Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11.Bölüm: Seven Gitmez

@mlkshnn

Parmak uçlarında yürüyordu Bahar, attığı her adımda da görünürlerde kimselerin olmadığından emin olmak adına sokağı gözlüyordu. Bir bahçe kapısının önünde durdu, son defa çevreye göz gezdirdi, kahvaltı vakitleriydi, sokağa derin bir sessizlik hakimdi.

 

Alt dudağını ısırıp bahçe kapısını yavaşça itti, şansı yaver gittiği içinde anında açıldı. Bir hırsız sessizliğinde içeri girdi, kenarda ufak bir kulübe vardı. Önüne eğilip elindeki mamayı uzattı, Boncuk göründü.

 

Mamaya yaklaştığı anda, Bahar kucağına aldı. Arkasına bile bakmadan koşarak önce bahçeden sonra da sokaktan çıktı. Bir diğer sokağa geçtiği anda derin derin bir soluk alıp sırtını duvara dayadı.

 

Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, artık iki genci yakınlaştıran bir sebep ortadan yok olmuştu, artık Boncuk yanlarında olmayacaktı.

 

Bakışlarını kaçmak için çırpınan minik kediye çevirdi, elini tüylerinin üzerinde yavaşça gezdirdi. "Artık Zeyno yok, artık başkasına ait olacaksın." Dedi zaferle.

 

...

 

Elimde bir mama paketi vardı Zeynep'in, kahvaltı ettiği gibi ayaklanmıştı. İç kapıyı açtı, ayaklarına terlik geçirip kulübeye yaklaştı.

 

Kulübenin önünde ufak bir kap vardı, mamaları oraya doldururdu. Paketin kapağını açıp kabı doldurdu, gözlerini kulübeye çevirdi. "Boncuk" dedi. Mama kokusu gittiği yada genç kızın sesini duyduğu anda minik kedi, anında kafasını çıkarırdı.

 

Bekledi Zeynep, kulübenin kapısına bakıyordu. "Boncuk" diye yineleyip biraz daha yanaştı, gözlerini içerisinde gezdirdi, boştu.

 

"Boncuk" diyerek ayağa kalktı, bahçe oldukça küçüktü, tümünü kontrol etmek için gözleriyle süzmek bile yeterli oluyordu. İki defa bakındı, bahçede yoktu.

 

Bahçe kapısına yaklaştı, aralayıp kaldırıma geçti. "Boncuk" dedi. Sokağı, durduğu yerde dikkatle süzdü, görünürlerde yoktu. Yüzünde şaşkın bir ifade belirdi, Boncuk pek uzaklaşmazdı.

 

Esma Nine göründü, kızının kapıya çıktığını görüp merakla yaklaştı. "Zeyno" dedi. Zeynep bakışlarını ona çevirdi, "Boncuk yok nine"

 

Yaşlı kadının yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, bu kedi evin bir diğer üyesiydi yıllardır. Evden bir an bile uzaklaşsa evham yapıp bulmadan rahat etmezlerdi. Yine o anlardan biri olmalıydı.

 

"Gelecektir kızım birazdan."

 

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, daha öncelerinde de gitmiş, çok kısa sürede de geri dönüp kulübesine girmişti. Arkasını dönüp bahçeye girdi, mamayı kaba başına kadar koyup eve yürüdü.

 

...

 

Odasındaydı genç kız, pencerenin kenarında oturmuş bahçe kapısını izliyordu. Tamamen açık bırakmıştı, kedisi geldiği anda rahatlıkla girmeliydi. Gökyüzüne bulutlar hakimdi, yağmur çiseliyordu. Gözlerini duvardaki saate çevirdi, saatler hızla geçiyordu.

 

Derin nefes verip hızla ayağa kalktı, daha fazla bekleyemezdi, sokağa çıkıp aramalıydı. Dolabını açıp ince hırkasını giyindi, saçlarını özensizce açık bırakıp kapşonunu kafasına geçirdi.

 

Odadan çıktığı anda gözleri ninesiyle buluştu. "Bir yere mi gidiyorsun?"

 

Zeynep arkasını dönüp kapıyı açtı, "Boncuk'u arayacağım."

 

"Dönecektir kızım"

 

Genç kız duymadı, kapının önündeki ayakkabılıktan parmak arası terliklerini çıkardı, yere bıraktığı anda durdu. Hava yağmurlu ve soğuktu, genç adamın da dediği gibi ayakkabılarını giymeliydi. Terlikleri yerine yerleştirip ayakkabılarını indirdi.

 

"Yağmurdan kaçıp bir yerlere sığınmıştır, getireceğim."

 

Hızlı hızlı adımlarla bahçeden çıktı, kaldırıma attığı tek adımda durdu. Gözlerini önce sokakta gezdirdi, havanın da etkisiyle oldukça sessizdi. Çocuklar okulda, babalar işte, anneler de evlerindeydi.

 

Derin nefes aldı, önce bir rota belirlemeliydi. İlk olarak semtteki tüm ağaçları ve bahçeleri kontrol etmeliydi. Muhakkak bulacaktı.

 

Bakışlarını öncelikle yan komşusuna çevirdi, kapının önündeki ağacı gözleriyle inceledi, Boncuk yoktu. Ardından kapıda durdu, elini vurduğu anda Emine Hanım göründü. "Zeyno" dedi, gördüğü anda.

 

Koşar adımlarla yanına yaklaştı, kapıyı hızla açtı, genç kız evden çıktığı anda yağmur damlalarına maruz kalmıştı, kapşonunda etkisi görülüyordu. "Boncuk yok" dedi genç kız.

 

Davet beklemeden kapıdan içeri girdi, gözlerini bahçede dikkatle gezdirdi. Burada da yoktu. "Yok" diye ekledi. Arkasını döndü, hızla adımlarla çıkışa yürüyordu.

 

"Daha sonra aramalısın Zeyno, üşüteceksin."

 

Gökgürültüsü duyuldu, yağmurun hızlanacağının habercisiydi. Genç kız duymadı bile, kadını geride bırakıp diğer komşuya yaklaştı. Kapıyı yumruklarla tıkladı, açıldığı anda girip dikkatle inceledi, Boncuk yine yoktu.

 

...

 

Ağır ve sarsak adımlarla yürüyordu Zeynep, semtte kontrol etmediği ufak bir delik, bahçe ve ağaç bile bırakmamıştı. Şırıl şırıl yağan yağmurun altında yapayalnızdı, gözleri dolu doluydu. Boncuk neredeydi? Onu bu kadar zaman bırakıp gitmezdi?

 

Emine Hanım kapısının önündeydi, genç kızın dönüşünü beklemişti. Sokağa girdiğini gördüğü anda yanına yaklaştı, "Zeyno" dedi, genç kızın gözleri ona döndü. "Gitti.." Dedi. Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü.

 

"O da gitti.." diye ekledi. Kalbi hızla çarpıyordu, tıpkı anne babası gibi Boncuk da onu geride bırakıp gitmişti.

 

Emine Hanım önünde duruyordu, elinde bir şemsiye vardı. Hızla açıp genç kızın üstüne tuttu, biraz da olsa damlaların etkisinden korumaya çalışıyordu.

 

"Hayır gitmedi, dönecektir."

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı genç kız, giden kesinlikle geriye dönmüyordu. Annesi de dondurma alıp döneceğini söylemiş, bir daha da dönmemişti. Yıllardır onsuzdu, yıllardır gelmeyeceğini bile bile yolunu gözlüyordu.

 

"Dönmeyecek.."

 

Emine Hanım gözlerinin dolduğunu hissetti, yanakları anında yaşla doldu. Boştaki elini genç kızın yüzüne bıraktı, gözyaşlarını yavaşça silmeye çalışıyordu. "İnan bana, dönecek."

 

"Dönmeyecek!" dedi genç kız yaş dolu gözleriyle. Bir kere gittiyse artık dönmezdi.

 

"Çünkü.." diye ekledi. Sustu, kalbi delice çarpıyordu, sakinleşmeye çalıştı. "Onu da tıpkı annem gibi çok sevdim."

 

Yanakları yaşla doldu, çok sevdiği herkes onu bırakıyordu. Annesini de çok sevmiş fakat onun yokluğu ile sınanmak zorunda kalmıştı.

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı, "Sevmeyeceğim!" üstüne tutulan şemsiyeden geriye çekildi, "Bundan sonra hiçkimseyi sevmeyeceğim!"

 

Arkasını döndü, hızlı adımlarla evine yürüdü. Esma Nine kapının önündeydi, gözleri önce Emine Hanım'a sonra da kızına kaydı. "Zeyno" dedi. Zeynep sollayıp eve girdi, attığı her adımda da kulübeye bakıyordu, hala boştu, hala bıraktığı mama olduğu gibi duruyordu.

 

.... 

 

Odanın kapısını yavaşça tıkladı Esma Nine, endişe doluydu. Genç kız eve geldiği andan beri yüzünü hiç göstermemiş, odadan hiç çıkmamıştı.

 

"Kızım" dedi, cevap yoktu. Derin bir nefes verip kapıyı araladı. Gözleri ilk olarak yatağa kaydı, genç kız kenarında oturmuştu. Kucağında peluş kedisi vardı, sıkı sıkı kollarında sarmıştı.

 

Büyük bir boşluktaydı, canı çok yanıyordu fakat paylaşacak hiç kimse yoktu, tek dert ortağı ve sırdaşı Boncuk yoktu. Nasıl alışacaktı?

 

"Zeyno"

 

Yaşlı kadın ağır adımlarla yanına yaklaştı, tıpkı onun gibi yatağın kenarına oturdu. Gözlerini de onun gibi pencereden bahçeye, kulübeye çevirdi. Elini dikkatle elinin üzerine bırakıp sıktı, genç kızın gözleri ona döndü.

 

"Sen de.." Dedi, yanağı yaşla doldu. "Sende birgün beni bırakacak mısın?" diye ekledi. Tüm vücudu korkuyla titremişti, o da bırakıp giderse ne yapacak, kime sığınacaktı?

 

Esma Nine'nin gözleri büyüdü, kafasını hızla iki yana sallıyordu. "Olur mu kızım öyle şey, niye böyle bir şey söylüyorsun?"

 

"Seni de çok seviyorum, sende mi birgün gideceksin?"

 

Yaşlı kadın gözlerine hakim olmaya çalıştı, kafasını yavaşça iki yana sallıyordu. "Bunca yıl hiçbir geceyi bensiz geçirdin mi?"

 

Zeynep alt dudağını ısırdı, kafasını olumsuz anlamda salladı. Bunca yıl her anında yanında bu yaşlı kadın vardı.

 

"Bundan sonra da geçirmeyeceksin, ömrüm yettiği sürece seninle olacağım."

 

Genç kız tek kelime edemedi, hızla yaklaşıp kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Varlığına her daim olduğu gibi yine binlerce şükür etti, hayatın ona verdiği en büyük mukafattı. Hem anne hem baba hemde tek kişilik koca bir dayanaktı.

 

"Boncuk gitti" dedi fısıltıyla. Esma Nine elini sırtına bırakıp yavaşça sıvazladı. Bunu halletmek, kediyi bulabilmek için elinden geleni yapacak, kızının yıkımına seyirci kalmayacaktı.

 

.... 

 

Sokağa girdi yaşlı kadın, kediyi bulabilmek için dakikalardır her köşeyi aramıştı. Gözleri endişe doluydu, Boncuk gerçekten de semtte değildi. Ya bir şey olmuştu yada yolunu şaşırıp çok uzaklara gitmişti. Başka seçenek yoktu, minik kedi bile isteye genç kızdan uzaklaşamazdı.

 

Derin nefes verdi, bir şey yapmalı, o kediyi geri getirmeliydi. Kızının bir daha yıkılmasına izin veremezdi, yıllar önce peluş kedisi kaybolduğunda günlerce hasta yatmıştı, bu defa bunun önüne geçmeliydi.

 

Sıkıntılı bir soluk alıp bahçeye yaklaştığı anda, gözleri semtin çocuklarına kaydı. Okuldan çıkıyorlardı, "Boncuk'u gördünüz mü?" diye sordu ilk yaklaşana.

 

"Boncuk kayıp mı?" diye şaşkınlıkla sordu küçük çocuk, diğer çocuklarda duymuştu. Hızla kadının önüne yaklaşıp durdular, hepsi de merak doluydu. "Boncuk saatlerdir ortada yok."

 

"Zeyno üzülmüştür" dedi Eray, yüzü asıldı. Genç kızı savunmasız kılan üç şey vardı, biri taşlarının yokluğu, diğeri Boncuk'un olmayışı, diğeri de yeşili gördüğü anlar.

 

"Bulabiliriz" diye ekledi Bahadır. Gözleri arkadaşlarına kaydı, hepsi aynı anda onayladı. Küçük kediyi, seferber olup her yerde aramalı ve bulmalılardı.

 

"Herkes çantasını eve bırakıp gelsin" dedi çocuklardan bir diğeri. Okuldan çıkmışlardı, tüm çocuklar hızla arkasını dönüp evlerine koştular.

 

... 

 

Sabahın erken vakitleriydi, günlerden Cumartesi'ydi. Kaldırımın kenarında Zeynep oturuyordu, yanında ise semtin tüm çocukları vardı. Kimileri sağ kimileri de sol yanında duruyordu. Önlerinde ufak bir top vardı, hiçkimse dokunmuyor, yaklaşımıyordu. Aralarında büyük bir sessizlik vardı.

 

Genç kız kafasını eğmişti, elinde ufak bir taş vardı. Yere gelişi güzel sonsuzluk sembolleri çiziyordu. Gözlerinden uyku akıyordu, geceyi ayakta geçirmişti. Sabah değin her dakika bahçeye çıkıp kulübeyi kontrol etmiş fakat hiçbirinde kedisini görmemişti.

 

Gözleri dolu doluydu, kalbi bir hayal kırıklığı ve terk edilmişlik hissi ile yeniden yanıyordu. Kimi, neyi çok sevse ayrılmak zorunda kalıyordu. Ömründe her daim ayrılık, özlem vardı ve hep de olacaktı. Sevdiklerini her daim kaybedecekti, bir daha sevmemeliydi.

 

"Zeyno" dedi çocuklardan en küçük olanı, tam genç kızın yanında oturmuştu. Sesi fısıltılı ve endişeliydi, genç kızın ağzından kelimeler hiç çıkmıyordu.

 

Bahadır'ın gözleri küçük çocuğa döndü, işaret parmağını dudağına bırakıp sessiz olmasını istedi. Arkadaşları iyi değildi, üstüne gitmek yerine beklemelilerdi. Boncuk yoktu, uzun arayışlara rağmen de bulunamamıştı.

 

"Maç yapalım mı?" diye sordu başka bir çocuk, gözleri genç kızın üzerindeydi. Ağzından çıkacak tek kelimeyi heyecanla bekliyorlardı. Zeynep tepki bile vermedi, duymuyordu, duyacak durumda değildi

 

Sokağın başında Selin göründü, markete gitmek üzere evden çıkmıştı. Gözleri sokaktaki çocuklara ve genç kıza kaydı. Hepsi sessizce kaldırımın kenarında oturuyordu.

 

Adımlarını ağırlaştırıp önlerinden geçerken, bakışlarını bir an bile üstlerinden ayırmıyordu. Tüm semt gibi onun da kayıp kediden haberi vardı, küçük kardeşi Eren'de tıpkı diğer çocuklar gibi genç kızın yanındaydı.

 

"Eren.." Dedi fısıltıyla. Esmer tenli, çekik gözlü bir çocuktu. 8 yaşlarındaydı, Aslan'ın başarılı öğrencilerinden biriydi. Diğer çocuklar gibi Zeynep'in yanında oturuyordu.

 

Ablasının sesini duyduğu anda gözlerini ona çevirdi, gel işareti yaptığını görüp ayağa kalktı. Yanına yaklaştı, Selin elinden tutup uzak bir köşeye çekti. "Boncuk bulunmadı mı?"

 

Eren kafasını iki yana salladı, "Yok." Genç kızın gözleri Zeynep'e döndü, onları görmüyordu bile. Kısa bir bakış atıp yeniden kardeşine baktı. "Ne olmuş peki? Kimse bir şey diyor mu?"

 

"Hayır abla."

 

"Zeyno çok mu üzülüyor?"

 

Eren bakışını geriye çevirip yeniden ablasına döndü, yüzü anında asıldı. "Evet. Hiç oyun oynamıyor artık, konuşmuyor da."

 

"Tamam" dedi genç kız, kardeşine gitmesi için müsaade etti, küçük çocuk yeniden arkadaşlarının arasına girdi.

 

.... 

 

Sokağın başında Aslan göründü, her haftasonu olduğu gibi yine erken kalkmak yerine evde dinlenmeyi seçmişti. Uyandığı anda önce duş almış, sonra kahvaltı yapıp annesiyle uzun uzun sohbet etmişti. Şimdi de bazı eksiklerini tamamlamak üzere merkeze gidecekti.

 

Gözleri sokağa kaydığı anda yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, beklediği manzara tam karşısındaydı. Öğrencileri ve arkadaşları Zeynep, yanlarında da bir top. Belli ki oyun seçimi yapıyorlardı.

 

Ağır adımlarla yaklaştı, "Çocuklar" dedi, öğrencilerin gözleri ona döndü, Zeynep ise sessizdi. Tamamen elindeki taşa yoğunlaşmıştı, hiçbir şeyi duymuyor, ayırt edemiyordu.

 

Öğrencilerinin gözlerinde endişe gördü, merakla genç kıza döndü. "Bir sorun mu var?" diye sordu. Eray ona döndü, "Boncuk kayıp" dedi. Genç adamın gözleri genç kıza kaydı, "Zeynep'in kedisi mi?"

 

Anında kafasını onaylar anlamında salladı Eray, "Dün biz okuldayken kayboldu öğretmenim, hala da yok."

 

Genç adamın bakışları genç kıza döndü, "Aradınız mı?"

 

"Her yere baktık, hemde 3 defa."

 

Derin bir nefes verdi Aslan, "Çocuklar bize biraz izin verir misiniz?" diye sordu, tüm çocuklar tek tek ayağa kalktı. Ikisini yalnız bırakmak adına sokaktan uzaklaştıkları anda Aslan, yaklaşıp Zeynep'in yanına oturdu.

 

"Yolunu bulamamıştır" dedi, genç kız duymadı. Elindeki taşa yoğunlaşmıştı. Genç adam ilgisizliğini fark ettiği anda ayağa kalktı, gözlerini etrafta gezdirip bulduğu ufak bir taşla yeniden yanına oturdu.

 

Tıpkı onun gibi yere ufak ufak şekil çizmeye başladığında, Zeynep'in gözleri önce taş tutan eline sonra da ona kaydı, bakışları anında buluştu. "Boncuk dönecek." Dedi Aslan.

 

Zeynep'in yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, kafasını yavaşça iki yana salladı. "Gitti.." Dedi titrek dudaklarının arasında. Tıpkı annesi gibi, tıpkı babası gibi, tıpkı ailesi gibi o da gitmişti.

 

Aslan kafasını yavaşça iki yana salladı, bakışları sadece genç kızın yanağındaki yaşların üzerindeydi, kalbinin orta yerinde ufak bir sızıya sebep oluyordu. Elini dikkatle yüzüne bırakıp baş parmağıyla yaşı sildi.

 

"Seni çok seviyordu, gitmez." Dedi kendinden emin bir şekilde. Elbet yolunu şaşırmıştır, elbet en yakın zamanda da yuvasına, genç kıza geri dönecekti.

 

Zeynep alt dudağını ısırdı, buna kesinlikle inanmıyordu. "Sevenler de gider" dedi. Annesi onu çok seviyordu ama yine de arkasına bile bakmadan bırakıp gitmişti.

 

Aslan itiraz etti, öğrendiği bildiği bu değildi. Sevenler kesinlikle gitmezdi, ne olursa olsun yanında olurdu. Gittiyse de mecbur kalmıştır, ilk fırsatta geri dönecektir.

 

"Gerçek seven gitmez"

 

Genç kızın gözleri anında dolu dolu oldu, duyduğu cümle canını oldukça yakmıştı. Yanılıyor muydu bunca yıl? Annesi belki de düşündüğünün aksine onu hiç sevmemişti, belki de bile isteye ardına bile bırakmadan bırakıp gitmişti.

 

"Seven.. Gitmez" diye tekrarladı fısıltıyla. Annesi onu sevseydi gitmezdi. Haklı, tamamen haklı. Bu yüzden böyle acımasızca bırakabilmiş ve bir daha arayıp sormamıştı.

 

Kafasını yavaşça olumlu anlamda sallayıp ayağa kalktı. Arkasını dönüp koşar adımlarla eve girdi, odasına geçtiği anda sırtını hızla çarparak kapattığı kapıya yasladı. Yanaklarına ardarda yaşlar süzülmeye başladı, ömrünün en büyük hayal kırıklığıydı.

 

Annesi onu hiç sevmemişti..

 

Annesi bir daha hiç dönmeyecekti.

 

"Neden..?" dedi fısıltıyla. Kapının hızla çalındığını duydu, Esma Nine arkasındaydı. "Kızım" dedi.

 

Zeynep zorlukla da olsa kapıyı açtı, yaşlı kadın yaş dolu gözlerini gördüğü anda gözlerinin dolduğunu hissetti. İki elini iki yanağına bıraktı, "Güzel kızım."

 

"Annem.." Dedi Zeynep, yanaklarına durmaksızın yaşlar süzülüyordu. "Beni hiç sevmedi değil mi? Bu yüzden de hiç gelmedi."

 

Esma Nine kafasını iki yana salladı, "Hayır, hayır böyle düşünme."

 

"Seven gitmez nine!"

 

Yaşlı kadın yanaklarını ıslandığını hissetti, kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Ellerini sırtına bırakıp yavaşça sıvazladı. "Sen hatırlamıyorsun ama bana ilk geldiğinde hep annenden söz ediyordun. Birlikte yaptığınız güzel şeyleri anlatıyordun."

 

Yavaşça geriye çekildi genç kız, o günleri hiç hatırlamıyordu. Aradan geçen 15 yıl zihninde annesine dair pek bir şey bırakmamıştı.

 

"Güzel şeyler mi?" diye sordu.

 

Esma Nine buruk bir tebessümle genç kızın yatağının kenarına oturdu, Zeynep hızla yanına yaklaştı. Yatağa yatıp yanağını yaşlı kadının dizine dayadı, elini saçlarında yavaşça gezdirmeye başladı Esma Nine. O günleri genç kızın aksine çok iyi hatırlıyordu, unutmamak için de büyük çaba harcamıştı.

 

"Çoğu zaman birlikte uyuyormuşsunuz." Dedi. Zihninde yıllar öncesi vardı, onu evine aldığı günlerde küçük kız her daim anne babasından söz ediyordu. "Annen seni hep 'Birtanem' diye severmiş, saçlarını hep elleriyle tararmış."

 

Genç kızın yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, nasıl unutmuştu, nasıl hatırlamıyordu? Zihnine büyük öfke duydu, bir ömür bu anıları saklamalıydı.

 

"7 yaşındaydın ama hala son ana kadar da yerin hep annenin dizleriymiş."

 

Alt dudağını ısırdı genç kız, annesinin yüzüne dair zihninde beliren tek bir görüntü bile yoktu. "Beni seviyor muydu?" diye sordu.

 

Esma Nine'nin yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, küçük kız ilk günler hep söz ederdi. Dilinden asla düşmezlerdi anne babası, bunca yıl da bu sevgiye sığınarak onlarsızlığa dayanmıştı. "Çok.. Çok seviyordu." Dedi. "Sakın aksini düşünme kızım, annen gelecek. Ne zaman bilmiyorum ama yine sana gelecek. Seni, 'birtanem' diye yeniden sevecek."

 

Zeynep kalbinin üzerindeki korun yavaşça azaldığını hissetti, yıllardır olduğu gibi bu yaşlı kadın yine acısını dindirebilmeyi başarmıştı. Anne babasına her öfke duyduğunda bunu özenle yapıyor, kalbinden öfkeyi uzak tutuyordu.

 

.... 

 

Sessizce odanın kapısını örttü Esma Nine, dışarı geçtiğinde gözleri genç adama kaydı. Aslan kızın kaçarak gidişini gördükten sonra bir daha uzaklaşamamıştı, merak ve endişe doluydu, acaba bilmeden üzecek bir şey mi yapmıştı, kalbini mi kırmıştı?

 

"Esma Nine" dedi, yaşlı kadın yanına yaklaştı. "Oğlum.. Zeyno uyudu. Gece hiç uyumadan Boncuk'u bekledi."

 

Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı genç adam, "Boncuk nasıl kayboldu?"

 

"Sabah da kulübedeydi, kahvaltı için eve girdik. Geri döndüğümüzde yoktu."

 

"Daha önce bu kadar uzaklaşmış mıydı?"

 

"Hayır, en fazla bir iki saat kalır sonra kesinlikle dönerdi."

 

Derin nefes verdi Aslan, bir çare bulmaya çalışıyordu. "O zaman birileri mi götürdü? Böyle bir şey mümkün mü?"

 

Esma Nine kafasını şiddetle iki yana salladı, bu semtte kızına bu kötülüğü yapacak hiç kimse yoktu, olamazdı.

 

"Böyle bir şey mümkün değil oğlum."

 

"O zaman Boncuk'a bir şey oldu." Dedi hüzünle, başka bir ihtimal aklına gelmiyordu. Elini ensesine bırakıp sertçe ovdu, bir şeyler yapmak istiyordu.

 

.... 

 

Bakışlarını karşısında dikilen çocuklara çevirdi genç adam. "Her yere bir kez daha bakacağız" dedi, tüm çocuklar itirazsız kafasını salladı. Genç kız için yapamayacakları şey yoktu. "Herkes dağılsın, bir saat sonra burada buluşalım." diye ekledi, çocuklar yine onayladı.

 

Herkes tek tek farklı yönlere dağılmaya başladığında biri göründü, Selin. Gözleri teker teker gözden kaybolan çocuklardan öğretmene döndü. Çekingen bir ifade vardı yüzünde.

 

"Ben.." Dedi, Aslan'ın gözleri ona döndü. Piknikte tanışmışlardı, semtin gençlerinden biriydi. "Bende sizlerle arayabilir miyim?" diye ekledi.

 

Genç adam kafasını onaylar anlamında salladı, bir kişinin bile önemi vardı. Hep birlikte aradıklarında bulma ihtimalleri de artıyordu.

 

"Olur." deyip gözlerini sokakta gezdirdi, görünürlerde tek bir çocuk bile kalmamıştı. "O zaman ikimizde bu yöne bakalım" diye ekledi, parmağıyla arka sokağı işaret ediyordu.

 

Selin kafasıyla onayladı, genç adamın arkasından ağır ağır attığı adımları hızlandırıp yanına yaklaştı. Gözleri Aslan'ın üzerindeydi, genç adam önünden geçtiği her deliğe özenle ve titizlikle bakıyor, kontrol ediyordu.

 

"Semtte değil herhalde" dedi Selin, Aslan kontrol ettiği ufak delikten kafasını çıkarıp ona döndü. "Daha fazla uzaklaşabilir mi?"

 

Selin kafasını iki yana salladı, "Emin değilim. Boncuk daha önce hiç böyle bir şey yapmadı."

 

Aslan yanına yaklaştı, yeniden sokakta yürümeye başlamışlardı. "Birileri götürmüş olamaz dedi Esma Nine, kendi isteğiyle de gitmemiştir. O zaman nerede?"

 

Selin derin bir nefes aldı, aklında tek bir ihtimal vardı, alt dudağını yavaşça ısırdı. "Emin mi?" diye sordu, Aslan'ın gözleri ona döndü.

 

"Ne? Emin mi?"

 

"Esma Nine, birilerinin götürmeyeceğinden emin mi?"

 

Genç adam kafasını onaylar anlamında salladı, "Evet, bu semtte kimse böyle bir kötülüğü yapmazmış."

 

"Vardır belki.." deyip sustu. Aklında ilk andan beri tek bir ihtimal vardı, yakın arkadaşı Bahar.

 

"Bildiğin bir şey mi var?" diye sordu Aslan, üstü kapalı kelimelerinin altında bir şeyler olduğunu seziyordu.

 

Selin kafasını hızla iki yana salladı, arkadaşına ihanet etmek istemiyordu fakat genç kızın durumuna da daha fazla seyirci kalamıyordu. Dünden beri gözüne uyku girmemiş, vicdanı sızım sızım sızlamıştı, böyle bir şeyi yapacağını düşündüğü tek kişiydi Bahar.

 

"Şüphe sadece."

 

"Nedir?" diye sordu Aslan, hızla önüne dikildi. Merak ve heyecan doluydu, bir an önce Boncuk'a dair bir şeyler bulmak istiyordu.

 

"Şey.." sustu genç kız, derin bir nefes aldı. "Bahar.. biraz öfkeliydi." Dedi. Aslan'ın gözleri büyüdü, tek kelime daha etmesine izin vermeden arkasını döndü. Bir isim gerekliydi, onu da duymuştu. Gerisi hiç önemli değildi, artık Boncuk'a daha da yaklaşmıştı.

 

... 

 

Yumruk yaptığı elini hızla bir kapıya vuruyordu genç adam, çocuklardan öğrendiği evin önündeydi. Bahar göründü, ağır adımlarla bahçeye yaklaşıp kapıyı açtığında genç adamı gördü, yüzünde hayranlık barındıran bir tebessüm oluştu.

 

"Aslan" dediği anda, genç adam sollayarak içeri girdi. Önce bahçenin her köşesini kontrol etti, sonra da hızla eve geçti. Ev boştu, genç kızın ailesi birkaç günlüğüne merkeze gitmişlerdi.

 

Odaları tek tek gezdi, koridorun orta yerinde bir ses ulaştı kulağına. Bir kedinin miyavlamasıydı, hızla o yöne yaklaşıp açtı. Boncuk tam karşısındaydı, önünde ufak bir mama kabı vardı. Dünden beri bu odanın içerisinde tutuluyordu.

 

Genç adamın gözleri genç kıza kaydı, tek kelime etmeden eğilip kediyi kucağına aldı. Tüylerini yavaşça okşayıp hızlı adımlarla evden çıktı. Öfke doluydu, hakim olmaya çalışıyordu. Anlamıyordu, insanlar nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu? Olanlara nasıl seyirci kalabiliyordu?

 

.... 

 

Sokağa girdi genç adam, gözleri kaldırıma kaydı. Genç kız aynı yerinde oturuyordu. Elinde ufak taşı vardı, yere şekiller çiziyordu. Ne olanlara ne çevresinde dört dönen küçük çocuklara ne de seslere ilgisi vardı.

 

Derin nefes verdi Aslan, onu fark eden çocuklara işaret parmağıyla sus işareti yaptı, tüm çocuklar anında uyum sağlayıp mutlulukla Boncuk'a bakıyordu.

 

Yavaşça yere eğildi genç adam, kediyi yere indirdi. Serbest kaldığı anda yuvasına, kulübesine, Zeynep'e gidecekti. Tüylerini yavaşça okşayıp serbest bıraktı, "Hadi evine dön." Dedi. Minik kedi özgürlüğü hissettiği anda hızlı hızlı koşmaya başladı, bir an önce ait olduğu yere yetişmeye çalışıyordu. Miyavlaması duyulduğu anda, Zeynep kafasını kaldırdı.

 

"Boncuk!" dedi, kafasını o yöne çevirince onu gördü. Koca bir şaşkınlıkla hızla kollarını açtı, Boncuk yaklaştığı gibi kollarına atladı.

 

Genç kız dolu gözlerine eşlik eden koca bir mutlulukla onu kucakladı. Dikkatle kaldırıp gözlerine baktı, bu onun kedisiydi. Onun can yoldaşı, sırdaşı, arkadaşıydı. Kollarının arasına alıp sıkı sıkı sarıldı, kafasının üstüne defalarca öpücük kondurdu. "Gitmedin.." Dedi, "Gitmedin, beni bırakmadın"

 

Yüzünde dünden bu yana ilk defa gülümseme belirdi, kaybettiği birine ilk defa böylesine kavuşuyordu. Elini kafasının üstüne bırakıp şevkatle gezdirdi, "Gitmedin." Dedi yeniden.

 

Tüm çocuklar sevinçle izliyordu, hepsinin yüzünde gülümseme vardı, sonunda Boncuk bulunmuş, hepsi derin bir nefes almıştı.

 

"Neredeydin?" diye sordu Zeynep, Boncuk'a sıkı sıkı sarılmıştı. Hala yanında olduğuna inanamıyordu.

 

"Öğretmenimiz buldu" diyen çocuklardan birinin sesiyle genç kız bakışını sokakta gezdirdi, genç adam görünürlerde yoktu, ikisini kavuşturduktan sonra uzaklaşmıştı, bir süre hasret gidermelilerdi.

 

.... 

 

Akşam saatleriydi, Zeynep bahçedeydi. Kulübenin önünde oturuyordu, bir daha onu gözünün önünden ayırmayacaktı. Gerekirse sabaha değin burada nöbet tutacak, bir daha gitmesine izin vermeyecekti.

 

Esma Nine göründü, hava oldukça soğuktu. Gözleri genç kıza ve yanından bir an bile ayırmadığı kediye kaydı, tebessüm etti.

 

"Kızım" dedi, genç kız ninesine döndü, gözleri parıldıyordu. "Döndü nine" dedi mutlulukla defalarca olduğu gibi.

 

Yaşlı kadın ağır adımlarla yanına yaklaştı, ikisini mutlulukla izliyordu. Elinde ufak bir ilaç vardı, gizlemeye çalışıyordu, dakikalar önce içmişti. Kedilere karşı alerjisi vardı fakat kızı için görmezden geldiği anlar çok oluyordu. Artık gerekirse düzenli ilaç kullanacak ama onların ayrılmasına izin vermeyecekti.

 

"Hava soğuk.. Eve getirmelisin." Dedi, Zeynep'in gözleri ona döndü.

 

"Eve mi?"

 

"Evet, bundan sonra hep seninle olmalı."

 

Genç kızın gözleri parıldadı, ninesi bahçede ona özenle bir kulübe yaptırmış, yaşam alanı olarak belirlemişti, yıllardır da böyleydi.

 

"Ama alerjin?" diye sordu Zeynep merakla, yaklaştığı anda tutuyordu. "Eskisi gibi değil, azaldı."

 

Zeynep gülümsedi, kediyi hızla kucağına aldı. Bundan sonra birlikte uyuyacaklardı, bundan sonra hep onunla olacaktı.

 

....

 

Erken vakitlerdi, günlerden Pazar'dı, genç kız gözlerini yanında uyuyan Boncuk'la açmıştı. Güne mutlulukla başlamış, onu doya doya sevdikten sonra odadan çıkmıştı. Mutfakta ninesine yaklaşıp önce sıkı sıkı sarılmış, sonra iki yanağına öpücükler kondurmuştu.

 

Yaşlı kadın erkenden uyanıp börek yapmıştı, bir kaba dikkatle yerleştirip genç kıza uzattı. "Öğretmene" dedi. Zeynep şaşırsa da itiraz etmedi, ona büyük bir teşekkür borcu vardı.

 

Gülümseyip bir elinde kediyi sıkıca tutup, diğer eliyle de ninesinin kabı bıraktığı poşeti tuttu. Arkasını dönüp evden çıktı, bir üst sokağa girip kapının önünde durdu.

 

Derin bir nefes verip zile dokunduğu anda, önce ufak kıpırtı sonra da adım sesi duydu. Genç adam mutfaktaydı, hızlı adımlarla kapıya yaklaşıp açtı.

 

Gördüğü kişiyle yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, şaşkındı. "Zeynep" dedi. Genç kız kafasını yavaşça eğdi, gözlerine baktığı anda derinliklerinde kaybolmayı alıkoyamıyordu.

 

Aslan'ın bakışları Boncuk'a kaydı, kollarını uzatıp kucağına aldı. Parmaklarını sevgiyle tüylerinin üzerinde gezdirirken, Zeynep elindeki poşeti yavaşça uzattı. "Ninem gönderdi" dedi.

 

Genç adamın gözleri ona döndü, kafasıyla onaylayın poşeti açtı. Saklama kabına göz ucuyla baksa da burnuna sıcacık börek kokusu ulaşıyordu.

 

"Teşekkür ederim" dedi Zeynep, ona Boncuk'u getirdiği için.

 

Aslan'ın yüzünde tebessüm belirdi, gözlerini genç kızın gözlerine özellikle bakmaya gayret ediyordu. Yavaşça geriye gidip kapıyı tamamen açtı, "Kahvaltı ettin mi?" diye sordu.

 

Zeynep'in gözleri anında ona döndü, yüzünde şaşkınlık belirmişti. Alt dudağını ısırdı, hala kahvaltı etmemişti, eve döndüğünde ninesi büyük ihtimal hazır etmiş olacaktı. Kafasını yavaşça iki yana salladı, genç adam tebessüm etti, yönünü eve çevirip yere çömeldi. Boncuk'u bıraktığı anda, minik kedi hızlı hızlı içeri girdi.

 

"Boncuk!" dedi Zeynep, içeri girip gözden kaybolduğunu fark edip.

 

Genç adam yeniden kalkıp önüne dikildi, "Boncuk'u almak istiyorsan, içeri gelmek zorundasın."

 

Arkasını döndü, kapıyı açık bırakıp içeri girdi. Yüzünde koca bir tebessüm vardı, oldukça emindi. Genç kız kediyi geride bırakmayacak, muhakkak içeri girecekti. Tam da düşündüğü gibi oldu, Zeynep büyük bir tereddüt yaşasa da, evine dönmeyi kısa bir an düşünse de yapamamıştı. Daha dün yokluğu ile yıkıldığı kedisini, burada bırakamazdı.

 

Yavaşça yere eğilip spor ayakkabılarının bağcıklarını açtı, içeri attığı tek adımda durdu. Kulağına genç adamın uzaktan sesi ulaştı, "Çay soğuyor Zeynep" diye sesleniyordu.

 

Genç kız gözlerini kıstı, eve girdiğini nasıl anlamıştı ki bu adam? Geri dönmek için sırtını çevirip anında vazgeçti, Boncuk'u bırakamazdı. Derin nefes alıp sesin geldiği yöne ilerledi, adımını önünde durdu.

 

Mutfaktı, orta yerinde ufak bir masa vardı. Üzerinde özenle bir kahvaltı masası kurulmuştu fakat tek kişilikti. Genç adam ayaktaydı, elinde bir çay bardağı, bir çatal, bir tabak vardı, masaya yaklaşıp bıraktı. Kahvaltı anında çift kişiliğe döndü. Boncuk masanın yanında yerdeydi, önüne bir yiyecek konulmuştu, iştahla yiyordu.

 

"Buraya oturabilirsin" dedi Aslan, önündeki sanldayeyi işaret etti. Arkasını dönüp ocağın üzerindeki ufak demliği aldı, masanın kenarına bırakıp yeniden genç kıza döndü.

 

Zeynep bir heykel gibi durmuştu, şaşkındı. Ne yapacağını, nasıl davranacağını hiç bilmiyordu. Alt dudağını sertçe ısırıp mutfağı süzüyordu. Bir bekar evine rağmen oldukça düzenli ve temizdi.

 

Karşısında bir buzdolabı vardı, üstüne tek bir fotoğraf asılıydı. Genç adam ayrıldığı gün ailesiyle çektirmişti, anne babasının ortasında duruyordu. Güler Hanım'ın gözlerindeki hüzne rağmen, Aslan tebessüm ediyordu. Mesleğine başlayacak olmanın heyecanını yaşıyordu.

 

Zeynep yavaşça yaklaştı, gözleri iki adama rağmen sadece kadına kaydı. Bir kolunu oğlunun boynuna sıkıca dolamış, her şeye rağmen tebessüm etmeye gayret etmişti. Elini yavaşça kaldırdı genç kız, fotoğrafın köşesine dokundu, koca adam olmasına rağmen annesi küçük bir çocuk gibi oğlunu kucaklamıştı.

 

Gözleri dolu dolu oldu, baş parmağını yüzüne yaklaştığı anda Aslan yanına yaklaştı, genç kızın gözleri istem dışı ona döndü.

 

Derin nefes verdi genç adam, elini yavaşça kaldırıp yüzüne bıraktı, baş parmağı yanağında dikkatle geziniyordu. Zeynep sessizdi, adamın teması kalbindeki hüzne ufak bir esinti veriyordu. Son zamanlarda her anında yanında olmayı, acısını dindirmeyi nasıl başarıyordu?

 

"Aileni hiç hatırlamıyor musun?" diye sordu, Zeynep kafasını yavaşça iki yana salladı. Öylesine küçüktü ki terk edildiğinde, zihninde ne annesine ne de babasına dair görüntü kalmıştı. O sadece ninesinden duyduklarıyla yetiniyordu artık, ilk zamanlar tarif ettiği her şey yaşlı kadında saklıydı.

 

Tek kelime edemedi genç adam, gözleri dolu dolu olmuştu. Derin bir nefes verip kollarını bedenine dolayıp sıkı sıkı sarıldı. Zeynep gözlerini yavaşça kapadı, adamın her teması kalbine esinti veriyordu, kafasını yavaşça omzuna dayadı, zihninde çok çok ufak bir an belirdi.

 

7 yaşındaydı, kollarının arasında peluş kedisi vardı. Kalabalık bir meydanda tek başınaydı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, tüm bedeni korkuyla titriyordu.

 

Derin derin nefes almaya çalıştığı anda aniden bir el, elinden sıkıca tuttu. Kafasını o yöne çevirdiğinde de küçük bir erkek çocuk gördü. Yapayalnız bırakıldığı, acımasızca terk edildiği o meydanda, elinden tutup güven dolu bir ortama doğru ilerliyordu.

 

Gözlerini usulca araladı Zeynep, şaşkındı, ilk defa böyle gerçek bir düş görüyordu. Geriye yavaşça çekildiğinde, bakışları genç adamın yüzüne kaydı. Tıpkı meydanda elini tutup kalabalıktan uzaklaştıran çocuğun yüzüydü.

 

Titreyen elini yavaşça kaldırıp yanağına bıraktı, parmaklarında kısa sakal tutamlarının verdiği ufak bir huylanma oluştu. Kalbinin orta yerinde çok garip his belirdi, delice çarpıyordu, ayakları da ritim tutar gibi titriyordu.

 

Bu.. Neydi?

 

Arkadaşlık böyle bir şey miydi?

 

"Git.. Gitmem gerek" dedi genç kız, hızla elini geriye çekti. Dizleri bedenini sabit tutmakta zorlanıyordu, bir an önce eve girip odasına girmeliydi. Bir an önce Boncuk'a söylemeliydi.

 

Bakışlarını çevrede gezdirdi, minik kedi bir köşede uyumaya çalışıyordu. Hızla eğilip kucağına aldı, arkasını döndüğü anda Aslan sessizce izliyordu. Gözlerini kahvaltı masasına çevirdi, derin bir nefes verdi.

 

"Kahvaltı?" diye sordu, Zeynep kafasını iki yana salladı, bir an önce uzaklaşmak istiyordu. Dış kapıya yürüdü, Aslan derin bir nefes verdi. Yine kaçıyordu, yine sırtını dönüp gidiyordu. Gözlerini kıstı, bu defa engel olmalıydı, bu kaçışları bitirmeliydi.

 

"Arkadaşlar böyle yapmaz." Dedi en büyük kozunu kullanarak.

 

Zeynep'in duyduğu anda adımları durdu, kafasını yavaşça geriye çevirdi, merak doluydu, arkadaşlar neyi nasıl yapardı, hiç bilmiyordu.

 

Aslan'ın yüzünde gizlemeye çalıştığı ufak bir tebessüm belirdi, arkadaş olmaları çok güzel olmuştu. İstediği her anda bir kozdu artık elinde. Eliyle masayı işaret etti, "Arkadaşlar birbirini yalnız bırakmazlar." Dedi.

 

Zeynep sessizdi, önce masaya sonra da adamın yüzüne baktığında bir ses duyuldu, zil çalıyordu. Genç adam parmağıyla beklemesini işaret edip kapıya yürüdü, merak doluydu. Bu pazar gününde ve sabahın bu saatinde kim, neden evine gelirdi?

 

Hızlı adımlarla yaklaştığı kapıyı açtığı anda, önünde son model siyah spor araba belirdi. Hızla dışarı çıktı, şaşkındı, aklına gelen tek ihtimalle önüne geçip plakasına baktı, orta harflerde 'ASL' yazıyordu.

 

Gözleri büyüdü, bu onundu. Buraya gelirken özellikle geride bıraktığı, yıllardır gözü gibi baktığı arabasıydı. Elini yavaşça kaputunda gezdirip bakışlarını sokağa çevirdi, nasıl buraya gelmişti? Kim getirmişti?

 

Bakışları mutlulukla açıldı, aklında tek bir ihtimal belirdi. Yoksa annesi mi gelmişti? Gerçekten de dediğini yapıp özlemine dayanamayıp gelmiş miydi? "Anne" deyip sağa sola sonra da öne arkaya baktı, tek bir kişi o an görüş açısına girdi.

 

Oldukça düz, uzun, siyah saçları vardı. Boyu uzun, bedeni olabildiğince de inceydi. Gözleri yeşildi, ayaklarında her daim olduğu gibi ince topuklu ayakkabı, üstünde de kısa dar bir etek ve yeşil bir bluz bulunuyordu.

 

"Begüm" dedi şaşkınlıkla.

 

.... 

 

Oy ve yorumları eksik etmeyelim lütfen 💚

 

Loading...
0%