@mlkshnn
|
"Kara" ⚫ ☀️ .... Kafasını iki yana salladı genç kız, adımını durdurdu. Döndü, genç adam bir adım gerideydi. Arkasından geliyordu. "Senin de bilmediğin tek bir şey var, ben artık seni sevmiyorum!" Yumruklarını sıktı Eva, onunla ilgili tek karar vermişti bu süreçte. Adam onsuz yaşayamadığını anlayıp geri döndüğünde, genç kız o olmadan yaşayabildiğini ona en güçlü şekilde kanıtlayacaktı. Arkasını döndü, hızlı adımlarla yürüdü. Geriye hiç dönmedi, dönemedi. Tek isteği bir an önce ondan uzak durmaktı. Sokağına girdi, koşar adımlarla merdivenleri tırmanıp evine ilerledi. Sınırı bu kadardı adamın, içeri giremeyeceğini biliyordu. En alt basamağın önünde durdu, arkasını dönüp yavaşça oturdu. Hiçbir şey umurumda değildi, genç kızı yeniden kazanana kadar yakınında olacaktı. Elbet birgün dönecekti, elbet yeniden güneşli bir hava gibi bakacaktı. Merdivenleri koşar adımlarla çıkıyordu genç kız, kalbi delice atıyordu. Titreyen elleriyle kilidi açıp içerdi girdi, hızla kapattı kapıyı. Sırtını yasladı, derin derin nefes alıyordu. Elini kalbinin üzerine bıraktı, gözlerini kapadı. Sakinleşmeye, kendini toparlamaya ihtiyacı vardı. Etrafa bakındı, ne yapması gerektiğini düşündü, bakışları banyonun kapısına kaydı. Hızlı adımlarla ilerledi, giysilerini çıkarmakla bile zaman kaybetmeden duşa girdi. Musluğu çevirdi, duş başlığından buz gibi su önce saçlarına ardından tüm vücuduna akmaya başladı. Kafasını kaldırdı, gözlerini kapadı, yüzüne süzülen damlaları hissetmeye, rahatlamaya çalıştı. Derin derin nefes alıyordu, zihninde tek tek yer alan geçmişi silmeye çalıştı. ..... Hızlı adımlarla sokağa girdi Ayla, arkadaşının geri döneceğini düşünüp beklemiş, gelmeyeceğini anladığı anda da arkasından kalkmıştı. Gözleri apartının önüne kaydı, genç adam oturuyordu. Derin nefes aldı genç kız, gözlerini kısıp yanına yaklaştı, önüne dikildi, Savaş kafasını kaldırıp yüzüne baktı. Derin soluk aldı Ayla, sakinleşmeye çalıştı, işe yaramadı, öfkesi dinmiyordu. "Derdin ne?" diye sordu, genç adam yavaşça ayağa kalktı. "Ne?" "Ne istiyorsun hala? Amacın hayallerini bir daha yıkmak mı?" Sessizdi Savaş, ne diyeceğini hiç bilmiyordu. Tek isteği kendini genç kıza affettirmek, terk edip gidişinin telafisini yapmaktı. Öfkeyle soluyordu Ayla, işaret parmağını gözlerine çevirip şiddetle salladı. "Birkaç gün sonra, uzun zamandır hazırlandığı bir sınavı var. Emeklerinin çöp olmasını mı istiyorsun!?" Kafasını yavaşça iki yana salladı Savaş, bunu elbette istemiyordu. Genç kızı dönmeden araştırmış, okuluna devam ettiğini ve sınavlara hazırlandığını öğrenip gurur duymuştu. "O zaman karşısına çıkıp aklını karıştırma!" Sollayarak geçti genç kız, merdivenleri tırmandı, en üst basamak da durdu, arkasını döndü, genç adamın kaskatı durduğunu gördü. "Hiç olmazsa, bunu onun için yap" dedi, Savaş derin nefes verip gitmemek için direnen ayaklarına hükmetti. Attığı her adım, gözlerinin dolmasına neden oldu. O geceyi anımsıyordu, yine onu geride bırakıp gitmişti. .... Çantasındaki anahtarı çıkardı Ayla, elinde telefonu vardı, sıkıca tutmuştu. Ekranda arkadaşının ismi bulunuyordu, defalarca aramasına rağmen cevap alamamıştı. Endişeyle içeri girdi, ayakkabılığa baktı, ayakkabılarını görmeyi ümit etti, yoktu. Yüzü asıldı, odasına bakmak için tek adım attı, banyodan ulaşan su seslerini duydu. Kafasını hızla o yöne çevirdi, yaklaştı. Yumruk yaptığı elini yavaşça vurdu, "Eva" dedi, ses yoktu. Su sesinden duymamasının mümkün olduğunu düşündü, geri geri gidip masaya yaklaşıp sandalyeye oturdu. Yönü banyo kapısında, aklı sadece arkadaşındaydı. İyi olmadığını biliyordu, daha bu sabah özenle hazırlanmadan önce duş almıştı. Derin nefes alıp beklemeye başladı. ..... Kolundaki saate baktı, bir saat olmuştu eve döneli. Hala sandalyede oturuyordu, dayanamayıp ayağa kalktı. Kapıya yaklaştı, önce bir kez tıklayıp seslendi, elini kulpuna bırakıp yavaşça indirdi. Açıldı kapı, gözleri köşedeki duşluğa kaydı. Bulanık görüntünün içerisinde arkadaşının giysilerini çıkarmamış olduğunu fark etti. Gözleri büyüdü, "Eva!" dedi, hızla yaklaşıp duşluğun kapısını iki eliyle açtı. Gördüğü manzara gözlerinin dolmasına neden oldu, arkadaşı soğuk suyun altında giysileriyle duruyor, baştan aşağı ıslaktı ve titriyordu. Arkasını döndü Ayla, genç kızın odasına girip dolabını açtı. Bornozunu çıkarıp geri döndü, hızla musluğu kapattı, iki arkadaşın bakışı buluştu. "Ne yaptın Eva? Hasta olacaksın!" Hızla bornozunu üstüne sardı, Eva kendini geri çekti. Üç yıldır olduğu gibi bu durumla da tek başına başedebilirdi. Yardıma ihtiyacı yoktu. "İyi.. yim." Dedi titrek sesiyle, kafasını iki yana sallamaya çalıştı. "Çok iyiyim" Odaya yürüdü, arkadaşını geride bırakıp kapıyı örttü. Yatağına yaklaştı, ayak ucuna yavaşça oturdu. Gözleri karşısındaki aynaya kaydı, gardolanının kapağındaydı. Tüm vücudu gibi saçları ve yüzü de ıslaktı, tüm bedenini titreme sarmıştı, gücünü toparlamaya çalışıp derin nefesle ayağa kalktı. Adımları pencerenin önünde durdu, bakışını sokağa çevirdi, her köşesini tek tek süzüp geri geri gitti, o yoktu. Geldiği gibi yeniden ansızın gitmişti. ..... Tezgahın üzerindeki tepsiyi eline aldı Ayla, üzerinde bir kase sıcak çorba ve yanında bir kaşık vardı. Yaz mevsimiydi fakat arkadaşının suyun altındaki titeyişini görmüş, hasta olmasından endişe duymuştu. Kapıya yaklaştı, tek elini kapıya vurdu, odaya girdiği andan beri onu hiç görmemişti. "Eva" dedi fısıltıyla, uyuma ihtimalini de düşünüyor, uyandırmak istemiyordu. Bir daha aynı yavaşlıkla vurdu, ses duydu. Odadan kulağına ulaşıyordu, derin nefes aldı, uyumuyordu. Kapı yavaşça aralandı, Ayla'nın gözleri arkadaşına döndü. Üstünü değişmiş fakat saçları hala nemliydi. Bakışı içeri yoğunlaştı, masasının üzerinde kitapları vardı, ders çalışıyordu. "Ders mi çalışıyorsun?" Kafasını olumlu anlamda sallamakla yetindi genç kız, üstünü değiştirdiği gibi uyumak istemiş, beceremeyince de kitapların arasına gömülmüştü. Tebessüm etti genç kız, mavi gözleri kısıldı. Arkadaşının yüzündeki şaşkınlığı görebiliyordu. Bakışları tepsiye kaydı, çorbayı gördü. "İyiyim demiştim" Ayla kafasını iki yana salladı, bu konuda söylediği hiçbir şeye inanmıyordu, sadece iyi olduğuna inandırmaya çalışıyordu. "Olsun, çorbanın zararı yok." tebessüm etti, ona içirmenin yolunu düşünüyordu. Başını olumlu anlamda salladı Eva, arkadaşının bu inceliğini geri çevirmeyecekti. Tepsiyi eline aldı, "Soğutmadan içmelisin" diyen arkadaşına kafasını olumlu anlamda salladı. Ayla derin nefes aldı, "Dersine devam et, sana engel olmayayım" Arkasını döndü, tek adım attı. Aklı sadece gerideydi, kafasını yavaşça geriye çevirdi, bakışları arkadaşının mavileriyle buluştu. İkisinin de yüzünde çok ufak bir tebessüm belirdi. ..... Akşam üstüydü, genç kız denize karşı bir banka yaklaştı, yavaşça oturdu, tüm bedeni yorgunlukla savaşıyordu. Saatlerdir ayaktaydı, saatlerdir yeni bir iş bulmaya çalışıyordu. Gittiği birçok yerde, daha sonra arayacaklarını söyleyerek gönderilmişti. Gözleri kapanmaya direniyordu. Halsiz hissediyor, boğazındaki iğnelenme hissi onu oldukça rahatsız ediyordu. Çantasını yanına bıraktı, gözleri fermuarına kaydı, eli yavaşça içerisine kaydı, telefonunu çıkardı. Telefonunu çıkardı, dokunmatik ve ikinci eldi. Pek işi olmazdı zaten, sadece arama veya mesaj için gerek duyardı. Tuş kilidini açtı, parmakları istemsizce galeriye gitti. Kaydırdığı ekran en aşağılara, en eski görüntülere gitti. Küçük küçük kare resimlerdi, derin nefes alıp en uçtakine dokundu, ekran büyüdü. En son üç yıl önce gördüğü iki kardeşiydi. Üç kardeşin bir arada olduğu mutlu günlerden biriydi. Biri erkekti, ismi Eren'di ve o sıralar da 15 yaşındaydı. Masmavi gözleri, kahverengi kısa saçları olan genç bir adamdı. Diğeri genç bir kızdı, 17 yaşındaydı ve ismi Eda'ydı, babası ve kardeşleri gibi onunda gözleri maviydi, kahverengi dalgalı saçları vardı. Eva en ortada, iki kardeşi de iki yanında durmuştu. İkisi de ona sıkıca sarılmış, gülüyordu. Üç mavi göz mutlulukla parıldıyordu. Gözlerinin dolduğunu hissetti genç kız, bunca zamanda en çok özlediği kişilerdi, yüzlerini yeniden görmeyi, onlarla gecenin bir yarısına değin sohbet edip, film izlemeyi her şeyden çok istiyordu. Kız kardeşi onun tam aksiydi, sessiz ve içine kapanık fakat ablasının en yakın arkadaşı, dostuydu. Onunla dertleşmeyi, kalbinden geçen her şeyi tek tek anlatmayı delice özlemişti. Erkek kardeşi, evin en küçüğüydü. İki ablasına kıyasla biraz daha şımarık, biraz daha deli doluydu. Bazen iki ablanın en tatlı belası bazen de küçük yaşına rağmen ağabeyi olurdu. Avucunda bastırdı telefonu, baş parmağı iki kardeşinin gülen yüzünde istemsiz geziniyordu. Kalbi kor alevlerin içerisinde kavruluyor, korumaya çalıştığı gücü onları hatırladıkça yıkılıyordu. Yine bir başınaydı, karşısında tıpkı onun gibi durgun bir deniz vardı. Bakışı uzaklarda, kalbi kardeşlerinde, bedeni de bir caddenin sağ kaldırımında bulunan bakın üzerinde tek başınaydı. Gözleri kapanmak için direniyordu, halsizdi, gece boyunca ders çalışmış, saatlerdir de iş aramak için sıcak dinlemeden yürümüştü. Boğazını iğneleme hissi sarmış, öksürmemek için bile direniyordu. Hasta olamazdı, zamanı değildi. Bir iki güne hayati bir sınavı vardı, kira günü yaklaşıyordu. Yakında da faturalar boy gösterecekti, bir an önce işe başlaması gerekiyordu. Derin nefes verip ayağa kalktı, hava kararmak üzereydi. Yapması gereken çok şey vardı, önce duş alıp rahatlamalı sonra da dersine oturmalıydı. Daha fazla vakit kaybedemezdi. Çantasını alıp omzuna taktı, ağır adımlarla yönünü evine çevirdi. Kafası genellikle çok az öne eğik yürürdü, en büyük endişesi bir gün babasıyla göz göze gelmekti. Korku değildi hissettiği, sadece pişmanlıktı. O seçime maruz kaldığı ana dair unutamadığı en ufak ayrıntı, babasının hayal kırıklığı dolu gözleriydi. Kızının bir adam için onlara sırt çevirmesini sindirememiş, 'Bundan sonra Eva diye bir kızım yok!' demişti. Genç kız o gün aşkını seçerek tüm ailesini yok saymıştı. Ne kardeşleri ne annesi ne de babası onu bir daha istememişti. Gözlerini usulca kapatıp açtı, bunca zaman tek başınaydı, daha zor günler de geçirmişti, bu günler hiçbir şeydi. Yine üstesinden gelebilir, savaşını kazanabilirdi. Bir sokağa girdi, ayakları durdu. Adım atmak neden bu kadar zor geliyordu, sağ elini tam yanındaki evin duvarına uzattı, tutundu. Kafasını eğdi, tüm vücudunu titreten şiddetli öksürük duyuldu. Direnci güçlüydü, kolay hastalanmaz, hastalandığı anda da en kötüsüyle baş etmek zorunda kalırdı. Biliyordu yine o anları yaşıyordu, duşta üzerine akan su inkarına rağmen halsizliğinin nedeniydi. Tek adım attı yeniden, gözleri sokağın sonundaki caddeye kaydı. O caddede bir devlet hastanesi vardı, yetişebilirse muayene olacaktı. Daha da kötüleşmesi işini zorlaştırır, derslerini aksatırdı, buna izin veremezdi. Bazen duvara tutunarak da olsa hastanenin tam önünde durdu, koca bir binaydı. Önünde sadece üç basamak vardı, tırmanmak oldukça zor geliyordu. Zorlanarak içeri girdi, önüne koca bir giriş çıktı. Sağ köşesine çevirdi bakışını, büyük harflerle 'Acil' yazıyordu. Adımını o yöne çevirdi, doktora ulaşma gayretiyle yaklaştı. .... Gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı genç kız, tüm bedeni uyuşuktu. Nerede olduğunu hiç bilmiyordu. Kulağına kısık da olsa sesler ulaşıyor, kime ait olduğunu ayırt edemiyordu. Tüm bedeni yeniden uykuya geçiş yaptı, kendini bir rüyanın içerisinde buldu. Geçmişe dair en güzel, en heyecan dolu anlardan sadece biriydi. ... Okul çıkışıydı, arkadaşlarıyla yürüyordu genç kız. Sokağa girdi, mavi gözleri istemsizce etrafa yoğunlaştı, aylardır bir alışkanlık haline gelmişti bu durum. Her çıkışta, sokağa girdiği anda genç bir erkek önüne dikilip 'Savaş Abi gönderdi' deyip tek bir gül uzatıyor, o da inatla reddediyordu. Alt dudağını ısırdı, bugün kimse yoktu. Derin nefes aldı, sağındaki arkadaşının gözleri önce sokağa sonra da ona kaydı. "Pes etti sanırım" dedi, Eva'nın gözleri ona döndü. Umursamazlığını göstermeye çalıştı, yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu. "İyi oldu, rahatladım" Gözlerini yola çevirdi, sokağın orta yerinde çocuklar vardı. Kızlar ip atlıyor, erkekler de bir köşede futbol oynuyordu. Yanlarından geçti, apartmanının önünde adımı durdu, arkadaşlarıyla veda zamanıydı. Onlara döndü, elinde tek bir gülle birinin koşarak yaklaştığını gördü. Kalbinde hiç bilmediği bir his belirdi, anlam veremiyordu. Ne oluyordu, neden gülle yaklaşan bu kişi heyecanlanmasına neden olmuştu. Derin ve sessiz bir soluk aldı, genç erkeğin adımları önünde durdu. Ona uzattı, 'Savaş Abi gönderdi' dedi, Eva gözlerini yere eğdi. İlk günler umursamadığı, sonrasında ise rahatsız olduğu bu tek gül, şimdi nasıl olur da hayatında böyle yer edinmiş, en güzel alışkanlığı, heyecanı ve bekleyişi olmuştu. Mavileri, önündeki gencin gözlerine bakıyordu. Bir yıldır devam eden bu durumu daha fazla sürdürmek istemiyordu. Delicesine merak ettiği, ders aralarında, yatağa her girdiği anda ve karşılaştığı her adamda aklına gelmeyi alışkanlık haline getiren bu Savaş'ı artık görmek istiyordu. "Savaş abine geri ver" dedi, yutkundu. "Cesareti varsa karşıma çıkıp kendisi versin" diye ekledi. İki arkadaşının şaşkın bakışı ona döndü, umursamadı. Sadece artık yüzünü görmek ve hayalleriyle karşılaştırma heyecanı vardı benliğinde. Arkasını döndü, arkadaşlarıyla vedalaşıp apartmana ilerledi. Alt dudağının kenarını ısırmıştı, iki elinin parmaklarını birbirine geçirmiş, heyecanla karşısına çıkıp yüzünü göstereceği anı bekliyordu. Savaş sessizce izliyordu, kafasını bahçenin kapısından gizlice çıkarmıştı. Her gün olduğu gibi gönderdiği gül yeniden geri gelmişti. Gönderdiği kişi karşısına dikildi. "Abi, yine almadı" dedi genç erkek, Savaş derin bir nefes aldı. Gözleri kırmızı güle kaydı, bunu yapmaya başladığı ilk günlerde, bu kadar süreceğini, sürdüreceğini hiç bilmiyordu. Aylar geçiyor, genç adam düzenli olarak her çıkışta ona gül göndermeye devam ediyordu. O anlarda da gizlice bir köşede duruyor, kızın saçlarını, arkadaşlarıyla sohbetini, gülüşünü ve reddedişini izliyordu. "Ve cesareti varsa Savaş abin karşıma çıkıp versin, dedi" Şaşırdı genç adam, "Ne? Gerçekten böyle mi dedi?" "Evet" Derin nefes aldı genç adam, onu uzaktan izlemeyi öylesine alışkanlık haline getirmişti ki, yanına yaklaşmak, gözlerine bakmak gerçekleşmeyecek bir hayal gibi geliyordu. Bu kız, onun uzaktan izlediği, her anına şahit olduğu fakat hiç yaklaşamadığı en güzel filmdi. Elini kaldırıp ensesini ovdu. Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, uzaklık artık ona da yetmiyordu. Elindeki gülü burnuna yaklaştırıp yavaşça kokladı, kafasını gökyüzüne çevirdi, genç kızın gözlerini anımsadı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, artık karşılaşma zamanıydı. ..... Okul çıkışıydı, genç kız iki arkadaşıyla eve yürüyordu. Gözleri yanındaki kişilerde olsa da aklı ve kalbi alışkanlık haline gelen güllerdeydi. O günden sonra iki gün geçmiş, bir daha ona getirilmemişti. Hayatına yer eden bu gül, itiyat haline gelmişti. Belli etmemek için gayret etse üzülüyordu Eva, bunca zaman reddettiği için kendine kızmadan edemiyordu. Hiç olmazsa birini geri çevirmeyip incelik olması adına bile alabilirdi. Düşünüyordu, düşündükçe de derslerine odaklanmak da zorlanıyordu. Son zil çaldığı anda sokağa varmak için bir adımı üç ediyordu. Derin nefes verdi, bitmişti. Bir yıllık bir rüya son bulmuştu. Yüzünü görmek isteyerek devamına engel olmuştu. Pişmandı delicesine, böyle bir şey isteyerek ve kalbini dinleyerek. Sokak insanlarla doluydu, onun beklediği tek kişi yoktu. Kafasını eğdi, bahçeye yürüdü. Adımları oldukça hızlıydı, dolu dolu olan gözlerini tutmak da zorlanıyordu. Arkadaşlarıyla vedalaştı, bahçe kapısını açtı. Tek adım attı, bir nefes hissetti. Tam arkasında ve çok yakınında bir soluk duyuyordu. Kalbi delice atmaya başladı, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Yutkundu, kafasını yavaşça geriye çevirdi, bir adım ötesinde genç bir adam ellerini arkasında birleştirmiş duruyordu. Kara kısık gözleri, önden kalkık kara saçları ve esmer teni vardı. Boyu uzundu, siyah bir tişört ve gri bir kot pantolon giymişti. Merakla bedenini de çevirdi Eva, karşılıklı durmuşlardı, genç adamın yüzüne bakıyor, anlam vermeye çalışıyordu. Bu, beklediği delicesine merak etmeye başladığı kişi miydi, bilmiyordu. Arkasındaki eli yavaşça çıkardı Savaş, kırmızı tek bir gül görüldü. Bakışları heyecan doluydu, karşısına çıkabilmek düşündüğü kadar kolay olmamış, bu cesareti toplamak için iki gün boyunca hazırlanmak zorunda kalmıştı. Eva sessizdi, genç adam süzüyordu. Hayallerinden çok farklıydı, hep renkli gözlü olduğunu düşünmüştü, nedenini bilmiyordu ama zihninde hep öylesi yer almıştı. Saçları kahverengi, teni de beyazdı rüyalarında. Alt dudağını yavaşça ısırdı, hiç bir tahmini tutmamıştı, düşündüğü kişi çok başka biriydi. "Ka.. ra" Dedi sadece kendisinin duyabileceği fısıltıyla genç kız, kara gözleri, kara saçları ve esmer teni olan birini hiç aklına getirmemişti. Tek adım attı genç adam, sıkıca tuttuğu gülü biraz da endişeyle uzattı, bakışları genç kızın gözlerindeydi, ilk defa böylesine yakından görebiliyordu 'gökyüzünü'. Sessizdi Eva, uzatılan güle döndü gözleri. Parmakları karıncalanmaya başlamıştı, bu neydi hiç bilmiyordu. Neden tüm benliği titriyordu, neden dili lal olmuştu. "Biraz gecikmeli oldu ama ben Savaş" dedi genç adam, genç kızın bakışı yüzüne kaydı. Ses tonu hayallerinden çok daha güzel ve etkileyiciydi. Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı Eva, titreme saran elini yavaşça uzatılan güle uzattı, genç adam kalbinin duracağını hissetti. Çiçeğin sapından dikkatle tuttu, üzerinde tek diken yoktu, genç adam özenle temizlemişti. Yavaşça burnuna yaklaştırdı, kokusunu içine çekti, "Eva" dedi, gözlerini adamın gözlerine çevirdi, "İsmim Eva" diye ekledi. ..... Gözlerini aralamaya çalıştı yeniden genç kız, bitkindi. Karşısına ilk olarak beyaz bir tavan çıktı. Sesler hala kulağına ulaşıyordu, kafasını çok az sağa çevirdi, zihni toparlandı. Hastanenin acilinde, yan yana dizili 8 yatağın bulunduğu bir müşahede odasındaydı. Buraya zorlanarak gelmiş, bir doktor tarafından muayene edilmiş, soğuk aldığı, ateşinin olduğu söylenmişti. Bir serum bağlanmış, genç kız yataklardan ikincisine yatmış, beklerken de uyuyakalmıştı. Yanındaki diğer yatakların da birkaçı doluydu, genç kız dışında hepsinin de başında bekleyen birileri vardı, sessiz bir sohbetin içerisindeydiler. Gözleri koluna kaydı, serum çıkarılmıştı. Yavaşça doğruldu, ayaklarını yataktan indirdi. Gözleri pencereye kaydı, hava kararmıştı. Hızla ayağa kalktı, eve gitmek zorundaydı. ..... Evinin olduğu sokağa girdi genç kız, bakışları apartın önündeki merdivenlere kaydı, gözleri birini görmeyi diledi. Yoktu, dünden bu yana genç adam görünmemişti. Kafasını eğdi, umursamamaya çalıştı. Yine hayatını darmadağın edip arkasına bakmadan gitmiştir. Derin nefes verip basamakları tırmandı. Çantasından kilidi çıkarıp dairesinin kapısını açtı, ayakkabılarını kapının yanındaki ayakkabılığa yerleştirdi. Odasına yürüdü, çantasını yere indirip bedenini yatağa attı. Sırtüstüydü, iki kolunu iki yana açtı, bakışları tavana donakalmıştı. Tüm benliğinde verilen ilacın etkisi vardı, halsiz, bitkin ve uyuma ihtiyacı hissediyordu. Yapmamalıydı, önünde önemli bir sınavı vardı ve sadece iki gün kalmıştı. İstediği puanı alabilmek için son tekrarlarını yapmalı, eksiklerini gidermeliydi. İki avucunu yatağa bastırdı, doğrulup oturdu. Elini saçlarının önünden geçirdi, yüzüne gelen tutamları arkaya gönderdi. Ayağa kalkıp gardıropuna yaklaştı, tek kapağını açtı. Bir pijama takımı, iç çamaşırı ve bornuzunu çıkardı. Hemşirenin dediğini yapmalı, öncelikle ılık bir duş almalıydı. ..... Banyonun kapısını araladı Eva, o anda evin kapısı da açıldı. Gözleri arkadaşının gözleriyle buluştu. "Eva" dedi Ayla, yüzünde buruk bir tebessüm, kollarında kitaplar vardı. Duraksadı Eva, bu bakış çok başkaydı, arkadaşında bir gariplik seziyordu. "Bir şey mi oldu?" Derin nefes verdi Ayla, sıkıca tuttuğu kitapları orta alandaki yemek masasının üzerine bıraktı. Köşedeki küçük koltuğa yerleşti. "Fransa" dedi, Eva'nın bakışları büyüdü. Yüzünde tebessüm belirdi, aklına tek bir şey gelmişti. "Erasmus mu?" diye sordu, Ayla bakışını arkadaşının gözlerine çevirip kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Belli bir başarı düzeyine ulaşıp başvuru yapılması halinde, ülkeler arasındaki öğrenci değişim programıydı. Belli bir süresi vardı, hem dil hemde eğitim için oldukça önemliydi, Ayla başvurusunu uzun bir süre önce yapmış, zamanla da unutmuştu. Bugün haber gelmiş ve kabul edildiğini öğrenmişti, bir yıl boyunca Fransa'da bir okulda eğitim görecekti. Başta ufak çapta şaşkınlık, sonra da sevinç yaşamışsa da arkadaşının düşünmeden edememişti. Onu geride bırakıp, yalnızlığına yalnızlık katmak istemiyordu. Gülümsedi Eva, arkadaşının başvuru yaptığı andaki heyecanını dün gibi anımsıyordu. Yanına oturdu, iki kolunu sıkıca sardı. "Tebrik ederim, çok çok sevindim" dedi, Ayla kollarını boynuna doladı, sessizdi, hem heyecanlı hem burukluk yaşıyordu. "Ne zaman gideceksin?" "Yeni dönemde orada olacağım" Bulundukları dönemin son günleriydi, sınavlar bittiği anda tüm öğrenciler memleketlerine ve evlerine döner, bulunan bölge boşalır sadece Eva gibi gidecek yeri olmayanlar kalırdı. Yine o dönemlere yakın bir zaman dilimiydi, Ayla'nın son iki sınavı kalmıştı geriye. Bitirdiği anda dönmek istemese de ailesi onu yanında isteyecek ve memleketine dönmek zorunda kalacaktı. Yavaşça geriye çekildi Eva, arkadaşının gözlerine bakıyordu, beklediği tepkiyi vermemesine şaşırıyordu. "Neden mutlu değilsin?" "Seni çok özleyeceğim" dedi, Eva tebessüm edip yeniden sıkıca sarıldı. Bekledi, yüzünü saran hüznü görmesine izin vermedi. Çünkü onun için ne kadar çok sevinse de böyle bir arkadaşı kaybettiği için kötü hissediyordu. "Sadece bir yıl, sonra yeniden görüşürüz" "Görüşürüz elbette ama bilmiyorum. Başvuru yaparken böyle hissedeceğimi düşünmemiştim" Elini Ayla'nın yüzüne yaklaştırdı, baş parmağını yanağında gezdirdi. Gülümsüyordu. "Bunu kutlamamız gerek ama iki gün sonra." Kafasıyla onayladı genç kız, arkadaşının sınavı kutlamadan daha önemliydi. Önce atlatıp rahatlaması gerekiyordu. Ayağa kalktı, genç kıza baktı, hala bornuzu üzerindeydi, saçları ıslaktı. "Giyin, çok açım" Kafasını salladı Eva, o da aç hissediyordu. Arkasını döndü, odasına yürüdü. Kapıyı örtüp yatağının ucuna oturdu, karşısında gardıropun kapağına takılı olan ayna vardı. Kendini izledi, yüzü asıldı. Belli etmemeye çalıştı ama arkadaşının gidişi onu oldukça üzecekti. ..... Gecenin bir vaktiydi, iki kız birlikte yemek yapmış, zaman geçirip odalarına çekilmişlerdi. Eva'nın sınavı dolayısıyla Ayla onu çok tutmamaya gayret ediyordu, veda etmeden önce arkadaşının kazandığını görmek istiyordu. Odasında ve masasındaydı, onun da iki sınavı vardı. Önündeki kitaba yoğunlaşmıştı, sıcaklama hissetti. Hava mevsim normallerinin üstündeydi, ayağa kalktı. Pencereye yaklaşıp araladı, perdeyi çekti, gözleri sokağa kaydı. Tam kapının önündeki basamaklarda birini gördü, gözlerini kıstı, daha dün öfkeyle arkadaşını sınav öncesinde rahat bırakmasını istediği genç adamdı. Yapamamıştı Savaş, üç yıl ayrı kaldığı genç kızın sadece bir gece uzağında durabilmiş, soluğu yeniden burada almıştı. Yanına yaklaşamasa, gözlerine bakamasa da soluğunun çok yakınında olduğunu bilmek yetiyordu delice atan kalbini durdurmaya. Akşam vakitlerinde geri dönmüş, basamağa oturmuştu. Kafasını hiç kaldırmamış, bulunduğu daireye bakamamıştı. Sadece sessizce olabildiği en yakın mesafede durup varlığını hissetmek istemişti. Kafasını iki dizinin arasına eğmiş, tepksiz bekliyordu. Kalbi acıyla kavruluyordu. Geri dönmeye karar verdiğinde tam aksini düşünmüştü, hissettiği acı, özlem dinecek, gözlerine bakmak bile yetecekti. Tam tersi olmuştu, gözlerine bakmak, biriktirdiği öfkeyi görmek içindeki koru daha da alevlendirmiş, üstüne de bağımlılık etkisi yaratmıştı. Tıpkı önceden olduğu gibiydi, bu bir sihirdi. Annesinin peşinde dolanan küçük bir çocuk gibi, genç kızın olduğu her yerde olmayı istiyordu. Uzakta iken biraz da olsa alıştığı bu durumu, onu gördüğü anda yeniden devreye girmişti. Yapamıyordu, ona yakın olmadan duramıyordu. Sessiz olacak, belki de gözlerine hiç görünmeyecek ama her daim yakınında bir gölge olacaktı. Derin nefes verdi, kalbi delice atıyordu. Bugün yüzünü hiç görmemişti, bakışını yavaşça kaldırdı, gökyüzüne baktı. Sadece yıldızlar ve ay görünüyordu, oldukça karanlıktı. Sokağın bir çok ışığı arıza nedeniyle kapanmıştı. Yüzü asıldı, tüm benliğini titreme sardı, tek ışığın yandığı küçük odaya da karanlık mı hakimdi? Genç kız üzgün ve kötü durumda mıydı? Hızla pencereye yeniden Ayla, genç adamı yeniden kapıda görüp hızla banyoya girmişti. Elinde koca bir kova vardı, içi su doluydu. Alt dudağını ısırıp pencereye kaldırdı, kovanın ağız kısmını aşağı çevirip tüm suyu tek seferde aşağı döktü, genç adam şaşkınlıkla hızla kalktı. Sırılsıklam olmuştu, kafasını hızla yukarı kaldırdı, bakışları Ayla'nın gözleri ile buluştu, kafasını iki yana salladı genç kız. Eva fark etmeden gitmesini, ona görünmemesini işaret etti. Giysilerine baktı Savaş, üzerinde su damlıyordu, hızlı adımlarla uzaklaştı, bir an önce üstünü değiştirmek istiyordu. ..... Günün erken vakitleriydi, genç kız sabaha değin ders çalışmış, sabahın ilk ışıklarında da dışarı çıkmıştı. İşe ihtiyacı vardı, arayışa devam etmek zorundaydı. Caddelerde yavaş ysvsş yürüyor, açık bulduğu yerlere başvuru yapıyordu. Yeniden birinden çıktı, küçük bir kafeydi, partonuyla konuşmuş, eleman ihtiyacı olduğunda arayacaklarını söylemişlerdi. Çıkış yaptı, bir sokağa girdi. Gözleri bir çocuk parkına kaydı, dinlenmek için en iyi yerdi, erken vakitlerdi, oldukça sakindi, içeri girdi. Oyuncakların karşısında bulunan bankı gözüne kestirdi, yaklaşıp oturdu, çantasını da yanına bıraktı. Bakışları donuk ve tepksizdi, işsiz geçirdiği her gün morali daha çok bozluyordu. Bir ses ulaştı kulağına, kapıdan giren bir çocuğun sesiydi. Gülüyor, sevinçle oyuncaklara koşuyordu. Hızla kaydırağın merdivenlerini tırmandı, iki kolunu iki yana açıp kaydı. Masmavi gözleri, kahverengi saçları olan küçük bir erkek çocuktu. Zayıftı, beyaz tenliydi. Güldükçe mavileri kısılıyordu. Tebessüm etti Eva, bir çocuk mutluluğu istedi. Tam şu anda bir mucize gerçekleşmesini, rahatlamasına neden olacak bir şey olmasını diledi. Bir ses daha ulaştı o anda kulağına, genç bir kızdı. Uzun, düz kahverengi saçları vardı. Sadece arkasını görebiliyordu, çocuğa yaklaştığını gördü. Sessizdi, salıncağa oturan çocuğun arkasına geçtiğini, onu dikkatle sallayışını izledi. Kulağında çocuğun gülüşü, genç kızın da tatlı 'Sıkı tutun' dediği uyarışları vardı. Kafasını yavaşça eğdi, salıncak durdu. Küçük çocuk indi, genç kız elinden tuttu. Bakışlarını gözlerine çevirmişti. "İstediğin olduysa artık gitmeliyiz, ikimizde geç kalacağız" dedi, küçük çocuk mutlulukla kafasını olumlu anlamda salladı. El ele kapıya döndükleri sırada Eva kafasını yeniden kaldırdı, gözleri çocuğun elinden tutan kıza kaydı. Bakışları buluştu, birinin mavi birininde ela gözleri sessizce süzüyordu. Kafasını yavaşça iki yana salladı Eva, ayağa yavaşça kalktı. Bakışları sadece karşısında duran genç kızın ela gözlerindeydi. "Rüya" dedi, biraz da çelişkiyle. Emin değildi, yüzüne bakıyor, gelecek tepkiyi bekliyordu. Bu kız, en son 10 yıl önce gördüğü en yakın arkadaşı olamazdı. ..... Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️ |
0% |