Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm: İlk Göz Ağrım

@mlkshnn

"Öfkem sana değil! Öfkem hala seni görmek isteyen gözlerime! Hala sen yaklaştığında deli gibi çarpan kalbime!" ⚡

..... 

Kafasını yavaşça iki yana salladı Eva, ayağa yavaşça kalktı. Bakışları sadece karşısında duran genç kızın ela gözlerindeydi.


"Rüya" dedi, biraz da çelişkiyle. Emin değildi, yüzüne bakıyor, gelecek tepkiyi bekliyordu. Bu kız, en son 10 yıl önce gördüğü en yakın arkadaşı olamazdı.


İki kız da şaşkınlıkla bakıyordu, birbirlerini görmeyeli uzun uzun yıllar olmuştu. Baştaki çelişki, genç kızın ufak bir tebessüm oluşturup 'Eva' demesiyle son bulmuş, sıkıca tuttuğu çocuğun elini bırakıp yanına tek adım attı.


Eva gözlerine bakıyordu, kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, bu oydu. Bu bir zamanlar her an beraber olduğu, saatlerce oyunlar oynadığı, uzun uzun sohbetler ettiği arkadaşıydı.


"Sensin" dedi, gözleri tıpkı karşısındaki kızınki gibi dolu dolu oldu. O anda hiçbir şey umurunda olmadı, küçük bir çocuğun mavi bakışları altında iki genç kız birbirine yaklaştı, sıkıca sarıldı. İkisinin de kolları oldukça sıkı, bir daha kaybetmekten korkarcasınaydı.


Bu ayrılığı hiçbir zaman istememişlerdi, bir ailenin sorgusuz ve sualsiz verdiği bir kararla iki arkadaşın yolu ayrılmıştı.


Evlerinin arasında sadece bir sokak vardı, sık sık buluşur, sohbet ederlerdi. Ta ki Eva'nın babasının işini değiştirmesiyle yolları ayrılana kadar.


Günlerce Eva, yokluğunu hissetmiş, yeni sokağa adapte olup yeni arkadaşlar edinmek de oldukça zorlanmıştı. Ulaşmak için her yolu denemiş fakat pek fazla sürdürememişti. Telefonunun aniden bozulması ile ona ait tüm numaralar silinip gitmişti. Defalarca yaşadığı mahalleye gitmek istemiş, yapamamıştı.


İnanamıyordu hala, şu an kollarında onu sarıyordu. Yavaşça geriye çekildi Rüya, gözlerine özlemle bakıyordu, baştan aşağı süzdü. Dikkatini ilk çeken, arkadaşının omuz hizasında bulunan orta boy saçlarıydı.


Şaşırdı, yıllarca onu en iyi tanıyan kişi olmuştu. Saçlarını asla kestirmez, bir bebek gibi bakardı. Küçük yaşına rağmen her daim özen gösterirdi.


Elini yavaşça uzattı genç kız, arkadaşının kısa saçlarının uçlarına dokundu, bakışları buluştu. "Seni tanımamı zorlaştıran tek şey saçlarındı"


Eva'nın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, içini kaplayan karaltıyı gizlemeye çalışıyordu. "Böylesi daha rahatmış, biraz geç anladım"


Gülümsedi Rüya, kafasını yavaşça iki yana salladı, ilk anda bir yalanını yakalamıştı. Arkadaşı saçlarını hiçbir şeye değişmezdi. Bir ses duydu, tam yanındaki küçük çocuk sesleniyordu.


"Okula geç kaldım!" dedi sitemle. Genç kızın gözleri ona döndü, kolundaki saate baktı. Çocuğu önce bırakmalı sonra da hastaneye gitmeliydi. Hemen gitmezse ikisine de geç kalacaktı.


Arkadaşına döndü, hızla telefonunu çıkarıp uzattı, Eva'nın gözleri, onun yüzük takılı parmağına kaydı. Şaşkın bir ifade belirdi yüzünde.


"Evlendin mi?" diye sordu merakla. Rüya kafasını aşağı yukarı salladı, yüzünde de tıpkı gözleri gibi parıldayan bir gülümseme oluştu.


Eşsiz bir kocaya sahipti, karnında da daha dün gece varlığını öğrendiği minik bebeğini taşıyordu. Şimdi de onu ilk defa görebilmek için hastane randevusuna yetişmeye çalışıyordu.


"Konuşacağımız çok şey var ama böyle ayaküstü olmaz, numaranı yaz. Şimdi acil gitmek zorundayım"


Eva uzatılan telefonu aldı, numarasını kaydetti, Rüya çağrı atarak kendi numarasını da verip yeniden ona yaklaştı. İki kızın arasında yeniden ve sıkı bir sarılma gerçekleşti. Konuşacak çok şeyleri vardı, daha sonra gerçekleştirme sözü vermişlerdi.


"Arayacağım seni" Dedi Rüya, küçük çocuğun elini tuttu. Arkadaşına el sallayarak koşar adımlarla arabaya yürüdü.


....

Gözlerini kapadı genç kız, yaşadığı sokağa yaklaşmıştı. Tek adım atıp köşeyi döndüğünde apartı görünecekti. Kalbi hızla çarpmaya başladı, dişlerini sıktı, hala onu görmek istediğine inanamıyordu.


Derin nefes aldı, kalbinin düzene girişini bekledi, adımı attı. Gözleri ilk olarak genç adamı hep gördüğü basamaklara yoğunlaştı, orada değildi.


Kalbindeki heyecan durdu, dişleri gevşedi. Etrafa bakmamaya gayret ederek hızlı adımlarla yaklaştı, gözleri istem dışı onun oturduğu en alt basamağa kaydı. Bunu yaptığına, onu düşündüğüne inanamadı, kafasını iki yana sallayıp hızla binaya girdi.


.....

Evinin kapısını açtı, kilidi dıştan çıkardı. Eğilip ayakkabılarını çıkardı, ayakkabılığa yerleştirdi. İçeri girdi, gözleri arkadaşının odasına kaydı, aralıktı. İki arkadaşın evde olduğunun göstergesi buydu, eve gelen odasının kapısını açık tutardı.


Kafasını içeri uzattı, içi içine sığmıyordu. Ona geçmişini ve güzel günlerini hatırlatan eski bir dostla karşılaştığını, onunla bir an önce paylaşmak istiyordu.


"Ayla" dedi, odada gözlerini gezdirdi, yoktu. Bakışını banyo kapısına çevirdi, içeride olmalıydı. Çıkmasını beklerken üstünü değişip rahatlamalıydı.


Odasına girdi, dolabını açıp rahat edebileceği giysilerini çıkarmak için eğildi. Alt çekmeceyi çekti, gözleri mavi bir şorta kaydı. Duraksadı, dokunmadan başka bir tane çıkardı.


Yeşil ve penyeydi, beyaz askılı bir tişörtle kalktı. Üstünü değişti, odanın kapısını yeniden açtı, gözleri arkadaşıyla buluştu. Ayla, banyodan çıktığı anda evde olduğunu anlayıp kapıya dayanmıştı.


Arkadaşının yüzüne baktı, bir farklılık vardı. Her zamanki bakışının aksine mavileri biraz daha parlıyordu. Şaşırdı, kaşlarını çattı.


"Güzel bir şey olmuş" dedi merakla gözlerine bakıp. Kafasını salladı Eva, eski bir arkadaşa en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerdeydi. Mutlu olduğu, sorunların ve hayat telaşının olmadığı zamanları hatırlayıp rahatlamalıydı.


"Sana bir arkadaşımdan söz etmiştim, hatırlıyor musun? Taşındığımız için bağlantımız kesilmişti"


Ayla duraksadı, zihnini zorladı. Arkadaşı eski hayatını ona pek açmamış, sadece bazı zamanlarda bir arkadaşından söz etmiş, onu hala özlemeye devam ettiğini söylemişti.


"Rüya!" dedi kendinden emin bir şekilde, Eva'nın yüzünde tebessüm oluştu, kafasını aşağı yukarı salladı.


Ayla'nın sevinç çığlıkları küçük evin içerisinde duyuldu, kalbini büyük bir ferahlık sardı. Artık gözü geride kalmayacaktı, Fransa'da olacağı dönemlerde durumu kafasını kurcalamayacaktı.


Hızla iki kolunu boynuna doladı, iki kızın mutluluğu evin içerisinde yankılandı. Bu anlar çok seyrek olurdu, Eva'yı mutlu eden şeyler pek gerçekleşmezdi. Hayat ona mutluluğu üç yıl boyunca çok görmüştü.


"Çok sevindim. Anlat bakalım, neler konuştunuz?"


Elinden tuttuğu arkadaşını evin ortak alanındaki küçük koltuğa oturttu, yanına oturdu. Birbirlerine bakıyorlardı, ikisi de heyecan doluydu.


"Aslında pek bir şey konuşamadık, acelesi vardı. Arayacağını söyledi"

"Bekleyelim o zaman" 


.... 

Sabahın erken vakitleriydi, genç kız heyecan doluydu. Bugün uzun zaman hazırlandığı dil sınavının günüydü. Son ana kadar aralıksız çalışmış, sabaha doğru uyumaya çalışsa da heyecandan pek başaramamıştı.


Kitaplarını kapattı, masasını topladı. Sadece kimliğini, sınav giriş belgesini, yol ücretini ve geceden dolaba koyduğu buzlu küçük pet şişeyi eline aldı. Sınav salonuna başka hiçbir şey alınmazdı.


Duvardaki saate baktı, hala çok erkendi ama riske atmak istemiyordu, sınavının gerçekleşeceği okula çok önceden gidip orada bekleyecekti.


Odanın kapısını araladı, bakışları orta alanda ve sadece iki adım ötede bulunan masaya kaydı. Kahvaltı kurulmuştu, gözleri doldu. Ayla bunu da es geçmemiş, sınava aç gitmesine izin vermemişti.


"Ayla" dedi, genç kız odasından koşar adımlarla çıktı, arkadaşının yanından geçip ocağa yaklaştı, çay taşıyordu.


"Hemen yemeye başla, geç olmadan gitmelisin"


Tek kelime edemedi Eva, arkadaşına geçen her günde daha çok borçlanıyordu. Gözleri dolu dolu oldu, yavaşça yerine oturdu.


Bardağını dolduran arkadaşını izledi, onun kadar heyecan doluydu. Sabahın erken vaktinde onun için uyanmıştı, kendinin de önemli bir sınavı olduğu için ona eşlik edemeyecekti.


Arkasını döndü, odasına girdi. Çantasını koluna taktı, kitaplarını eline aldı. Arkadaşına yaklaştı, gözleri buluştu.


"Sana sınava yerine kadar eşlik etmeyi çok isterdim ama biliyorsun, tam o anda sınavım var"


Eva kafasını salladı, arkadaşının son sınavı da bugün gerçekleşecekti. Önünde durdu Ayla, işaret parmağını gözlerine doğrulttu.


"Başarılar dilemiyorum çünkü başaracaksın biliyorum." dedi, Eva ayağa kalktı. İki arkadaş sıkıca sarıldı, "Git ve bunu bitir Eva, senden güzel haberler bekliyor olacağım. Çıktığın gibi kesinlikle beni ara"

"Arayacağım" dedi Eva onaylayarak, zaten mutluluğunu paylaşacağı ondan başka kimsesi de yoktu.


Koşar adımlarla çıkan arkadaşına baktı, yeniden masaya oturdu. İştahı pek yoktu, sınav için kendini zorlamaya çalıştı.


..... 

Bir ilkokul binasıydı, yığınla öğrenci tek tek çıkış yapıyordu. Kimileri gülüyor kimileri de somurtuyor fakat her çıkan kapıda onun için bekleyen kişiye sarılıyordu.


Kalabalığın arasında Eva göründü, su şişesini sıkıca tutmuştu. Yarısı hala doluydu, sınavın son anına kadar içeride kalmış, her soruyu dikkatle okuyup işaretlemişti.


Kafası diğer kişilere göre hep yerdeydi, çünkü onu sınav çıkışında bekleyen tek bir kişi bile olmadığını biliyordu.


Önünde üç basamak vardı, tek tek indi. Okulun koca bahçesinde bir an gözlerini gezdirdi, bakışları tek bir kişiye kaydı.


Onun yaşında bir genç kız, koşarak ilerleyip kalabalığın arasında heyecanla bekleyen orta yaşlı bir adama sarılıyordu.


Zihninde tek bir an istemsizce yer aldı, üniversite sınavına girdiği gün tüm ailesi onunla birlikte sınav yerine gelmiş, bitene kadar bahçede nöbet tutmuştu.


Genç kız dışarı çıktığında ilk olarak babasını görmüş, heyecanını fark edip kafasını uzaktan olumlu anlamda sallamış, iyi geçtiğini ifade etmeye çalışmış, adamın yüzünde koca bir gülümseme oluşmuştu.


Koşar adımlarla yaklaştığı gibi önce babasının boynuna atlamış, kazanacağından emin olduğunu söylemişti.


Dün gibi anımsıyordu genç kız, babası ondan daha çok sevinmişti. Kızının okulunu bitirmesini delice istiyordu. Böylece kendini hayatını kurabilecek, kimseye muhtaç olmadan ayakları üzerinde durabilecek güce sahip olacaktı.


Gözlerinin dolmasına izin vermedi Eva, babasının mutluluğunun kısa sürmesine neden olmuş, kazandığı okulu bir adam uğruna sadece bir yıl sonra bırakmıştı.


Elindeki şişeyi sıktığının farkında bile değildi, parmakları şişeyi ezmişti. Kafasını yavaşça eğdi, okulun koca bahçesinden kalabalığı umursamayarak geçti.


Tam kapının önünde koca bir cadde vardı, oldukça yoğundu. Onlarca araba duruyordu, aileler, genç adamlar ve genç kızlar sınava giren yakınını bekliyordu.


Gözleri karşı kaldırıma kaydı, durak vardı. Eve dönebilmek için orada otobüs beklemeliydi. Kaldırımın ucuna yaklaştı, karşıya geçmek için fırsat aradığı anda önünde bir araba durdu.


Beyaz renkti, spor fakat orta bir arabaydı. Genç kız şaşkınlıkla bekledi, sürücü kapısı açıldı, genç bir adam indi. "Volkan" dedi, onu burada görmeyi hiç beklemiyordu.


Genç adam tebessüm ederek arabanın önünden dolanıp kızın yanına yaklaştı. Mavi gözlerinin içine baktı, "Bitti mi?" diye sordu.


Genç kız ufak bir gülümsemeyle kafasını olumlu anlamda salladı, bitmişti artık. Sınavı çok iyi geçmiş, soruları tek okuyuşta işaretlemişti.

Sonunda dersler, sınavlar, yorgunluk ve sabaha değin süren çalışmalar bitmişti.


"Bitti" dedi, Volkan tebessüm etti. Kıza yaklaştı, iki kolunu beline dolayıp kollarının arasına aldığı gibi döndürmeye başladı.


"Tebrik ederim, çok sevindim"


Genç kızın gülüşü kalabalığın arasından pek duyulamasa da Volkan biliyordu. Sonunda kıza daha fazla yakın olabilirdi. Ona engel olmamak adına karşısına çıkmamaya gayret ediyordu bunca zamandır.


"Volkan, herkes bize bakıyor" dedi, genç adam durdu. Kızın ayaklarını yere indirdi. Göz gözeydiler, "Bundan sonra itiraz kabul etmiyorum, büyük planlar yaptım"

"Plan mı?"


Genç adam kafasını onaylayarak salladı, arabasının ön kapısını açtı. Eva itiraz etmeden bindi, onu izledi. Önden dolanıp sürücü koltuğuna yerleşti.


"İtiraz kabul etmiyorum, bundan sonra benim sözüm geçecek."

"Bir yere mi gideceğiz?" diye sordu arabanın yolunu değiştirdiğini görüp.


"Evet. Önce yemek yiyeceğiz sonra gezip tozacağız. İtirazın var mı, ki kabul edilmediğini de bil"


Gözlerini kızın gözlerine çevirdi. Eva tebessümle kafasını iki yana salladı, ona hiç itiraz edemiyordu. Bu adam her defasında neşesi ve yakınlığıyla onu başka dünyaya götürüyor, gerçek dünyasını unutturuyordu.


.... 

Gecenin bir vaktiydi, apartın tam önünde araba durdu. Volkan hızla inip koşar adımlarla önden dolanıp genç kızın kapısını açtı.


"Buyurun hanımefendi" dedi, Eva tebessümle indi. "Teşekkür ederim"


Ona minnetardı, sınav stresini böylesine güzel bir günle sonlandırmasını sağladığı için. İlk olarak şık bir restoranda başbaşa yemek yenmiş, sonra yola yayan olarak devam etmişlerdi.


Genç kız bugün tıpkı küçük bir kız çocuğu gibi eğlenmiş, saatlerini geçirmişti. Adamın bugüne dair en büyük sürprizi lunapark olmuştu.


En korkutucu oyuncaktan en ufağına kadar hepsine tek tek bindirmiş, kızın kahkahalarını izlemişti. Onunla gülmüş onunla ara ara yüzüne hüzün hakim olmuştu.


En çok mutlu olduğunu düşündüğü anda mavilerin içine bakmış, parıldayışın olmadığını görmüştü. Kızın güldüğü anlarda da tüm benliğinde kırgınlık olduğunu anlamak zor değildi.


Son olarak saatlerce yürünmüş, rengarenk uçan balonlar gökyüzüne özgürlüğe bırakılmıştı. Akşam yemeği sonrası da dondurma zevki yaşanıp eve dönülmüştü.


Mavi gözlerini adamın gözlerine dikti, bakışları bile ona bugün için teşekkür ediyordu. "Teşe-" dedi, Volkan işaret parmağını dudağının üzerine bırakıp sözünü kesti.


"Teşekkür edecek tek kişi benim, çok eğlendim"


Eva tebessüm etti, bu adamın minnettar hisettirmeme huyu vardı. Her daim minnettar olan kendisi olur, karşıya söylettirmezdi.


"O zaman gideyim, iyi geceler"


Kafasını olumlu anlamda salladı genç adam, "İyi geceler" diyerek arkasını döndü. Arabasına yaklaştı, sürücü koltuğuna yerleşti. Sessizce çalıştırıp ilerledi, Eva gözden kaybolana kadar izleyip arkasını döndü.


Yorgundu, bu gece derin bir uyku çekecekti. Önündeki basamaklardan ilkini tırmandı, tam arkasında bir nefes hissetti. Gözleri görmeden kalbi delice çarpmaya başladı.


Dönemedi, kara'm'ına bakamadı. Umursamamaya çalıştı. İkinci basamağı tırmandı, kolunun üzerine bir el hissetti. Tüm benliğinin boşaldığını hissetti.


Gözlerini kapadı, kendine gelmeye çalışıp cesaretini topladı. Kolunu hızla geriye çekip bakışını koyu bir çift siyaha çevirdi.


"Eva" dedi, genç kız işaret parmağını hızla salladı. Öfke her yanını sarmıştı.


"Sana tek kelime etme demiştim!"

"Bana öfkelisin biliyorum, anlıyorum da ama lütfen bir defa kendimi ifade etmeme izin ver"


Genç kız kafasını hızla iki yana salladı, "Öfkem sana değil! Öfkem hala seni görmek isteyen gözlerime! Hala sen yaklaştığında deli gibi çarpan kalbime!"


Kaskatı kesildi genç adam, genç kızın sözleri kalbinin orta yerine saplandı. Elini saçlarının önünden geçirdi, ensesini ovdu.


"Ne dersen de hala beni seviyorsun" dedi, kızın gözlerinin içine bakıyordu. Az önce başka adamla yakınlığını görmesine rağmen biliyordu, bu kızın sevdiği kişi hala sadece kendisiydi.


"İnan bana, sevmek hiçbir şeyi değiştirmez!"


İnkar edemiyordu Eva, gözleri delice ona bakmaya, kalbi hızla çarpmaya devam ederken dili daha fazla direnemezdi.


"Değiştirir" dedi genç adam, sevdikten sonra her şey mümkündü.


"Sevmek bir şeyleri değiştirebilseydi eğer, sen seviyorken beni bırakıp gidemezdin! Ben sana olan lanet sevgime asla boyun eğmeyeceğim!"


Savaş kafasını yavaşça iki yana salladı, gözleri dolu doluydu. Genç kızın öfke dolu gözleri onu harap ediyordu.


"Eva lütfen, benden nefret etme"

"Senden de, senin için ailesinden vazgeçen kendimden de nefret ediyorum!"


Arkasını döndü, derin derin nefes alıyordu. Kalbi duracak hızla çarpıyorken sakinleşmenin bir yolunu arıyordu. Kapıyı hızla açıp binaya girdi, sırtını duvara yasladı.


Gözlerini kapadı, bu adamı ailesine tercih ettiği için delice pişmandı. Elini kalbinin üzerine bıraktı, zihni onun için ailesiyle farklı düşüncelere sahip olduğu ilk ana gitti.


..... 

Akşam vakitleriydi, genç kız mutfakta annesiyle birlikteydi. Evin büyük çocuğuydu, yardım etmek her zaman ona aitti.


Bugün babasının doğum günüydü, okuldan çıkmış, yol üstünde bir pastahaneye uğramıştı. En güzelinden bir yaş pastayla dönmüş, üzerine 'İyi ki varsın babaların en yakışıklısı' yazdırmıştı.


Eve geldiği gibi de mutfağa koşmuş, annesiyle çeşit çeşit ve babasının en çok sevdiği kurabiyelerden yapmaya başlamıştı.


Uzun düz saçlarını tepeden topuz yapmış, bir mutfak önlüğü takmıştı. Elleri un içerisinde, yüzü de mutluluğunu haykırıyordu. Heyecan doluydu, her sene bu vakitlerde aynı telaşı yaşıyordu. Babası onun en kıymetlisiydi, aşık olduğu ilk erkekti.


Fırına yaklaştı, öne doğru eğildi. Elinde ısıya dayanıklı bir eldiven vardı, kapağını açıp tepsiyi çekti. Mantar kurabiye yapmıştı, babasının en sevdiğiydi.


Tebessümle tezgahın üzerine soğumaya bıraktı, bu da tamamdı. Soğuduktan sonra servis tabağına ekleyecekti.


Arkasını döndü, gözleri mutfağın orta alanında bulunan yemek masasına kaydı. Erkek kardeşi sandalyelerden birinde oturmuş, pusuda bekliyordu. Ablasının uzaklaştığı ilk fırsatta kurabiyelerden gizlice alacaktı.


Genç kız öncesinde iki kardeşini de uyarmış, babasından önce dokunmamalarını söylemişti. Eda onaylamış fakat Eren'in hoşuna gitmemişti. Babasının gelişini nasıl beklerdi? Sıcak kurabiyelerin tadına bakmamak için nasıl direnebilirdi?


"Dokunmak yok" dedi Eva, işaret parmağını kardeşinin gözlerine salladı. "Evet, dokunmak yok"


Yavaşça ayağa kalktı, tezgaha yaklaştı. "Eren!" diye seslendi genç kız, kardeşinin kafasını iki yana salladığını gördü. "Su içeceğim sadece"


Musluğun üzerindeki dolabın kapağını açtı Eren, cam bir bardak çıkardı. Suyu açtı, kafasını yavaşça geriye çevirdi, ablasına baktı. Genç kızın arkası dönüktü, masayı kurmaya çalışıyordu.


Hızla kurabiyelerden birini eline aldı çocuk, tişörtünün altına sıkıştırıp hızlı adımlarla mutfaktan çıktı. Zafer onundu, ağzına atıp odaya koştu.


Zil yankılandı evin içerisinde, genç kız heyecanla yaş pastayı eline aldı, çilekli, yuvarlaktı ve küçüktü. Üzerinde tek mum vardı, hızla yaktı. Onu kapıda karşılamak istiyorlardı.


Heyecanla iki avucunun üzerinde tuttu, salona yürüdü, kız kardeşi kapıya yaklaştı. Ablasının kafasını salladığını görüp kulpu indirdi. Kapı yavaşça aralandı, tam karşılarında babaları vardı.


Bitkin ve yorgundu her daim olduğu gibi, şehirler arası kamyon şoförlüğü yapardı, eve dönüşleri her zaman kısa olurdu. Üzerinde kareli mavi beyaz bir gömlek ve açık mavi bir kot pantolon vardı.


İsmi Adnan'dı, emektar bir babaydı. kahverengi kısa saçlara, masmavi gözlere, beyaz tene sahipti. Yakını net görebilmek adına da gözlerinde numaralı gözlük vardı. Zayıf bir bedene sahipti, işinin yoruculuğunun bunda etkisi çoktu.


Bakışı içeri kaydı, önünde serveti, ailesi vardı. En önde karısı ve ilk göz ağrım dediği kızı Eva, onların bir adım gerisinde de ortanca çocuğu ve ikinci kızı olan Eda, onun da yanında en küçükleri Eren durmuştu.


Heyecanla onu izlediklerini gördü, yüzündeki yorgunluğun ve içinde sadece yarım saat önce oluşan öfkenin yerini ufak bir tebessüm aldı. Kızının elindeki pasta ona her daim unuttuğu doğum gününü hatırlattı.


"İyi doğdun" dedi hayat arkadaşı, çocuklarının annesi, çok sevdiği karısı, Hülya'sı. Tek adımla yanına yaklaştı, eşine sıkıca sarıldı.


Sıra bekliyordu genç kız, gözleri babasının yüzündeydi. Bir an duruldu, yüzünü ve kalbini bir hüzün sardı. Babası, her zamanki gibi değildi. Gülüyordu fakat içten olmayandı.


Kafasını yavaşça iki yana salladı, sadece kuruntu yapıyordu. Annesinin geri çekildiğini görüp yüzünde tebessüm oluşturup babasına yaklaştı. Pastayı gözlerinin önüne tuttu.


"İyi ki doğdun babacığım, iyi ki benim babamsın" dedi, adamın gözleri parıldadı, uzatılan pastaya baktı, mum erimek üzereydi.


Kafasını öne doğru eğdi, nefesini üfledi, geriden diğer iki çocuğunun alkışı yükseldi. Genç kız pastayı bir köşeye bırakıp babasına koştu, kollarını boynuna sıkıca doladı.


"Seni çok seviyorum baba" ayak sesleri aynı anda duyuldu, diğer çocukları da yaklaştı, adam kollarını üçüne de doladı, kalbindeki sıkıntının yerini onların nefesi ile huzur aldı.


.... 

Gecenin bir vaktiydi, her özel günde olduğu gibi aile üyeleri ufak bir kutlama yapmış, hep birlikte yemek yemiş, uzun uzun sohbet etmişti.


Aradan ilk çıkan Eren olmuştu, o sıralarda sadece 11 yaşındaydı. Uykuya karşı en dayanıksız olandı, erkenden uyumaya çekilmişti. Ondan bir süre sonra da Eda yatağına girmiş, anne ve babasıyla sadece Eva kalmıştı. O da annesine yardım edip etrafı temizlemeye niyetliydi.


Bulaşıkları makineye yerleştirip çalıştırmış, evi süpürmüş, etrafı toparlamıştı. Anne ve babasına iyi geceler diyerek duşa girmek adına banyoya gitmiş, anne ve babası bir başına kalmıştı.


Kanpede karşılıklı oturuyorlardı, Hülya Hanım'ın gözleri kocasındaydı, akşam boyunca da bu hep böyleydi. Hayat arkadaşındaki garipliği ilk anda fark edip çocuklarının önünde kurcalamak istememişti.


"Adnan" dedi, ayağa kalkıp yanına oturdu. Adamın bitkin mavi gözleri ona döndü, elini elinin üzerine bıraktı.


"İş'te mi bir sorun çıktı?"


Gözleri buluştu, adamın yüzünde şaşkın bir ifade oluştu, onlardan hislerini gizlemek için çok çaba sarf etmişti.


"Ne?" 

"Sende bir şey var, anlatmak ister misin?"


Kafasıyla onayladı adam, karısından yıllara değin hiçbir şeyini gizlememişti.


"Pek önemli değil aslında ama canımı sıktı yine de"

"Ne oldu?" 


Derin nefes aldı adam, her iş dönüşü kamyoneti ortak çalıştığı sahibine bırakıp evine dönerdi. Yolu genellikle minibüsle tamamlar, evlerine yakın bir caddede inip yürüyerek devam ederdi. Kapının önünde ona ait bir araç vardı fakat izinli olduğu günlerde kullanabiliyordu.


Bugün de yayan olarak yaşadığı sokağa girmişti, dikkatini bir şey çekmişti. Yabancı birkaç genç erkek evinin tam sol çaprazında durmuştu. Beş kişiydiler, biri diğer dördüne kıyasla daha büyüktü. Onları ilk defa görüyordu, bu sokakta daha önce gördüğü gençler değillerdi.


Gençlerden üçü duvarın üzerine oturmuş, ayaklarını aşağı sarkıtmıştı. Bir tanesi ve en büyükleri de kaldırımda, karşılıklı ve ayakta durmuşlardı.


Büyük olan bir şeyler söylüyor, öfkeyle gürlüyor, diğeri ise önünde kafasını eğmiş, asık yüzü ve endişeyle sessiz bir şekilde dinliyordu.


Adımını durdurdu Adnan Bey, onlara yoğunlaşmıştı. Büyük olan gencin öfkeyle karşısındaki çocuğun kolunu tuttuğunu gördü, adamın gözleri büyüdü.


Hızla yönünü çevirdi, koşar adımlarla yaklaştı. Çocuğu geriye çekip mavi gözlerini büyük olan gençsin gözlerine dikti.


"Ne yapıyorsun oğlum sen?" dedi, genç erkeğin gözleri onu süzdü. İlk defa görüyordu, bakışlarını kıstı.


"Karışmayın, aramızdaki sorunu halledeceğiz"


Kafasını iki yana salladı Adnan Bey, bu durumu böyle bırakmayacaktı. Bakışını arkasına aldığı çocuğa çevirdi, sessizdi. Gözleri yerde bekliyordu.


"Ondan büyüksün, nasıl korktuğunu görmüyor musun?"

"Bu işe karışmayın, biz hallederiz"


Adamın gözleri öfkeye büründü, yumruklarını sıktı. Çocuğun korku dolu gözlerine baktı.


"Bu mu senin halletme şeklin?" dedi, genç erkek derin bir nefes aldı, koyu siyah bakışlarını geride duran çocuğa çevirdi, kafasını iki yana salladı. Çocuk hızla harekete geçti, endişeyle doldu. Adnan Bey'e yaklaştı.


"Biz.. sadece konuşuyorduk" diyebildi titrek ses tonuyla. 'Ağabey' dediği kişiden delice korkuyordu.


"Konuşmak denirse tabi, korkma oğlum, hiçbir şey olmayacak. Ailen yok mu senin? Nerede evin, sana eşlik edeceğim"


Çocuk kafasını hızla iki yana salladı, gözleri ara ara büyük olan gence kayıyordu. Ondan onayı aldı, derin nefesle arkasını dönüp koşmaya başladı.


Adnan Bey ne olduğunu bilmeden çocuk gözden kayboldu, şaşkınlıkla bakışını gence çevirdi. "Bu tür şeyleri bu sokakta görmek istemiyorum, şimdi nerede yaşıyorsun oraya yürü"


Gencin gözleri arkaya döndü, bir kapı vardı, "Burada yaşıyorum, hiçbir yere gidemeyeceğim" dedi, adamın bakışı önündeki binaya yoğunlaştı.


İl dışı işleri öylesine fazla olurdu ki sokakta yaşayan birçok kişiyi tanıması zor olurdu. Şaşkınlıkla gözlerini gence çevirdi, arkasını dönüp bahçeye girdiğini gördü.


Şaşkınlıkla çaprazda bulunan evine yürüdü. Kafası karışık, zihni bulanık ve endişe doluydu. Bundan sonra her işe gittiğinde aklı geride kalacaktı, evde üç çocuğu vardı, onları bu gençten korumalıydı.


Gözlerini karısına çevirdi, Hülya Hanım derin nefes verdi. Kocasının elini sıktı, endişesini anlayabiliyordu. Belli etmemeye çalışıyordu ama aynısını o da taşıyordu.


"Hiç endişe etme, bizim çocukların aklı çok başında. Ona asla yaklaşmayacaklardır"

"Ben yokken sokağa çıkıyorlar mı?"


Kafasını iki yana salladı kadın, çocuklarını genellikle dışarıya yollamazdı. Hep yanıbaşında tutar, gözlerini üzerlerinden ayırmazdı.


"Okul ve ev arası mekik dokuyorlar, biliyorsun. Daha fazlası yok"

"Sevindim" dedi, biraz da olsa rahatlamıştı. Gözleri yeniden karısına döndü, fısıltıyla konuşuyorlardı.


"Ne zaman buraya taşındılar?"

"Bir yıl oldu sanırım"

"Kimse şikayetçi olmadı mı?"

"Herkes şikayetçi fakat dile getirilmiyor"


Derin nefes verdi Adnan Bey, bir vukuat daha görürse diğerleri gibi sessiz kalmayacaktı.


"Ailesi?" 

"Annesini bunca zamandır sadece birkaç defa gördüm, kimseye yaklaşmıyor. Babası da çok agresif bir adam, bazen bağırış çağırışlarını tüm mahalle duyuyor, sanırm oğlunun davranışlarını sindiremiyor. Bir abisi olduğu da söyleniyor ama onu hiç gören olmadı"


Adnan Bey şaşkındı, bu sokağa onlardan bir süre önce taşınmışlardı. Oturdukları evi birikim yaparak satın almıştı. Bu genç tüm hayallerini yerlebir etmiş, işe her gidişinde kalbine endişe yerleştirmişti.


Kafasını yavaşça kocasının omzuna dayadı Hülya Hanım, endişesini çok iyi anlıyor, çocuklarına da onlara dikkat edecek olan kendine de güveniyordu. O kişinin yakınına bile yaklaşmayacaklardı, yaklaştırmayacaktı.


Sessizdi Eva, anne ve babasının arkasında birkaç adım gerisindeydi. Duş almış, pijamalarını giymişti. Saçları ıslak ve bir havluya sarılıydı. Uyumaya hazırlandığı sırada su içmek istemiş, mutfağa gelmek için odasından çıkmıştı.


Anne ve babasının sohbetine istemeden de olsa kulak misafiri olmuş, duydukları onu şoka uğratmıştı. İsim hiç dile getirilmese de söz ettikleri kişinin ona bir yıl boyunca gül gönderen, daha birkaç gün önce tanıştığı Savaş olduğunu anlamıştı.


Sessizce arkasını döndü, suyu umursamadı. Odasına yürüdü, girdi, kapıyı örttü. Sırtını kapıya dayadı, gözleri içeri yoğunlaştı. İki ayrı baza vardı, birinde kız kardeşi uyuyordu. Boş olana döndü, onunkiydi, Eda'yla aynı odayı paylaşıyorlardı.


Baş ucundaki komodinin üzerinde, ucunu su dolu cam kavanoza bıraktığı tek kırmızı gül vardı. Tanıştıkları gün ona vermişti, ağır adımlarla yatağına yaklaştı, kenarına oturdu.


Bakışları güle yoğunlaştı, günlerdir özenle koruyordu. Her gün suyunu yeniliyor, her gece uyumadan önce kokusunu içine çekiyordu.


Zihninde ailesinin endişesi yer aldı, yüzü asıldı. Elini kavanoza yaklaştırdı, gülü sudan çıkardı. Koklamak istedi, isteğine engel oldu. Yavaşça komodinin üzerine yatırıp yatağına girdi. Artık istemiyordu, ailesini hayal kırıklığına uğratmak en son isteyeceği şey bile olamazdı.


....... 

Yumruklarını sıktı genç kız, keşke dedi. Keşke o güne dönebilsem ve bir saat sonra dayanamayıp yeniden suya koyduğum gülü çöpe atabilseydim.


Belki o zaman her şey çok daha farklı olabilirdi, ailesiyle mutlu olduğu hayatına devam edip zorluklarla bir başına kalmazdı.


.... 

Telefonun sesiyle gözlerini araladı Eva, ilkin saate baktı. Sabahın çok erken vakitleriydi, şaşırdı. Elini komodinin üzerine uzatıp telefonunu aldı, ekranda gördüğü isimle gözleri büyüdü.


Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi,

Defalarca aramak isteyip vazgeçtiği ve merakla beklediği arama sonunda gelmişti. Yatağında doğrulup oturdu, kulağına yaklaştırdı.


"Alo" dedi, "Konum at, seni almaya geliyorum"


Arabadaydı Rüya, heyecan doluydu. Sonunda fırsat bulup arayabilmiş, bugünü sadece arkadaşına ayırmıştı. Tıpkı önceden olduğu gibi iki yakın arkadaş dertleşecek, birbirinden ayrı geçirdikleri zamanların acısını çıkaracaktı.


Bir taksideydi, kulağında telefonu sıkıca tutmuş, hareket etmek için arkadaşının konum atmasını bekliyordu.


..... 

oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️

Loading...
0%