Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm: Bir Anlaşma

@mlkshnn

Hızlı adımlarla yaklaştığı kapıyı açtığı anda, önünde son model siyah spor araba belirdi. Hızla dışarı çıktı, şaşkındı, aklına gelen tek ihtimalle önüne geçip plakasına baktı, orta harflerde 'ASL' yazıyordu.

 

Gözleri büyüdü, bu onundu. Buraya gelirken özellikle geride bıraktığı, yıllardır gözü gibi baktığı arabasıydı. Elini yavaşça kaputunda gezdirip bakışlarını sokağa çevirdi, nasıl buraya gelmişti? Kim getirmişti?

 

Bakışları mutlulukla açıldı, aklında tek bir ihtimal belirdi. Yoksa annesi mi gelmişti? Gerçekten de dediğini yapıp özlemine dayanamayıp gelmiş miydi? "Anne" deyip sağa sola sonra da öne arkaya baktı, tek bir kişi o an görüş açısına girdi.

 

Oldukça düz, uzun, siyah saçları vardı. Boyu uzun, bedeni olabildiğince de inceydi. Gözleri yeşildi, ayaklarında her daim olduğu gibi ince topuklu ayakkabı, üstünde de kısa dar bir etek ve yeşil bir bluz bulunuyordu.

 

"Begüm" dedi şaşkınlıkla.

 

Genç kız alt dudağını yavaşça ısırdı, kafasını zorlukla da olsa yere eğdi. Delice özlediği yüzüne, bakmaya hasret olduğu gözlerine uzak durmaya çalışıyordu.

 

"Aslan." Dedi fısıltıyla, ses tonunda çekingenlik vardı.

 

Hızla yanına yaklaştı genç adam, şaşkındı, anlam vermekte zorlanıyordu, burada ne işi vardı? Neden ve nasıl gelmişti?

 

"Ne işin var burada?" diye sordu, genç kız bakışlarını yavaşça geride duran arabaya çevirdi, "Arabanı getirdim." Dedi fısıltıyla.

 

Genç adamın gözleri anında arabasına döndü, gözlerini kapatıp derin bir soluk aldı. Kafasını yavaşça iki yana salladı, defalarca yaptığı telkinlere rağmen annesi adresi verip onu karşısına çıkmaya yollamıştı.

 

"Ah anne.." Dediği anda, Begüm'ün gözleri yeniden ona döndü, iki elinin parmaklarını delice birbirine bastırmıştı. "Aslan.. seninle konuşmak istediğim bir şey var" dedi.

 

Aslan kafasını şiddetle iki yana salladı, bunu kesinlikle kabul etmeyecekti. Konuşma hakkını uzun zaman önce kesin bir şekilde kaybetmişti. "Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok."

 

"Seni çok özledim Aslan" dediği anda Zeynep göründü. Kapının pervazında duruyordu. Gözleri önce genç adama sonra da karşısındaki genç kıza kaydı. "Zeynep" dedi Aslan, Zeynep tek bir şeye yoğunlaşmıştı o anda, Begüm'ün üstündeki yeşil bluza. Yüzünde yeşili her gördüğünde olduğu gibi ufak bir tebessüm belirdiğinde, Begüm'ün gözleri merakla genç adama döndü.

 

"Bu kız kim?" diye sordu, gözleri kıskançlıkla büyümüştü. Genç bir kızın ,onun evinde ne işi olabilirdi? Aslan gözlerini kısıp ona döndü, "Bunu sormaya hakkın var mı?"

 

Begüm yanına yaklaştı, alt dudağını yavaşça ısırdı. Elini yavaşça yüzüne yaklaştırıp yanağına bıraktı, baş parmağı sakallarının kısa tutamlarının arasına girdiğinde, Zeynep hızla bir adım geriye gidip kafasını yere eğdi, daha fazlasını izlemek istemiyordu fakat yeşil varken uzaklaşması mümkün bile değildi.

 

Aslan elini hızla yanağındaki ele bırakıp sıkıca tuttuğu gibi indirdi, bakışları sertti. Bu kızın hala karşısına bu şekilde çıkabilmesine şaşırıyordu, yaşanan onca şeyden sonra nasıl karşısında durabiliyordu?

 

"Aslan lütfen bana çok kısa da olsa bir vakit ayıramaz mısın?"

 

Genç adam kafasını iki yana salladı, "Sana ayıracak bir saniyem bile yok Begüm." Arkasını döndü, bakışları Zeynep'e kaydı, sessizce bir köşede durmuş bekliyordu.

 

"İçeri girelim mi?" Diye sordu genç adam, tam önünde durmuştu. Genç kız yavaşça bakışlarını kaldırdığında, gözleri adamın gözleriyle buluştu. Cevap vermek adını dudaklarını araladığında, Begüm'ün sesi duyuldu.

 

"Dinlemeden gidecek misin?" Diye sordu, Aslan'ın bakışları anında ona kaydı, derin bir nefes verdi. "Gitmeyi seçen sendin, bana da sadece saygı duymak kaldı."

"Pekii.. şimdilik böyle olsun ama pes etmeyeceğim. Sen beni dinleyene kadar buralarda olacağım."

 

Arkasını döndü, Zeynep hızla doğruldu. Yeşilin gitmesine izin veremezdi. Begüm'ün uzaklaşmak için attığı birkaç adımı takip ettiğinde, Aslan sadece onu izliyordu. Derin bir nefes aldı, "Zeynep.." diye seslendi. Bakışlarını evin kapısına çevirdi, içeride iki kişilik kahvaltı kuruluydu hala.

 

"Kahvaltı edecektik." Diye ekledi, genç kız duymadı, duyamadı. Bir hipnoz gibi yabancı kızı takip ederek sokaktan çıktı. Bir alt sokağa girdi Begüm, bir otel bulabilmek için harekete geçmesi gerekiyordu, belli ki birkaç günü daha bu semtte geçecekti.

 

Sokağın tam ortasında durdu, kafasını yavaşça geriye çevirdiğinde gözleri genç kıza kaydı, yüzünde şaşkınlık bildiren bir ifade oluştu. Bu kız neden arkasındaydı?

 

Umursamadan yeniden yoluna döndü, birkaç adım sonra kafasını merakla geriye yeniden çevirdiğinde, gözleri yeniden genç kıza kaydı, adım attığında atıyor, durduğunda duruyordu.

 

"Sen.. beni takip ediyorsun" dedi, Zeynep sadece yeşile odaklanmıştı. Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladığında, Begüm derin bir nefes verdi. Ağır adımlarla yaklaşıp önğnyde durdu.

 

"Bunu Aslan mı senden istedi?" Diye sordu, genç kız anında kafasını iki yana salladı itiraz ederek.

"Neden takip ediyorsun o zaman?"

 

Zeynep'in yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, işaret parmağını dikkatle yaklaştırıp ucuyla dokundu, Begüm hızla geri sendeledi. Bakışlarında şaşkınlık belirdi, gözlerini kıstı.

 

"İtiraz etme, seni Aslan'ın gönderdiğini biliyorum. Ona de ki, "Begüm kesinlikle gitmeyecek."

 

Arkasını hızla döndü, umursamadan yürümeye başladı. Her adımını takip eden kıza rağmen bir caddeye yaklaştı, ufak bir pansiyon görünce derin bir nefes verdi. Kalacak bir yer bulabilmişti.

 

Kapıya yaklaşıp kafasını geriye çevirdi, "Kalacak yer de buldum, yarın yine geleceğim." dedi, içeri girmek için tek adım attı, Zeynep takip etti.

 

Kafasını hızla geriye çevirdi Begüm, kaşları çatılmıştı. "Gidebilirsin artık, bugün dinleneceğim sadece." Arkasını dönüp içeri girdi, Zeynep gözden kaybolana kadar izleyip durdu. Bu da onu annesine götüren bir iz değildi, bunun da sonu hüsrandı.

 

....

Elinde telefon vardı genç adamın, annesinin ismini tuşlamış, cevaplandırmasını bekliyordu. Koltuğun kenarında oturmuş, dizlerini istem dışı hızlı hızlı sallıyordu. "Aslan'ım." Dedi Güler Hanım. Bir masanın gerisindeki sandalyede oturuyordu, önünde bir dosya vardı, dikkatle inceliyordu.

 

"Anne bunu neden yaptın?" Diye sordu sitemle.

 

Güler Hanım duyduğuyla derin bir nefes aldı, demekki Begüm saatler süren yolculuğu tamamlayıp karşısına çıkabilmeyi başarmıştı. Elindeki kalemi yavaşça masaya bıraktı, gözündeki yakın gözlüğü çıkardı.

 

"Konuşmanız gerekiyordu."

 

Elini saçlarınınön kısmından geçirdi Aslan, "Anne defalarca yerimi söylememeni istedim ama sen üstüne bir de arabamı vermişsin!."

"Hemen tepki verme oğlum, Begüm'ü delice seviyordun, böyle bitiremezsin."

 

Aslan kafasını şiddetle iki yana salladı, annesine öfkesine hakim olmaya çalışıyordu. "Anne neden beni duymuyorsun?" Diye sordu, kadın derin bir nefes verdi.

"Yüzyüze konuşmanız gerekiyordu artık."

 

Hızla ayağa kalktı genç adam, alt dudağını sertçe ısırdı. "Benim Begüm'le konuşacak tek kelimem yok!" Diye gürledi, daha fazla sakinliğini koruyamıyordu.

 

Annesinin gözlerini merak saldı, oğlunun öfkesine ilk defa böylesine şahit oluyordu. Derin bir nefes verdi, ilk defa bir düşünce yer aldı kafasında."Sizin ayrılma sebebiniz anlaşmazlık değil.. değil mi?" Diye sordu, oğlunun ona sunduğu bir ayrılık bahanesiydi sadece.

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı genç adam, kalbinin orta yerinde koca bir hayal kırıklığı belirdi, sebebi de bir zamanlar çok sevdiği genç kızdı. Yavaşça yeniden koltuğa oturdu, avucunu yüzünde gezdirdi.

 

"Değildi.." dedi. Sustu, düşünmemeye hayret etti, hayatının en yıkıklığını hatırlamak istemiyordu. "Beni Okan'la aldattı." Diye ekledi. Kadının gözleri büyüdü, hızla ayağa kalktı.

 

"Ne!!"

Genç adam sessizce kafasını onaylar anlamında salladı, en yakın arkadaşını ve kız arkadaşını sarmaş dolaş görmüştü.

 

"İkisini gördüm.." dedi, o gün ikisi de farklı bahanelerle genç adamın görüşme isteğini reddetmiş, ona bir mekanda tesadüf eseri yakalanmışlardı.

 

Güler Hanım şaşkındı, avuçlarını delice sıkmıştı. Gözleri dolu dolu oldu, o süreçte oğlunun yanında olamamış, şimdi oldulu gibi sadece aralarını yeniden yapmak için çaba göstermişti.

 

"Neden.. neden söylemedin?" Diye sordu, kim bilir o süreçte , o günlerde ne çok yıkılmış, ne çok üzülmüştü. Gözleri dolu dolu oldu kadının, oğlunun acısını ve hayal kırıklığını nasıl görememeşti?

 

Aslan tek kelime etmedi, bunca zaman kendine yedirip hiç kimseye dile getirmemişti. Derin bir nefes verdi, bu konuyu daha fazla konuşmak istemiyordu. "Kapatmam gerek şimdlilik, kapı çalıyor anne." Dedi yalanla. Annesinin ret etmesine müsaade ermeden telefonu kulağından indirdi.

 

....

Evinin kapısını açtı Aslan, kahvaltıdan sonra hemen hazırlanmıştı. Bugün birkaç saatlik boşluğu vardı, biraz semtte dolanıp zaman geçirmeliydi. Özenle giyinmişti, üstünde yeşil bir ince kazak vardı. Artık alışverişte özellikle seçtiği renkti yeşil. Altına siyah bir kot pantolon çekmişti, uyumu hiçbir zaman elden bırakmazdı. Saçlarını özenle ön kısımdan havaya kaldırmış, yıllardır kullandığı parfümü de neredeyse tüm vücuduna sıkmıştı.

 

Gözlerini sokakta gezdirdi, bir sessizlik hakimdi. Tatil gününe rağmen tek bir çocuk bile yoktu. Merak dolu bakışlarla önünden geçtiği her evin bahçesini gizlice kontrol ederek ilerledi. Bir alt sokağa girdiği anda adımları durdu, gözleri aradığını, çocukları buldu. Ellerinde bir top vardı, maç yapıyorlardı.

 

Dikkatle inceledi, bu defa tektiler, en büyük oyun arkadaşları Zeynep yoktu. Derin bir nefes verdi genç adam, "Çocuklar" diye seslendi, tüm çocukların bakışları anında öğretmenlerine döndü. Sadece saniyeler içerisinde çevresini bir çember edasında sarmışlardı.

 

"Kovalamaca oynamak isteyen var mı?" diye sordu, tüm çocukların bakışı anında ona döndü. Kimisi sevinçle ayağa kalkıp zıplamaya kimisi de kollarını havaya kaldırıp haykırmaya başladı.

 

"Ama küçük bir şartım olacak" dedi genç adam, aklında tek bir şey vardı. Son zamanlarda neşesi, eğlencesi olan bir kişi, Zeynep. Onsuz bir oyun düşünemiyordu.

 

Çocukların gözleri ona döndü, merak dolu bakışları vardı. "Zeynep'i de oynamaya ikna edeceksiniz."

 

Eray yüzünde ilk tebessüm oluşan oldu, kafasını kendinden bir şekilde aşağı yukarı salladı, en yakın arkadaşlarıydı o kız, oyun isteklerini asla geri çevirmeyecekti.

 

"Bahadır'la gidip Zeyno'yu getireceğiz" dedi, Aslan tebessüm etti. Gözlerini kısıp iki çocuğa çevirdi, "Ama benim istediğimi söylemeyin, aramızda bir sır."

 

Bahadır'ın bakışları öğretmenine döndü, ufak bir göz kırptı. "Merak etmeyin öğretmenim, hiç söylemeyeceğiz." Dedi.

 

Aslan güven duyup kafasıyla onayladığında, iki çocuk arkasını dönerek koşmaya başladı. Genç kızın kapısında durdukları anda, biri zile dokundu biri de yumruk yaptığı elini bahçe kapısına vurmaya başladı.

 

Zeynep göründü, kapının gümbür gümbür çalışı ile apar topar odasından çıkmıştı. Kucağında Boncuk vardı, yavaşça eğilip yere indirdi. Hızlı adımlarla önce evin sonra da bahçenin kapısını açtı, karşısında semtin çocuklarından ikisi vardı.

 

"Bahadır.. Eray" dedi merak dolu gözlerle. İki çocuk soluk soluğaydılar, bir an önce oyuna başlamanın heyecanı ikisini de sarmıştı.

 

"Zeyno kovalamaca oynayacağız." Dedi Eray, derin bir soluk aldı. "Öğretmenimiz, sen oynarsan oynayabileceğimizi söyledi." diye ekledi anında Bahadır. İki çocuğun bakışları buluştu, ufak bir bakışma geçti aralarında. Ikisi de öğretmenin sırrını ortaya sermenin zaferini yaşıyorlardı.

 

Genç kız şaşkın bakışını çocuklardan ayırdı, alt dudağını istem dışı ısırırken yüzünde ufak bir tebessüm oluşmuştu. Demek, arkadaşı onunla oyun oynamak istiyordu. Geri çevirmek olmazdı, zaten onunla her oyun çok eğlenceli oluyordu.

 

Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, "Tamam. Siz gidin, geleceğim bende."

 

Çocukların gözleri anında parıldadı, bu kızı çok çok seviyorlardı. Bahadır işaret parmağını yavaşça dudağına bıraktı, "Öğretmenimize onun istediğini söylediğimizi söyleme" diye fısıldadı.

 

Zeynep kafasını hızla iki yana salladı, bunu kesinlikle yapmayacak, arkadaşlarına ihanet etmeyecekti.

 

...

Heyecanla bekliyordu Aslan, çevresini saran çocuklara rağmen bakışları sadece genç kızın görüneceği sokak başındaydı. Alt dudağını yavaşça ısırdı, ret etmezdi değil mi? Kabul edip hemen gelirdi, kendini ondan mahrum etmezdi.

 

Derin bir nefes verip kafasını yavaşça eğdiğinde, bir ses ulaştı kulağına. Tam arkasında biri ismini sesleniyordu. "Aslan"

 

Bakışlarını yavaşça geriye çevirdi, gözleri Bahar'ın gözleri ile buluştu. Kaşları çatıldı, yaptığı şey kabul edilir değildi. "Bir hataydı" diye ekledi genç kız. Kafasını yavaşça eğdi, genç adam başını olumsuz anlamda salladı. "Yapmamalıydın! Ne amaçla da olsa bunu Zeynep'e yapmamalıydın." Dedi tekrarla, iki yumruğunu delice sıkmıştı. Genç kızın gözyaşlarını hatırladıkça da yaptığını kesinlikle affetmeyecekti.

 

"Haklısın, yapmamalıydım. Bir anlık verdiğim bir karardı, sonucunu düşünemedim." Dedi, Aslan derin bir nefes verdi, konuşmak bir yana yüzüne bile bakmak istemiyordu. Arkasını döndüğünde yeniden aynı sesi duydu.

 

"Özür dilerim" dedi genç kız.

 

Genç adam adımını durdurup bakışlarını ona çevirdi, "Seni affetmesi gereken tek kişi Zeynep, ben değilim."

 

Arkasını yeniden döndü, tek adım attığında gözleri Esma Nine'nin gözleriyle buluştu. Elinde bir ösnta vardı, komşulardan birine gitmek işin evden çıkmıştı. Sokağa girdiği anda öğretmen ve Bahar'ın hesaplaşmasına şahit olmak zorunda kalmıştı.

 

"Esma Nine" dedi Bahar, gözleri endişeye büründü, kafasını yavaşça yer eğdiğinde yaşlı kadın hızlı hızlı yanına yaklaştı. Duyduklarını sindirmeye çalışıyordu, Boncuk'u alıp kızına büyük bir yıkım yaşatan bu kızdı. Kafasını yavaşça iki yana sallayıp genç kızın yanağına sert bir tokat geçirdi.

 

"Seni daha önce de uyarmıştım, bu son olacak. Bir daha kızımın yakınından bile geçmeyeceksin!" Diye gürledi, tüm çocuklar sessizliğe gömüldü, Aslan müdahale etmeye bile fırsat bulamamıştı. Şaşkındı, yaşlı kadına yaklaştı.

 

"Esma Nine" dedi sakinleştirmeye çalışarak. İşaret parmağını hızla genç kızın gözlerine doğrulttu yaşlı kadın, bunca zaman semt dışındaki insanlardan korumaya çalıştığı kızına, en yakınlardan biri bunu nasıl yapabilirdi?

 

"Git şimdi! Sizinkilerle artık ciddi nşr konuşmanın vakti geldi."

 

Genç kız kafasını hızla kaldırdı, endişeli gözlerini kadına çevirdi, ailesi duymamalıydı, çok büyük tepki vereceklerdi. "Özür dilerim, çok özür dilerim Esma Nine, bir daha ona asla yaklaşmayacağım."

 

Yaşlı kadın yüzüne bile bakmadı, onu asla affetmeyecekti. Bunca zaman üzerine titrediği, ömrünü adadığı bu kimsesiz kızın gözyaşlarının sebebi olduğunu unutmayacaktı. "Seni görmek istemiyorum!" Dedi, genç kız yanağına süzülen yaşlarla arkasını döndü.

 

Ağır adımlarla evine doğru yürüdü, yaşlı kadının gözleri genç adama döndü. "Sen... nasıl buldun Boncuk'u?" Diye sordu merakla.

 

Genç adam derin bir nefes aldı, konuyu şimdiye değin hiç kimseye açmamıştı. "Selin.." dedi, Esma Nine devamını bekleyemeden kafasıyla onayladı. Merak ettiği cevabı almıştı, Boncuk'un yerini haber veren o'ydu.

 

Arkasını döndü, hızlı adımlarla ilerledi. Komşunun bahçesine girdiğinde, genç adamın sokağın girişine kaydı, Zeynep'i gördü, yüzünde tepkisiz bir ifade vardı, sessizce durmuştu. "Zeynep.." dedi, yüzünde endişe dolu ufak bir tebessüm oluşturdu. Acaba olanları duyup görmüş müydü? Merakla yanına yaklaştı, bakışlarını çocuklara çevirdi. "Zeynep de geldiğine göre oyuna başlayalım mı?"

 

Tüm çocukların sevinçleri duyuldu, heyecanla iki takım da belirlendi. Her defasında olduğu gibi genç kız ve genç adam takımların kaptanı olmuşlardı. Herkes oyuncusunu seçti, oyunun başlangıç komutu duyuldu.

 

....

Gözlerini kıstı Zeynep, genç adamın delice delice mücadele edip yakalamaya özellikle gayret ettiği tek kişiydi. Aslan tüm hızını seferber edip yanına yaklaştı, kolunu tutmak adına elini uzattığında, eli eline değdi. Yakaladığı gibi kaçmasına müsaade etmeden parmaklarını parmaklarının içine geçirdi.

 

"Zeynep yakalandı." Dedi zaferle, uzun süren koşturma sonrası en güçlü rakibini alt edebilmişti. genç kızın gözleri ona döndü, ne yapsa da bu adamdan kaçamamıştı. Derin bir nefes verdiğinde, gözleri genç adamın gözlerine kaydı. Koca bir denizdi, delice yüzerek geziniyordu.

 

Elini yavaşça geriye çekti, arkasını dönüp kaldırımın kenarına oturdu. Aslan yönünü yeniden çocuklara çevirdi, rakip takımı yakalamak için ilerlediğinde, Zeynep'in gözleri birine kaydı, Selin'di. Ağır adımlarla yürüyordu, elinde bir ekmek poşeti vardı, marketten almış evine dönüyordu.

 

Gözleri önce Zeynep'e sonra Aslan'a, en sonda da çocuklara kaydı, sokağın orta yerinde mutlulukları yankılanıyordu. Kimileri kaçıyor kimileri de yakalamaya çalışıyordu.

 

Derin nefes verdi genç kız, adımları istem dışı da olsa Zeynep'in önünde durdu, bakışlarını biraz çekingenlik barındıran bir ifadeyle genç kıza çevirdi. Zihninde sadece Boncuk'un kaybolduğu anda şahit olduğu gözyaşları vardı. Şimdi nasıldı acaba, çok merak ediyordu.

 

"Nasılsın Zeyno?" Diye sordu, Zeynep'in gözleri ona döndü, ufak bir soluk aldı. "İyiyim." Dedi. Selin'in gözleri büyüdü, yüzünde koca bir şaşkınlık vardı. Bu, genç kızın yıllar sonra ona kullandığı ilk kelimeydi.

 

"Sevindim.. çok sevindim." Diye ekledi Selin, büyük bir şaşkınlık yaşıyordu. Derin nefes verip arkasını döndü, oyuna engel olmamak adına kaldırıma çıktığında, adımlarını durduran bir ses ulaştı kulağına.

 

"Sen de... " Dedi Zeynep, kafasını o yöne çevirip kızı izliyordu. "Bizimle oynamak ister misin?"

 

Selin'in gözleri anında ona döndü, duyduğuna inanmakta zorluk çekiyordu. Gerçekten de yıllardır deli gibi kaçan bu kız, ondan oyununa dahil olmasını mı istiyordu?

 

"Ne?" Dedi emin olmak adına.

 

Zeynep derin bir nefes verdi, "Oyun sever misin?"

Selin'in gözleri dolu dolu oldu, kafasını hızla olumlu anlamda salladı. Yıllar sonra atılan ilk adımı kesinlikle geri çevirmeyecekti.

 

Aslan duruyordu sokağın ortasında, gözleri iki kızın üzerindeydi. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı, Zeynep her şeyi duymuştu. Onu Boncuk'undan ayıranı da, yeniden kavuşturanı da, ninesine ve genç adama istemeden kulak misafiri olarak öğrenmişti.

 

Derin bir nefes verip bakışlarını çocuklara çevirdi, "Oyuna en baştan başlıyoruz, çünkü artık yeni bir oyuncumuz var" dedi, eliyle Selin'i işaret etti. Çocukların şaşkın ve endişe dolu gözleri Zeynep'e döndü, oyuna devam edecek miydi, yoksa yine kaçmayı mı seçecekti? Genç kız tereddüt bile etmeden kafasını onlara bakarak onaylar anlamda salladı, çocukların anında gözleri parıldadı. Yeni oyun arkadaşlarını kabul edebilirlerdi artık.

 

....

Nefes nefese kalmıştı Zeynep, adımlarını durdurdu, dakikalardır yakalanmamak için delice koşuyordu. Öne doğru eğilip soluklanmak adına ellerini dizlerine bıraktı, derin bir nefes aldı, bakışlarını yavaşça kaldırdığında gözleri genç adamın gözlerine kaydı.

Aslan bir köşede durmuştu, kovaladığı çocuklardan yakaladıklarını köşeye çekip bakışlarını kaldırdığında genç kızı gördü.

 

Genç kızın hızlı hızlı soluk aldığını görünce ufak bir telaşlanma hissetti, elini yavaşça havaya kaldırdı, çocuklara durmalarını işaret etti. Ağır başlayan adımları gittikçe daha da hızlandı, genç kızın tam önünde durdu.

 

Aralarındaki mesafe milimlikti, karşılıklı ve çok yakın duruyorlardı. Böylesine yakın temas her defasında olduğu gibi bu defa da ikisinin kalbinin hızla çarpma sebebi oldu.

 

Zeynep yavaşça alt dudağını ısırdı, bunu neden yaptığını kendisi de bilmiyordu. Genç adamın koyu siyah gözleri ona neden böyle hissettiriyordu? Neden her yaklaştığında benliğinin dışına çıkıyordu? Neden onu yakınında hissettiği her anda büyük bir güç hissediyordu. Daha önce ufak bir taşı taşımakta bile zorlanan bir karınca iken, onun varlığını hissettiği her anda koca kayaları taşıyabilen bir dev fil oluyordu.

 

Aslan uzun zamandır kalbinde taşıdığı hayal kırıklığı ve kırgınlığın uzun yıllar belki de hiç geçmeyeceğini düşünüyordu fakat bu semte adım attığı günlerde öyle büyük bir yanılsama yaşamıştı ki artık kalbinde ve zihninde, geçmişine ve geçmişindeki kadına dair hiçbir iz yoktu.

 

İlk günlerde deli ve dilsiz diye düşündüğü bu kız, şimdi öyle bir yerine gelmişti ki her anında onu görmek istiyordu, bu nasıl bir şeydi? Bu nasıl bir histi? Neden böyle hissettiriyordu? Neden her anında varlığını, her yaklaştığı anda temasını delice kalbi istiyordu.

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı, kalbi öylesine hızlı çarpıyordu ki elleri tir tir titremeye başladı. Yavaşça yukarıya kaldırıp elini yüzüne bıraktı, yanağını tıpkı dokunduğu anda kırılacak narin bir cam vazo gibi okşamaya çalıştı. Baş parmağı yanağında gezinirken, kalbi duracağının sinyalini veriyordu.

 

Genç kız adamın temasına öylesine alışmıştı ki, ki bunun alışkanlık olup olmadığından da emin değildi, yanına yaklaştığı her anda ellerini yanağına bırakıp dokunmasını istiyordu, böylece yıllardır süren kırgınlık, hayal kırıklığı, terkedilmişlik ve yalnızlık buhar olup gökyüzüne yükselsin. Bu neydi bilmiyordu, bu hiç tatmadığı arkadaşlık mıydı yoksa bilmediği başka bir şeyler mi vardı?

 

"Ah Zeynep..." Dedi. Ah Zeynep neden böyle hissettiriyorsun? Neden bu kadar kısa zamanda kalbimi saflığın çocukluğun, sevgin ve merhametinle kaplayabiliyorsun. Sen nasıl bir sihirsin de beni böyle etkilemeyi başarıyorsun?

 

Birbirlerine yaklaştıkları her anda olduğu gibi yine semtin çocuklarını, Selin'i, komşuları ve gelip geçebilecek insanları tamamen unutmuşlardı, Eray ve Bahadır semtin en büyük çocuklarındandırlar. Yakın arkadaşları Zeynep'in ve Öğretmemlerinin böylesine yakın olması ikisininde oldukça hoşuna gidiyordu.

 

İki çocuğun gözleri anında buluştu, aralarında ufak bir göz kırpması gerçekleşti. Bakışlarla anlaşıp diğer çocuklara sessizce yöneldiler ve kulaklarına fısır fısır bir şeyler söyleyip oradan uzaklaşmalarını sağladılar. Sadece saniyeler içerisinde sokağın ortasında sadece iki genç kalmıştı.

 

Sessizliği ilk fark eden ise Zeynep oldu, kafasını yavaşça, bakışlarını genç adamın gözlerinden kaçırmak istediği anda çevirdiğinde, sokağın ortasında sadece ikisinin olduğunu fark etti. Şaşkınlıkla Aslan'a döndü, merak doluydu, çocuklar oyunu bırakıp nereye neden gitmiş olabilirlerdi?

 

Aynı anda genç adamın da gözleri sokağa kaydı, baştan aşağı bakışları ile izledi. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, bu çocuklar çok fenaydı, ikisini yalnız bırakmak adına gizlice kaçmışlardı. Elini yavaşça ensesine bırakıp ovdu, yarın okulda en sevdikleri ders olan beden dersini kesinlikle hak etmişlerdi.

 

"Gitmeliyim" dedi Zeynep. Adamla böyle yakınken tek olmak dengelerini şaşırtıyordu, Bir an önce eve geçip odasına girmeli, boncuğa kalbindeki çırpınmanın sebebini sormalıydı.

 

Aslan kafasını yavaşça iki yana salladı, yanında biraz daha kalmasını, uzun uzun konuşmasını, ki bunu daha önce hiç yapmamıştı, delice istiyordu ama adı gibi emindi itiraz etse bile genç kız kendi bildiğini yapıp sessizce kaçacaktı.

 

Derin bir nefes verdi, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, çünkü Zeynep tam o anda arkasını dönüp koşar adımlarla, önce ondan sonra da sokaktan uzaklaştı. Elini yavaşça kısa saçlarının kısa tutumlarının üzerinde gezdirdi, "Ben seninle ne yapacağım?" Dedi fısıltıyla.

 

....

Sabahın erken vakitleriydi, Aslan erkenden uyanmış, hazırlanıp kahvaltısını etmişti. Bugün haftanın ilk günüydü, okulda yığınla işi vardı. Aynanın önüne geçti, saçlarını özenle şekillendirip deri ceketini giydi. Evrak çantasına yaklaşıp omzuna astı, derin bir nefesle arkasını döndü.

 

Sokağa attığı ilk adımda gözleri arabasına kaydı, kavuştuğu andan beri hiç kullanma gereksinimi duymamıştı. Bu küçük semtte, her şeyi yayan halledebilmek mümkündü. Yavaşça yaklaşıp önüne geçti, elini dikkatle kaputunda gezdirdi, yıllardır hiç değiştirmeyi düşünmeden kullanıyordu.

 

....

Kaldırımın kenarında oturuyordu Zeynep, elleri tir tir titriyordu, ufak bir taşı sıkıca tutmuştu. Kafası yere dönüktü, yavaşça sonsuzluk sembollerini çizmeye çalışıyordu. Kalbinde bir his vardı ve tüm bedenini ele geçirmişti.

 

Annesizlikle sınandığı bunca yılda hep bir eksiklik vardı, tıpkı bir puzzle'ın tek parçasının eksikliği ile hiçbir şekilde tamamlanamaması gibi. Terk edilmiş olmak da böyleydi genç kız için, ne zaman mutlu olsa, kalbindeki eksik parça engel oluyordu. Ne zaman deliksiz bir uykuya dalarsa bölünerek uyanıyordu.

 

Yıllardır olduğu gibi derin bir rüyada kahkahalar attığı anda annesi gözlerinin önünde beliriyor, yeşil kazağıyla küçük kızının gözlerine hızla bakıp kayboluyordu. Zeynep delicesine etafa bakınıyor fakat bir daha göremiyordu.

 

Yanaklarına ufak bir damla yaş süzüldü, taşı tutan parmağı yavaşça gevşedi. Derin bir soluk aldı, kalbindeki sızı dinmiyordu, dinmek bilmiyordu. Yıllardır olduğu gibi benliğini delice ele geçiriyor, onu derinden sarsıyordu.

 

Yavaş bir soluk aldı, bakışlarını yerden kaldırdığı anda gözleri birine kaydı, Begüm. Erkenden uyanıp genç adamın evine yol almıştı, okula gitmeden onu yakalayıp konuşmak istiyordu ama genç kızı kaldırım kenarında gördüğü anda adımlarını o yöne çevirmişti. Tam önünde duruyordu, Zeynep ise kafasını kaldırıp onu izliyordu.

 

"Aslan okula gitti mi?" Diye sordu, Zeynep umursamadı. Dikkatini yeniden elindeki taşa vermişti ki genç adam göründü, sokağın başındaydı. Gözleri iki kıza kaydı, Zeynep kaldırımın kenarında oturmuştu, bakışları da dikkati de elindeki taştaydı. Begüm de tam önünde ayakta duruyordu.

 

"Zeynep" dedi fısıltıyla. Adımlarını hızlandırdığı anda Begüm'ün bakışları ona kaydı. Yüzünde koca bir tebessüm belirdi, "Aslan" deyip yönünü ona doğru çevirdi, hızlı hızlı adımlarla yanına yaklaştığı anda genç adam sollayarak Zeynep'e yaklaştı. Endişe doluydu, acaba Begüm onu üzecek bir şey söylemiş ya da taşlarını elinden almış mıydı?

 

Önüne yaklaştığı gibi çömeldi, genç kız bakışlarını anında kaldırdı. İki gencin gözleri son zamanlarda her defasında olduğu gibi yine buluştu, ikisininde bu buluşmalarda her defasında kalbi deli gibi titriyordu.

 

Aslan'ın gözleri genç kızın gözlerindeydi, yine dolu doluydu, yine yaş akıtmışlardı, yine ailesinin yokluğunu hissedip üzülmüştü. Elini yavaşça yüzüne bıraktı, baş parmağını yanağında dikkatle gezdirdi, Zeynep puzzle'ın eksik parçasının başka bir parçayla tamamlanmaya başladığını hissetti. Bu adamın ufak teması bile kalbine soluk aldırıyordu.

 

Begüm birkaç adım gerideydi, şaşkınlıkla ikisini izliyordu. Adamın, kızın yüzüne dokunduğunu gördüğü anda tüm bedenini koca bir kıskançlık sardı, bu adam yıllardır sadece ona aitti. Sadece ona dokunmuş, sadece onun elini tutmuş, sadece böyle bakmıştı.

 

"Konuşmamız gerek Aslan!" Dedi daha fazla izlemek istemiyordu. Sesinde sert ve kararlı bir ton vardı.

 

Aslan'ın gözleri ona döndü, derin bir nefes verdi. Böyle geçiştirerek devam edemezdi. Artık bu konuyu kalbinde olduğu gibi ömründe de kapatmalıydı. Zeynep'in gözlerine bakıp kafasını ufak bir şekilde onaylar anlamında salladı, uzaklaşmak için ondan aldığı küçük bir onaydı.

 

Ayağa kalkıp Begüm'e yaklaştı, tam önünde duruyordu. "Söyle.." dedi. "Ama hiçbir şeyin hiçbir şey ifade etmeyeceğini bilerek söyle."

 

Begüm'ün kaşları çatıldı, sert bakışlarıyla önce genç kıza kısa bir bakış attı, sonra da genç adama döndü. İşaret parmağıyla kaldırımın kenarını işaret etti, "Onun yüzünden mi?" Diye sordu, geldiği andan beri her anda ikisini bir arada görüyordu.

 

Aslan'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, bu kızla yıllarını nasıl geçirebilmişti? İhanet gününe değin neden gerçek yüzünü görememişti? "Okan nerede?" Diye sordu yaptığı büyük hataya hatırlatmak adına. yıllardır ikisi de en yakınları olmuştu.

 

Genç kızın anında yüzü asıldı, "Bilmiyorum" dedi fısıltıyla.

 

Aslan derin bir nefes aldı, "Yanlış yerdesin Begüm, seçimin yine hatalı."

"Ne?"

"Okan'ın peşinde olmalıydın, çünkü benim ikinizle de olan bağım uzun süre önce bir daha olmamak üzere sona erdi."

 

Arkasını döndü, tek adım attığı anda Begüm bileğinden sıkıca tutup durdurdu. "Her şey en başından yanlıştı, haklısın. Benim sevdiğim tek kişi sensin Aslan, ne Okan ne başkası umurumda."

"Zaman.. " dedi genç adam, derin bir soluk aldı. Gözlerini onun gözlerine çevirdi, "Bazı cümlelerin de zamanı var; tam vaktinde söylenirse anlamı çok büyük olur ama vaktinden sonra dile gelirse hiçbir şey ifade etmez."

 

Bileğini yavaşça geriye çekti. O gün, iki arkadaşını sarmaş dolaş gördüğünde bu cümle anlamını yitirmiş, vaktini bir daha gelmemek üzere doldurmuştu. Artık ne Begüm ne de söylediği kelimeler bir şey ifade ediyordu.

 

Yeniden arkasını döndü, tek adım attığında aynı ses yeniden kulağına ulaştı. "Bu.. "dedi Begüm, gözlerini Zeynep'e çevirdi, bakışlarını bir an bile yerden ayırıp onları izlememişti, kulağına ise kelimeler isteği dışında ulaşıyordu.

 

"Bu garip kız yüzünden mi?" Diye ekledi, Aslan'ın bakışları Zeynep'e kaydı. Elindeki taşa yoğunlaşmış yere yavaşça şekiller çiziyordu. Derin bir nefes verip gözlerini Begüm'e çevirdi, "Ağzından çıkanlara dilkat et!" Dedi, sesinde uyarı ve ciddiyet vardı.

 

Genç kız kafasını hızla iki yana salladı, böyle bitmesine izin vermeyecekti. Bu adam yıllardır onundu ve onun olmaya devam edecekti. Onu geri kazanmak için büyük bir mücadele vermeye hazırdı. Arkasını dönüp hızlı hızlı adımlarla ilerledi, gözden kayboluşunu izledi Aslan. Derin bir nefes verip Zeynep'e yaklaştı.

 

Kaldırımın kenarına, tam yanına oturdu, eline ufak bir taş alıp tıpkı onun yaptığı gibi şekiller çizmeye çalıştığına genç kızın gözleri önce eline sonra da yüzüne kaydı. Onunla iletişim kurmak istediği her anda bunu yapıyor ve her defasında da başarıyordu.

 

"Bir anlaşma yapalım mı?" Diye sordu genç adam, Zeynep sessizce onu izliyordu.

 

"Hatırlıyorsundur bir oyun oynamıştık ve ben kazanmıştım." Diye ekledi.

 

Zeynep kafasını eğdi, günler önce oynadıkları can topu oyununda genç adam kazanarak ucundaki ödülü hak etmişti. Genç kız yerine getirmemek için defalarca kaçmış, bir süre sonra da konu tamamen kapanmıştı ama daha fazla kaçmaya niyeti yoktu.

 

"Senden istediğim bir şeyi yerine getirecektin." Diye ekledi. Zeynep kafasını yavaşça aşağı yukarı hareket ettirdi.

 

Aslan derin bir nefes verdi, "Begüm'ü geldiği gibi bu semtten göndermeni istiyorum."

 

Genç kızın bakışlarında şaşkınlık belirdi, sessizce genç adamın yüzüne bakıyordu. "Yardım edecek misin?" Diye sordu adam, Zeynep'in yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, o kızı zaten hiç sevmemişti, bu anlaşmayı zevkle yerine getirecekti.

 

Kafasını onaylar anlamında salladığında, Aslan gülümsedi, elini yavaşça uzattı, Zeynep anında karşılık verdiğinde el sıkıştılar, artık ortak bir amaçları vardı, Begüm'ü geldiği yere geri göndermek.

 

....

Zeynep ve Aslan ortaklığına ne diyorsunuz? Nasıl olacak sizce? Bence çok çok ve çok eğlenceli 🤝💚

 

Loading...
0%