adımlarla genç kızın önünde durdu. Parıldayan bakışlarıyla onu baştan aşağı süzdü. Eşsiz görünüyor, her anda aklını başından almayı başarıyordu. Nutku tutulmuş, dili lal olmuştu. Yüzünde hayran bakışlarını gösteren ufak bir tebessüm oluştu.
"Çok.." Dedi, sustu. "Çok güzel olmuşsun" diye ekledi.
Eva alt dudağını ısırdı, endişe doluydu hala. Başına bir şey gelmiş olduğunu düşünmüştü.
"Neden bu kadar geç kaldın, nasıl endişelendiğimi biliyor musun?" diye sordu, ufak bir sitem vardı kelimelerinin arasında.
"Trafik vardı"
Genç kız kafasını iki yana salladı, "Telefonuna da cevap vermedin" dedi, Volkan gözlerine bakıyordu. "Kaybettim, özür dilerim" diye cevap verdi.
Eva derin bir nefes alıp hızla kollarını boynuna doladı. "Özür dileme, sadece bana bir daha bu korkuyu yaşatma"
Aylardır aralarında büyülü günler geçiyordu, genç adam ilk andan beri verdiği sözü layığıyla yerine getirmeyi başarmıştı. Onu öyle güzel ve öyle çok sevmişti ki, Eva gördüğü ilgi ve sevgiyle başlarda şaşkınlık yaşamıştı.
Savaş'la olduğu zamanlarda kalbinin orta yerindeki sevgiye rağmen hep ufak bir endişe yer almıştı, ailesinin karşı çıkışı, genç adamın geçmişi, agresif tavırları onu her zaman endişelendirmişti.
Bir gün kötü bir şey olacağından hep korkmuştu. Her mutlu anında, benliğini saran bir şeydi bu. Elinde olmayan, tamamen istem dışı.
Volkan'a bir şans verdiğinde de biraz tereddüt etmişti, zamanla değişme ihtimalinden çok korkmuştu. Bir adam böylesine kusursuz, eşsiz olamazdı. Fakat onunla geçirdiği her gün, bir diğerinden daha güzel geçmişti.
Genç adam şansı aldığı ilk günden bu yana, her anını, her saniyesini, her dakikasını onunla geçirmişti. Önce iş yerinden yıllık iznini almış, tatil sürecini sadece genç kıza ayırmıştı.
İlk olarak ailesinden ufak bir izin almış, genç kızla kısa bir tatile çıkmak istediğini dile getirmişti. Hülya Hanım tereddüt etmeden kabul etse de Adnan Bey kızı için onay vermişti. Bu defa hayatına müdahale etmek yerine sadece arkasında olacaktı. Kızı, hata bile yapma bundan sonra arkasında bir çınar olacağını bilmeliydi.
Eva tatil fikrini en son duyan olmuştu, genç adamın teklifi karşısında kısa bir endişe yaşamış, önce ailesine sormak istediğini söylemişti. Fakat Volkan'ın 'izin aldım' demesiyle ufak bir çapta bir şaşkınlıkla yaşayıp kafasını olumlu anlamda sallamıştı.
İki gün boyunca herkesten uzak geçirilen zaman, ikisi içinde yepyeni bir başlangıcın temeli olmuştu. Bir otelin yanyana iki ayrı odasında kalıp, sadece uyudukları anda ayrı kalmışlardı.
Genç kız gözlerini her sabah 'günaydın'la açmış, her gece de 'İyi geceler' ile açmıştı. Hazırlanıp odanın kapısını açtığı her anda da genç adamı hazır bir şekilde kapının önünde beklerken görmüştü.
Başlarda garip gelen bu ilgi, zaman geçtikçe genç kızın da en güzel akışkanlığı olmuştu. Artık her uyandığında ve her gece yatağa girdiğinde gözleri de aklı da telefonunda oluyor, ondan gelecek mesajı bekliyordu.
Birlikte geçirilen rüya gibi günlerde Eva, varlığını ve ismini anmayı unuttuğu bir şeyi bir anda hatırlamıştı. Aradan aylar geçmesine rağmen kalbi, eskiyi unutup yerine çok daha güzel anılar eklemeye başlamıştı. Artık kabuk bağlayan yaranın yeri eskisinden daha iyi bir şekilde kapanmaya başlamıştı.
Aniden gerçekleşen bir olay ise onu yeni bir gerçekle daha yüzyüze getirmişti. İki hafta önce Volkan ufak bir kaza geçirmiş, genç kızın duyduğu anda aklı başından gitmiş, onu kaybetme korkusuyla baş başa kalmıştı. İşi gücü bırakıp hastaneye koşarken, kalbinin delice çarptığını hissetmişti.
Tüm benliğini saran kor, iyi olduğunu gözleriyle gördüğü ana kadar geçmek bilmemişti. O gün, bir hastane odasında, genç adam yüzü gözü yaralı bir şekilde, iki tarafında ailelerinin karşısında cebinden bir yüzük çıkarıp, 'Benimle evlenir misin?' diye sormuştu, Eva dolu gözleriyle tereddüt bile etmeden kafasını olumlu anlamda sallamıştı, 'Evet, evet evlenirim" demişti.
Volkan'ın yüzünde tebessüm vardı, genç kızın ilgisini gördükçe ömrünün baharına rengarenk çiçekler açıyordu. Kollarını beline sıkı sıkı doladı. Kafasını saçlarına gömdü, hayatının en özel anlarıydı sarıldığı anlar.
"Misafirleri daha ne kadar bekletmeyi düşünüyorsunuz?" diyen Eda'nın uyarı dolu bir ses tonuyla ikisi de geriye çekildi. Herkes ikisini bekliyordu, bugün mutlu bir evliliğin ilk adımı olacaktı. Bugün yakınlarında eşliğinde küçük bir nişan töreni yapılacaktı.
... Koca bir alkış yankılandı evin içerisinde, yüzükler takılıp kırmızı kurdele kesildikten sonra önce aile büyüklerinin eli öpüldü, herkes mutluydu.
Kalabalığın oluşturduğu çemberin orta yerinde duruyorlardı, genç adam bakışını kıza çevirdi. Karşılıklı duruyorlardı, izleyen bakışlar altında.
Genç adam ceketinin iç cebinden kırmızı bir kutu çıkardı, merakla izleyen bir çift mavi bakışın altında kapağını açtı, bir kolye göründü. Güneş figüründen oluşuyordu.
Yaklaşıp boynunun iki yanından kollarını geçirerek çengelini taktı. Eva kafasını eğip güneşe baktı, yüzünde tebessüm belirdi. Bu adam, geldiği andan beri ömrüne güneş olmuştu.
Elini uzatıp kızın elinden tuttu Volkan, gözleri onun mavi gözleriyle buluştu. Kalbi hızla çarpıyordu, "Ömrüme.. Kalbime.. Hayatıma hoş geldin." Dedi, Eva'nın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.
Yüzük ve kesilen kurdelenin bir kısmının bulunduğu elini yavaşça kaldırdı, avucunu yanağının üzerine bıraktı, parmakları sakallarına temas ettiğinde, ikisinin de kalbinde aynı anda bir kıpırtı yer aldı.
.... Sadece iki ay sonra hayal gibi bir düğün gerçekleşti, tüm sevenlerin dahil olduğu şenlik eşliğinde bir kalabalıkla. Herkesin karşısında, iki genç de nikah memurunun sorduğu soruya tereddüt etmeden 'evet' demişti.
Gecenin sonunda yeni bir hayatın olduğu yeni bir evde bir başına kaldıklarında, ikisi de heyecan doluydu. Eva ilk defa kalbinden gelen bir çift sözcüğü ona dile getirmiş, 'Seni Seviyorum' diyebilmişti. Kalbi yaralarını, bu adama olan hisleriyle tamamen sarmış, artık onun için çarpmaya başlamıştı.
Genç adam o anda büyük mutluluk içerisinde, beyazlar içerisinde adeta bir periye dönüşen kıza sıkı sıkı sarılmış, bir gün bunu duyacağına inanmakta haklı olduğunu anlamıştı.
Ona soyadını verdiğinde, bir ömür mutlu edeceğine, her daim arkasında ve her kararında yanında olacağının da sözünü vermişti.
O gece ikisi bir ömür birbirlerine ait olmuşlardı.
.... 4 Yıl Sonra.. Bir parktaydı Eva, yanında minicik bir kız çocuğu vardı. Sadece 2 buçuk yaşındaydı, annesinin elinden tutmuş minik minik adımlar atıyordu.
Annesinin tıpkısı masmavi gözleri vardı, at kuyruğu yapılı kahverengi saçları ve yüz şekli tamamen babasıydı. Evin güneşi, neşesi ve evliliğin 1 buçuk yıl sonraki en güzel hediyesiydi.
Bir akşam üzeriydi, Eva işlerini bitirdiği gibi minik kızını emanet ettiği ailesinden almış, parka getirmişti. Bu, doğumundan beri süregelen bir gelenekti, anne ve babası yoğun işlerin arasında ona vakit ayırmaya çalışıyor, her gün bu saatlerde birlikte parka getiriyorlardı.
Bakışlarını kızına çevirdi, merakla parkı izliyordu. Yüzünde tebessüm oluştu, minik bebek günün bu saatlerini çok seviyordu. Gün içerisinde anne ve babasını en çok gördüğü, onlarla doya doya vakit geçirip özlem giderdiği saatlerdi.
Anne babası onu anneannesinden veya babaannesinden aldığı anda küçük kollarını onlara doya doya sarıyordu. Bazı sabahlar ağlıyor, onu bırakmamaları için direniyordu. Öyle anlarda ya anne babasının çabaları ya da dedesi Adnan Bey'le sallanan koltukta oturmak sakinleştirebiliyordu sadece.
Sakinleştiğini görmeden ne annesi ne de babası onu bırakıp işe gidemiyordu. Ona her sabah gülücüklerle el sallayarak veda etmek, en büyük kuralları olmuştu.
"Anneciğim, sallanmak ister misin?" diye sordu Eva, kızının salıncağa baktığını görüp.
Küçük kız gözlerini yavaşça kaldırıp annesine baktı, bu bir onaydı. Eva eğilip onu kucağına aldı, salıncaklardan birine oturtup güvenliğini kapattı. Önünde durup yavaşça sallamaya başladı, kızının mutluluğu mutluluk sebebi, gülüşü ise gülüş sebebiydi.
.... "Baba" dedi minik kız, hala babasını görememenin merakındaydı. Her gün parkta, o da annesi gibi yanında olurdu.
Kolundaki saate çevirdi Eva gözlerini, kocası bugün biraz gecikmek zorunda olduğunu söylemişti. "Gelmek üzeredir anneciğim" dedi, kızını salıncaktan indirdi.
Ayaklarını yere indirip elinden tuttu, anne kız ufak ufak adımlarla parkın içerisinde yürüyorken genç kızın gözleri tek bir şeye kaydı.
Son olarak yüzünü yıllar önce veda ettiği gün gördüğü, geçmişinin silinmiş bir izi olan Savaş..
Genç adam sessizdi, gözleri önce Eva'ya sonra da elinden tuttuğu minik kıza kaydı. Yüzüne, minicik boyuna ve masmavi gözlerine hayranlıkla baktı.
Tek kelime edemiyordu, ağır birkaç adımını küçük kızın önünde durdurdu, yavaşça boyuna eğildi. Elleri tir tir titriyordu, yavaşça yanağının üzerine bıraktı.
Annesinin tıpkısı, gökyüzünü andıran bir çift minik göze bakarken yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Sen..." Dedi, sustu. Kelimeler zar zor iki dudağının arasından çıkıyordu. "Çok güzelsin" diye ekledi.
Eva gözlerinin dolduğunu hissetti, sebebi sadece genç adamın titrek kelimeleriydi. Bunca zamanda ona dair kalbinde bir aşk değil sadece vefa kalmıştı, ömrünün tüm aşkı sadece kocası ve kızına aitti.
Küçük kız hızla geriye çekilip kollarını annesinin tek bacağına sardı. Yabancı adamın teması korkutmuş, annesine sığınmıştı.
Gözünden yanağına bir damla yaş süzüldü adamın, yaptığı hata kalbini bir kez daha yakıp kül etti. Verdiği bir karar ondan hayatını, geleceğini, kadınını ve belki de böylesine güzel bir çocuğa baba olma hakkını almıştı.
Yavaşça ayağa kalkıp Eva'nın yüzüne baktı. Saçları uzamıştı, tıpkı önceden olduğu gibi. Yüzüne, gözlerine güneş hakim olmuştu. Volkan onu gerçekten mutlu ediyordu.
Kalbinin orta yerini büyük bir rahatlama sardı, onsuzluğun acısını yaşasa bile, o mutluydu. Güven veren bir adamın karısı, bir meleğin annesiydi.
"Gideyim" dedi, genç kadının sessizliğine bakıyordu. Küçük kızın gözlerine son defa bakıp ağır adımlarla arkasını döndü.
Tek adım attığında Eva'nın sesi duyuldu, "Nasılsın?" diye soruyordu. Bunca yılını nasıl geçirdiğini, neler yaptığını merak etmiş, hayatına bir yön vermiş olmasını diliyordu.
Kafasını yavaşça yeniden ona çevirdi genç adam, "İyiyim.." Dedi, sustu. Derin bir nefes aldı, "Bir oğlum var." diye ekledi.
Eva'nın yüzünde rahatladığını gösteren bir ifade belirdi, memnun olmuştu. "İki aylık" dedi genç adam.
Kafasını olumlu anlamda salladı Eva, tebessüm ediyordu. "Tebrik ederim" demekle yetindi.
"Büyüyecek. Ben.. Hata yapmamasını öğreteceğim. Ömrünü pişmanlıkla geçirmesine asla izin vermeyeceğim."
Kızının elinden sıkıca tutmuştu Eva, tek kelime etmedi. Sadece kafasıyla ufak bir olumlu sallamayla yetindi. Kızının huysuzlandığını görüyordu, önüne eğilip kucağına aldı.
"Gitmeliyim" dedi genç adam, veda etmek adına kafasını sallayıp arkasını döndü. Uzaklaşmak için attığı her adımda Eva'nın kızını sakinleştirme çabasını pür dikkat dinliyordu.
Bu karşılaşma tamamen tesadüfi olsa da diğer üç dönüşü tamamen bilinçliydi.
İlki, genç kıza yaptığı gerçek vedadan birkaç ay sonraydı. Özlemine dayanamayıp dönmüş, yurtdışına gittiğini öğrenmişti.
Ikincisi de aylar sonra bir yaz mevsimiydi, genç kızın evinin olduğu sokağın başında onu görmeyi bekliyordu. Eva o anda gri, kuyruğu olan sırt dekolteli bir elbiseyle sokağın orta yerinde belirmiş, Volkan'ı gördüğü anda yaklaşıp sarılmıştı.
Üçüncüsü ise ailesinin adama evlilik önerisinde bulunmasıyla olmuştu. Ağabeyinin görev aldığı hastaneden genç bir kız, onu gördüğü anda ilgi duymaya başlayıp niyetini belli etmişti. Tolga ve diğer aile üyelerinin de önerisiyle Savaş, karar vermeden önce bir kez daha genç kıza gitmek istemişti. Ve bu dönüşü onu, karnı burnunda hamileyken görmekle sonuçlanmıştı.
Onun için sondu, Eva mutlu bir evliliğin içerisindeydi. Karşısına çıkmaya hakkı yoktu, diğer gelişlerinde olduğu gibi bunda da geldiği gibi gitmiş ve evliliğe karar vermişti.
Şimdi ağabeyinin desteğiyle açılan bir kafenin sahibi ve işletmeni olmuştu. Karısına özenle ilgi gösteren ve üzmemek için elinden geleni yapan bir aile babasıydı. Oğlunun dünyaya gelişi, hayata devam etmesinde en büyük güç olmuştu.
Attığı adımlar hızlı olması için gösterdiği çabaya rağmen oldukça yavaştı. Heyecan dolu minik ve tiz bir ses ulaştı aynı anda kulağına.
"Baba!" dedi minik Güneş, babasını görmenin sevincini yaşıyordu.
Genç adamın yüzünde tebessüm vardı, yaklaştığı gibi kızını kucağına alıp karısının alnına ufak bir öpücük kondurdu.
"Çok geç kaldım, trafik çok yoğundu." Dedi, Eva kafasını iki yana salladı. Genç adam oldukça inceydi, söylediği, dile getirdiği her kelimeye oldukça dikkat ediyordu.
Parka giriş yaptığı anda gözleri sadece Savaş'a kaymış, şaşkınlığına rağmen ufak da olsa bir tereddüt yaşamamıştı. Karısına güveni sonsuzdu. Düşündüğü gibi de onu hayal kırıklığına uğratacak tek kelime etmemişti. Kalbinde yıllardır ufak da olsa bir şüphe yoktu, Eva sadece ona ve minik kızlarına aitti.
"Aba.. Odum" dedi minik kız, babasının gözlerine bakıp. "Ne dedin babacığım?" diye sordu merakla.
"Baba.. Aba odum" dedi kendi dilinde yeniden. Babası kızının zoraki kelimelerine anlam vermeye çalışıyordu.
Güneş kolunu babasının boynuna doladı, zihninde sadece çok kısa süre öncesi vardı. "Aba.. odum" dedi bir daha.
Volkan'ın gözleri karısına döndü, Eva kafasını yavaşça iki yana sallayıp işaret parmağını dudağına bırakarak gizlice kızına susmasını işaret ediyordu. Kocasının bakışlarını gördüğü anda elini indirdi.
"Ne dediğini anlayabiliyor musun?" diye sordu, bir şeyler döndüğünü seziyordu.
Eva kafasını yavaşça iki yana salladı, "Araba aldım demek istiyor sanırım. Az önce mağazadan küçük bir araba satın almıştık"
Volkan tebessüm edip kızına baktı, "Araba mı aldın babacığım?" diye sordu, küçük kız kafasını hızla iki yana salladı.
"Aba.." Dedi, "Araba" diye düzeltti Volkan sabırla.
Küçük kızın sabrı taşmıştı, anlaşılmamak sinirlendiriyordu. "Aba odum!" dedi tekrar. Hızla annesinin çantasını çekiştirdi.
Eva derin bir nefes verdi, kızı daha fazla saklı tutmasına izin vermeyecekti, sürprizi burada bitirmek zorundaydı.
Çantanın fermuarını açtı, minik kız elini içine daldırdı. Aradığı şeyi hızla çıkardı, bir kağıttı, babasına uzattı.
"Aba..Odum" dedi yeniden. Volkan eline alıp açtı, bir ultrason görüntüsü belirdi. Tarihine baktı, bugüne aitti ve üst köşesinde de karısının ismi yazıyordu.
"Eva" dedi, hızla ona döndü. "Abla oldum.. mu demek istiyor?" diye ekledi. Küçük kızın yüzünde rahatlayan bir ifade belirdi, annesinin sürprizini bozmanın gururunu yaşıyordu.
Annesiyle birlikte hastaneye gitmişlerdi. Yapılan testler sonucu ikisi de büyük bir sürprizle karşılaşmıştı, minik bir can, minik bir kalp atışı ve 5 haftalık bir ultrason resmi..
Eva, kızının eline kardeşinin görüntüsünü verip, "Sen.. abla oldun" demişti. Küçük kız heyecanla babasına anlatmaya çalışıyordu.
Eva alt dudağının kenarını ısırdı, gözleri parıldıyordu. "Bebeğimiz olacak" dedi, Volkan şaşkınlıkla gözlerine bakıyordu. Bakışları önce minik kızına kaydı, hemen ardından karısının göbeğine, sonra da yüzüne.
"Doğru mu?"
Genç kız kafasını onaylar anlamında salladı.
"Tek çocuk istiyordun" Dedi Volkan.
Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, her daim dünyaya tek bir çocuk getirmeyi uygun bulduğunu dile getirmişti. Çalışam ebeveynler olarak, yoğun iş temposu arasında ilgilenememekten, yetememekten ve eksik bırakmaktan endişe ediyordu.
"Senin gibi bir babanın ömrünü tek çocukla geçirmesi adaletli olmazdı."
Kocası dile getirmese de her daim başka çocukları da olmasını istemişti. Kalabalık bir aile hayaliydi fakat karısının kararına da her daim saygı duyup anlayışla karşılıyordu.
"Baba oluyorum!" dedi, hızla yaklaştığı gibi boştaki kolunu da karısına sıkıca doladı.
Eva gülümsedi, kararından pişman değildi, olmayacaktı. Ona sonsuz güveni vardı, eşi görülmeyen bir adam ve babaydı.
Evliliklerinin bunca yılında terk edilme korkusunu en ince detaylarıyla yok etmiş, her sabah işe gitmeden önce uyandırıp 'İşe gidiyorum, döneceğim' diyerek, yanında olduğuna, hep olacağına inandırmıştı. Bu adam onu çok seviyordu, hiçbir zorlukta da bir bahanenin arkasına sığınıp terk etmeyecekti.
Sadece 8 ay sonra Eva bir erkek bebek dünyaya getirdi, babası kızında da olduğu gibi ismini kendisi koydu. 'Deniz'.
Artık iki çocuğu olan geniş bir aileydiler.
O sıralarda Savaş tüm zamanını ailesine ve işine ayırıyordu. Kalbinin en derin sızısı bebeğinin dünyaya gelişiyle ufak ufak azalmaya başlamıştı. Artık onun için güneş, oğlunun gülüşünde ve her 'baba' deyişindeydi.
Farklı hayatların içerisinde iki ayrı yuva kurulmuştu, ikisinin de geçmişi zihinlerinin en derin yerinde ufak bir çizik gibi kalmıştı fakat geçen her zamanda silikleşiyordu.
Eva iki çocuklu, yoğun çalışan bir anneydi, zamanının çoğunu kocası ve çocuklarına ayırıyordu. Fırsat buldukları her anda, iki çocukla ufak bir tatil yapıp birlikte oldukları anlarla hafızalarına güzel anılar ekliyorlardı.
Savaş bir kafeyi işleten, ailesine büyük özen gösteren bir babaydı. Attığı her adımda, ağzından çıkan her kelimede defalarca düşünüyordu, ömründe bir pişmanlığı daha ekleyecek güç yoktu.
Yıllar yıllar sonra yeniden karşılaştılar, fakat artık hatırladıkları tek şey, sadece eski iki arkadaş olduklarıydı.
Eva kızının iyi bir dereceyle iyi bir lise kazanışını aile arasında kutlamak istemiş, kızının okuyacağı şehirde iki çocuklu bir aile olarak bir kafeye geçtiğinde, oranın Savaş'a ait olduğunu bile bilmiyordu.
Sadece istettiği bir pasta ile kızının başarısını kutluyordu. Yanında kocası, karşısında biri 15 biri de 11 yaşında iki çocuğu vardı. Deniz tıpkı babasıydı, her hareketinde onu örnek aldığını belli ediyordu.
Güneş ise annesinin izinden gidiyordu, onun idoldüydü. Hayranlıkla her adımını takip edip başarılı olmak için büyük çaba sarf ediyordu. Yaşına rağmen oldukça güçlüydü, gücünü de tamamen annesinden alıyordu.
Savaş kafenin iç kısmındaydı, ayrı geçen yıllara rağmen gördüğü anda bir çift maviyi tanımıştı. Eskisi gibi kalbinin delice çarpma nedeni olmasa da ufak bir sızı hissetmişti.
Sessiz ve gizlice onları izledi, "Baba" diyen bir sesle o yöne döndü. Oğluydu, üç çocuğunun ortancasıydı. Okuldan döndüğü gibi babasına yardım etmeye geliyordu.
Savaş'ın gözleri 9 yaşındaki oğlunun bakışı ile parıldadı, iyi bir aile babasıydı. Onları mutlu etmek için büyük bir çaba sarfediyordu.
İstem dışı da olsa Eva, bir an kafasını geriye çevirme hissine kapıldı, gözleri çocuğun kafasını okşayan adama döndü. Yüzünde koca bir şaşkınlık oluştu, bir çift kara, bir çift mavi ile yıllar sonra yeniden buluşuyordu.
Aralarında şaşkın ve ufak bir tebessüm oluştu, sadece kafalarını sallayarak selamlaştılar. Volkan'ın gözleri de adama döndü, aynı şekilde kafasını selam vermek adına salladı.
Savaş karşılık verip tüm dikkatini oğluna çevirdi, pür dikkat onu dinliyordu. Artık ailesi, değer verip zamanla sevdiği karısı ve üzerlerine titrediği çocuklarıydı. O artık gerçek bir aile babası ve eşti.
Volkan ve Eva'da iki çocuğunun aynı anda üflediği pastaya alkışla karşılık verdi.
Bir daha hiçbiri kafasını geriye çevirip diğerine bakma gereği duymadı. İkisinin de önceliği ailesi olmuştu artık. Geçmişte kalan bir aşk, pişmanlıkla dolu bir kararla son bulmuş, iki genç iki ayrı hayatın içerisinde, birbirinden ayrı yuvalar kurabilmeyi zor da olsa başarabilmişlerdi.
Mutluluk bazen kavuşmakta değil, ayrı kurulan farklı hayatlardadır.
-SON-
.... Yazardan kitapla ilgili ufak notlar.. "Bir adam kalbinize kapanması zor yaralar açıyorsa, aşkınıza ve sevginize yenilip kesinlikle affetmeyin. "
'Onsuz yapamam, yaşayamam' demeyin. Çünkü bu bir yanılsamadır, yapabilirsiniz ve yaşayabilirsiniz. Hayat ondan ibaret değildir. Bir kadın istediği zaman, yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Buna Eva'nın hikayesinde hepiniz şahit oldunuz, bir başına ayakta durmayı da onsuz bir hayat kurmayı da en güzeliyle başardı."
"Aşk ömürlük değildir, sadece bir alışkanlıktır. İstendiği zaman zor da olsa bir gün başka yöne gidebilir."
"Eva'nın geçmişi Savaş'la bile olsa geleceği Volkan'daydı. Karşısında iki seçenek vardı:
Biri hüznü biri mutluluğu, Biri öfkesi biri tebessümü, Biri kırgınlığı biri barışığı, Biri geçmişi biri geleceğiydi.
O.. hüznü, öfkesini, kırgınlığını ve geçmişini bir köşeye bırakıp mutluluğu, tebessümü ve geleceği seçti. Ve bu kararıyla mutlu bir hayatın içerisinde, eşsiz bir adamın karısı ve dünya güzeli bir bebeğin annesi oldu.
... Savaş'ın açtığı derin yaralar, onun kalbinde her daim ufak da olsa biz iz olarak yer alacaktı. Bu yüzden Savaş'la olmadığı için karşı çıkacak olanlara özellikle belirtmek istiyorum:
"Bazen mutluluk, ayrı kurulan farklı hayatlardadır."
|
0% |