Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.Bölüm: İkinci Savaş

@mlkshnn

"Gül"🌹☀️

.... 

"Seni çok seviyorum Eva"


Alt dudağını ısırdı genç kız, bu sözleri öncesinde adamın ağzından defalarca duymuştu. Öylesine inanmıştı ki, ailesini hiç düşünmeden geride bırakabilmişti.


Tek kelime etmedi, bu adam için nefesini bile yormak istemedi. Unutmayacaktı, gecenin bir yarısı çantasını toplayarak kaçışını, onu yapayalnız ortada bırakışını.


"Eva hata ettim, affet beni. Çok pişmanım"


Derin nefes aldı genç kız, sessizliğini daha fazla sürdüremiyordu. Mavilerini adamın kara gözlerine dikti.


"Hangimiz daha pişman? Senin için ailesini terk eden ben mi? Ailesi için beni terk eden sen mi?!"


Afalladı genç adam, kızın gözlerindeki öfkeyi ilk defa bu denli görüyordu. Tek kelime edemedi, Eva bir adım daha atıp yanına yaklaştı.


Bakışlarında öfke, hayal kırıklığı, en derinlerde ise bastırmaya çalıştığı büyük özlem vardı.


"Söyle bana! Hangimiz pişman?!"


Kafasını yavaşça eğdi genç adam, bunca şeyin tek nedeni olduğunu biliyordu. Gözlerinin dolduğunu hissetti, kalbi kor alevlerin içerisindeydi.


Onun için ailesini bıraktığını, onlarsız geçen her gün de gözyaşı döktüğü ve özlediğini defalarca söyleyip adamın kollarına sığındığı anlar zihninde bir bir yer aldı.


Her defasında sıkıca sarılıp yanında olacağının güvenini hissettirmiş, verdiği bu karar için asla pişmanlık duymasına izin vermeyeceğini söylemişti.


"Peki" dedi genç kız, adamdan cevap gelmeyeceğini anlamıştı. Mavi bakışlarını adamın koyu siyahlarına dikti, adam bakışlarında nefret ve öfkeyi bir arada görüyordu.


"Ben senin yerine de cevap vereyim, en büyük pişmanlığı sen yaşayacaksın çünkü geri döndün ya ben bunun için elimden geleni yapacağım!"


İşaret parmağının ucunu sertçe adamın göğsüne vurdu. Genç adam kafasını hızla iki yana salladı, eline dokunmak istedi, genç kız temasa izin vermeden geriye çekti.


"Eva önce anlatmama izin ver"

"Hiçbir şey, beni o gece ortada bırakmanın haklı bir nedeni olmayacak!"


Kalbi delice atıyordu, içinde biriken tüm öfkeyi adamın yüzüne kusuyordu. Bu anı çok beklemişti, ona içindeki nefreti haykırıp biraz da olsa rahatlayacaktı.


Arkasını döndü, gözlerini kapadı. Tek adım attı, neden düşündüğü gibi olmamıştı. Neden rahatlamak yerine kalbi daha çok kavrulmaya başlamıştı.


Gözleri dolu dolu oldu, attığı her adım tüm benliğini uyuşturuyordu. Alt dudağını sertçe ısırdı, elini hızla kaldırıp işaret ve orta parmaklarıyla iki gözünü ovdu. Yaş gelmesine izin vermedi, yanağına damlamadan yolunu kesti. 3 yıldır yaptığı gibi onun için gözyaşlarına yazık etmeyecekti.


.....


Kafenin kapısında bekliyordu Savaş, bakışları içerideydi. Genç kız birkaç kız arkadaşıyla oturuyordu. Önce küçük bir pasta kesilmiş, Eva'nın mezun oluşu alkışlar eşliğinde kutlanmıştı.


Pastanın üzerine tek mum konulmuş, genç kızın üflemesi istenmişti. Tebessümle isteneni yapmış, arkadaşlarıyla olmanın tadını çıkarmaya çalışmıştı.


Gözleri aynı masada oturduğu kızlarda olsa da kalbi gerideydi. Önünde bir ayna vardı, dış kapı net bir şekilde görülebiliyordu. Her gülümsediği anda bakışları aynaya kayıyor, genç adamı görüyordu.


Aldırmamaya çalışıyor, varlığını unutmaya çalışıyordu. Bazen ise zihnini bazı anlar ele geçiriyordu. Genç adama sonsuz güven duyduğu, sarıldığı anlar.


Pasta servis edilen tabağına baktı, çatalını batırdı. Ağzına yaklaştırdığı sırada bir garson yaklaştı. Genç bir kızdı, elinde tek kırmızı bir gül vardı.


Eva'nın önünde durdu, uzattı. Genç kızın gözleri şaşkınlıkla garsona döndü, aklına gelen tek ihtimal oldu. Bir gül ile hayatına dahil olan, onu gecenin bir yarısında bir başına bırakan adam.


Bakışlarını aynaya çevirdi, genç adamı gördü. Kafasını eğmişti, kafenin bulunduğu kaldırımdaydı. Kafasını yavaşça eğerek iki yana salladı genç kız, bir daha aynı hatayı yapmayacaktı.


Yıllar öncesine giden zihnine engel olmaya, hızla çarpan kalbini susturmaya çalıştı.


...... 


Günler önce taşındığı evin kaldırımdaydı Savaş, tüm vaktini burada geçiriyordu. Kısa sürede kendine yeni arkadaşlar ve yeni çevre edinmişti.


Sağ ve solunda ikişer kişi vardı, yaş olarak genç adamdan biraz daha küçüklerdi. Onu ağabey olarak görüp emrine amadeydiler. Genç adam ilk günden sokağın çocuklarının üzerinde korkusunu bırakmıştı.


Hepsine tek görev vermişti, ilk anda 'yenge' dedirttiği Eva'yı izlemek ve yan gözle bile bakan olursa karşısına getirilmesi. Kolundaki saate baktı Savaş, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Beklediği an işte yeniden gelmişti, genç kızın okuldan dönüş saatiydi.


Hızla arkasını döndü, yanındaki kişilerle bahçeye girdi. Önünde kırmızı gül ağacı vardı, bir tane kesip eline aldı.


Önüne, yanyana dizilenlerden en baştakine döndü, ismi Emre'ydi, 16 yaşında bir gençti. Bir sokak ötede yaşıyordu, kısık gözleri, sıfır numara saçları vardı. Teni esmerdi, boyu ise genç adamın omzuna yetişiyordu.


Gözlerini, onun kısık gözlerine çevirdi Savaş, elindeki gülü dikkatle tutuyordu, üzerinde tüm dikenleri özenle kesmişti. Uzattı, 'Savaş Abi gönderdi diyeceksin' dedi, Emre itirazsız eline aldı.


Verilen görevi titizlikle yerine getirmek için bahçeden çıktı, gözleri sokağın girişine kaydı, Eva görünüyordu. Eve geliş saati belliydi, okul dönüşlerinde hiçbir yerde oyalanmadan doğruca dönerdi.


Sokaktan iki yakın arkadaşıyla yürüyordu, üçünün de sırtında çanta, üstlerinde de aynı üniformalardan vardı. Lacivert kısa etek, beyaz sade gömlek, lacivert bir yelek ve boyunlarına takılı lacivert ve okulun arması olan bir kravat.


Üçünün de saçları uzundu fakat Eva'nınki çok başkaydı. Beline uzanıyordu, uzun yıllar makas değdirmemişti. Sağındaki arkadaşına döndü, yüzünde koca bir gülümseme vardı, aynı sınıfta okuyorlardı ve kısa sürede çok yakın arkadaş olmuşlardı. En sevdikleri şeydi, okul çıkışlarında günün özetini geçerek birlikte eve yürümek.


"Bu dersten hiç bakmayacağım" dedi Eva, iki arkadaşı önce ona sonra da birbirine baktı. Onu asla anlamayacaklardı, okulun en zor hocasının dersiydi.


"Bir ara uyumuşum" diyen arkadaşına güldü, tarih dersiydi. Sıkıntılı bir hocaydı, soluksuz konuşur, bir şeyler anlatır, öğrencilerini oldukça zorlardı. Çoğu öğrenci için oldukça sıkıcı geçen bu ders, Eva için öyle değildi. Tarihe ilgisi vardı, geçmişi öğrenmek onu her daim heyecanlandırırdı.


Aynı anda kahkahaları sokakta yankılandığı anda adımları durdu, önlerinde sadece bir iki defa gördükleri gençlerden biri vardı. Elinde bir kırmızı gül tutuyordu, kızların arasında ufak bir bakışma geçti. Gülü ve bu çocuğun önlerine dikiliş nedenini merak ediyorlardı.


Önce üçüne tek tek baktı Emre, bakışları Eva'nın mavi gözlerinde durdu, çekinerek gülü uzattı, yüzünde şaşkın bir ifade oluştu genç kızın. Bu durumu ilk defa yaşıyordu, mavi gözlerini çocuğun gözlerine dikti, açıklama bekliyordu.


"Savaş Abi gönderdi" dedi Emre, Eva'nın bakışları iki arkadaşına döndü. Üçü de düşündü, bu isimde birini tanımıyorlardı. Kafasını tebessümle iki yana salladı genç kız, yabancı birinden gelen bu çiçeği kabul etmeyecekti. "Sen bu gülü Savaş abine geri götür."


Cevap vermesine müsaade etmeden çocuğu sollayarak ilerledi, arkadaşlarıyla aralarında gülüşme geçti. Kimdi bu Savaş, ne hakla ona gül gönderirdi, kafasını daha fazla kurcalamayıp umursamadan ilerlemeye devam etti.


Emre şaşkınlıkla döndü, elinde gülü sıkıca tutmuştu. Bakışı genç kızın üzerindeydi, endişeyle doldu. Bunu geriye nasıl götürüp Savaş ağabeyine söyleyeceğini bilmiyordu.


Derin nefes aldı, kızların gözden kaybolduğunu görüp çaprazındaki diğer bahçeye yürüdü. Bakışları merakla bekleyen Savaş'a döndü, genç adamın gözleri geri getirilen güle kaydı.


"Savaş abine geri götür dedi." Genç adam kısa bir şaşkınlık yaşadı bu durum daha çok hoşuna gitmişti. Elini saçlarının önünden geçirip ensesini ovdu, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.


Kafasını iki yana salladı. Daha yolun başındaydı, pes etmek yoktu. Bugün almadıysa elbet başka gün kabul edecekti.


....


Garsonun uzattığı çiçeğe bakamadı daha fazla genç kız, kafasını eğdi. Bu defa daha kararlıydı, bir daha kandırılmayacaktı.


"Teşekkür ederim, almayacağım" dedi, garson açıklama yapamadan geri çevrilmesine şaşırsa da itiraz etmeden kafasını olumlu anlamda sallayıp arkasını döndü.


Bir ses duyuldu sadece iki dakika sonra, genç bir adamın sesiydi. Eva tebessüm etti, çok iyi tanıyordu. Kafasını geriye çevirdi, "Volkan" dedi.


Karşısında duruyordu Volkan, önden kalkık kısa kahverengi saçları, beyaz teni ve kahverengi gözleri olan bir adamdı. Eva'nın daha önce birlikte çalıştığı yakın arkadaşlarından biriydi. Elinde gül vardı, kaşlarını çatmıştı.


"Ayıp ettin Eva çiçeğimi geri çevirerek" yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Şaşırdı genç kız, gönderen kişinin Savaş olduğunu düşünüp reddetmişti.


Ayağa kalktı, yanına yaklaştı. Karşılıklı durmuşlardı, Volkan'ı uzattığı gülü aldı, tebessüm etti.


"Bir hata ettim Volkan Bey, affınıza sığınıyorum." Dudaklarını bastırdı genç adam, kafasını aşağı yukarı salladı.


"Affedildiniz Eva Hanım, mezun oluşunuzun hatrına tabi" güldü genç kız, "Çok incesiniz"

"O sizin inceliğiniz ve güzelliğiniz"


Genç kız kafasını iki yana salladı, bu durumu daha fazla sürdüremiyordu. Bu adamın yanında ciddi olmak pek mümkün olmuyor, kızı gülümsemeyi her daim başarıyordu. Gülü kokladı, Volkan gözlerine baktı.


"Tebrik ederim Eva, çok sevindim."

"Teşekkür ederim de, nereden haberin oldu?"


Bakışları genç kızın gerisine, arkadaşlarının olduğu masaya kaydı, Ayla ile göz göze geldi.


"Ayla söylemezse haberim olmayacaktı" dedi gözünü kısıp, Eva tebessüm etti. Tahmin etmeliydi, bu adam ikisinin ortak yakın arkadaşıydı.


"Hoşgeldin o zaman, aramıza katılmak ister misin? Kızlarla oturuyoruz"


Kafasını iki yana salladı Volkan, sadece görüp tebrik etmek istemişti. İşleri vardı, bir an önce halletmesi gerekiyordu.


"Gitmem gerek" 

"Peki, görüşürüz sonra"

"Görüşürüz, mutlaka" dedi, yaklaştı birbirlerinin iki yanağından da öptüler. Volkan el sallayıp arkasını döndü, genç kız yönünü masaya çevirdiği anda gözleri giriş kapısına kaydı, Savaş görünmüyordu.


Gerideydi genç adam, sırtını kafenin duvarına yaslamıştı. Derin derin soluk alıyordu, genç kızın yanındaki adamı, aralarındaki yakınlığı ve gülü izlemek aklını başından almıştı. Müdahale etmek istemiş, buna hakkı olmadığını düşünmüştü.


Gözlerini kapadı, iki elini iki yanda yumruk yapıp sıkmıştı. Zihninden, genç kızın ona bakan öfkeli ve o adama baktığı gülümseyen gözleri gitmeyecekti.


Derin nefes aldı, kafasını iki yana salladı. Bir daha onsuz olamazdı, tek gününü bile uzak geçiremezdi. Bir şey yapmalı, onu yeniden kazanmalı ve sevgisine inandırmalıydı. Böyle olacağını düşünerek geri dönmüştü, pes etmek yoktu.


İlk savaşı kazanmış, ikinci savaşı da kazanabilir, hayatına yeniden girebilirdi.


Sırtını duvardan ayırıp kafenin kapısına yürüdü, cesaretini toplayıp içeri girdi. Gözleri tek bir masadaydı, genç kızın sadece sırtını görebiliyordu.


Yüzü asıldı Ayla'nın, arkadaşının karşısında oturuyor, genç adamın yaklaştığını görüyordu. Derin nefesle bakışını Eva'ya çevirdi, "Eva" dedi, genç kız işaretinden anlayıp kafasını geriye çevirdiğinde Savaş'ı gördü.


Gözlerini kapatıp açtı Eva, arkadaşlarına baktı. Merakla izliyor, Ayla dışında hepsi bu adamın kim olduğunu düşünüyordu. Derin bir soluk aldı genç kız, kafe insanlarla doluydu, zor da olsa sakinliğini korumalıydı.


Yavaşça kafasını kaldırdı, genç adamın yüzüne çevirdi bakışlarını, karşısındaydı kara'm'ı.


Bakışlarını yavaşça yere eğdi genç adam, ellerini gördü. Bir zamanlar ona ait olduğunu gösteren bir yüzük vardı parmağında, bir zamanlar bir an bile elinin içerisinden çıkarmadığı ellerdi.


Bir defa daha tutmak istedi, elini yavaşça uzattı, genç kız hızla geriye çekti. Buna izin vermeyecekti, bir daha bu adama yenilmeyecekti.


Sandalyede oturuyordu, hızla önüne çömdü genç adam, kafasını eğip yüzünü dizine dayamak istedi. Yeniden buna ihtiyaç duyuyordu, kızın yeniden elini kafasına bırakıp saçlarını yavaşça okşamasını, tutamların içerisinde gezinen parmaklarını hissetmek istiyordu.


Gözlerinin dolduğunu hissetti Eva, akmasına izin vermedi, dizlerinin uyuştuğunu fark ediyordu. Uzun zaman sonra çok özlediği birine kavuşmuşçasına çırpınıyordu tüm benliği.


Kafasını yavaşça iki yana sallayıp sandalyesini hızla geriye çekip ayağa kalktı. Ona yenilmeyecekti, artık eski Eva değildi, kalbini parça parça yapan, tüm düzenini değiştiren bu adamı asla affetmeyecekti.


Arkasını döndü, geride arkadaşlarını ve çantasını bırakıp kafeden hızla çıktı. Hiçbir şeyi düşünmüyor, bir an önce bu adamdan kaçmak istiyordu.


"Eva!" diye harkırdı genç adam, arkasından takip ediyordu. Adımını durdurdu genç kız, gücünün tükendiğini hissediyordu.


Yanına yaklaştı Savaş nefes nefese kalmıştı. Önüne dikildi, bakışları delice özlem duyduğu mavilerin üzerindeydi. Dolu dolu ve kızarıktı.


"Hava Bulutlu" dedi fısıltıyla, kalbi sızım sızım sızladı, biliyordu güneşi yok eden bulutları getiren tek neden kendisiydi.


Sakinleştirici bir nefes aldı Eva, pes etmişti. Adamın yüzüne baktı, "Ne istiyorsun?" diye sordu, anlamıştı artık. Kaçarak, adamı daha çok görüyordu.


"Bana bunca yıldan sonra ne istediğini söyle" sesi sakin, kelimeleri fısıltı doluydu. Tek isteği onu artık rahat bırakmasıydı. Önünde önemli bir dil sınavı vardı, bu adam böyle karşısına çıktıkça yoğunlaşamayacaktı.


"Sadece..." sustu genç adam, kafasını eğdi. Alnını ovdu, gözlerine baktı.


"Seni.." diye ekledi, genç kızın yüzünde şaşkın bir ifade belirdi. Alt dudağını sertçe ısırıp kafasını hızla iki yana salladı.


"Ailen terk mi etti? Bu yüzden mi döndün?"


Genç adamın gözleri büyüdü, "Hayır, ben terk ettim. Senin için."


Yüzünde ufak ve acı bir tebessüm oluşturdu Eva, "Benim için.."


Elini kısa saçlarının ön kısmından geçirdi, "Boşuna terk etmişsin, çünkü ben hayatında olmayacağım"

"Eva.. Bana öfkelisin biliyorum ama ben böyle olsun istemedim"

"Ne istedin? Gecenin bir yarısı hiç bilmediğim bir evde tek kelime etmeden beni bırakıp giderken ne istedin?"


Gözlerinin dolduğunu hissetti Savaş, o geceyi düşündükçe de bu hep olacaktı. Pişmanlığı bir ömür sürecekti, adı gibi emindi.


"Ama en çok neyi merak ettim biliyor musun?"


Genç adam gözlerine baktı, merakla cümlenin devamını bekliyordu.


"O gece gittiğin yerde başını yastığa koyup rahat uyuyabildin mi?"


Bakışını eğdi Savaş, zihninde o gece vardı. Kafasını iki yana salladı, bu sorunun cevabından emindi. Gittiği o günden beri gözleri uykuya hasretti, hiçbir yer, hiç kimse ona kızın yanında uyuduğu huzuru verememişti.


"Son.. Gece uykum senin yanındaydı"


Şaşırdı genç kız, duraksadı. Ayrı geçen yüzlerce gecede adam hiç mi uyumamıştı? Kafasını hızla iki yana salladı, yumuşamayacaktı.


Derin nefes alıp arkasını döndü. Tek adım attı bir harkırış duydu, "Ben seni hep sevdim, çok sevdim!"


Durmadı genç kız , gözleri dolu doluydu, asla yaş akmasına izin vermiyordu. Zayıflıktı, yanakları ıslandığı anda bütün cesaretini kaybedecekti.


Hızlı attığı adımları daha da hızlandı, kafasını iki yana salladı, iki eliyle kulaklarını kapattı. Duymak, ona kanmak istemiyordu.


"Biliyorsun Eva! Seni deliler gibi sevdiğimi biliyorsun!"


Genç kızın buna kuşkusu hiç yoktu. Bu adam onu terk edip giderken de şimdi de deliler gibi seviyordu. Bu yüzdendi o gece, onu durdurmayışı, gitme demeyişi.


Yoluna asla çıkmamış, sosyal medya hesaplarını silmiş, telefon numarasını ve yaşadığı yeri değiştirmiş, adamın hayatında sadece bir rüya olarak kalmak istemişti.


Ne kadar süreceğinden emin olamasa da bu adam gittiği gibi bir gün geri dönecekti, ayaklarına kapanacak, tüm ömrünü genç kız olmadan geçiremeyecekti.


Haklı olduğunu adamı karşısında yeniden gördüğü anda anlamıştı, o geri dönmüş, aşkına yenik düşmüştü.


Kafasını iki yana salladı genç kız, adımı durdurdu. Döndü, genç adam bir adım gerideydi. Arkasından geliyordu.


"Senin de bilmediğin tek bir şey var, ben artık seni sevmiyorum!"


Yumruklarını sıktı Eva, onunla ilgili tek karar vermişti bu süreçte. Adam onsuz yaşayamadığını anlayıp geri döndüğünde, genç kız o olmadan yaşayabildiğini ona en güçlü şekilde kanıtlayacaktı.


....

Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️

Loading...
0%